Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 230 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 230 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Ey,Kainat Yolcusu !...
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: FİKİR ATLASI :._.·´¯) :: TEFEKKÜR AYNASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Ey,Kainat Yolcusu !...
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Akıl almaz bir karmaşanın ortasında yaşıyor insan. Yalanla doğrunun, yanlışla gerçeğin ayrıştığı dönemler çok gerilerde kaldı. Siyah ve beyaz net tablolar artık yok. Yerini her tonda griliği barındıran, flu ve sisli manzaralar aldı. Burası neresi, biz kimiz, neden yaşıyoruz, nereden geldik ve nereye gidiyoruz? Artık bütün bu sorulara kolayca cevap verilemiyor. Gönül mü'mine yakışır bir hayat isterken, nefis yolu saptırmaya çalışıyor. Evet biz “bir alacakaranlık kuşağıyız ve belirsizlikler, tutarsızlıklar ve çelişkiler” içinde hayatı yaşıyoruz. Ensemizdeki en büyük düşman fırsat kolluyor. Oysa kalb ancak O’nu andığında tatmin oluyor. Ruh, O’na yöneldiğinde huzur buluyor. Ve insan hayat boyu süren çetin bir mücadeleyi göğüsleyerek yaşıyor.
Cevaplar farklı olsa da sorular asırlarca aynıdır. İnsanlık tarihinde en vazgeçilmez soru yine insana dairdir. Neden vardır insan? Bugün çok acı bir gerçekle karşı karşıyayız. Sorgulamadan, düşünmeden, ezbere yaşayan insanın acı gerçeğiyle baş başayız. Bugün ahirzaman insanı o kadar malayani ve lüzumsuz şeylerle iştigal etmektedir ki, yıllar önce Katherine Ann Porter’in yaptığı şu tesbit bugünün gerçeğini en net haliyle ortaya seriyor: “Bugün çoğu insanın hayatının hedefsiz oluşu beni dehşete düşürdü. İnsanların yüzde 50’si nereye gidiyor olduğunu hiç düşünmüyor. Yüzde 40’ı kararsız. Sadece yüzde 10’u ne istediğini biliyor, ama onların bile hepsi o yöne gitmiyor.”
İnanan da var, inanmayanda. Neden yaşadığını bir defa olsun hayatta sormayan da var, bu soruya hayatını adayan da. Mahiyetini bilen de var, bilmek istemeyen de. İnanıp yaşamayan da var. Veya yaşayan, ama neye inandığını
bilmeyen... Ne garipsin dünya. Seslerin ipekten vücudunu mesh ederek ve renklerin ateşten nabzını sayarak, büyük sır kapısını tıklayan çilekeşleri ve inancı için hayatını hakir görenleri bugün nerede barındırıyorsun? Gelişigüzel, sorgusuz sualsiz bir hayatı yaşayan insan nasıl sormaz varlığa dair o en çetin soruyu. Kâinatın sırrını çözmek için aklı zorlamak gerekir. Çözüme ulaşmak için beyin sancı çekmelidir.
Yaşar insan, bir gün sonunun geleceğini bile bile. Her adımın ilk adım ya da her adımın son adım olabileceğini bile bile yaşamaktadır, kâinatın garip ama muntazam yolcusu. Bazan hayata sımsıkı sarılır ebediyen yaşayacakmış gibi. Oysa sayılıdır altın saniyeleri ve bir daha dönmemek üzere gider her bir ânı. Aslında yaşayanda bir zanla avunur. Bittiğine, gittiğine aldırmaz, gözünü kapar. Ama ölüm olduğu yerdedir. Ve bu hakikat değişmez. Ama yolcu olduğunu bi anladımı bu kâinatın eşsiz meyvesi, işte o zaman dağıtır etrafındaki zifiri karanlığı, o alacakaranlığı… İşte o zaman bütün alışkanlıklarını, o kalın ülfet perdesini yırtar ve prangaları çözer. Ruhu özgürleşmeye başlar, sonsuzluğa kanat çırpar. İşte o zaman insandır insan. Yoksa yalnız surette insandır. Çünkü onun “kıymetini tayin eden mahiyetidir. Mahiyeti ise himmeti nispetindedir. Himmet ise hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar”.1 Bir hedefe kilitlenmelidir insan. Başıboş hayat ve idealsizlik ölümsüz ruhunu öldürür. Çünkü insan bu fıtratta yaratılmamıştır. Ondaki “gayr-i mahdut istidadat” ta ötelere bakar. Dünya onu doyuramaz. O dünya ötesi için yaratılmıştır.
Düşünmek ne büyük bir nimet olsa gerek. İnsana ebedî bir yolcu olduğunu hatırlatan akıl ne büyük bir fırsat. Yaradanın kâinatın merkezine oturttuğu bu nazik, nazenin, nazdar varlık olan insana bahşettiği en büyük armağan. Onu bulması için ihsan ettiği bir lütuf. Mevlânâ’ya sorarlar: “Kişinin değeri nedir?”. “Aradığı şeydir” der ve ekler: “Ey kardeş! Sen fikirden ibaretsin. Eğer düşüncen gül ise, bir gül bahçesisin. Diken düşünüyorsan, külhan odunusun. Kesenin kıymeti, içindeki altın dolayısıyladır. Nasılki cesedin kıymeti candandır, canın kıymeti de canandandır. Canana koşmayan, ebedî sevgiliye kavuşmaya çalışmayan canlar, binlerce de olsa, hakikatte yarım tenden ibarettir.”
Kâinat
yolcusu ne tarafa yol alırsa alsın, nereye doğru koşarsa koşsun, O'na yönelmemişse içindeki arayış ve özleyiş asla dinmez. Elinde mi dindirmek? Yaradan koymuş. Silip çıkaramazsın. Yönünü bir O’na doğru çevir, işte o zaman hissedeceksin yüreğindeki huzuru. İçten bir isteyişle, derinden bir titreyişle secdeye git, inle derinden derine.
Bırak dünyayı, ukbaya talip ol. Aç ellerini, kaldır semaya doğru, hissedeceksin o sonsuz mutluluğu. Her ne kadar ağırsa da yükün ve cürmün alnını koy secdeye, düş toprağa bir tane gibi, kir dizlerini ve bırak yangın yerine dönsün için. Kâinatın garip yolcusu, yolun uzun değil, cismaniyet ve nefsaniyet itibariyle öl ki, ruh canibinde dirilebilesin. Çünkü “insan zayıftır, belâları çoktur; fakirdir, ihtiyacı pek ziyadedir; acizdir, hayat yükü pek ağırdır. Eğer Kadir-i Zülcelale dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar; ya sarhoş veya canavar eder”.2
Haydi diril, ayaklan! Anla neden var olduğunu. Bir kerecik olsun Allah namına kâinata bak ve buradaki inceliklere şahit ol. Yeryüzü ve gökyüzü korosu, ne varsa hepsi birden tesbihatıyla doldursun içini. Çöz çözebildiklerini, çözemediklerinle aklın boğuşsun. Yeter ki düşün ve kâinatta tek bir anlamsız sesin, tek hikmetsiz bir nefesin ve bir kıpırdanışın olmadığını anla. Aklını hayrette bırakan şu “intizam-ı âleme ve geniş rahmet içinde kusursuz
hüsn-ü san'ata ve o misilsiz Cemal-i Rububiyete” mest ol.
Dipnotlar:
1. İşaratü’l-İ’caz, s. 82.
2. İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 44.
TUĞBA AKTAŞ
Cevaplar farklı olsa da sorular asırlarca aynıdır. İnsanlık tarihinde en vazgeçilmez soru yine insana dairdir. Neden vardır insan? Bugün çok acı bir gerçekle karşı karşıyayız. Sorgulamadan, düşünmeden, ezbere yaşayan insanın acı gerçeğiyle baş başayız. Bugün ahirzaman insanı o kadar malayani ve lüzumsuz şeylerle iştigal etmektedir ki, yıllar önce Katherine Ann Porter’in yaptığı şu tesbit bugünün gerçeğini en net haliyle ortaya seriyor: “Bugün çoğu insanın hayatının hedefsiz oluşu beni dehşete düşürdü. İnsanların yüzde 50’si nereye gidiyor olduğunu hiç düşünmüyor. Yüzde 40’ı kararsız. Sadece yüzde 10’u ne istediğini biliyor, ama onların bile hepsi o yöne gitmiyor.”
İnanan da var, inanmayanda. Neden yaşadığını bir defa olsun hayatta sormayan da var, bu soruya hayatını adayan da. Mahiyetini bilen de var, bilmek istemeyen de. İnanıp yaşamayan da var. Veya yaşayan, ama neye inandığını
bilmeyen... Ne garipsin dünya. Seslerin ipekten vücudunu mesh ederek ve renklerin ateşten nabzını sayarak, büyük sır kapısını tıklayan çilekeşleri ve inancı için hayatını hakir görenleri bugün nerede barındırıyorsun? Gelişigüzel, sorgusuz sualsiz bir hayatı yaşayan insan nasıl sormaz varlığa dair o en çetin soruyu. Kâinatın sırrını çözmek için aklı zorlamak gerekir. Çözüme ulaşmak için beyin sancı çekmelidir.
Yaşar insan, bir gün sonunun geleceğini bile bile. Her adımın ilk adım ya da her adımın son adım olabileceğini bile bile yaşamaktadır, kâinatın garip ama muntazam yolcusu. Bazan hayata sımsıkı sarılır ebediyen yaşayacakmış gibi. Oysa sayılıdır altın saniyeleri ve bir daha dönmemek üzere gider her bir ânı. Aslında yaşayanda bir zanla avunur. Bittiğine, gittiğine aldırmaz, gözünü kapar. Ama ölüm olduğu yerdedir. Ve bu hakikat değişmez. Ama yolcu olduğunu bi anladımı bu kâinatın eşsiz meyvesi, işte o zaman dağıtır etrafındaki zifiri karanlığı, o alacakaranlığı… İşte o zaman bütün alışkanlıklarını, o kalın ülfet perdesini yırtar ve prangaları çözer. Ruhu özgürleşmeye başlar, sonsuzluğa kanat çırpar. İşte o zaman insandır insan. Yoksa yalnız surette insandır. Çünkü onun “kıymetini tayin eden mahiyetidir. Mahiyeti ise himmeti nispetindedir. Himmet ise hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar”.1 Bir hedefe kilitlenmelidir insan. Başıboş hayat ve idealsizlik ölümsüz ruhunu öldürür. Çünkü insan bu fıtratta yaratılmamıştır. Ondaki “gayr-i mahdut istidadat” ta ötelere bakar. Dünya onu doyuramaz. O dünya ötesi için yaratılmıştır.
Düşünmek ne büyük bir nimet olsa gerek. İnsana ebedî bir yolcu olduğunu hatırlatan akıl ne büyük bir fırsat. Yaradanın kâinatın merkezine oturttuğu bu nazik, nazenin, nazdar varlık olan insana bahşettiği en büyük armağan. Onu bulması için ihsan ettiği bir lütuf. Mevlânâ’ya sorarlar: “Kişinin değeri nedir?”. “Aradığı şeydir” der ve ekler: “Ey kardeş! Sen fikirden ibaretsin. Eğer düşüncen gül ise, bir gül bahçesisin. Diken düşünüyorsan, külhan odunusun. Kesenin kıymeti, içindeki altın dolayısıyladır. Nasılki cesedin kıymeti candandır, canın kıymeti de canandandır. Canana koşmayan, ebedî sevgiliye kavuşmaya çalışmayan canlar, binlerce de olsa, hakikatte yarım tenden ibarettir.”
Kâinat
yolcusu ne tarafa yol alırsa alsın, nereye doğru koşarsa koşsun, O'na yönelmemişse içindeki arayış ve özleyiş asla dinmez. Elinde mi dindirmek? Yaradan koymuş. Silip çıkaramazsın. Yönünü bir O’na doğru çevir, işte o zaman hissedeceksin yüreğindeki huzuru. İçten bir isteyişle, derinden bir titreyişle secdeye git, inle derinden derine.
Bırak dünyayı, ukbaya talip ol. Aç ellerini, kaldır semaya doğru, hissedeceksin o sonsuz mutluluğu. Her ne kadar ağırsa da yükün ve cürmün alnını koy secdeye, düş toprağa bir tane gibi, kir dizlerini ve bırak yangın yerine dönsün için. Kâinatın garip yolcusu, yolun uzun değil, cismaniyet ve nefsaniyet itibariyle öl ki, ruh canibinde dirilebilesin. Çünkü “insan zayıftır, belâları çoktur; fakirdir, ihtiyacı pek ziyadedir; acizdir, hayat yükü pek ağırdır. Eğer Kadir-i Zülcelale dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar; ya sarhoş veya canavar eder”.2
Haydi diril, ayaklan! Anla neden var olduğunu. Bir kerecik olsun Allah namına kâinata bak ve buradaki inceliklere şahit ol. Yeryüzü ve gökyüzü korosu, ne varsa hepsi birden tesbihatıyla doldursun içini. Çöz çözebildiklerini, çözemediklerinle aklın boğuşsun. Yeter ki düşün ve kâinatta tek bir anlamsız sesin, tek hikmetsiz bir nefesin ve bir kıpırdanışın olmadığını anla. Aklını hayrette bırakan şu “intizam-ı âleme ve geniş rahmet içinde kusursuz
hüsn-ü san'ata ve o misilsiz Cemal-i Rububiyete” mest ol.
Dipnotlar:
1. İşaratü’l-İ’caz, s. 82.
2. İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 44.
TUĞBA AKTAŞ
RıZa BeRKaN- KuRuCu / YöNeTiCi
Similar topics
» KAİNAT AHLAKI VE MÜSLÜMAN
» Fahr-i Kâinat Efendimiz’e Niyâz
» Bir Nur indi Hirâ Dağına. Yüzyılları örten karanlıklar perdesini deldi, geçti. Kâinat kitabını okumaya başladı...
» Fahr-i Kâinat Efendimiz’e Niyâz
» Bir Nur indi Hirâ Dağına. Yüzyılları örten karanlıklar perdesini deldi, geçti. Kâinat kitabını okumaya başladı...
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: FİKİR ATLASI :._.·´¯) :: TEFEKKÜR AYNASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN