Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 5 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 5 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
"A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 4 sayfası
1 sayfadaki 4 sayfası • 1, 2, 3, 4
"A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
---A---
ABDEST
KELİMESİ İLE İLGİLİ AYETLER
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, sarhoş iken, ne
dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül
edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahud kadınlara
dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm
edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (NİSA SURESİ/43)
Ey iman edenler, namaza kalktığınız
zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı
meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer
cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara
dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla
teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah
size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti
tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ/6 )
ABDEST
KELİMESİ İLE İLGİLİ AYETLER
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey iman edenler, sarhoş iken, ne
dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül
edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahud kadınlara
dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm
edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (NİSA SURESİ/43)
Ey iman edenler, namaza kalktığınız
zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı
meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer
cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya
da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara
dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla
teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah
size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti
tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ/6 )
En son *RüveYde* tarafından 01.08.10 8:55 tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
"Acelecilik' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
De ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır." (En'am Suresi, 57)
De ki: "Kendisine acele etmekte olduğunuz şey benim yanımda olsaydı, benimle aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu. Allah zulmedenleri en iyi bilendir. (En'am Suresi, 58)
Allah'ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. O (Allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve Yücedir. (Nahl Suresi, 1)
İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. (İsra Suresi, 11)
Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz. (Meryem Suresi, 84)
Dedi ki: "Onlar arkamda izim üzerindedirler, hoşnut kalman için, Sana gelmekte acele ettim Rabbim." (Taha Suresi, 84)
Hak olan, biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır." (Taha Suresi, 114)
İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin. (Enbiya Suresi, 37)
Dedi ki: "Ey kavmim, neden iyilikten önce kötülük konusunda acele davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz." (Neml Suresi, 46)
De ki: "Belki de acele etmekte olduğunuzun (azabın) bir kısmı size yetişmiştir bile." (Neml Suresi, 72)
Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir. (Ankebut Suresi, 53)
Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır. (Ankebut Suresi, 54)
Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar? (Saffat Suresi, 176)
Onda acele edenler, (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler. (Şura Suresi, 18)
Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar; onda acı bir azap vardır. (Ahkaf Suresi, 24)
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)
"Tadın fitnenizi. Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir." (Zariyat Suresi, 14)
Artık gerçekten, zulmedenler için, (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler. (Zariyat Suresi, 59)
Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden), Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir). (Tegabün Suresi, 17)
Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma. (Kıyamet Suresi, 16)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
De ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır." (En'am Suresi, 57)
De ki: "Kendisine acele etmekte olduğunuz şey benim yanımda olsaydı, benimle aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu. Allah zulmedenleri en iyi bilendir. (En'am Suresi, 58)
Allah'ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. O (Allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve Yücedir. (Nahl Suresi, 1)
İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. (İsra Suresi, 11)
Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz. (Meryem Suresi, 84)
Dedi ki: "Onlar arkamda izim üzerindedirler, hoşnut kalman için, Sana gelmekte acele ettim Rabbim." (Taha Suresi, 84)
Hak olan, biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır." (Taha Suresi, 114)
İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin. (Enbiya Suresi, 37)
Dedi ki: "Ey kavmim, neden iyilikten önce kötülük konusunda acele davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz." (Neml Suresi, 46)
De ki: "Belki de acele etmekte olduğunuzun (azabın) bir kısmı size yetişmiştir bile." (Neml Suresi, 72)
Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir. (Ankebut Suresi, 53)
Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır. (Ankebut Suresi, 54)
Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar? (Saffat Suresi, 176)
Onda acele edenler, (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler. (Şura Suresi, 18)
Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar; onda acı bir azap vardır. (Ahkaf Suresi, 24)
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)
"Tadın fitnenizi. Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir." (Zariyat Suresi, 14)
Artık gerçekten, zulmedenler için, (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler. (Zariyat Suresi, 59)
Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden), Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir). (Tegabün Suresi, 17)
Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma. (Kıyamet Suresi, 16)
En son *RüveYde* tarafından 29.07.10 7:42 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''A'cemi' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Andolsun ki Biz, onların: "Bunu kendisine
ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine
yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir
dildir. (Nahl Suresi, 103)
Eğer
Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık,
herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap
olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O, iman edenler için
bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir
ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara
(sanki) uzak bir yerden seslenilir." (Fussilet Suresi, 44)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Andolsun ki Biz, onların: "Bunu kendisine
ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine
yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir
dildir. (Nahl Suresi, 103)
Eğer
Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık,
herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap
olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O, iman edenler için
bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir
ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara
(sanki) uzak bir yerden seslenilir." (Fussilet Suresi, 44)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Açığa Çıkmak-Çıkarmak' Kelimesi ile İlgili
Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu
konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa
çıkaracaktı. (Bakara Suresi, 72)
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin
yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
"Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek
olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (Araf
Suresi, 20)
Münafıklar, kalplerinde
olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden
çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta
olduklarınızı açığa çıkarandır." (Tevbe Suresi, 64)
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a)
girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması
dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi)
sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi.
Ancak insanların çoğu bilmezler. (Yusuf Suresi, 68)
Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte
bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan
(kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa,
onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa
çıkmıştır. (Zümer Suresi, 47)
Kazandıkları
kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri
şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Zümer Suresi, 48)
Onların yaptıkları şeylerin kötülüğü kendileri için
açığa çıktı ve alay konusu edindikleri de onları sarıp-kuşattı. (Casiye
Suresi, 33)
Gecesini kararttı,
kuşluğunu açığa-çıkardı. (Nazi'at Suresi, 29)
Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu
konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa
çıkaracaktı. (Bakara Suresi, 72)
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin
yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
"Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek
olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (Araf
Suresi, 20)
Münafıklar, kalplerinde
olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden
çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta
olduklarınızı açığa çıkarandır." (Tevbe Suresi, 64)
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a)
girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması
dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi)
sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi.
Ancak insanların çoğu bilmezler. (Yusuf Suresi, 68)
Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte
bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan
(kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa,
onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa
çıkmıştır. (Zümer Suresi, 47)
Kazandıkları
kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri
şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Zümer Suresi, 48)
Onların yaptıkları şeylerin kötülüğü kendileri için
açığa çıktı ve alay konusu edindikleri de onları sarıp-kuşattı. (Casiye
Suresi, 33)
Gecesini kararttı,
kuşluğunu açığa-çıkardı. (Nazi'at Suresi, 29)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Açığa Vurmak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
(Allah:) "Ey Adem, bunları onlara
isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince
de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben
bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim." (Bakara
Suresi, 33)
(Peki) Onlar, Allah'ın
gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı? (Bakara
Suresi, 77)
Göklerde ve yerde ne varsa
Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi
onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini
azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 284)
De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa
vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir.
Allah, herşeye güç yetirendir." (Ali İmran Suresi, 29)
Elçiye tebliğden başka (yükümlülük) yoktur. Allah
açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da bilir. (Maide
Suresi, 99)
Haberiniz olsun; gerçekten
onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan
çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman,
O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O,
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Hud Suresi, 5)
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da,
geceleyin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun Katında
bilme bakımından) birdir. (Ra'd Suresi, 10)
"Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı
da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a
gizli kalmaz." (İbrahim Suresi, 38)
Allah, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı
bilir. (Nahl Suresi, 19)
Şüphesiz
Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir;
gerçekten O, müstekbirleri sevmez. (Nahl Suresi, 23)
Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü
şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir. (Taha
Suresi, 7)
İçinde oturulmayan ve sizin
için bir meta (yarar) bulunan evlere girmenizde bir sakınca yoktur.
Allah, açığa vurduklarınızı da, sakladıklarınızı da bilir. (Nur
Suresi, 29)
Mü'min kadınlara da söyle:
"Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar;
süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş
örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini,
kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da
kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin
oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi
kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına
ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da
kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına
göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere
vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki
felah bulursunuz." (Nur Suresi, 31)
Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar,
süslerini açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri
için bir sakınca yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için
daha hayırlıdır. Allah, işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 60)
"Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya
çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a
secde etmesinler diye (yapmaktadırlar)." (Neml Suresi, 25)
Ve şüphesiz, senin Rabbin, sinelerinin gizli
tuttuklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir. (Neml
Suresi, 74)
Musa'nın annesi ise,
yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için kalbi
üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse
onu(n durumunu) açığa vuracaktı. (Kasas Suresi, 10)
Rabbin onların göğüslerinin sakladıklarını ve açığa
vurduklarını bilir. (Kasas Suresi, 69)
Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah
edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz
de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin,
Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden
kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab
Suresi, 33)
Hani sen, Allah'ın
kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye:
"Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek
Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa
Allah, Kendisi'nden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan
ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle
evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları
boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir
güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (Ahzab
Suresi, 37)
Bir şeyi açığa vursanız da,
saklı tutsanız da; şüphesiz Allah, herşeyi bilici olandır. (Ahzab
Suresi, 54)
Öyleyse onların sözleri
seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten Biz, sakladıklarını da, açığa
vurduklarını da biliyoruz. (Yasin Suresi, 76)
Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin de
düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi
yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmişler, Rabbiniz
olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan)
sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim
rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi
gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı
bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından
şaşırıp-sapmış olur. (Mümtehine Suresi, 1)
Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı
tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin
özünde saklı duranı bilendir. (Tegabün Suresi, 4)
Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz
söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona
bunu açığa vurunca, O da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını
(söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki:
"Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar
olan (Allah) haber verdi" demişti. (Tahrim Suresi, 3)
Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz
O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Mülk Suresi, 13)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
(Allah:) "Ey Adem, bunları onlara
isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince
de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben
bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim." (Bakara
Suresi, 33)
(Peki) Onlar, Allah'ın
gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı? (Bakara
Suresi, 77)
Göklerde ve yerde ne varsa
Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi
onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini
azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 284)
De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa
vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir.
Allah, herşeye güç yetirendir." (Ali İmran Suresi, 29)
Elçiye tebliğden başka (yükümlülük) yoktur. Allah
açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da bilir. (Maide
Suresi, 99)
Haberiniz olsun; gerçekten
onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan
çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman,
O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O,
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Hud Suresi, 5)
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da,
geceleyin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun Katında
bilme bakımından) birdir. (Ra'd Suresi, 10)
"Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı
da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a
gizli kalmaz." (İbrahim Suresi, 38)
Allah, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı
bilir. (Nahl Suresi, 19)
Şüphesiz
Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir;
gerçekten O, müstekbirleri sevmez. (Nahl Suresi, 23)
Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü
şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir. (Taha
Suresi, 7)
İçinde oturulmayan ve sizin
için bir meta (yarar) bulunan evlere girmenizde bir sakınca yoktur.
Allah, açığa vurduklarınızı da, sakladıklarınızı da bilir. (Nur
Suresi, 29)
Mü'min kadınlara da söyle:
"Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar;
süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş
örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini,
kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da
kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin
oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi
kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına
ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da
kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına
göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere
vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki
felah bulursunuz." (Nur Suresi, 31)
Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar,
süslerini açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri
için bir sakınca yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için
daha hayırlıdır. Allah, işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 60)
"Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya
çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a
secde etmesinler diye (yapmaktadırlar)." (Neml Suresi, 25)
Ve şüphesiz, senin Rabbin, sinelerinin gizli
tuttuklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir. (Neml
Suresi, 74)
Musa'nın annesi ise,
yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için kalbi
üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse
onu(n durumunu) açığa vuracaktı. (Kasas Suresi, 10)
Rabbin onların göğüslerinin sakladıklarını ve açığa
vurduklarını bilir. (Kasas Suresi, 69)
Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah
edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz
de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin,
Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden
kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab
Suresi, 33)
Hani sen, Allah'ın
kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye:
"Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek
Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa
Allah, Kendisi'nden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan
ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle
evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları
boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir
güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (Ahzab
Suresi, 37)
Bir şeyi açığa vursanız da,
saklı tutsanız da; şüphesiz Allah, herşeyi bilici olandır. (Ahzab
Suresi, 54)
Öyleyse onların sözleri
seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten Biz, sakladıklarını da, açığa
vurduklarını da biliyoruz. (Yasin Suresi, 76)
Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin de
düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi
yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmişler, Rabbiniz
olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan)
sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim
rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi
gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı
bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından
şaşırıp-sapmış olur. (Mümtehine Suresi, 1)
Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı
tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin
özünde saklı duranı bilendir. (Tegabün Suresi, 4)
Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz
söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona
bunu açığa vurunca, O da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını
(söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki:
"Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar
olan (Allah) haber verdi" demişti. (Tahrim Suresi, 3)
Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz
O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Mülk Suresi, 13)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
'Acizlik-Aciz Bırakmak' Kelimesi ile İlgili
Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek
kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana
yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini
gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu. (Maide Suresi,
31)
Hiç şüphesiz, size vadedilen
mutlaka gelecektir. Ve siz aciz bırakılacak değilsiniz. (En'am
Suresi, 134)
İnkar edenler,
kaçıp-kurtulduklarını sanmasınlar; gerçek şu ki, onlar (Bizi) aciz
bırakamazlar. (Enfal Suresi, 59)
Bundan böyle yeryüzünde (size tanınmış bir süre
olarak) dört ay dolaşın. Ve bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz.
Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır. (Tevbe
Suresi, 2)
Ve büyük Hacc (Hacc-ı
Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü'nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak
Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de. Eğer tevbe ederseniz bu
sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı
elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla
müjdele. (Tevbe Suresi, 3)
"Bu
bir gerçek mi?" diye senden haber soracaklar. De ki: "Evet, Rabbime
andolsun ki, şüphesiz gerçektir ve sizler aciz bırakacak değilsiniz." (Yunus
Suresi, 53)
Bunlar, yeryüzünde
(Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah'tan başka velileri
yoktur. Azap onlar için kat kat artırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç
yetirmezlerdi ve görmezlerdi de. (Hud Suresi, 20)
Dedi ki: "Eğer dilerse, onu size Allah getirir ve siz
(O'nu) aciz bırakacak değilsiniz." (Hud Suresi, 33)
Ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları
yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz
bırakacak değildirler. (Nahl Suresi, 46)
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar
harcayanlar, alevli ateşin halkıdır. (Hac Suresi, 51)
İnkara sapanların, yeryüzünde (Allah'ı) aciz
bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir
dönüştür o. (Nur Suresi, 57)
Siz
yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'ın dışında
veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur. (Ankebut Suresi, 22)
(Sözde) Aciz bırakmak için ayetlerimiz hakkında çaba
harcamış olanlar, işte onlar; onlar için de (en) iğrenç olanından acı
bir azap vardır. (Sebe Suresi, 5)
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden
öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet
bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı
aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir. (Fatır
Suresi, 44)
Böylece, kazandıkları
kötülükler(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş
olanlara da, kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu
kendilerine uygulamaktan Allah'ı) aciz bırakabilecekler değildirler. (Zümer
Suresi, 51)
Siz yeryüzünde (O'nu) aciz
bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır,
ne bir yardımcınız. (Şura Suresi, 31)
"Kim Allah'a davet edene icabet etmezse, artık o,
yeryüzünde (Allah'ı aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka)
velileri yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler." (Ahkaf
Suresi, 32)
"Biz şüphesiz, Allah'ı
yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O'nu hiçbir
şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık." (Cin Suresi, 12)
Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek
kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana
yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini
gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu. (Maide Suresi,
31)
Hiç şüphesiz, size vadedilen
mutlaka gelecektir. Ve siz aciz bırakılacak değilsiniz. (En'am
Suresi, 134)
İnkar edenler,
kaçıp-kurtulduklarını sanmasınlar; gerçek şu ki, onlar (Bizi) aciz
bırakamazlar. (Enfal Suresi, 59)
Bundan böyle yeryüzünde (size tanınmış bir süre
olarak) dört ay dolaşın. Ve bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz.
Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır. (Tevbe
Suresi, 2)
Ve büyük Hacc (Hacc-ı
Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü'nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak
Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de. Eğer tevbe ederseniz bu
sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı
elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla
müjdele. (Tevbe Suresi, 3)
"Bu
bir gerçek mi?" diye senden haber soracaklar. De ki: "Evet, Rabbime
andolsun ki, şüphesiz gerçektir ve sizler aciz bırakacak değilsiniz." (Yunus
Suresi, 53)
Bunlar, yeryüzünde
(Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah'tan başka velileri
yoktur. Azap onlar için kat kat artırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç
yetirmezlerdi ve görmezlerdi de. (Hud Suresi, 20)
Dedi ki: "Eğer dilerse, onu size Allah getirir ve siz
(O'nu) aciz bırakacak değilsiniz." (Hud Suresi, 33)
Ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları
yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz
bırakacak değildirler. (Nahl Suresi, 46)
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar
harcayanlar, alevli ateşin halkıdır. (Hac Suresi, 51)
İnkara sapanların, yeryüzünde (Allah'ı) aciz
bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir
dönüştür o. (Nur Suresi, 57)
Siz
yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'ın dışında
veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur. (Ankebut Suresi, 22)
(Sözde) Aciz bırakmak için ayetlerimiz hakkında çaba
harcamış olanlar, işte onlar; onlar için de (en) iğrenç olanından acı
bir azap vardır. (Sebe Suresi, 5)
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden
öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet
bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı
aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir. (Fatır
Suresi, 44)
Böylece, kazandıkları
kötülükler(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş
olanlara da, kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu
kendilerine uygulamaktan Allah'ı) aciz bırakabilecekler değildirler. (Zümer
Suresi, 51)
Siz yeryüzünde (O'nu) aciz
bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır,
ne bir yardımcınız. (Şura Suresi, 31)
"Kim Allah'a davet edene icabet etmezse, artık o,
yeryüzünde (Allah'ı aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka)
velileri yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler." (Ahkaf
Suresi, 32)
"Biz şüphesiz, Allah'ı
yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O'nu hiçbir
şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık." (Cin Suresi, 12)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Açlık' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve
bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan
edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına
kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış
yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip)
kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve
fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır
(günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden
(dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale
erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı
seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı
karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram
saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır,
esirgeyendir. (Maide Suresi, 3)
Medine
halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları,
kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten
onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir
açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere
ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında,
mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir.
Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Tevbe
Suresi, 120)
Allah bir şehri örnek
verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol
gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah
yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl
Suresi, 112)
Ne doyurup-semirtir, ne
açlıktan korur. (Gaşiye Suresi, 7)
Ya da açlık gününde doyurmaktır, (Beled
Suresi, 14)
Ki O, kendilerini açlıktan
(kurtarıp) doyuran ve korkudan güvenliğe kavuşturandır. (Kureyş
Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve
bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan
edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına
kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış
yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip)
kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve
fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır
(günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden
(dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale
erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı
seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı
karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram
saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır,
esirgeyendir. (Maide Suresi, 3)
Medine
halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları,
kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten
onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir
açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere
ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında,
mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir.
Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Tevbe
Suresi, 120)
Allah bir şehri örnek
verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol
gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah
yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl
Suresi, 112)
Ne doyurup-semirtir, ne
açlıktan korur. (Gaşiye Suresi, 7)
Ya da açlık gününde doyurmaktır, (Beled
Suresi, 14)
Ki O, kendilerini açlıktan
(kurtarıp) doyuran ve korkudan güvenliğe kavuşturandır. (Kureyş
Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Acur' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz
bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin
bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O
zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek
istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için
istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk
(damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz,
Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere
öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı
çiğnemelerindendi. (Bakara Suresi, 61)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz
bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin
bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O
zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek
istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için
istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk
(damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz,
Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere
öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı
çiğnemelerindendi. (Bakara Suresi, 61)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak
olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin
yardımcıları yoktur. (Bakara Suresi, 270)
Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her
türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden
kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti. (Ali İmran
Suresi, 35)
Artık, ye, iç, gözün aydın
olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan
Allah)' a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım." (Meryem
Suresi, 26)
Sonra kirlerini
gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf
etsinler. (Hac Suresi, 29)
Adaklarını
yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.
(İnsan Suresi, 7)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak
olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin
yardımcıları yoktur. (Bakara Suresi, 270)
Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her
türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden
kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti. (Ali İmran
Suresi, 35)
Artık, ye, iç, gözün aydın
olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan
Allah)' a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım." (Meryem
Suresi, 26)
Sonra kirlerini
gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf
etsinler. (Hac Suresi, 29)
Adaklarını
yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.
(İnsan Suresi, 7)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adalet-Adil Olmak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey iman edenler, belirli bir süre için
borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak
yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın,
yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan
sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan
(borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç
yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid
tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek
ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur).
Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok
olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil,
şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak
aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka,
bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-|veriş ettiğinizde
de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini)
Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan
sakının. Allah size öğretiyor. Allah herşeyi bilendir. (Bakara
Suresi, 282)
Allah, gerçekten
Kendisi'nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim
sahipleri de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler.
Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur. (Ali İmran Suresi,
18)
Allah'ın ayetlerini inkar edenler,
peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri
öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele. (Ali İmran
Suresi, 21)
Eğer yetim (kız)lar
konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda,
(onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder
olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan
korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu
(cariye) ile (yetinin). Bu, sapmamanıza daha yakındır. (Nisa
Suresi, 3)
Şüphesiz Allah, size
emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında
hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne
güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir. (Nisa
Suresi, 58)
Kadınlar konusunda senden
fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu
fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve
kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar
(hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size
kitapta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz
Allah onu bilir. (Nisa Suresi, 127)
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen
gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim
(sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer
arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Nisa Suresi, 129)
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve
yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti
ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah
onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza
uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz,
şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi,
135)
Ey iman edenler, adil şahidler
olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi
adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır.
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan
haberi olandır. (Maide Suresi, 8)
Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir.
Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan
yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler.
Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm
yürütenleri sever. (Maide Suresi, 42)
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin.
Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan
öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık
olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları
doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle
işlediğinin vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama
kim tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır,
öç sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Ey iman edenler, sizden birinize ölüm gelip çattığı
zaman, vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi
(şahid tutun.) Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa,
sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet
kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız, onlar da (size):
"Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiçbir değere değiştirmeyeceğiz ve
Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette
günahkarlardan oluruz" diye Allah adına yemin etsinler. (Maide
Suresi, 106)
Rabbinin sözü, doğruluk
bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini
değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (En'am Suresi,
115)
"Yetimin malına, o erginlik çağına
erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve
tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği
dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa adil
olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr)
etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz." (En'am Suresi, 152)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her
mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini
yalnız Kendisi'ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi
yarattığı" gibi döneceksiniz." (Araf Suresi, 29)
Musa'nın kavminden hakka ileten ve onunla adalet yapan
bir topluluk vardır. (Araf Suresi, 159)
Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla
adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır. (Araf Suresi, 181)
Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak
korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini
ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez. (Enfal
Suresi, 58)
Sizin tümünüzün dönüşü
O'nadır. Allah'ın va'di bir gerçektir. İman edip salih amellerde
bulunanlara, adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan, sonra onu
iade edecek olan O'dur. İnkar edenler ise, küfürleri dolayısıyla, onlar
için kaynar sudan bir içki ve acı bir azap vardır. (Yunus
Suresi, 4)
Her ümmetin bir resulü
vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm
verilir ve onlar zulme uğratılmazlar. (Yunus Suresi, 47)
Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip
olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı
görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan
aralarında adaletle hükmedilmiştir. (Yunus Suresi, 54)
Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi
dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir
yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle
emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi? (Nahl
Suresi, 76)
Şüphesiz Allah, adaleti,
ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan),
kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir,
umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Nahl Suresi, 90)
Gerçek şu ki, inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle
dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız
Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara
acı bir azap taddırırız. (Hac Suresi, 25)
Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet
ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını
bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır.
Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal)
yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda
vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 5)
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun
gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına
uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli
davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir.
Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek) yoktur. Allah bizi
biraraya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır." (Şura Suresi, 15)
Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa,
aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak
olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine dönünceye kadar
savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda
adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah,
adil olanları sever. (Hucurat Suresi, 9)
Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan
tutmayın. (Rahman Suresi, 9)
Andolsun,
Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve
kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan
demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile
(görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid
Suresi, 25)
Allah, sizinle din
konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik
yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü
Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)
Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları
zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da
maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de
şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla,
Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah'tan
korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir; (Talak
Suresi, 2)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey iman edenler, belirli bir süre için
borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak
yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın,
yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan
sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan
(borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç
yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid
tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek
ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur).
Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok
olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil,
şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak
aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka,
bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-|veriş ettiğinizde
de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini)
Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan
sakının. Allah size öğretiyor. Allah herşeyi bilendir. (Bakara
Suresi, 282)
Allah, gerçekten
Kendisi'nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim
sahipleri de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler.
Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur. (Ali İmran Suresi,
18)
Allah'ın ayetlerini inkar edenler,
peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri
öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele. (Ali İmran
Suresi, 21)
Eğer yetim (kız)lar
konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda,
(onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder
olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan
korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu
(cariye) ile (yetinin). Bu, sapmamanıza daha yakındır. (Nisa
Suresi, 3)
Şüphesiz Allah, size
emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında
hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne
güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir. (Nisa
Suresi, 58)
Kadınlar konusunda senden
fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu
fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve
kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar
(hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size
kitapta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz
Allah onu bilir. (Nisa Suresi, 127)
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen
gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim
(sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer
arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Nisa Suresi, 129)
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve
yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti
ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah
onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza
uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz,
şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi,
135)
Ey iman edenler, adil şahidler
olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi
adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır.
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan
haberi olandır. (Maide Suresi, 8)
Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir.
Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan
yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler.
Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm
yürütenleri sever. (Maide Suresi, 42)
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin.
Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan
öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık
olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları
doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle
işlediğinin vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama
kim tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır,
öç sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Ey iman edenler, sizden birinize ölüm gelip çattığı
zaman, vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi
(şahid tutun.) Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa,
sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet
kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız, onlar da (size):
"Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiçbir değere değiştirmeyeceğiz ve
Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette
günahkarlardan oluruz" diye Allah adına yemin etsinler. (Maide
Suresi, 106)
Rabbinin sözü, doğruluk
bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini
değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (En'am Suresi,
115)
"Yetimin malına, o erginlik çağına
erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve
tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği
dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa adil
olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr)
etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz." (En'am Suresi, 152)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her
mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini
yalnız Kendisi'ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi
yarattığı" gibi döneceksiniz." (Araf Suresi, 29)
Musa'nın kavminden hakka ileten ve onunla adalet yapan
bir topluluk vardır. (Araf Suresi, 159)
Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla
adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır. (Araf Suresi, 181)
Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak
korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini
ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez. (Enfal
Suresi, 58)
Sizin tümünüzün dönüşü
O'nadır. Allah'ın va'di bir gerçektir. İman edip salih amellerde
bulunanlara, adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan, sonra onu
iade edecek olan O'dur. İnkar edenler ise, küfürleri dolayısıyla, onlar
için kaynar sudan bir içki ve acı bir azap vardır. (Yunus
Suresi, 4)
Her ümmetin bir resulü
vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm
verilir ve onlar zulme uğratılmazlar. (Yunus Suresi, 47)
Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip
olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı
görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan
aralarında adaletle hükmedilmiştir. (Yunus Suresi, 54)
Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi
dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir
yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle
emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi? (Nahl
Suresi, 76)
Şüphesiz Allah, adaleti,
ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan),
kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir,
umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Nahl Suresi, 90)
Gerçek şu ki, inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle
dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız
Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara
acı bir azap taddırırız. (Hac Suresi, 25)
Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet
ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını
bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır.
Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal)
yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda
vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 5)
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun
gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına
uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli
davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir.
Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek) yoktur. Allah bizi
biraraya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır." (Şura Suresi, 15)
Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa,
aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak
olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine dönünceye kadar
savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda
adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah,
adil olanları sever. (Hucurat Suresi, 9)
Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan
tutmayın. (Rahman Suresi, 9)
Andolsun,
Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve
kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan
demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile
(görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid
Suresi, 25)
Allah, sizinle din
konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik
yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü
Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)
Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları
zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da
maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de
şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla,
Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah'tan
korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir; (Talak
Suresi, 2)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adam-Adamlar' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Bunların örneği, ateş yakan adamın
örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah
onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde
bırakıverir. (Bakara Suresi, 17)
Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı
ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde -boğduğumuzu hatırlayın. (Bakara
Suresi, 50)
İki taraf arasında bir
engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar
vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar, henüz
girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.' (Araf
Suresi, 46)
Burcun üstündeki adamlar,
kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara
seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük
taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı." (Araf
Suresi, 48)
"Sakınıp rahmete kavuşmanız
için, içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikir
(kitap) gelmesine mi şaştınız?" (Araf Suresi, 63)
"Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla
Rabbinizden size bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh
kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta
gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse
Allah'ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız." (Araf
Suresi, 69)
Musa, belirlediğimiz
buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı. Bunları da
'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer
dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi)
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O
da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır,
dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi
bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (Araf
Suresi, 155)
Sen bunun (böyle bir
mescidin) içinde hiçbir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli
üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana
daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah
arınanları sever. (Tevbe Suresi, 108)
İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve iman
edenlere, muhakkak kendileri için Rableri Katında 'gerçek bir makam'
olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi?
İnkar edenler: �Gerçekten bu, açıkça bir büyücüdür" dediler. (Yunus
Suresi, 2)
Kavmi ona doğru koşarak
geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. "Ey kavmim" dedi.
"İşte benim kızlarım, bunlar sizler için daha temizdir. Artık Allah'tan
korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç aklı
başında olan (reşid) bir adam yok mu?" (Hud Suresi, 78)
Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri
bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan
vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak
huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87)
Biz onların seni dinlediklerinde ne için
dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin: "Siz büyülenmiş
bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz. (İsra
Suresi, 47)
Onlara iki adamın örneğini
ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla
donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. (Kehf
Suresi, 32)
Kendisiyle konuşmakta olan
arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan,
sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam
kılan (Allah)ı inkar mı ettin?" (Kehf Suresi, 37)
"O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası
değildir, onu belli bir süre gözetleyin." (Mü'minun Suresi, 25)
"O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah'a karşı
yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz." (Mü'minun
Suresi, 38)
(Öyle) Adamlar ki, ne
ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı
kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar,
kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak
olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
"Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya
(ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?"
Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama
uyuyorsunuz." (Furkan Suresi, 8)
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın
adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. (Şuara Suresi, 61)
(Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre
girdi, orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi
taraftarlarından, şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan,
düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir
yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da:) "Bu şeytanın işindendir;
o, gerçekten açıkça saptırıcı bir düşmandır" dedi. (Kasas
Suresi, 15)
Şehrin öbür yakasından bir
adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek
konusunda aralarında görüşmektedirler, artık sen çık git; gerçekten ben
sana öğüt verenlerdenim." (Kasas Suresi, 20)
"Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın.
Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte
bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt
(mucize)dır. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur." (Kasas
Suresi, 32)
Allah, bir adamın kendi
(göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize
benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi
sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız
saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı
söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir. (Ahzab Suresi, 4)
Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile
yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını
gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile
(sözlerini) değiştirmediler. (Ahzab Suresi, 23)
İnkar edenler dediler ki: "Siz darmadağın olup
dağıldığınızda, gerçekten sizin yeni bir yaratılışta bulunacağınızı size
haber veren bir adamı gösterelim mi size?" (Sebe Suresi, 7)
Onlara, apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda: "Bu,
sizi babalarınızın taptıkların(ilahlar)dan alıkoymak isteyen bir adamdan
başkası değildir" dediler. Ve dediler ki: "Bu, düzülüp uydurulmuş bir
yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir." İnkar edenler de,
kendilerine geldiği zaman hak için: "Bu, apaçık bir büyüden başka bir
şey değildir" dediler. (Sebe Suresi, 43)
Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey
kavmim, elçilere uyun" dedi. (Yasin Suresi, 20)
Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir
(kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz." (Sad Suresi, 62)
Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi
hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan
(köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu
ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu
bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 29)
Firavun
ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim
Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size
Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir
yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman
da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah,
ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (Mü'min
Suresi, 28)
Ve dediler ki: "Bu Kur'an,
iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf
Suresi, 31)
"Bir de şu gerçek var:
İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki,
onların azgınlıklarını arttırırlardı." (Cin Suresi, 6)
İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meymene).
(Beled Suresi, 18)
Ayetlerimizi
inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme). (Beled
Suresi, 19)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Bunların örneği, ateş yakan adamın
örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah
onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde
bırakıverir. (Bakara Suresi, 17)
Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı
ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde -boğduğumuzu hatırlayın. (Bakara
Suresi, 50)
İki taraf arasında bir
engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar
vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar, henüz
girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.' (Araf
Suresi, 46)
Burcun üstündeki adamlar,
kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara
seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük
taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı." (Araf
Suresi, 48)
"Sakınıp rahmete kavuşmanız
için, içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikir
(kitap) gelmesine mi şaştınız?" (Araf Suresi, 63)
"Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla
Rabbinizden size bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh
kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta
gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse
Allah'ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız." (Araf
Suresi, 69)
Musa, belirlediğimiz
buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı. Bunları da
'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer
dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi)
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O
da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır,
dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi
bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (Araf
Suresi, 155)
Sen bunun (böyle bir
mescidin) içinde hiçbir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli
üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana
daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah
arınanları sever. (Tevbe Suresi, 108)
İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve iman
edenlere, muhakkak kendileri için Rableri Katında 'gerçek bir makam'
olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi?
İnkar edenler: �Gerçekten bu, açıkça bir büyücüdür" dediler. (Yunus
Suresi, 2)
Kavmi ona doğru koşarak
geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. "Ey kavmim" dedi.
"İşte benim kızlarım, bunlar sizler için daha temizdir. Artık Allah'tan
korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç aklı
başında olan (reşid) bir adam yok mu?" (Hud Suresi, 78)
Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri
bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan
vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak
huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87)
Biz onların seni dinlediklerinde ne için
dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin: "Siz büyülenmiş
bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz. (İsra
Suresi, 47)
Onlara iki adamın örneğini
ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla
donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. (Kehf
Suresi, 32)
Kendisiyle konuşmakta olan
arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan,
sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam
kılan (Allah)ı inkar mı ettin?" (Kehf Suresi, 37)
"O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası
değildir, onu belli bir süre gözetleyin." (Mü'minun Suresi, 25)
"O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah'a karşı
yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz." (Mü'minun
Suresi, 38)
(Öyle) Adamlar ki, ne
ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı
kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar,
kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak
olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
"Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya
(ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?"
Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama
uyuyorsunuz." (Furkan Suresi, 8)
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın
adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. (Şuara Suresi, 61)
(Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre
girdi, orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi
taraftarlarından, şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan,
düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir
yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da:) "Bu şeytanın işindendir;
o, gerçekten açıkça saptırıcı bir düşmandır" dedi. (Kasas
Suresi, 15)
Şehrin öbür yakasından bir
adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek
konusunda aralarında görüşmektedirler, artık sen çık git; gerçekten ben
sana öğüt verenlerdenim." (Kasas Suresi, 20)
"Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın.
Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte
bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt
(mucize)dır. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur." (Kasas
Suresi, 32)
Allah, bir adamın kendi
(göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize
benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi
sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız
saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı
söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir. (Ahzab Suresi, 4)
Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile
yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını
gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile
(sözlerini) değiştirmediler. (Ahzab Suresi, 23)
İnkar edenler dediler ki: "Siz darmadağın olup
dağıldığınızda, gerçekten sizin yeni bir yaratılışta bulunacağınızı size
haber veren bir adamı gösterelim mi size?" (Sebe Suresi, 7)
Onlara, apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda: "Bu,
sizi babalarınızın taptıkların(ilahlar)dan alıkoymak isteyen bir adamdan
başkası değildir" dediler. Ve dediler ki: "Bu, düzülüp uydurulmuş bir
yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir." İnkar edenler de,
kendilerine geldiği zaman hak için: "Bu, apaçık bir büyüden başka bir
şey değildir" dediler. (Sebe Suresi, 43)
Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey
kavmim, elçilere uyun" dedi. (Yasin Suresi, 20)
Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir
(kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz." (Sad Suresi, 62)
Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi
hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan
(köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu
ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu
bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 29)
Firavun
ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim
Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size
Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir
yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman
da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah,
ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (Mü'min
Suresi, 28)
Ve dediler ki: "Bu Kur'an,
iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf
Suresi, 31)
"Bir de şu gerçek var:
İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki,
onların azgınlıklarını arttırırlardı." (Cin Suresi, 6)
İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meymene).
(Beled Suresi, 18)
Ayetlerimizi
inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme). (Beled
Suresi, 19)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adam Öldürmek' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında
size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle
ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun
(maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık
(yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine)
güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir
rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem
verici bir azap vardır. (Bakara Suresi, 178)
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka
mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse,
mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek
bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları
başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise,
bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet
kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda
ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak
gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise,
kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir.
Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 92)
Kim bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse
cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış,
onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa
Suresi, 93)
Bu nedenle,
İsrailoğulları na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da
yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse,
sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine
engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun,
elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından
onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide
Suresi, 32)
De ki: "Gelin size
Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı
öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz.
Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı
olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin.
İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz." (En'am
Suresi, 151)
Haklı bir neden
olmaksızın Allah'ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin. Kim mazlum
olarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir; o da öldürmede
ölçüyü aşmasın. Çünkü o, gerçekten yardım görmüştür. (İsra
Suresi, 33)
Ve onlar, Allah ile beraber
başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere
öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile'
karşılaşır. (Furkan Suresi, 68)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında
size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle
ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun
(maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık
(yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine)
güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir
rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem
verici bir azap vardır. (Bakara Suresi, 178)
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka
mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse,
mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek
bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları
başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise,
bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet
kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda
ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak
gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise,
kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir.
Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 92)
Kim bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse
cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış,
onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa
Suresi, 93)
Bu nedenle,
İsrailoğulları na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da
yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse,
sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine
engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun,
elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından
onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide
Suresi, 32)
De ki: "Gelin size
Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı
öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz.
Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı
olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin.
İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz." (En'am
Suresi, 151)
Haklı bir neden
olmaksızın Allah'ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin. Kim mazlum
olarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir; o da öldürmede
ölçüyü aşmasın. Çünkü o, gerçekten yardım görmüştür. (İsra
Suresi, 33)
Ve onlar, Allah ile beraber
başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere
öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile'
karşılaşır. (Furkan Suresi, 68)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adaş' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
(Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz
Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce
ona hiçbir adaş kılmamışız." (Meryem Suresi, 7)
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir;
şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı
olan birini biliyor musun? (Meryem Suresi, 65)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
(Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz
Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce
ona hiçbir adaş kılmamışız." (Meryem Suresi, 7)
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir;
şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı
olan birini biliyor musun? (Meryem Suresi, 65)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adem (a.s)' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben,
yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni
şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk
çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:)
"Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi. (Bakara
Suresi, 30)
Ve Adem'e isimlerin hepsini
öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz,
bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi. (Bakara Suresi, 31)
Ve meleklere: "Adem e secde edin" dedik. İblis hariç
(hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece)
kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 34)
Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş.
İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara Suresi, 35)
Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı.
Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri
kabul edendir, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 37)
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini
ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; (Ali İmran Suresi, 33)
Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir.
Allah işitendir, bilendir. (Ali İmran Suresi, 34)
Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in
durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da
hemen oluverdi. (Ali İmran Suresi, 59)
Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini :
Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan
birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul
edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah,
ancak korkup-sakınanlardan kabul eder." (Maide Suresi, 27)
Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret
(biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar
da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Araf
Suresi, 11)
(Allah) Dedi: "Sana
emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben
ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Araf
Suresi, 12)
Ve ey Adem, sen ve eşin
cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. (Araf Suresi, 19)
O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle
durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini)
örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi.
Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize
salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız." (Araf
Suresi, 189)
Andolsun, insanı kuru bir
çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (Hicr Suresi, 26)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir
çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (Hicr
Suresi, 28)
Hani, meleklere: "Adem'e
secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti
ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" (İsra
Suresi, 61)
Hani meleklere: "Adem'e
secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O
cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda
Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar
sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih)
değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği
peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız
(insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola
eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan
Allah')ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. (Meryem
Suresi, 58)
Hani Biz meleklere:
"Adem'e secde edin" demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde
etmişlerdi, o, ayak diremişti. (Taha Suresi, 116)
Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana
ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz
olursun." (Taha Suresi, 117)
Sonunda
şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok
olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha Suresi, 120)
Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp
yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından
yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da
şaşırıp-kaldı. (Taha Suresi, 121)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben,
yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni
şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk
çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:)
"Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi. (Bakara
Suresi, 30)
Ve Adem'e isimlerin hepsini
öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz,
bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi. (Bakara Suresi, 31)
Ve meleklere: "Adem e secde edin" dedik. İblis hariç
(hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece)
kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 34)
Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş.
İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara Suresi, 35)
Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı.
Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri
kabul edendir, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 37)
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini
ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; (Ali İmran Suresi, 33)
Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir.
Allah işitendir, bilendir. (Ali İmran Suresi, 34)
Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in
durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da
hemen oluverdi. (Ali İmran Suresi, 59)
Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini :
Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan
birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul
edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah,
ancak korkup-sakınanlardan kabul eder." (Maide Suresi, 27)
Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret
(biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar
da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Araf
Suresi, 11)
(Allah) Dedi: "Sana
emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben
ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Araf
Suresi, 12)
Ve ey Adem, sen ve eşin
cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. (Araf Suresi, 19)
O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle
durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini)
örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi.
Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize
salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız." (Araf
Suresi, 189)
Andolsun, insanı kuru bir
çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (Hicr Suresi, 26)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir
çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (Hicr
Suresi, 28)
Hani, meleklere: "Adem'e
secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti
ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" (İsra
Suresi, 61)
Hani meleklere: "Adem'e
secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O
cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda
Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar
sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih)
değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği
peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız
(insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola
eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan
Allah')ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. (Meryem
Suresi, 58)
Hani Biz meleklere:
"Adem'e secde edin" demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde
etmişlerdi, o, ayak diremişti. (Taha Suresi, 116)
Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana
ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz
olursun." (Taha Suresi, 117)
Sonunda
şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok
olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha Suresi, 120)
Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp
yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından
yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da
şaşırıp-kaldı. (Taha Suresi, 121)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ademoğulları' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin
yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim'
indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha
hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt
alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)
Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin
yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları
cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve
taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir.
Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf
Suresi, 27)
Ey Ademoğulları, her
mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin.
Çünkü O, israf edenleri sevmez. (Araf Suresi, 31)
Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber
veren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltirse
işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır. (Araf
Suresi, 35)
Andolsun, Biz Ademoğlunu
yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz,
güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün
kıldık. (İsra Suresi, 70)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin
yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim'
indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha
hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt
alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)
Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin
yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları
cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve
taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir.
Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf
Suresi, 27)
Ey Ademoğulları, her
mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin.
Çünkü O, israf edenleri sevmez. (Araf Suresi, 31)
Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber
veren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltirse
işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır. (Araf
Suresi, 35)
Andolsun, Biz Ademoğlunu
yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz,
güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün
kıldık. (İsra Suresi, 70)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adet Görme' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar.
De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın
ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın.
Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin.
Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever." (Bakara
Suresi, 222)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar.
De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın
ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın.
Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin.
Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever." (Bakara
Suresi, 222)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adım' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri
helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte
o, sizin için apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 168)
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe
(Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size
apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa)
çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır,
adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize
yardım et." (Bakara Suresi, 250)
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa
çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine
göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen
mü'min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan
önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice
açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa
Suresi, 94)
Yeryüzünde adım
attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size bir
kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir
sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır. (Nisa
Suresi, 101)
Hayvanlardan yük taşıyan
ve (yünlerinden, tüylerinden) döşek yapılanları da (yaratan O'dur).
Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin ve şeytanın adımlarına
uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. (En'am
Suresi, 142)
Ey iman edenler, şeytanın
adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki)
gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer
Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi
olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah,
işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 21)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri
helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte
o, sizin için apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 168)
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe
(Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size
apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa)
çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır,
adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize
yardım et." (Bakara Suresi, 250)
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa
çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine
göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen
mü'min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan
önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice
açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa
Suresi, 94)
Yeryüzünde adım
attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size bir
kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir
sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır. (Nisa
Suresi, 101)
Hayvanlardan yük taşıyan
ve (yünlerinden, tüylerinden) döşek yapılanları da (yaratan O'dur).
Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin ve şeytanın adımlarına
uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. (En'am
Suresi, 142)
Ey iman edenler, şeytanın
adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki)
gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer
Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi
olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah,
işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 21)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Adn' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min
kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve
Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk
ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe
Suresi, 72)
Onlar, Adn cennetlerine
girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından 'salih davranışlarda'
bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan
girip (şöyle derler:) (Ra'd Suresi, 23)
Adn Cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar
akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva
sahiplerini böyle ödüllendirir. (Nahl Suresi, 31)
Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri
onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır
işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde
kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf
Suresi, 31)
Adn cennetleri
(onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına gaybtan
vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir. (Meryem
Suresi, 61)
"İçlerinde ebedi
kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve
işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Taha Suresi, 76)
Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada
altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların
elbiseleri ipek(ten)dir. (Fatır Suresi, 33)
Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır. (Sad
Suresi, 50)
"Rabbimiz, onları Adn
cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve
soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın,
hüküm ve hikmet sahibisin." (Mü'min Suresi, 8)
O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından
ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara
yerleştirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saff
Suresi, 12)
Rableri Katında onların
ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn
cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı
(hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek korku
duyan kimse' içindir. (Beyyine Suresi, 8)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min
kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve
Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk
ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe
Suresi, 72)
Onlar, Adn cennetlerine
girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından 'salih davranışlarda'
bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan
girip (şöyle derler:) (Ra'd Suresi, 23)
Adn Cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar
akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva
sahiplerini böyle ödüllendirir. (Nahl Suresi, 31)
Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri
onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır
işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde
kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf
Suresi, 31)
Adn cennetleri
(onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına gaybtan
vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir. (Meryem
Suresi, 61)
"İçlerinde ebedi
kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve
işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Taha Suresi, 76)
Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada
altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların
elbiseleri ipek(ten)dir. (Fatır Suresi, 33)
Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır. (Sad
Suresi, 50)
"Rabbimiz, onları Adn
cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve
soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın,
hüküm ve hikmet sahibisin." (Mü'min Suresi, 8)
O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından
ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara
yerleştirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saff
Suresi, 12)
Rableri Katında onların
ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn
cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı
(hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek korku
duyan kimse' içindir. (Beyyine Suresi, 8)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Affetmek' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden
başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları
aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan
dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin
gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi
bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim
Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara
Suresi, 286)
İki topluluğun karşı
karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler
dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki,
Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır. (Ali
İmran Suresi, 155)
Umulur ki Allah
bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. (Nisa
Suresi, 99)
Bir hayrı açıklar ya da
gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah,
affedicidir, güç yetirendir. (Nisa Suresi, 149)
Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap
indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi.
Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça göster." Böylece zulümlerinden
dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler
geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları
affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa
Suresi, 153)
Sözleşmelerini bozmaları
nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar,
kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine
hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı
dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet,
aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever. (Maide
Suresi, 13)
Ey iman edenler, size
açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman
sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır,
(kullara) yumuşak olandır. (Maide Suresi, 101)
Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun
olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (Araf Suresi, 199)
Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça
belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin
verdin? (Tevbe Suresi, 43)
İşte
böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir,
sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona
yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. (Hac
Suresi, 60)
Sizden, faziletli ve
varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere
vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın
sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur
Suresi, 22)
Kullarından tevbeyi kabul
eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur. (Şura
Suresi, 25)
Size isabet eden her
musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu
da affeder. (Şura Suresi, 30)
Ya
da kazandıkları dolayısıyla onları yok eder, bir çoğunu da affeder. (Şura
Suresi, 34)
Kötülüğün karşılığı, onun
misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse
(dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O,
zalimleri sevmez. (Şura Suresi, 40)
Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki,
kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini
doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler.
Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır. (Mücadele
Suresi, 2)
Ey iman edenler, gerçek şu
ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer)
düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür
(kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Tegabün Suresi, 14)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden
başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları
aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan
dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin
gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi
bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim
Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara
Suresi, 286)
İki topluluğun karşı
karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler
dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki,
Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır. (Ali
İmran Suresi, 155)
Umulur ki Allah
bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. (Nisa
Suresi, 99)
Bir hayrı açıklar ya da
gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah,
affedicidir, güç yetirendir. (Nisa Suresi, 149)
Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap
indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi.
Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça göster." Böylece zulümlerinden
dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler
geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları
affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa
Suresi, 153)
Sözleşmelerini bozmaları
nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar,
kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine
hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı
dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet,
aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever. (Maide
Suresi, 13)
Ey iman edenler, size
açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman
sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır,
(kullara) yumuşak olandır. (Maide Suresi, 101)
Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun
olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (Araf Suresi, 199)
Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça
belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin
verdin? (Tevbe Suresi, 43)
İşte
böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir,
sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona
yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. (Hac
Suresi, 60)
Sizden, faziletli ve
varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere
vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın
sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur
Suresi, 22)
Kullarından tevbeyi kabul
eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur. (Şura
Suresi, 25)
Size isabet eden her
musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu
da affeder. (Şura Suresi, 30)
Ya
da kazandıkları dolayısıyla onları yok eder, bir çoğunu da affeder. (Şura
Suresi, 34)
Kötülüğün karşılığı, onun
misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse
(dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O,
zalimleri sevmez. (Şura Suresi, 40)
Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki,
kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini
doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler.
Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır. (Mücadele
Suresi, 2)
Ey iman edenler, gerçek şu
ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer)
düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür
(kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Tegabün Suresi, 14)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ağaç' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin
cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin;
ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara
Suresi, 35)
O, gökten su indirendir.
Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan
birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının
tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve
benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.)
Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin.
Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (En'am
Suresi, 99)
Ve ey Adem, sen ve eşin
cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. (Araf Suresi, 19)
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin
yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
"Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek
olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (Araf
Suresi, 20)
Böylece onları aldatarak
düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi
ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman)
Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve
şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş
miydim?" (Araf Suresi, 22)
Görmedin
mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç
gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. (İbrahim Suresi,
24)
Kötü (murdar) söz ise, kötü bir
ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde
durma, tutunma imkanı) kalmamıştır. (İbrahim Suresi, 26)
Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan,
ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. (Nahl
Suresi, 10)
Rabbin bal arısına
vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine
evler edin. (Nahl Suresi, 68)
Hani
Biz sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik.
Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur'an'da
lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük
bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor. (İsra Suresi, 60)
Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla
davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha
başka yararlar da var." (Taha Suresi, 18)
Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana
sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha
Suresi, 120)
Görmedin mi ki,
gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar,
ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler.
Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık
onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. (Hac
Suresi, 18)
Ve (daha çok) Tur-i
Sina'da çıkan bir ağaç (türü de yarattık); o yağlı ve yiyenlere bir
katık olarak bitmekte (ürün vermekte)dir. (Mü'minun Suresi, 20)
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun
misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça
içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya
da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki)
neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne
nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah
insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir. (Nur
Suresi, 35)
(Onlar mı) Yoksa, gökleri
ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül
alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün
değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır, onlar sapıklıkta
devam eden bir kavimdir. (Neml Suresi, 60)
Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ
yanında olan bir ağaçtan: "Ey Musa, Alemlerin Rabbi olan Allah Benim;"
diye seslenildi. (Kasas Suresi, 30)
Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de
-onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de
Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 27)
Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara
Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı
ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye
dönüştürdük. (Sebe Suresi, 16)
Ki
O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. (Yasin
Suresi, 80)
Nasıl, böyle bir
konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? (Saffat
Suresi, 62)
Ve üzerine, sık-geniş
yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik. (Saffat
Suresi, 146)
Doğrusu, o zakkum ağacı; (Duhan
Suresi, 43)
Andolsun, Allah, sana o
ağacın altında biat ederlerken mü'minlerden razı olmuştur, kalplerinde
olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmiştir
ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir. (Fetih
Suresi, 18)
Ve birbiri üstüne dizilmiş
tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 10)
Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler. (Rahman
Suresi, 6)
Üstüste dizili meyveleri
sarkmış muz ağaçları, (Vakıa Suresi, 29)
Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz. (Vakıa
Suresi, 52)
Onun ağacını sizler mi
inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz? (Vakıa
Suresi, 72)
Hurma ağaçlarından her
neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu)
Allah'ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir. (Haşr
Suresi, 5)
Boyları birbiriyle yarışan
ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler. (Abese Suresi, 30)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin
cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin;
ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara
Suresi, 35)
O, gökten su indirendir.
Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan
birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının
tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve
benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.)
Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin.
Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (En'am
Suresi, 99)
Ve ey Adem, sen ve eşin
cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. (Araf Suresi, 19)
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin
yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
"Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek
olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (Araf
Suresi, 20)
Böylece onları aldatarak
düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi
ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman)
Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve
şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş
miydim?" (Araf Suresi, 22)
Görmedin
mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç
gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. (İbrahim Suresi,
24)
Kötü (murdar) söz ise, kötü bir
ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde
durma, tutunma imkanı) kalmamıştır. (İbrahim Suresi, 26)
Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan,
ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. (Nahl
Suresi, 10)
Rabbin bal arısına
vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine
evler edin. (Nahl Suresi, 68)
Hani
Biz sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik.
Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur'an'da
lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük
bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor. (İsra Suresi, 60)
Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla
davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha
başka yararlar da var." (Taha Suresi, 18)
Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana
sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha
Suresi, 120)
Görmedin mi ki,
gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar,
ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler.
Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık
onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. (Hac
Suresi, 18)
Ve (daha çok) Tur-i
Sina'da çıkan bir ağaç (türü de yarattık); o yağlı ve yiyenlere bir
katık olarak bitmekte (ürün vermekte)dir. (Mü'minun Suresi, 20)
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun
misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça
içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya
da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki)
neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne
nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah
insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir. (Nur
Suresi, 35)
(Onlar mı) Yoksa, gökleri
ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül
alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün
değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır, onlar sapıklıkta
devam eden bir kavimdir. (Neml Suresi, 60)
Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ
yanında olan bir ağaçtan: "Ey Musa, Alemlerin Rabbi olan Allah Benim;"
diye seslenildi. (Kasas Suresi, 30)
Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de
-onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de
Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 27)
Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara
Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı
ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye
dönüştürdük. (Sebe Suresi, 16)
Ki
O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. (Yasin
Suresi, 80)
Nasıl, böyle bir
konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? (Saffat
Suresi, 62)
Ve üzerine, sık-geniş
yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik. (Saffat
Suresi, 146)
Doğrusu, o zakkum ağacı; (Duhan
Suresi, 43)
Andolsun, Allah, sana o
ağacın altında biat ederlerken mü'minlerden razı olmuştur, kalplerinde
olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmiştir
ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir. (Fetih
Suresi, 18)
Ve birbiri üstüne dizilmiş
tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 10)
Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler. (Rahman
Suresi, 6)
Üstüste dizili meyveleri
sarkmış muz ağaçları, (Vakıa Suresi, 29)
Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz. (Vakıa
Suresi, 52)
Onun ağacını sizler mi
inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz? (Vakıa
Suresi, 72)
Hurma ağaçlarından her
neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu)
Allah'ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir. (Haşr
Suresi, 5)
Boyları birbiriyle yarışan
ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler. (Abese Suresi, 30)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ağaç Kurdu' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar
verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç
kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça
ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine
aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı. (Sebe Suresi, 14)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar
verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç
kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça
ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine
aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı. (Sebe Suresi, 14)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ağıl' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık
gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi
oluverdiler. (Kamer Suresi, 31)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık
gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi
oluverdiler. (Kamer Suresi, 31)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ağlamak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az
gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Akşam üstü babalarına ağlar vaziyette geldiler. (Yusuf
Suresi, 16)
Çeneleri üstüne kapanıp
ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor.
(İsra Suresi, 109)
İşte
bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in
soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim
ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve
seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ın ayetleri
okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. (Meryem Suresi, 58)
Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (ın
azabı) ertelenmedi. (Duhan Suresi, 29)
Doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur. (Necm
Suresi, 43)
(Alayla) Gülüyorsunuz ve
ağlamıyorsunuz. (Necm Suresi, 60)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az
gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Akşam üstü babalarına ağlar vaziyette geldiler. (Yusuf
Suresi, 16)
Çeneleri üstüne kapanıp
ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor.
(İsra Suresi, 109)
İşte
bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in
soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim
ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve
seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ın ayetleri
okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. (Meryem Suresi, 58)
Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (ın
azabı) ertelenmedi. (Duhan Suresi, 29)
Doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur. (Necm
Suresi, 43)
(Alayla) Gülüyorsunuz ve
ağlamıyorsunuz. (Necm Suresi, 60)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ahali' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh,
Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir
olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller
getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar
kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Tevbe Suresi, 70)
Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz,
onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan
bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi
gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece
veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş
gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir
topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus
Suresi, 24)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh,
Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir
olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller
getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar
kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Tevbe Suresi, 70)
Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz,
onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan
bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi
gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece
veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş
gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir
topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus
Suresi, 24)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Ahid-Anlaşma' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin
olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle
birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk
çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. (Bakara Suresi, 27)
Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi
hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve
yalnızca Benden korkun. (Bakara Suresi, 40)
Sizden misak almış ve Tur u üstünüze yükseltmiştik (ve
demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı
(hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız." (Bakara Suresi,
63)
Dediler ki: "Sayılı günlerin
dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid
mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı
bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" (Bakara Suresi, 80)
Hani İsrailoğulları ndan, "Allah'tan başkasına kulluk
etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle
davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı
verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve
(hala) yüz çeviriyorsunuz. (Bakara Suresi, 83)
Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi
yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu
onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz. (Bakara
Suresi, 84)
Hani sizden misak almış ve
Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı
sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş
kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine
sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey
emrediyor?" (Bakara Suresi, 93)
Ne
zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı?
Hayır, onların çoğu iman etmezler. (Bakara Suresi, 100)
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti.
O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah
İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya
soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler Benim ahdime erişemez"
dedi. (Bakara Suresi, 124)
Hani
Evi (Ka'be yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık.
"İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi,
tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için
temizleyin" diye ahid verdik. (Bakara Suresi, 125)
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik
değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve
peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara,
yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere
(özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve
ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve
savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır).
İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara
Suresi, 177)
Hayır; kim ahdine vefa
eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever. (Ali
İmran Suresi, 76)
Allah'ın ahdini ve
yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için
ahirette hiçbir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz,
onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.
(Ali İmran Suresi, 77)
Hani
Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size
kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir
elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda
bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü
aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben
de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti. (Ali İmran
Suresi, 81)
Hani kitap verilenlerden:
"Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye
kesin söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık
az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür. (Ali
İmran Suresi, 187)
Onu nasıl alırsınız
ki, birbirinize katılmış (birleşerek içli-dışlı olmuş)tınız. Onlar
sizden kesin bir güvence (kuvvetli bir ahid) de almışlardı. (Nisa
Suresi, 21)
Ancak sizinle aralarında
andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi
kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size
gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır,
böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir),
sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah,
sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır. (Nisa Suresi,
90)
Ey iman edenler, akitleri yerine
getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar
dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah,
dilediği hükmü verir. (Maide Suresi, 1)
Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: "İşittik ve itaat
ettik" dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın.
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı
bilendir. (Maide Suresi, 7)
Andolsun,
Allah İsrailoğulları'ndan kesin söz (misak) almıştı. Onlardan on iki
güvenilir- gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: "Gerçekten Ben
sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır,
onları savunup-desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz,
şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından
ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse,
cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır." (Maide Suresi, 12)
Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik
ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden
saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay
almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet
görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah,
iyilik yapanları sever. (Maide Suresi, 13)
Ve: "Biz Hıristiyanlarız" diyenlerden kesin söz
(misak) almıştık. Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden
(yararlanıp) pay almayı unuttular. Böylece Biz de, kıyamete kadar
aralarında kin ve düşmanlık saldık. Allah, yapageldikleri şeyi onlara
haber verecektir. (Maide Suresi, 14)
Andolsun, Biz İsrailoğullarından kesin söz almış
(misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin
hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar,
bir bölümünü de öldürdüler. (Maide Suresi, 70)
"Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o
en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak
yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz.
Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa adil olun. Allah'ın ahdine vefa
gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt
alıp-düşünürsünüz." (En'am Suresi, 152)
Onların çoğunda 'verdikleri söze bağlılık' görmedik,
ama onların çoğunu fasıklar (yoldan çıkanlar) olarak gördük. (Araf
Suresi, 102)
Başlarına iğrenç bir azap
çökünce, dediler ki: "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim
için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun
sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz. (Araf
Suresi, 134)
Onların ardından
yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar)
Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında
bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da
alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi
söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı
okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala
akıl erdirmeyecek misiniz? (Araf Suresi, 169)
Bunlar, içlerinden antlaşma yaptığın kimselerdir ki,
sonra her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar sakınmazlar. (Enfal
Suresi, 56)
Gerçek şu ki, iman
edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte
birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler,
onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz
yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde
bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir
topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Enfal
Suresi, 72)
Mescid-i Haram yanında
kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve
Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı
olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı
doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever. (Tevbe
Suresi, 7)
Onlardan kimi de:
"Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz
ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir. (Tevbe
Suresi, 75)
Hiç şüphesiz Allah,
mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere-
canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar,
öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun
üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa
gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı
sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe
Suresi, 111)
Onlar Allah'ın ahdini
yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. (Ra'd
Suresi, 20)
Allah'a verdikleri sözü,
onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah'ın ulaştırılmasını
emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar;
işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir. (Ra'd
Suresi, 25)
Ahidleştiğiniz zaman,
Allah'ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın;
çünkü Allah'ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah,
yaptıklarınızı bilir. (Nahl Suresi, 91)
Allah'ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın.
Eğer bilirseniz, Allah Katında olan sizin için daha hayırlıdır. (Nahl
Suresi, 95)
Erginlik çağına erişinceye
kadar, -o da en güzel bir tarz olması- dışında yetimin malına
yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur. (İsra
Suresi, 34)
O, gayba mı tanık oldu,
yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı? (Meryem
Suresi, 78)
Rahmanın Katında ahid
almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır. (Meryem
Suresi, 87)
Andolsun, Biz bundan önce
Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık
bulmadık. (Taha Suresi, 115)
(Yine)
Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir. (Mü'minun
Suresi, 8)
Mü'minlerden öyle
erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler;
böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar
hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. (Ahzab
Suresi, 23)
Ve onlar dediler ki: "Ey
büyücü, sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua
et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." (Zuhruf Suresi, 49)
Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat
etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim
ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de
Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir
verecektir. (Fetih Suresi, 10)
(Bir
de) Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyyen)
riayet edenlerdir. (Mearic Suresi, 32)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adıyla
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin
olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle
birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk
çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. (Bakara Suresi, 27)
Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi
hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve
yalnızca Benden korkun. (Bakara Suresi, 40)
Sizden misak almış ve Tur u üstünüze yükseltmiştik (ve
demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı
(hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız." (Bakara Suresi,
63)
Dediler ki: "Sayılı günlerin
dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid
mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı
bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" (Bakara Suresi, 80)
Hani İsrailoğulları ndan, "Allah'tan başkasına kulluk
etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle
davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı
verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve
(hala) yüz çeviriyorsunuz. (Bakara Suresi, 83)
Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi
yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu
onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz. (Bakara
Suresi, 84)
Hani sizden misak almış ve
Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı
sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş
kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine
sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey
emrediyor?" (Bakara Suresi, 93)
Ne
zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı?
Hayır, onların çoğu iman etmezler. (Bakara Suresi, 100)
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti.
O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah
İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya
soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler Benim ahdime erişemez"
dedi. (Bakara Suresi, 124)
Hani
Evi (Ka'be yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık.
"İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi,
tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için
temizleyin" diye ahid verdik. (Bakara Suresi, 125)
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik
değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve
peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara,
yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere
(özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve
ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve
savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır).
İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara
Suresi, 177)
Hayır; kim ahdine vefa
eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever. (Ali
İmran Suresi, 76)
Allah'ın ahdini ve
yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için
ahirette hiçbir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz,
onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.
(Ali İmran Suresi, 77)
Hani
Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size
kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir
elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda
bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü
aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben
de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti. (Ali İmran
Suresi, 81)
Hani kitap verilenlerden:
"Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye
kesin söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık
az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür. (Ali
İmran Suresi, 187)
Onu nasıl alırsınız
ki, birbirinize katılmış (birleşerek içli-dışlı olmuş)tınız. Onlar
sizden kesin bir güvence (kuvvetli bir ahid) de almışlardı. (Nisa
Suresi, 21)
Ancak sizinle aralarında
andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi
kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size
gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır,
böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir),
sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah,
sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır. (Nisa Suresi,
90)
Ey iman edenler, akitleri yerine
getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar
dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah,
dilediği hükmü verir. (Maide Suresi, 1)
Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: "İşittik ve itaat
ettik" dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın.
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı
bilendir. (Maide Suresi, 7)
Andolsun,
Allah İsrailoğulları'ndan kesin söz (misak) almıştı. Onlardan on iki
güvenilir- gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: "Gerçekten Ben
sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır,
onları savunup-desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz,
şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından
ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse,
cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır." (Maide Suresi, 12)
Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik
ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden
saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay
almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet
görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah,
iyilik yapanları sever. (Maide Suresi, 13)
Ve: "Biz Hıristiyanlarız" diyenlerden kesin söz
(misak) almıştık. Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden
(yararlanıp) pay almayı unuttular. Böylece Biz de, kıyamete kadar
aralarında kin ve düşmanlık saldık. Allah, yapageldikleri şeyi onlara
haber verecektir. (Maide Suresi, 14)
Andolsun, Biz İsrailoğullarından kesin söz almış
(misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin
hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar,
bir bölümünü de öldürdüler. (Maide Suresi, 70)
"Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o
en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak
yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz.
Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa adil olun. Allah'ın ahdine vefa
gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt
alıp-düşünürsünüz." (En'am Suresi, 152)
Onların çoğunda 'verdikleri söze bağlılık' görmedik,
ama onların çoğunu fasıklar (yoldan çıkanlar) olarak gördük. (Araf
Suresi, 102)
Başlarına iğrenç bir azap
çökünce, dediler ki: "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim
için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun
sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz. (Araf
Suresi, 134)
Onların ardından
yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar)
Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında
bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da
alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi
söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı
okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala
akıl erdirmeyecek misiniz? (Araf Suresi, 169)
Bunlar, içlerinden antlaşma yaptığın kimselerdir ki,
sonra her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar sakınmazlar. (Enfal
Suresi, 56)
Gerçek şu ki, iman
edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte
birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler,
onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz
yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde
bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir
topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Enfal
Suresi, 72)
Mescid-i Haram yanında
kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve
Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı
olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı
doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever. (Tevbe
Suresi, 7)
Onlardan kimi de:
"Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz
ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir. (Tevbe
Suresi, 75)
Hiç şüphesiz Allah,
mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere-
canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar,
öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun
üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa
gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı
sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe
Suresi, 111)
Onlar Allah'ın ahdini
yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. (Ra'd
Suresi, 20)
Allah'a verdikleri sözü,
onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah'ın ulaştırılmasını
emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar;
işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir. (Ra'd
Suresi, 25)
Ahidleştiğiniz zaman,
Allah'ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın;
çünkü Allah'ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah,
yaptıklarınızı bilir. (Nahl Suresi, 91)
Allah'ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın.
Eğer bilirseniz, Allah Katında olan sizin için daha hayırlıdır. (Nahl
Suresi, 95)
Erginlik çağına erişinceye
kadar, -o da en güzel bir tarz olması- dışında yetimin malına
yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur. (İsra
Suresi, 34)
O, gayba mı tanık oldu,
yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı? (Meryem
Suresi, 78)
Rahmanın Katında ahid
almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır. (Meryem
Suresi, 87)
Andolsun, Biz bundan önce
Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık
bulmadık. (Taha Suresi, 115)
(Yine)
Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir. (Mü'minun
Suresi, 8)
Mü'minlerden öyle
erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler;
böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar
hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. (Ahzab
Suresi, 23)
Ve onlar dediler ki: "Ey
büyücü, sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua
et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." (Zuhruf Suresi, 49)
Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat
etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim
ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de
Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir
verecektir. (Fetih Suresi, 10)
(Bir
de) Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyyen)
riayet edenlerdir. (Mearic Suresi, 32)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
1 sayfadaki 4 sayfası • 1, 2, 3, 4
Similar topics
» "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 4 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN