Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 34 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 34 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
"B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
2 sayfadaki 2 sayfası
2 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
"B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
Konunun ilk mesajı :
"B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Babil' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ve
onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların
anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar
etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a
indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz,
sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat
onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla
Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen
kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı.
Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını
bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir
bilselerdi. (Bakara Suresi, 102)
"B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Babil' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ve
onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların
anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar
etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a
indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz,
sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat
onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla
Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen
kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı.
Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını
bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir
bilselerdi. (Bakara Suresi, 102)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bekke' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Gerçek
şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve
bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka'be)dir. (Ali İmran Suresi, 96)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Gerçek
şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve
bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka'be)dir. (Ali İmran Suresi, 96)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Belalar' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ve
demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana
inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz
bakıp duruyordunuz. (Bakara Suresi, 55)
Onlar,
bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini
ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler
Allah'a döner. (Bakara Suresi, 210)
Her
nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Allah'ın ipine ve insanların ipine
(ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur.
Onlar, Allah'tan bir gazaba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası)
vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız
yere öldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyan etmeleri ve haddi
aşmaları dolayısıyladır. (Ali İmran Suresi, 112)
Kitap
Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan
bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça
göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı.
Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah)
edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan
ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa Suresi, 153)
Ey
Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine
göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi
sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları,
(kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten
şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf Suresi, 27)
Onu
yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık,
ayetlerimizi yalan sayanları suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi. (Araf Suresi, 64)
Böylece
onu ve onunla birlikte olanları Katımız'dan bir rahmet ile kurtardık.
Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk. (Araf Suresi, 72)
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. (Araf Suresi, 78)
Ve onların üzerine bir (azap) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte. (Araf Suresi, 84)
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar. (Araf Suresi, 91)
Biz
hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı
yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk
(yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz. (Araf Suresi, 94)
Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (Araf Suresi, 130)
Bunun
üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan,
çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük
tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. (Araf Suresi, 133)
Biz
de onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan
habersizmişler (gibi) olmaları nedeniyle onları suda boğduk. (Araf Suresi, 136)
Kendisine
bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor
kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin
İsrailoğulları na olan o güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla
tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve
yükselttiklerini (köşklerini, saraylarını) da yerle bir ettik. (Araf Suresi, 137)
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Görmüyorlar
mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya
çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp)
düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126)
Fakat
onu yalanladılar; Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları
kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da
suda boğduk. Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak. (Yunus Suresi, 73)
Sonunda
Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun
ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla-
iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir
zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)
O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. (Hud Suresi, 67)
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; (Hud Suresi, 82)
Rabbinin Katında 'belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış' olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir. (Hud Suresi, 83)
Emrimiz
geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve O nunla birlikte
iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de
kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. (Hud Suresi, 94)
Eğer
kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin
konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır, emrin
tümü Allah'ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki, eğer Allah
dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkar
edenler, Allah'ın va di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya
başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek.
Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.) (Ra'd Suresi, 31)
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. (Hicr Suresi, 73)
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. (Hicr Suresi, 74)
Derken, sabah vaktine girdiklerinde, onları o dayanılmaz-çığlık yakalayıverdi. (Hicr Suresi, 83)
Biz,
yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma
uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda)
kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar
Biziz. (Kasas Suresi, 58)
Senin
Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi
göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz, halkı
zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz. (Kasas Suresi, 59)
Dediler
ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu
söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa
tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır." (Yasin Suresi, 18)
Daha
doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat,
'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır. (Kamer Suresi, 46)
Gerçek
şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela
verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu
(bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Kalem Suresi, 17)
Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi. (Kalem Suresi, 19)
Kendilerinden
öncekiler de yalanladı. Oysa bunlar, öbürlerine verdiklerimizin onda
birine bile ulaşamamışlardı. Buna rağmen (şımararak) elçilerimi
yalanladılar; ancak Benim de (onları) inkarım (yıkıma uğratmam) nasıl
oldu? (Sebe Suresi, 45)
Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azap) ne zamanmış?" (Yasin Suresi, 48)
Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi. (Sad Suresi, 3)
Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. (Kamer Suresi, 45)
Daha
doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat,
'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır. (Kamer Suresi, 46)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ve
demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana
inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz
bakıp duruyordunuz. (Bakara Suresi, 55)
Onlar,
bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini
ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler
Allah'a döner. (Bakara Suresi, 210)
Her
nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Allah'ın ipine ve insanların ipine
(ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur.
Onlar, Allah'tan bir gazaba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası)
vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız
yere öldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyan etmeleri ve haddi
aşmaları dolayısıyladır. (Ali İmran Suresi, 112)
Kitap
Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan
bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça
göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı.
Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah)
edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan
ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa Suresi, 153)
Ey
Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine
göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi
sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları,
(kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten
şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf Suresi, 27)
Onu
yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık,
ayetlerimizi yalan sayanları suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi. (Araf Suresi, 64)
Böylece
onu ve onunla birlikte olanları Katımız'dan bir rahmet ile kurtardık.
Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk. (Araf Suresi, 72)
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. (Araf Suresi, 78)
Ve onların üzerine bir (azap) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte. (Araf Suresi, 84)
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar. (Araf Suresi, 91)
Biz
hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı
yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk
(yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz. (Araf Suresi, 94)
Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (Araf Suresi, 130)
Bunun
üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan,
çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük
tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. (Araf Suresi, 133)
Biz
de onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan
habersizmişler (gibi) olmaları nedeniyle onları suda boğduk. (Araf Suresi, 136)
Kendisine
bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor
kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin
İsrailoğulları na olan o güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla
tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve
yükselttiklerini (köşklerini, saraylarını) da yerle bir ettik. (Araf Suresi, 137)
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Görmüyorlar
mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya
çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp)
düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126)
Fakat
onu yalanladılar; Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları
kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da
suda boğduk. Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak. (Yunus Suresi, 73)
Sonunda
Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun
ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla-
iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir
zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)
O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. (Hud Suresi, 67)
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; (Hud Suresi, 82)
Rabbinin Katında 'belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış' olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir. (Hud Suresi, 83)
Emrimiz
geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve O nunla birlikte
iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de
kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. (Hud Suresi, 94)
Eğer
kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin
konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır, emrin
tümü Allah'ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki, eğer Allah
dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkar
edenler, Allah'ın va di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya
başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek.
Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.) (Ra'd Suresi, 31)
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. (Hicr Suresi, 73)
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. (Hicr Suresi, 74)
Derken, sabah vaktine girdiklerinde, onları o dayanılmaz-çığlık yakalayıverdi. (Hicr Suresi, 83)
Biz,
yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma
uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda)
kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar
Biziz. (Kasas Suresi, 58)
Senin
Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi
göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz, halkı
zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz. (Kasas Suresi, 59)
Dediler
ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu
söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa
tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır." (Yasin Suresi, 18)
Daha
doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat,
'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır. (Kamer Suresi, 46)
Gerçek
şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela
verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu
(bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Kalem Suresi, 17)
Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi. (Kalem Suresi, 19)
Kendilerinden
öncekiler de yalanladı. Oysa bunlar, öbürlerine verdiklerimizin onda
birine bile ulaşamamışlardı. Buna rağmen (şımararak) elçilerimi
yalanladılar; ancak Benim de (onları) inkarım (yıkıma uğratmam) nasıl
oldu? (Sebe Suresi, 45)
Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azap) ne zamanmış?" (Yasin Suresi, 48)
Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi. (Sad Suresi, 3)
Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. (Kamer Suresi, 45)
Daha
doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat,
'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır. (Kamer Suresi, 46)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Belge' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İman
edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına
kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını,
Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla
konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?" (Bakara Suresi, 76)
Andolsun,
Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le
teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir
şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir
kısmınız da onu öldürecek misiniz? (Bakara Suresi, 87)
Andolsun,
Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı
(tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz. (Bakara Suresi, 92)
Gerçekten,
apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta
açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet
eder, hem de (bütün) lanet ediciler. (Bakara Suresi, 159)
Ramazan
ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı
birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda
indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun.
Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu
kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete)
ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki
şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Size,
apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin
ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bakara Suresi, 209)
Peygamberleri,
onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un
gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile
Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler
taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil
vardır." (Bakara Suresi, 248)
İşte
bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın
kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu
İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet
Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların
peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa
düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi
birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. (Bakara Suresi, 253)
Kendilerine
apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde,
imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir?
Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. (Ali İmran Suresi, 86)
Kendilerine
apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa
düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Ali İmran Suresi, 105)
"Allah
bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız
konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden önce nice
elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru
idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?" (Ali İmran Suresi, 183)
Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır. (Ali İmran Suresi, 184)
Kitap
Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan
bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça
göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı.
Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah)
edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan
ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa Suresi, 153)
Bu
nedenle, İsrailoğulları na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse
ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere)
öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu
(öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi
olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra
bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitabı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları na apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Meryem
oğlu İsa: "Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve
sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır,
Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (Maide Suresi, 114)
De
ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu
yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir.
Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin
en hayırlısıdır." (En'am Suresi, 57)
Ya
da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda
olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir
hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve
(insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden
alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin
bir azapla karşılık vereceğiz. (En'am Suresi, 157)
Semud
(toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim,
Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size
Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi
size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir
kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi. (Araf Suresi, 73)
Medyen
(toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki:
"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur.
Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı
tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden
düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde
bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer
inanıyorsanız." (Araf Suresi, 85)
İşte
bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.'
Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha
önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkar
edenlerin kalplerini böyle damgalar. (Araf Suresi, 101)
"Benim
üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir.
Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğulları'nı
benimle gönder." (Araf Suresi, 105)
Onlara
ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı
ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu
değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak
değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana
vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük
günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15)
Sonra
onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara
apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle
inanmadılar. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz. (Yunus Suresi, 74)
Bugün
ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için
seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz).
Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 92)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir
belge üzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de
(bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz
sizi buna zorlayacak mıyız?" (Hud Suresi, 28)
"Ey
Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin
ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de
değiliz." (Hud Suresi, 53)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden
apaçık bir belge üzerindeysem ve bana Tarafından bir rahmet vermişse, bu
durumda O'na isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım
edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiçbir yarar)
sağlamayacaksınız." (Hud Suresi, 63)
Dedi
ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık
bir belge üzerinde isem ve O da beni Kendisi'nden güzel bir rızık ile
rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek
suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm
oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na
tevekkül ettim ve O'na içten yönelip-dönerim." (Hud Suresi, 88)
O
da: "Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin
Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de
seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti. (İsra Suresi, 102)
Dediler
ki: "Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?"
Onlara önceki kitaplarda açık belgeler gelmedi mi? (Taha Suresi, 133)
Andolsun,
Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık
belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık.
İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır. (Rum Suresi, 47)
De
ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana
haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir
ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan
(dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler,
birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. (Fatır Suresi, 40)
Çünkü
gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat
onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi.
Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir. (Mü'min Suresi, 22)
Firavun
ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim
Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size
Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir
yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman
da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah,
ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (Mü'min Suresi, 28)
"Andolsun,
daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size
getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat
edince, demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi
göndermez." İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır."
(Mü'min Suresi, 34)
(Bekçiler:)
"Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar:
"Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa
kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. (Mü'min Suresi, 50)
De
ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza
kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim
olmakla emrolundum." (Mü'min Suresi, 66)
Resulleri
kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan
ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu
edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi. (Mü'min Suresi, 83)
İsa,
açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve
hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de.
Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." (Zuhruf Suresi, 63)
Ve
onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan'
dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri
şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. (Casiye Suresi, 17)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların (sözde)
delilleri: "Eğer doğru sözlüler iseniz, atalarımızı (diriltip) getirin"
demekten başkası değildir. (Casiye Suresi, 25)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, o inkar edenler
kendilerine gelmiş olan hak için dediler ki: "Bu, apaçık bir büyüdür." (Ahkaf Suresi, 7)
Şimdi
Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine
'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan
kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14)
Andolsun,
Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve
kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan
demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile
(görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid Suresi, 25)
Hani
Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için
Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve
benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim"
demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir
büyüdür" dediler. (Saff Suresi, 6)
Bu,
kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi
hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz
çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu
(hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir, Hamid'dir. (Tegabün Suresi, 6)
Kitap Ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar. (Beyyine Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İman
edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına
kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını,
Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla
konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?" (Bakara Suresi, 76)
Andolsun,
Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le
teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir
şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir
kısmınız da onu öldürecek misiniz? (Bakara Suresi, 87)
Andolsun,
Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı
(tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz. (Bakara Suresi, 92)
Gerçekten,
apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta
açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet
eder, hem de (bütün) lanet ediciler. (Bakara Suresi, 159)
Ramazan
ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı
birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda
indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun.
Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu
kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete)
ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki
şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Size,
apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin
ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bakara Suresi, 209)
Peygamberleri,
onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un
gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile
Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler
taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil
vardır." (Bakara Suresi, 248)
İşte
bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın
kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu
İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet
Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların
peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa
düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi
birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. (Bakara Suresi, 253)
Kendilerine
apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde,
imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir?
Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. (Ali İmran Suresi, 86)
Kendilerine
apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa
düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Ali İmran Suresi, 105)
"Allah
bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız
konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden önce nice
elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru
idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?" (Ali İmran Suresi, 183)
Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır. (Ali İmran Suresi, 184)
Kitap
Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan
bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça
göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı.
Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah)
edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan
ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa Suresi, 153)
Bu
nedenle, İsrailoğulları na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse
ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere)
öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu
(öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi
olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra
bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitabı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları na apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Meryem
oğlu İsa: "Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve
sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır,
Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (Maide Suresi, 114)
De
ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu
yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir.
Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin
en hayırlısıdır." (En'am Suresi, 57)
Ya
da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda
olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir
hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve
(insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden
alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin
bir azapla karşılık vereceğiz. (En'am Suresi, 157)
Semud
(toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim,
Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size
Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi
size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir
kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi. (Araf Suresi, 73)
Medyen
(toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki:
"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur.
Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı
tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden
düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde
bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer
inanıyorsanız." (Araf Suresi, 85)
İşte
bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.'
Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha
önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkar
edenlerin kalplerini böyle damgalar. (Araf Suresi, 101)
"Benim
üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir.
Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğulları'nı
benimle gönder." (Araf Suresi, 105)
Onlara
ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı
ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu
değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak
değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana
vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük
günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15)
Sonra
onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara
apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle
inanmadılar. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz. (Yunus Suresi, 74)
Bugün
ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için
seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz).
Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 92)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir
belge üzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de
(bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz
sizi buna zorlayacak mıyız?" (Hud Suresi, 28)
"Ey
Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin
ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de
değiliz." (Hud Suresi, 53)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden
apaçık bir belge üzerindeysem ve bana Tarafından bir rahmet vermişse, bu
durumda O'na isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım
edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiçbir yarar)
sağlamayacaksınız." (Hud Suresi, 63)
Dedi
ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık
bir belge üzerinde isem ve O da beni Kendisi'nden güzel bir rızık ile
rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek
suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm
oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na
tevekkül ettim ve O'na içten yönelip-dönerim." (Hud Suresi, 88)
O
da: "Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin
Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de
seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti. (İsra Suresi, 102)
Dediler
ki: "Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?"
Onlara önceki kitaplarda açık belgeler gelmedi mi? (Taha Suresi, 133)
Andolsun,
Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık
belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık.
İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır. (Rum Suresi, 47)
De
ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana
haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir
ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan
(dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler,
birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. (Fatır Suresi, 40)
Çünkü
gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat
onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi.
Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir. (Mü'min Suresi, 22)
Firavun
ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim
Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size
Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir
yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman
da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah,
ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (Mü'min Suresi, 28)
"Andolsun,
daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size
getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat
edince, demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi
göndermez." İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır."
(Mü'min Suresi, 34)
(Bekçiler:)
"Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar:
"Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa
kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. (Mü'min Suresi, 50)
De
ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza
kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim
olmakla emrolundum." (Mü'min Suresi, 66)
Resulleri
kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan
ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu
edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi. (Mü'min Suresi, 83)
İsa,
açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve
hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de.
Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." (Zuhruf Suresi, 63)
Ve
onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan'
dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri
şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. (Casiye Suresi, 17)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların (sözde)
delilleri: "Eğer doğru sözlüler iseniz, atalarımızı (diriltip) getirin"
demekten başkası değildir. (Casiye Suresi, 25)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, o inkar edenler
kendilerine gelmiş olan hak için dediler ki: "Bu, apaçık bir büyüdür." (Ahkaf Suresi, 7)
Şimdi
Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine
'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan
kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14)
Andolsun,
Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve
kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan
demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile
(görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid Suresi, 25)
Hani
Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için
Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve
benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim"
demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir
büyüdür" dediler. (Saff Suresi, 6)
Bu,
kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi
hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz
çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu
(hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir, Hamid'dir. (Tegabün Suresi, 6)
Kitap Ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar. (Beyyine Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Belge' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İman
edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına
kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını,
Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla
konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?" (Bakara Suresi, 76)
Andolsun,
Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le
teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir
şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir
kısmınız da onu öldürecek misiniz? (Bakara Suresi, 87)
Andolsun,
Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı
(tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz. (Bakara Suresi, 92)
Gerçekten,
apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta
açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet
eder, hem de (bütün) lanet ediciler. (Bakara Suresi, 159)
Ramazan
ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı
birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda
indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun.
Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu
kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete)
ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki
şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Size,
apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin
ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bakara Suresi, 209)
Peygamberleri,
onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un
gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile
Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler
taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil
vardır." (Bakara Suresi, 248)
İşte
bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın
kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu
İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O�nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet
Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların
peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa
düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi
birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. (Bakara Suresi, 253)
Kendilerine
apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde,
imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir?
Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. (Ali İmran Suresi, 86)
Kendilerine
apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa
düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Ali İmran Suresi, 105)
"Allah
bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız
konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden önce nice
elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru
idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?" (Ali İmran Suresi, 183)
Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır. (Ali İmran Suresi, 184)
Kitap
Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan
bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça
göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı.
Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah)
edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan
ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa Suresi, 153)
Bu
nedenle, İsrailoğulları�na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse
ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere)
öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu
(öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi
olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra
bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab�ı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları�na apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları�nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Meryem
oğlu İsa: "Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve
sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır,
Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (Maide Suresi, 114)
De
ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu
yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir.
Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin
en hayırlısıdır." (En'am Suresi, 57)
Ya
da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda
olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir
hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve
(insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden
alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin
bir azapla karşılık vereceğiz. (En'am Suresi, 157)
Semud
(toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim,
Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size
Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi
size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir
kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi. (Araf Suresi, 73)
Medyen
(toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki:
"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur.
Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı
tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden
düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde
bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer
inanıyorsanız." (Araf Suresi, 85)
İşte
bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.'
Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha
önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkar
edenlerin kalplerini böyle damgalar. (Araf Suresi, 101)
"Benim
üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir.
Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğulları'nı
benimle gönder." (Araf Suresi, 105)
Onlara
ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı
ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu
değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak
değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana
vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük
günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15)
Sonra
onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara
apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle
inanmadılar. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz. (Yunus Suresi, 74)
Bugün
ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için
seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz).
Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 92)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir
belge üzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de
(bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz
sizi buna zorlayacak mıyız?" (Hud Suresi, 28)
"Ey
Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin
ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de
değiliz." (Hud Suresi, 53)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden
apaçık bir belge üzerindeysem ve bana Tarafından bir rahmet vermişse, bu
durumda O'na isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım
edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiçbir yarar)
sağlamayacaksınız." (Hud Suresi, 63)
Dedi
ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık
bir belge üzerinde isem ve O da beni Kendisi'nden güzel bir rızık ile
rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek
suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm
oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na
tevekkül ettim ve O'na içten yönelip-dönerim." (Hud Suresi, 88)
O
da: "Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin
Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de
seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti. (İsra Suresi, 102)
Dediler
ki: "Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?"
Onlara önceki kitaplarda açık belgeler gelmedi mi? (Taha Suresi, 133)
Andolsun,
Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık
belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık.
İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır. (Rum Suresi, 47)
De
ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana
haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir
ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan
(dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler,
birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. (Fatır Suresi, 40)
Çünkü
gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat
onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi.
Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir. (Mü'min Suresi, 22)
Firavun
ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim
Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size
Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir
yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman
da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah,
ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (Mü'min Suresi, 28)
"Andolsun,
daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size
getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat
edince, demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi
göndermez." İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır."
(Mü'min Suresi, 34)
(Bekçiler:)
"Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar:
"Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa
kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. (Mü'min Suresi, 50)
De
ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza
kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim
olmakla emrolundum." (Mü'min Suresi, 66)
Resulleri
kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan
ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu
edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi. (Mü'min Suresi, 83)
İsa,
açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve
hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de.
Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." (Zuhruf Suresi, 63)
Ve
onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan'
dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri
şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. (Casiye Suresi, 17)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların (sözde)
delilleri: "Eğer doğru sözlüler iseniz, atalarımızı (diriltip) getirin"
demekten başkası değildir. (Casiye Suresi, 25)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, o inkar edenler
kendilerine gelmiş olan hak için dediler ki: "Bu, apaçık bir büyüdür." (Ahkaf Suresi, 7)
Şimdi
Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine
'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan
kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14)
Andolsun,
Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve
kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan
demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile
(görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid Suresi, 25)
Hani
Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için
Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve
benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim"
demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir
büyüdür" dediler. (Saff Suresi, 6)
Bu,
kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi
hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz
çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu
(hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir, Hamid'dir. (Tegabün Suresi, 6)
Kitap Ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar. (Beyyine Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İman
edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına
kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını,
Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla
konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?" (Bakara Suresi, 76)
Andolsun,
Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le
teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir
şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir
kısmınız da onu öldürecek misiniz? (Bakara Suresi, 87)
Andolsun,
Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı
(tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz. (Bakara Suresi, 92)
Gerçekten,
apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta
açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet
eder, hem de (bütün) lanet ediciler. (Bakara Suresi, 159)
Ramazan
ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı
birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda
indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun.
Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu
kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete)
ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki
şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Size,
apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin
ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bakara Suresi, 209)
Peygamberleri,
onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un
gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile
Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler
taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil
vardır." (Bakara Suresi, 248)
İşte
bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın
kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu
İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O�nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet
Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların
peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa
düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi
birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. (Bakara Suresi, 253)
Kendilerine
apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde,
imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir?
Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. (Ali İmran Suresi, 86)
Kendilerine
apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa
düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Ali İmran Suresi, 105)
"Allah
bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız
konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden önce nice
elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru
idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?" (Ali İmran Suresi, 183)
Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır. (Ali İmran Suresi, 184)
Kitap
Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan
bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça
göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı.
Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah)
edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan
ispatlayıcı bir delil verdik. (Nisa Suresi, 153)
Bu
nedenle, İsrailoğulları�na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse
ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere)
öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu
(öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi
olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra
bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab�ı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları�na apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları�nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Meryem
oğlu İsa: "Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve
sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır,
Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (Maide Suresi, 114)
De
ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu
yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir.
Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin
en hayırlısıdır." (En'am Suresi, 57)
Ya
da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda
olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir
hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve
(insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden
alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin
bir azapla karşılık vereceğiz. (En'am Suresi, 157)
Semud
(toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim,
Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size
Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi
size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir
kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi. (Araf Suresi, 73)
Medyen
(toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki:
"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur.
Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı
tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden
düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde
bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer
inanıyorsanız." (Araf Suresi, 85)
İşte
bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.'
Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha
önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkar
edenlerin kalplerini böyle damgalar. (Araf Suresi, 101)
"Benim
üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir.
Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğulları'nı
benimle gönder." (Araf Suresi, 105)
Onlara
ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı
ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu
değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak
değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana
vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük
günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15)
Sonra
onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara
apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle
inanmadılar. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz. (Yunus Suresi, 74)
Bugün
ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için
seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz).
Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 92)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir
belge üzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de
(bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz
sizi buna zorlayacak mıyız?" (Hud Suresi, 28)
"Ey
Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin
ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de
değiliz." (Hud Suresi, 53)
Dedi
ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden
apaçık bir belge üzerindeysem ve bana Tarafından bir rahmet vermişse, bu
durumda O'na isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım
edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiçbir yarar)
sağlamayacaksınız." (Hud Suresi, 63)
Dedi
ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık
bir belge üzerinde isem ve O da beni Kendisi'nden güzel bir rızık ile
rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek
suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm
oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na
tevekkül ettim ve O'na içten yönelip-dönerim." (Hud Suresi, 88)
O
da: "Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin
Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de
seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti. (İsra Suresi, 102)
Dediler
ki: "Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?"
Onlara önceki kitaplarda açık belgeler gelmedi mi? (Taha Suresi, 133)
Andolsun,
Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık
belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık.
İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır. (Rum Suresi, 47)
De
ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana
haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir
ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan
(dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler,
birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. (Fatır Suresi, 40)
Çünkü
gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat
onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi.
Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir. (Mü'min Suresi, 22)
Firavun
ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim
Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size
Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir
yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman
da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah,
ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (Mü'min Suresi, 28)
"Andolsun,
daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size
getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat
edince, demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi
göndermez." İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır."
(Mü'min Suresi, 34)
(Bekçiler:)
"Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar:
"Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa
kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. (Mü'min Suresi, 50)
De
ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza
kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim
olmakla emrolundum." (Mü'min Suresi, 66)
Resulleri
kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan
ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu
edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi. (Mü'min Suresi, 83)
İsa,
açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve
hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de.
Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." (Zuhruf Suresi, 63)
Ve
onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan'
dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri
şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. (Casiye Suresi, 17)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların (sözde)
delilleri: "Eğer doğru sözlüler iseniz, atalarımızı (diriltip) getirin"
demekten başkası değildir. (Casiye Suresi, 25)
Onlara
açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, o inkar edenler
kendilerine gelmiş olan hak için dediler ki: "Bu, apaçık bir büyüdür." (Ahkaf Suresi, 7)
Şimdi
Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine
'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan
kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14)
Andolsun,
Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve
kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan
demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile
(görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid Suresi, 25)
Hani
Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için
Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve
benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim"
demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir
büyüdür" dediler. (Saff Suresi, 6)
Bu,
kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi
hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz
çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu
(hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir, Hamid'dir. (Tegabün Suresi, 6)
Kitap Ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar. (Beyyine Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bereket' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kendisine
bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor
kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin
İsrailoğulları�na olan o güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla
tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve
yükselttiklerini (köşklerini, saraylarını) da yerle bir ettik. (Araf Suresi, 137)
"Ey
Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine Bizden
selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kafir)
Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara Bizden acı bir azap
dokunacaktır." (Hud Suresi, 48)
Dediler
ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri
sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O, övülmeye layık olandır,
Mecid'tir." (Hud Suresi, 73)
Bir
kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i
Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O
(Allah) Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir. (İsra Suresi, 1)
Onu ve Lut'u kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık. (Enbiya Suresi, 71)
Süleyman
için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi
emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi
bilenleriz. (Enbiya Suresi, 81)
Kendileriyle,
içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden)
görünebilen şehirler var ettik ve orada yürüme (imkanlarını) takdir
ettik: "Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın"
(dedik). (Sebe Suresi, 18)
Ona ve İshak�a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de. (Saffat Suresi, 113)
Orda
(yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı
ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde
takdir etti. (Fussilet Suresi, 10)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Kendisine
bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor
kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin
İsrailoğulları�na olan o güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla
tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve
yükselttiklerini (köşklerini, saraylarını) da yerle bir ettik. (Araf Suresi, 137)
"Ey
Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine Bizden
selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kafir)
Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara Bizden acı bir azap
dokunacaktır." (Hud Suresi, 48)
Dediler
ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri
sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O, övülmeye layık olandır,
Mecid'tir." (Hud Suresi, 73)
Bir
kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i
Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O
(Allah) Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir. (İsra Suresi, 1)
Onu ve Lut'u kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık. (Enbiya Suresi, 71)
Süleyman
için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi
emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi
bilenleriz. (Enbiya Suresi, 81)
Kendileriyle,
içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden)
görünebilen şehirler var ettik ve orada yürüme (imkanlarını) takdir
ettik: "Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın"
(dedik). (Sebe Suresi, 18)
Ona ve İshak�a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de. (Saffat Suresi, 113)
Orda
(yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı
ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde
takdir etti. (Fussilet Suresi, 10)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Beşik' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Ali İmran Suresi, 46)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab ı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları na apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" (Meryem Suresi, 29)
"Ki
(Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar
döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler
çıkardık." (Taha Suresi, 53)
Ki O, yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru yolu bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etti. (Zuhruf Suresi, 10)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Ali İmran Suresi, 46)
Allah
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi
hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de,
yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab ı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi)
oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim
iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları na apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" (Meryem Suresi, 29)
"Ki
(Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar
döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler
çıkardık." (Taha Suresi, 53)
Ki O, yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru yolu bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etti. (Zuhruf Suresi, 10)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Beyaz' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Oruç
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin
örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin,
nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve
sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için
yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten
ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.
Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza)
yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın.
İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar. (Bakara Suresi, 187)
Allah'ın
gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri
değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri
değişik ve siyah yollar (kıldık). (Fatır Suresi, 27)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Oruç
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin
örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin,
nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve
sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için
yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten
ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.
Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza)
yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın.
İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar. (Bakara Suresi, 187)
Allah'ın
gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri
değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri
değişik ve siyah yollar (kıldık). (Fatır Suresi, 27)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Beyin' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hayır,
Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder.
Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı)
Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hayır,
Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder.
Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı)
Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
'Beyinsiz' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Birtakım
beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?"
diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru
yola yöneltir." (Bakara Suresi, 142)
Musa,
belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı.
Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer
dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi)
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O
da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır,
dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi
bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (Araf Suresi, 155)
"Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler." (Cin Suresi, 4)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Birtakım
beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?"
diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru
yola yöneltir." (Bakara Suresi, 142)
Musa,
belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı.
Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer
dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi)
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O
da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır,
dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi
bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (Araf Suresi, 155)
"Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler." (Cin Suresi, 4)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Beyt' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık
hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve
hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin.
İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan
alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi
aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve
haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah
(ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Maide Suresi, 2)
Allah,
Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi)
kıldı; Haram Ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu,
Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın
gerçekten herşeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir. (Maide Suresi, 97)
Onların
Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan
başkası değildir. Artık inkar ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı. (Enfal Suresi, 35)
"Rabbimiz,
gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini
olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar
diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalplerini
onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur
ki şükrederler." (İbrahim Suresi, 37)
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf etsinler. (Hac Suresi, 29)
Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik'tir. (Hac Suresi, 33)
Evlerinizde
vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye
(kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa
vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat
edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği)
gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab Suresi, 33)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Ey
iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık
hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve
hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin.
İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan
alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi
aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve
haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah
(ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Maide Suresi, 2)
Allah,
Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi)
kıldı; Haram Ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu,
Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın
gerçekten herşeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir. (Maide Suresi, 97)
Onların
Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan
başkası değildir. Artık inkar ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı. (Enfal Suresi, 35)
"Rabbimiz,
gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini
olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar
diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalplerini
onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur
ki şükrederler." (İbrahim Suresi, 37)
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf etsinler. (Hac Suresi, 29)
Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik'tir. (Hac Suresi, 33)
Evlerinizde
vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye
(kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa
vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat
edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği)
gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab Suresi, 33)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
Biat' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Şüphesiz
sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli,
onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o,
ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine
vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)
Andolsun,
Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü'minlerden razı
olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu
ve huzur' indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak
vermiştir. (Fetih Suresi, 18)
Ey
Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak,
hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve
ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir
çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş)
konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri
zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret
iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 12)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Şüphesiz
sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli,
onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o,
ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine
vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)
Andolsun,
Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü'minlerden razı
olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu
ve huzur' indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak
vermiştir. (Fetih Suresi, 18)
Ey
Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak,
hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve
ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir
çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş)
konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri
zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret
iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 12)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: "B" Harfi İle Başlayan Kelimeler
''Bıçak' Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Kadın)
Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup
dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki
meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf'a da:) "Çık, onlara
(görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce
(insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler,
(şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: "Allah'ı tenzih ederiz; bu bir
beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir" dediler. (Yusuf Suresi, 31)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
(Kadın)
Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup
dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki
meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf'a da:) "Çık, onlara
(görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce
(insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler,
(şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: "Allah'ı tenzih ederiz; bu bir
beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir" dediler. (Yusuf Suresi, 31)
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
2 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
Similar topics
» "A" Harfi İle Başlayan Kelimeler
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
» "Ç" Harfi ile Başlayan Kelimeler
» Kelimeler Kalpten Akan Katrelerin Kabı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: KUR'AN-I KERİM :._.·´¯) :: KURAN İKLİMİ :: KUR'AN FİHRİSTİ
2 sayfadaki 2 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN