Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 178 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 178 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
KAİNAT AHLAKI VE MÜSLÜMAN
2 posters
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: AİLE HAYATI VE YAŞAM :._.·´¯) :: EĞİTİM VE AHLAK
1 sayfadaki 1 sayfası
KAİNAT AHLAKI VE MÜSLÜMAN
Kainat Ahlakı ve Müslüman.
Biz müslümanların iki kitabı, ayrıca bu iki kitabı bize talim buyuran bir de muallimi vardır. Kitaplardan biri Kadir-i Layezal olan Rabbimizin Kudret sıfatından tecelli etmiş Kainat Kitabı; diğeri de yine Mütekellim-i Ezelinin Kelam sıfatından tecelli etmiş olan Kur’an Kitabıdır. Bu iki kitabın kaynağı aynı olması hasebiyle aralarında çelişki bulunmaz, bir kitap diğerinin aksine konuşmaz. Hatta bunlar birbirlerini tefsir ederler. Kainat Kitabı her ne kadar Allah’ı, yani bu kitabın yaratıcısını bildirme ve tanıtma hususunda mühdi olsa da, insanoğlu bu kitabın ayetlerini çoğu zaman anlamadığı, yanlış anladığı, yada bu hidayetin ötesinde bir irşad aradığı için de Cenab-ı Allah merhamet-i ilahiyesinin neticesi olarak bu kitaptaki maksatları daha net ve detaylı ifade eden Kur’an Kitabını inzal buyurmuştur. Bununla birlikte Rabbimiz şefkatini sadece Kur’an’la sınırlı bırakmamış, bir de bu Kur’an’ı pratik hayatta temsil eden Hazret-i Muhammed Aleyhissalatu Vesselam’ı bizlere hediye etmiştir.
Gerek Kainat Kitabı, gerekse de Kur’an Kitabı birer ahlak sistemine sahiptirler ve her iki sistem de genel hatları itibariyle birbiri ile uyum içindedir. Mesela genel bir gözlem ile Kainat Kitabı’na baktığımızda varlığa hakim olan mükemmel bir adalet, fevkalade bir denge ve muhteşem bir nizam anlayışının farkına varırız. Her bir mahluk varlık aleminden hak ettiği ölçüde pay alabilmiştir. Atom altı partiküllerden tutunuz, onların hareketlerine, hızlarına ve böyle bir kombinasyon içindeki uyumlarına, öte yandan gezegenlere, onların büyüklüklerine, yörüngelerine ve birbirlerine olan uzaklıklarına, ondan nebatat ve hayvanat alemlerindeki üreme ve ölüm oranlarına, yada kan içinde bulunan akyuvar-alyuvar sayılarına, veyahut DNA’daki kod dizimine, hücrelerin sırt sırta, omuz omuza verip bir bünyan-ı mersus gibi organları oluşturmasına, birleşen organların vucutta tam bir tenasüb arzetmelerine, insan saçının uzarken, kaşının uzamamasına, yada kelebeklerin her iki kanatlarında da desen, renk ve beneklerin tıpa tıp bir simetri arzetmelerine, gece ve gündüz vakitlerinin biribirine orantılı olmasına, dünyamızın hali hazırdaki büyüklüğe sahip olup üzerinde yaşamı olanaklı kılacak bir atmosferi yerçekimi vasıtası ile etrafında tutabilmiş olmasına kadar, dünyada mütemadiyen soğuk ile sıcağın, iyi ile kötünün, hak ile batılın kavga ve döğüşmelerine rağmen umumi düzeni haleldar etmemelerine, oradan hayvanların koloniler halinde yaşamalarına, bir karınca kolonisinde bulunan muhteşem kast düzenine ve her bir karıncanın bu sistemin bir parçası olarak hareket etmesine, güneş sistemindeki 63 gezegende su bulunmazken, hayata zemin teşkil eden dünyada su bulunmasına, insan ve hayvanın karbondioksit üretmesine mukabil bitkilerin korbondioksiti absorve edip oksijen üretmelerine varıncaya kadar eşyanın her parçasına fevkalade bir denge, şaşırtıcı bir ölçü ve muhteşem bir adaletin yayıldığını görürüz. Buna mukabil Kur’an Kitabı’nda da hem bu mükemmel uyumun tasvirini bulur, ‘Yedi kat göğü biribiri ile uyum içinde yaratan O’dur. Rahman’ın yaratmasında hiç bir nizamsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak her hangi bir kusur görebilir misin? Sonra tekrar gözünü çevir de bak, gözün bir kusur bulamadığından, eli boş ve bitkin geri döner.’ 67:3-4, hem de kainatın en mümtaz parçası olan insanın evrenin bu adalet ahlakına davet edidiğini müşahede ederiz: ‘Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhinde olsun. İsterse onlar zengin yada fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçınırsanız, iyi bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.’ 4:135.
Hakeza varlık aleminde görülen bu muhteşem denge ve adalet anlayışı bizi kainatta var olan ubudiyet ahlakına da ulaştırır. Zira iki ihtimal vardır: Ya varlık alemindeki her bir şey aynı anda hem bütün eşyanın maliki, hem de hadimidir, çünkü bütün bu uyumu kendi başına ancak bu şekilde gerçekleştirebilir; yada her bir varlık, bir var edenin emri ile hareket etmekte, yaratıcısının kendi proğramına yüklediği emir ve yasaklara itaat etmek suretiyle bu muhteşem uyumu gerçekleştirmektedir. Tabii olarak akıl ve iz’anın kabul edeceği şık, ikinci şık olacaktır. Nitekim Kur’an Kitabı’na baktığımızda da hem kainatta var olan bu ubudiyet ahlakının dile getirildiğini farkederiz; ‘Göklerde ve yerde bulunan kim varsa, gerek isteyerek gerekse de istemeyerek Allah’a itaat etmiştir…’ 3:83, ‘Göklerde ve yerde kim varsa isteyerek yada istemeyerek, hem kendileri hem de gölgeleri sabah-akşam Allah’a secde ederler.’ 13:18 hem de küçültülmüş bir kainat olan insanın bu ubudiyet ahlakına çağırıldığını görürüz: ‘Sizin Rabbiniz gökleri ve yerleri altı günde yaratan, sonra da Arşı üzerinde hükümran olan, her işi yerli yerince çekip çeviren Allah’tır. Kendisinden izin olmadıkça hiç bir şefaatçi iş bitiremez. İşte Rabbiniz, bu vasıflara sahip olan Allah’tır. Öyleyse O’nu bir tanıyarak, yalnız O’na ibadet ediniz. Hala gerçekleri düşünmeyecek misiniz?!’ 10:3.
Yine Kainat Kitabı’nın ayetlerine (Kur’an, bir çok yerde kainatın ayetlerden teşekkül ettiğini dile getirir.) umumi bir nazar atfettiğimizde birlik, dayanışma, fedakarlık, özveri ve yardımlaşma gibi ahlaki kavramların pratiklerine rastlarız ki, Kur’an Kitabı’nın ayetleri de insana toplumsal ilşkilerinde bu ahlaktan farklı bir tutumu emretmemektedir. Bu manada Kainat Kitabı’ndan bir kaç poz alacak olursak, yağmurun susuz toprağı doyurduğunu, güneşin engin bir şefkat ile fidanların üzerine titrediğini, denizin balıklar üzerine serilmiş şeffaf bir yorgan teşkil ettiğini, ayın gece vakti dinlenmeye çekilen canlılara bir gece lambası olduğunu, bir baba penguenin -40 derece soğukta dört ay boyunca yavrusunu yere bırakmadan ayağı üzerinde taşıyıp karnı ile ısıttığını, hava zerrelerinin annenin ninnisini çocukların nazik kulaklarına ton farkı olmaksızın taşıdığını, sürü içerisinde tehlikeyi sezen kuşların sürüyü haberdar edebilmek kastı ile çığlık atıp atmacanın dikkatini kendilerine çektiklerini, bize oldukça vahşi gelen timsahların üç ay boyunca yumartaları başından bir an olsun ayrılmadıklarını görürüz. Bunlar birer rahmet eseri ve kainatta var olan dayanışma ahlakının örnekleridir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde bu kainatın sultanı Hazreti Muhammed Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz bu rahmet eserini ne güzel beyan etmiştir: ‘Hazreti Allah rahmeti yüz parçaya ayırdı. Bundan doksan dokuzunu kendi katında tutup bir parçasını yeryüzüne bahşetti. İşte bundan mahlukat birbirine merhamet ediyor, hatta hayvan, yavrusu kendisini emerken zarar vermesin diye ayağını kaldırıyor.’ Öte yandan Kainat Kitabı’nın ayetlerinde müşahede ettiğimiz bu dayanışma ve yardımlaşma ahlakını Kur’an Kitabı ayetlerinde de mükerreren buluruz: ‘Siz iyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın; günah işlemek ve başkasına saldırmak hususunda birbirinizi desteklemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.’ 5:2.
Görüldüğü gibi Hazreti Allah’tan biz müslümanlara nazil olmuş bu iki kitap aynı ahlak sistemini anlatan birer ilahi eser hükmündedir. Bizim bir makale ile sınırlamaya çalıştığımız bu büyük ahlak sisteminin örnekleri elbetteki adalet, ubudiyet ve dayanışma ile sınırlı değildir. Bu üç temel kavramın yanı sıra hikmet, temizlik, şefkat, iktisat, şükür, ihlas (bir işten, ondan beklenecek neticeyi bekleme manasına) gibi daha bir çok ahlaki düsturu her iki kitapta da okumak mümkündür.
Peki aynı ahlakı bize anlatan iki kitabımıza mukabil, bu kitapların yaşayan müfessiri Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselamın durumu nedir? Zannediyorum bu soruya en güzel cevabı Hazreti Aişe (ra) validemiz vermişlerdir:
- Ey müminlerin anası! Bize Kainatın Efendisinin ahlakından bahsediver, nasıldı onun ahlakı?
- Siz Kur’an okumaz mısınız; onun ahlakı Kur’an’dı.
Nitekim Kur’an da Efendimizin sahip olduğu bu yüce ahlakı şöyle tasvir etmiştir: ‘Her halde sen, ahlakın –Kur’an buudlu, uluhiyet eksenli olması itibariyle- ihatası imkansız, idraki nakabil en yücesi üzerinesin.’ 68:4
O halde böyle bir örgü içerisinde müslüman kimdir?
Gerçek müslüman, hayatına Kainatın Efendisi Hazreti Mustafa’yı rehber edinmiş, dolayısıyla Kur’an Kitabı’nı yaşamı ile realize etmiş, Kainat Ahlakı’nın cami bir mümessili, bir evren gözbebeğidir.
‘De ki şahit olarak Allah yeter!..’ 13:43.
Süleyman Eriş
Biz müslümanların iki kitabı, ayrıca bu iki kitabı bize talim buyuran bir de muallimi vardır. Kitaplardan biri Kadir-i Layezal olan Rabbimizin Kudret sıfatından tecelli etmiş Kainat Kitabı; diğeri de yine Mütekellim-i Ezelinin Kelam sıfatından tecelli etmiş olan Kur’an Kitabıdır. Bu iki kitabın kaynağı aynı olması hasebiyle aralarında çelişki bulunmaz, bir kitap diğerinin aksine konuşmaz. Hatta bunlar birbirlerini tefsir ederler. Kainat Kitabı her ne kadar Allah’ı, yani bu kitabın yaratıcısını bildirme ve tanıtma hususunda mühdi olsa da, insanoğlu bu kitabın ayetlerini çoğu zaman anlamadığı, yanlış anladığı, yada bu hidayetin ötesinde bir irşad aradığı için de Cenab-ı Allah merhamet-i ilahiyesinin neticesi olarak bu kitaptaki maksatları daha net ve detaylı ifade eden Kur’an Kitabını inzal buyurmuştur. Bununla birlikte Rabbimiz şefkatini sadece Kur’an’la sınırlı bırakmamış, bir de bu Kur’an’ı pratik hayatta temsil eden Hazret-i Muhammed Aleyhissalatu Vesselam’ı bizlere hediye etmiştir.
Gerek Kainat Kitabı, gerekse de Kur’an Kitabı birer ahlak sistemine sahiptirler ve her iki sistem de genel hatları itibariyle birbiri ile uyum içindedir. Mesela genel bir gözlem ile Kainat Kitabı’na baktığımızda varlığa hakim olan mükemmel bir adalet, fevkalade bir denge ve muhteşem bir nizam anlayışının farkına varırız. Her bir mahluk varlık aleminden hak ettiği ölçüde pay alabilmiştir. Atom altı partiküllerden tutunuz, onların hareketlerine, hızlarına ve böyle bir kombinasyon içindeki uyumlarına, öte yandan gezegenlere, onların büyüklüklerine, yörüngelerine ve birbirlerine olan uzaklıklarına, ondan nebatat ve hayvanat alemlerindeki üreme ve ölüm oranlarına, yada kan içinde bulunan akyuvar-alyuvar sayılarına, veyahut DNA’daki kod dizimine, hücrelerin sırt sırta, omuz omuza verip bir bünyan-ı mersus gibi organları oluşturmasına, birleşen organların vucutta tam bir tenasüb arzetmelerine, insan saçının uzarken, kaşının uzamamasına, yada kelebeklerin her iki kanatlarında da desen, renk ve beneklerin tıpa tıp bir simetri arzetmelerine, gece ve gündüz vakitlerinin biribirine orantılı olmasına, dünyamızın hali hazırdaki büyüklüğe sahip olup üzerinde yaşamı olanaklı kılacak bir atmosferi yerçekimi vasıtası ile etrafında tutabilmiş olmasına kadar, dünyada mütemadiyen soğuk ile sıcağın, iyi ile kötünün, hak ile batılın kavga ve döğüşmelerine rağmen umumi düzeni haleldar etmemelerine, oradan hayvanların koloniler halinde yaşamalarına, bir karınca kolonisinde bulunan muhteşem kast düzenine ve her bir karıncanın bu sistemin bir parçası olarak hareket etmesine, güneş sistemindeki 63 gezegende su bulunmazken, hayata zemin teşkil eden dünyada su bulunmasına, insan ve hayvanın karbondioksit üretmesine mukabil bitkilerin korbondioksiti absorve edip oksijen üretmelerine varıncaya kadar eşyanın her parçasına fevkalade bir denge, şaşırtıcı bir ölçü ve muhteşem bir adaletin yayıldığını görürüz. Buna mukabil Kur’an Kitabı’nda da hem bu mükemmel uyumun tasvirini bulur, ‘Yedi kat göğü biribiri ile uyum içinde yaratan O’dur. Rahman’ın yaratmasında hiç bir nizamsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak her hangi bir kusur görebilir misin? Sonra tekrar gözünü çevir de bak, gözün bir kusur bulamadığından, eli boş ve bitkin geri döner.’ 67:3-4, hem de kainatın en mümtaz parçası olan insanın evrenin bu adalet ahlakına davet edidiğini müşahede ederiz: ‘Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhinde olsun. İsterse onlar zengin yada fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçınırsanız, iyi bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.’ 4:135.
Hakeza varlık aleminde görülen bu muhteşem denge ve adalet anlayışı bizi kainatta var olan ubudiyet ahlakına da ulaştırır. Zira iki ihtimal vardır: Ya varlık alemindeki her bir şey aynı anda hem bütün eşyanın maliki, hem de hadimidir, çünkü bütün bu uyumu kendi başına ancak bu şekilde gerçekleştirebilir; yada her bir varlık, bir var edenin emri ile hareket etmekte, yaratıcısının kendi proğramına yüklediği emir ve yasaklara itaat etmek suretiyle bu muhteşem uyumu gerçekleştirmektedir. Tabii olarak akıl ve iz’anın kabul edeceği şık, ikinci şık olacaktır. Nitekim Kur’an Kitabı’na baktığımızda da hem kainatta var olan bu ubudiyet ahlakının dile getirildiğini farkederiz; ‘Göklerde ve yerde bulunan kim varsa, gerek isteyerek gerekse de istemeyerek Allah’a itaat etmiştir…’ 3:83, ‘Göklerde ve yerde kim varsa isteyerek yada istemeyerek, hem kendileri hem de gölgeleri sabah-akşam Allah’a secde ederler.’ 13:18 hem de küçültülmüş bir kainat olan insanın bu ubudiyet ahlakına çağırıldığını görürüz: ‘Sizin Rabbiniz gökleri ve yerleri altı günde yaratan, sonra da Arşı üzerinde hükümran olan, her işi yerli yerince çekip çeviren Allah’tır. Kendisinden izin olmadıkça hiç bir şefaatçi iş bitiremez. İşte Rabbiniz, bu vasıflara sahip olan Allah’tır. Öyleyse O’nu bir tanıyarak, yalnız O’na ibadet ediniz. Hala gerçekleri düşünmeyecek misiniz?!’ 10:3.
Yine Kainat Kitabı’nın ayetlerine (Kur’an, bir çok yerde kainatın ayetlerden teşekkül ettiğini dile getirir.) umumi bir nazar atfettiğimizde birlik, dayanışma, fedakarlık, özveri ve yardımlaşma gibi ahlaki kavramların pratiklerine rastlarız ki, Kur’an Kitabı’nın ayetleri de insana toplumsal ilşkilerinde bu ahlaktan farklı bir tutumu emretmemektedir. Bu manada Kainat Kitabı’ndan bir kaç poz alacak olursak, yağmurun susuz toprağı doyurduğunu, güneşin engin bir şefkat ile fidanların üzerine titrediğini, denizin balıklar üzerine serilmiş şeffaf bir yorgan teşkil ettiğini, ayın gece vakti dinlenmeye çekilen canlılara bir gece lambası olduğunu, bir baba penguenin -40 derece soğukta dört ay boyunca yavrusunu yere bırakmadan ayağı üzerinde taşıyıp karnı ile ısıttığını, hava zerrelerinin annenin ninnisini çocukların nazik kulaklarına ton farkı olmaksızın taşıdığını, sürü içerisinde tehlikeyi sezen kuşların sürüyü haberdar edebilmek kastı ile çığlık atıp atmacanın dikkatini kendilerine çektiklerini, bize oldukça vahşi gelen timsahların üç ay boyunca yumartaları başından bir an olsun ayrılmadıklarını görürüz. Bunlar birer rahmet eseri ve kainatta var olan dayanışma ahlakının örnekleridir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde bu kainatın sultanı Hazreti Muhammed Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz bu rahmet eserini ne güzel beyan etmiştir: ‘Hazreti Allah rahmeti yüz parçaya ayırdı. Bundan doksan dokuzunu kendi katında tutup bir parçasını yeryüzüne bahşetti. İşte bundan mahlukat birbirine merhamet ediyor, hatta hayvan, yavrusu kendisini emerken zarar vermesin diye ayağını kaldırıyor.’ Öte yandan Kainat Kitabı’nın ayetlerinde müşahede ettiğimiz bu dayanışma ve yardımlaşma ahlakını Kur’an Kitabı ayetlerinde de mükerreren buluruz: ‘Siz iyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın; günah işlemek ve başkasına saldırmak hususunda birbirinizi desteklemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.’ 5:2.
Görüldüğü gibi Hazreti Allah’tan biz müslümanlara nazil olmuş bu iki kitap aynı ahlak sistemini anlatan birer ilahi eser hükmündedir. Bizim bir makale ile sınırlamaya çalıştığımız bu büyük ahlak sisteminin örnekleri elbetteki adalet, ubudiyet ve dayanışma ile sınırlı değildir. Bu üç temel kavramın yanı sıra hikmet, temizlik, şefkat, iktisat, şükür, ihlas (bir işten, ondan beklenecek neticeyi bekleme manasına) gibi daha bir çok ahlaki düsturu her iki kitapta da okumak mümkündür.
Peki aynı ahlakı bize anlatan iki kitabımıza mukabil, bu kitapların yaşayan müfessiri Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselamın durumu nedir? Zannediyorum bu soruya en güzel cevabı Hazreti Aişe (ra) validemiz vermişlerdir:
- Ey müminlerin anası! Bize Kainatın Efendisinin ahlakından bahsediver, nasıldı onun ahlakı?
- Siz Kur’an okumaz mısınız; onun ahlakı Kur’an’dı.
Nitekim Kur’an da Efendimizin sahip olduğu bu yüce ahlakı şöyle tasvir etmiştir: ‘Her halde sen, ahlakın –Kur’an buudlu, uluhiyet eksenli olması itibariyle- ihatası imkansız, idraki nakabil en yücesi üzerinesin.’ 68:4
O halde böyle bir örgü içerisinde müslüman kimdir?
Gerçek müslüman, hayatına Kainatın Efendisi Hazreti Mustafa’yı rehber edinmiş, dolayısıyla Kur’an Kitabı’nı yaşamı ile realize etmiş, Kainat Ahlakı’nın cami bir mümessili, bir evren gözbebeğidir.
‘De ki şahit olarak Allah yeter!..’ 13:43.
Süleyman Eriş
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
Geri: KAİNAT AHLAKI VE MÜSLÜMAN
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
Similar topics
» KUR'AN AHLAKI MI ? GRUP AHLAKI MI ?
» Bütün kâinat 'Bismillah' der
» Kainat duaya kalkarsa neler diyecek?..
» Bütün kâinat 'Bismillah' der
» Kainat duaya kalkarsa neler diyecek?..
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: AİLE HAYATI VE YAŞAM :._.·´¯) :: EĞİTİM VE AHLAK
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN