Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 12 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 12 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
"Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 1 sayfası
"Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Çalışmak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 110)
(Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 227)
Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur. (Ali İmran Suresi, 22)
De ki: "Ey Kitap Ehli, sizler şahidler olduğunuz halde, ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (Ali İmran Suresi, 99)
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Ali İmran Suresi, 115)
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide Suresi, 5)
Şirk koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır. (Tevbe Suresi, 17)
Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. (Tevbe Suresi, 18)
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 19)
İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda (dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur. (Hud Suresi, 16)
Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)
"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." (Kehf Suresi, 79)
Hayır, onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik onların, bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar. (Mü'minun Suresi, 63)
O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır. (Furkan Suresi, 47)
Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (Kasas Suresi, 24)
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi, 13)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 110)
(Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 227)
Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur. (Ali İmran Suresi, 22)
De ki: "Ey Kitap Ehli, sizler şahidler olduğunuz halde, ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (Ali İmran Suresi, 99)
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Ali İmran Suresi, 115)
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide Suresi, 5)
Şirk koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır. (Tevbe Suresi, 17)
Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. (Tevbe Suresi, 18)
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 19)
İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda (dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur. (Hud Suresi, 16)
Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)
"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." (Kehf Suresi, 79)
Hayır, onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik onların, bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar. (Mü'minun Suresi, 63)
O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır. (Furkan Suresi, 47)
Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (Kasas Suresi, 24)
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi, 13)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Çamur' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İsrailoğulları na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları na şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." (Ali İmran Suresi, 49)
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun Katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz. (En'am Suresi, 2)
(Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Araf Suresi, 12)
Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (Hicr Suresi, 26)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (Hicr Suresi, 28)
Dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim." (Hicr Suresi, 33)
Hani, meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" (İsra Suresi, 61)
Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin." (Kehf Suresi, 86)
Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. (Mü'minun Suresi, 12)
Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum." (Kasas Suresi, 38)
Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. (Secde Suresi, 7)
Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. (Saffat Suresi, 11)
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. (Sad Suresi, 71)
Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Sad Suresi, 76)
"Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için." (Zariyat Suresi, 33)
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. (Rahman Suresi, 14)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İsrailoğulları na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları na şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." (Ali İmran Suresi, 49)
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun Katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz. (En'am Suresi, 2)
(Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Araf Suresi, 12)
Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (Hicr Suresi, 26)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (Hicr Suresi, 28)
Dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim." (Hicr Suresi, 33)
Hani, meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" (İsra Suresi, 61)
Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin." (Kehf Suresi, 86)
Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. (Mü'minun Suresi, 12)
Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum." (Kasas Suresi, 38)
Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. (Secde Suresi, 7)
Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. (Saffat Suresi, 11)
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. (Sad Suresi, 71)
Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Sad Suresi, 76)
"Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için." (Zariyat Suresi, 33)
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. (Rahman Suresi, 14)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Çanak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi, 13)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi, 13)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Çekici' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212)
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)
Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi. (En'am Suresi, 43)
Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamayanın durumu gibi midir? İşte, kafirlere yapmakta oldukları böyle 'süslü ve çekici' gösterilmiştir. (En'am Suresi, 122)
O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: "Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım" demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu (karşılaştı) o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: "Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görüyorum, ben Allah'tan da korkuyorum" dedi. Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Enfal Suresi, 48)
(Haram ayları) Ertelemek ancak inkarda bir artıştır. Bununla kafirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiştir. Allah, inkarcı bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 37)
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." (Yunus Suresi, 88)
Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse, onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz ve onlar bunda hiçbir eksikliğe uğratılmazlar. (Hud Suresi, 15)
Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)
Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin. (Ahzab Suresi, 32)
Kötü olarak işledikleri kendisine çekici-süslü kılınıp da onu güzel gören mi (Allah Katında kabul görecek)? Artık şüphesiz Allah, dilediğini saptırır, dilediğini hidayete eriştirir. Öyleyse, onlara karşı nefsin hasretlere kapılıp gitmesin. Gerçekten Allah, yaptıklarını bilendir. (Fatır Suresi, 8)
Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık. (Saffat Suresi, 6)
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı. (Mü'min Suresi, 37)
Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik). Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin Katında muttakiler içindir. (Zuhruf Suresi, 35)
Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine 'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14)
Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz. (Fetih Suresi, 12)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212)
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)
Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi. (En'am Suresi, 43)
Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamayanın durumu gibi midir? İşte, kafirlere yapmakta oldukları böyle 'süslü ve çekici' gösterilmiştir. (En'am Suresi, 122)
O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: "Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım" demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu (karşılaştı) o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: "Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görüyorum, ben Allah'tan da korkuyorum" dedi. Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Enfal Suresi, 48)
(Haram ayları) Ertelemek ancak inkarda bir artıştır. Bununla kafirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiştir. Allah, inkarcı bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 37)
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." (Yunus Suresi, 88)
Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse, onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz ve onlar bunda hiçbir eksikliğe uğratılmazlar. (Hud Suresi, 15)
Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)
Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin. (Ahzab Suresi, 32)
Kötü olarak işledikleri kendisine çekici-süslü kılınıp da onu güzel gören mi (Allah Katında kabul görecek)? Artık şüphesiz Allah, dilediğini saptırır, dilediğini hidayete eriştirir. Öyleyse, onlara karşı nefsin hasretlere kapılıp gitmesin. Gerçekten Allah, yaptıklarını bilendir. (Fatır Suresi, 8)
Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık. (Saffat Suresi, 6)
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı. (Mü'min Suresi, 37)
Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik). Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin Katında muttakiler içindir. (Zuhruf Suresi, 35)
Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine 'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14)
Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz. (Fetih Suresi, 12)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇEKİRGE
Bunun üzerine biz de ayrı ayrı mucizeler (ayetler)
olarak, üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa
ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve
suçlu-günahkar bir kavim oldular. (7/133)
Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak' sanki 'yayılan'
çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. (54/7)
Bunun üzerine biz de ayrı ayrı mucizeler (ayetler)
olarak, üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa
ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve
suçlu-günahkar bir kavim oldular. (7/133)
Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak' sanki 'yayılan'
çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. (54/7)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇEKİŞMEK
Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana
uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve
kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz
mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir.
Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir.
Allah, kulları hakkıyla görendir. (3/20)
Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz.
Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye
kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin;
çekişirlerken de yanlarında değildin. (3/44)
Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında
seninle 'çekişip-tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin,
oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı,
kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim
de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım."
(3/61)
Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz?
Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir.
Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" (3/65)
Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz
O'nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz
(zafer)i size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz,
isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz
dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek
için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı.
Allah mü'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır.
(3/152)
Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri
şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme,
içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle
teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. (4/65)
Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O
beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Allah konusunda
çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk
koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Allah'ın benim
hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından
herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek
misiniz?" (6/80)
Hani Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer
sana çok gösterseydi, gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız
ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak
Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (8/43)
Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize
düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin.
Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (8/46)
Dediler ki: "Ey Nuh, bizimle çekişip-durdun, bu çekişmede
ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bize vaadettiğini
getir (görelim.)" (11/32)
İbrahim'den korku gittiği ve ona müjde geldiği zaman,
Lut kavmi konusunda bizimle çekişip-tartışmalara giriyor(du).
(11/74)
Gök gürültüsü O'nu hamd ile, melekler de O'na olan
korkularından tesbih ederler.. O, yıldırımları gönderip
bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında
çekişip-tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır.
(13/13)
İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda
çekiştiler. İşte o inkâr edenler, onlar için ateşten
elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su
dökülür. (22/19)
Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık, onlar
bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in)de
seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz
sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin. (22/67)
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki: (26/96)
Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler,
onlar birbirleriyle çekişip-dururken o kendilerini yakalayıverir.
(36/49)
Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir
gerçektir. (38/64)
(Allah buyurur:) "Benim huzurumda çekişip-durmayın.
Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim."
(50/28)
Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana
uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve
kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz
mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir.
Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir.
Allah, kulları hakkıyla görendir. (3/20)
Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz.
Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye
kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin;
çekişirlerken de yanlarında değildin. (3/44)
Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında
seninle 'çekişip-tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin,
oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı,
kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim
de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım."
(3/61)
Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz?
Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir.
Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" (3/65)
Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz
O'nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz
(zafer)i size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz,
isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz
dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek
için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı.
Allah mü'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır.
(3/152)
Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri
şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme,
içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle
teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. (4/65)
Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O
beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Allah konusunda
çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk
koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Allah'ın benim
hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından
herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek
misiniz?" (6/80)
Hani Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer
sana çok gösterseydi, gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız
ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak
Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (8/43)
Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize
düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin.
Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (8/46)
Dediler ki: "Ey Nuh, bizimle çekişip-durdun, bu çekişmede
ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bize vaadettiğini
getir (görelim.)" (11/32)
İbrahim'den korku gittiği ve ona müjde geldiği zaman,
Lut kavmi konusunda bizimle çekişip-tartışmalara giriyor(du).
(11/74)
Gök gürültüsü O'nu hamd ile, melekler de O'na olan
korkularından tesbih ederler.. O, yıldırımları gönderip
bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında
çekişip-tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır.
(13/13)
İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda
çekiştiler. İşte o inkâr edenler, onlar için ateşten
elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su
dökülür. (22/19)
Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık, onlar
bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in)de
seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz
sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin. (22/67)
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki: (26/96)
Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler,
onlar birbirleriyle çekişip-dururken o kendilerini yakalayıverir.
(36/49)
Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir
gerçektir. (38/64)
(Allah buyurur:) "Benim huzurumda çekişip-durmayın.
Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim."
(50/28)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇEKİŞTİRMEK
Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir
kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli
yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini
yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz,
ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz.
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri
kabul edendir, çok esirgeyendir. (49/12)
Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay
eden her kişinin vay haline; (104/1)
Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir
kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli
yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini
yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz,
ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz.
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri
kabul edendir, çok esirgeyendir. (49/12)
Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay
eden her kişinin vay haline; (104/1)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇELİŞKİ
Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler. (19/82)
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? (67/3)
Onlar hâlâ Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. (4/82)
Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler. (19/82)
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? (67/3)
Onlar hâlâ Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. (4/82)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇERAĞ
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali,
içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça
içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki,
doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından
yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa
da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah,
kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah
insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir.
(24/35)
Ve kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ
olarak (gönderdik). (33/46)
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali,
içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça
içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki,
doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından
yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa
da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah,
kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah
insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir.
(24/35)
Ve kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ
olarak (gönderdik). (33/46)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇIPLAKLIK
Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda
(cennette kalmana bağlı)dır." (20/118)
Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile)
attık. (37/145)
Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak
olursa, cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya
çıkarmış olur. (47/37)
Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş
ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı. (68/49)
Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda
(cennette kalmana bağlı)dır." (20/118)
Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile)
attık. (37/145)
Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak
olursa, cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya
çıkarmış olur. (47/37)
Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş
ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı. (68/49)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇİFT
Sekiz çift; koyundan iki, keçiden de iki. De ki: "İki
erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o
iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları)
mı? Eğer doğru sözlüler iseniz bana bir ilimle haber
verin." (6/143)
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği
zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan)
ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni
ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok
azından başkası iman etmemişti. (11/40)
Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar
kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır;
geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen
bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (13/3)
Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı
verdik. (15/87)
Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı,
onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi;
böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık."
(20/53)
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz,
gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir
damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış
biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size
(kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı
konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra
sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına
erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin
hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra
hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı
ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru
ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz
zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler)
bitirir. (22/5)
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle
gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca,
onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden
aleyhlerine söz geçmiş (azab gerekmiş) onlar dışında
olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana
muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik.
(23/27)
Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel
(kerim) çiftten nice ürünler bitirdik. (26/7)
O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz.
Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar
bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz
gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan
çiftten bir bitki bitirdik. (31/10)
Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan.
Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın,
hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene,
ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka
bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah'a göre
kolaydır. (35/11)
Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha
bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah
çok) yücedir. (36/36)
Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter
azablar) vardır. (38/58)
Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini
var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi.
Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde,
bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp)
yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk
O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl
çevriliyorsunuz? (39/6)
O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden
eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda
türetip-yayıyor. O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey
yoktur. O, işitendir, görendir. (42/11)
Veya erkekler ve dişiler olarak çift (ikiz) verir.
Dilediğini kısır bırakır. Gerçekten O, bilendir, güç
yetirendir. (42/50)
Ki O, bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden
ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti. (43/12)
Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar
bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten
(nice bitkiler) bitirdik. (50/7)
Ve Biz, herşeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt
alıp-düşünürsünüz. (51/49)
Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur.
(53/45)
İkisinde de her meyveden iki çift vardır. (55/52)
Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.
(75/39)
Sizi çift çift yarattık. (78/8)
Çifte ve tek'e. (89/3)
Sekiz çift; koyundan iki, keçiden de iki. De ki: "İki
erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o
iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları)
mı? Eğer doğru sözlüler iseniz bana bir ilimle haber
verin." (6/143)
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği
zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan)
ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni
ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok
azından başkası iman etmemişti. (11/40)
Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar
kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır;
geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen
bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (13/3)
Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı
verdik. (15/87)
Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı,
onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi;
böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık."
(20/53)
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz,
gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir
damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış
biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size
(kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı
konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra
sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına
erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin
hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra
hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı
ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru
ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz
zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler)
bitirir. (22/5)
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle
gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca,
onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden
aleyhlerine söz geçmiş (azab gerekmiş) onlar dışında
olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana
muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik.
(23/27)
Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel
(kerim) çiftten nice ürünler bitirdik. (26/7)
O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz.
Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar
bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz
gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan
çiftten bir bitki bitirdik. (31/10)
Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan.
Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın,
hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene,
ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka
bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah'a göre
kolaydır. (35/11)
Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha
bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah
çok) yücedir. (36/36)
Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter
azablar) vardır. (38/58)
Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini
var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi.
Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde,
bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp)
yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk
O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl
çevriliyorsunuz? (39/6)
O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden
eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda
türetip-yayıyor. O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey
yoktur. O, işitendir, görendir. (42/11)
Veya erkekler ve dişiler olarak çift (ikiz) verir.
Dilediğini kısır bırakır. Gerçekten O, bilendir, güç
yetirendir. (42/50)
Ki O, bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden
ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti. (43/12)
Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar
bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten
(nice bitkiler) bitirdik. (50/7)
Ve Biz, herşeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt
alıp-düşünürsünüz. (51/49)
Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur.
(53/45)
İkisinde de her meyveden iki çift vardır. (55/52)
Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.
(75/39)
Sizi çift çift yarattık. (78/8)
Çifte ve tek'e. (89/3)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
ÇOCUK
Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun
ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar,
kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı.
Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
(2/49)
Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi),
çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden
bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler. (2/146)
Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını
iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği,
giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin
olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında
(yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk
kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın;
mirasçı üzerinde (ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir.
Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak
(çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse,
ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı
(bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi
örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk
yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah
yaptıklarınızı görendir. (2/233)
Musa'dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin
mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik
gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya
üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?"
demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım?
Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)"
demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü)
zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri
bilir. (2/246)
Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan,
üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan
bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık
gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun
(böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir
kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size
ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz. (2/266)
Şüphesiz inkâr edenler, onların malları da, çocukları
da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir
şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (3/10)
Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum
olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır.
Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der,
o da hemen oluverir." (3/47)
Gerçekten inkâr edenlerin ise, ne malları, ne çocukları,
onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar,
ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.
(3/116)
Arkalarında bıraktıkları zayıf çocuklardan dolayı korku
duyanların, (vasiyetleri altında olanlar için de) içleri
ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara
doğru söz söylesinler. (4/9)
Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi
kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise
(ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.
Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur.
(Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne
ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp
da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için
üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi
için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği
vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.
Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar
bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar)
Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm
ve hikmet sahibi olandır. (4/11)
Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının
yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları
vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda
bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz
yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların
(kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye
bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.
(Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa)
borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya
da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek
veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda
bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle
yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte
bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu
size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara)
yumuşak olandır. (4/12)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi
halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir
veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım
eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan
zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (4/75)
Ancak erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan müstaz'aflar
olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış)
bulamayanlar başka. (4/98)
Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara
ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine
yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini
nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar
(hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız
konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır
adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (4/127)
Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin,
Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem
oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir.
Onu ('OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan
bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür"
demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır.
Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan
yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil
olarak Allah yeter. (4/171)
Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve
babasız olanın (kelale'nin)' mirasına ilişkin hükmü
açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa,
geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama
(ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi)
ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının
üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve
kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki
payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar.
Allah, herşeyi bilendir. (4/176)
Yahudi ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın çocuklarıyız
ve sevdikleriyiz" dedi. De ki: "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan
dolayı azablandırıyor? Hayır, siz O'nun yarattığından
birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini
azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin
tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır." (5/18)
Bizim kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, çocuklarını
tanır gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar;
işte onlar inanmayanlardır. (6/20)
Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır.
O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi)
yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir.
(6/101)
Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna
çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları
helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık
kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları
ve düzmekte oldukları iftiraları bırak. (6/137)
Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca
öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp
Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram
kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten
şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.
(6/140)
De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını
okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya
iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin.
-Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin
açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma
dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi
öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur
ki akıl erdirirsiniz." (6/151)
Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa
ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları,
seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?"
(Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve
kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara
karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz." (7/127)
O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması
için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce,
o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi.
Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua
ettiler: "Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun
şükredenlerden olacağız." (7/189)
Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara)
salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda
O'na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk
koştuklarından yücedir. (7/190)
Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir
(imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükafaat
vardır. (8/28)
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz,
eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden
korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere
Allah'tan, O'nun Resûlü'nden ve O'nun yolunda cihad
etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye
kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet
vermez. (9/24)
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin;
Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azablandırmak
ve canlarının inkâr içindeyken zorlukla çıkmasını ister.
(9/55)
Sizden önceki (münafıklar ve kâfirler) gibi. Onlar
sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar
bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya
baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla
yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya
baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi
daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri
(amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır.
(9/69)
Allah çocuk edindi" dediler. O, (bundan) yücedir; O,
hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne
varsa O'nundur. Kendinizde buna ilişkin bir delil de
yoktur. Allah'a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
(10/68)
Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak
için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde...
Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret
konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta
olduklarını bilendi. (12/19)
Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin,
ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir
şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır.
Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca
O'na tevekkül etmelidirler." (12/67)
Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara
eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç)
bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak
iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir
kitap (yazı, hüküm, son) vardır. (13/38)
Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki
nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden
kurtarmıştı, onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor,
kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı.
Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır."
(14/6)
Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl,
beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."
(14/35)
Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını
Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim;
Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım),
böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara
ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır.
Umulur ki şükrederler." (14/37)
Dediler ki: "Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz."
(15/53)
Ve Allah'a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O yücedir.
Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir. (16/57)
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size
eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel
şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar
ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar? (16/72)
(Ey) Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın çocukları! Şüphesiz
o, şükreden bir kuldu. (17/3)
Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik',
size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak
sizi sayıca çok kıldık. (17/6)
Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara
ve size biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek
büyük bir hata (suç ve günah)dır. (17/31)
Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat,
atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar,
mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli
vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir
şey vadetmez. (17/64)
Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı
olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı)
bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir
et. (17/111)
(Bu Kur'an) "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarıp-korkutur.
(18/4)
Bağına girdiğin zaman, 'Maşaallah, Allah'tan başka
kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve
çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan."
(18/39)
Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli
olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin katında sevap
bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da
daha hayırlıdır. (18/46)
Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla
karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa)
Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir
canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."
(18/74)
Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi.
Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkâr zorunu
kullanmasından endişe edip-korktuk." (18/80)
Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara
ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin
diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi
definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir.
Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım.
İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin
yorumu." (18/82)
(Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı
Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce
ona hiçbir adaş kılmamışız." (19/7)
(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey
Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet
verdik. (19/12)
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim;
sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
(19/19)
O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir
beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın)
değilken" dedi. (19/20)
İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu benim için
kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet
kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
(19/21)
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki:
"Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
(19/29)
Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir.
Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der,
o da hemen oluverir. (19/35)
Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar
verilecektir" diyeni gördün mü? (19/77)
Rahman çocuk edinmiştir" dediler. (19/88)
Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar
olacaktı.) (19/91)
Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz. (19/92)
Rahman çocuk edindi" dediler. O, (bu yakıştırmadan)
yücedir. Hayır, onlar (melekler) ikrama layık görülmüş
kullardır. (21/26)
Irzını koruyan (Meryem); biz ona kendi ruhumuzdan üfledik,
onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık. (21/91)
Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal
ve çocuklarla (23/55)
Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)?
Hayır, onlar şuurunda değiller. (23/56)
Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte
hiçbir ilah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette
kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına
karşı üstünlük sağlardı. Allah, onların nitelendiregeldiklerinden
yücedir. (23/91)
Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten)
kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa
vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş
örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar.
Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya
da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da
kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından
ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından
ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına
ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden
ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan
başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin
diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a
tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz."
(24/31)
Sizden olan çocuklar, erginlik çağına erdikleri zaman,
kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi, bundan
böyle izin istesinler. İşte Allah, ayetlerini size böyle
açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(24/59)
Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir.
O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir
düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (25/2)
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde
daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün
nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?" (26/18)
'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."
(26/88)
Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti." (26/133)
Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş
ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü;
onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını
boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.
(28/4)
Ey insanlar, Rabb'inizden korkup-sakının ve öyle bir
günün azabından çekinip-korkun ki, (o gün hiç) bir baba,
çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk
da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir.
Şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi
aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah
ile aldatmasın. (31/33)
Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki
kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek
yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi
sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin
(öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla
söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan)
yola yöneltip-iletir. (33/4)
Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et."
(37/100)
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. (37/101)
Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek
çocuklar onların mı? (37/149)
(Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
(37/153)
Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından
dilediğini elbette seçerdi. O, yücedir; O, bir olan,
kahredici olan Allah'tır. (39/4)
Böylece, o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği
zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek
çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak
kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası
değildir. (40/25)
Oysa onlardan biri, O, Rahman için verdiği örnek ile
(kız çocuğunun doğumuyla) müjdelendiği zaman, yüzü simsiyah
kesilmiş olarak kahrından yutkundukça yutkunur. (43/17)
De ki: "Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı, ona tapanların
ilki ben olurdum." (43/81)
(Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku
düştü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk
müjdesini verdiler. (51/28)
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden)
tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme
(süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur.
Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin
(veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir,
bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp
oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan
bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı,
aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (57/20)
Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir
şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde
süresiz kalacaklardır. (58/17)
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk)
bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle
bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar,
ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse
kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir
ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden
bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar
akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır.
Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır.
İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz
Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip
kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (58/22)
Ne yakın akrabalarınız, ne çocuklarınız kıyamet günü
size bir yarar sağlayamaz. (Allah) Sizin aranızı ayıracaktır.
Allah, yaptıklarınızı görendir. (60/3)
Ey Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi
ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını
öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak
(gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak),
ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan
etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman,
onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan
mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok
esirgeyendir. (60/12)
Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi
Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın';
kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların
ta kendileridir. (63/9)
Ey iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve
çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar.
Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür
(kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık
elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (64/14)
Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne
(bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık)
O'nun katında olandır. (64/15)
Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye, (68/14)
Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün
yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin."
(71/12)
Nuh: "Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal
ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi arttırmayan
kimselere uydular." (71/21)
Elbette, Rabbimizin şanı yücedir. O, ne bir eş edinmiştir,
ne de bir çocuk." (72/3)
Eğer inkâr edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan
bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız? (73/17)
Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). (74/13)
Eşinden ve çocuklarından, (80/36)
Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun
ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar,
kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı.
Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
(2/49)
Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi),
çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden
bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler. (2/146)
Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını
iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği,
giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin
olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında
(yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk
kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın;
mirasçı üzerinde (ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir.
Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak
(çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse,
ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı
(bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi
örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk
yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah
yaptıklarınızı görendir. (2/233)
Musa'dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin
mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik
gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya
üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?"
demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım?
Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)"
demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü)
zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri
bilir. (2/246)
Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan,
üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan
bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık
gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun
(böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir
kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size
ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz. (2/266)
Şüphesiz inkâr edenler, onların malları da, çocukları
da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir
şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (3/10)
Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum
olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır.
Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der,
o da hemen oluverir." (3/47)
Gerçekten inkâr edenlerin ise, ne malları, ne çocukları,
onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar,
ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.
(3/116)
Arkalarında bıraktıkları zayıf çocuklardan dolayı korku
duyanların, (vasiyetleri altında olanlar için de) içleri
ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara
doğru söz söylesinler. (4/9)
Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi
kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise
(ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.
Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur.
(Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne
ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp
da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için
üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi
için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği
vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.
Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar
bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar)
Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm
ve hikmet sahibi olandır. (4/11)
Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının
yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları
vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda
bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz
yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların
(kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye
bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.
(Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa)
borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya
da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek
veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda
bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle
yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte
bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu
size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara)
yumuşak olandır. (4/12)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi
halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir
veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım
eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan
zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (4/75)
Ancak erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan müstaz'aflar
olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış)
bulamayanlar başka. (4/98)
Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara
ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine
yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini
nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar
(hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız
konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır
adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (4/127)
Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin,
Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem
oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir.
Onu ('OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan
bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür"
demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır.
Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan
yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil
olarak Allah yeter. (4/171)
Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve
babasız olanın (kelale'nin)' mirasına ilişkin hükmü
açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa,
geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama
(ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi)
ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının
üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve
kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki
payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar.
Allah, herşeyi bilendir. (4/176)
Yahudi ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın çocuklarıyız
ve sevdikleriyiz" dedi. De ki: "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan
dolayı azablandırıyor? Hayır, siz O'nun yarattığından
birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini
azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin
tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır." (5/18)
Bizim kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, çocuklarını
tanır gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar;
işte onlar inanmayanlardır. (6/20)
Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır.
O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi)
yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir.
(6/101)
Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna
çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları
helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık
kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları
ve düzmekte oldukları iftiraları bırak. (6/137)
Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca
öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp
Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram
kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten
şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.
(6/140)
De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını
okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya
iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin.
-Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin
açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma
dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi
öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur
ki akıl erdirirsiniz." (6/151)
Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa
ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları,
seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?"
(Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve
kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara
karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz." (7/127)
O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması
için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce,
o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi.
Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua
ettiler: "Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun
şükredenlerden olacağız." (7/189)
Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara)
salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda
O'na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk
koştuklarından yücedir. (7/190)
Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir
(imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükafaat
vardır. (8/28)
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz,
eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden
korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere
Allah'tan, O'nun Resûlü'nden ve O'nun yolunda cihad
etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye
kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet
vermez. (9/24)
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin;
Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azablandırmak
ve canlarının inkâr içindeyken zorlukla çıkmasını ister.
(9/55)
Sizden önceki (münafıklar ve kâfirler) gibi. Onlar
sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar
bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya
baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla
yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya
baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi
daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri
(amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır.
(9/69)
Allah çocuk edindi" dediler. O, (bundan) yücedir; O,
hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne
varsa O'nundur. Kendinizde buna ilişkin bir delil de
yoktur. Allah'a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
(10/68)
Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak
için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde...
Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret
konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta
olduklarını bilendi. (12/19)
Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin,
ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir
şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır.
Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca
O'na tevekkül etmelidirler." (12/67)
Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara
eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç)
bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak
iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir
kitap (yazı, hüküm, son) vardır. (13/38)
Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki
nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden
kurtarmıştı, onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor,
kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı.
Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır."
(14/6)
Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl,
beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."
(14/35)
Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını
Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim;
Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım),
böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara
ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır.
Umulur ki şükrederler." (14/37)
Dediler ki: "Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz."
(15/53)
Ve Allah'a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O yücedir.
Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir. (16/57)
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size
eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel
şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar
ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar? (16/72)
(Ey) Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın çocukları! Şüphesiz
o, şükreden bir kuldu. (17/3)
Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik',
size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak
sizi sayıca çok kıldık. (17/6)
Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara
ve size biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek
büyük bir hata (suç ve günah)dır. (17/31)
Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat,
atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar,
mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli
vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir
şey vadetmez. (17/64)
Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı
olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı)
bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir
et. (17/111)
(Bu Kur'an) "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarıp-korkutur.
(18/4)
Bağına girdiğin zaman, 'Maşaallah, Allah'tan başka
kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve
çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan."
(18/39)
Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli
olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin katında sevap
bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da
daha hayırlıdır. (18/46)
Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla
karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa)
Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir
canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."
(18/74)
Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi.
Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkâr zorunu
kullanmasından endişe edip-korktuk." (18/80)
Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara
ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin
diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi
definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir.
Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım.
İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin
yorumu." (18/82)
(Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı
Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce
ona hiçbir adaş kılmamışız." (19/7)
(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey
Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet
verdik. (19/12)
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim;
sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
(19/19)
O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir
beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın)
değilken" dedi. (19/20)
İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu benim için
kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet
kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
(19/21)
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki:
"Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
(19/29)
Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir.
Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der,
o da hemen oluverir. (19/35)
Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar
verilecektir" diyeni gördün mü? (19/77)
Rahman çocuk edinmiştir" dediler. (19/88)
Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar
olacaktı.) (19/91)
Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz. (19/92)
Rahman çocuk edindi" dediler. O, (bu yakıştırmadan)
yücedir. Hayır, onlar (melekler) ikrama layık görülmüş
kullardır. (21/26)
Irzını koruyan (Meryem); biz ona kendi ruhumuzdan üfledik,
onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık. (21/91)
Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal
ve çocuklarla (23/55)
Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)?
Hayır, onlar şuurunda değiller. (23/56)
Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte
hiçbir ilah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette
kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına
karşı üstünlük sağlardı. Allah, onların nitelendiregeldiklerinden
yücedir. (23/91)
Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten)
kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa
vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş
örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar.
Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya
da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da
kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından
ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından
ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına
ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden
ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan
başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin
diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a
tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz."
(24/31)
Sizden olan çocuklar, erginlik çağına erdikleri zaman,
kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi, bundan
böyle izin istesinler. İşte Allah, ayetlerini size böyle
açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(24/59)
Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir.
O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir
düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (25/2)
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde
daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün
nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?" (26/18)
'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."
(26/88)
Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti." (26/133)
Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş
ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü;
onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını
boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.
(28/4)
Ey insanlar, Rabb'inizden korkup-sakının ve öyle bir
günün azabından çekinip-korkun ki, (o gün hiç) bir baba,
çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk
da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir.
Şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi
aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah
ile aldatmasın. (31/33)
Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki
kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek
yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi
sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin
(öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla
söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan)
yola yöneltip-iletir. (33/4)
Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et."
(37/100)
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. (37/101)
Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek
çocuklar onların mı? (37/149)
(Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
(37/153)
Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından
dilediğini elbette seçerdi. O, yücedir; O, bir olan,
kahredici olan Allah'tır. (39/4)
Böylece, o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği
zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek
çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak
kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası
değildir. (40/25)
Oysa onlardan biri, O, Rahman için verdiği örnek ile
(kız çocuğunun doğumuyla) müjdelendiği zaman, yüzü simsiyah
kesilmiş olarak kahrından yutkundukça yutkunur. (43/17)
De ki: "Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı, ona tapanların
ilki ben olurdum." (43/81)
(Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku
düştü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk
müjdesini verdiler. (51/28)
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden)
tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme
(süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur.
Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin
(veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir,
bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp
oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan
bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı,
aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (57/20)
Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir
şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde
süresiz kalacaklardır. (58/17)
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk)
bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle
bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar,
ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse
kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir
ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden
bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar
akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır.
Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır.
İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz
Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip
kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (58/22)
Ne yakın akrabalarınız, ne çocuklarınız kıyamet günü
size bir yarar sağlayamaz. (Allah) Sizin aranızı ayıracaktır.
Allah, yaptıklarınızı görendir. (60/3)
Ey Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi
ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını
öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak
(gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak),
ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan
etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman,
onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan
mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok
esirgeyendir. (60/12)
Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi
Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın';
kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların
ta kendileridir. (63/9)
Ey iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve
çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar.
Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür
(kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık
elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (64/14)
Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne
(bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık)
O'nun katında olandır. (64/15)
Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye, (68/14)
Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün
yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin."
(71/12)
Nuh: "Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal
ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi arttırmayan
kimselere uydular." (71/21)
Elbette, Rabbimizin şanı yücedir. O, ne bir eş edinmiştir,
ne de bir çocuk." (72/3)
Eğer inkâr edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan
bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız? (73/17)
Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). (74/13)
Eşinden ve çocuklarından, (80/36)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Similar topics
» "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
» "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
» "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN