Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 87 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 87 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Merhaba KIŞ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: KÜLTÜR SARAYI :._.·´¯) :: EDEBİ/YAD
1 sayfadaki 1 sayfası
Merhaba KIŞ
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
BİR YAPRAK düştü toprağa.
Sonra bir başkası.
...Sonra peş peşe döküldü bütün yapraklar.
Ağaçlar soyundukça toprak giyindi: Önce altın sarısına döndü, sonra altınlarıyla beraber beyaz kefenine büründü.
***
ÇİÇEKLERDEN eser yok. Kelebekler uçup gitmiş. Güller kurumuş, bülbüller susmuş. Sevilenler, elveda demeden se*venleri terk edip gitmiş. Yemyeşil ormanlar iskeletlerle dol*muş. Daha dün cıvıl cıvıl hayat kaynayan bu yerlerde, şimdi firak hıçkırıkları bile yankılanmıyor. Çünkü geride ağlayacak kimse de kalmamış.
Hani, nerde o güzelim gelincikler?
Nerde elma çiçeklerine doluşan arıcıklar?
Nerde gün âşıkı çiçekler?
Gün nereye koşturuyor sahi?
***
KOŞAN günler, kaybolan günler, âşıklarını ardından ağla*tan günler... Hepsi, her gelişinde birşeyleri beraberinde geti*rirler, ama Tadına doyan var mı? demeden, getirdiklerini alır götürürler. Günlerden nice ömürler olur; günlerle bera*ber nice ömürler ölür.
Gönlümde hüzün var, yaklaştı akşam
Ömrümün güneşi zevale döndü.
Akşamları sevmek belki çare olurdu;şafakla beraber o da çekip gitmeseydi!
Ama dünyada beni bırakıp gitmeyecek ne var, söyler misi*niz dünya âşıkları?
En güzeli bahardı; şimdi kefenine bürünmüş yatıyor.
Niye durmadı buralarda? Durmayacaksa niye geldi? Ar*dından ağlatacaksa eğer, niye yüzüme gülüp durdu çiçekleriyle? Öyle bir gaddarlık, böyle bir güzelliğin arkasında ken*dini nasıl sakladı?
Yeşil tomurcuğun içinden fışkıran pembe gül, solacağını niye haber vermedi?
Penceremin önünde cıvıl cıvıl öten serçecik, öleceğini niye söylemedi?
Yoksa söyledi de ben mi işitmedim?
***
YAPRAKLAR peş peşe döküldü toprağa. Çiçekler birbiri ardınca soldu. Kuşlar ve kelebekler birer birer öldü. Şimdi yalnız iskeletler var dağ eteklerinde. Ve onların ayaklarını örten bembeyaz bir kefen.
Günler, beraberinde getirdiklerini alıp götürdüler. Günlerle gidenler ise...
Durun bir dakika!
Onlar aslında hiçbir şey götürmedi, götüremedi. Çünkü kendilerine ait hiçbir şeyleri yoktu.
Irmağın üzerinde hızla akıp giden damlacıkların parıltıları kendilerinden olsaydı, arkadan gelenler nasıl parlayacaktı? Halbuki o damlacıklar karanlıklardan çıkıp gelmişlerdi.
Gülün fidanında da o pembe tebessüm yoktu. Serçe yu*murtasında o sevimlilik yoktu. Gelincik tohumlarında o nazenin güzellik yoktu. Elma çiçeklerinin iskeletinde kuru bir odun yığınından başka hiçbir şey yoktu.
Onlar geldiler ve gittiler. Gitmek istediklerinden gitmedi*ler. Gitmek zorundaydılar.
Çünkü onlarda görünen güzellik, başka başka aynalar iste*di.
Çünkü öyle bir güzellik bir güle, bir bülbüle, bir bahara razı olmazdı.
Öyleyse sen de bir güle, bir bülbüle, bir bahara, bir dünya*ya razı olma. Eskimiş aynalar, bırak, kırılsın gitsin. Sen yeni aynalarda seyret güzelliği.
Sabret; şu kefenin koynunda uyuyan bahar, yeniden gülleriyle yüzüne gülecek. Serçeler yine cıvıldaşacak. Dağ yamaç*ları yakında gelinciklerle dolacak, iskeletler canlanıp gelinliklerini giyecekler. Gurup secdesine kapanmış yüz binler çeşit güzeller, yine dirilip karşında belirecekler. Onlarda cilvele*nen Esmâyı, bu sefer tazelenmiş ve özlenmiş olarak bulacak*sın.
Ve o Esmânın cilvelerinde, sevilenlerin sevenleri asla terk etmediği âlemlere bir çağrı okuyacaksın.
İstersen, şimdiden zevk edebilirsin o âlemleri. Cismin ye*rinde dursa da hayalin, ruhun ve kalbin geçmiş ve gelecek bütün baharlarla beraber o âlemlerden de dilediğin kadar çi*çek toplar ve koklar.
Bak, soldu dediğin güller, öldü dediğin bülbüller, asıl ve nesilleriyle el ele vermiş, tesbihatlarıyla süslenmiş, misâl âleminin levhalarında, gayb âleminin derinliklerinde, âhiret âlemlerinin menzillerinde hâlâ diriler ve diri kalacaklar.
Onun için, sen aynayı bırak, Esmâyı bul.
Leylâyı bırak, Mevlâ;yı bul.
Yoksa Leylâyı arayan ancak belâyı bulur.
Mevlâ;yı arayan ise, bütün fâni sevgililerin arkasından dö*külen gözyaşlarını bir anlık sohbetiyle ebedî sürurlara çevi*ren bir Habîbul-Bekkâîn ile beraber olur.
Gülün açmasında ve solmasında, bülbülün ötmesinde ve susmasında, baharın doğmasında ve ölmesinde hep Onun se*ninle baş başa bir sohbeti var.
Hâlâ cevap vermeyecek misin?
***
YAPRAKLAR birbiri ardınca koştu Onun çağrısına.
Lebbeyk; dedi ve toprağın koynuna düştü.
Çiçekler, kuşlar, kelebekler, böcekler, birer birer Ona dön*dü.
Hepsi de tesbihatlarını ve bütün hayatlarının mahsulâtını Ona sunarak resmigeçitteki yerlerinden ayrıldı.
Toprak onları Rabbinin emriyle bağrına bastı, yorganını üzerine çekti.
Yeni bir baharda yeni bir şevkle dirilmek için uykuya dal*dı.
Dün cemâl tecellileriyle kaynayan bu yerlerde şimdi bir iz*zet ve celâl tecellîsi hüküm sürüyor.
İkisi de aynı yerden geliyor.
Öyleyse giden yok, ölen yok, ayrılan yok, kaybolan yok...
Ezelî Esmânın bir Müsemmâsının değişik tecellîleri var sa*dece.
Merhaba kış!
Dünyamıza hoş geldin.
Ümit Şimşek
BİR YAPRAK düştü toprağa.
Sonra bir başkası.
...Sonra peş peşe döküldü bütün yapraklar.
Ağaçlar soyundukça toprak giyindi: Önce altın sarısına döndü, sonra altınlarıyla beraber beyaz kefenine büründü.
***
ÇİÇEKLERDEN eser yok. Kelebekler uçup gitmiş. Güller kurumuş, bülbüller susmuş. Sevilenler, elveda demeden se*venleri terk edip gitmiş. Yemyeşil ormanlar iskeletlerle dol*muş. Daha dün cıvıl cıvıl hayat kaynayan bu yerlerde, şimdi firak hıçkırıkları bile yankılanmıyor. Çünkü geride ağlayacak kimse de kalmamış.
Hani, nerde o güzelim gelincikler?
Nerde elma çiçeklerine doluşan arıcıklar?
Nerde gün âşıkı çiçekler?
Gün nereye koşturuyor sahi?
***
KOŞAN günler, kaybolan günler, âşıklarını ardından ağla*tan günler... Hepsi, her gelişinde birşeyleri beraberinde geti*rirler, ama Tadına doyan var mı? demeden, getirdiklerini alır götürürler. Günlerden nice ömürler olur; günlerle bera*ber nice ömürler ölür.
Gönlümde hüzün var, yaklaştı akşam
Ömrümün güneşi zevale döndü.
Akşamları sevmek belki çare olurdu;şafakla beraber o da çekip gitmeseydi!
Ama dünyada beni bırakıp gitmeyecek ne var, söyler misi*niz dünya âşıkları?
En güzeli bahardı; şimdi kefenine bürünmüş yatıyor.
Niye durmadı buralarda? Durmayacaksa niye geldi? Ar*dından ağlatacaksa eğer, niye yüzüme gülüp durdu çiçekleriyle? Öyle bir gaddarlık, böyle bir güzelliğin arkasında ken*dini nasıl sakladı?
Yeşil tomurcuğun içinden fışkıran pembe gül, solacağını niye haber vermedi?
Penceremin önünde cıvıl cıvıl öten serçecik, öleceğini niye söylemedi?
Yoksa söyledi de ben mi işitmedim?
***
YAPRAKLAR peş peşe döküldü toprağa. Çiçekler birbiri ardınca soldu. Kuşlar ve kelebekler birer birer öldü. Şimdi yalnız iskeletler var dağ eteklerinde. Ve onların ayaklarını örten bembeyaz bir kefen.
Günler, beraberinde getirdiklerini alıp götürdüler. Günlerle gidenler ise...
Durun bir dakika!
Onlar aslında hiçbir şey götürmedi, götüremedi. Çünkü kendilerine ait hiçbir şeyleri yoktu.
Irmağın üzerinde hızla akıp giden damlacıkların parıltıları kendilerinden olsaydı, arkadan gelenler nasıl parlayacaktı? Halbuki o damlacıklar karanlıklardan çıkıp gelmişlerdi.
Gülün fidanında da o pembe tebessüm yoktu. Serçe yu*murtasında o sevimlilik yoktu. Gelincik tohumlarında o nazenin güzellik yoktu. Elma çiçeklerinin iskeletinde kuru bir odun yığınından başka hiçbir şey yoktu.
Onlar geldiler ve gittiler. Gitmek istediklerinden gitmedi*ler. Gitmek zorundaydılar.
Çünkü onlarda görünen güzellik, başka başka aynalar iste*di.
Çünkü öyle bir güzellik bir güle, bir bülbüle, bir bahara razı olmazdı.
Öyleyse sen de bir güle, bir bülbüle, bir bahara, bir dünya*ya razı olma. Eskimiş aynalar, bırak, kırılsın gitsin. Sen yeni aynalarda seyret güzelliği.
Sabret; şu kefenin koynunda uyuyan bahar, yeniden gülleriyle yüzüne gülecek. Serçeler yine cıvıldaşacak. Dağ yamaç*ları yakında gelinciklerle dolacak, iskeletler canlanıp gelinliklerini giyecekler. Gurup secdesine kapanmış yüz binler çeşit güzeller, yine dirilip karşında belirecekler. Onlarda cilvele*nen Esmâyı, bu sefer tazelenmiş ve özlenmiş olarak bulacak*sın.
Ve o Esmânın cilvelerinde, sevilenlerin sevenleri asla terk etmediği âlemlere bir çağrı okuyacaksın.
İstersen, şimdiden zevk edebilirsin o âlemleri. Cismin ye*rinde dursa da hayalin, ruhun ve kalbin geçmiş ve gelecek bütün baharlarla beraber o âlemlerden de dilediğin kadar çi*çek toplar ve koklar.
Bak, soldu dediğin güller, öldü dediğin bülbüller, asıl ve nesilleriyle el ele vermiş, tesbihatlarıyla süslenmiş, misâl âleminin levhalarında, gayb âleminin derinliklerinde, âhiret âlemlerinin menzillerinde hâlâ diriler ve diri kalacaklar.
Onun için, sen aynayı bırak, Esmâyı bul.
Leylâyı bırak, Mevlâ;yı bul.
Yoksa Leylâyı arayan ancak belâyı bulur.
Mevlâ;yı arayan ise, bütün fâni sevgililerin arkasından dö*külen gözyaşlarını bir anlık sohbetiyle ebedî sürurlara çevi*ren bir Habîbul-Bekkâîn ile beraber olur.
Gülün açmasında ve solmasında, bülbülün ötmesinde ve susmasında, baharın doğmasında ve ölmesinde hep Onun se*ninle baş başa bir sohbeti var.
Hâlâ cevap vermeyecek misin?
***
YAPRAKLAR birbiri ardınca koştu Onun çağrısına.
Lebbeyk; dedi ve toprağın koynuna düştü.
Çiçekler, kuşlar, kelebekler, böcekler, birer birer Ona dön*dü.
Hepsi de tesbihatlarını ve bütün hayatlarının mahsulâtını Ona sunarak resmigeçitteki yerlerinden ayrıldı.
Toprak onları Rabbinin emriyle bağrına bastı, yorganını üzerine çekti.
Yeni bir baharda yeni bir şevkle dirilmek için uykuya dal*dı.
Dün cemâl tecellileriyle kaynayan bu yerlerde şimdi bir iz*zet ve celâl tecellîsi hüküm sürüyor.
İkisi de aynı yerden geliyor.
Öyleyse giden yok, ölen yok, ayrılan yok, kaybolan yok...
Ezelî Esmânın bir Müsemmâsının değişik tecellîleri var sa*dece.
Merhaba kış!
Dünyamıza hoş geldin.
Ümit Şimşek
belinay- SÜPER MODERATÖR
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: KÜLTÜR SARAYI :._.·´¯) :: EDEBİ/YAD
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN