Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 10 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 10 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
"B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 2 sayfası
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
"B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
"B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Babil' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ve
onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların
anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar
etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a
indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz,
sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat
onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla
Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen
kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı.
Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını
bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir
bilselerdi. (Bakara Suresi, 102)
''Babil' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ve
onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların
anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar
etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a
indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz,
sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat
onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla
Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen
kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı.
Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını
bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir
bilselerdi. (Bakara Suresi, 102)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bağırsak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Yahudi
olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve
koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe
karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve
hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz
şüphesiz doğru olanlarız. (En'am Suresi, 146)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Yahudi
olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve
koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe
karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve
hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz
şüphesiz doğru olanlarız. (En'am Suresi, 146)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bağışlamak (Affetmek)' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık. (Bakara Suresi, 52)
Ve
hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol
bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz
bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik
yapanların (ecirlerini) arttıracağız." (Bakara Suresi, 58)
Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 157)
Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman dır, Rahim dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara Suresi, 163)
O,
size ölüyü (leşi)-kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş
olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak
muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek
oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 173)
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! (Bakara Suresi, 175)
Ey
iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı).
Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin
(hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi)
tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona
(maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu,
Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra
tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. (Bakara Suresi, 178)
Bunun
yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da
günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını
bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 182)
Oruç
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin
örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin,
nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve
sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için
yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten
ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.
Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza)
yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın.
İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar. (Bakara Suresi, 187)
Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. (Bakara Suresi, 192)
Sonra
insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan
bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 199)
Şüphesiz
iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte
onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 218)
Allah
sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız
sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından
dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 225)
Kadınlarından
uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu
süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 226)
(İddeti
bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya
da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca
yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı
bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice
vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya
kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni
bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah
bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 235)
Güzel
bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha
hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 263)
Şeytan,
sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah
ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah
(rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268)
Sadakaları
açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin
için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah,
yaptıklarınızdan haberi olandır. (Bakara Suresi, 271)
Göklerde
ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da,
gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini
bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 284)
Elçi,
kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a,
meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında
hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz
bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler. (Bakara Suresi, 285)
Allah,
hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin)
Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz,
unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma.
Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet.
Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna
karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)
Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; (Ali İmran Suresi, 16)
Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. (Ali İmran Suresi, 17)
De
ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Ali İmran Suresi, 31)
Ancak bundan sonra tevbe edenler, 'salih olarak davrananlar' başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (Ali İmran Suresi, 89)
Göklerde
ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi
dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Ali İmran Suresi, 129)
Onlar,
bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve
insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik
yapanları sever. (Ali İmran Suresi, 134)
Ve
'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri
zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma
isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar
yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Ali İmran Suresi, 135)
İşte
bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları,
altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel
bir karşılık (ecir var). (Ali İmran Suresi, 136)
Onların
söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı
bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler
topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. (Ali İmran Suresi, 147)
Andolsun,
Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O'nun izniyle onları
kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten
sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında
çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra
(Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı.
Allah mü'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır. (Ali İmran Suresi, 152)
İki
topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri,
kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak
istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah,
bağışlayandır, yumuşak olandır. (Ali İmran Suresi, 155)
Andolsun,
eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir
bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha
hayırlıdır. (Ali İmran Suresi, 157)
Allah'tan
bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı
yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları
bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et.
Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül
edenleri sever. (Ali İmran Suresi, 159)
"Rabbimiz,
biz: "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı
işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla,
kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür." (Ali İmran Suresi, 193)
Sizlere
anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz,
erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt)
anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve
kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz
altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir
sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız
kardeşi biraraya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak
(cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Nisa Suresi, 23)
İçinizden
özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ
ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin
imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli
ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın.
Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde
verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar
üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan
endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır.
Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 25)
Ey
iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de
-yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer
hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet
yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu
durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve
ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 43)
Gerçekten,
Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı
ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir
günahla iftira etmiş olur. (Nisa Suresi, 48)
Biz
elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat
edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine
zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve
elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul
eden, esirgeyen olarak bulurlardı. (Nisa Suresi, 64)
(Onlara) Kendinden dereceler, bağışlanma ve rahmet (vermiştir.) Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 96)
Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. (Nisa Suresi, 99)
Allah
yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik
(ve bolluk) da. Allah'a ve Resûlü ne hicret etmek üzere evinden çıkan,
sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür.
Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir. (Nisa Suresi, 100)
Ve Allah'tan bağışlanma dile. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 106)
Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa Suresi, 110)
Hiç
şüphesiz, Allah, Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında
kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa
elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (Nisa Suresi, 116)
Kadınlar
arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç
yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi)
gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve
sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 129)
Gerçek
şu, iman edip sonra inkara sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkara
sapanlar sonra da inkarları artanlar Allah onları bağışlayacak
değildir, onları doğru yola da iletecek değildir. (Nisa Suresi, 137)
Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir. (Nisa Suresi, 149)
Allah'a
ve Resûlü ne inananlar ve onlardan hiçbiri arasında ayrım yapmayanlar,
işte onlara ecirleri verilecektir. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 152)
Gerçek şu ki, inkar edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir. (Nisa Suresi, 168)
Ölü
eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş,
vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan
tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,-
dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.)
Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut
kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi
tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir
açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim
göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.)
Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 3)
Allah, iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır. (Maide Suresi, 9)
Yahudi
ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De
ki: "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor? Hayır,
siz O'nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar,
dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin
tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır." (Maide Suresi, 18)
Ancak, sizin onlara güç yetirmenizden önce tevbe edenler başka. Bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 34)
Ancak
kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse,
şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Maide Suresi, 39)
Göklerin
ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse
azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir. (Maide Suresi, 40)
Yine de Allah'a tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 74)
Ey
iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı
olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir
benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden
adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun
dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin
vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim
tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç
sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Bilin ki, Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 98)
Ey
iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an
indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah
bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır. (Maide Suresi, 101)
Eğer
onları azaplandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları
bağışlarsan, şüphesiz Aziz olan, hakim olan Sensin Sen." (Maide Suresi, 118)
Bizim
ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: "Selam
olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir
cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah
ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir." (En'am Suresi, 54)
De
ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler)
için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da
Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir
şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa,
-saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla-(bu sayılanlardan ölmeyecek kadar
yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir. (En'am Suresi, 145)
O
sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek
için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Şüphesiz senin
Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır,
esirgeyendir. (En'am Suresi, 165)
Dediler
ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve
esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız." (Araf Suresi, 23)
Ne
zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri
arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını
görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin
olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler. (Araf Suresi, 149)
(Musa
yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine
kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın." (Araf Suresi, 151)
Kötülük
işleyip bunun ardından tevbe edenler ve iman edenler; hiç şüphesiz
Rabbin, bundan (tevbeden) sonra elbette bağışlayandır, esirgeyendir. (Araf Suresi, 153)
Musa,
belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı.
Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer
dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi)
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O
da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır,
dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi
bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (Araf Suresi, 155)
Onlara:
"Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden yeyin, 'dileğimiz
bağışlanmadır' deyin ve kapısından secde ederek girin, (Biz de)
hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanların (armağanlarını)
artıracağız" denildiğinde, (Araf Suresi, 161)
İşte
o zaman Rabbin, onlara en kötü azabı yapacak kimse(leri) kıyamet gününe
kadar üzerlerine mutlaka göndereceğini bildirdi. Şüphesiz, Rabbin (ceza
ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Araf Suresi, 167)
Onların
ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti.
(Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında
bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da
alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi
söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı
okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala
akıl erdirmeyecek misiniz? (Araf Suresi, 169)
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri Katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi, 4)
Ey
iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan
ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi
bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Oysa
sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azaplandıracak değildir.
Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azaplandıracak
değildir. (Enfal Suresi, 33)
O
inkar edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse geçmişte (yaptıkları) şeyler
bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa, önceki (toplumlara
uygulanan) sünnet, muhakkak (onların başından da) geçmiş olacaktır. (Enfal Suresi, 38)
Artık
ganimet olarak elde ettiklerinizden helal ve temiz olarak yiyin ve
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Enfal Suresi, 69)
Ey
peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah, sizin
kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) size sizden alınandan
daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir." (Enfal Suresi, 70)
İman
edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret
edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü'min olanlar
bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi, 74)
Haram
aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri
bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün
geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı
verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 5)
Bunun ardından Allah, dilediği kimseden tevbesini kabul eder. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 27)
Özür
belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkara saptınız. Sizden bir
topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar
olmaları nedeniyle azaplandıracağız. (Tevbe Suresi, 66)
Sen,
onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş
kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu,
gerçekten onların Allah'a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri
dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 80)
Allah'a
ve elçisine karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları
sürece, güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey
bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin aleyhinde
de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 91)
Bedevilerden
öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve
infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve
bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten
onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine
sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)
Diğerleri
günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle
karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz
Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 102)
Kendilerine
onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan
sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri
peygambere ve iman edenlere yaraşmaz. (Tevbe Suresi, 113)
İbrahim'in
babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir söz
dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu
açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak
huyluydu. (Tevbe Suresi, 114)
(Savaştan)
Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine
rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar
(sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir
sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların
tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul
edendir, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 118)
Allah
sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak
yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek
de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107)
Ve
Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı
konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her
ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten
Ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım. (Hud Suresi, 3)
Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır. (Hud Suresi, 11)
Dedi
ki: "Ona binin. Onun yüzmesi de, demir atması (durması) da Allah'ın
adıyladır. Şüphesiz, benim Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir." (Hud Suresi, 41)
Dedi
ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve
eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan
olurum." (Hud Suresi, 47)
Ey
kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Üstünüze
gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç
katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin." (Hud Suresi, 52)
Semud
(halkına da) kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim,
Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. O sizi yerden
(topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan
bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın
olandır, (duaları) kabul edendir." (Hud Suresi, 61)
"Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, sevendir." (Hud Suresi, 90)
Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır. (Hud Suresi, 99)
"Yusuf, sen bundan yüz çevir. Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkarlardan oldun." (Yusuf Suresi, 29)
"(Yine
de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin
kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz,
benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." (Yusuf Suresi, 53)
Böylece
onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: "Ey Vezir, bize
ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile
geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir
bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını
verir." (Yusuf Suresi, 88)
Dedi ki: "Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir." (Yusuf Suresi, 92)
(Çocukları da:) "Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik" dediler. (Yusuf Suresi, 97)
"İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir" dedi. (Yusuf Suresi, 98)
Onlar,
iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce
nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine
karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin,
cezası çok şiddetli olandır. (Ra'd Suresi, 6)
Resulleri
dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri
yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi
adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim
benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi,
babalarımızın taptıklarından çevirip-engellemek istiyorsunuz, öyleyse
bize apaçık bir delil getirin." (İbrahim Suresi, 10)
"Rabbim,
gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle
kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim bana isyan ederse elbette Sen,
bağışlayansın, esirgeyensin." (İbrahim Suresi, 36)
"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla" (İbrahim Suresi, 41)
Haber ver kullarıma; şüphesiz Ben, Ben bağışlayanım, esirgeyenim. (Hicr Suresi, 49)
Eğer
Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme
yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Nahl Suresi, 18)
Sonra
gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin,
ardından cihad edip, sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin
Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 110)
O,
size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş
olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve
sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Nahl Suresi, 115)
Sonra
gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından
tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra
bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 119)
Rabbiniz,
sizin içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O
da, (Kendisi'ne) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır. (İsra Suresi, 25)
Yedi
gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih
etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini
kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)
Kendilerine
hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma
dilemelerinden alıkoyan şey, ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine
de gelmesi veya azabın onları karşılarcasına gelmesi(ni beklemeleri)dir.
(Kehf Suresi, 55)
Senin Rabbin
rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları
(azapla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce)
çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun
dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. (Kehf Suresi, 58)
(İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi. (Meryem Suresi, 47)
"Gerçekten
biz Rabbimiz'e iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi
kendisine karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah,
daha hayırlıdır ve daha süreklidir." (Taha Suresi, 73)
Gerçekten Ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım. (Taha Suresi, 82)
Buna göre, iman edip salih amellerde bulunanlar, onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır. (Hac Suresi, 50)
İşte
böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir,
sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona
yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. (Hac Suresi, 60)
"Çünkü
gerçekten Benim kullarımdan bir grup: Rabbimiz, iman ettik, Sen artık
bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en
hayırlısısın, derlerdi de," (Mü'minun Suresi, 109)
Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (Mü'minun Suresi, 118)
Ancak bundan sonra tevbe eden ve salihçe davrananlar hariç. Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 5)
Sizden,
faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda
hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve
hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)
Kötü
kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler, kötü kadınlara; iyi ve temiz
erkekler, iyi ve temiz kadınlara (yaraşır). Bunlar, onların demekte
olduklarından uzaktırlar. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün)
bir rızık vardır. (Nur Suresi, 26)
Nikah
(imkanı) bulamayanlar, Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye
kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve
cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız-
mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya
hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak
istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa)
zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah
(onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 33)
Mü'minler
o kimselerdir ki, Allah'a ve Resûlü ne iman edenler, onunla birlikte
toplu(mu ilgilendiren) bir iş üzerinde iken, ondan izin alıncaya kadar
bırakıp-gitmeyenlerdir. Gerçekten, senden izin alanlar, işte onlar
Allah'a ve elçisine iman edenlerdir. Böylelikle, senden kendi bazı
işleri için izin istedikleri zaman, dilediklerine izin ver ve onlar için
Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Nur Suresi, 62)
De ki: "Onu, göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Furkan Suresi, 6)
Ancak
tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte
onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir. (Furkan Suresi, 70)
"Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." (Şuara Suresi, 51)
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" (Şuara Suresi, 82)
"Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır." (Şuara Suresi, 86)
"Ancak zulmeden başka; sonra kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse, artık şüphesiz Ben, bağışlayanım, esirgeyenim." (Neml Suresi, 11)
Dedi
ki: "Ey kavmim, neden iyilikten önce kötülük konusunda acele
davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki
esirgenirsiniz." (Neml Suresi, 46)
Dedi
ki: "Rabbim, gerçekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni
bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Kasas Suresi, 16)
Onları
(evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah
Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde
sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise,
sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt
gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 5)
Çünkü
Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı
mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe
(nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 24)
Şüphesiz,
Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min
kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a)
itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar,
sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan
erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler
ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar,
ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı
çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte)
bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)
Ey
Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin
eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden
sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden
amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin
kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve
peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler
için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal
kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri)
konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size
bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 50)
Ey
Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış
elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların
(özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan
budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 59)
Ki
O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim
Allah'a ve elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla
kurtulmuştur. (Ahzab Suresi, 71)
Şundan
ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve
müşrik kadınları azaplandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların
tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 73)
Yerin içine gireni, ondan çıkanı; gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır. (Sebe Suresi, 2)
Andolsun,
Sebe' (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan
ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin rızkından
yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz
var)." (Sebe Suresi, 15)
O
inkar edenler; onlar için şiddetli bir azap vardır. İman edip salih
amellerde bulunanlar ise; onlar için de bir bağışlanma ve büyük bir ecir
vardır. (Fatır Suresi, 7)
İnsanlardan,
hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır.
Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri
titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır,
bağışlayandır. (Fatır Suresi, 28)
Çünkü
(Allah,) ecirlerini noksansız olarak öder ve Kendi fazlından onlara
artırır. Şüphesiz O, bağışlayandır, şükrü kabul edendir. (Fatır Suresi, 30)
Derler
ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun; şüphesiz
Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi, 34)
Şüphesiz
Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında)
tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra
artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 41)
Sen
ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı)
içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir
bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele. (Yasin Suresi, 11)
"Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını." (Yasin Suresi, 27)
"Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır." (Sad Suresi, 66)
Gökleri
ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor,
gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi.
Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin
olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O'dur. (Zümer Suresi, 5)
(Benden
onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran
kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün
günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53)
Günahı
bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf
sahibi (Allah'tan). O'ndan başka İlah yoktur. Dönüş O'nadır. (Mü'min Suresi, 3)
"Siz
beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri
O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan,
bağışlayan (Allah')a çağırıyorum. (Mü'min Suresi, 42)
"İmkanı
yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada
da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı
yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah'adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar
ateşin halkıdırlar." (Mü'min Suresi, 43)
"Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan bir ağırlanma olarak." (Fussilet Suresi, 32)
Gökler,
neredeyse üstlerinden çatlayıp-parçalanacaklar; melekler de Rablerini
hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz
olsun; gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O'dur. (Şura Suresi, 5)
İşte
Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde
vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden
hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği
artırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını
verendir. (Şura Suresi, 23)
(Bunlar,) Büyük günahlardan ve çirkin -utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar, (Şura Suresi, 37)
Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir. (Şura Suresi, 43)
İman
edenlere de ki: "(Allah'ın) Onları kazandıklarıyla cezalandırması için,
Allah'ın günlerini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar." (Casiye Suresi, 14)
Yoksa:
"Kendisi onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben uydurdumsa, bu
durumda siz, Allah'tan bana (gelecek) hiçbir şeye malik (engel)
olamazsınız. Sizin kendisi (Kur'an) hakkında, ne taşkınlıklar
yaptığınızı O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O
yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Ahkaf Suresi, 8)
"Ey
kavmimiz, Allah'a davet edene icabet edin ve O na iman edin;
günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun."
(Ahkaf Suresi, 31)
Öyle ki
Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki
nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. (Fetih Suresi, 2)
Göklerin
ve yerin mülkü Allah'ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini
azaplandırır. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Fetih Suresi, 14)
Eğer
gerçekten, yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde
(bu,) kendileri için daha hayırlı olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok
esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 5)
Bedeviler,
dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam
(Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş
değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü ne itaat ederseniz, O, sizin
amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir." (Hucurat Suresi, 14)
Ey
iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin,
size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle
yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Hadid Suresi, 28)
Sizden
kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların
anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır.
Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok
affeden, çok bağışlayandır. (Mücadele Suresi, 2)
Ey
iman edenler, Peygambere gizli bir şey arzedeceğiniz zaman, gizli
konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha
temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mücadele Suresi, 12)
Bir
de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce
iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere
karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok
esirgeyicisin." (Haşr Suresi, 10)
İbrahim
ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi
kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik.
Sizinle aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir
düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana
bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı
senin için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey Rabbimiz, biz Sana tevekkül
ettik ve 'içten Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır." (Mümtehine Suresi, 4)
"Rabbimiz,
bizi inkar edenler için fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla
Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine Suresi, 5)
Belki
Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık besledikleriniz
arasında bir sevgi-bağı kılar. Allah, güç yetirendir. Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 7)
Ey
Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak,
hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve
ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir
çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş)
konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri
zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret
iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 12)
O
da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan
cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte
'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saff Suresi, 12)
Onlara:
"Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin,"
denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük
taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün. (Münafikun Suresi, 5)
Ey
iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir
kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine
de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız,
artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tegabün Suresi, 14)
Eğer
Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat
arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan
eden), Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir). (Tegabün Suresi, 17)
Ey
Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal
kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah, çok bağışlayandır, çok
esirgeyendir. (Tahrim Suresi, 1)
Ey
iman edenler, Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir
ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan
cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman
edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında
koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla.
Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin." (Tahrim Suresi, 8)
O,
amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel)
olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü
olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)
Gerçek
şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri
titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve
büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)
"Ki
günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar
ertelesin. Elbette Allah'ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir
bilmiş olsaydınız." (Nuh Suresi, 4)
"Doğrusu
ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını
kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük
tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.' (Nuh Suresi, 7)
"Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır. (Nuh Suresi, 10)
"Rabbim,
beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri
ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma." (Nuh Suresi, 28)
Gerçekten
Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte
birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir
topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir
eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O'na
dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah
sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için
yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda
çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni
okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç
verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz
şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah
Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Müzzemmil Suresi, 20)
Allah
dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil
olan) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O'dur. (Müddesir Suresi, 56)
O, çok bağışlayandır, çok sevendir. (Buruc Suresi, 14)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık. (Bakara Suresi, 52)
Ve
hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol
bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz
bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik
yapanların (ecirlerini) arttıracağız." (Bakara Suresi, 58)
Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 157)
Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman dır, Rahim dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara Suresi, 163)
O,
size ölüyü (leşi)-kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş
olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak
muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek
oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 173)
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! (Bakara Suresi, 175)
Ey
iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı).
Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin
(hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi)
tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona
(maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu,
Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra
tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. (Bakara Suresi, 178)
Bunun
yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da
günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını
bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 182)
Oruç
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin
örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin,
nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve
sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için
yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten
ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.
Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza)
yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın.
İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar. (Bakara Suresi, 187)
Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. (Bakara Suresi, 192)
Sonra
insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan
bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 199)
Şüphesiz
iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte
onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 218)
Allah
sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız
sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından
dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 225)
Kadınlarından
uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu
süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 226)
(İddeti
bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya
da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca
yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı
bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice
vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya
kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni
bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah
bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 235)
Güzel
bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha
hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 263)
Şeytan,
sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah
ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah
(rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268)
Sadakaları
açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin
için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah,
yaptıklarınızdan haberi olandır. (Bakara Suresi, 271)
Göklerde
ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da,
gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini
bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 284)
Elçi,
kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a,
meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında
hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz
bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler. (Bakara Suresi, 285)
Allah,
hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin)
Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz,
unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma.
Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet.
Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna
karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)
Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; (Ali İmran Suresi, 16)
Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. (Ali İmran Suresi, 17)
De
ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Ali İmran Suresi, 31)
Ancak bundan sonra tevbe edenler, 'salih olarak davrananlar' başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (Ali İmran Suresi, 89)
Göklerde
ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi
dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Ali İmran Suresi, 129)
Onlar,
bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve
insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik
yapanları sever. (Ali İmran Suresi, 134)
Ve
'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri
zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma
isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar
yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Ali İmran Suresi, 135)
İşte
bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları,
altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel
bir karşılık (ecir var). (Ali İmran Suresi, 136)
Onların
söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı
bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler
topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. (Ali İmran Suresi, 147)
Andolsun,
Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O'nun izniyle onları
kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten
sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında
çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra
(Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı.
Allah mü'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır. (Ali İmran Suresi, 152)
İki
topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri,
kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak
istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah,
bağışlayandır, yumuşak olandır. (Ali İmran Suresi, 155)
Andolsun,
eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir
bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha
hayırlıdır. (Ali İmran Suresi, 157)
Allah'tan
bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı
yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları
bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et.
Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül
edenleri sever. (Ali İmran Suresi, 159)
"Rabbimiz,
biz: "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı
işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla,
kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür." (Ali İmran Suresi, 193)
Sizlere
anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz,
erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt)
anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve
kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz
altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir
sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız
kardeşi biraraya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak
(cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Nisa Suresi, 23)
İçinizden
özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ
ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin
imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli
ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın.
Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde
verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar
üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan
endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır.
Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 25)
Ey
iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de
-yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer
hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet
yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu
durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve
ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 43)
Gerçekten,
Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı
ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir
günahla iftira etmiş olur. (Nisa Suresi, 48)
Biz
elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat
edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine
zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve
elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul
eden, esirgeyen olarak bulurlardı. (Nisa Suresi, 64)
(Onlara) Kendinden dereceler, bağışlanma ve rahmet (vermiştir.) Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 96)
Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. (Nisa Suresi, 99)
Allah
yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik
(ve bolluk) da. Allah'a ve Resûlü ne hicret etmek üzere evinden çıkan,
sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür.
Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir. (Nisa Suresi, 100)
Ve Allah'tan bağışlanma dile. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 106)
Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa Suresi, 110)
Hiç
şüphesiz, Allah, Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında
kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa
elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (Nisa Suresi, 116)
Kadınlar
arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç
yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi)
gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve
sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 129)
Gerçek
şu, iman edip sonra inkara sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkara
sapanlar sonra da inkarları artanlar Allah onları bağışlayacak
değildir, onları doğru yola da iletecek değildir. (Nisa Suresi, 137)
Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir. (Nisa Suresi, 149)
Allah'a
ve Resûlü ne inananlar ve onlardan hiçbiri arasında ayrım yapmayanlar,
işte onlara ecirleri verilecektir. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 152)
Gerçek şu ki, inkar edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir. (Nisa Suresi, 168)
Ölü
eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş,
vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan
tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,-
dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.)
Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut
kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi
tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir
açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim
göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.)
Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 3)
Allah, iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır. (Maide Suresi, 9)
Yahudi
ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De
ki: "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor? Hayır,
siz O'nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar,
dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin
tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır." (Maide Suresi, 18)
Ancak, sizin onlara güç yetirmenizden önce tevbe edenler başka. Bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 34)
Ancak
kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse,
şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Maide Suresi, 39)
Göklerin
ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse
azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir. (Maide Suresi, 40)
Yine de Allah'a tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 74)
Ey
iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı
olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir
benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden
adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun
dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin
vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim
tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç
sahibidir. (Maide Suresi, 95)
Bilin ki, Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 98)
Ey
iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an
indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah
bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır. (Maide Suresi, 101)
Eğer
onları azaplandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları
bağışlarsan, şüphesiz Aziz olan, hakim olan Sensin Sen." (Maide Suresi, 118)
Bizim
ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: "Selam
olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir
cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah
ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir." (En'am Suresi, 54)
De
ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler)
için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da
Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir
şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa,
-saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla-(bu sayılanlardan ölmeyecek kadar
yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir. (En'am Suresi, 145)
O
sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek
için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Şüphesiz senin
Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır,
esirgeyendir. (En'am Suresi, 165)
Dediler
ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve
esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız." (Araf Suresi, 23)
Ne
zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri
arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını
görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin
olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler. (Araf Suresi, 149)
(Musa
yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine
kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın." (Araf Suresi, 151)
Kötülük
işleyip bunun ardından tevbe edenler ve iman edenler; hiç şüphesiz
Rabbin, bundan (tevbeden) sonra elbette bağışlayandır, esirgeyendir. (Araf Suresi, 153)
Musa,
belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı.
Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer
dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi)
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O
da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır,
dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi
bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (Araf Suresi, 155)
Onlara:
"Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden yeyin, 'dileğimiz
bağışlanmadır' deyin ve kapısından secde ederek girin, (Biz de)
hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanların (armağanlarını)
artıracağız" denildiğinde, (Araf Suresi, 161)
İşte
o zaman Rabbin, onlara en kötü azabı yapacak kimse(leri) kıyamet gününe
kadar üzerlerine mutlaka göndereceğini bildirdi. Şüphesiz, Rabbin (ceza
ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Araf Suresi, 167)
Onların
ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti.
(Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında
bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da
alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi
söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı
okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala
akıl erdirmeyecek misiniz? (Araf Suresi, 169)
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri Katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi, 4)
Ey
iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan
ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi
bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Oysa
sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azaplandıracak değildir.
Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azaplandıracak
değildir. (Enfal Suresi, 33)
O
inkar edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse geçmişte (yaptıkları) şeyler
bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa, önceki (toplumlara
uygulanan) sünnet, muhakkak (onların başından da) geçmiş olacaktır. (Enfal Suresi, 38)
Artık
ganimet olarak elde ettiklerinizden helal ve temiz olarak yiyin ve
Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Enfal Suresi, 69)
Ey
peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah, sizin
kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) size sizden alınandan
daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir." (Enfal Suresi, 70)
İman
edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret
edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü'min olanlar
bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi, 74)
Haram
aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri
bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün
geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı
verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 5)
Bunun ardından Allah, dilediği kimseden tevbesini kabul eder. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 27)
Özür
belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkara saptınız. Sizden bir
topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar
olmaları nedeniyle azaplandıracağız. (Tevbe Suresi, 66)
Sen,
onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş
kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu,
gerçekten onların Allah'a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri
dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 80)
Allah'a
ve elçisine karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları
sürece, güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey
bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin aleyhinde
de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 91)
Bedevilerden
öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve
infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve
bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten
onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine
sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)
Diğerleri
günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle
karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz
Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 102)
Kendilerine
onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan
sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri
peygambere ve iman edenlere yaraşmaz. (Tevbe Suresi, 113)
İbrahim'in
babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir söz
dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu
açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak
huyluydu. (Tevbe Suresi, 114)
(Savaştan)
Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine
rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar
(sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir
sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların
tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul
edendir, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 118)
Allah
sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak
yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek
de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107)
Ve
Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı
konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her
ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten
Ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım. (Hud Suresi, 3)
Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır. (Hud Suresi, 11)
Dedi
ki: "Ona binin. Onun yüzmesi de, demir atması (durması) da Allah'ın
adıyladır. Şüphesiz, benim Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir." (Hud Suresi, 41)
Dedi
ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve
eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan
olurum." (Hud Suresi, 47)
Ey
kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Üstünüze
gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç
katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin." (Hud Suresi, 52)
Semud
(halkına da) kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim,
Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. O sizi yerden
(topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan
bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın
olandır, (duaları) kabul edendir." (Hud Suresi, 61)
"Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, sevendir." (Hud Suresi, 90)
Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır. (Hud Suresi, 99)
"Yusuf, sen bundan yüz çevir. Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkarlardan oldun." (Yusuf Suresi, 29)
"(Yine
de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin
kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz,
benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." (Yusuf Suresi, 53)
Böylece
onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: "Ey Vezir, bize
ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile
geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir
bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını
verir." (Yusuf Suresi, 88)
Dedi ki: "Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir." (Yusuf Suresi, 92)
(Çocukları da:) "Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik" dediler. (Yusuf Suresi, 97)
"İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir" dedi. (Yusuf Suresi, 98)
Onlar,
iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce
nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine
karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin,
cezası çok şiddetli olandır. (Ra'd Suresi, 6)
Resulleri
dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri
yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi
adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim
benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi,
babalarımızın taptıklarından çevirip-engellemek istiyorsunuz, öyleyse
bize apaçık bir delil getirin." (İbrahim Suresi, 10)
"Rabbim,
gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle
kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim bana isyan ederse elbette Sen,
bağışlayansın, esirgeyensin." (İbrahim Suresi, 36)
"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla" (İbrahim Suresi, 41)
Haber ver kullarıma; şüphesiz Ben, Ben bağışlayanım, esirgeyenim. (Hicr Suresi, 49)
Eğer
Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme
yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Nahl Suresi, 18)
Sonra
gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin,
ardından cihad edip, sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin
Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 110)
O,
size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş
olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve
sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Nahl Suresi, 115)
Sonra
gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından
tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra
bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 119)
Rabbiniz,
sizin içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O
da, (Kendisi'ne) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır. (İsra Suresi, 25)
Yedi
gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih
etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini
kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)
Kendilerine
hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma
dilemelerinden alıkoyan şey, ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine
de gelmesi veya azabın onları karşılarcasına gelmesi(ni beklemeleri)dir.
(Kehf Suresi, 55)
Senin Rabbin
rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları
(azapla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce)
çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun
dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. (Kehf Suresi, 58)
(İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi. (Meryem Suresi, 47)
"Gerçekten
biz Rabbimiz'e iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi
kendisine karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah,
daha hayırlıdır ve daha süreklidir." (Taha Suresi, 73)
Gerçekten Ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım. (Taha Suresi, 82)
Buna göre, iman edip salih amellerde bulunanlar, onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır. (Hac Suresi, 50)
İşte
böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir,
sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona
yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. (Hac Suresi, 60)
"Çünkü
gerçekten Benim kullarımdan bir grup: Rabbimiz, iman ettik, Sen artık
bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en
hayırlısısın, derlerdi de," (Mü'minun Suresi, 109)
Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (Mü'minun Suresi, 118)
Ancak bundan sonra tevbe eden ve salihçe davrananlar hariç. Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 5)
Sizden,
faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda
hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve
hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)
Kötü
kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler, kötü kadınlara; iyi ve temiz
erkekler, iyi ve temiz kadınlara (yaraşır). Bunlar, onların demekte
olduklarından uzaktırlar. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün)
bir rızık vardır. (Nur Suresi, 26)
Nikah
(imkanı) bulamayanlar, Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye
kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve
cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız-
mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya
hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak
istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa)
zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah
(onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 33)
Mü'minler
o kimselerdir ki, Allah'a ve Resûlü ne iman edenler, onunla birlikte
toplu(mu ilgilendiren) bir iş üzerinde iken, ondan izin alıncaya kadar
bırakıp-gitmeyenlerdir. Gerçekten, senden izin alanlar, işte onlar
Allah'a ve elçisine iman edenlerdir. Böylelikle, senden kendi bazı
işleri için izin istedikleri zaman, dilediklerine izin ver ve onlar için
Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Nur Suresi, 62)
De ki: "Onu, göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Furkan Suresi, 6)
Ancak
tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte
onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir. (Furkan Suresi, 70)
"Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." (Şuara Suresi, 51)
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" (Şuara Suresi, 82)
"Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır." (Şuara Suresi, 86)
"Ancak zulmeden başka; sonra kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse, artık şüphesiz Ben, bağışlayanım, esirgeyenim." (Neml Suresi, 11)
Dedi
ki: "Ey kavmim, neden iyilikten önce kötülük konusunda acele
davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki
esirgenirsiniz." (Neml Suresi, 46)
Dedi
ki: "Rabbim, gerçekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni
bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Kasas Suresi, 16)
Onları
(evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah
Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde
sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise,
sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt
gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 5)
Çünkü
Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı
mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe
(nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 24)
Şüphesiz,
Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min
kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a)
itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar,
sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan
erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler
ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar,
ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı
çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte)
bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)
Ey
Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin
eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden
sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden
amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin
kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve
peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler
için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal
kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri)
konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size
bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 50)
Ey
Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış
elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların
(özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan
budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 59)
Ki
O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim
Allah'a ve elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla
kurtulmuştur. (Ahzab Suresi, 71)
Şundan
ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve
müşrik kadınları azaplandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların
tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 73)
Yerin içine gireni, ondan çıkanı; gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır. (Sebe Suresi, 2)
Andolsun,
Sebe' (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan
ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin rızkından
yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz
var)." (Sebe Suresi, 15)
O
inkar edenler; onlar için şiddetli bir azap vardır. İman edip salih
amellerde bulunanlar ise; onlar için de bir bağışlanma ve büyük bir ecir
vardır. (Fatır Suresi, 7)
İnsanlardan,
hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır.
Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri
titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır,
bağışlayandır. (Fatır Suresi, 28)
Çünkü
(Allah,) ecirlerini noksansız olarak öder ve Kendi fazlından onlara
artırır. Şüphesiz O, bağışlayandır, şükrü kabul edendir. (Fatır Suresi, 30)
Derler
ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun; şüphesiz
Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi, 34)
Şüphesiz
Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında)
tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra
artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 41)
Sen
ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı)
içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir
bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele. (Yasin Suresi, 11)
"Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını." (Yasin Suresi, 27)
"Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır." (Sad Suresi, 66)
Gökleri
ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor,
gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi.
Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin
olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O'dur. (Zümer Suresi, 5)
(Benden
onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran
kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün
günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53)
Günahı
bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf
sahibi (Allah'tan). O'ndan başka İlah yoktur. Dönüş O'nadır. (Mü'min Suresi, 3)
"Siz
beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri
O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan,
bağışlayan (Allah')a çağırıyorum. (Mü'min Suresi, 42)
"İmkanı
yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada
da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı
yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah'adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar
ateşin halkıdırlar." (Mü'min Suresi, 43)
"Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan bir ağırlanma olarak." (Fussilet Suresi, 32)
Gökler,
neredeyse üstlerinden çatlayıp-parçalanacaklar; melekler de Rablerini
hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz
olsun; gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O'dur. (Şura Suresi, 5)
İşte
Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde
vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden
hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği
artırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını
verendir. (Şura Suresi, 23)
(Bunlar,) Büyük günahlardan ve çirkin -utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar, (Şura Suresi, 37)
Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir. (Şura Suresi, 43)
İman
edenlere de ki: "(Allah'ın) Onları kazandıklarıyla cezalandırması için,
Allah'ın günlerini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar." (Casiye Suresi, 14)
Yoksa:
"Kendisi onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben uydurdumsa, bu
durumda siz, Allah'tan bana (gelecek) hiçbir şeye malik (engel)
olamazsınız. Sizin kendisi (Kur'an) hakkında, ne taşkınlıklar
yaptığınızı O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O
yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Ahkaf Suresi, 8)
"Ey
kavmimiz, Allah'a davet edene icabet edin ve O na iman edin;
günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun."
(Ahkaf Suresi, 31)
Öyle ki
Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki
nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. (Fetih Suresi, 2)
Göklerin
ve yerin mülkü Allah'ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini
azaplandırır. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Fetih Suresi, 14)
Eğer
gerçekten, yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde
(bu,) kendileri için daha hayırlı olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok
esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 5)
Bedeviler,
dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam
(Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş
değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü ne itaat ederseniz, O, sizin
amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir." (Hucurat Suresi, 14)
Ey
iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin,
size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle
yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Hadid Suresi, 28)
Sizden
kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların
anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır.
Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok
affeden, çok bağışlayandır. (Mücadele Suresi, 2)
Ey
iman edenler, Peygambere gizli bir şey arzedeceğiniz zaman, gizli
konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha
temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mücadele Suresi, 12)
Bir
de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce
iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere
karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok
esirgeyicisin." (Haşr Suresi, 10)
İbrahim
ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi
kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik.
Sizinle aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir
düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana
bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı
senin için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey Rabbimiz, biz Sana tevekkül
ettik ve 'içten Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır." (Mümtehine Suresi, 4)
"Rabbimiz,
bizi inkar edenler için fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla
Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine Suresi, 5)
Belki
Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık besledikleriniz
arasında bir sevgi-bağı kılar. Allah, güç yetirendir. Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 7)
Ey
Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak,
hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve
ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir
çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş)
konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri
zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret
iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 12)
O
da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan
cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte
'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saff Suresi, 12)
Onlara:
"Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin,"
denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük
taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün. (Münafikun Suresi, 5)
Ey
iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir
kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine
de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız,
artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tegabün Suresi, 14)
Eğer
Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat
arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan
eden), Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir). (Tegabün Suresi, 17)
Ey
Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal
kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah, çok bağışlayandır, çok
esirgeyendir. (Tahrim Suresi, 1)
Ey
iman edenler, Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir
ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan
cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman
edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında
koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla.
Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin." (Tahrim Suresi, 8)
O,
amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel)
olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü
olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)
Gerçek
şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri
titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve
büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)
"Ki
günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar
ertelesin. Elbette Allah'ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir
bilmiş olsaydınız." (Nuh Suresi, 4)
"Doğrusu
ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını
kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük
tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.' (Nuh Suresi, 7)
"Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır. (Nuh Suresi, 10)
"Rabbim,
beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri
ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma." (Nuh Suresi, 28)
Gerçekten
Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte
birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir
topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir
eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O'na
dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah
sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için
yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda
çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni
okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç
verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz
şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah
Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Müzzemmil Suresi, 20)
Allah
dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil
olan) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O'dur. (Müddesir Suresi, 56)
O, çok bağışlayandır, çok sevendir. (Buruc Suresi, 14)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bağışlamak (Vermek, Lütuf Etmek)' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı
kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun. (Bakara Suresi, 40)
Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. (Bakara Suresi, 47)
Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın. (Bakara Suresi, 122)
Eğer
onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda
-kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit
ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını)
bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece
farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 237)
Eğer
(borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin).
(Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır;
eğer bilirseniz. (Bakara Suresi, 280)
"Rabbimiz,
bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize
bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen." (Ali İmran Suresi, 8)
Kadınlara
mehirlerini gönülden isteyerek (ve bir hak olarak) verin, fakat onlar,
gönül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç
huzuruyla yiyin. (Nisa Suresi, 4)
Bir
mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi
yakışmaz. Kim bir mü�mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi
özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi
gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o,
mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda
mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle
aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir
diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet
ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak
iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 92)
Biz
onda, onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa
kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim
bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır. (Maide Suresi, 45)
Hani
Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi,
gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye
düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Enfal Suresi, 43)
Nedeni
şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona
nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz
işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 53)
Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. (Meryem Suresi, 50)
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" (Şuara Suresi, 83)
Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? (Sad Suresi, 9)
(Davud)
Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle
sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan
(ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip
salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud,
gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden
bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden)
yönelip-döndü. (Sad Suresi, 24)
Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımız'da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır. (Sad Suresi, 25)
"Rabbim,
beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana
armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin." (Sad Suresi, 35)
Katımız'dan
ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini
ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık. (Sad Suresi, 43)
Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu). (Nebe' Suresi, 36)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı
kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun. (Bakara Suresi, 40)
Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. (Bakara Suresi, 47)
Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın. (Bakara Suresi, 122)
Eğer
onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda
-kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit
ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını)
bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece
farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 237)
Eğer
(borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin).
(Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır;
eğer bilirseniz. (Bakara Suresi, 280)
"Rabbimiz,
bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize
bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen." (Ali İmran Suresi, 8)
Kadınlara
mehirlerini gönülden isteyerek (ve bir hak olarak) verin, fakat onlar,
gönül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç
huzuruyla yiyin. (Nisa Suresi, 4)
Bir
mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi
yakışmaz. Kim bir mü�mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi
özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi
gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o,
mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda
mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle
aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir
diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet
ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak
iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 92)
Biz
onda, onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa
kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim
bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır. (Maide Suresi, 45)
Hani
Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi,
gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye
düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Enfal Suresi, 43)
Nedeni
şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona
nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz
işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 53)
Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. (Meryem Suresi, 50)
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" (Şuara Suresi, 83)
Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? (Sad Suresi, 9)
(Davud)
Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle
sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan
(ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip
salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud,
gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden
bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden)
yönelip-döndü. (Sad Suresi, 24)
Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımız'da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır. (Sad Suresi, 25)
"Rabbim,
beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana
armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin." (Sad Suresi, 35)
Katımız'dan
ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini
ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık. (Sad Suresi, 43)
Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu). (Nebe' Suresi, 36)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bahçe' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Yalnızca
Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı
kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe
bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren
bir bahçenin örneğine benzer ki, ona sağnak yağmur isabet etmese de bir
çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 265)
Hangi
biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir
bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat
kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları
olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet
etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki
düşünesiniz. (Bakara Suresi, 266)
O,
gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir
yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz.
Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine
benzeyen ve benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler
(kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir
bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler
vardır. (En'am Suresi, 99)
Asmalı
ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri
ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez -yaratan O'dur. Ürün
verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin.
Çünkü O, israf edenleri sevmez. (En'am Suresi, 141)
"Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın." (İsra Suresi, 91)
Böylelikle,
bununla size hurmalıklardan, üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik,
içlerinde çok sayıda yemişler vardır; sizler onlardan yemektesiniz. (Mü'minun Suresi, 19)
"Ya
da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte
olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?" Zulmedenler dedi ki: "Siz
olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz." (Furkan Suresi, 8)
Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; (Şuara Suresi, 57)
"Bahçeler ve pınarlar da." (Şuara Suresi, 134)
"Bahçelerin, pınarların içinde," (Şuara Suresi, 147)
(Onlar
mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki
onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını
bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı?
Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir. (Neml Suresi, 60)
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'. (Rum Suresi, 15)
Andolsun,
Sebe' (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan
ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin rızkından
yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz
var)." (Sebe Suresi, 15)
Ancak
onlar yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara Arim selini gönderdik. Ve
onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey
de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük. (Sebe Suresi, 16)
Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık: (Yasin Suresi, 34)
(O
gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla korkuyla titrerlerken görürsün;
o (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde
bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında her
diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur. (Şura Suresi, 22)
Onlar nice bahçeler ve pınarlar terk etmişlerdi; (Duhan Suresi, 25)
Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. (Kaf Suresi, 9)
Gerçek
şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela
verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu
(bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Kalem Suresi, 17)
Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de. (Nebe' Suresi, 16)
Nice bahçeler ve üzüm bağları. (Nebe' Suresi, 32)
Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler. (Abese Suresi, 30)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Yalnızca
Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı
kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe
bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren
bir bahçenin örneğine benzer ki, ona sağnak yağmur isabet etmese de bir
çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 265)
Hangi
biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir
bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat
kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları
olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet
etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki
düşünesiniz. (Bakara Suresi, 266)
O,
gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir
yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz.
Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine
benzeyen ve benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler
(kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir
bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler
vardır. (En'am Suresi, 99)
Asmalı
ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri
ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez -yaratan O'dur. Ürün
verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin.
Çünkü O, israf edenleri sevmez. (En'am Suresi, 141)
"Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın." (İsra Suresi, 91)
Böylelikle,
bununla size hurmalıklardan, üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik,
içlerinde çok sayıda yemişler vardır; sizler onlardan yemektesiniz. (Mü'minun Suresi, 19)
"Ya
da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte
olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?" Zulmedenler dedi ki: "Siz
olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz." (Furkan Suresi, 8)
Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; (Şuara Suresi, 57)
"Bahçeler ve pınarlar da." (Şuara Suresi, 134)
"Bahçelerin, pınarların içinde," (Şuara Suresi, 147)
(Onlar
mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki
onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını
bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı?
Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir. (Neml Suresi, 60)
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'. (Rum Suresi, 15)
Andolsun,
Sebe' (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan
ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin rızkından
yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz
var)." (Sebe Suresi, 15)
Ancak
onlar yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara Arim selini gönderdik. Ve
onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey
de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük. (Sebe Suresi, 16)
Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık: (Yasin Suresi, 34)
(O
gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla korkuyla titrerlerken görürsün;
o (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde
bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında her
diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur. (Şura Suresi, 22)
Onlar nice bahçeler ve pınarlar terk etmişlerdi; (Duhan Suresi, 25)
Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. (Kaf Suresi, 9)
Gerçek
şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela
verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu
(bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Kalem Suresi, 17)
Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de. (Nebe' Suresi, 16)
Nice bahçeler ve üzüm bağları. (Nebe' Suresi, 32)
Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler. (Abese Suresi, 30)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bakır' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Bana
demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince,
"Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı,
sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim." (Kehf Suresi, 96)
Süleyman
için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara
(boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli
altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim
Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından
taddırırdık. (Sebe Suresi, 12)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Bana
demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince,
"Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı,
sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim." (Kehf Suresi, 96)
Süleyman
için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara
(boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli
altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim
Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından
taddırırdık. (Sebe Suresi, 12)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bakire' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Onları hep bakireler olarak kıldık, (Vakıa Suresi, 36)
Belki
onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha
hayırlı Müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden,
oruç tutan dul ve bakire eşler' verir. (Tahrim Suresi, 5)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Onları hep bakireler olarak kıldık, (Vakıa Suresi, 36)
Belki
onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha
hayırlı Müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden,
oruç tutan dul ve bakire eşler' verir. (Tahrim Suresi, 5)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bakla' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Siz
(ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız,
Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak,
mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz
şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü
(orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine
horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar.
Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri
haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı
çiğnemelerindendi. (Bakara Suresi, 61)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Siz
(ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız,
Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak,
mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz
şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü
(orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine
horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar.
Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri
haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı
çiğnemelerindendi. (Bakara Suresi, 61)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bal' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. (Nahl Suresi, 68)
Sonra
meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda
yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda
insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için
gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 69)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. (Nahl Suresi, 68)
Sonra
meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda
yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda
insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için
gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 69)
Takva
sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için
meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi
olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Balçık' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; (Hud Suresi, 82)
Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (Hicr Suresi, 26)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (Hicr Suresi, 28)
Dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim." (Hicr Suresi, 33)
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. (Hicr Suresi, 74)
Onlara 'pişirilip-sertleştirilmiş balçık taşları' atıyorlardı. (Fil Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; (Hud Suresi, 82)
Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (Hicr Suresi, 26)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (Hicr Suresi, 28)
Dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim." (Hicr Suresi, 33)
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. (Hicr Suresi, 74)
Onlara 'pişirilip-sertleştirilmiş balçık taşları' atıyorlardı. (Fil Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Balık' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bir
de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar
cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş
yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın
geliyor, 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise,
gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle
imtihan ediyorduk. (Araf Suresi, 163)
Böylece
ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını
unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez
bulup) kendi yolunu tuttu. (Kehf Suresi, 61)
(Genç-yardımcısı)
Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu
hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda
denizde kendi yolunu tuttu." (Kehf Suresi, 63)
Balık
sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan
dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın
karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin,
gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. (Enbiya Suresi, 87)
Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. (Saffat Suresi, 142)
Şimdi
sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o,
içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu. (Kalem Suresi, 48)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bir
de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar
cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş
yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın
geliyor, 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise,
gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle
imtihan ediyorduk. (Araf Suresi, 163)
Böylece
ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını
unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez
bulup) kendi yolunu tuttu. (Kehf Suresi, 61)
(Genç-yardımcısı)
Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu
hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda
denizde kendi yolunu tuttu." (Kehf Suresi, 63)
Balık
sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan
dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın
karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin,
gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. (Enbiya Suresi, 87)
Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. (Saffat Suresi, 142)
Şimdi
sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o,
içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu. (Kalem Suresi, 48)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Barış' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a)
girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir
düşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Boşanmış
kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler.
Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde
yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde
barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak
sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak
vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah
Azizdir. Hakimdir. (Bakara Suresi, 228)
Ancak
sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem
sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini
sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları
üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak
durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size
bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol
kılmamıştır. (Nisa Suresi, 90)
Diğerlerini
de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız.
(Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama)
dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve
ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları
öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir
delil' kıldık. (Nisa Suresi, 91)
Eğer
bir kadın, kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip uzaklaşmasından
korkarsa, barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için sakınca
yoktur. Barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil
tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve
sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 128)
Onlar için Rableri Katında barış yurdu vardır ve O, yapmakta oldukları dolayısıyla onların velisidir. (En'am Suresi, 127)
Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sen de ona eğilim göster ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 61)
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Yunus Suresi, 25)
Öyleyse,
siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe
düşmeyin. Allah, sizinle beraberdir; O, sizin amellerinizi asla
eksiltmez. (Muhammed Suresi, 35)
"Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür." (Kaf Suresi, 34)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a)
girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir
düşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Boşanmış
kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler.
Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde
yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde
barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak
sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak
vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah
Azizdir. Hakimdir. (Bakara Suresi, 228)
Ancak
sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem
sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini
sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları
üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak
durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size
bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol
kılmamıştır. (Nisa Suresi, 90)
Diğerlerini
de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız.
(Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama)
dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve
ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları
öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir
delil' kıldık. (Nisa Suresi, 91)
Eğer
bir kadın, kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip uzaklaşmasından
korkarsa, barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için sakınca
yoktur. Barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil
tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve
sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 128)
Onlar için Rableri Katında barış yurdu vardır ve O, yapmakta oldukları dolayısıyla onların velisidir. (En'am Suresi, 127)
Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sen de ona eğilim göster ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 61)
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Yunus Suresi, 25)
Öyleyse,
siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe
düşmeyin. Allah, sizinle beraberdir; O, sizin amellerinizi asla
eksiltmez. (Muhammed Suresi, 35)
"Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür." (Kaf Suresi, 34)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
'Başa Kakmak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Mallarını
Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa
kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır, onlara
korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 262)
Ey
iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı
gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek
sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak
bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü,
onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç
yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
(Gittiler
ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip
büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?" (Şuara Suresi, 18)
"Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin." (Şuara Suresi, 19)
"Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır." (Şuara Suresi, 22)
Müslüman
oldular diye sana minnet etmektedirler. De ki: "Müslümanlığınızı bana
karşı minnet (konusu) etmeyin. Tam tersine, sizi imana yönelttiği için
Allah size minnet etmektedir. Eğer doğru sözlüler iseniz (bunu böyle
kabullenmeniz gerekir.)" (Hucurat Suresi, 17)
Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma. (Müddesir Suresi, 6)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Mallarını
Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa
kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır, onlara
korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 262)
Ey
iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı
gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek
sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak
bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü,
onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç
yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
(Gittiler
ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip
büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?" (Şuara Suresi, 18)
"Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin." (Şuara Suresi, 19)
"Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır." (Şuara Suresi, 22)
Müslüman
oldular diye sana minnet etmektedirler. De ki: "Müslümanlığınızı bana
karşı minnet (konusu) etmeyin. Tam tersine, sizi imana yönelttiği için
Allah size minnet etmektedir. Eğer doğru sözlüler iseniz (bunu böyle
kabullenmeniz gerekir.)" (Hucurat Suresi, 17)
Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma. (Müddesir Suresi, 6)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Başak Örneği' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Mallarını
Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir
başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah,
dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Mallarını
Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir
başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah,
dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Başak Rüyası ve Tabiri' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hükümdar:
"Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek
yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen
(kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin"
dedi. (Yusuf Suresi, 43)
Dediler ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz." (Yusuf Suresi, 44)
O
iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: "Ben bunun
yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin" dedi. (Yusuf Suresi, 45)
(Zindana
gidip:) "Yusuf, ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf
(ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya)
konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle)
dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar." (Yusuf Suresi, 46)
Dedi
ki: "Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az
bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın." (Yusuf Suresi, 47)
Sonra
bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az
bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir." (Yusuf Suresi, 48)
Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar." (Yusuf Suresi, 49)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hükümdar:
"Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek
yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen
(kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin"
dedi. (Yusuf Suresi, 43)
Dediler ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz." (Yusuf Suresi, 44)
O
iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: "Ben bunun
yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin" dedi. (Yusuf Suresi, 45)
(Zindana
gidip:) "Yusuf, ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf
(ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya)
konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle)
dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar." (Yusuf Suresi, 46)
Dedi
ki: "Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az
bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın." (Yusuf Suresi, 47)
Sonra
bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az
bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir." (Yusuf Suresi, 48)
Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar." (Yusuf Suresi, 49)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
'Başarı' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Kadın
ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin
ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar,
(arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar.
Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. (Nisa Suresi, 35)
Medine
halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah ın elçisinden geri kalmaları,
kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten
onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir
açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere
ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında,
mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir.
Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Tevbe Suresi, 120)
Dedi
ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık
bir belge üzerinde isem ve O da beni Kendisi'nden güzel bir rızık ile
rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek
suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm
oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na
tevekkül ettim ve O'na içten yönelip-dönerim." (Hud Suresi, 88)
(Yusuf
aracıya şunu söyledi:) "Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten
kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin
hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip
öğrenmesi içindi." (Yusuf Suresi, 52)
O
gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz,
Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi
başarılı kıl). (Kehf Suresi, 10)
Ancak:
"Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini
zikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya
yöneltip-iletir." (Kehf Suresi, 24)
Ve seni kolay olan için başarılı kılacağız. (A'la Suresi, 8)
Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. (Leyl Suresi, 7)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Kadın
ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin
ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar,
(arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar.
Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. (Nisa Suresi, 35)
Medine
halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah ın elçisinden geri kalmaları,
kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten
onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir
açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere
ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında,
mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir.
Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Tevbe Suresi, 120)
Dedi
ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık
bir belge üzerinde isem ve O da beni Kendisi'nden güzel bir rızık ile
rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek
suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm
oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na
tevekkül ettim ve O'na içten yönelip-dönerim." (Hud Suresi, 88)
(Yusuf
aracıya şunu söyledi:) "Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten
kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin
hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip
öğrenmesi içindi." (Yusuf Suresi, 52)
O
gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz,
Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi
başarılı kıl). (Kehf Suresi, 10)
Ancak:
"Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini
zikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya
yöneltip-iletir." (Kehf Suresi, 24)
Ve seni kolay olan için başarılı kılacağız. (A'la Suresi, 8)
Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. (Leyl Suresi, 7)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Basiret' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Talut,
orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla
imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de
-eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı
hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı)
geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı
(koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a
kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok
olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle
beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
Karşı
karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret)
vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki
göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte
Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret
sahipleri için gerçekten bir ibret vardır. (Ali İmran Suresi, 13)
Kendilerine
güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa
bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş
olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi. Allah'ın
üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana
uymuştunuz. (Nisa Suresi, 83)
Gerçek
şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse
kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi aleyhinedir.
Ben sizin üzerinizde gözetleyici değilim. (En'am Suresi, 104)
Onlara
bir ayet getirmediğin zaman: "Sen onu (inmeyen ayeti)
derleyip-toplasana" derler. De ki: "Ben, yalnızca bana Rabbimden
vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir
topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir." (Araf Suresi, 203)
Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın? (Yunus Suresi, 43)
De
ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve
bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
Allah, gece ile gündüzü evirip çevirir. Gerçekten bunda basiret sahipleri için birer ibret vardır. (Nur Suresi, 44)
Andolsun,
ilk nesilleri yıkıma uğrattıktan sonra, Musa'ya, insanlar için (gözleri
hikmetle açıp aydınlatacak) basiretler, hidayet ve rahmet olmak üzere
kitap verdik. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürler diye. (Kasas Suresi, 43)
Kör olanla (basiretle) gören bir değildir; (Fatır Suresi, 19)
Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla. (Sad Suresi, 45)
Kör
olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde
bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. (Mü'min Suresi, 58)
Bu
(Kur'an), insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yönelten ayet)lerdir,
kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir. (Casiye Suresi, 20)
İşte bunlar; Allah onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir. (Muhammed Suresi, 23)
(Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf Suresi, 8)
Kitap
Ehlinden inkar edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur.
Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin
kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(ın azabı)
da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku
saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip
ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın. (Haşr Suresi, 2)
Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. (Kıyamet Suresi, 14)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Talut,
orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla
imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de
-eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı
hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı)
geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı
(koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a
kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok
olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle
beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
Karşı
karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret)
vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki
göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte
Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret
sahipleri için gerçekten bir ibret vardır. (Ali İmran Suresi, 13)
Kendilerine
güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa
bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş
olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi. Allah'ın
üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana
uymuştunuz. (Nisa Suresi, 83)
Gerçek
şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse
kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi aleyhinedir.
Ben sizin üzerinizde gözetleyici değilim. (En'am Suresi, 104)
Onlara
bir ayet getirmediğin zaman: "Sen onu (inmeyen ayeti)
derleyip-toplasana" derler. De ki: "Ben, yalnızca bana Rabbimden
vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir
topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir." (Araf Suresi, 203)
Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın? (Yunus Suresi, 43)
De
ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve
bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
Allah, gece ile gündüzü evirip çevirir. Gerçekten bunda basiret sahipleri için birer ibret vardır. (Nur Suresi, 44)
Andolsun,
ilk nesilleri yıkıma uğrattıktan sonra, Musa'ya, insanlar için (gözleri
hikmetle açıp aydınlatacak) basiretler, hidayet ve rahmet olmak üzere
kitap verdik. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürler diye. (Kasas Suresi, 43)
Kör olanla (basiretle) gören bir değildir; (Fatır Suresi, 19)
Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla. (Sad Suresi, 45)
Kör
olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde
bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. (Mü'min Suresi, 58)
Bu
(Kur'an), insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yönelten ayet)lerdir,
kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir. (Casiye Suresi, 20)
İşte bunlar; Allah onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir. (Muhammed Suresi, 23)
(Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf Suresi, 8)
Kitap
Ehlinden inkar edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur.
Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin
kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(ın azabı)
da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku
saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip
ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın. (Haşr Suresi, 2)
Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. (Kıyamet Suresi, 14)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Başkaldırmak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hiç
şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak
kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "kıskançlık ve hakka
başkaldırma" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini
inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir. (Ali İmran Suresi, 19)
Onlar, kendisinden sakındırıldıkları 'şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca' onlara: "Aşağılık maymunlar olunuz" dedik. (Araf Suresi, 166)
Dedi
ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de
yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını)
süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka
kışkırtıp-saptıracağım." (Hicr Suresi, 39)
"Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır." (Meryem Suresi, 44)
Gerçekten
Allah'a ve Resûlü ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp
kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden
öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler
indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır. (Mücadele Suresi, 5)
Hiç
şüphesiz Allah'a ve Resûlü ne karşı (onların koydukları sınırları
tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte
onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır. (Mücadele Suresi, 20)
Allah'a
ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki,
Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı
kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle
kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir
ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah
(umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Bu,
onların Allah'a ve O'nun Resûlü ne 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları'
dolayısıyladır. Kim Allah'a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak
Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hiç
şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak
kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "kıskançlık ve hakka
başkaldırma" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini
inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir. (Ali İmran Suresi, 19)
Onlar, kendisinden sakındırıldıkları 'şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca' onlara: "Aşağılık maymunlar olunuz" dedik. (Araf Suresi, 166)
Dedi
ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de
yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını)
süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka
kışkırtıp-saptıracağım." (Hicr Suresi, 39)
"Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır." (Meryem Suresi, 44)
Gerçekten
Allah'a ve Resûlü ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp
kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden
öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler
indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır. (Mücadele Suresi, 5)
Hiç
şüphesiz Allah'a ve Resûlü ne karşı (onların koydukları sınırları
tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte
onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır. (Mücadele Suresi, 20)
Allah'a
ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki,
Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı
kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle
kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir
ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah
(umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Bu,
onların Allah'a ve O'nun Resûlü ne 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları'
dolayısıyladır. Kim Allah'a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak
Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Batıl' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz. (Bakara Suresi, 42)
Ramazan
ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı
birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda
indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun.
Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu
kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete)
ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki
şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? (Ali İmran Suresi, 71)
Ya
da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra
gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi
helak mı edeceksin?" dememeniz için. (Araf Suresi, 173)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8)
Bilin
ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak
Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur.
Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun
karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman
ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, herşeye güç yetirendir. (Enfal Suresi, 41)
İnkar
edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya."
Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
(Ra'd Suresi, 7)
Allah size
kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve
torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar,
batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar? (Nahl Suresi, 72)
De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)
Biz
elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir
amaçla) göndermeyiz. İnkar edenler ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak
için mücadele ediyorlar. Onlar Benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını
(azabı) alay konusu edindiler. (Kehf Suresi, 56)
Hayır,
Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder.
Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı)
Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
İşte
böyle; çünkü Allah, hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında, onların
taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah,
Yücedir, büyüktür. (Hac Suresi, 62)
Bundan
önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun.
Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı. (Ankebut Suresi, 48)
De
ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve
yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler ise, işte
onlar hüsrana uğrayanlardır." (Ankebut Suresi, 52)
Görmediler
mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken, Biz Harem
(Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp
Allah'ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar? (Ankebut Suresi, 67)
İşte-böyle;
şüphesiz Allah, O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları
(tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür. (Lokman Suresi, 30)
De
ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile
aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın
arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir." (Sebe Suresi, 26)
De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir.� (Sebe Suresi, 49)
Biz
gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak
yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan)
dolayı vay o inkar edenlere. (Sad Suresi, 27)
Kendilerinden
önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok)
fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya
yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak'
mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim
cezalandırmam nasılmış? (Mü'min Suresi, 5)
Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir. (Fussilet Suresi, 42)
Yoksa
onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah
dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan
kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir
(gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)
Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir. (Duhan Suresi, 40)
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyamet-saatinin kopacağı gün, (işte) o gün, batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır. (Casiye Suresi, 27)
İşte
böyle; hiç şüphesiz, inkar edenler batıl olana uymuşlar; ve hiç
şüphesiz, iman edenler Rablerinden olan hakka uymuşlardır. İşte Allah,
insanlara kendi örneklerini böyle vererek gösteriyor. (Muhammed Suresi, 3)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz. (Bakara Suresi, 42)
Ramazan
ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı
birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda
indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun.
Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu
kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete)
ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki
şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? (Ali İmran Suresi, 71)
Ya
da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra
gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi
helak mı edeceksin?" dememeniz için. (Araf Suresi, 173)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8)
Bilin
ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak
Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur.
Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun
karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman
ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, herşeye güç yetirendir. (Enfal Suresi, 41)
İnkar
edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya."
Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
(Ra'd Suresi, 7)
Allah size
kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve
torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar,
batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar? (Nahl Suresi, 72)
De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)
Biz
elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir
amaçla) göndermeyiz. İnkar edenler ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak
için mücadele ediyorlar. Onlar Benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını
(azabı) alay konusu edindiler. (Kehf Suresi, 56)
Hayır,
Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder.
Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı)
Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
İşte
böyle; çünkü Allah, hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında, onların
taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah,
Yücedir, büyüktür. (Hac Suresi, 62)
Bundan
önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun.
Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı. (Ankebut Suresi, 48)
De
ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve
yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler ise, işte
onlar hüsrana uğrayanlardır." (Ankebut Suresi, 52)
Görmediler
mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken, Biz Harem
(Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp
Allah'ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar? (Ankebut Suresi, 67)
İşte-böyle;
şüphesiz Allah, O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları
(tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür. (Lokman Suresi, 30)
De
ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile
aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın
arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir." (Sebe Suresi, 26)
De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir.� (Sebe Suresi, 49)
Biz
gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak
yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan)
dolayı vay o inkar edenlere. (Sad Suresi, 27)
Kendilerinden
önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok)
fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya
yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak'
mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim
cezalandırmam nasılmış? (Mü'min Suresi, 5)
Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir. (Fussilet Suresi, 42)
Yoksa
onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah
dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan
kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir
(gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)
Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir. (Duhan Suresi, 40)
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyamet-saatinin kopacağı gün, (işte) o gün, batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır. (Casiye Suresi, 27)
İşte
böyle; hiç şüphesiz, inkar edenler batıl olana uymuşlar; ve hiç
şüphesiz, iman edenler Rablerinden olan hakka uymuşlardır. İşte Allah,
insanlara kendi örneklerini böyle vererek gösteriyor. (Muhammed Suresi, 3)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Baygınlık' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Geldiklerinde
de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.' Şayet korku gelecek olsa,
ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek
sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça
düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek)
karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların
yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır. (Ahzab Suresi, 19)
İman
edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil
miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure
indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm
baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa
onlara evla (olan): (Muhammed Suresi, 20)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Geldiklerinde
de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.' Şayet korku gelecek olsa,
ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek
sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça
düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek)
karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların
yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır. (Ahzab Suresi, 19)
İman
edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil
miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure
indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm
baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa
onlara evla (olan): (Muhammed Suresi, 20)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bebek' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki,
Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan
(embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et
parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı
konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak
çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi
büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de,
bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı
ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi
görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir,
kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)
O'dur
ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo)
yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik)
çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür
vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı
konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah
sizi böyle yaşatır). (Mü'min Suresi, 67)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki,
Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan
(embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et
parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı
konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak
çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi
büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de,
bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı
ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi
görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir,
kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)
O'dur
ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo)
yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik)
çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür
vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı
konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah
sizi böyle yaşatır). (Mü'min Suresi, 67)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bedbaht' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Kıyametin)
Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık
onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. (Hud Suresi, 105)
En 'zorlu bedbahtları' ayaklandığında, (Şems Suresi, 12)
Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz; (Leyl Suresi, 15)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Kıyametin)
Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık
onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. (Hud Suresi, 105)
En 'zorlu bedbahtları' ayaklandığında, (Şems Suresi, 12)
Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz; (Leyl Suresi, 15)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bedevi' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bedevilerden
özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve
elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek
acı bir azap isabet edecektir. (Tevbe Suresi, 90)
Bedeviler
inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği
sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97)
Bedevilerden
öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme sayar ve sizi
felaketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felaket onları sarsın. Allah
işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 98)
Bedevilerden
öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve
infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve
bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten
onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine
sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)
Çevrenizdeki
bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı
alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Biz onları
biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız, sonra onlar büyük bir
azaba döndürülecekler. (Tevbe Suresi, 101)
Medine
halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah ın elçisinden geri kalmaları,
kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten
onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir
açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere
ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında,
mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir.
Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Tevbe Suresi, 120)
Onlar
(münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer
(askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup
sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat
içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı. (Ahzab Suresi, 20)
Bedevilerden
geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve
ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar,
kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah,
size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için
Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah
yaptıklarınızı haber alandır." (Fetih Suresi, 11)
Bedevilerden
geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme
çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman
olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir
verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz,
sizi acı bir azap ile azaplandırır." (Fetih Suresi, 16)
Bedeviler,
dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam
(Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş
değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü ne itaat ederseniz, O, sizin
amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir." (Hucurat Suresi, 14)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Bedevilerden
özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve
elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek
acı bir azap isabet edecektir. (Tevbe Suresi, 90)
Bedeviler
inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği
sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97)
Bedevilerden
öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme sayar ve sizi
felaketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felaket onları sarsın. Allah
işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 98)
Bedevilerden
öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve
infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve
bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten
onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine
sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)
Çevrenizdeki
bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı
alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Biz onları
biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız, sonra onlar büyük bir
azaba döndürülecekler. (Tevbe Suresi, 101)
Medine
halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah ın elçisinden geri kalmaları,
kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten
onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir
açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere
ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında,
mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir.
Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Tevbe Suresi, 120)
Onlar
(münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer
(askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup
sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat
içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı. (Ahzab Suresi, 20)
Bedevilerden
geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve
ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar,
kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah,
size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için
Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah
yaptıklarınızı haber alandır." (Fetih Suresi, 11)
Bedevilerden
geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme
çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman
olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir
verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz,
sizi acı bir azap ile azaplandırır." (Fetih Suresi, 16)
Bedeviler,
dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam
(Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş
değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü ne itaat ederseniz, O, sizin
amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir." (Hucurat Suresi, 14)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bedir' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Karşı
karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret)
vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki
göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte
Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret
sahipleri için gerçekten bir ibret vardır. (Ali İmran Suresi, 13)
Hani
sen, mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için
evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir. (Ali İmran Suresi, 121)
O
zaman sizden iki grup, neredeyse 'çözülüp geri çekilmek' istemişti.
Oysa Allah onların (Velisi) yardımcısıydı. Artık mü'minler, yalnızca
Allah'a tevekkül etmelidir. (Ali İmran Suresi, 122)
Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının, O'na şükredebilesiniz. (Ali İmran Suresi, 123)
Sen mü'minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?" diyordun. (Ali İmran Suresi, 124)
Evet,
eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze
çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle
yardım ulaştıracaktır. (Ali İmran Suresi, 125)
Allah
bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin
bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer� (nusret) ancak üstün ve güçlü,
hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır. (Ali İmran Suresi, 126)
(Ki
bununla) İnkar edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak
etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı
getirsin de geri dönüp gitsinler.' (Ali İmran Suresi, 127)
Onlar,
kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık
onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize
yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. (Ali İmran Suresi, 173)
Bundan
dolayı, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve
Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular.
Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Ali İmran Suresi, 174)
Hani
Allah, iki topluluktan birinin muhakkak sizin olacağını vadetmişti; siz
de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle
hakkın ve inkar edenlerin arkasını kesmek (kökünü kurutmak) istiyordu. (Enfal Suresi, 7)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8)
Siz
Rabbinizden yardım taleb ediyordunuz, O da: "Şüphesiz Ben size birbiri
ardınca bin melek ile yardım ediciyim" diye cevap vermişti. (Enfal Suresi, 9)
Allah,
bunu, yalnızca bir müjde ve kalplerinizin tatmin bulması için yapmıştı;
(yoksa) Allah'ın Katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur.
Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi, 10)
Hani
Kendisi'nden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyordu. Sizi
kendisiyle tertemiz kılmak, sizden şeytanın pisliklerini gidermek,
kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve
bununla ayaklarınızı (arz üzerinde) sağlamlaştırmak için size gökten su
indiriyordu. (Enfal Suresi, 11)
Rabbin
meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere
sağlamlık katın, inkar edenlerin kalplerine amansız bir korku salacağım.
Öyleyse (ey Müslümanlar,) vurun boyunlarının üstüne, vurun onların
bütün parmaklarına." (Enfal Suresi, 12)
Eğer
fetih istiyor idiyseniz (ey kafirler,) işte size fetih; ama eğer
(inkardan ve eski yaptıklarınızdan) vazgeçerseniz bu sizin için daha
hayırlıdır. Yok, geri dönerseniz Biz de döneriz. Topluluğunuz çok da
olsa, size bir şey sağlayamaz. Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 19)
Hani
siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise
sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme
yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah,
olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak
olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi
apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten
işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 42)
Hani
Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi,
gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye
düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Enfal Suresi, 43)
Karşı
karşıya geldiğinizde, Allah, 'olacağı olan işi gerçekleştirmek' için,
onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde
azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah'a döndürülür. (Enfal Suresi, 44)
Hiçbir
peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması
yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size)
ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet
sahibidir. (Enfal Suresi, 67)
Eğer
sana ihanet etmek isterlerse, onlar daha önce Allah'a da ihanet
etmişlerdi; böylece O da, "bozguna uğramaları (için) sana imkan
vermişti.' Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi, 71)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Karşı
karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret)
vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki
göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte
Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret
sahipleri için gerçekten bir ibret vardır. (Ali İmran Suresi, 13)
Hani
sen, mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için
evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir. (Ali İmran Suresi, 121)
O
zaman sizden iki grup, neredeyse 'çözülüp geri çekilmek' istemişti.
Oysa Allah onların (Velisi) yardımcısıydı. Artık mü'minler, yalnızca
Allah'a tevekkül etmelidir. (Ali İmran Suresi, 122)
Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının, O'na şükredebilesiniz. (Ali İmran Suresi, 123)
Sen mü'minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?" diyordun. (Ali İmran Suresi, 124)
Evet,
eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze
çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle
yardım ulaştıracaktır. (Ali İmran Suresi, 125)
Allah
bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin
bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer� (nusret) ancak üstün ve güçlü,
hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır. (Ali İmran Suresi, 126)
(Ki
bununla) İnkar edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak
etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı
getirsin de geri dönüp gitsinler.' (Ali İmran Suresi, 127)
Onlar,
kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık
onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize
yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. (Ali İmran Suresi, 173)
Bundan
dolayı, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve
Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular.
Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Ali İmran Suresi, 174)
Hani
Allah, iki topluluktan birinin muhakkak sizin olacağını vadetmişti; siz
de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle
hakkın ve inkar edenlerin arkasını kesmek (kökünü kurutmak) istiyordu. (Enfal Suresi, 7)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8)
Siz
Rabbinizden yardım taleb ediyordunuz, O da: "Şüphesiz Ben size birbiri
ardınca bin melek ile yardım ediciyim" diye cevap vermişti. (Enfal Suresi, 9)
Allah,
bunu, yalnızca bir müjde ve kalplerinizin tatmin bulması için yapmıştı;
(yoksa) Allah'ın Katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur.
Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi, 10)
Hani
Kendisi'nden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyordu. Sizi
kendisiyle tertemiz kılmak, sizden şeytanın pisliklerini gidermek,
kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve
bununla ayaklarınızı (arz üzerinde) sağlamlaştırmak için size gökten su
indiriyordu. (Enfal Suresi, 11)
Rabbin
meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere
sağlamlık katın, inkar edenlerin kalplerine amansız bir korku salacağım.
Öyleyse (ey Müslümanlar,) vurun boyunlarının üstüne, vurun onların
bütün parmaklarına." (Enfal Suresi, 12)
Eğer
fetih istiyor idiyseniz (ey kafirler,) işte size fetih; ama eğer
(inkardan ve eski yaptıklarınızdan) vazgeçerseniz bu sizin için daha
hayırlıdır. Yok, geri dönerseniz Biz de döneriz. Topluluğunuz çok da
olsa, size bir şey sağlayamaz. Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 19)
Hani
siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise
sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme
yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah,
olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak
olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi
apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten
işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 42)
Hani
Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi,
gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye
düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Enfal Suresi, 43)
Karşı
karşıya geldiğinizde, Allah, 'olacağı olan işi gerçekleştirmek' için,
onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde
azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah'a döndürülür. (Enfal Suresi, 44)
Hiçbir
peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması
yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size)
ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet
sahibidir. (Enfal Suresi, 67)
Eğer
sana ihanet etmek isterlerse, onlar daha önce Allah'a da ihanet
etmişlerdi; böylece O da, "bozguna uğramaları (için) sana imkan
vermişti.' Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi, 71)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bekçi' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnkar
edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri
zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size
Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip)
sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap
kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. (Zümer Suresi, 71)
Rablerinden
korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya
geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi
ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar
olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73)
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin." (Mü'min Suresi, 49)
Öfkesinin-şiddetinden
neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında,
bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" (Mülk Suresi, 8)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İnkar
edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri
zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size
Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip)
sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap
kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. (Zümer Suresi, 71)
Rablerinden
korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya
geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi
ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar
olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73)
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin." (Mü'min Suresi, 49)
Öfkesinin-şiddetinden
neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında,
bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" (Mülk Suresi, 8)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
Similar topics
» "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
1 sayfadaki 2 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN