Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 13 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 13 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
"A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
4 sayfadaki 4 sayfası
4 sayfadaki 4 sayfası • 1, 2, 3, 4
"A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
Konunun ilk mesajı :
---A---
ABDEST
KELİMESİ İLE İLGİLİ AYETLER
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, sarhoş iken, ne
dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül
edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahud kadınlara
dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm
edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (NİSA SURESİ/43)
Ey iman edenler, namaza kalktığınız
zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı
meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer
cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara
dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla
teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah
size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti
tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ/6 )
ABDEST
KELİMESİ İLE İLGİLİ AYETLER
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, sarhoş iken, ne
dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül
edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahud kadınlara
dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm
edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (NİSA SURESİ/43)
Ey iman edenler, namaza kalktığınız
zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı
meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer
cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara
dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla
teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah
size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti
tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ/6 )
En son *RüveYde* tarafından 01.08.10 8:55 tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ashab-ı Uhdud' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kahrolsun Ashab-ı Uhdud (Buruc Suresi, 4)
'Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş,' (Buruc Suresi, 5)
Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı. (Buruc Suresi, 6)
Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. (Buruc Suresi, 7)
Onlardan, yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' öğülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı. (Buruc Suresi, 8)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kahrolsun Ashab-ı Uhdud (Buruc Suresi, 4)
'Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş,' (Buruc Suresi, 5)
Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı. (Buruc Suresi, 6)
Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. (Buruc Suresi, 7)
Onlardan, yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' öğülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı. (Buruc Suresi, 8)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Aşiret' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
De
ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz,
aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz
ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü nden ve
O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri
gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet
vermez. (Tevbe Suresi, 24)
Ey
insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve
birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde)
kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya
da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah,
bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Allah'a
ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki,
Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı
kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle
kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir
ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah
(umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Ve onu barındıran aşiretini de; (Mearic Suresi, 13)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
De
ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz,
aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz
ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü nden ve
O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri
gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet
vermez. (Tevbe Suresi, 24)
Ey
insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve
birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde)
kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya
da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah,
bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Allah'a
ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki,
Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı
kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle
kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir
ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah
(umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Ve onu barındıran aşiretini de; (Mearic Suresi, 13)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Aşırılık' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Onların
söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı
bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler
topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. (Ali İmran Suresi, 147)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Onların
söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı
bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler
topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. (Ali İmran Suresi, 147)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Asker' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Biz,
İsrailoğulları'nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve
düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince
(Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı (İlah'tan) başka İlah
olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. (Yunus Suresi, 90)
De
ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça
tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini-
gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin
askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (Meryem Suresi, 75)
Ve
(istiyoruz ki) onları yeryüzünde 'iktidar sahipleri olarak yerleşik
kılalım', Firavun'a, Haman'a ve askerlerine, onlardan sakındıkları şeyi
gösterelim. (Kasas Suresi, 6)
Nihayet
Firavun'un ailesi, onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman
ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun,
Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi. (Kasas Suresi, 8)
O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar. (Kasas Suresi, 39)
Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (Kasas Suresi, 40)
Onların (o İlahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir. (Yasin Suresi, 75)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Biz,
İsrailoğulları'nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve
düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince
(Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı (İlah'tan) başka İlah
olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. (Yunus Suresi, 90)
De
ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça
tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini-
gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin
askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (Meryem Suresi, 75)
Ve
(istiyoruz ki) onları yeryüzünde 'iktidar sahipleri olarak yerleşik
kılalım', Firavun'a, Haman'a ve askerlerine, onlardan sakındıkları şeyi
gösterelim. (Kasas Suresi, 6)
Nihayet
Firavun'un ailesi, onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman
ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun,
Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi. (Kasas Suresi, 8)
O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar. (Kasas Suresi, 39)
Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (Kasas Suresi, 40)
Onların (o İlahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir. (Yasin Suresi, 75)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Asma' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Asmalı
ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri
ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez -yaratan O'dur. Ürün
verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin.
Çünkü O, israf edenleri sevmez. (En'am Suresi, 141)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Asmalı
ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri
ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez -yaratan O'dur. Ürün
verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin.
Çünkü O, israf edenleri sevmez. (En'am Suresi, 141)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Astar' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Astarları,
ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de
meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır. (Rahman Suresi, 54)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Astarları,
ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de
meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır. (Rahman Suresi, 54)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''At' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kadınlara,
oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara,
hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve
çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel
yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)
Onlara
karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın.
Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin
bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız.
Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve
siz haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal Suresi, 60)
Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? (Nahl Suresi, 8)
Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. (Sad Suresi, 31)
"Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. (Sad Suresi, 33)
Onlardan
Allah'ın elçisine verdiği "fey'e" gelince, ki siz buna karşı (bunu elde
etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, elçilerini
dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, herşeye güç yetirendir. (Haşr Suresi, 6)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kadınlara,
oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara,
hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve
çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel
yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)
Onlara
karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın.
Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin
bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız.
Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve
siz haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal Suresi, 60)
Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? (Nahl Suresi, 8)
Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. (Sad Suresi, 31)
"Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. (Sad Suresi, 33)
Onlardan
Allah'ın elçisine verdiği "fey'e" gelince, ki siz buna karşı (bunu elde
etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, elçilerini
dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, herşeye güç yetirendir. (Haşr Suresi, 6)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Atalar' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Yoksa
siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına:
"Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına
ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet
edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)
Ne
zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır,
biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler.
(Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış
idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
(Hacc)
ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı
andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın.
İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun
ahirette nasibi yoktur. (Bakara Suresi, 200)
Onlara:
"Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. (Peki,) Ya ataları bir şey
bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)
Onlar:
"Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin
hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve
hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde
yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz
kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size
öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları
saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar. (En'am Suresi, 91)
Şirk
koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne
atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de,
Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin
yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna
uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (En'am Suresi, 148)
Onlar,
'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "Biz atalarımızı bunun üzerinde
bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah,
'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı
söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28)
Dediler
ki: "Sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta
olduklarınızı bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru isen, bize
vadettiğin şeyi getir, bakalım." (Araf Suresi, 70)
Sonra
kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve:
"Atalarımıza da (bazen) şiddetli sıkıntılar (bazen de) refah ve
genişlikler dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine, Biz de onları kendileri
hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik. (Araf Suresi, 95)
Ya
da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra
gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi
helak mı edeceksin?" dememeniz için. (Araf Suresi, 173)
Onlar:
"Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve
yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin
ikinize inanacak değiliz" dediler. (Yunus Suresi, 78)
Dediler
ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve
yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan
sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin
şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (Hud Suresi, 62)
Dediler
ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da
mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin
namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında
(reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87)
Artık
onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma. Daha
önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle
tapıyorlar. Şüphesiz Biz, onların paylarını eksiltmeksizin onlara
ödeyecek olanlarız. (Hud Suresi, 109)
"Böylece
Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir
bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a
(nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini
tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Yusuf Suresi, 6)
"Atalarım
İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle
şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara
Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler." (Yusuf Suresi, 38)
"Sizin
Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil
indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan
başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, Kendisi'nden başkasına
kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak
insanların çoğu bilmezler." (Yusuf Suresi, 40)
Şirk
koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında
hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir
şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde
elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı? (Nahl Suresi, 35)
Bu
konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur.
Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını
söylemiyorlar. (Kehf Suresi, 5)
Evet,
Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç
bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, Bizim gerçekten yere gelip
onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün
gelenler onlar mı? (Enbiya Suresi, 44)
"Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler. (Enbiya Suresi, 53)
Dedi ki: "Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz." (Enbiya Suresi, 54)
Bunun
üzerine, kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin
benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde
etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak
melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş
değiliz." (Mü'minun Suresi, 24)
Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? (Mü'minun Suresi, 68)
"Andolsun,
bu tehdit, bize ve bizden önceki atalarımıza yapılmıştı; bu,
geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir." (Mü'minun Suresi, 83)
Derler
ki: "Sen Yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz,
ancak onları ve atalarını Sen meta verip yararlandırdın, öyle ki (Senin)
zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular." (Furkan Suresi, 18)
(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir." (Şuara Suresi, 26)
"Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk." (Şuara Suresi, 74)
"Hem siz, hem de eski atalarınız?" (Şuara Suresi, 76)
İnkar edenler dedi ki: "Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi dirilip-çıkartılacakmışız?" (Neml Suresi, 67)
"Andolsun,
bu (azap ve dirilme tehdidi), bize ve daha önce atalarımıza
va'dolunmuştur. Bu, olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası
değildir." (Neml Suresi, 68)
Musa,
onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman: "Bu, düzüp uydurulmuş
bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik"
dediler. (Kasas Suresi, 36)
Onlara;
"Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları
çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)
"Veya önceki atalarımız da mı?" (Saffat Suresi, 17)
Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı. (Saffat Suresi, 69)
�Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.� (Saffat Suresi, 126)
Hayır;
dediler ki: "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu
biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana (hidayete) yönelmiş
(kimse)leriz." (Zuhruf Suresi, 22)
İşte
böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş
olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri'
(şöyle) demişlerdir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din)
üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş
kimseleriz." (Zuhruf Suresi, 23)
(O
peygamberlerden her biri de şöyle) Demiştir: "Ben size atalarınızı
üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?"
Onlar da demişlerdi ki: "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye
kafir olanlarız." (Zuhruf Suresi, 24)
Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım-yaşattım. (Zuhruf Suresi, 29)
O'ndan başka İlah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir. (Duhan Suresi, 8)
"Eğer doğru sözlüyseniz, şu halde atalarımızı getirin bakalım." (Duhan Suresi, 36)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların (sözde)
delilleri: "Eğer doğru sözlüler iseniz, atalarımızı (diriltip) getirin"
demekten başkası değildir. (Casiye Suresi, 25)
Bu
(putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre)
isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla
ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve
nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine
uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir. (Necm Suresi, 23)
"Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?" (Vakıa Suresi, 48)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Yoksa
siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına:
"Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına
ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet
edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)
Ne
zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır,
biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler.
(Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış
idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
(Hacc)
ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı
andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın.
İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun
ahirette nasibi yoktur. (Bakara Suresi, 200)
Onlara:
"Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. (Peki,) Ya ataları bir şey
bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)
Onlar:
"Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin
hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve
hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde
yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz
kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size
öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları
saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar. (En'am Suresi, 91)
Şirk
koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne
atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de,
Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin
yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna
uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (En'am Suresi, 148)
Onlar,
'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "Biz atalarımızı bunun üzerinde
bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah,
'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı
söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28)
Dediler
ki: "Sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta
olduklarınızı bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru isen, bize
vadettiğin şeyi getir, bakalım." (Araf Suresi, 70)
Sonra
kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve:
"Atalarımıza da (bazen) şiddetli sıkıntılar (bazen de) refah ve
genişlikler dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine, Biz de onları kendileri
hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik. (Araf Suresi, 95)
Ya
da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra
gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi
helak mı edeceksin?" dememeniz için. (Araf Suresi, 173)
Onlar:
"Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve
yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin
ikinize inanacak değiliz" dediler. (Yunus Suresi, 78)
Dediler
ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve
yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan
sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin
şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (Hud Suresi, 62)
Dediler
ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da
mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin
namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında
(reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87)
Artık
onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma. Daha
önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle
tapıyorlar. Şüphesiz Biz, onların paylarını eksiltmeksizin onlara
ödeyecek olanlarız. (Hud Suresi, 109)
"Böylece
Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir
bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a
(nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini
tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Yusuf Suresi, 6)
"Atalarım
İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle
şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara
Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler." (Yusuf Suresi, 38)
"Sizin
Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil
indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan
başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, Kendisi'nden başkasına
kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak
insanların çoğu bilmezler." (Yusuf Suresi, 40)
Şirk
koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında
hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir
şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde
elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı? (Nahl Suresi, 35)
Bu
konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur.
Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını
söylemiyorlar. (Kehf Suresi, 5)
Evet,
Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç
bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, Bizim gerçekten yere gelip
onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün
gelenler onlar mı? (Enbiya Suresi, 44)
"Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler. (Enbiya Suresi, 53)
Dedi ki: "Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz." (Enbiya Suresi, 54)
Bunun
üzerine, kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin
benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde
etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak
melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş
değiliz." (Mü'minun Suresi, 24)
Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? (Mü'minun Suresi, 68)
"Andolsun,
bu tehdit, bize ve bizden önceki atalarımıza yapılmıştı; bu,
geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir." (Mü'minun Suresi, 83)
Derler
ki: "Sen Yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz,
ancak onları ve atalarını Sen meta verip yararlandırdın, öyle ki (Senin)
zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular." (Furkan Suresi, 18)
(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir." (Şuara Suresi, 26)
"Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk." (Şuara Suresi, 74)
"Hem siz, hem de eski atalarınız?" (Şuara Suresi, 76)
İnkar edenler dedi ki: "Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi dirilip-çıkartılacakmışız?" (Neml Suresi, 67)
"Andolsun,
bu (azap ve dirilme tehdidi), bize ve daha önce atalarımıza
va'dolunmuştur. Bu, olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası
değildir." (Neml Suresi, 68)
Musa,
onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman: "Bu, düzüp uydurulmuş
bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik"
dediler. (Kasas Suresi, 36)
Onlara;
"Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları
çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)
"Veya önceki atalarımız da mı?" (Saffat Suresi, 17)
Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı. (Saffat Suresi, 69)
�Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.� (Saffat Suresi, 126)
Hayır;
dediler ki: "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu
biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana (hidayete) yönelmiş
(kimse)leriz." (Zuhruf Suresi, 22)
İşte
böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş
olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri'
(şöyle) demişlerdir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din)
üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş
kimseleriz." (Zuhruf Suresi, 23)
(O
peygamberlerden her biri de şöyle) Demiştir: "Ben size atalarınızı
üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?"
Onlar da demişlerdi ki: "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye
kafir olanlarız." (Zuhruf Suresi, 24)
Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım-yaşattım. (Zuhruf Suresi, 29)
O'ndan başka İlah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir. (Duhan Suresi, 8)
"Eğer doğru sözlüyseniz, şu halde atalarımızı getirin bakalım." (Duhan Suresi, 36)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların (sözde)
delilleri: "Eğer doğru sözlüler iseniz, atalarımızı (diriltip) getirin"
demekten başkası değildir. (Casiye Suresi, 25)
Bu
(putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre)
isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla
ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve
nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine
uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir. (Necm Suresi, 23)
"Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?" (Vakıa Suresi, 48)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ateş' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bunların
örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini
aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir
şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. (Bakara Suresi, 17)
Ama
yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız -bu durumda kafirler
için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. (Bakara Suresi, 24)
"İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." (Bakara Suresi, 39)
Dediler
ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki:
"Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez-
Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" (Bakara Suresi, 80)
Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 81)
Hani
İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a
ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır,
sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (Bakara Suresi, 126)
(O
zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya
dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden
uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü
bırakır)dık." Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz
hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler. (Bakara Suresi, 167)
Allah'ın
indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri
az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten
başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları
arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 174)
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! (Bakara Suresi, 175)
Onlardan
öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de
iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. (Bakara Suresi, 201)
Müşrik
kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik
erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe
çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O,
insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Bakara Suresi, 221)
Allah,
iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan
nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan
karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz
kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)
Hangi
biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir
bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat
kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları
olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet
etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki
düşünesiniz. (Bakara Suresi, 266)
Faiz
(riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış
olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da
ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi
helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize)
bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim
(faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli
kalacaklardır. (Bakara Suresi, 275)
Şüphesiz
inkar edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan
(gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin
yakıtıdırlar. (Ali İmran Suresi, 10)
Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; (Ali İmran Suresi, 16)
Bu,
onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak"
demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini
yanılgıya düşürmüştür. (Ali İmran Suresi, 24)
Gerçekten
inkar edenlerin ise, ne malları, ne çocukları, onlara Allah'tan yana
bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak
kalacaklardır. (Ali İmran Suresi, 116)
Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının. (Ali İmran Suresi, 131)
Kendisi
hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından
dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri
ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Ali İmran Suresi, 151)
"Allah
bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız
konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden önce nice
elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru
idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?" (Ali İmran Suresi, 183)
Her
nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce
ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o
gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir
şey değildir. (Ali İmran Suresi, 185)
Onlar,
ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve
yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen
bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Ali İmran Suresi, 191)
"Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Ali İmran Suresi, 192)
Gerçekten,
yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler, karınlarına ancak ateş
doldurmuş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe gireceklerdir. (Nisa Suresi, 10)
Kim
Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da
içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa Suresi, 14)
Kim haddi aşarak ve zulmederek böyle yaparsa, Biz onu ateşe göndeririz. Bu Allah için pek kolaydır. (Nisa Suresi, 30)
Böylece, onlardan kimi ona inandı, kimi ona sırt çevirdi. Çılgın ateş olarak cehennem yeter. (Nisa Suresi, 55)
Ayetlerimize
karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp
döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz.
Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 56)
Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)
İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da, alevli ateşin halkıdırlar. (Maide Suresi, 10)
"Şüphesiz
kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur." (Maide Suresi, 29)
(Orda) Ateşten çıkmak isterler, ama ondan çıkacak değiller. Onlar için sürekli bir azap vardır. (Maide Suresi, 37)
Yahudiler:
"Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve
söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır,
nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan
çoğunun taşkınlıklarını ve inkarlarını artıracaktır. Biz de onların
arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar
ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu
söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları
sevmez. (Maide Suresi, 64)
Andolsun,
"Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa
Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de
Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana
şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir.
Zulmedenlere yardımcı yoktur." (Maide Suresi, 72)
İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar, çılgın ateşin arkadaşlarıdırlar. (Maide Suresi, 86)
Ateşin
üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke
(dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini
yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (En'am Suresi, 27)
Onların
tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp
kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları
derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit
ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta
olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama
yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 128)
(Allah)
Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis)
Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan
yarattın." (Araf Suresi, 12)
Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır. (Araf Suresi, 36)
(Allah)
diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle
birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi
benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en
sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi
saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler.
(Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (Araf Suresi, 38)
Cennet
halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in
vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra
içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti
zalimlerin üzerine olsun." (Araf Suresi, 44)
Ateşin
halkı cennet halkına seslenir: Bize biraz sudan ya da Allah ın size
verdiği rızıktan aktarın. Derler ki: Doğrusu Allah, bunları inkar
edenlere haram (yasak) kılmıştır.(Araf Suresi, 50)
İşte bu sizin; tadın bunu. İnkara sapanlara bir de ateş azabı vardır. (Enfal Suresi, 14)
Şirk
koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın
mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar,
yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak
olanlardır. (Tevbe Suresi, 17)
Bunların
üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları,
böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için
yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 35)
Bilmiyorlar
mı, kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun
için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük
aşağılanma budur. (Tevbe Suresi, 63)
Allah,
erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde
ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah
onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 68)
Allah'ın
elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına
sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin
görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem
ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
Binasının
temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi
hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup
onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi?
Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
Kendilerine
onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan
sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri
peygambere ve iman edenlere yaraşmaz. (Tevbe Suresi, 113)
İşte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. (Yunus Suresi, 8)
Kötülükler
kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir.
Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir
koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına
bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz
kalacaklardır. (Yunus Suresi, 27)
İşte
bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda
(dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler
de geçersiz olmuştur. (Hud Suresi, 16)
Rabbinden
apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve
ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa'nın kitabı (kendisini
doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna
(Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkar ederse, ateş ona
vaadedilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan
bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar. (Hud Suresi, 17)
O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir.. (Hud Suresi, 98)
Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır. (Hud Suresi, 106)
Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz. (Hud Suresi, 113)
Eğer
şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: "Biz
toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte onlar
Rablerine karşı inkara sapanlar, işte onlar boyunlarına (ateşten)
halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin
arkadaşları olanlardır. (Ra'd Suresi, 5)
(Allah)
Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de
yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için
ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir
köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir.
Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise,
yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir. (Ra'd Suresi, 17)
Takva
sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve
gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar
edenlerin sonu ise ateştir. (Ra'd Suresi, 35)
O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. De ki: "Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir." (İbrahim Suresi, 30)
Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir. (İbrahim Suresi, 50)
Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir ateş izler. (Hicr Suresi, 18)
Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 27)
Onlar,
Allah'a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan
olarak en güzel olanın 'kendilerinin olduğunu' düzmektedir. Hiç şüphesiz
ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir. (Nahl Suresi, 62)
Ve
de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar
etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları
kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı
bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü
bir içkidir o ve ne kötü bir destektir. (Kehf Suresi, 29)
Suçlu-günahkarlar
ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de
anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. (Kehf Suresi, 53)
"Bana
demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince,
"Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı,
sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim." (Kehf Suresi, 96)
Hani
bir ateş görmüştü de, ailesine şöyle demişti: "Durun, bir ateş gördüm;
umulur ki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir
yol-gösterici bulurum." (Taha Suresi, 10)
O inkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi. (Enbiya Suresi, 39)
Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." (Enbiya Suresi, 69)
Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir." (Hac Suresi, 4)
Gerçekten
iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar, ateşe
tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü
aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır. (Hac Suresi, 17)
İşte
bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar
edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de
kaynar su dökülür. (Hac Suresi, 19)
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, alevli ateşin halkıdır. (Hac Suresi, 51)
Onlara
karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin
yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine
karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size,
bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar
edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır." (Hac Suresi, 72)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler. (Mü'minun Suresi, 104)
Allah,
göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan
bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi
bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin
ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da
yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi
nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah,
herşeyi bilendir. (Nur Suresi, 35)
İnkara
sapanların, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların
son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o. (Nur Suresi, 57)
Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (Furkan Suresi, 11)
Hani
Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya
bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim." (Neml Suresi, 7)
Oraya
gittiğinde, kendisine seslenildi: "Ateş (yerin)de olanlar da,
çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah
Yücedir. (Neml Suresi, 8)
Kim
bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve
onlara:) "Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?"
(denir). (Neml Suresi, 90)
Böylelikle
Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca, Tur
tarafında bir ateş gördü. Ailesine: "Siz durun, gerçekten bir ateş
gördüm; umarım ondan ya bir haber, ya da ısınmanız için bir kor parçası
getiririm" dedi. (Kasas Suresi, 29)
Firavun
dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu
bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir
kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu
yalancılardan (biri) sanıyorum." (Kasas Suresi, 38)
Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler. (Kasas Suresi, 41)
Bunun
üzerine kavminin (İbrahim'e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün ya da yakın"
demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman
eden bir kavim için ayetler vardır. (Ankebut Suresi, 24)
Onlara;
"Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları
çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)
Fasık
olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her
çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini
yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)
Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için 'çılgın bir ateş' hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 64)
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resûl ne itaat etseydik." (Ahzab Suresi, 66)
Süleyman
için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara
(boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli
altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim
Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından
taddırırdık. (Sebe Suresi, 12)
Artık
bugün, bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü
yetmez. Biz de o zulmedenlere deriz ki: "Yalanlamakta olduğunuz ateşin
azabını tadın." (Sebe Suresi, 42)
Gerçek
şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O,
kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır. (Fatır Suresi, 6)
İnkar
edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne,
karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından
(bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle
cezalandırırız. (Fatır Suresi, 36)
Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. (Yasin Suresi, 80)
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü. (Saffat Suresi, 55)
Şüphesiz o, çılgınca yanan ateşin dibinde bitip çıkar. (Saffat Suresi, 64)
Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir. (Saffat Suresi, 68)
Dediler ki: Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın. (Saffat Suresi, 97)
Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz). (Saffat Suresi, 163)
Biz
gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak
yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan)
dolayı vay o inkar edenlere. (Sad Suresi, 27)
(Müşrik
olan hakim güçlere:) "İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve
zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar
ateşe gireceklerdir." (denilir). (Sad Suresi, 59)
Derler ki: "Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat kat arttır." (Sad Suresi, 61)
Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Sad Suresi, 76)
İnsana
bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine
dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na
dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler
koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan;
çünkü sen, ateşin halkındansın." (Zümer Suresi, 8)
Onların
üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte
Allah, Kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım
öyleyse Benden sakının. (Zümer Suresi, 16)
Azap sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın? (Zümer Suresi, 19)
Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: "Gerçekten onlar ateşin halkıdır" sözü böylece hak oldu. (Mü'min Suresi, 6)
"Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz." (Mü'min Suresi, 41)
"İmkanı
yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada
da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı
yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah'adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar
ateşin halkıdırlar." (Mü'min Suresi, 43)
Ateş;
sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: "Firavun
çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek). (Mü'min Suresi, 46)
Ateşin
içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar,
büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş
(teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun,
bizden uzaklaştırabilir misiniz? (Mü'min Suresi, 47)
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin." (Mü'min Suresi, 49)
Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar. (Mü'min Suresi, 72)
Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar." (Fussilet Suresi, 19)
Şimdi
eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve
eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut
olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 24)
Bu,
Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar
etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için ebedilik yurdu
vardır. (Fussilet Suresi, 28)
Bizim
ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. Öyleyse
ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle
gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten
görendir. (Fussilet Suresi, 40)
İşte
Biz sana, böyle Arapça bir Kur'an vahyettik; şehirlerin anası (olan
Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe
olmayan toplanma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O gün
onların) Bir bölümü cennette, bir bölümü çılgınca yanan ateşin
içerisindedirler. (Şura Suresi, 7)
Denildi
ki: "Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün
unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı
yoktur." (Casiye Suresi, 34)
İnkar
edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya
hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip- yok ettiniz,
onlarla yaşayıp- zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere
büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün
alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20)
İnkar
edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Bu gerçek değil
miymiş?" Onlar: "Rabbimiz'e andolsun, evet (öyledir)" derler. (Allah
da:) "Öyleyse inkar ettiklerinizden dolayı azabı tadın" dedi. (Ahkaf Suresi, 34)
Şüphesiz
Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan
cennetlere sokar. İnkar edenler ise, metalanırlar ve hayvanların yemesi
gibi yerler; ateş, onlar için bir konaklama yeridir. (Muhammed Suresi, 12)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
Kim Allah'a ve Resûlü ne iman etmezse, (bilsin ki) gerçekten Biz, kafirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır. (Fetih Suresi, 13)
O gün onlar, ateşin üstünde tutulup-eritilecekler: (Zariyat Suresi, 13)
Cehennem ateşine, 'küçültücü bir sürüklenme ile ' sürüklenecekleri gün; (Tur Suresi, 13)
(Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanladığınız ateş budur." (Tur Suresi, 14)
Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek) (Kamer Suresi, 48)
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. (Rahman Suresi, 14)
Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 15)
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.' (Rahman Suresi, 35)
Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü? (Vakıa Suresi, 71)
Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da. (Vakıa Suresi, 94)
Artık
bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de..
Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne
kötü bir gidiş yeridir. (Hadid Suresi, 15)
Ne
malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz.
Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır. (Mücadele Suresi, 17)
Eğer
Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada
azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır. (Haşr Suresi, 3)
Sonunda
onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak
kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur. (Haşr Suresi, 17)
Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.' (Haşr Suresi, 20)
İnkar
edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli
kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O. (Tegabün Suresi, 10)
Allah,
inkar edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de,
kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak
onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah'tan
gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer
girenlerle birlikte girin" denildi. (Tahrim Suresi, 10)
Andolsun,
Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve
bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için
çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık. (Mülk Suresi, 5)
Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." (Mülk Suresi, 10)
Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun. (Mülk Suresi, 11)
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: (Mearic Suresi, 15)
Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar. (Nuh Suresi, 25)
"(Benim
görevim,) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ
etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi
kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır." (Cin Suresi, 23)
Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır: (Müzzemmil Suresi, 12)
Biz
o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların
sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki,
kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin
de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler
(böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile
kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte
Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete
erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu
ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. (Müddesir Suresi, 31)
Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (İnsan Suresi, 4)
Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman, (Tekvir Suresi, 12)
Ve şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler. (İnfitar Suresi, 14)
Çılgın alevli ateşe girecek. (İnşikak Suresi, 12)
'Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş,' (Buruc Suresi, 5)
Ki o, en büyük ateşe yollanacaktır. (A'la Suresi, 12)
Kızgın bir ateşe yollanırlar. (Gaşiye Suresi, 4)
"Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 20)
Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım. (Leyl Suresi, 14)
Şüphesiz,
Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar
olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en
kötüleridir. (Beyyine Suresi, 6)
(Tırnaklarıyla) Ateş saçanlara, (Adiyat Suresi, 2)
O, kızgın bir ateştir. (Kaari'a Suresi, 11)
Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz. (Tekasür Suresi, 6)
Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 6)
Alevi olan bir ateşe girecektir. (Mesed Suresi, 3)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bunların
örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini
aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir
şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. (Bakara Suresi, 17)
Ama
yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız -bu durumda kafirler
için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. (Bakara Suresi, 24)
"İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." (Bakara Suresi, 39)
Dediler
ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki:
"Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez-
Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" (Bakara Suresi, 80)
Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 81)
Hani
İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a
ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır,
sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (Bakara Suresi, 126)
(O
zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya
dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden
uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü
bırakır)dık." Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz
hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler. (Bakara Suresi, 167)
Allah'ın
indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri
az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten
başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları
arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 174)
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! (Bakara Suresi, 175)
Onlardan
öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de
iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. (Bakara Suresi, 201)
Müşrik
kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik
erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe
çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O,
insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Bakara Suresi, 221)
Allah,
iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan
nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan
karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz
kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)
Hangi
biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir
bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat
kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları
olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet
etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki
düşünesiniz. (Bakara Suresi, 266)
Faiz
(riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış
olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da
ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi
helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize)
bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim
(faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli
kalacaklardır. (Bakara Suresi, 275)
Şüphesiz
inkar edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan
(gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin
yakıtıdırlar. (Ali İmran Suresi, 10)
Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; (Ali İmran Suresi, 16)
Bu,
onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak"
demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini
yanılgıya düşürmüştür. (Ali İmran Suresi, 24)
Gerçekten
inkar edenlerin ise, ne malları, ne çocukları, onlara Allah'tan yana
bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak
kalacaklardır. (Ali İmran Suresi, 116)
Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının. (Ali İmran Suresi, 131)
Kendisi
hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından
dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri
ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Ali İmran Suresi, 151)
"Allah
bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız
konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden önce nice
elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru
idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?" (Ali İmran Suresi, 183)
Her
nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce
ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o
gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir
şey değildir. (Ali İmran Suresi, 185)
Onlar,
ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve
yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen
bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Ali İmran Suresi, 191)
"Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Ali İmran Suresi, 192)
Gerçekten,
yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler, karınlarına ancak ateş
doldurmuş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe gireceklerdir. (Nisa Suresi, 10)
Kim
Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da
içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa Suresi, 14)
Kim haddi aşarak ve zulmederek böyle yaparsa, Biz onu ateşe göndeririz. Bu Allah için pek kolaydır. (Nisa Suresi, 30)
Böylece, onlardan kimi ona inandı, kimi ona sırt çevirdi. Çılgın ateş olarak cehennem yeter. (Nisa Suresi, 55)
Ayetlerimize
karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp
döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz.
Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 56)
Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)
İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da, alevli ateşin halkıdırlar. (Maide Suresi, 10)
"Şüphesiz
kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur." (Maide Suresi, 29)
(Orda) Ateşten çıkmak isterler, ama ondan çıkacak değiller. Onlar için sürekli bir azap vardır. (Maide Suresi, 37)
Yahudiler:
"Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve
söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır,
nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan
çoğunun taşkınlıklarını ve inkarlarını artıracaktır. Biz de onların
arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar
ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu
söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları
sevmez. (Maide Suresi, 64)
Andolsun,
"Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa
Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de
Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana
şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir.
Zulmedenlere yardımcı yoktur." (Maide Suresi, 72)
İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar, çılgın ateşin arkadaşlarıdırlar. (Maide Suresi, 86)
Ateşin
üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke
(dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini
yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (En'am Suresi, 27)
Onların
tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp
kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları
derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit
ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta
olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama
yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 128)
(Allah)
Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis)
Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan
yarattın." (Araf Suresi, 12)
Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır. (Araf Suresi, 36)
(Allah)
diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle
birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi
benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en
sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi
saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler.
(Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (Araf Suresi, 38)
Cennet
halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in
vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra
içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti
zalimlerin üzerine olsun." (Araf Suresi, 44)
Ateşin
halkı cennet halkına seslenir: Bize biraz sudan ya da Allah ın size
verdiği rızıktan aktarın. Derler ki: Doğrusu Allah, bunları inkar
edenlere haram (yasak) kılmıştır.(Araf Suresi, 50)
İşte bu sizin; tadın bunu. İnkara sapanlara bir de ateş azabı vardır. (Enfal Suresi, 14)
Şirk
koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın
mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar,
yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak
olanlardır. (Tevbe Suresi, 17)
Bunların
üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları,
böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için
yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 35)
Bilmiyorlar
mı, kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun
için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük
aşağılanma budur. (Tevbe Suresi, 63)
Allah,
erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde
ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah
onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 68)
Allah'ın
elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına
sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin
görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem
ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
Binasının
temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi
hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup
onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi?
Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
Kendilerine
onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan
sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri
peygambere ve iman edenlere yaraşmaz. (Tevbe Suresi, 113)
İşte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. (Yunus Suresi, 8)
Kötülükler
kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir.
Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir
koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına
bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz
kalacaklardır. (Yunus Suresi, 27)
İşte
bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda
(dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler
de geçersiz olmuştur. (Hud Suresi, 16)
Rabbinden
apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve
ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa'nın kitabı (kendisini
doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna
(Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkar ederse, ateş ona
vaadedilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan
bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar. (Hud Suresi, 17)
O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir.. (Hud Suresi, 98)
Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır. (Hud Suresi, 106)
Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz. (Hud Suresi, 113)
Eğer
şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: "Biz
toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte onlar
Rablerine karşı inkara sapanlar, işte onlar boyunlarına (ateşten)
halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin
arkadaşları olanlardır. (Ra'd Suresi, 5)
(Allah)
Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de
yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için
ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir
köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir.
Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise,
yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir. (Ra'd Suresi, 17)
Takva
sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve
gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar
edenlerin sonu ise ateştir. (Ra'd Suresi, 35)
O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. De ki: "Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir." (İbrahim Suresi, 30)
Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir. (İbrahim Suresi, 50)
Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir ateş izler. (Hicr Suresi, 18)
Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 27)
Onlar,
Allah'a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan
olarak en güzel olanın 'kendilerinin olduğunu' düzmektedir. Hiç şüphesiz
ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir. (Nahl Suresi, 62)
Ve
de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar
etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları
kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı
bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü
bir içkidir o ve ne kötü bir destektir. (Kehf Suresi, 29)
Suçlu-günahkarlar
ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de
anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. (Kehf Suresi, 53)
"Bana
demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince,
"Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı,
sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim." (Kehf Suresi, 96)
Hani
bir ateş görmüştü de, ailesine şöyle demişti: "Durun, bir ateş gördüm;
umulur ki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir
yol-gösterici bulurum." (Taha Suresi, 10)
O inkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi. (Enbiya Suresi, 39)
Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." (Enbiya Suresi, 69)
Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir." (Hac Suresi, 4)
Gerçekten
iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar, ateşe
tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü
aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır. (Hac Suresi, 17)
İşte
bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar
edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de
kaynar su dökülür. (Hac Suresi, 19)
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, alevli ateşin halkıdır. (Hac Suresi, 51)
Onlara
karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin
yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine
karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size,
bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar
edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır." (Hac Suresi, 72)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler. (Mü'minun Suresi, 104)
Allah,
göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan
bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi
bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin
ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da
yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi
nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah,
herşeyi bilendir. (Nur Suresi, 35)
İnkara
sapanların, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların
son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o. (Nur Suresi, 57)
Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (Furkan Suresi, 11)
Hani
Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya
bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim." (Neml Suresi, 7)
Oraya
gittiğinde, kendisine seslenildi: "Ateş (yerin)de olanlar da,
çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah
Yücedir. (Neml Suresi, 8)
Kim
bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve
onlara:) "Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?"
(denir). (Neml Suresi, 90)
Böylelikle
Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca, Tur
tarafında bir ateş gördü. Ailesine: "Siz durun, gerçekten bir ateş
gördüm; umarım ondan ya bir haber, ya da ısınmanız için bir kor parçası
getiririm" dedi. (Kasas Suresi, 29)
Firavun
dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu
bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir
kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu
yalancılardan (biri) sanıyorum." (Kasas Suresi, 38)
Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler. (Kasas Suresi, 41)
Bunun
üzerine kavminin (İbrahim'e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün ya da yakın"
demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman
eden bir kavim için ayetler vardır. (Ankebut Suresi, 24)
Onlara;
"Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları
çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)
Fasık
olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her
çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini
yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)
Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için 'çılgın bir ateş' hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 64)
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resûl ne itaat etseydik." (Ahzab Suresi, 66)
Süleyman
için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara
(boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli
altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim
Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından
taddırırdık. (Sebe Suresi, 12)
Artık
bugün, bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü
yetmez. Biz de o zulmedenlere deriz ki: "Yalanlamakta olduğunuz ateşin
azabını tadın." (Sebe Suresi, 42)
Gerçek
şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O,
kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır. (Fatır Suresi, 6)
İnkar
edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne,
karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından
(bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle
cezalandırırız. (Fatır Suresi, 36)
Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. (Yasin Suresi, 80)
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü. (Saffat Suresi, 55)
Şüphesiz o, çılgınca yanan ateşin dibinde bitip çıkar. (Saffat Suresi, 64)
Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir. (Saffat Suresi, 68)
Dediler ki: Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın. (Saffat Suresi, 97)
Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz). (Saffat Suresi, 163)
Biz
gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak
yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan)
dolayı vay o inkar edenlere. (Sad Suresi, 27)
(Müşrik
olan hakim güçlere:) "İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve
zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar
ateşe gireceklerdir." (denilir). (Sad Suresi, 59)
Derler ki: "Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat kat arttır." (Sad Suresi, 61)
Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Sad Suresi, 76)
İnsana
bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine
dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na
dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler
koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan;
çünkü sen, ateşin halkındansın." (Zümer Suresi, 8)
Onların
üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte
Allah, Kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım
öyleyse Benden sakının. (Zümer Suresi, 16)
Azap sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın? (Zümer Suresi, 19)
Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: "Gerçekten onlar ateşin halkıdır" sözü böylece hak oldu. (Mü'min Suresi, 6)
"Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz." (Mü'min Suresi, 41)
"İmkanı
yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada
da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı
yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah'adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar
ateşin halkıdırlar." (Mü'min Suresi, 43)
Ateş;
sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: "Firavun
çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek). (Mü'min Suresi, 46)
Ateşin
içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar,
büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş
(teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun,
bizden uzaklaştırabilir misiniz? (Mü'min Suresi, 47)
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin." (Mü'min Suresi, 49)
Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar. (Mü'min Suresi, 72)
Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar." (Fussilet Suresi, 19)
Şimdi
eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve
eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut
olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 24)
Bu,
Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar
etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için ebedilik yurdu
vardır. (Fussilet Suresi, 28)
Bizim
ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. Öyleyse
ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle
gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten
görendir. (Fussilet Suresi, 40)
İşte
Biz sana, böyle Arapça bir Kur'an vahyettik; şehirlerin anası (olan
Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe
olmayan toplanma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O gün
onların) Bir bölümü cennette, bir bölümü çılgınca yanan ateşin
içerisindedirler. (Şura Suresi, 7)
Denildi
ki: "Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün
unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı
yoktur." (Casiye Suresi, 34)
İnkar
edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya
hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip- yok ettiniz,
onlarla yaşayıp- zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere
büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün
alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20)
İnkar
edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Bu gerçek değil
miymiş?" Onlar: "Rabbimiz'e andolsun, evet (öyledir)" derler. (Allah
da:) "Öyleyse inkar ettiklerinizden dolayı azabı tadın" dedi. (Ahkaf Suresi, 34)
Şüphesiz
Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan
cennetlere sokar. İnkar edenler ise, metalanırlar ve hayvanların yemesi
gibi yerler; ateş, onlar için bir konaklama yeridir. (Muhammed Suresi, 12)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
Kim Allah'a ve Resûlü ne iman etmezse, (bilsin ki) gerçekten Biz, kafirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır. (Fetih Suresi, 13)
O gün onlar, ateşin üstünde tutulup-eritilecekler: (Zariyat Suresi, 13)
Cehennem ateşine, 'küçültücü bir sürüklenme ile ' sürüklenecekleri gün; (Tur Suresi, 13)
(Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanladığınız ateş budur." (Tur Suresi, 14)
Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek) (Kamer Suresi, 48)
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. (Rahman Suresi, 14)
Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 15)
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.' (Rahman Suresi, 35)
Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü? (Vakıa Suresi, 71)
Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da. (Vakıa Suresi, 94)
Artık
bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de..
Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne
kötü bir gidiş yeridir. (Hadid Suresi, 15)
Ne
malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz.
Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır. (Mücadele Suresi, 17)
Eğer
Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada
azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır. (Haşr Suresi, 3)
Sonunda
onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak
kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur. (Haşr Suresi, 17)
Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.' (Haşr Suresi, 20)
İnkar
edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli
kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O. (Tegabün Suresi, 10)
Allah,
inkar edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de,
kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak
onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah'tan
gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer
girenlerle birlikte girin" denildi. (Tahrim Suresi, 10)
Andolsun,
Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve
bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için
çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık. (Mülk Suresi, 5)
Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." (Mülk Suresi, 10)
Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun. (Mülk Suresi, 11)
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: (Mearic Suresi, 15)
Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar. (Nuh Suresi, 25)
"(Benim
görevim,) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ
etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi
kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır." (Cin Suresi, 23)
Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır: (Müzzemmil Suresi, 12)
Biz
o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların
sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki,
kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin
de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler
(böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile
kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte
Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete
erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu
ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. (Müddesir Suresi, 31)
Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (İnsan Suresi, 4)
Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman, (Tekvir Suresi, 12)
Ve şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler. (İnfitar Suresi, 14)
Çılgın alevli ateşe girecek. (İnşikak Suresi, 12)
'Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş,' (Buruc Suresi, 5)
Ki o, en büyük ateşe yollanacaktır. (A'la Suresi, 12)
Kızgın bir ateşe yollanırlar. (Gaşiye Suresi, 4)
"Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 20)
Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım. (Leyl Suresi, 14)
Şüphesiz,
Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar
olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en
kötüleridir. (Beyyine Suresi, 6)
(Tırnaklarıyla) Ateş saçanlara, (Adiyat Suresi, 2)
O, kızgın bir ateştir. (Kaari'a Suresi, 11)
Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz. (Tekasür Suresi, 6)
Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 6)
Alevi olan bir ateşe girecektir. (Mesed Suresi, 3)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Atlas' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Onlar;
altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın
bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil
elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne
güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf Suresi, 31)
Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar). (Duhan Suresi, 53)
Astarları,
ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de
meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır. (Rahman Suresi, 54)
Onların
üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır.
Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab
içirmiştir. (İnsan Suresi, 21)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Onlar;
altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın
bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil
elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne
güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf Suresi, 31)
Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar). (Duhan Suresi, 53)
Astarları,
ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de
meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır. (Rahman Suresi, 54)
Onların
üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır.
Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab
içirmiştir. (İnsan Suresi, 21)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Av' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
iman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal
saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size
helal kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir. (Maide Suresi, 1)
Ey
iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık
hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve
hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin.
İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan
alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi
aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve
haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah
(ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Maide Suresi, 2)
Sana,
kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: "Bütün temiz
şeyler size helal kılındı." Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip
yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine
Allah'ın adını anarak- yiyin. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah,
hesabı çabuk görendir. (Maide Suresi, 4)
Ey
iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisi'nden kimin
korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği
avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra
haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır. (Maide Suresi, 94)
Ey
iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı
olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir
benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden
adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun
dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin
vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim
tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç
sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Deniz
avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak
helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram
kılınmıştır. O'na (götürülüp) toplanacağınız Allah'tan korkup-sakının. (Maide Suresi, 96)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
iman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal
saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size
helal kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir. (Maide Suresi, 1)
Ey
iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık
hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve
hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin.
İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan
alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi
aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve
haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah
(ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Maide Suresi, 2)
Sana,
kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: "Bütün temiz
şeyler size helal kılındı." Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip
yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine
Allah'ın adını anarak- yiyin. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah,
hesabı çabuk görendir. (Maide Suresi, 4)
Ey
iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisi'nden kimin
korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği
avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra
haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır. (Maide Suresi, 94)
Ey
iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı
olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir
benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden
adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun
dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin
vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim
tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç
sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Deniz
avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak
helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram
kılınmıştır. O'na (götürülüp) toplanacağınız Allah'tan korkup-sakının. (Maide Suresi, 96)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Avcı' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Sana,
kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: "Bütün temiz
şeyler size helal kılındı." Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip
yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine
Allah'ın adını anarak- yiyin. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah,
hesabı çabuk görendir. (Maide Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Sana,
kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: "Bütün temiz
şeyler size helal kılındı." Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip
yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine
Allah'ın adını anarak- yiyin. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah,
hesabı çabuk görendir. (Maide Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Avuç' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Talut,
orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla
imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de
-eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı
hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı)
geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı
(koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a
kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok
olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle
beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
Hak
olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan
başka çağırdıkları ise, onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. (Onların
durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna
beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası, sapıklık
içinde olmaktan başkası değildir. (Ra'd Suresi, 14)
(Derken)
Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda
harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın)
çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime
hiç kimseyi ortak koşmasaydım." (Kehf Suresi, 42)
Dedi
ki: "Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir
avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey)
gösterdi." (Taha Suresi, 96)
Onlar,
Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer,
bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle
dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Zümer Suresi, 67)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Talut,
orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla
imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de
-eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı
hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı)
geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı
(koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a
kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok
olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle
beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
Hak
olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan
başka çağırdıkları ise, onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. (Onların
durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna
beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası, sapıklık
içinde olmaktan başkası değildir. (Ra'd Suresi, 14)
(Derken)
Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda
harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın)
çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime
hiç kimseyi ortak koşmasaydım." (Kehf Suresi, 42)
Dedi
ki: "Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir
avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey)
gösterdi." (Taha Suresi, 96)
Onlar,
Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer,
bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle
dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Zümer Suresi, 67)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ay' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
O,
sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme), Güneş ve Ay'ı bir
hesap (ile) kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir. (En'am Suresi, 96)
Gerçekten
sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva
eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten,
Güneş e, Ay a ve yıldızlara Kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz
olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan
Allah ne Yücedir. (Araf Suresi, 54)
Güneş i
bir aydınlık, Ay ı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı
bilmeniz için ona duraklar tespit eden O'dur. Allah, bunları ancak hak
ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer
açıklamaktadır. (Yunus Suresi, 5)
Allah
O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz.
Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı
konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler,
ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin
bilgiyle inanırsınız. (Ra'd Suresi, 2)
Güneş'i ve Ay'ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır. (İbrahim Suresi, 33)
Geceyi,
gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle
emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir
topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 12)
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor. (Enbiya Suresi, 33)
Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir. (Furkan Suresi, 61)
Görmüyor
musun ki, gerçekten Allah, geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de
geceye bağlayıp-katar. Güneş ile ayı emre amade kılmıştır. Her biri, adı
konulmuş bir süreye kadar akıp gider. Allah yaptıklarınızdan
haberdardır. (Lokman Suresi, 29)
İşte-böyle;
şüphesiz Allah, O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları
(tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür. (Lokman Suresi, 30)
(Allah)
Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi
ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süreye kadar
akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah sizin
Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, 'bir
çekirdeğin incecik zarına' bile malik olamazlar. (Fatır Suresi, 13)
Ay'a gelince, Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner). (Yasin Suresi, 39)
Ne Güneş'in Ay'a erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler. (Yasin Suresi, 40)
Gökleri
ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor,
gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi.
Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin
olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O'dur. (Zümer Suresi, 5)
Gece,
gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Siz güneşe de, aya da secde
etmeyin. Allah a secde edin, ki bunları Kendisi yaratmıştır. Eğer O'na
ibadet edecekseniz. (Fussilet Suresi, 37)
Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir. (Rahman Suresi, 5)
"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır." (Nuh Suresi, 16)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
O,
sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme), Güneş ve Ay'ı bir
hesap (ile) kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir. (En'am Suresi, 96)
Gerçekten
sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva
eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten,
Güneş e, Ay a ve yıldızlara Kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz
olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan
Allah ne Yücedir. (Araf Suresi, 54)
Güneş i
bir aydınlık, Ay ı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı
bilmeniz için ona duraklar tespit eden O'dur. Allah, bunları ancak hak
ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer
açıklamaktadır. (Yunus Suresi, 5)
Allah
O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz.
Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı
konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler,
ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin
bilgiyle inanırsınız. (Ra'd Suresi, 2)
Güneş'i ve Ay'ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır. (İbrahim Suresi, 33)
Geceyi,
gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle
emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir
topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 12)
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor. (Enbiya Suresi, 33)
Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir. (Furkan Suresi, 61)
Görmüyor
musun ki, gerçekten Allah, geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de
geceye bağlayıp-katar. Güneş ile ayı emre amade kılmıştır. Her biri, adı
konulmuş bir süreye kadar akıp gider. Allah yaptıklarınızdan
haberdardır. (Lokman Suresi, 29)
İşte-böyle;
şüphesiz Allah, O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları
(tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür. (Lokman Suresi, 30)
(Allah)
Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi
ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süreye kadar
akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah sizin
Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, 'bir
çekirdeğin incecik zarına' bile malik olamazlar. (Fatır Suresi, 13)
Ay'a gelince, Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner). (Yasin Suresi, 39)
Ne Güneş'in Ay'a erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler. (Yasin Suresi, 40)
Gökleri
ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor,
gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi.
Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin
olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O'dur. (Zümer Suresi, 5)
Gece,
gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Siz güneşe de, aya da secde
etmeyin. Allah a secde edin, ki bunları Kendisi yaratmıştır. Eğer O'na
ibadet edecekseniz. (Fussilet Suresi, 37)
Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir. (Rahman Suresi, 5)
"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır." (Nuh Suresi, 16)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ayağın Kayması' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Size,
apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin
ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bakara Suresi, 209)
Yeminlerinizi
kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan
ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız.
(Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir. (Nahl Suresi, 94)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Size,
apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin
ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bakara Suresi, 209)
Yeminlerinizi
kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan
ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız.
(Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir. (Nahl Suresi, 94)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
'Ayakkabı' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Gerçekten Ben, Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen, kutsal vadi olan Tuva'dasın." (Taha Suresi, 12)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Gerçekten Ben, Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen, kutsal vadi olan Tuva'dasın." (Taha Suresi, 12)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Azer' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hani
İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı
ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde
görüyorum." (En'am Suresi, 74)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hani
İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı
ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde
görüyorum." (En'am Suresi, 74)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Azgın' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnsanlar
tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler
gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler
konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa
kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan
'azgınlık ve kıskançlıkları yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap)
verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında
ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse
onu doğruya yöneltir. (Bakara Suresi, 213)
Yahudi
olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve
koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe
karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve
hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz
şüphesiz doğru olanlarız. (En'am Suresi, 146)
Yeryüzünde
haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar
her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da
görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise
onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve
onlardan gafil olmaları dolayısıyladır. (Araf Suresi, 146)
Onlara
kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan
sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda
azgınlardan olmuştu. (Araf Suresi, 175)
Biz,
İsrailoğulları'nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve
düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince
(Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı (İlah'tan) başka İlah
olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. (Yunus Suresi, 90)
Hani
Biz sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik.
Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur'an'da
lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük
bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor. (İsra Suresi, 60)
"Çocuğa
gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun
kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe
edip-korktuk." (Kehf Suresi, 80)
O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi. (Meryem Suresi, 20)
"Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi." (Meryem Suresi, 28)
Sonra
onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı
kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar
azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi, 59)
Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. (Meryem Suresi, 69)
Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz." (Taha Suresi, 45)
Size,
rızık olarak verdiklerimizden temiz olanlarından yiyin, bu konuda
azgınlık yapmayın, yoksa gazabım üzerinize kaçınılmaz olarak iner: Benim
gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür. (Taha Suresi, 81)
İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanın peşine düşer. (Hac Suresi, 3)
İşte
böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir,
sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona
yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. (Hac Suresi, 60)
Bize
kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da
Rabbimiz'i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde
büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar. (Furkan Suresi, 21)
Cehennem de azgınlar için sergilenir. (Şuara Suresi, 91)
Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir. (Şuara Suresi, 94)
Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar. (Şuara Suresi, 224)
Böylece
şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de
baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine
yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: "Sen açıkça bir azgınsın." (Kasas Suresi, 18)
Gerçek
şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz,
ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya)
davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki:
"Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez." (Kasas Suresi, 76)
Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk; (Saffat Suresi, 7)
"Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz." (Saffat Suresi, 30)
"Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik." (Saffat Suresi, 32)
Bu (böyle işte); gerçekten azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir yer vardır. (Sad Suresi, 55)
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır. (Mü'min Suresi, 75)
Ve
onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan'
dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri
şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. (Casiye Suresi, 17)
Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. (Zariyat Suresi, 53)
Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir? (Tur Suresi, 32)
Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar. (Necm Suresi, 52)
Eğer
O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır;
onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar. (Mülk Suresi, 21)
"Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler. (Kalem Suresi, 31)
Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. (Hakka Suresi, 6)
"Bir
de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara
sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı." (Cin Suresi, 6)
Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı. (Fecr Suresi, 11)
Semud (halkı) azgınlığı dolayısıyla yalanladı; (Şems Suresi, 11)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnsanlar
tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler
gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler
konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa
kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan
'azgınlık ve kıskançlıkları yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap)
verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında
ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse
onu doğruya yöneltir. (Bakara Suresi, 213)
Yahudi
olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve
koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe
karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve
hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz
şüphesiz doğru olanlarız. (En'am Suresi, 146)
Yeryüzünde
haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar
her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da
görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise
onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve
onlardan gafil olmaları dolayısıyladır. (Araf Suresi, 146)
Onlara
kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan
sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda
azgınlardan olmuştu. (Araf Suresi, 175)
Biz,
İsrailoğulları'nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve
düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince
(Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı (İlah'tan) başka İlah
olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. (Yunus Suresi, 90)
Hani
Biz sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik.
Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur'an'da
lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük
bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor. (İsra Suresi, 60)
"Çocuğa
gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun
kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe
edip-korktuk." (Kehf Suresi, 80)
O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi. (Meryem Suresi, 20)
"Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi." (Meryem Suresi, 28)
Sonra
onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı
kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar
azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi, 59)
Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. (Meryem Suresi, 69)
Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz." (Taha Suresi, 45)
Size,
rızık olarak verdiklerimizden temiz olanlarından yiyin, bu konuda
azgınlık yapmayın, yoksa gazabım üzerinize kaçınılmaz olarak iner: Benim
gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür. (Taha Suresi, 81)
İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanın peşine düşer. (Hac Suresi, 3)
İşte
böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir,
sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona
yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. (Hac Suresi, 60)
Bize
kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da
Rabbimiz'i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde
büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar. (Furkan Suresi, 21)
Cehennem de azgınlar için sergilenir. (Şuara Suresi, 91)
Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir. (Şuara Suresi, 94)
Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar. (Şuara Suresi, 224)
Böylece
şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de
baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine
yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: "Sen açıkça bir azgınsın." (Kasas Suresi, 18)
Gerçek
şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz,
ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya)
davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki:
"Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez." (Kasas Suresi, 76)
Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk; (Saffat Suresi, 7)
"Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz." (Saffat Suresi, 30)
"Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik." (Saffat Suresi, 32)
Bu (böyle işte); gerçekten azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir yer vardır. (Sad Suresi, 55)
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır. (Mü'min Suresi, 75)
Ve
onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan'
dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri
şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. (Casiye Suresi, 17)
Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. (Zariyat Suresi, 53)
Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir? (Tur Suresi, 32)
Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar. (Necm Suresi, 52)
Eğer
O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır;
onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar. (Mülk Suresi, 21)
"Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler. (Kalem Suresi, 31)
Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. (Hakka Suresi, 6)
"Bir
de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara
sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı." (Cin Suresi, 6)
Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı. (Fecr Suresi, 11)
Semud (halkı) azgınlığı dolayısıyla yalanladı; (Şems Suresi, 11)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Azık' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hacc,
bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine
getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya
girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık
edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri,
Benden korkup-sakının. (Bakara Suresi, 197)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hacc,
bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine
getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya
girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık
edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri,
Benden korkup-sakının. (Bakara Suresi, 197)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Aziz' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Şehirde
(birtakım) kadınlar: "Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden
murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu
onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz." dedi. (Yusuf Suresi, 30)
(Hükümdar
topladığı o kadınlara:) "Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde
sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Allah için, haşa" dediler. "Biz
ondan hiçbir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: "İşte
şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad almak
istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir." (Yusuf Suresi, 51)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Şehirde
(birtakım) kadınlar: "Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden
murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu
onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz." dedi. (Yusuf Suresi, 30)
(Hükümdar
topladığı o kadınlara:) "Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde
sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Allah için, haşa" dediler. "Biz
ondan hiçbir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: "İşte
şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad almak
istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir." (Yusuf Suresi, 51)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
4 sayfadaki 4 sayfası • 1, 2, 3, 4
Similar topics
» "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
4 sayfadaki 4 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN