.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
HADİS TAHLİLİ-5 Salava10


Join the forum, it's quick and easy

.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
HADİS TAHLİLİ-5 Salava10
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Kimler hatta?
Toplam 274 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 274 Misafir :: 2 Arama motorları

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
» Kutsalınıza Hakaret Edilmesi İncitiyormuş Değil mi?
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime122.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN

» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime112.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN

» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime112.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN

» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime117.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN

» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN

» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN

» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN

» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN

» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN

» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN

» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN

» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN

» Ne NeDiR?
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime120.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN

» ÖĞÜT VEREN AYETLER
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime120.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN

» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime122.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN

» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN

» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN

» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
HADİS TAHLİLİ-5 Icon_minitime111.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN

Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN

Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Anket

İRFaN MeCLiSi & RaH-ı AŞK FoRMuMuZa NaSıL ULaŞTıNıZ?

HADİS TAHLİLİ-5 Vote_lcap67%HADİS TAHLİLİ-5 Vote_rcap 67% [ 4 ]
HADİS TAHLİLİ-5 Vote_lcap0%HADİS TAHLİLİ-5 Vote_rcap 0% [ 0 ]
HADİS TAHLİLİ-5 Vote_lcap0%HADİS TAHLİLİ-5 Vote_rcap 0% [ 0 ]
HADİS TAHLİLİ-5 Vote_lcap0%HADİS TAHLİLİ-5 Vote_rcap 0% [ 0 ]
HADİS TAHLİLİ-5 Vote_lcap33%HADİS TAHLİLİ-5 Vote_rcap 33% [ 2 ]

Toplam Oylar : 6

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Kasım 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
    123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Takvim Takvim


HADİS TAHLİLİ-5

Aşağa gitmek

HADİS TAHLİLİ-5 Empty HADİS TAHLİLİ-5

Mesaj tarafından Berzah 20.03.10 17:02

Hadis Tahlili-5
عن أبي هريرة رضي اللَّه عنه قال: قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «إِنَّ اللَّه تعالى قال: منْ عادى لي وليًّا. فقدْ آذنتهُ بالْحرْب. وما تقرَّبَ إِلَيَّ عبْدِي بِشْيءٍ أَحبَّ إِلَيَّ مِمَّا افْتَرَضْتُ عليْهِ: وما يَزالُ عبدي يتقرَّبُ إِلىََََّ بالنَّوافِل حَتَّى أُحِبَّه، فَإِذا أَحبَبْتُه كُنْتُ سمْعَهُ الَّذي يسْمعُ به، وبَصرَه الذي يُبصِرُ بِهِ، ويدَهُ التي يَبْطِش بِهَا، ورِجلَهُ التي يمْشِي بها، وَإِنْ سأَلنِي أَعْطيْتُه، ولَئِنِ اسْتَعَاذَنِي لأُعِيذَنَّه» رواه البخاري.
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allah Teâla hazretleri şöyle ferman buyurdu: “Kim benim velî kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifâyî) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli olur, onu yolumca yürütürüm. Benden birşey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum.” (Buhârî, Rikâk, 38)
Bu hadis-i şerif, bir kudsî hadistir. Yani, mânâsı Allah’a, söz kalıpları ise Efendimiz’e aittir. Bu yüzden Fahri Âlem Efendimiz, bu tür hadislerde “Allah Teâlâ şöyle buyuruyor, Rabbim şöyle buyurdu, Efendimiz Rabbinden şöyle rivayet ediyor…” gibi ifadeler kullanmaktadır. Bu hadisler bir nevi vahy ürünüdür. Cenâb-ı Hak, Efendimiz’e bildirmektedir. Ancak bunlar kendisiyle ibadet edilen, mucize olan Kur’an’dan bir parça değildir.
Bu hadiste Cenâb-ı Hakk, kendisine velî olmuş, dostluğunu kazanmış güzide kullarını taltif sadedinde “Kim benim velî kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim” buyurmuşlardır. Adeta, Cenâb-ı Hakk, “Bana dost olmuş, yârân olmuş.. Benim sevgimi kazanmış.. bu uğurda yeri gelmiş anadan, yeri gelmiş yardan, yeri gelmiş candan, maldan ve vatandan geçmiş has kullarımı çendan kimsesiz ve zayıf görebilirsiniz. Fakat iyi biliniz ki, onlar sahipsiz değillerdir. Hele kimsesiz hiç değillerdir. Onları gariban, aciz ve yapayalnız zannetmeyiniz. Ben her dâim onların yâr ve yardımcısıyım. Onların içlerinde öyleleri vardır ki, saçı başı dağınıktır, sesi soluğu çıkmaz, insanların çoğu onları saf zanneder, kimsenin hakkını yemezler ama insanlar onların hakkını yerler. Onların öyle gösterişi, debdebesi, âlâyişi, çalımları yoktur. Alabildiğine mukassî, mütevâzî, sâde görünürler. Ancak, onlar bir dua etseler, onların duasını gerçekleştirmek için hadiseleri onların istekleri istikametinde evirir çeviririm. Birşeyden Bana sığınsalar, onları hıfz u himâyeme alırım. Artık kim onlara ileşebilir ki…” buyurmaktadır.
Bu hadiste “velî” tabiri geçmektedir. Hadiste üzerinde durulması gereken kilit kelime budur. Kimdir Allah’ın velîsi ve nasıl velî olunabilir?
Dilimizde bu kelime aynen kullanılmaktadır. Halk arasında, kerametleri görülen insanlar için kullanılır. Tasavvufî bir terim olarak ise bu kelime, normal mü’min olmanın yanında riyâzetle, takvâ ve verâ endeksli dikkatli bir hayat yaşamakla, farzların yanında sünnetlere karşı hassasiyetle ittibâyla, haramların yanında şüpheli şeylere karşı mesafeli durmakla Allah’a yakınlaşmış ve bu sayede bir takım keşif-keramete nâil olmuş insanlar için kullanılır.
Hak Teâlâ, Bakara Sûresi’nde “Allah iman edenlerin velîsidir. Onları zulümâttan (karanlıklardan) nûra (aydınlığa) çıkarır...” (Bakara, 2/257) buyurmaktadır. Elmalılı bu ayeti izah ederken şunlara işaret eder: Burada Cenâb-ı Hakk, iman eden herkesin bir manada dostu olduğunu bildiriyor. Onları doğruya, hakka ulaştırmada yardımcı olacağını haber veriyor. Zulümâtın çoğul gelmesi, dünyada zulmetin çokluğu, dalalet yollarının fazlalığı, buna mukabil “Allah göklerin ve yerin nurudur” (Nûr, 24/35) hükmü gereğince, aydınlığın, hakkın, doğrunun sadece bir olduğu, onun da Hakk´ın nuru olduğu beyan buyurulmuş oluyor. Bu ayette geçen dostlukla, Allah’ın iman edenlerin yardımcısı olacağına vurgu yapılıyor. Yûnus Sûresinde geçen ayetler ise, bu ayeti biraz daha açarak bunlara ilerde ne türlü yardımların yapılacağını ve nasıl evliyâullah olunacağını haber veriyor: “İyi bilesiniz ki, Allah’ın velîlerine korku yoktur, onlar üzüntüye de uğramazlar. Velîler o kimselerdir ki O’na iman edip, emirlerine aykırı hareketlerden sakınırlar. Dünya hayatında da âhirette de müjde vardır onlara. Allah’ın hükümlerinde olsun, verdiği sözlerde olsun, asla değişiklik olmaz. İşte bu müjdeler en büyük mutluluktur.” (Yûnus, 10/62-64)
Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm, bir hadislerinde bu Allah dostlarını (evliyâullah’ı) anlatırken, “Onlar öyle kimselerdir ki, görüldüklerinde Allah hatırlanır, yâd edilir.” buyurmuşlardır. Onların yakınlarında bulunmak insanı etkiler, halleri, duruşları, davranışları size derhal Allah’ı hatırlatır. Abdullah b. Abbas hazretleri de onlar hakkındaki “semt ve hey’etleri” yerine “ihbât ve sekinet” yorumu yaparak, onların duruşları ve yürüyüşleri insana Allah’ı hatırlatır buyurmuşlardır. Bunların dünya kazancında gözleri yoktur, dünyaya ait şeylere gönül bağlamaz, aşırı sevgi beslemezler. Ancak, Allah için bir şeyleri veya birbirlerini severler, dostluk gösterirler. Zira, bir yerde onlar, “Allah için birbirlerini sevenler” olarak tarif edilmişlerdir. Yine Hz. Ömer’in rivayet ettiği bir hadiste Efendimiz aleyhi ekmelü’t-tehâyâ şöyle buyurmuşlardır: “Allah’ın kullarından bir takım insanlar vardır ki, enbiya da değil, şehid de değildirler. Ancak kıyamet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı onlara nebîler ve şehidler imrenerek bakacaklardır”. Ashâb, “Bunlar kimlerdir? Ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Bize bildir de biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim, yâ Rasûlallâh!” diye sordular. Rasûlullâh Efendimiz: "Bunlar bir kavimdir ki, aralarında ne akrabalık, ne de ticaret ve benzeri bir iş ilişkisi olmaksızın, kulluk şuuru içinde Allah için birbirlerini severler. Vallahi yüzleri bir nur ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler” buyurdular ve ardından Yûnus Sûresi’ninin yukarda meâlini verdiğimiz 62. ayetini okudu. Benzeri rivâyetler Hz. Ebû Hureyre ve Ebu Mâlik el-Eş’arî’den de gelmiştir. Bunlara bakarak “evliyâullah”ı tarif eden alimler: “O, Allah´a ibadet ve taatle sevgi gösterisinde bulunur, Allah da kendilerine keramet ihsan ederek dostluğunu gösterir” demişlerdir. Aynı sûrenin 63. âyetinde ise, “evliyâullah onlardır ki, iman edip takva dâiresine girerler, tam bir iman ile ilâhî emirleri ve hükümleri îfâ ve icraya devam ederler, buyuruluyor. Bu kimseler, kendilerinden Allah rızasına aykırı bir hâl, bir durum sadır olmaması için dikkat ederler, her türlü haramdan ve şüpheli şeylerden sakınırlar. İşte “evliyâullah”ın hakiki tarifi de budur. Öncelikle, mü’min cinsinden olacak, sonra da Allah korkusundan dolayı ittika hasletine sahip olacaktır ki, bunlar onların Allah’a yönelmeleridir. Bir sonraki ayette de, dünya ve ahiret hayatında müjde onlarındır, buyuruluyor. Bu da onların bir özelliğidir ki, bu ayetteki müjde, Allah’ın bu kullarına karşı teveccühü ve ikramıdır. İşte “evliyâullah’ın kerâmeti haktır” meselesinin temeli de budur. Allah’tan başka dost ve veli tanımadıkları, Allah’a aykırı düşmekten korkup sakındıkları ve ondan başka hiçbir şeyden çekinmedikleri, Allah da kendilerine dost olduğu için artık onlara ne korku vardır, ne de hüzün. Dünyada da ahirette de müjdelenmişlerdir. Bu cümleden olarak dünyada “Muhakkak ki, “Rabbimiz Allah’tır” deyip de sonra doğrulukta ve dürüstlükte devam edenler üzerine melekler şöyle diyerek inerler: “Korkmayın, mahzun da olmayın, vaad olunduğunuz Cennetle sevinin” (Fussilet, 41/30). Ayrıca yine ahirette “Size selâm olsun size..! Hoş geldiniz Cennet’e, ebedi kalmak üzere buyurun girin içine." (Zümer, 39/73) müjdesine mazhar olacaklardır.
Evet, bu zümreye mensup has kullar genel olarak “velî, evliyâ, evliyâullah” şeklinde anılırlar ancak seviyelerine göre değişik isimler alırlar. Bunlardan bazıları, “Ebrâr, Mukarrabîn, Ebdâl, Nücebâ, Nukabâ, Evtâd, Gavs ve Kutup” şeklinde isimlendirilmişlerdir.
Şimdi tekrar hadise dönecek olursak, Allah celle celâluhu, velî kullarını böyle has tuttuğunu, onlara en ufak bir düşmanlığı, husumeti affetmediğini ifade sadedinde, onlara düşmanlık yapanlara harp ilan ettiğini haber veriyor ki, bu çok ciddi bir tehdittir. Düşünsenize, birine Allah azîmuşşân, harp ilân etse onun hâli nice olur. Ne dünyası kalır ne âhireti. Allah muhafaza eylesin. O halde, bilerek veya bilmeyerek Allah’ın dostlarına veya üzerinde Allah’ın sevdiği hasletleri taşıyanlara karşı katiyyen husumet etmemeli, zarar vermemeli, belki hep yardımlarında olunmalı.
Hadis, devamla velî olmanın yollarını irşad buyuruyor.
1. Hadisten çıkan bir önemli husus şudur ki; kulu Allah’a yaklaştırmada en müessir şeyler, Allah’ın farz kıldığı şeylerdir. Bu farzlar, yerine getirildiğinde Allah’ın hoşnutluğunu kazandırıyor. Aksi durumda ise, yapmayanın üzerine borç terettüp ediyor ve cezayı icâb ettiriyor. Farzlara Allah Teâlâ, o kadar kıymet veriyor ki, bir insan, iki rekatlık sabah namazının farzından kazanacağını binlerce rekat teheccüd namazı eda etse elde edemiyor. Ramazan da tuttuğu bir günlük orucun feyzini ömrü boyunca oruç tutsa sağlayamıyor. Farz olan zekât adına verdiği on liraya mukabil nafile olarak hazineler bağışlasa karşılık gelmiyor. Üzerine farz olan birisi bir hac yerine bin defa umre yapsa elde edilmesi gereken şeyi elde edemiyor. Bu husus kayiyyen böyledir. Zira, burada kriteri koyan Rabbü’l âlemîndir.
2. Ardından, nafileler nazara veriliyor. İnsan temel ihtiyaçlar mahiyetindeki farzları îfâ ettikten sonra, bunları takviye, eksiklerini telafiye yardım, sünnete ittibâ, ibadet ahlâkı elde etmede büyük katkı sağlama adına nafileleri de boşlamamalı. Bu sayede Allah’a yakınlığı artar. Allah Rasûlü, bu tür ibadetlerin bazılarına çok ciddi tahşidatla teşvikte bulunuyor. Meselâ, sabah namazının farzından önce kılınan iki rekatlık sünnet... Bu namaz en kuvvetli bir sünnettir. Bu sünnetle alakalı olarak, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Sizi atlar kovalasa da sabah namazının iki rekat sünnetini terketmeyin” (Ahmed b. Hanbel, II, 405). “Sabah namazının iki rekat sünneti dünyadan ve dünyada bulunan herşeyden daha hayırlıdır” (Müslim, Misâfirîn, 96, 97; Tirmizî, Salât, 190). Bir başka hadiste, Hz. Âişe şöyle haber vermiştir: “Hz. Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem, sabah namazının iki rekatı gibi başka hiç bir nâfile namaza devam etmemiştir” (Buhârî, Teheccüd, 27; Müslim, Misâfirîn, 94; Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 2; Ahmed b. Hanbel, VI, 43, 54, 170).
3. Cenâb-ı Hakk, “bu sayede ben kulumu severim”, buyuruyor. Yâni, farzları bihakkın yerine getiren, nafilelere devam eden mü’min kul artık, mürid iken murâd, severken sevilen, arayan iken aranan haline gelmiş, Rabbin matmah-ı nazarı olmuş, naz makamına kurulmuştur. Artık o her şeye bakarken Allah’ın nuru ile bakar, firaseti açılır, basireti keskinleşir ve her şeyde Rabbinin icraatlarını müşahade eder. Kâinatı, hadiseleri birer kitap gibi okumaya başlar. Her gördüğüyle ve duyduğuyla O’nun esmasının tecelliyâtını müşâhede eder, her şeyde O’na giden bir yol bulur. İbretler, hikmetler gönlüne ve gözüne akar da çoğu zaman hayret ve hayranlıkla sermest dolaşır. İşittiği her şeyde O’na ait bir şeyler yakalar. Mevlâ, onun kulaklarını türlü yanlış duyma ve dinlemelere karşı korur. Kalbe yol bulup girecek yanlışlıklar böylelikle ne gözden ne de kulaktan bir yol bulamazlar. Her ne kadar kötü şeyler gelip onun gözüne kulağına çarpsa da duvara toslamış gibi yıkılır kalır. Yol bulup da içeri giremezler. Ancak, nûrânî, Rahmânî şeylerdir ki, onun göz ve kulağına misafir olabilirler. Elini attığında Mevlâ onun işlerine bereket verir. Yanlışa el uzatmaktan muhafaza eder. Yürüdüğü yolların istikameti hep Hakk’a çıkar. Allah onun ayaklarını kaydırmaz ve batılın semtine uğratmaz. O kulun, iradesinin hakkını vererek, elinden geleni yapıp, emirlere boyun eğmesi neticesi Mevlâ onu muhafaza edilmesi gereken yerde muhafaza eder. Yanlışa düşse hemen çıkma yollarını hidayet buyurur. Bu kulları, elbette nebiler gibi masum kalmazlar. Belki küçük hatalardan hâli olmazlar. Ama, o hatalar da onların kendi acziyetlerini, kulluklarını, beşeriyetliklerini hissetmelerine vesile olur. Bununla beraber, ciddi bir irade kahramanlığı ortaya koymalarına mukabil Allah onları çoğu kötülüklerden ve büyük günaha girmekten muhafaza edebilir. Bu tür şeylere “mahfuziyet veya mahsuniyet” denir ki, bu asla günahsızlık anlamına gelmez. Ancak, diğer kullara göre de ekstra bir lütuftur. Evet, Allah’ın aksi durumdaki kullarını, dalalet üzere bırakması da onların bu sevgiyi kazanamamalarından kaynaklanmaktadır.
4. Hadiste, “bu kulum benden bir şey isterse veririm” buyuruluyor. Kul, artık o hale gelmiştir ki, Rabbin’den neyin nasıl isteneceğini iyi bilir, Rabbine karşı edepli ve ilâhî ahlâkla ahlâklanmıştır. İstediği şeyler de Rabbinin hoşuna gidecek şeylerdir. Bu sebeple Rabbi de onu yüzüstü bırakmaz ve ne isterse lütfeder. Bu ifadeden, artık onun nâz makamını ihrâz ettiği, dediğinin kabul edilir hale geldiği anlaşılmaktadır. Bir hadislerinde Allah’ın Habîbî Muhbir-i Sâdık (sallallahu aleyhi ve sellem) “Nice saçı başı dağınık insanlar vardır ki, bir meselede Allah’a kasem etseler, Allah onları kasemlerinde yalancı çıkarmaz. (Onların bütün duaları kabul görür.) Berâ b. Malik bunlardandır.” buyurmuşlardır. Sahabe efendilerimiz, Hazreti Berâ’nın dualarının çabucak kabul edildiğine o kadar çok şahit olmuşlardır ki, savaş meydanında sıkıştıkları bir anda gelip “Savaşı kazanacağımıza yemin et; Allah senin yeminini boşa çıkarmaz!” dedikleri rivayet edilmektedir.
Duası anında kabul görenlerden biri de Sa’d b. Ebî Vakkâs hazretleridir. Öyle ki, bir gün Kûfe sokaklarında yürürken bir adamın Hazreti Ali, Zübeyr b. Avvam ve Talha b. Ubeydullah (Allah hepsinden razı olsun) gibi sahabîlere sövüp saydığını duyar. Güzel konuşması, hakaret etmemesi için adamı uyarır. Saygısız adam inat eder. Bunun üzerine Hazreti Sa’d “Sesini kesiyor musun, yoksa beddua edeyim mi?” der. Adam, büsbütün küstahlaşır ve “Beni tehdid mi ediyorsun?” karşılığını verir. İşte o zaman Sa’d b. Ebî Vakkâs ellerini açar ve “Allah’ım, şu adama haddini bildir; diğerleri de bundan ibret alsınlar, tâ ki böyle insanların aleyhine ulu orta konuşmalar olmasın” diye dua eder. Daha aradan bir-iki dakika geçmeden nereden çıktığı bilinmeyen bir deve kalabalığın bulunduğu yere koşar, cemaatin içine dalar; birini arıyormuşçasına oraya buraya hamle yapar ve sonunda gidip saygısızca konuşan o adamı ayaklarının altına alır, üzerinde tepinir. Biraz sonra adamın acı acı feryatları kesilir ve etraftakilerin şaşkın bakışları arasında son nefesini de verir.
5. Son olarak da, “Benden sığınma talep ettiğinde, bir husustan Bana sığındığında onu himayeme alır, muhafaza ederim” buyuruluyor. İnsan hem bu dünyada hem ahirette güzellik ister. Korktuklarından emin, umduklarına nâil olmak ister. İşte hadisin son kısmı bu iki duyguya da cevap vermektedir. Kişi, önüne geçemediği korkularını yenmek, endişelerini gidermek, huzur-u kalbe nâil olmak isterse yukarıda sayılanları yaparak Rahman’ın nâzdâr bir kulu haline gelmeli. Hz. Yunus gibi denizde balığın karnına düşse, Hz. Yusuf gibi kuyuya atılsa.. çıkarılır, kurtarılır ve en güzel şekilde iltifata nâil kılınır. Hiç bir şekilde hayatın sıkıntıları, imtihanlarına karşı emniyeti olmayan, hele ahiret adına Rabbine karşı beslediği recâ ve ümidinden başka sermayesi bulunmayan bizlere düşen de, O’na, O’nun irşad buyurduğu şekliyle kul olmaktır.
Hadisin başka rivayetlerinde “Ben yapacağım bir şeyde, mü’min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem.” cümlesi mevcuttur. Buradaki tereddüdü, beşerin tereddüdü gibi anlamak yanlıştır. Allah hiç bir şekilde tereddüt sahibi değildir. Hadis alimleri bu tereddütten maksadın, Allah’ın rahmet etmesi, kulun başına gelecek bela ve sıkıntılardan önce, kulun dua etmesine mukabil Allah’ın o belalaları rahmetinin bir eseri olarak def etmesi olduğunu, ölümde ise acele etmeden suhûlet ile yavaş yavaş ruhunu kabzetmesi olduğunu ifade etmişlerdir. Allahu a’lem...
Mevlâm, bizleri farzları hakkıyla îfâya, nafilelere iştiyaka ve bu sayede Allah’ın sevgisini kazanmaya muvaffak eylesin. Onun nuruyla bakmayı, O’nun fazlıyla duymayı, O’nun yardımıyla kazanmayı ve O’nun yolunda yürümeyi nasip etsin. Korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nâil eylesin. Hata ve günahlarımızı, sevdiği kulların günahlarından eylesin, sevaplarımızı sevmediği kulların sevaplarından eylemesin. Son nefesimizde hüsn-ü hatimeler nasip eylesin..!
Berzah
Berzah
VEFALI ÜYEMİZ
VEFALI ÜYEMİZ


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz