.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Hz. ADEM (a.s.) Salava10


Join the forum, it's quick and easy

.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Hz. ADEM (a.s.) Salava10
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Kimler hatta?
Toplam 36 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 36 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 206 kişi 31.07.17 12:04 tarihinde online oldu.
En son konular
» Kutsalınıza Hakaret Edilmesi İncitiyormuş Değil mi?
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime122.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN

» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime112.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN

» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime112.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN

» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime117.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN

» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN

» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN

» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN

» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN

» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN

» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN

» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN

» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN

» Ne NeDiR?
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime120.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN

» ÖĞÜT VEREN AYETLER
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime120.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN

» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime122.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN

» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN

» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN

» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
Hz. ADEM (a.s.) Icon_minitime111.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN

Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN

Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Anket

İRFaN MeCLiSi & RaH-ı AŞK FoRMuMuZa NaSıL ULaŞTıNıZ?

Hz. ADEM (a.s.) Vote_lcap67%Hz. ADEM (a.s.) Vote_rcap 67% [ 4 ]
Hz. ADEM (a.s.) Vote_lcap0%Hz. ADEM (a.s.) Vote_rcap 0% [ 0 ]
Hz. ADEM (a.s.) Vote_lcap0%Hz. ADEM (a.s.) Vote_rcap 0% [ 0 ]
Hz. ADEM (a.s.) Vote_lcap0%Hz. ADEM (a.s.) Vote_rcap 0% [ 0 ]
Hz. ADEM (a.s.) Vote_lcap33%Hz. ADEM (a.s.) Vote_rcap 33% [ 2 ]

Toplam Oylar : 6

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


Hz. ADEM (a.s.)

Aşağa gitmek

Hz. ADEM (a.s.) Empty Hz. ADEM (a.s.)

Mesaj tarafından RıZa BeRKaN 09.02.10 13:52

Hz. ADEM (a.s.)

İlk insan, ilk peygamber, insanlığın babası. Allah'u Teala Hz. Adem'i topraktan (turâbtan) yarattı. (Hud, 11/61;Taha, 20/55; Nuh, 71/18) Yüce Allah yeryüzünde bir halife yaratacağını meleklerine bildirdiği zaman; ilim, irade ve kudret sıfatlarıyla donatacağı bu varlığın yeryüzüne uyum sağlaması için maddesinin de yeryüzü elementlerinden olmasını dilemiştir:"Sizi (aslınız Adem'i) topraktan yaratmış olması onun ayetlerindendir. Sonra siz (her tarafa) yayılır bir beşer oldunuz." (er-Rum, 30/20)Allah'u Teala Hz. Adem'i yaratırken maddesi olan toprağı çeşitli hal ve safhalardan geçirmiştir:1- Türab safhasından sonra "Tîn" safhası: Tîn: Toprağın su ile karışımıdır ki, buna çamur ve balçık denilir.
Bu safha insan ferdinin ilk teşekkül ettirilmeğe başlandığı merhaledir:"O (Allah) her şeyi güzel yaratan ve insanı başlangıçta çamurdan yaratandır." (es-Secde, 32/7)Hayat kaidesinin candan sonra iki temel unsuru su ve topraktır."Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürüyor, kimi iki ayağı üstünde yürüyor, kimi de dört ayağı üzerinde yürüyor. Allah ne dilerse yaratır. Çünkü Allah her şeye hakkıyla kadirdir." (en-Nur, 24/45) "O (Allah) sudan bir beşer (insan) yaratıp da onu soy-soy yapandır. Rabbin her şeye kadirdir." (el-Furkan, 25/54)Yeryüzünün 3/4'ü su ile kaplıdır. İnsan vücudunun da %75'i sudur. Demek ki dünyadaki bu düzen aynen insana da intikal ettirilmiştir. Yine
Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Andolsun biz insanı (Adem'i) çamurdan süzülmüş bir hülasadan yarattık." (el-Mü'minun, 23/12)İşte ilk insan, yaratılışının mertebelerinde, önce böyle bir çamurdan sıyrılıp çıkarılmış, sonra hülasadan (bir soydan) yaratılmıştır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur'an Dili, V, 3056-3059, 3431-3432)
2- Tin-i lâzib: Cıvık ve yapışkan çamur demektir. Toprağın su ile karıştırılıp çamur olmasından sonra, üzerinden geçen merhalelerden birisi de "Tîn-i lazib" yani yapışkan ve cıvık çamur safhasıdır. Cenab-ı
Allah bu süzülmüş çamuru cıvık ve yapışkan bir hale getirdi. "Biz onları (asılları olan Adem'i) bir cıvık ve yapışkan çamurdan yarattık." (es-Saffat, 37/1 1)
3- Hame-i Mesnûn: Sonra cıvık ve yapışkan çamur hame-i mesnûn haline getirildi. Hame-i mesnûn, suretlenmiş, şekil verilmiş, değişmiş ve kokmuş bir haldeki balçık demektir. "Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, suretlenmiş ve değişmiş bir çamurdan yarattık." (el-Hicr, 15/26-28)Böylece Allahü Teala Adem (a. s.)'i topraktan yaratmaya başlıyor. Bunu da su ile karıştırarak Tîn-i lazib yapıyor. Sonra bunu da değişikliğe uğratarak kokmuş ve şekillenmiş hame (balçık) haline getiriyor.
4- Salsal: Kuru çamur demektir.Cenab-ı Allah kokmuş ve suretlenmiş çamuru da kurutarak "fahhar"
(kiremit, saksı, çömlek) gibi tamtakır kuru bir hale getirdi. "O Allah insanı bardak gibi (pişmiş gibi) kuru çamurdan yaratmıştır. " (er-Rahman, 55/14, ilgili ayet için bk. Hazin; Elmalılı Hamdi Yazır, a_g.e., VIII, 4669)
Hz. Adem'e Ruh Verilmesi
Cenab-ı Allah Hz. Adem'i yaratırken, yukarıda anlatıldığı gibi
maddesi olan çamuru, çeşitli mertebelerde değişikliğe uğratarak, canın
verilmesi ve ruhun nefhedilmesine müsaid bir hale getirdi. Nihayet şekil
ve suretinin tesviyesini ve düzenlemesini tamamlayınca ona can vermiş
ve ruhundan üflemiştir: "Rabbin o zaman meleklere demişti ki: 'Ben
muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu düzenleyerek
(hilkatim) tamamlayıp ona da ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için
derhal (bana) secdeye kapanın.' Bunun üzerine iblis' ten başka bütün
melekler secde etmişlerdi. O (iblis) büyüklük taslamış ve kafirlerden
olmuştu. Allah: 'Ey İblis iki elimle (bizzat kudretimle) yarattığıma
secde etmekten seni alıkoyan nedir? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa
yücelerden mi oldun?' buyurdu. İblis dedi: 'Ben ondan hayırlıyım. Beni
ateşten, onu ise çamurdan yarattın. " (Sad, 38/71-76. Ayrıca bk.
el-A'raf, 7/12; el-Hicr, 15/29; es-Secde, 32/8-9)
Cenab-ı Allah böylece Hz. Adem'i en mükemmel bir şekilde yarattı.
Boyunun uzunluğunun altmış "zira" olduğu bazı kaynaklarda kaydedilir.
(Kurtubî, Tefsir, XX, 45) Yaratılışı tamamlandıktan sonra Allahü Teala
ona, haydi şu meleklere git, selam ver ve onların selamını nasıl
karşıladıklarım dinle! Çünkü bu, hem senin, hem de zürriyyetinin
selamlaşma örneğidir. Bunun üzerine Hz. Adem meleklere: "Es-selamü
aleyküm" dedi. Onlar da: "Es-selamu aleyke ve rahmetullah" diye karşılık
verdiler. Adem, insanların büyük atası olduğu için, Cennet'e giren her
kişi, Adem'in bu güzel suretinde girecektir. Hz. Adem'in torunları, onun
güzelliğinden birer parçasını kaybetmeye devam etti. Nihayet bu eksiliş
şimdi (Hz. Muhammed zamanında) sona erdi. (Buharî, Sahih, IV, 102,
Halk-ı Adem, 2 Tecrid-i Sarîh Tercümesi, IX, 76, Hadis no: 1367)
Hz. Adem'e isimlerin Öğretilmesi
Allah Hz. Adem'i yarattıktan sonra, dünyaya yerleşip kendilerinden
faydalanabilmeleri için ona eşyanın isimlerini ve özelliklerini öğretti,
isimlerin dalalet ettiği varlıkları anlama kabiliyeti verdi. "Hani
Rabbin bir vakit meleklere:
'Muhakkak ben, yeryüzünde (emirlerimi tebliğ etmeye ve uygulamaya
koyacak) bir halife (bir insan) yaratacağım' demişti. (Melekler de):
'Biz seni hamdinle tesbih ve seni ayıplardan, sana ortak koşmaktan ve
eksikliklerden tenzih edip dururken orada (yerde) bozgunculuk edecek,
kanlar dökecek kimse(ler) mi yaratacaksın?' demişlerdi. Allah: 'Sizin
bilmeyeceğinizi her halde ben bilirim.' demişti. Allah, Adem'e bütün
isimleri öğretmişti. Sonra onları (onların dalalet ettikleri alemleri ve
eşyayı) meleklere gösterip 'doğrucular iseniz (her şeyin içyüzünü
biliyorsanız) bunları isimleriyle beraber bana haber verin' demişti.
(Melekler) de: "Seni tenzih ederiz, senin bize öğrettiğinden başka bizim
hiçbir bilgimiz yok. Çünkü her şeyi hakkıyla bilen, hüküm ve hikmet
sahibi olan şüphesiz ki sensin, sen demişlerdi." (el-Bakara, 2/30-32)
Bu ayetlerde geçen "halife" vekalet gibi asaletin karşıtı olarak
başkasına vekillik etmek, yani az veya çok aslın yerini tutarak, onu
temsil etmek demek olan hilafet masdarından türemiş bir sıfattır. İsim
olarak kullanılır. Aslı "halif'tir. Sonundaki "ta" harfi mübalağa
içindir. Birinin arkasından makamına ve yerine vekalet eden demektir. Bu
niyabet (vekalet) ya aslın geçici olarak makamından ayrılması
dolayısıyla verilir veya aslın acizliğinden dolayı yardım etmesi için
verilir. Yahut bunların hiçbiri olmadığı halde asıl, vekiline sırf bir
şeref bahşederek onu yüceltmek için vekalet verir. İşte Cenab-ı Allah'ın
arzda evliyasını istihlafı bu kabildendir. (Ragıb el-Isfahanî,
el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an İstanbul 1986, s. 223; Hamdi Yazır,
a.g.e., l, 300)
Cenab-ı Allah: "Yeryüzünde bir halife yaratacağım ve tayin
edeceğim." demişti ki; kendi irade ve kudret sıfatımdan ona bazı
salahiyetler vereceğim, o bana izafeten, bana niyabeten yarattıklarım
üzerinde birtakım tasarruflara sahip olacak, benim namıma ahkamımı
yeryüzünde yürürlüğe koyup uygulayacaktır. O, bu hususta asil olmayacak,
kendi zatı ve şahsı namına asıl olarak hükümleri icra edemeyecek ancak
benim bir naibim, kalfam olacak, iradesiyle benim iradelerimi,
emirlerimi, kanunlarımı tatbike memur bulunacak sonra onun arkasından
gelenler ve ona halef olarak aynı vazifeyi icra edecek olanlar
bulunacaktır. "Verdikleriyle sizi denemek için, yeryüzünün halifeleri
kılan ve kiminki kiminizden derecelerle üstün yapan odur..." (el-En'am,
165) ayetinin sırrı zahir olacaktır. Bu mana, Ashab-ı Kiram ve
Tabiîn'den uzun uzadıya nakledilegelen tefsirlerin özetidir. (Elmalılı,
a.g.e., I, 300)
Allahü Teala, Adem'i yeryüzünde halifesi yapacağını meleklerine
istişare eder gibi tebliğ etmiş, Adem'i yarattıktan sonra ona eşyanın
isimlerini öğretmiş, eşyanın bilgisini edinme ve beyan etme kabiliyetini
vermiştir. Meleklerin devamlı olarak tesbih ve takdis vazifesiyle
meşgul olmaları ve nefislerinin olmaması sebebiyle yeryüzünde halifelik
ve imtihan keyfiyetlerine Adem ve evladlarının layık olacaklarını Adem
ile meleklerini bir imtihandan geçirerek göstermiştir.
Yüce Allah Adem'i yarattıktan sonra zevcesi Havva'yı onun eğe veya
başka bir görüşe göre kaburga kemiğinden yarattı. (Kitabü Mecmuatün
mine't-Tefasir içinde Hazin, II, 3) İbn Mes'ud ve İbn Abbas, "Allah
Havva'yı, Adem'i Cennet'e yerleştirdikten sonra yaratmıştır."
demişlerdir. (en-Nisa, 4/1; Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, XI, 304)
Hz. Adem'in Cennet'e Yerleştirilmesi:
Yüce Allah Adem ve eşine şöyle diyerek, Cennet'e yerleştirdi: "Ve
demiştik ki: "Ey Adem, sen ve eşin Cennet'te yerleş, otur. Ondan
(Cennet'in yiyeceklerinden) istediğiniz yerden ikiniz de bol bol yiyin.
Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de kendinize zulmedenlerden
olursunuz. " (el-Bakara, 2/35; el-A'raf, 7/19) "Muhakkak bu (İblis) sana
ve zevcene düşmandır. Sakın sizi Cennet'ten çıkarmasın; sonra zahmet
çekersin. Çünkü senin acıkmaman ve çıplak kalmaman ancak burada
mümkündür ve sen burada susamazsın ve güneşte yanmazsın. " (Taha 20/1
17-1 19)
Hz. Adem ve eşine yasaklanan bu ağacın ne olduğu kesin olarak
bilinmiyor. Bu ağacın buğday veya üzüm veyahut da incir olduğu hakkında
rivayetler vardır. Biz bu ağacın ne olduğunu bilemeyiz. Çünkü yüce Allah
bu ağacın ismini bize bildirmemiştir. Cenab-ı Hakk Cennet'te Adem'e
büyük bir hürriyet vermekle beraber yine de buna bir sınır koymuştur. Bu
sınırı aştıkları takdirde, kendilerine zulüm edeceklerdir. Cennet'e bu
yasak ağaç, yenilmek için değil, insanın hayatını disipline etmek ve bir
sınırlama ve kulluk için konulmuştur. Bununla beraber biz "Dünyayı
sevmek, her bir günahın başıdır" hadîsinde bu yasak ağacı tayin eden bir
dalalet buluyoruz. Demek Hz. Adem o zaman dünya sınırlarına yaklaşmamak
emri almış ve bundan bir müddet fıtratının gereği olarak yememiştir.
(Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., l, 323-324).
Daha önce İblis Hz. Adem'in üstünlüğünü çekemeyerek Allah'ın emrine
karşı gelmiş, Adem'e secde etmeyip, saygı göstermemiş ve Cennet'ten
kovulmuştu. O zaman şeytan'ın Hz. Adem ve evlatlarına musallat olup
azdırma imkanı kaldırılmamıştı. Hatta, İblis'e onları günah işlemeye
teşvik etme gücü verilmişti. (Bk. el-A'raf, 7/12-18; el-Hicr, 15/32-42)
Çünkü Adem'in şeref ve üstünlüğü, nefsine ve şeytana uymamakla
gerçekleşecekti. Kendilerine verilen akıl ve irade sebebiyle Adem ve
soyu, imtihandan geçecekler, sınanmaları için de peygamberler
gönderilecekti.
Vesvese vererek insanları azdırma kabiliyetine sahip olan şeytan, ne
yaptıysa yaptı, bir yolunu bularak Cennet'e girebildi. "Derken şeytan,
onlardan gizli bırakılmış o çirkin yerlerini (avret mahallerini)
kendilerine açıklayıp göstermek için ikisine de vesvese verdi ve
'Rabbiniz size bu ağacı başka bir şey için değil, ancak iki melek
olacağınız yahut ölümden kurtulup ebedi olarak kalıcılardan
bulunacağınız için yasak etti' dedi. Bir de onlara, 'Ben sizin
iyiliğinizi isteyenlerdenim' diye yemin etti: İşte bu şekilde ikisini de
aldatarak o ağaçtan yemeye tevessül ettirdi. Ağacın meyvesini
tattıkları anda ise, o çirkin yerleri kendilerine açılıverdi ve
üzerlerine Cennet yaprağından üst üste yamayıp örtmeye başladılar.
Rableri de "Ben size bu ağacı yasak etmedim mi? Şeytan size apaçık bir
düşmandır, demedim mi? diye nida etti." (el-A'raf 7/20-22) "Bundan sonra
Adem, Rabbinden (vahiy yoluyla) kelimeler belleyip aldı ve şöyle
diyerek Allah'a yalvardılar: Ey Rabbimiz kendimize yazık ettik. Eğer
bizi bağışlamaz ve bizi esirgemezsen herhalde en büyük zarara
uğrayanlardan olacağız, dediler." (el-A'raf, 7/23) "Sonra Rabbi onu
seçti (peygamber yaptı) da tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu
gösterdi. Allah şöyle dedi: 'Dünyada birbirinize düşman olmak üzere her
ikiniz de oradan (Cennet'ten) ininiz. Artık benden size bir hidayet
(kitap) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa, işte o sapıklığa
düşmez ve bedbaht olmaz (ahirette zahmet çekmez). " (Taha, 20/122-123)
Böylece Hz. Adem ve Havva ve nesilerinin yeryüzünde yerleşip kalmaları
ve burada üreyip geçinmeleri, imtihan edilmeleri takdir edildi ve
gerçekleştirildi. (el-Bakara, 2/3638; el-A'raf, 7/24)
Buharî, Müslim, Ebu Davûd, Neseî ve Tirmizî'nin rivayet ettikleri
bir hadîsinde Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Adem (a.s.) ile
Musa (a.s.)'ın ruhları Rapleri nezdinde münakaşa ettiler ve Adem (a.s.),
Musa (a.s.)'ı delil getirerek mağlup etti. Musa (a.s.) dedi ki: "Sen
Allah'ın eliyle (kudretiyle) yarattğı ve ruhundan üflediği ve melekleri
senin için secde ettirdiği ve Cennet'ine yerleştirdiği Adem'sin. Sonra
da sen işlediğin suç sebebiyle insanları yeryüzüne indirdin.' dedi.
Bunun üzerine Adem (a.s.) 'Sen Allah'ın peygamberliğine ve konuşmasına
seçtiği ve içinde her şeyin açıklaması bulunan (Tevrat) levhalarını
verdiği ve münacat edici olarak kendisine yaklaştırdığı Musa'sın. Benim
yaratılmamdan kaç sene önce Tevrat'ı yazdığım gördün?' dedi Musa (a.s.),
'Kırk sene önce' diye cevap verdi. Adem, 'şu halde içinde 've Adem
Rabbi'ne isyan etti de...' mealindeki ayeti gördün mü?' dedi. Musa
(a.s.) 'Evet, gördüm' dedi. Adem (a.s.) 'Allah'ın beni yaratmasından
kırk sene önce işleyeceğimi yazdığı işi işlemem üzerine beni nasıl
azarlarsın' dedi. Resulullah (s.a.s.) neticede "Adem hüccet ile Musa'yı
mağlup etti" buyurdu. (et-Tac, l, Hadis no: 40) Bundan sonra gelecek
hidayet rehberlerine (peygamberlere), iman ederek uyup bağlanacaklar
için, korkup üzülecekleri bir şeyin olmadığı ve bunların Cennet'e
girecekleri bildirildi, inkar edip kötülük yapanların Cehennem'e
girecekleri anlatıldı. (el-Bakara, 2/38-39, 82)
Alimler, Hz. Adem ve eşinin iskan edildiği (yerleştirildiği) Cennet
hakkında görüş ayrılıklarına düşmüşlerdir. Cennet, lügat açısından bağ,
bahçe, bahçelik ve bağlık yer manasına gelir. Acaba Hz. Adem'in iskan
edildiği bu Cennet, yeryüzünün bağlılık, bahçelik ve ağaçlık
köşelerinden bir köşe midir? Yoksa dünyadan ayrı ahrette müminlere va'd
edilen Cennet midir? Kur'an-ı Kerim'de buna dair açık ve kesin bir bilgi
verilmemiştir. İslam alimlerinin çoğunluğuna göre Hz. Adem'in eşiyle
yerleştirildiği ve içinde yasak ağacın bulunduğu Cennet, ahirette
müminlere ve iyilik yapanlara va'd edilen, darü's-sevab (mükafat yurdu)
olan Cennet'tir. Çünkü:
a) "Cenab-ı Allah dedi ki: Kiminiz kiminize (nesilleriniz
birbirlerine yahut müminlerle şeytan birbirlerine) düşman olarak inin.
Arz'da sizin için bir zamana kadar yerleşip kalmak ve geçinmek vardır.
Orada (yeryüzünde) yaşayacaksınız, orada öleceksiniz, yine oradan
diriltilip çıkarılacaksınız." (el-A'raf, 7/24-25; Ayrıca bk. el-Bakara,
2/36) Bu ayetlerde Hubût (inmek) tabiri ve inilecek yer de arz (yeryüzü)
olarak zikredilmiştir, ilk yerleşme noktası yeryüzü dışında bir yer
olmalıdır ki, buradan yeryüzüne iniş söz konuşu edilebilsin. Eğer Hz.
Adem ve Havva'nın yerleştikleri yer arzdaki bir bahçe olsaydı
"hubût'tan, inişten söz etmek mümkün olmazdı.
b) Taha suresi 118-119'uncu ayetlerde Hz. Adem'in yerleştiği
Cennet'in anlatılan vasıfları, yani acıkmamak, susamamak, çıplak
kalmamak, güneşte yanmamak, sevap ve mükafat yurdu olarak mü'minlere
va'd edilen cennet'e aid niteliklerdir. Bu vasıfta olan bir cennet
(bahçe) dünyada yoktur. Öyle ise Hz. Adem'in iskan edildiği Cennet,
ahirette müminlere va'dedilen Cennet'tir.
c) Bu "Cennet" lafzının başındaki elif lam (lam-ı ta'rîf) umûm
(istiğrak) için değil, ahid içindir. Bu elif lam, umûm ifade ederse
Cennetlerin hepsi manasına gelir. Halbuki Hz. Adem'in bütün Cennetlere
(bahçelere) yerleşmesi imkansızdır. Öyle ise bu Cennet'in manasını
müslümanlar arasında bilinen ve darü's-sevab (mükafat yurdu) olan
Cennet'e hamletmek gereklidir. (Alusî, Rühu'l-Meanî, l, 233; Razı,
Mefatîhu'l-Gayb, l, 455; Talat Koçyiğit, İsmail Cerrahoğlu, Kur'an-ı
Kerim Meal ve Tefsiri, s. 95 vd.)
d) Yine bazı haberlere göre: Allah meleklerinden birisine dünyanın
her yerinden topraklar getirterek Hz. Adem'i Cennet'te yaratmıştır. (İbn
Kesîr, Tefsirü'l-Kur'an'i'l-Azîm, l, 132.) Hz. Adem île Hz. Musa'nın
ruhlarının çekiştiğini bildiren hadîs (bunun mealini yukarıda verdik) de
bu Cennet'in sevab yurdu olan Cennet olduğunu açıklar.
Ebu'l-Kasım el-Belhî ve Ebü Müslim el-İsfahanî de "Hz. Adem'in
yerleştiği Cennet, bahçe manasına olup bu dünyadadır" derler. Bu zatlar
ayette geçen "ihbitû" kelimesine de "giriniz, gidiniz, konunuz" gibi
manalar veriyorlar." İhbitû mısran = Bir şehre ininiz, yerleşiniz
(el-Bakara, 2/61) gibi. Bu zatlar Hz. Adem'in yerleştiği Cennet'in bu
dünyada olduğuna dair şu şekilde delil getiriyorlar:
1) Eğer Hz. Adem'in yerleştiği bu Cennet, sevap ve mükafat yurdu
olan Cennet olsaydı, elbette ebedî kalınacak Cennet olurdu. Hz. Adem de
ebedî kalınacak Cennet'te olduğunu bilir ve şeytan da onu "Rabbiniz size
bu ağacı, melek olmanız için, yahud ölümden kurtularak ebedî
kalıcılardan olacağınız için yasak etti." (el-A'raf, 7/20) diyerek
aldatamazdı.
2) Yüce Allah'ın "Onlar (Cennet'te olanlar) oradan çıkarılacaklar da
değildir." (el-Hicr, 15/48) sözünün dalaletiyle Cennet'e giren bir daha
oradan çıkmaz.
3) İblis, Hz. Adem için secde etmekten kaçınarak kibirlendiğinden
Allah'ın gazab ve lanetine uğramış ve kafir olmuştur. Böyle olan bir
kimse Cennet'e giremez.
4) Ahirette müminlere va'd edilen Cennet teklif ve imtihan yeri
olmayıp müminlerin içinde serbestçe dolaşacakları ve bütün nimetlerinden
diledikleri gibi faydalanacakları bir yerdir. Halbuki burada eşiyle
beraber Hz. Adem'e bir ağacın meyvesi yasaklanmıştır.
5) Allahü Teala "Yeryüzünde bir halife yaratacağım..." (el-Bakara,
2/30) diye belirttiği için Hz. Adem'i Arz'da yarattı. Kur'an'da onu göğe
(Cennet'e) naklettiğini zikretmedi. Onu dünyadan semaya nakletmesi,
nimetlerin en büyüğünden olduğu için zikredilmeye daha layık olurdu.
Kur'an-ı Kerim'de böyle önemli bir olayı doğrulayacak kesin ve açık bir
ifade yoktur. Öyle ise Hz. Adem ve eşinin iskan edildiği bu Cennet,
içinde ebedi kalınacak Cennet'ten başka bir Cennet'tir. (Razî,
Mefatîhu'lGayb, l, 454)
Hz. Adem'in oturduğu Cennet'in mükafat yurdu olan Cennet olması veya
bundan başkası olması mümkündür. Çünkü bu konudaki nakli deliller zayıf
ve Kur'an'da buna dair kesin bir delil yoktur. Bunu Allah'tan başka
kimse bilemediğine göre, şu Cennet'tir veya bu Cennet'tir diye kestirip
atmamak veya bu konuda tevakkuf etmek lazımdır. Nitekim selefi salihîn
ve bunlara tabi olan birçok müfessirler böyle yapmışlardır. (Razî,
Mefatîru'l-Gayb, 1,s. 455)
Fakat biz burada hemen şunu kaydedelim: Hz. Adem ve eşinin iskan
edildiği Cennet'in mükafat yurdu olan Cennet olduğuna dair deliller daha
kuvvetlidir. Ayrıca Cennet'e girince çıkılamayacağı meselesi duruma
göre değişir. Misafir olarak girmekle mukîm olarak girmek aynı değildir.
Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s.) mi'rac gecesi Cennet'e girmiş ve
çıkmıştır. Hz. Adem'in Cennet'ten yeryüzüne inişinin mahiyeti bizce
meçhuldür.
Hz. Adem'in Peygamberliği
Hz. Adem ilk insan olduğu gibi aynı zamanda ilk peygamberdir. Hz.
Adem yeryüzüne indirildikten sonra, Cenab-ı Allah insan nesillerinin
hepsini onunla eşi Havva'dan türetmiştir. Allahü Teala bu hakikati Nisa
suresinin birinci ayetinde şu şekilde dile getiriyor: "Ey insanlar! Sizi
tek bir candan (Adem'den) yaratan, ondan da yine onun zevcesini
(Havva'yı) yaratan ve ikisinden pek çok erkekler ve kadınlar türetip
yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının... " (en-Nisa, 4/2) Bir hadîs-i
şerîflerinde Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Allah'u Teala
Adem'i (a.s.) yeryüzünün her tarafından avuçladığı bir avuç topraktan
yarattı. Bunun için Ademoğulları kendilerinde bulunan toprak miktarına
göre, kimi kırmızı, kimi beyaz kimi siyah, kimi bunların arasında bir
renkte; (tabiat bakımından da) kimi yumuşak, kimi sert, bazıları kötü,
bazıları da iyi olarak geldiler." (Tirmizî, Tefsir, 3). Bu hadisi
Tirmizî sahih bir senetle rivayet etmiştir.
Allah, insanı nefsinin şehvet ve şeytanın vesveselerine maruz
kalacak şekilde yaratmış, ona bunlara karşı koyacak akıl, hayır ve şerri
birbirinden ayırt edecek vicdan (kalb gözü) vermiştir. Cenab-ı Allah
böylece insanı bu dünyada imtihan alanına koyduğu için, hikmet ve
rahmetinin gereği olmak üzere hayır, fazilet, şer ve rezalet yollarını
gösterecek, hak ile batılı öğretecek, hayır ve kemal yollarına irşad
edecek peygamberler göndermiştir. Cenab-ı Hakk peygamberler göndermekle,
insanın tabiatına ve halîfeliğine uygun imtihan şartlarını
tamamlamıştır. Neticede insan bu dünyada yaptıklarının hesabını öldükten
sonra diriltilince verecek, imanlı olup iyilik ve sevap terazileri ağır
gelenler Cennet'e girecektir. Bunları kendilerine öğretip ikaz etmek
için peygamberlere ihtiyaç vardır. İlk insanlara peygamber olmaya en
layık olan zat, Allahü Teala'nın doğrudan doğruya vasıtasız konuştuğu
ataları Hz. Adem'di.
Hz. Adem'in peygamberliği kendisine emir ve nehiy olunduğuna dalalet
eden Kur'an ayetleri ile sabittir. Çünkü onun zamanında başka bir
peygamber yoktu. Bu duruma göre kendisine gelen o emir ve nehiyler,
vahiy vasıtasıyla olup başka bir vasıta ile değildir. Kur'an'da geçen
Hz. Adem'in iki oğlunun Allah'a kurban takdim etmeleri, ikisinden
birinin kurbanının kabul olunduğunun bildirilmesi (el-Maide, 5/27) Hz.
Adem'e vahiy ile bildirilmiştir. Kur'an'da Hz. Adem'in peygamberliğe
seçildiğinin anlatılması için "Istafâ" (Ali İmran, 3/33) kelimesi ile
"İctebâ" (Taha, 20/122) kelimeleri kullanılıyor. Kur'an'da diğer
peygamberler için de ıstıfâ' ve ictibâ' kelimelerinden müştak kelimeler
kullanılıyor. (el-A'raf, 7/144; el-Bakara, 2/130; el-Hac, 22/75; Sâd,
38/47; en-Nahl, 16/121; Ali İmran, 3/79; Yusuf, 12/6; el-En'am, 6/87;
eş-Şûra, 42/13; el-Kalem, 68/50) Öyle ise Hz. Adem de peygamberdir. Hz.
Adem'in peygamber olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır. Ebu Ümame
(ö. 81/700) rivayet ediyor "Ebu Zerr (ö. 32/652) Peygamberimize 'Ya
Nebiyallah, peygamberlerden ilk peygamber kimdir?' diye sorduğunda,
Peygamberimiz (s.a.s.): "Adem'dir." dedi. Ebu Zerr, "Ya Rasulullah o,
Nebî oldu mu?" diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.s.), "Evet o mükellem bir
Nebî (Allah'ın kendisiyle vasıtasız konuştuğu peygamber) idi." dedi."
(Ahmed b. Hanbel, V, 265)
Diğer bir hadîste de Kıyamet gününde, diğer Nebiler gibi Hz. Adem'in
de bir peygamber olarak, Hz. Resulullah'ın sancağı altında bulunacağı
haber verilmiştir. (Tirmizî, II, 202) Hz. Adem'in peygamberliği
hususunda bütün müslümanlar ittifak etmişlerdir. (Teftazanî,
Şerhu'l-Akaid, s. 62; Devvanî, Celal, s. 71; Aliyyü'lKarî, Şerhu'l
Fıkhı'l-Ekber, 101)
Hz. Adem'in evladları onun irşadı ile Allah'a iman etmiş,
zamanlarındaki maddî ve manevî ihtiyaçlarını temin eden ahkamı ondan
öğrenmişlerdir. Ebu İdris el-Havlanî'nin, Ebu Zerr'den rivayet ettiği
bir hadîste Hz. Peygamber (s.a.s.) Hz. Adem'e on sahifelik bir kitap
indirildiğini söylemiştir. (Abdurrahman Hubneke'l-Meydanî,
el-Akidetü'lİslamiyye ve Usüsuha, II, 260)
İnsanların dinden ayrılarak ihtilaf etmeleri, hak dinin izini
kaybederek batıl itikatlara saplanmaları sonradan çeşitli sebeplerle
meydana gelen kötü bir durumdur. Böylece beşeriyetin başlangıcının bir
vahşet devri olmadığı anlaşılır. Hz. Adem'den sonra yeryüzünün çeşitli
bölgelerine dağılan insanlar doğru yoldan ayrılmışlardır. Allah, onlara
zaman zaman peygamberler göndermiştir. Şu ayet bu hakikati ifade eder:
"İnsanlar (ilk önce) bir ümmetti (onlar ihtilaf ettiler). Allah da müjde
verici ve azabının habercileri olarak peygamberler gönderdi..."
(el-Bakara,2/213)
Yukarıda gördüğümüz gibi Yüce Allah, ilk insan Hz. Adem'i bizzat
doğrudan doğruya çeşitli safhalardan geçirerek yaratmıştır. Darwinist
olan tekamülcülerin iddia ettiği gibi, insan maddenin kendiliğinden
gelişerek tek hücreli canlı olması ve bunun da gelişerek çeşitli
hayvanlar ve maymunlar oluşması ve maymunların da insana dönüşmesi
yoluyla meydana gelmemiştir. Uydurma ve yakıştırmadan ibaret olan bu
nazariyenin doğruluğuna, deney ve gözlemlerde ve delîl olarak kabul
ettikleri materyal fosillerinde, en ufak bir ipucu bile yoktur. Bunun
aksini isbat edecek fosil ve deliller pek çoktur. Mendel ve Pastör
kanunları gibi.
Tekamül nazariyesi bilim ve akıl nazarında muhaldir. Şöyle ki: Madde
ve enerjide "emtropi" vardır: Gözlenen bütün tabii sistemlerde
düzensizliğe doğru, yani dağılıp saçılmaya doğru bir eğilim vardır. Bu
gerçek, hem mikro ve hem de makro seviyelerde olmak üzere geçerlidir.
Madde parçacıkları dağılıp saçılır gider. Enerji de akıllı birisi
tarafından planlı ve düzenli olarak kapalı duvarlar arasında ve borular
içerisinde kontrol altına alınmazsa dağılır gider. Dışarıdan gelen güneş
enerjisi de, bunu alıp kullanacak çok muazzam bir makina sistemi yoksa
boşlukta dağılır. Bu bir fizik kanunudur. Aklı başında olan bir alim bu
kanuna karşı gelecek cesareti gösteremez.
Madde atıldır (eylemsizdir) kendiliğinden bir gücü yoktur (fizikteki
atalet prensibi). Allah'tan başka hiçbir şeyin kendiliğinden hiçbir
gücü, düzen ve nizamı yoktur (ve la havle ve la kuvvete illa billah).
Akıllı ve şuurlu birisi tarafından planlı düzenli bir makina sistemiyle
kontrol edilmeyen enerji de her şeyi dağıtır, yakar ve yıkar. Mesela
nükleer bir santralda kontrol altına alınamayan bir atom enerjisi her
şeyi yakar ve yıkar, dağıtır ve boşlukta dağılır gider. Öyle ise basit
bir otomobilin bir yapıcı mühendisi olmadan demir yığınları arasından
güneş enerjisi veya herhangi bir enerji ile meydana gelmesi imkansızdır.
Deney ve gözlem ve akıl bunu kabul etmez. En basit bir canlının
organizmasının (cesedinin) yanında, mükemmel bir otomobil veya en ileri
seviyede yapılmış bir elektronik beyin, çocuk oyuncağı gibi kalır. Bir
elektronik beyin bozulduğu vakit kendi kendisini tamir edemez, kendi
mislini ve benzerini, maddelerini dışarıdan toplayarak yapamaz. Çünkü
atıldır ve şuuru yoktur. Bunlar akıllı birisinin yapacağı hesap ve plan
işidir. Akılsız ve cansız madde kendiliğinden bir makina veya bir
elektronik beyini yapamayınca, ya bunların yapıcısı olan insanı nasıl
yaratabilir? İnsanın yaptığı en mükemmel bir elektronik beyin, insan
tarafından tamir edilip kontrol edilmezse, kendisini tekamül ettirmek
şöyle dursun madde yığınları arasında dağılıp gider.
Bir eser müessirinden (yaratıcısından) üstün olamaz. Bir eserde
yapıcısında bulunmayan vasıflar bulunamaz. Netice sebebinden üstün
olamaz. Taş sebep olursa, parçacıkları taşın eseri (neticesi) olur.
Maddede can yoktur; insanî ruh ve bunun özellikleri olan şuur ve akıl
hiç yoktur: vicdan ve bunun özellikleri olan sevgi, nefret ve üzüntü de
yoktur. Bir maddenin, pek çok mükemmel makina sistemi olan bir canlının
vücudunu meydana getirmesi ve ona kendisinde hiç bulunmayan canı, hele
akıl, irade ve vicdanın kaynağı olan ruhu vermesi ne kadar muhal ve
imkansızdır. Can enerji değildir. Can, canlının duymasını ve gayeli
hareket etmesini sağlayan, vücudunu tamir etme, kendisini koruma ve
neslini devam ettirme vazifesini üstlenen manevî bir cevherdir. Bir
canlı sisteminin meydana gelebilmesi için mutlaka şu şartlar gereklidir;
1- Sistemin gelişigüzel değil, enerji ve besinleri dönüştürecek
mükemmel mekanizması ve makina sistemi olmalıdır.
2- Otomobilin çalışması için nasıl petrol lazımsa, bunun da
kullanılabileceği bir enerji kaynağı yani besinler bulunmalıdır.
Canlıların besinleri, bitki ve hayvan organizmalarıdır.
3- Bu enerjinin dönüşüm mekanizmalarını idare edip devam ettirmek ve
çoğaltmak için bir kontrolcü bulunmalıdır. Çünkü Termodinamiğin ikinci
kanunu olarak ifade edilen ve kainatta geçerli kanuna göre sistemlerin
düzensizliğe doğru tabii bir kaymaları vardır. Otomobilde bu kontrolcü
şoför, elektronik beyinde kontrol mühendisidir. Otomobilin şoförü veya
elektronik beyinin kontrolcüsü ölmüşse bunlar kendi kendilerine gayeli
ve düzenli çalışamazlar. Kendilerinin benzerlerini meydana getiremezler
ve kendilerini tamir edemezler. Az bir zaman sonra çürür, dağılır ve
saçılıp giderler. Canlıların mekanizma ve makinalarının kontrolcü ve
idarecisi candır. Canlının canı çıkmışsa, bunca muazzam zekasına rağmen
insan dahi ona canı veremez.
4- Canlı bir sistemin mutlaka akıllı alim ve bir yaratıcısı olmalıdır. O
da Allah'tır. Otomobilin yapıcısı akıllı bir insandır. Öyle ise
canlıların organizmalarını, o akıllara durgunluk verecek çok muazzam
makina sistemlerini, oksijen, hidrojen (yani su), fosfor, kükürt, azot,
karbon, kalsiyumdan yaratan ve bunlara canı veren Allah'tır.
İnsanla hayvan arasında mahiyet farkı vardır. İnsanlarda akıl, irade
ve vicdan vardır. Hayvanlarda bunlar yoktur. Bunların kaynağı da
Allah'ın insana verdiği ruhtur. Bu insanî ruh hayvanda yoktur.
Buna göre tekamül nazariyesi (Darwinizm) muhaldir (imkansızdır).
Darwinizme inananların, insanın maddeden kendiliğinden tekamül
ederek meydana gelişini "Akılları mı emrediyor, yoksa bunlar azgın
kimseler midir?" (et-Tûr, 52/32)


KAYNAK: BAĞÇECİ, Muhittin; Şamil İslam Ansiklopedisi, C.I, S.72-77
RıZa BeRKaN
RıZa BeRKaN
KuRuCu / YöNeTiCi
KuRuCu / YöNeTiCi


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz