Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 7 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 7 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
"C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 1 sayfası
"C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cahiliye' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Sonra
kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama
ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine
düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak:
"Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü
Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli
tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik"
diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi
yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah,
sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için
(yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Ali İmran Suresi, 154)
Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir? (Maide Suresi, 50)
Evlerinizde
vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye
(kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa
vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat
edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği)
gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab Suresi, 33)
Hani
o inkar edenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu
(hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp-kışkırttıkları
zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin
eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü"
üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil
idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fetih Suresi, 26)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Sonra
kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama
ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine
düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak:
"Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü
Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli
tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik"
diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi
yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah,
sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için
(yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Ali İmran Suresi, 154)
Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir? (Maide Suresi, 50)
Evlerinizde
vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye
(kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa
vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat
edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği)
gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab Suresi, 33)
Hani
o inkar edenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu
(hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp-kışkırttıkları
zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin
eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü"
üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil
idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fetih Suresi, 26)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cahillik' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hani
Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor"
demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden
olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. (Bakara Suresi, 67)
Allah'ın
(kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük
yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah,
böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet
sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)
Eğer
onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek
için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün
yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere
toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (En'am Suresi, 35)
Bizim
ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: "Selam
olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir
cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah
ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir." (En'am Suresi, 54)
Gerçek
şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve
herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar
inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (En'am Suresi, 111)
İsrailoğulları�nı
denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir
topluluğa rastladılar. Musa'ya dediler ki: "Ey Musa, onların ilahları
(var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap." O: "Siz gerçekten
cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi. (Araf Suresi, 138)
Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (Araf Suresi, 199)
"Ey
Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim,
yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar
gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan
bir kavim görüyorum. (Hud Suresi, 29)
Dedi
ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih
olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden
isteme. Gerçekten Ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum." (Hud Suresi, 46)
(Yusuf)
Dedi ki: "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden
bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara
(korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum." (Yusuf Suresi, 33)
(Yusuf) Dedi ki: "Sizler, cahiller iken Yusuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?" (Yusuf Suresi, 89)
Sonra
gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından
tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra
bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 119)
O
Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak
yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam"
derler. (Furkan Suresi, 63)
'Boş
ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve:
"Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size
selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz" derler. (Kasas Suresi, 55)
Gerçek
şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu
yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi.
Çünkü o, çok zalim, çok cahildir. (Ahzab Suresi, 72)
De ki: "Ey cahiller, bana Allah'ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?" (Zümer Suresi, 64)
Dedi
ki: "İlim ancak Allah Katındadır. Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ
ediyorum; ancak sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum." (Ahkaf Suresi, 23)
Ey
iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca
araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da,
sonra işlediklerinize pişman olursunuz. (Hucurat Suresi, 6)
Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler. (Zariyat Suresi, 11)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hani
Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor"
demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden
olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. (Bakara Suresi, 67)
Allah'ın
(kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük
yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah,
böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet
sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)
Eğer
onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek
için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün
yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere
toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (En'am Suresi, 35)
Bizim
ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: "Selam
olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir
cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah
ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir." (En'am Suresi, 54)
Gerçek
şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve
herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar
inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (En'am Suresi, 111)
İsrailoğulları�nı
denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir
topluluğa rastladılar. Musa'ya dediler ki: "Ey Musa, onların ilahları
(var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap." O: "Siz gerçekten
cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi. (Araf Suresi, 138)
Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (Araf Suresi, 199)
"Ey
Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim,
yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar
gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan
bir kavim görüyorum. (Hud Suresi, 29)
Dedi
ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih
olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden
isteme. Gerçekten Ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum." (Hud Suresi, 46)
(Yusuf)
Dedi ki: "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden
bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara
(korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum." (Yusuf Suresi, 33)
(Yusuf) Dedi ki: "Sizler, cahiller iken Yusuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?" (Yusuf Suresi, 89)
Sonra
gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından
tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra
bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 119)
O
Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak
yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam"
derler. (Furkan Suresi, 63)
'Boş
ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve:
"Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size
selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz" derler. (Kasas Suresi, 55)
Gerçek
şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu
yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi.
Çünkü o, çok zalim, çok cahildir. (Ahzab Suresi, 72)
De ki: "Ey cahiller, bana Allah'ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?" (Zümer Suresi, 64)
Dedi
ki: "İlim ancak Allah Katındadır. Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ
ediyorum; ancak sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum." (Ahkaf Suresi, 23)
Ey
iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca
araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da,
sonra işlediklerinize pişman olursunuz. (Hucurat Suresi, 6)
Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler. (Zariyat Suresi, 11)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
'Calut' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Talut,
orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla
imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de
-eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı
hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı)
geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı
(koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a
kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok
olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle
beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
Onlar,
Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki:
"Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve
kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 250)
Böylece
onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü.
Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer
Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi)
olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı
büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Bakara Suresi, 251)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Talut,
orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla
imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de
-eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı
hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı)
geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı
(koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a
kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok
olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle
beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
Onlar,
Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki:
"Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve
kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 250)
Böylece
onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü.
Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer
Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi)
olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı
büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Bakara Suresi, 251)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cariyeler' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Müşrik
kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik
erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe
çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O,
insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Bakara Suresi, 221)
Eğer
yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden
korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka)
kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti
sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ
ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu, sapmamanıza daha
yakındır. (Nisa Suresi, 3)
İçinizde
evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları
evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, Kendi fazlından onları zengin eder.
Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir. (Nur Suresi, 32)
Nikah
(imkanı) bulamayanlar, Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye
kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve
cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız-
mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya
hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak
istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa)
zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah
(onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 33)
Ey
iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz
erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç
vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü
çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem
(vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur;
onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz.
İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir. (Nur Suresi, 58)
Ey
Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin
eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden
sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden
amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin
kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve
peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler
için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal
kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri)
konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size
bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 50)
Bundan
sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek
-güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ
elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip
denetleyendir. (Ahzab Suresi, 52)
Onlar
için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız
kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu
(cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey Müslüman kadınlar)
Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah, herşeye şahid olandır. (Ahzab Suresi, 55)
Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar. (Mearic Suresi, 30)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Müşrik
kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik
erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe
çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O,
insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Bakara Suresi, 221)
Eğer
yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden
korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka)
kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti
sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ
ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu, sapmamanıza daha
yakındır. (Nisa Suresi, 3)
İçinizde
evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları
evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, Kendi fazlından onları zengin eder.
Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir. (Nur Suresi, 32)
Nikah
(imkanı) bulamayanlar, Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye
kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve
cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız-
mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya
hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak
istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa)
zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah
(onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 33)
Ey
iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz
erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç
vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü
çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem
(vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur;
onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz.
İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir. (Nur Suresi, 58)
Ey
Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin
eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden
sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden
amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin
kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve
peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler
için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal
kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri)
konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size
bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 50)
Bundan
sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek
-güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ
elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip
denetleyendir. (Ahzab Suresi, 52)
Onlar
için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız
kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu
(cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey Müslüman kadınlar)
Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah, herşeye şahid olandır. (Ahzab Suresi, 55)
Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar. (Mearic Suresi, 30)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cebrail (a.s)' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Andolsun,
Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le
teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir
şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir
kısmınız da onu öldürecek misiniz? (Bakara Suresi, 87)
De
ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı),
Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için
hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O dur. (Bakara Suresi, 97)
Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." (Bakara Suresi, 98)
İşte
bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın
kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu
İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet
Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların
peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa
düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi
birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. (Bakara Suresi, 253)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab ı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Kullarından
dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka
İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın." (Nahl Suresi, 2)
De
ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet
olmak üzere, onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs
indirmiştir." (Nahl Suresi, 102)
Sonra
onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona
ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında
görünmüştü. (Meryem Suresi, 17)
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)." (Meryem Suresi, 19)
Onu Ruhu'l-emin indirdi. (Şuara Suresi, 193)
Dereceleri
yükselten Arş'ın sahibi (Allah), 'toplanma ve buluşma' günü ile
uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine
indirir. (Mü'min Suresi, 15)
(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu. (Necm Suresi, 6)
Eğer
sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü
kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi
olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve
mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun
destekçisidirler. (Tahrim Suresi, 4)
Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4)
Ruh
ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine
izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,)
Doğruyu söyleyecektir. (Nebe' Suresi, 38)
Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür; (Tekvir Suresi, 19)
Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler. (Kadir Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Andolsun,
Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le
teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir
şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir
kısmınız da onu öldürecek misiniz? (Bakara Suresi, 87)
De
ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı),
Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için
hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O dur. (Bakara Suresi, 97)
Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." (Bakara Suresi, 98)
İşte
bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın
kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu
İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet
Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların
peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa
düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi
birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. (Bakara Suresi, 253)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab ı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Kullarından
dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka
İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın." (Nahl Suresi, 2)
De
ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet
olmak üzere, onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs
indirmiştir." (Nahl Suresi, 102)
Sonra
onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona
ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında
görünmüştü. (Meryem Suresi, 17)
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)." (Meryem Suresi, 19)
Onu Ruhu'l-emin indirdi. (Şuara Suresi, 193)
Dereceleri
yükselten Arş'ın sahibi (Allah), 'toplanma ve buluşma' günü ile
uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine
indirir. (Mü'min Suresi, 15)
(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu. (Necm Suresi, 6)
Eğer
sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü
kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi
olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve
mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun
destekçisidirler. (Tahrim Suresi, 4)
Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4)
Ruh
ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine
izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,)
Doğruyu söyleyecektir. (Nebe' Suresi, 38)
Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür; (Tekvir Suresi, 19)
Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler. (Kadir Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cehennem' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Ali İmran Suresi, 12)
Bazı
yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri
kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi?
Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın (denilir). (Ali İmran Suresi, 106)
Ayetlerimize
karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp
döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz.
Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 56)
Ateşin
üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke
(dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini
yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (En'am Suresi, 27)
Rablerinin
karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah:) "Bu, gerçek
değil mi?" dedi. Onlar: "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah:)
"Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi. (En'am Suresi, 30)
Onların
tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp
kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları
derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit
ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta
olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama
yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 128)
(Allah)
diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle
birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi
benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en
sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi
saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler.
(Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (Araf Suresi, 38)
(Bu
sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize
göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı
tadın." (Araf Suresi, 39)
Şüphesiz
ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için
göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden
geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle
cezalandırırız. (Araf Suresi, 40)
Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız. (Araf Suresi, 41)
Cennet
halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in
vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra
içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti
zalimlerin üzerine olsun." (Araf Suresi, 44)
Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler. (Araf Suresi, 47)
Burcun
üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen
birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış
olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar
sağlamadı." (Araf Suresi, 48)
Ateşin
halkı cennet halkına seslenir: Bize biraz sudan ya da Allah ın size
verdiği rızıktan aktarın. Derler ki: Doğrusu Allah, bunları inkar
edenlere haram (yasak) kılmıştır. (Araf Suresi, 50)
Onlar,
dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı
onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve
Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları
unutacağız. (Araf Suresi, 51)
Gerçek
şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için
mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara
yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler
sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır. (Enfal Suresi, 36)
Bu,
Allah'ın murdar olanı temizden ayırt etmesi; murdarı, bir kısmını bir
kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte
bunlar hüsrana uğrayanlardır. (Enfal Suresi, 37)
Bunların
üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları,
böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için
yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 35)
(Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir. (İbrahim Suresi, 16)
Yutkunmaya
çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan ölüm
gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak. (İbrahim Suresi, 17)
Azabın
kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün)
zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki,
Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce,
kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz? (İbrahim Suresi, 44)
"Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir." (Hicr Suresi, 43)
Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır. (Hicr Suresi, 44)
Ki
melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını
aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar.
Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir. (Nahl Suresi, 28)
Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür. (Nahl Suresi, 29)
Kim
çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz
kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt)
kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. (İsra Suresi, 18)
Ve
de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar
etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları
kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı
bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü
bir içkidir o ve ne kötü bir destektir. (Kehf Suresi, 29)
Biz
o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz.
Sur'a da üfürülmüştür, artık onların tümünü birarada toparlamışız. (Kehf Suresi, 99)
Ve o gün, cehennemi, inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz. (Kehf Suresi, 100)
İnkar
edenler, Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar?
Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız. (Kehf Suresi, 102)
De
ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça
tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini-
gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin
askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (Meryem Suresi, 75)
Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz. (Meryem Suresi, 86)
Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya Suresi, 98)
Orda kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orda işitmezler de. (Enbiya Suresi, 100)
İşte
bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar
edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de
kaynar su dökülür. (Hac Suresi, 19)
Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir). (Hac Suresi, 22)
Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (Mü'minun Suresi, 102)
Kimin
tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana
uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır. (Mü'minun Suresi, 103)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler. (Mü'minun Suresi, 104)
Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz? (Mü'minun Suresi, 105)
Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz." (Mü'minun Suresi, 106)
"Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz." (Mü'minun Suresi, 107)
Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin." (Mü'minun Suresi, 108)
Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (Furkan Suresi, 11)
(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. (Furkan Suresi, 12)
Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. (Furkan Suresi, 13)
Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın. (Furkan Suresi, 14)
De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır." (Furkan Suresi, 15)
"İşte
(ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı)
ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim
zulmederse, ona büyük bir azap taddırırız." (Furkan Suresi, 19)
Melekleri
görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün
(melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır, yasak." (Furkan Suresi, 22)
Onların yaptıkları her işin önüne geçtik, böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik. (Furkan Suresi, 23)
O yüzükoyun cehenneme doğru sürülüp-toplanacak olanlar; işte onlar, yer bakımından çok kötü, yol bakımından sapmış olanlardır. (Furkan Suresi, 34)
(İbrahim)
Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir
sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü,
kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet
edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız
yoktur." (Ankebut Suresi, 25)
Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar. (Rum Suresi, 16)
Fasık
olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her
çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini
yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)
İnkar
edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne,
karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından
(bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle
cezalandırırız. (Fatır Suresi, 36)
İçinde
onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan
başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek
olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti.
Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur. (Fatır Suresi, 37)
Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir. (Zümer Suresi, 24)
Kıyamet
günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu
görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 60)
İnkar
edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri
zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size
Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip)
sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap
kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. (Zümer Suresi, 71)
Dediler
ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri)
girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür." (Zümer Suresi, 72)
İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Mü'min Suresi, 76)
"Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." (Tur Suresi, 16)
İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir. (Rahman Suresi, 43)
Onlar, kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar. (Rahman Suresi, 44)
İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir. (Vakıa Suresi, 56)
O
gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki:
"(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım."
Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın"
denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç
yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır. (Hadid Suresi, 13)
Ey inkar edenler, bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz. (Tahrim Suresi, 7)
Öfkesinin-şiddetinden
neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında,
bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" (Mülk Suresi, 8)
Onlar:
"Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık
ve: Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık
içindesiniz, dedik." (Mülk Suresi, 9)
Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." (Mülk Suresi, 10)
Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun. (Mülk Suresi, 11)
Onu Ben, cehenneme sürükleyip-atacağım. (Müddesir Suresi, 26)
"Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?" (Müddesir Suresi, 42)
Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (İnsan Suresi, 4)
Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir. (Nebe' Suresi, 21)
Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız; (Nebe' Suresi, 30)
(Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) Kıyametin haberi sana geldi mi? (Gaşiye Suresi, 1)
O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' (Gaşiye Suresi, 2)
Çalışmış, boşuna yorulmuştur. (Gaşiye Suresi, 3)
Kızgın bir ateşe yollanırlar. (Gaşiye Suresi, 4)
Kaynar bir kaynaktan içirilirler. (Gaşiye Suresi, 5)
Onlar için (zehirli olan) dari' dikeninden başka bir yiyecek yoktur. (Gaşiye Suresi, 6)
Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur. (Gaşiye Suresi, 7)
Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme). (Beled Suresi, 19)
"Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 20)
Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım. (Leyl Suresi, 14)
Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz; (Leyl Suresi, 15)
Şüphesiz,
Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar
olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en
kötüleridir. (Beyyine Suresi, 6)
Kimin tartıları hafif kalırsa, (Kaari'a Suresi, 8)
Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). (Kaari'a Suresi, 9)
Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? (Kaari'a Suresi, 10)
O, kızgın bir ateştir. (Kaari'a Suresi, 11)
Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, (Tekasür Suresi, 5)
Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz. (Tekasür Suresi, 6)
Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız. (Tekasür Suresi, 7)
Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline; (Hümeze Suresi, 1)
Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. (Hümeze Suresi, 2)
Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. (Hümeze Suresi, 3)
Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır. (Hümeze Suresi, 4)
"Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? (Hümeze Suresi, 5)
Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 6)
Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar. (Hümeze Suresi, 7)
O, onların üzerine kilitlenecektir; (Hümeze Suresi, 8)
(Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır). (Hümeze Suresi, 9)
Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya. (Mesed Suresi, 1)
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı. (Mesed Suresi, 2)
Alevi olan bir ateşe girecektir. (Mesed Suresi, 3)
Eşi de; odun hamalı (ve) (Mesed Suresi, 4)
Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed Suresi, 5)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Ali İmran Suresi, 12)
Bazı
yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri
kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi?
Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın (denilir). (Ali İmran Suresi, 106)
Ayetlerimize
karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp
döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz.
Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 56)
Ateşin
üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke
(dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini
yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (En'am Suresi, 27)
Rablerinin
karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah:) "Bu, gerçek
değil mi?" dedi. Onlar: "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah:)
"Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi. (En'am Suresi, 30)
Onların
tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp
kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları
derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit
ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta
olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama
yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 128)
(Allah)
diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle
birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi
benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en
sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi
saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler.
(Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (Araf Suresi, 38)
(Bu
sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize
göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı
tadın." (Araf Suresi, 39)
Şüphesiz
ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için
göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden
geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle
cezalandırırız. (Araf Suresi, 40)
Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız. (Araf Suresi, 41)
Cennet
halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in
vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra
içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti
zalimlerin üzerine olsun." (Araf Suresi, 44)
Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler. (Araf Suresi, 47)
Burcun
üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen
birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış
olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar
sağlamadı." (Araf Suresi, 48)
Ateşin
halkı cennet halkına seslenir: Bize biraz sudan ya da Allah ın size
verdiği rızıktan aktarın. Derler ki: Doğrusu Allah, bunları inkar
edenlere haram (yasak) kılmıştır. (Araf Suresi, 50)
Onlar,
dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı
onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve
Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları
unutacağız. (Araf Suresi, 51)
Gerçek
şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için
mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara
yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler
sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır. (Enfal Suresi, 36)
Bu,
Allah'ın murdar olanı temizden ayırt etmesi; murdarı, bir kısmını bir
kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte
bunlar hüsrana uğrayanlardır. (Enfal Suresi, 37)
Bunların
üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları,
böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için
yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 35)
(Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir. (İbrahim Suresi, 16)
Yutkunmaya
çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan ölüm
gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak. (İbrahim Suresi, 17)
Azabın
kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün)
zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki,
Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce,
kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz? (İbrahim Suresi, 44)
"Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir." (Hicr Suresi, 43)
Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır. (Hicr Suresi, 44)
Ki
melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını
aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar.
Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir. (Nahl Suresi, 28)
Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür. (Nahl Suresi, 29)
Kim
çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz
kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt)
kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. (İsra Suresi, 18)
Ve
de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar
etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları
kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı
bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü
bir içkidir o ve ne kötü bir destektir. (Kehf Suresi, 29)
Biz
o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz.
Sur'a da üfürülmüştür, artık onların tümünü birarada toparlamışız. (Kehf Suresi, 99)
Ve o gün, cehennemi, inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz. (Kehf Suresi, 100)
İnkar
edenler, Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar?
Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız. (Kehf Suresi, 102)
De
ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça
tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini-
gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin
askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (Meryem Suresi, 75)
Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz. (Meryem Suresi, 86)
Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya Suresi, 98)
Orda kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orda işitmezler de. (Enbiya Suresi, 100)
İşte
bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar
edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de
kaynar su dökülür. (Hac Suresi, 19)
Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir). (Hac Suresi, 22)
Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (Mü'minun Suresi, 102)
Kimin
tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana
uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır. (Mü'minun Suresi, 103)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler. (Mü'minun Suresi, 104)
Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz? (Mü'minun Suresi, 105)
Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz." (Mü'minun Suresi, 106)
"Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz." (Mü'minun Suresi, 107)
Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin." (Mü'minun Suresi, 108)
Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (Furkan Suresi, 11)
(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. (Furkan Suresi, 12)
Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. (Furkan Suresi, 13)
Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın. (Furkan Suresi, 14)
De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır." (Furkan Suresi, 15)
"İşte
(ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı)
ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim
zulmederse, ona büyük bir azap taddırırız." (Furkan Suresi, 19)
Melekleri
görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün
(melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır, yasak." (Furkan Suresi, 22)
Onların yaptıkları her işin önüne geçtik, böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik. (Furkan Suresi, 23)
O yüzükoyun cehenneme doğru sürülüp-toplanacak olanlar; işte onlar, yer bakımından çok kötü, yol bakımından sapmış olanlardır. (Furkan Suresi, 34)
(İbrahim)
Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir
sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü,
kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet
edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız
yoktur." (Ankebut Suresi, 25)
Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar. (Rum Suresi, 16)
Fasık
olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her
çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini
yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)
İnkar
edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne,
karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından
(bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle
cezalandırırız. (Fatır Suresi, 36)
İçinde
onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan
başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek
olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti.
Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur. (Fatır Suresi, 37)
Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir. (Zümer Suresi, 24)
Kıyamet
günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu
görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 60)
İnkar
edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri
zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size
Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip)
sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap
kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. (Zümer Suresi, 71)
Dediler
ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri)
girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür." (Zümer Suresi, 72)
İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Mü'min Suresi, 76)
"Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." (Tur Suresi, 16)
İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir. (Rahman Suresi, 43)
Onlar, kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar. (Rahman Suresi, 44)
İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir. (Vakıa Suresi, 56)
O
gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki:
"(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım."
Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın"
denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç
yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır. (Hadid Suresi, 13)
Ey inkar edenler, bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz. (Tahrim Suresi, 7)
Öfkesinin-şiddetinden
neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında,
bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" (Mülk Suresi, 8)
Onlar:
"Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık
ve: Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık
içindesiniz, dedik." (Mülk Suresi, 9)
Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." (Mülk Suresi, 10)
Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun. (Mülk Suresi, 11)
Onu Ben, cehenneme sürükleyip-atacağım. (Müddesir Suresi, 26)
"Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?" (Müddesir Suresi, 42)
Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (İnsan Suresi, 4)
Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir. (Nebe' Suresi, 21)
Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız; (Nebe' Suresi, 30)
(Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) Kıyametin haberi sana geldi mi? (Gaşiye Suresi, 1)
O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' (Gaşiye Suresi, 2)
Çalışmış, boşuna yorulmuştur. (Gaşiye Suresi, 3)
Kızgın bir ateşe yollanırlar. (Gaşiye Suresi, 4)
Kaynar bir kaynaktan içirilirler. (Gaşiye Suresi, 5)
Onlar için (zehirli olan) dari' dikeninden başka bir yiyecek yoktur. (Gaşiye Suresi, 6)
Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur. (Gaşiye Suresi, 7)
Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme). (Beled Suresi, 19)
"Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 20)
Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım. (Leyl Suresi, 14)
Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz; (Leyl Suresi, 15)
Şüphesiz,
Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar
olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en
kötüleridir. (Beyyine Suresi, 6)
Kimin tartıları hafif kalırsa, (Kaari'a Suresi, 8)
Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). (Kaari'a Suresi, 9)
Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? (Kaari'a Suresi, 10)
O, kızgın bir ateştir. (Kaari'a Suresi, 11)
Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, (Tekasür Suresi, 5)
Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz. (Tekasür Suresi, 6)
Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız. (Tekasür Suresi, 7)
Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline; (Hümeze Suresi, 1)
Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. (Hümeze Suresi, 2)
Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. (Hümeze Suresi, 3)
Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır. (Hümeze Suresi, 4)
"Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? (Hümeze Suresi, 5)
Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 6)
Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar. (Hümeze Suresi, 7)
O, onların üzerine kilitlenecektir; (Hümeze Suresi, 8)
(Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır). (Hümeze Suresi, 9)
Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya. (Mesed Suresi, 1)
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı. (Mesed Suresi, 2)
Alevi olan bir ateşe girecektir. (Mesed Suresi, 3)
Eşi de; odun hamalı (ve) (Mesed Suresi, 4)
Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed Suresi, 5)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cenin' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ki
onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin
utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş
olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği
(yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde
bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O,
sakınanı daha iyi bilendir. (Necm Suresi, 32)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ki
onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin
utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş
olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği
(yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde
bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O,
sakınanı daha iyi bilendir. (Necm Suresi, 32)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cennet' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Ey
Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten
onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık
olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de
rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak
sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada
süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 25)
De
ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için
Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan
cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları
hakkıyla görendir." (Ali İmran Suresi, 15)
Yüzleri ağaranlar ise, artık onlar Allah'ın rahmeti içindedirler, içinde de temelli kalacaklardır. (Ali İmran Suresi, 107)
İşte
bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları,
altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel
bir karşılık (ecir var). (Ali İmran Suresi, 136)
Ama
Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen
olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler
vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın Katında olanlar daha hayırlıdır. (Ali İmran Suresi, 198)
İman
edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan, içinde ebedi
kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış
eşler vardır. Ve onları, 'ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe'
sokacağız. (Nisa Suresi, 57)
İman
edip salih amellerde bulunanlar, Biz onları altından ırmaklar akan,
içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan
va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır? (Nisa Suresi, 122)
Eğer,
Kitap Ehli iman edip sakınsalardı, elbette onların kötülüklerini örter
ve onları 'nimetlerle donatılmış' cennetlere sokardık. (Maide Suresi, 65)
Böylelikle
Allah, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları, altından
ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır. (Maide Suresi, 85)
Allah
dedi ki: "Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür.
Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte
büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (Maide Suresi, 119)
İman
edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç
yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı
(halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)
Biz
onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından
ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer
Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun,
Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza
karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek. (Araf Suresi, 43)
Cennet
halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in
vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra
içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti
zalimlerin üzerine olsun." (Araf Suresi, 44)
İki
taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden
tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki
bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.' (Araf Suresi, 46)
Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler. (Araf Suresi, 47)
"Kendilerine
Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar
mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve
mahzun olmayacaksınız." (Araf Suresi, 49)
Ateşin
halkı cennet halkına seslenir: �Bize biraz sudan ya da Allah�ın size
verdiği rızıktan aktarın.� Derler ki: �Doğrusu Allah, bunları inkar
edenlere haram (yasak) kılmıştır.� (Araf Suresi, 50)
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri Katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi, 4)
Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. (Tevbe Suresi, 21)
Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafat Katında olandır. (Tevbe Suresi, 22)
Allah,
mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere,
altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler
vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük
kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Allah onlar için, süresiz kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 89)
Öne
geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan
hoşnut olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara,
içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
hazırlamıştır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 100)
İman
edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları
dolayısıyla altından ırmaklar akan, nimetlerle donatılmış cennetlere
yöneltip-iletir (hidayet eder). (Yunus Suresi, 9)
Oradaki
duaları: "Allah'ım, Sen ne Yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri:
"Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan
Allah'ındır." (Yunus Suresi, 10)
İman
edip salih amellerde bulunanlar ve 'Rablerine kalpleri tatmin bulmuş
olarak bağlananlar', işte bunlar da cennetin halkıdırlar. Onda süresiz
kalacaklardır. (Hud Suresi, 23)
Mutlu
olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında
gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu)
kesintisi olmayan bir ihsandır. (Hud Suresi, 108)
Onlar,
Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından
'salih davranışlarda' bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler
onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler:) (Ra'd Suresi, 23)
"Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel." (Ra'd Suresi, 24)
İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır). (Ra'd Suresi, 29)
Takva
sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve
gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar
edenlerin sonu ise ateştir. (Ra'd Suresi, 35)
İman
edip salih amellerde bulunanlar, Rablerinin izniyle altından ırmaklar
akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada
birbirlerine olan dirlik temennileri: "Selam"dır. (İbrahim Suresi, 23)
Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır. (Hicr Suresi, 45)
Oraya esenlikle ve güvenlikle girin. (Hicr Suresi, 46)
Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar. (Hicr Suresi, 47)
Orda onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler. (Hicr Suresi, 48)
Adn
Cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların
her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle
ödüllendirir. (Nahl Suresi, 31)
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." (Nahl Suresi, 32)
Onlar;
altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın
bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil
elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne
güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf Suresi, 31)
İman edip salih amellerde bulunanlar... Firdevs cennetleri onlar için bir 'konaklama yeridir.' (Kehf Suresi, 107)
Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler. (Kehf Suresi, 108)
Ancak
tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların
dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme
uğratılmayacaklar. (Meryem Suresi, 60)
Adn
cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına
gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir. (Meryem Suresi, 61)
Onda boş bir söz işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır. (Meryem Suresi, 62)
O cennet; Biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız. (Meryem Suresi, 63)
"İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Taha Suresi, 76)
Bunun
üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın
sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun." (Taha Suresi, 117)
Böylece
ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine
açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar.
Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı. (Taha Suresi, 121)
Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar. (Enbiya Suresi, 102)
Onları,
o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür, size
va'dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır. (Enbiya Suresi, 103)
Hiç
şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından
ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle
süslenirler; ordaki elbiseleri ipek(ten)tir. (Hac Suresi, 23)
Onlar, sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir. (Hac Suresi, 24)
İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır. (Mü'minun Suresi, 10)
Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır. (Mü'minun Suresi, 11)
Dilediği
takdirde, sana bundan daha hayırlısı olarak altından ırmaklar akan
cennetler veren ve senin için köşkler kılan (Allah) ne Yücedir. (Furkan Suresi, 10)
De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır." (Furkan Suresi, 15)
"İçinde ebedi kalıcılar olarak, orada her istedikleri onlarındır; bu, Rabbinin üzerine aldığı, istenen bir vaaddir." (Furkan Suresi, 16)
O gün, cennet halkının kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer çok daha güzeldir. (Furkan Suresi, 24)
İşte
onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla
ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. (Furkan Suresi, 75)
Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir. (Furkan Suresi, 76)
(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. (Şuara Suresi, 90)
İman
edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak,
altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak
yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Ankebut Suresi, 58)
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'. (Rum Suresi, 15)
Kim
inkar ederse, artık onun inkarı kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde
bulunursa, artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini)
döşeyip hazırlamaktadırlar. (Rum Suresi, 44)
(Ancak) Gerçekten iman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için nimetlerle-donatılmış cennetler vardır. (Lokman Suresi, 8)
Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın va'di haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 9)
İman
eden ve salih amellerde bulunanlar ise, artık onlar için,
yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, bir ağırlanma konağı olarak barınma
cennetleri vardır. (Secde Suresi, 19)
Adn
cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve
incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir. (Fatır Suresi, 33)
Derler
ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun; şüphesiz
Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi, 34)
"Ki
O, bizi Kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi;
burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da
dokunmaz." (Fatır Suresi, 35)
Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler. (Yasin Suresi, 55)
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. (Yasin Suresi, 56)
Orada taptaze-meyveler onların ve istek duydukları herşey onlarındır. (Yasin Suresi, 57)
Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır). (Yasin Suresi, 58)
İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır. (Saffat Suresi, 41)
Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir. (Saffat Suresi, 42)
Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde. (Saffat Suresi, 43)
Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar). (Saffat Suresi, 44)
Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır. (Saffat Suresi, 45)
Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki). (Saffat Suresi, 46)
Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir. (Saffat Suresi, 47)
Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. (Saffat Suresi, 48)
Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz). (Saffat Suresi, 49)
Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar: (Saffat Suresi, 50)
Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı." (Saffat Suresi, 51)
"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?" (Saffat Suresi, 52)
"Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?" (Saffat Suresi, 53)
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?" (Saffat Suresi, 54)
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü. (Saffat Suresi, 55)
Dedi ki: "Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin." (Saffat Suresi, 56)
"Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım. (Saffat Suresi, 57)
Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir. (Saffat Suresi, 60)
Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır. (Saffat Suresi, 61)
Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır. (Sad Suresi, 50)
İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler. (Sad Suresi, 51)
Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır. (Sad Suresi, 52)
İşte hesap günü size va'dedilen budur. (Sad Suresi, 53)
Şüphesiz bu, Bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok. (Sad Suresi, 54)
Ancak
Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır,
onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında
ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allah, va'dinden dönmez. (Zümer Suresi, 20)
Rablerinden
korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya
geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi
ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar
olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73)
(Onlar
da) Dediler ki: "Bize olan vadinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı
kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde
konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 74)
"Rabbimiz,
onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından,
eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve
güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mü'min Suresi, 8)
"Kim
bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de
-erkek olsun, dişi olsun- bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa,
işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete
girerler." (Mü'min Suresi, 40)
Şüphesiz:
"Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet
tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:)
"Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin." (Fussilet Suresi, 30)
(O
gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla korkuyla titrerlerken görürsün;
o (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde
bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında her
diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur. (Şura Suresi, 22)
"Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız." (Zuhruf Suresi, 70)
"Onların
etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu
ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada
süresiz kalacaksınız." (Zuhruf Suresi, 71)
"İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur." (Zuhruf Suresi, 72)
"Orda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz." (Zuhruf Suresi, 73)
Muttakilere gelince; muhakkak onlar, güvenli bir makamdadırlar. (Duhan Suresi, 51)
Cennetlerde ve pınarlarda, (Duhan Suresi, 52)
Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar). (Duhan Suresi, 53)
İşte böyle; ve Biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. (Duhan Suresi, 54)
Orda, güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar; (Duhan Suresi, 55)
Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. (Duhan Suresi, 56)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır. (Kaf Suresi, 31)
"Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür." (Kaf Suresi, 34)
Orda diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var. (Kaf Suresi, 35)
Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar; (Zariyat Suresi, 15)
Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı. (Zariyat Suresi, 16)
Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; (Tur Suresi, 17)
Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur. (Tur Suresi, 18)
"Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için." (Tur Suresi, 19)
Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. (Tur Suresi, 20)
Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. (Tur Suresi, 22)
Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz', ne günaha sokma yoktur. (Tur Suresi, 23)
Kendileri
için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her
biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' (Tur Suresi, 24)
Kimi kimine dönüp sorarlar; (Tur Suresi, 25)
Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık." (Tur Suresi, 26)
"Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azaptan korudu." (Tur Suresi, 27)
Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. (Necm Suresi, 15)
Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır. (Rahman Suresi, 46)
Çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler. (Rahman Suresi, 48)
İkisinde de akmakta olan iki pınar vardır. (Rahman Suresi, 50)
İkisinde de her meyveden iki çift vardır. (Rahman Suresi, 52)
Astarları,
ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de
meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır. (Rahman Suresi, 54)
Orada
bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan
önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 56)
Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler. (Rahman Suresi, 58)
İhsanın karşılığı ihsandan başkası mıdır? (Rahman Suresi, 60)
Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var. (Rahman Suresi, 62)
Alabildiğine yemyeşildirler. (Rahman Suresi, 64)
İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır. (Rahman Suresi, 66)
İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır. (Rahman Suresi, 68)
Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır. (Rahman Suresi, 70)
Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar. (Rahman Suresi, 72)
Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 74)
Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar. (Rahman Suresi, 76)
Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir. (Vakıa Suresi, 10)
İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır. (Vakıa Suresi, 11)
Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde; (Vakıa Suresi, 12)
Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, (Vakıa Suresi, 13)
Birazı da sonrakilerden. (Vakıa Suresi, 14)
'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler. (Vakıa Suresi, 15)
Karşılıklı yaslanmışlardır. (Vakıa Suresi, 16)
Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır; (Vakıa Suresi, 17)
Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler, (Vakıa Suresi, 18)
Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. (Vakıa Suresi, 19)
Arzulayıp-seçecekleri meyveler, (Vakıa Suresi, 20)
Canlarının çektiği kuş eti. (Vakıa Suresi, 21)
Ve iri gözlü huriler, (Vakıa Suresi, 22)
Sanki saklı inciler gibi; (Vakıa Suresi, 23)
Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur); (Vakıa Suresi, 24)
Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma. (Vakıa Suresi, 25)
Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam." (Vakıa Suresi, 26)
"Ashab-ı Yemin", ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin." (Vakıa Suresi, 27)
Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), (Vakıa Suresi, 28)
Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, (Vakıa Suresi, 29)
Yayılıp-uzanmış gölgeler, (Vakıa Suresi, 30)
Durmaksızın akan su(lar); (Vakıa Suresi, 31)
Ve (daha) birçok meyveler arasında, (Vakıa Suresi, 32)
Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler). (Vakıa Suresi, 33)
Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler). (Vakıa Suresi, 34)
Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. (Vakıa Suresi, 35)
Onları hep bakireler olarak kıldık, (Vakıa Suresi, 36)
Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt, (Vakıa Suresi, 37)
"Ashab-ı Yemin" olanlar için. (Vakıa Suresi, 38)
(Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, (Vakıa Suresi, 39)
Birçoğu da sonrakilerdendir. (Vakıa Suresi, 40)
Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise, (Vakıa Suresi, 88)
Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur). (Vakıa Suresi, 89)
Ve eğer "Ashab-ı Yemin"den ise, (Vakıa Suresi, 90)
Artık, "Ashab-ı Yemin"den selam sana. (Vakıa Suresi, 91)
O
gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve
sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi
kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük
kurtuluş ve mutluluk' budur. (Hadid Suresi, 12)
Allah'a
ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki,
Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı
kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle
kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir
ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah
(umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.' (Haşr Suresi, 20)
O
da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan
cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte
'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saff Suresi, 12)
Sizi
toplanma günü için birarada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün)
günüdür. Kim Allah'a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun
kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından
ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş (fevz)'
budur. (Tegabün Suresi, 9)
İman
edip salih amellerde bulunanları karanlıklardan nura çıkarması için
Allah'ın apaçık ayetlerini size okuyan bir elçi de (gönderdik). Kim iman
edip salih bir amelde bulunursa, (Allah) onu içinde süresiz kalıcılar
olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah, gerçekten
ona ne güzel bir rızık vermiştir. (Talak Suresi, 11)
Allah,
iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki:
"Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve
onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi, 11)
Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmektedirler. (Mutaffifin Suresi, 23)
Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır" derlerdi. (Mutaffifin Suresi, 32)
Şüphesiz
iman edip salih amellerde bulunanlara gelince; onlar için altından
ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
(Buruc Suresi, 11)
O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimette (engin bir mutluluk içinde)dirler. (Gaşiye Suresi, 8)
Harcadığı-çabadan dolayı hoşnuttur. (Gaşiye Suresi, 9)
Yüksek bir cennettedir. (Gaşiye Suresi, 10)
Orda anlamsız bir söz işitmez. (Gaşiye Suresi, 11)
Orda 'durmaksızın akan' bir kaynak vardır. (Gaşiye Suresi, 12)
Orda 'yükseklerde kurulmuş, tahtlar da vardır; (Gaşiye Suresi, 13)
Konulmuş (içecek dolu) kaplar, (Gaşiye Suresi, 14)
Dizi dizi yastıklar, (Gaşiye Suresi, 15)
Ve serilmiş yaygılar. (Gaşiye Suresi, 16)
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, (Fecr Suresi, 27)
Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. (Fecr Suresi, 28)
Artık kullarımın arasına gir. (Fecr Suresi, 29)
Cennetime gir. (Fecr Suresi, 30)
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır. (Beyyine Suresi, 7)
Rableri
Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından
ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur,
kendileri de O'ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu,
Rabbinden 'içi titreyerek korku duyan kimse' içindir. (Beyyine Suresi, 8)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Ey
Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten
onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık
olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de
rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak
sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada
süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 25)
De
ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için
Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan
cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları
hakkıyla görendir." (Ali İmran Suresi, 15)
Yüzleri ağaranlar ise, artık onlar Allah'ın rahmeti içindedirler, içinde de temelli kalacaklardır. (Ali İmran Suresi, 107)
İşte
bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları,
altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel
bir karşılık (ecir var). (Ali İmran Suresi, 136)
Ama
Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen
olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler
vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın Katında olanlar daha hayırlıdır. (Ali İmran Suresi, 198)
İman
edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan, içinde ebedi
kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış
eşler vardır. Ve onları, 'ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe'
sokacağız. (Nisa Suresi, 57)
İman
edip salih amellerde bulunanlar, Biz onları altından ırmaklar akan,
içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan
va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır? (Nisa Suresi, 122)
Eğer,
Kitap Ehli iman edip sakınsalardı, elbette onların kötülüklerini örter
ve onları 'nimetlerle donatılmış' cennetlere sokardık. (Maide Suresi, 65)
Böylelikle
Allah, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları, altından
ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır. (Maide Suresi, 85)
Allah
dedi ki: "Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür.
Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte
büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (Maide Suresi, 119)
İman
edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç
yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı
(halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)
Biz
onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından
ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer
Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun,
Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza
karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek. (Araf Suresi, 43)
Cennet
halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in
vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra
içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti
zalimlerin üzerine olsun." (Araf Suresi, 44)
İki
taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden
tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki
bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.' (Araf Suresi, 46)
Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler. (Araf Suresi, 47)
"Kendilerine
Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar
mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve
mahzun olmayacaksınız." (Araf Suresi, 49)
Ateşin
halkı cennet halkına seslenir: �Bize biraz sudan ya da Allah�ın size
verdiği rızıktan aktarın.� Derler ki: �Doğrusu Allah, bunları inkar
edenlere haram (yasak) kılmıştır.� (Araf Suresi, 50)
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri Katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi, 4)
Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. (Tevbe Suresi, 21)
Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafat Katında olandır. (Tevbe Suresi, 22)
Allah,
mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere,
altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler
vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük
kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Allah onlar için, süresiz kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 89)
Öne
geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan
hoşnut olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara,
içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
hazırlamıştır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 100)
İman
edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları
dolayısıyla altından ırmaklar akan, nimetlerle donatılmış cennetlere
yöneltip-iletir (hidayet eder). (Yunus Suresi, 9)
Oradaki
duaları: "Allah'ım, Sen ne Yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri:
"Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan
Allah'ındır." (Yunus Suresi, 10)
İman
edip salih amellerde bulunanlar ve 'Rablerine kalpleri tatmin bulmuş
olarak bağlananlar', işte bunlar da cennetin halkıdırlar. Onda süresiz
kalacaklardır. (Hud Suresi, 23)
Mutlu
olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında
gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu)
kesintisi olmayan bir ihsandır. (Hud Suresi, 108)
Onlar,
Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından
'salih davranışlarda' bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler
onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler:) (Ra'd Suresi, 23)
"Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel." (Ra'd Suresi, 24)
İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır). (Ra'd Suresi, 29)
Takva
sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve
gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar
edenlerin sonu ise ateştir. (Ra'd Suresi, 35)
İman
edip salih amellerde bulunanlar, Rablerinin izniyle altından ırmaklar
akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada
birbirlerine olan dirlik temennileri: "Selam"dır. (İbrahim Suresi, 23)
Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır. (Hicr Suresi, 45)
Oraya esenlikle ve güvenlikle girin. (Hicr Suresi, 46)
Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar. (Hicr Suresi, 47)
Orda onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler. (Hicr Suresi, 48)
Adn
Cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların
her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle
ödüllendirir. (Nahl Suresi, 31)
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." (Nahl Suresi, 32)
Onlar;
altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın
bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil
elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne
güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf Suresi, 31)
İman edip salih amellerde bulunanlar... Firdevs cennetleri onlar için bir 'konaklama yeridir.' (Kehf Suresi, 107)
Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler. (Kehf Suresi, 108)
Ancak
tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların
dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme
uğratılmayacaklar. (Meryem Suresi, 60)
Adn
cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına
gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir. (Meryem Suresi, 61)
Onda boş bir söz işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır. (Meryem Suresi, 62)
O cennet; Biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız. (Meryem Suresi, 63)
"İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Taha Suresi, 76)
Bunun
üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın
sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun." (Taha Suresi, 117)
Böylece
ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine
açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar.
Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı. (Taha Suresi, 121)
Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar. (Enbiya Suresi, 102)
Onları,
o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür, size
va'dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır. (Enbiya Suresi, 103)
Hiç
şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından
ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle
süslenirler; ordaki elbiseleri ipek(ten)tir. (Hac Suresi, 23)
Onlar, sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir. (Hac Suresi, 24)
İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır. (Mü'minun Suresi, 10)
Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır. (Mü'minun Suresi, 11)
Dilediği
takdirde, sana bundan daha hayırlısı olarak altından ırmaklar akan
cennetler veren ve senin için köşkler kılan (Allah) ne Yücedir. (Furkan Suresi, 10)
De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır." (Furkan Suresi, 15)
"İçinde ebedi kalıcılar olarak, orada her istedikleri onlarındır; bu, Rabbinin üzerine aldığı, istenen bir vaaddir." (Furkan Suresi, 16)
O gün, cennet halkının kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer çok daha güzeldir. (Furkan Suresi, 24)
İşte
onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla
ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. (Furkan Suresi, 75)
Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir. (Furkan Suresi, 76)
(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. (Şuara Suresi, 90)
İman
edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak,
altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak
yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Ankebut Suresi, 58)
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'. (Rum Suresi, 15)
Kim
inkar ederse, artık onun inkarı kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde
bulunursa, artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini)
döşeyip hazırlamaktadırlar. (Rum Suresi, 44)
(Ancak) Gerçekten iman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için nimetlerle-donatılmış cennetler vardır. (Lokman Suresi, 8)
Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın va'di haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 9)
İman
eden ve salih amellerde bulunanlar ise, artık onlar için,
yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, bir ağırlanma konağı olarak barınma
cennetleri vardır. (Secde Suresi, 19)
Adn
cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve
incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir. (Fatır Suresi, 33)
Derler
ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun; şüphesiz
Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi, 34)
"Ki
O, bizi Kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi;
burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da
dokunmaz." (Fatır Suresi, 35)
Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler. (Yasin Suresi, 55)
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. (Yasin Suresi, 56)
Orada taptaze-meyveler onların ve istek duydukları herşey onlarındır. (Yasin Suresi, 57)
Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır). (Yasin Suresi, 58)
İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır. (Saffat Suresi, 41)
Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir. (Saffat Suresi, 42)
Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde. (Saffat Suresi, 43)
Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar). (Saffat Suresi, 44)
Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır. (Saffat Suresi, 45)
Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki). (Saffat Suresi, 46)
Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir. (Saffat Suresi, 47)
Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. (Saffat Suresi, 48)
Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz). (Saffat Suresi, 49)
Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar: (Saffat Suresi, 50)
Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı." (Saffat Suresi, 51)
"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?" (Saffat Suresi, 52)
"Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?" (Saffat Suresi, 53)
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?" (Saffat Suresi, 54)
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü. (Saffat Suresi, 55)
Dedi ki: "Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin." (Saffat Suresi, 56)
"Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım. (Saffat Suresi, 57)
Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir. (Saffat Suresi, 60)
Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır. (Saffat Suresi, 61)
Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır. (Sad Suresi, 50)
İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler. (Sad Suresi, 51)
Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır. (Sad Suresi, 52)
İşte hesap günü size va'dedilen budur. (Sad Suresi, 53)
Şüphesiz bu, Bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok. (Sad Suresi, 54)
Ancak
Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır,
onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında
ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allah, va'dinden dönmez. (Zümer Suresi, 20)
Rablerinden
korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya
geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi
ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar
olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73)
(Onlar
da) Dediler ki: "Bize olan vadinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı
kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde
konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 74)
"Rabbimiz,
onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından,
eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve
güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mü'min Suresi, 8)
"Kim
bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de
-erkek olsun, dişi olsun- bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa,
işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete
girerler." (Mü'min Suresi, 40)
Şüphesiz:
"Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet
tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:)
"Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin." (Fussilet Suresi, 30)
(O
gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla korkuyla titrerlerken görürsün;
o (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde
bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında her
diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur. (Şura Suresi, 22)
"Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız." (Zuhruf Suresi, 70)
"Onların
etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu
ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada
süresiz kalacaksınız." (Zuhruf Suresi, 71)
"İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur." (Zuhruf Suresi, 72)
"Orda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz." (Zuhruf Suresi, 73)
Muttakilere gelince; muhakkak onlar, güvenli bir makamdadırlar. (Duhan Suresi, 51)
Cennetlerde ve pınarlarda, (Duhan Suresi, 52)
Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar). (Duhan Suresi, 53)
İşte böyle; ve Biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. (Duhan Suresi, 54)
Orda, güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar; (Duhan Suresi, 55)
Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. (Duhan Suresi, 56)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır. (Kaf Suresi, 31)
"Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür." (Kaf Suresi, 34)
Orda diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var. (Kaf Suresi, 35)
Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar; (Zariyat Suresi, 15)
Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı. (Zariyat Suresi, 16)
Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; (Tur Suresi, 17)
Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur. (Tur Suresi, 18)
"Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için." (Tur Suresi, 19)
Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. (Tur Suresi, 20)
Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. (Tur Suresi, 22)
Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz', ne günaha sokma yoktur. (Tur Suresi, 23)
Kendileri
için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her
biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' (Tur Suresi, 24)
Kimi kimine dönüp sorarlar; (Tur Suresi, 25)
Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık." (Tur Suresi, 26)
"Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azaptan korudu." (Tur Suresi, 27)
Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. (Necm Suresi, 15)
Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır. (Rahman Suresi, 46)
Çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler. (Rahman Suresi, 48)
İkisinde de akmakta olan iki pınar vardır. (Rahman Suresi, 50)
İkisinde de her meyveden iki çift vardır. (Rahman Suresi, 52)
Astarları,
ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de
meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır. (Rahman Suresi, 54)
Orada
bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan
önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 56)
Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler. (Rahman Suresi, 58)
İhsanın karşılığı ihsandan başkası mıdır? (Rahman Suresi, 60)
Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var. (Rahman Suresi, 62)
Alabildiğine yemyeşildirler. (Rahman Suresi, 64)
İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır. (Rahman Suresi, 66)
İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır. (Rahman Suresi, 68)
Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır. (Rahman Suresi, 70)
Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar. (Rahman Suresi, 72)
Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 74)
Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar. (Rahman Suresi, 76)
Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir. (Vakıa Suresi, 10)
İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır. (Vakıa Suresi, 11)
Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde; (Vakıa Suresi, 12)
Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, (Vakıa Suresi, 13)
Birazı da sonrakilerden. (Vakıa Suresi, 14)
'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler. (Vakıa Suresi, 15)
Karşılıklı yaslanmışlardır. (Vakıa Suresi, 16)
Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır; (Vakıa Suresi, 17)
Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler, (Vakıa Suresi, 18)
Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. (Vakıa Suresi, 19)
Arzulayıp-seçecekleri meyveler, (Vakıa Suresi, 20)
Canlarının çektiği kuş eti. (Vakıa Suresi, 21)
Ve iri gözlü huriler, (Vakıa Suresi, 22)
Sanki saklı inciler gibi; (Vakıa Suresi, 23)
Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur); (Vakıa Suresi, 24)
Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma. (Vakıa Suresi, 25)
Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam." (Vakıa Suresi, 26)
"Ashab-ı Yemin", ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin." (Vakıa Suresi, 27)
Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), (Vakıa Suresi, 28)
Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, (Vakıa Suresi, 29)
Yayılıp-uzanmış gölgeler, (Vakıa Suresi, 30)
Durmaksızın akan su(lar); (Vakıa Suresi, 31)
Ve (daha) birçok meyveler arasında, (Vakıa Suresi, 32)
Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler). (Vakıa Suresi, 33)
Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler). (Vakıa Suresi, 34)
Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. (Vakıa Suresi, 35)
Onları hep bakireler olarak kıldık, (Vakıa Suresi, 36)
Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt, (Vakıa Suresi, 37)
"Ashab-ı Yemin" olanlar için. (Vakıa Suresi, 38)
(Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, (Vakıa Suresi, 39)
Birçoğu da sonrakilerdendir. (Vakıa Suresi, 40)
Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise, (Vakıa Suresi, 88)
Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur). (Vakıa Suresi, 89)
Ve eğer "Ashab-ı Yemin"den ise, (Vakıa Suresi, 90)
Artık, "Ashab-ı Yemin"den selam sana. (Vakıa Suresi, 91)
O
gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve
sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi
kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük
kurtuluş ve mutluluk' budur. (Hadid Suresi, 12)
Allah'a
ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki,
Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı
kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle
kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir
ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah
(umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.' (Haşr Suresi, 20)
O
da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan
cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte
'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saff Suresi, 12)
Sizi
toplanma günü için birarada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün)
günüdür. Kim Allah'a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun
kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından
ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş (fevz)'
budur. (Tegabün Suresi, 9)
İman
edip salih amellerde bulunanları karanlıklardan nura çıkarması için
Allah'ın apaçık ayetlerini size okuyan bir elçi de (gönderdik). Kim iman
edip salih bir amelde bulunursa, (Allah) onu içinde süresiz kalıcılar
olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah, gerçekten
ona ne güzel bir rızık vermiştir. (Talak Suresi, 11)
Allah,
iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki:
"Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve
onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi, 11)
Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmektedirler. (Mutaffifin Suresi, 23)
Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır" derlerdi. (Mutaffifin Suresi, 32)
Şüphesiz
iman edip salih amellerde bulunanlara gelince; onlar için altından
ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
(Buruc Suresi, 11)
O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimette (engin bir mutluluk içinde)dirler. (Gaşiye Suresi, 8)
Harcadığı-çabadan dolayı hoşnuttur. (Gaşiye Suresi, 9)
Yüksek bir cennettedir. (Gaşiye Suresi, 10)
Orda anlamsız bir söz işitmez. (Gaşiye Suresi, 11)
Orda 'durmaksızın akan' bir kaynak vardır. (Gaşiye Suresi, 12)
Orda 'yükseklerde kurulmuş, tahtlar da vardır; (Gaşiye Suresi, 13)
Konulmuş (içecek dolu) kaplar, (Gaşiye Suresi, 14)
Dizi dizi yastıklar, (Gaşiye Suresi, 15)
Ve serilmiş yaygılar. (Gaşiye Suresi, 16)
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, (Fecr Suresi, 27)
Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. (Fecr Suresi, 28)
Artık kullarımın arasına gir. (Fecr Suresi, 29)
Cennetime gir. (Fecr Suresi, 30)
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır. (Beyyine Suresi, 7)
Rableri
Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından
ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur,
kendileri de O'ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu,
Rabbinden 'içi titreyerek korku duyan kimse' içindir. (Beyyine Suresi, 8)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Ceset' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Derken,
Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini
gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar
olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman
olmuştu. (Maide Suresi, 31)
Bugün
ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için
seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz).
Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 92)
Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi. (Enbiya Suresi, 8)
Andolsun, Biz Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü. (Sad Suresi, 34)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Derken,
Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini
gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar
olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman
olmuştu. (Maide Suresi, 31)
Bugün
ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için
seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz).
Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 92)
Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi. (Enbiya Suresi, 8)
Andolsun, Biz Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü. (Sad Suresi, 34)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Ceza' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık. (Bakara Suresi, 66)
Sonra
(yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından
sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor
ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları
çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne
inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle
yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir;
kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah,
yaptıklarınızdan gafil değildir. (Bakara Suresi, 85)
Onları,
bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları
çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya
kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle
savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir. (Bakara Suresi, 191)
Haccı
ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer
nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin).
Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta
ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban
olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre
ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir).
Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere,
bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da
olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası
pek çetin olandır. (Bakara Suresi, 196)
İsrailoğulları na
sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim
Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek
şiddetli olandır. (Bakara Suresi, 211)
İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır. (Ali İmran Suresi, 87)
İçinizden
özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ
ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin
imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli
ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın.
Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde
verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar
üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan
endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır.
Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 25)
Kim
bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası, içinde ebedi
kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona
büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa Suresi, 93)
Ne
sizin kuruntularınızla, ne de Kitap Ehlinin kuruntularıyla değil. Kim
kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah'tan başka bir veli (dost)
ve bir yardımcı bulamaz. (Nisa Suresi, 123)
Ve:
"Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük"
demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu
öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi.
Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe
içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir
bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)
"Şüphesiz
kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur." (Maide Suresi, 29)
Allah'a
ve Resûlü ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa
çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle
ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden
sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için
büyük bir azap vardır. (Maide Suresi, 33)
Hırsız
erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık,
Allah'tan, 'tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin.
Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Maide Suresi, 38)
De
ki: "Allah Katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü
haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı
gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta
tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok
sapmışlardır." (Maide Suresi, 60)
Ey
iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı
olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir
benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden
adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun
dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin
vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim
tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç
sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Bilin ki, Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 98)
Ve
kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır.
Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da
sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira
etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira
düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir. (En'am Suresi, 138)
Bir
de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim
erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar
da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir.
Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 139)
Yahudi
olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve
koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe
karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve
hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz
şüphesiz doğru olanlarız. (En'am Suresi, 146)
Kim
bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kötülükle
gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa
uğratılmazlar. (En'am Suresi, 160)
Şüphesiz
ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için
göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden
geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle
cezalandırırız. (Araf Suresi, 40)
Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız. (Araf Suresi, 41)
Dediler ki: "Onu ve kardeşini şimdilik bekletiver (vereceğin cezayı ertele), şehirlere de toplayıcılar yolla"; (Araf Suresi, 111)
Ayetlerimizi
ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır.
Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Araf Suresi, 147)
Şüphesiz,
buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve dünya hayatında
bir zillet yetişecektir. İşte Biz, 'yalan düzüp-uyduranları' böyle
cezalandırırız. (Araf Suresi, 152)
İsimlerin
en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun
isimlerinde 'aykırılığa (ve inkara) sapanları' bırakın. Yapmakta
oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır. (Araf Suresi, 180)
(Bundan)
Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur'
indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri
azaplandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. (Tevbe Suresi, 26)
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Onlara
geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah'a and içecekler.
Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta
olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir. (Tevbe Suresi, 95)
Andolsun,
sizden önceki nesilleri, resulleri kendilerine apaçık deliller
getirdiği halde, zulmettikleri ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma
uğrattık. İşte Biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğu böyle
cezalandırırız. (Yunus Suresi, 13)
Sonra
o zulmetmekte olanlara: "Sürekli azabı tadın" denilecek.
Kazandıklarınız dışında, bir başka şeyle mi cezalandırılacaktınız?" (Yunus Suresi, 52)
Kapıya
doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı.
(Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki:
"Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka
cezası ne olabilir?" (Yusuf Suresi, 25)
"Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?" (Yusuf Suresi, 74)
Dediler ki: "Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız." (Yusuf Suresi, 75)
Onlar,
iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce
nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine
karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin,
cezası çok şiddetli olandır. (Ra'd Suresi, 6)
Gök
gürültüsü O'nu hamd ile, melekler de O'na olan korkularından tesbih
ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise
Allah hakkında çekişip-tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin
olandır. (Ra'd Suresi, 13)
(Bu azap,) Allah'ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir. (İbrahim Suresi, 51)
Eğer
ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer
sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır. (Nahl Suresi, 126)
Umulur
ki, Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz
Biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz, cehennemi
kafirler için bir kuşatma yeri kıldık. (İsra Suresi, 8)
Demişti ki: "Git, onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza." (İsra Suresi, 63)
Bu,
şüphesiz, onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve: "Biz kemikler
haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi
yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalarıdır. (İsra Suresi, 98)
İşte, inkar etmeleri, ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir. (Kehf Suresi, 106)
Sonra
onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı
kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar
azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi, 59)
Dedi
ki: Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana
dokunulmasın") deyip yerinmendir." Ve şüphesiz senin için kendisinden
asla kaçınamayacağın (azap dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne
kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka
yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha Suresi, 97)
İşte
Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle
cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha
süreklidir. (Taha Suresi, 127)
Onlardan
her kim: "Gerçekten ben, O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa, bu
durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle
cezalandırırız. (Enbiya Suresi, 29)
Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." (Enbiya Suresi, 61)
Derken,
hak (ettikleri cezaya karşılık) olmak üzere, o korkunç çığlık onları
yakalayıverdi. Böylece onları bir süprüntü kılıverdik. Zulmeden kavim
için yıkım olsun. (Mü'minun Suresi, 41)
Zina
eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun.
Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah'ın dini(ni
uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya
mü'minlerden bir grup da şahit bulunsun. (Nur Suresi, 2)
Onun
(kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç
şüphesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden
cezayı uzaklaştırır. (Nur Suresi, 8)
Doğrusu,
uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir
topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için
bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza)
vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap
vardır. (Nur Suresi, 11)
O gün, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir. (Nur Suresi, 25)
Ve
onlar, Allah ile beraber başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram
kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları
yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır. (Furkan Suresi, 68)
Kim
bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve
onlara:) "Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?"
(denir). (Neml Suresi, 90)
Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız? (Sebe Suresi, 17)
Za'fa
uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır, siz gece ve gündüz
hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler
koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde
pişmanlıklarını saklarlar; Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar
geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Sebe Suresi, 33)
İnkar
edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne,
karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından
(bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle
cezalandırırız. (Fatır Suresi, 36)
Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız. (Saffat Suresi, 39)
Günahı
bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf
sahibi (Allah'tan). O'ndan başka İlah yoktur. Dönüş O'nadır. (Mü'min Suresi, 3)
Kendilerinden
önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok)
fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya
yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak'
mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim
cezalandırmam nasılmış? (Mü'min Suresi, 5)
Çünkü
gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat
onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi.
Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir. (Mü'min Suresi, 22)
"Kim
bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de
-erkek olsun, dişi olsun- bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa,
işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete
girerler." (Mü'min Suresi, 40)
Artık gerçekten o inkar edenlere şiddetli bir azap taddıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız. (Fussilet Suresi, 27)
Bu,
Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar
etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için ebedilik yurdu
vardır. (Fussilet Suresi, 28)
İman
edenlere de ki: "(Allah'ın) Onları kazandıklarıyla cezalandırması için,
Allah'ın günlerini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar." (Casiye Suresi, 14)
İnkar
edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya
hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip- yok ettiniz,
onlarla yaşayıp- zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere
büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün
alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20)
Rabbinin
emriyle herşeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir
şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte Biz, suçlu- günahkar bir kavmi
böyle cezalandırırız. (Ahkaf Suresi, 25)
Şüphesiz din (hesap ve ceza) da mutlaka gerçekleşecektir. (Zariyat Suresi, 6)
"Hesap ve ceza (din) günü ne zaman?" diye sorarlar. (Zariyat Suresi, 12)
"Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." (Tur Suresi, 16)
Göklerde
ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları,
yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da
daha güzeliyle ödüllendirir. (Necm Suresi, 31)
İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir. (Vakıa Suresi, 56)
İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz, (Vakıa Suresi, 86)
Bu,
onların Allah'a ve O'nun Resûlü ne 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları'
dolayısıyladır. Kim Allah'a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak
Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 4)
Allah'ın
o (fethedilen) şehir halkından Resûlü ne verdiği fey, Allah'a, Resûl e,
(ve Resûl e) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda
kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar
arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık
onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan
korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 7)
Sonunda
onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak
kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur. (Haşr Suresi, 17)
Ey inkar edenler, bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz. (Tahrim Suresi, 7)
"Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk." (Müddesir Suresi, 46)
(İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak, (Nebe' Suresi, 26)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık. (Bakara Suresi, 66)
Sonra
(yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından
sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor
ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları
çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne
inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle
yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir;
kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah,
yaptıklarınızdan gafil değildir. (Bakara Suresi, 85)
Onları,
bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları
çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya
kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle
savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir. (Bakara Suresi, 191)
Haccı
ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer
nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin).
Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta
ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban
olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre
ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir).
Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere,
bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da
olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası
pek çetin olandır. (Bakara Suresi, 196)
İsrailoğulları na
sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim
Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek
şiddetli olandır. (Bakara Suresi, 211)
İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır. (Ali İmran Suresi, 87)
İçinizden
özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ
ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin
imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli
ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın.
Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde
verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar
üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan
endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır.
Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 25)
Kim
bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası, içinde ebedi
kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona
büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa Suresi, 93)
Ne
sizin kuruntularınızla, ne de Kitap Ehlinin kuruntularıyla değil. Kim
kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah'tan başka bir veli (dost)
ve bir yardımcı bulamaz. (Nisa Suresi, 123)
Ve:
"Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük"
demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu
öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi.
Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe
içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir
bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)
"Şüphesiz
kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur." (Maide Suresi, 29)
Allah'a
ve Resûlü ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa
çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle
ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden
sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için
büyük bir azap vardır. (Maide Suresi, 33)
Hırsız
erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık,
Allah'tan, 'tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin.
Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Maide Suresi, 38)
De
ki: "Allah Katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü
haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı
gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta
tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok
sapmışlardır." (Maide Suresi, 60)
Ey
iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı
olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir
benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden
adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun
dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin
vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim
tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç
sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Bilin ki, Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 98)
Ve
kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır.
Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da
sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira
etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira
düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir. (En'am Suresi, 138)
Bir
de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim
erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar
da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir.
Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 139)
Yahudi
olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve
koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe
karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve
hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz
şüphesiz doğru olanlarız. (En'am Suresi, 146)
Kim
bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kötülükle
gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa
uğratılmazlar. (En'am Suresi, 160)
Şüphesiz
ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için
göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden
geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle
cezalandırırız. (Araf Suresi, 40)
Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız. (Araf Suresi, 41)
Dediler ki: "Onu ve kardeşini şimdilik bekletiver (vereceğin cezayı ertele), şehirlere de toplayıcılar yolla"; (Araf Suresi, 111)
Ayetlerimizi
ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır.
Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Araf Suresi, 147)
Şüphesiz,
buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve dünya hayatında
bir zillet yetişecektir. İşte Biz, 'yalan düzüp-uyduranları' böyle
cezalandırırız. (Araf Suresi, 152)
İsimlerin
en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun
isimlerinde 'aykırılığa (ve inkara) sapanları' bırakın. Yapmakta
oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır. (Araf Suresi, 180)
(Bundan)
Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur'
indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri
azaplandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. (Tevbe Suresi, 26)
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Onlara
geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah'a and içecekler.
Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta
olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir. (Tevbe Suresi, 95)
Andolsun,
sizden önceki nesilleri, resulleri kendilerine apaçık deliller
getirdiği halde, zulmettikleri ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma
uğrattık. İşte Biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğu böyle
cezalandırırız. (Yunus Suresi, 13)
Sonra
o zulmetmekte olanlara: "Sürekli azabı tadın" denilecek.
Kazandıklarınız dışında, bir başka şeyle mi cezalandırılacaktınız?" (Yunus Suresi, 52)
Kapıya
doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı.
(Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki:
"Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka
cezası ne olabilir?" (Yusuf Suresi, 25)
"Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?" (Yusuf Suresi, 74)
Dediler ki: "Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız." (Yusuf Suresi, 75)
Onlar,
iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce
nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine
karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin,
cezası çok şiddetli olandır. (Ra'd Suresi, 6)
Gök
gürültüsü O'nu hamd ile, melekler de O'na olan korkularından tesbih
ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise
Allah hakkında çekişip-tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin
olandır. (Ra'd Suresi, 13)
(Bu azap,) Allah'ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir. (İbrahim Suresi, 51)
Eğer
ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer
sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır. (Nahl Suresi, 126)
Umulur
ki, Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz
Biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz, cehennemi
kafirler için bir kuşatma yeri kıldık. (İsra Suresi, 8)
Demişti ki: "Git, onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza." (İsra Suresi, 63)
Bu,
şüphesiz, onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve: "Biz kemikler
haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi
yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalarıdır. (İsra Suresi, 98)
İşte, inkar etmeleri, ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir. (Kehf Suresi, 106)
Sonra
onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı
kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar
azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi, 59)
Dedi
ki: Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana
dokunulmasın") deyip yerinmendir." Ve şüphesiz senin için kendisinden
asla kaçınamayacağın (azap dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne
kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka
yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha Suresi, 97)
İşte
Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle
cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha
süreklidir. (Taha Suresi, 127)
Onlardan
her kim: "Gerçekten ben, O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa, bu
durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle
cezalandırırız. (Enbiya Suresi, 29)
Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." (Enbiya Suresi, 61)
Derken,
hak (ettikleri cezaya karşılık) olmak üzere, o korkunç çığlık onları
yakalayıverdi. Böylece onları bir süprüntü kılıverdik. Zulmeden kavim
için yıkım olsun. (Mü'minun Suresi, 41)
Zina
eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun.
Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah'ın dini(ni
uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya
mü'minlerden bir grup da şahit bulunsun. (Nur Suresi, 2)
Onun
(kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç
şüphesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden
cezayı uzaklaştırır. (Nur Suresi, 8)
Doğrusu,
uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir
topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için
bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza)
vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap
vardır. (Nur Suresi, 11)
O gün, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir. (Nur Suresi, 25)
Ve
onlar, Allah ile beraber başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram
kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları
yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır. (Furkan Suresi, 68)
Kim
bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve
onlara:) "Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?"
(denir). (Neml Suresi, 90)
Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız? (Sebe Suresi, 17)
Za'fa
uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır, siz gece ve gündüz
hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler
koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde
pişmanlıklarını saklarlar; Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar
geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Sebe Suresi, 33)
İnkar
edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne,
karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından
(bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle
cezalandırırız. (Fatır Suresi, 36)
Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız. (Saffat Suresi, 39)
Günahı
bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf
sahibi (Allah'tan). O'ndan başka İlah yoktur. Dönüş O'nadır. (Mü'min Suresi, 3)
Kendilerinden
önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok)
fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya
yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak'
mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim
cezalandırmam nasılmış? (Mü'min Suresi, 5)
Çünkü
gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat
onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi.
Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir. (Mü'min Suresi, 22)
"Kim
bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de
-erkek olsun, dişi olsun- bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa,
işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete
girerler." (Mü'min Suresi, 40)
Artık gerçekten o inkar edenlere şiddetli bir azap taddıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız. (Fussilet Suresi, 27)
Bu,
Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar
etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için ebedilik yurdu
vardır. (Fussilet Suresi, 28)
İman
edenlere de ki: "(Allah'ın) Onları kazandıklarıyla cezalandırması için,
Allah'ın günlerini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar." (Casiye Suresi, 14)
İnkar
edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya
hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip- yok ettiniz,
onlarla yaşayıp- zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere
büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün
alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20)
Rabbinin
emriyle herşeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir
şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte Biz, suçlu- günahkar bir kavmi
böyle cezalandırırız. (Ahkaf Suresi, 25)
Şüphesiz din (hesap ve ceza) da mutlaka gerçekleşecektir. (Zariyat Suresi, 6)
"Hesap ve ceza (din) günü ne zaman?" diye sorarlar. (Zariyat Suresi, 12)
"Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." (Tur Suresi, 16)
Göklerde
ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları,
yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da
daha güzeliyle ödüllendirir. (Necm Suresi, 31)
İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir. (Vakıa Suresi, 56)
İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz, (Vakıa Suresi, 86)
Bu,
onların Allah'a ve O'nun Resûlü ne 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları'
dolayısıyladır. Kim Allah'a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak
Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 4)
Allah'ın
o (fethedilen) şehir halkından Resûlü ne verdiği fey, Allah'a, Resûl e,
(ve Resûl e) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda
kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar
arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık
onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan
korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 7)
Sonunda
onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak
kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur. (Haşr Suresi, 17)
Ey inkar edenler, bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz. (Tahrim Suresi, 7)
"Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk." (Müddesir Suresi, 46)
(İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak, (Nebe' Suresi, 26)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cihad' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190)
Haram
ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim
size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan
korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla
beraberdir. (Bakara Suresi, 194)
Savaş,
hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki
hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz
şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)
Şüphesiz
iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte
onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 218)
Musa'dan
sonra İsrailoğulları nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani,
peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda
savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde
savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda
savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan
(uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü)
zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir. (Bakara Suresi, 246)
Andolsun,
eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir
bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha
hayırlıdır. (Ali İmran Suresi, 157)
Nitekim
Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben,
erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam.
Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından
sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp
öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından
ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık
(sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır."
(Ali İmran Suresi, 195)
Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (Ali İmran Suresi, 200)
Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın. (Nisa Suresi, 71)
Öyleyse,
dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda
savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse
ona büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 74)
Size
ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu
ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize
Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan
zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)
İman
edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda
savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın
hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76)
Kendilerine;
"Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri
görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup,
insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla-
korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın,
bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki:
"Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve
siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa
uğratılmayacaksınız." (Nisa Suresi, 77)
Artık
sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın.
Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin
ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha
zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur. (Nisa Suresi, 84)
Onlar,
kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler.
Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar
onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse,
artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne
bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı. (Nisa Suresi, 89)
Mü'minlerden,
özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla
cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği
(cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre
büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Yeryüzünde
adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size
bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için
bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır. (Nisa Suresi, 101)
İçlerinde
olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte
dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde
ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup
gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve
silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek
için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan
ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya
hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur.
Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı
bir azap hazırlamıştır. (Nisa Suresi, 102)
(Düşmanınız
olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız,
şüphesiz onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz,
onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah, bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 104)
Ey iman edenler, toplu olarak kafirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın). (Enfal Suresi, 15)
Kim
onlara böyle bir günde -yine savaşmak için bir yana çekilen ya da bir
başka bölüğe katılmak için yer tutanın dışında- arkasını çevirirse,
gerçekten o, Allah'tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri
cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o. (Enfal Suresi, 16)
Fitne
kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın.
Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir. (Enfal Suresi, 39)
Ey
iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman,
dayanıklılık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah)
bulasınız. (Enfal Suresi, 45)
Onlara
karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın.
Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin
bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız.
Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve
siz haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal Suresi, 60)
Ey
Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde
sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve
eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kafirlerden binini yener.
Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. (Enfal Suresi, 65)
Şimdi,
Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi.
Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna
uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki
binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 66)
Hiçbir
peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması
yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size)
ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet
sahibidir. (Enfal Suresi, 67)
Onlarla
çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve
aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler
topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun. (Tevbe Suresi, 14)
Yoksa
siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resûlü nden ve
mü'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya)
çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan
haberdardır. (Tevbe Suresi, 16)
Hacılara
su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe
iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız?
(Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa
hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 19)
İman
edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenlerin Allah Katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve
mutluluğa' erenler bunlardır. (Tevbe Suresi, 20)
De
ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz,
aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz
ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü nden ve
O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri
gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet
vermez. (Tevbe Suresi, 24)
Andolsun,
Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çok
sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat size bir şey
de sağlayamamıştı. Yer ise, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti,
sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz. (Tevbe Suresi, 25)
(Bundan)
Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur'
indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri
azaplandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. (Tevbe Suresi, 26)
Kendilerine
kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve
Resûlü nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din
edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar
savaşın. (Tevbe Suresi, 29)
Ey
iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği
zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına
mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek
azdır. (Tevbe Suresi, 38)
Eğer
savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azapla azaplandıracak ve
yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hiçbir
şeyle zarar veremezsiniz. Allah, herşeye güç yetirendir. (Tevbe Suresi, 39)
Hafif
ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve
canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(Tevbe Suresi, 41)
Eğer yakın
bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama
zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle
birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler.
Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan
söylediklerini biliyor. (Tevbe Suresi, 42)
Eğer
(savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.
Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı
ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi. (Tevbe Suresi, 46)
Sizinle
birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave
etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi.
İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah, zulmedenleri bilir. (Tevbe Suresi, 47)
Kendilerine
zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü'minlere,
savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç
yetirendir. (Hac Suresi, 39)
Onlar,
yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere
yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların
kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar,
kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler,
muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin
olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır. (Hac Suresi, 40)
Allah
adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda
size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O
(Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar"
olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar
üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı
verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve
ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)
Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir. (Ankebut Suresi, 69)
Öyleyse,
inkar edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen
boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer
kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya
bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin).
Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer
Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,)
sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise;
kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz. (Muhammed Suresi, 4)
Ey
iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslama ve Müslümanlara)
yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı
sağlamlaştırır. (Muhammed Suresi, 7)
İman
edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil
miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure
indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm
baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa
onlara evla (olan): (Muhammed Suresi, 20)
Öyleyse,
siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe
düşmeyin. Allah, sizinle beraberdir; O, sizin amellerinizi asla
eksiltmez. (Muhammed Suresi, 35)
Bedevilerden
geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme
çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman
olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir
verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz,
sizi acı bir azap ile azaplandırır." (Fetih Suresi, 16)
Kör
olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta
olana da güçlük yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü ne itaat ederse, (Allah)
onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu
acı bir azap ile azaplandırır. (Fetih Suresi, 17)
Kafir
olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı;
sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı. (Fetih Suresi, 22)
Ki
onlar, inkar ettiler, sizi Mescid-i Haram'dan ve durdurulmakta
(bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları), yerlerine varmaktan
alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü'min erkekler ve mü'min
kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size
'dayanılmaz bir sıkıntı' dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı
olurdu. Durumunun böyle olması,) Allah'ın dilediğini rahmetine sokması
içindir. Eğer (karışık yaşayan mü'minler), seçilip ayrılmış olsalardı,
muhakkak içlerinden inkar edenleri acı bir azap ile azaplandırırdık. (Fetih Suresi, 25)
Mü'minlerden
iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri
diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın
emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul
edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil
davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever. (Hucurat Suresi, 9)
Allah,
sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli
davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)
Allah,
ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost
edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar
zalimlerin ta kendileridir. (Mümtehine Suresi, 9)
Ve
eğer eşlerinizden (kafirlere kaçmalarından dolayı) herhangi bir şey
kafirlere geçer, böylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete
kavuşursanız, eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcama
yaptıklarının bir mislini verin. Kendisi'ne iman ettiğiniz Allah'tan
sakının. (Mümtehine Suresi, 11)
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saff Suresi, 4)
Allah'a
ve O'nun Resulü ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah
yolunda mücadele edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer
bilirseniz. (Saff Suresi, 11)
Ey
Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı
'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü
bir dönüş yeridir o. (Tahrim Suresi, 9)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190)
Haram
ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim
size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan
korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla
beraberdir. (Bakara Suresi, 194)
Savaş,
hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki
hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz
şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)
Şüphesiz
iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte
onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 218)
Musa'dan
sonra İsrailoğulları nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani,
peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda
savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde
savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda
savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan
(uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü)
zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir. (Bakara Suresi, 246)
Andolsun,
eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir
bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha
hayırlıdır. (Ali İmran Suresi, 157)
Nitekim
Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben,
erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam.
Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından
sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp
öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından
ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık
(sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır."
(Ali İmran Suresi, 195)
Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (Ali İmran Suresi, 200)
Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın. (Nisa Suresi, 71)
Öyleyse,
dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda
savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse
ona büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 74)
Size
ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu
ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize
Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan
zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)
İman
edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda
savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın
hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76)
Kendilerine;
"Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri
görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup,
insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla-
korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın,
bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki:
"Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve
siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa
uğratılmayacaksınız." (Nisa Suresi, 77)
Artık
sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın.
Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin
ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha
zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur. (Nisa Suresi, 84)
Onlar,
kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler.
Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar
onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse,
artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne
bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı. (Nisa Suresi, 89)
Mü'minlerden,
özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla
cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği
(cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre
büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Yeryüzünde
adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size
bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için
bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır. (Nisa Suresi, 101)
İçlerinde
olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte
dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde
ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup
gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve
silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek
için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan
ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya
hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur.
Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı
bir azap hazırlamıştır. (Nisa Suresi, 102)
(Düşmanınız
olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız,
şüphesiz onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz,
onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah, bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 104)
Ey iman edenler, toplu olarak kafirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın). (Enfal Suresi, 15)
Kim
onlara böyle bir günde -yine savaşmak için bir yana çekilen ya da bir
başka bölüğe katılmak için yer tutanın dışında- arkasını çevirirse,
gerçekten o, Allah'tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri
cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o. (Enfal Suresi, 16)
Fitne
kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın.
Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir. (Enfal Suresi, 39)
Ey
iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman,
dayanıklılık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah)
bulasınız. (Enfal Suresi, 45)
Onlara
karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın.
Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin
bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız.
Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve
siz haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal Suresi, 60)
Ey
Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde
sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve
eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kafirlerden binini yener.
Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. (Enfal Suresi, 65)
Şimdi,
Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi.
Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna
uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki
binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 66)
Hiçbir
peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması
yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size)
ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet
sahibidir. (Enfal Suresi, 67)
Onlarla
çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve
aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler
topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun. (Tevbe Suresi, 14)
Yoksa
siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resûlü nden ve
mü'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya)
çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan
haberdardır. (Tevbe Suresi, 16)
Hacılara
su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe
iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız?
(Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa
hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 19)
İman
edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenlerin Allah Katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve
mutluluğa' erenler bunlardır. (Tevbe Suresi, 20)
De
ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz,
aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz
ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü nden ve
O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri
gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet
vermez. (Tevbe Suresi, 24)
Andolsun,
Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çok
sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat size bir şey
de sağlayamamıştı. Yer ise, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti,
sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz. (Tevbe Suresi, 25)
(Bundan)
Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur'
indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri
azaplandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. (Tevbe Suresi, 26)
Kendilerine
kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve
Resûlü nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din
edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar
savaşın. (Tevbe Suresi, 29)
Ey
iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği
zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına
mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek
azdır. (Tevbe Suresi, 38)
Eğer
savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azapla azaplandıracak ve
yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hiçbir
şeyle zarar veremezsiniz. Allah, herşeye güç yetirendir. (Tevbe Suresi, 39)
Hafif
ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve
canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(Tevbe Suresi, 41)
Eğer yakın
bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama
zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle
birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler.
Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan
söylediklerini biliyor. (Tevbe Suresi, 42)
Eğer
(savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.
Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı
ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi. (Tevbe Suresi, 46)
Sizinle
birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave
etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi.
İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah, zulmedenleri bilir. (Tevbe Suresi, 47)
Kendilerine
zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü'minlere,
savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç
yetirendir. (Hac Suresi, 39)
Onlar,
yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere
yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların
kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar,
kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler,
muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin
olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır. (Hac Suresi, 40)
Allah
adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda
size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O
(Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar"
olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar
üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı
verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve
ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)
Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir. (Ankebut Suresi, 69)
Öyleyse,
inkar edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen
boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer
kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya
bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin).
Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer
Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,)
sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise;
kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz. (Muhammed Suresi, 4)
Ey
iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslama ve Müslümanlara)
yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı
sağlamlaştırır. (Muhammed Suresi, 7)
İman
edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil
miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure
indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm
baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa
onlara evla (olan): (Muhammed Suresi, 20)
Öyleyse,
siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe
düşmeyin. Allah, sizinle beraberdir; O, sizin amellerinizi asla
eksiltmez. (Muhammed Suresi, 35)
Bedevilerden
geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme
çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman
olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir
verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz,
sizi acı bir azap ile azaplandırır." (Fetih Suresi, 16)
Kör
olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta
olana da güçlük yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü ne itaat ederse, (Allah)
onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu
acı bir azap ile azaplandırır. (Fetih Suresi, 17)
Kafir
olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı;
sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı. (Fetih Suresi, 22)
Ki
onlar, inkar ettiler, sizi Mescid-i Haram'dan ve durdurulmakta
(bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları), yerlerine varmaktan
alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü'min erkekler ve mü'min
kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size
'dayanılmaz bir sıkıntı' dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı
olurdu. Durumunun böyle olması,) Allah'ın dilediğini rahmetine sokması
içindir. Eğer (karışık yaşayan mü'minler), seçilip ayrılmış olsalardı,
muhakkak içlerinden inkar edenleri acı bir azap ile azaplandırırdık. (Fetih Suresi, 25)
Mü'minlerden
iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri
diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın
emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul
edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil
davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever. (Hucurat Suresi, 9)
Allah,
sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli
davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)
Allah,
ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost
edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar
zalimlerin ta kendileridir. (Mümtehine Suresi, 9)
Ve
eğer eşlerinizden (kafirlere kaçmalarından dolayı) herhangi bir şey
kafirlere geçer, böylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete
kavuşursanız, eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcama
yaptıklarının bir mislini verin. Kendisi'ne iman ettiğiniz Allah'tan
sakının. (Mümtehine Suresi, 11)
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saff Suresi, 4)
Allah'a
ve O'nun Resulü ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah
yolunda mücadele edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer
bilirseniz. (Saff Suresi, 11)
Ey
Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı
'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü
bir dönüş yeridir o. (Tahrim Suresi, 9)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cimrilik' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Ali İmran Suresi, 180)
Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 37)
Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. (Tevbe Suresi, 34)
Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 35)
Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın. (İsra Suresi, 29)
De ki: "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine malik olsaydınız, bu durumda harcama endişesiyle gerçekten (cimrilik edip elinizde) tutardınız. İnsan pek cimridir. (İsra Suresi, 100)
Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yoldur. (Furkan Suresi, 67)
Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak olursa, cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya çıkarmış olur. (Muhammed Suresi, 37)
İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar. (Muhammed Suresi, 38)
Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emr (tavsiye) ederler. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamid (övülmeye layık olan) O'dur. (Hadid Suresi, 24)
Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Tegabün Suresi, 16)
Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Kalem Suresi, 17)
(Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı. (Kalem Suresi, 18)
Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi. (Kalem Suresi, 19)
Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi. (Kalem Suresi, 20)
Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler. (Kalem Suresi, 21)
"Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın." (Kalem Suresi, 22)
Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler: (Kalem Suresi, 23)
"Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın." (Kalem Suresi, 24)
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler. (Kalem Suresi, 25)
Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler. (Kalem Suresi, 26)
"Hayır, biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık." (Kalem Suresi, 27)
Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz." (Kalem Suresi, 29)
Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar. (Kalem Suresi, 30)
"Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler. (Kalem Suresi, 31)
"Belki Rabbimiz, onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca Rabbimiz'e rağbet eden kimseleriz." (Kalem Suresi, 32)
İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler. (Kalem Suresi, 33)
"Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı." (Hakka Suresi, 34)
(Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı. (Mearic Suresi, 18)
O, gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.) (Tekvir Suresi, 24)
Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. (Fecr Suresi, 18)
Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse, (Leyl Suresi, 8)
Ve en güzel olanı yalan sayarsa, (Leyl Suresi, 9)
Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. (Leyl Suresi, 10)
Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz. (Leyl Suresi, 11)
Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. (Ma'un Suresi, 3)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Ali İmran Suresi, 180)
Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 37)
Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. (Tevbe Suresi, 34)
Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 35)
Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın. (İsra Suresi, 29)
De ki: "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine malik olsaydınız, bu durumda harcama endişesiyle gerçekten (cimrilik edip elinizde) tutardınız. İnsan pek cimridir. (İsra Suresi, 100)
Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yoldur. (Furkan Suresi, 67)
Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak olursa, cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya çıkarmış olur. (Muhammed Suresi, 37)
İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar. (Muhammed Suresi, 38)
Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emr (tavsiye) ederler. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamid (övülmeye layık olan) O'dur. (Hadid Suresi, 24)
Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Tegabün Suresi, 16)
Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Kalem Suresi, 17)
(Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı. (Kalem Suresi, 18)
Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi. (Kalem Suresi, 19)
Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi. (Kalem Suresi, 20)
Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler. (Kalem Suresi, 21)
"Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın." (Kalem Suresi, 22)
Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler: (Kalem Suresi, 23)
"Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın." (Kalem Suresi, 24)
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler. (Kalem Suresi, 25)
Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler. (Kalem Suresi, 26)
"Hayır, biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık." (Kalem Suresi, 27)
Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz." (Kalem Suresi, 29)
Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar. (Kalem Suresi, 30)
"Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler. (Kalem Suresi, 31)
"Belki Rabbimiz, onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca Rabbimiz'e rağbet eden kimseleriz." (Kalem Suresi, 32)
İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler. (Kalem Suresi, 33)
"Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı." (Hakka Suresi, 34)
(Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı. (Mearic Suresi, 18)
O, gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.) (Tekvir Suresi, 24)
Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. (Fecr Suresi, 18)
Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse, (Leyl Suresi, 8)
Ve en güzel olanı yalan sayarsa, (Leyl Suresi, 9)
Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. (Leyl Suresi, 10)
Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz. (Leyl Suresi, 11)
Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. (Ma'un Suresi, 3)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cinler' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir, uzaktır. (En'am Suresi, 100)
Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak. (En'am Suresi, 112)
Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 128)
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize karşı şehadet ederiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler. (En'am Suresi, 130)
(Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler. (Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (Araf Suresi, 38)
Rabbinin rahmet ettikleri dışında. Onları bunun için yarattı. Böylece Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir: "Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan, (kafirlerin) tümüyle dolduracağım." (Hud Suresi, 119)
Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 27)
De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler." (İsra Suresi, 88)
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı. (Neml Suresi, 17)
Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi. (Neml Suresi, 39)
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı. (Sebe Suresi, 14)
(Melekler) Derler ki: "Sen Yücesin, bizim velimiz Sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi." (Sebe Suresi, 41)
Onlar, Kendisi'yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir. (Saffat Suresi, 158)
İnkar edenler dediler ki: "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize göster, ayaklarımızın altına alalım, en aşağılarda bulunanlardan olsunlar." (Fussilet Suresi, 29)
İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip- geçmiş ümmetler içinde (azap) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar, ziyana uğrayanlardır. (Ahkaf Suresi, 18)
Hani cinlerden birkaçını, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: "Kulak verin;" sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. (Ahkaf Suresi, 29)
Dediler ki: "Ey kavmimiz, gerçekten biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap dinledik; hakka ve doğru olan yola yöneltip- iletmektedir." (Ahkaf Suresi, 30)
Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 15)
Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak 'üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız. (Rahman Suresi, 33)
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.' (Rahman Suresi, 35)
İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz. (Rahman Suresi, 39)
Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 56)
Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 74)
De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik" (Cin Suresi, 1)
"O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız." (Cin Suresi, 2)
Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk." (Cin Suresi, 3)
"Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler." (Cin Suresi, 4)
"Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." (Cin Suresi, 5)
"Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı." (Cin Suresi, 6)
"Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı." (Cin Suresi, 7)
"Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk." (Cin Suresi, 8)
"Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur." (Cin Suresi, 9)
"Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?" (Cin Suresi, 10)
"Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz." (Cin Suresi, 11)
"Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık." (Cin Suresi, 12)
"Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından." (Cin Suresi, 13)
"Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (Cin Suresi, 14)
Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır. (Cin Suresi, 15)
Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); (Nas Suresi, 5)
Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım). (Nas Suresi, 6)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir, uzaktır. (En'am Suresi, 100)
Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak. (En'am Suresi, 112)
Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (En'am Suresi, 128)
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize karşı şehadet ederiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler. (En'am Suresi, 130)
(Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler. (Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (Araf Suresi, 38)
Rabbinin rahmet ettikleri dışında. Onları bunun için yarattı. Böylece Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir: "Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan, (kafirlerin) tümüyle dolduracağım." (Hud Suresi, 119)
Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 27)
De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler." (İsra Suresi, 88)
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı. (Neml Suresi, 17)
Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi. (Neml Suresi, 39)
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı. (Sebe Suresi, 14)
(Melekler) Derler ki: "Sen Yücesin, bizim velimiz Sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi." (Sebe Suresi, 41)
Onlar, Kendisi'yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir. (Saffat Suresi, 158)
İnkar edenler dediler ki: "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize göster, ayaklarımızın altına alalım, en aşağılarda bulunanlardan olsunlar." (Fussilet Suresi, 29)
İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip- geçmiş ümmetler içinde (azap) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar, ziyana uğrayanlardır. (Ahkaf Suresi, 18)
Hani cinlerden birkaçını, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: "Kulak verin;" sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. (Ahkaf Suresi, 29)
Dediler ki: "Ey kavmimiz, gerçekten biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap dinledik; hakka ve doğru olan yola yöneltip- iletmektedir." (Ahkaf Suresi, 30)
Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 15)
Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak 'üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız. (Rahman Suresi, 33)
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.' (Rahman Suresi, 35)
İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz. (Rahman Suresi, 39)
Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 56)
Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 74)
De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik" (Cin Suresi, 1)
"O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız." (Cin Suresi, 2)
Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk." (Cin Suresi, 3)
"Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler." (Cin Suresi, 4)
"Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." (Cin Suresi, 5)
"Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı." (Cin Suresi, 6)
"Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı." (Cin Suresi, 7)
"Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk." (Cin Suresi, 8)
"Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur." (Cin Suresi, 9)
"Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?" (Cin Suresi, 10)
"Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz." (Cin Suresi, 11)
"Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık." (Cin Suresi, 12)
"Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından." (Cin Suresi, 13)
"Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (Cin Suresi, 14)
Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır. (Cin Suresi, 15)
Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); (Nas Suresi, 5)
Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım). (Nas Suresi, 6)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cinsi Sapıklar' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? (Şuara Suresi, 165)
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz." (Şuara Suresi, 166)
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." (Şuara Suresi, 167)
Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz, açıkça gördüğünüz halde, yine de o çirkin utanmazlığı yapacak mısınız?" (Neml Suresi, 54)
"Siz gerçekten, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz." (Neml Suresi, 55)
"Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir" demek oldu. (Ankebut Suresi, 29)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? (Şuara Suresi, 165)
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz." (Şuara Suresi, 166)
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." (Şuara Suresi, 167)
Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz, açıkça gördüğünüz halde, yine de o çirkin utanmazlığı yapacak mısınız?" (Neml Suresi, 54)
"Siz gerçekten, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz." (Neml Suresi, 55)
"Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir" demek oldu. (Ankebut Suresi, 29)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Civan' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' (Tur Suresi, 24)
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. (İnsan Suresi, 19)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' (Tur Suresi, 24)
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. (İnsan Suresi, 19)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cizye' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. (Tevbe Suresi, 29)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. (Tevbe Suresi, 29)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cudi' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Denildi ki: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: "Uzak olsunlar" denildi. (Hud Suresi, 44)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Denildi ki: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: "Uzak olsunlar" denildi. (Hud Suresi, 44)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cuma' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (Cum'a Suresi, 9)
Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını isteyip-arayın ve Allah'ı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz. (Cum'a Suresi, 10)
Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve İslam'a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Cum'a Suresi, 11)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (Cum'a Suresi, 9)
Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını isteyip-arayın ve Allah'ı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz. (Cum'a Suresi, 10)
Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve İslam'a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Cum'a Suresi, 11)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cumartesi Yasağı' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. (Bakara Suresi, 65)
Ey kendilerine kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da cumartesi adamlarını (o gün yasağı çiğneyenleri) lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden evvel, yanınızdakini (Tevrat ve İncil'i) doğrulayıcı olarak indirdiğimize (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri yapılagelmiştir. (Nisa Suresi, 47)
Kesin söz vermeleri dolayısıyla Tur'u üstlerine yükselttik ve onlara: "Bu kapıdan secde ederek girin" dedik ve onlara: "Cumartesinde haddi aşmayın" da dedik. Ve onlardan kesin bir söz aldık. (Nisa Suresi, 154)
Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise, gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk. (Araf Suresi, 163)
Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir. (Nahl Suresi, 124)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. (Bakara Suresi, 65)
Ey kendilerine kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da cumartesi adamlarını (o gün yasağı çiğneyenleri) lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden evvel, yanınızdakini (Tevrat ve İncil'i) doğrulayıcı olarak indirdiğimize (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri yapılagelmiştir. (Nisa Suresi, 47)
Kesin söz vermeleri dolayısıyla Tur'u üstlerine yükselttik ve onlara: "Bu kapıdan secde ederek girin" dedik ve onlara: "Cumartesinde haddi aşmayın" da dedik. Ve onlardan kesin bir söz aldık. (Nisa Suresi, 154)
Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise, gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk. (Araf Suresi, 163)
Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir. (Nahl Suresi, 124)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "C "Harfi ile Başlayan Kelimeler
''Cünüplük' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 43)
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (Maide Suresi, 6)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 43)
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (Maide Suresi, 6)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Similar topics
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
» "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN