Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 201 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 201 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Neden Namazımı Kaza ettim!
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: FİKİR ATLASI :._.·´¯) :: TEFEKKÜR AYNASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Neden Namazımı Kaza ettim!
Mahşer meydanında milyarlarca insan güneşin tepelerine kadar yaklaştırıldığı yerde hesabının görülmesi için beklerken sırası gelenin geri döndüğünü sıranın sonuna geçtiğini tasavvur ettim.
Ahkaf 15.Biz insana, ´anne ve babasına´ iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü çağına erip kırkyaşına ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım."Yaşımın kırk’a yaklaştığı günlerde, dünya hayatının girdabına kapılmış, gençlik heyecanlarını yitirmiş, ölüme her geçen gün biraz daha yaklaştığımın farkına varmadan, kendimi kandırarak dini hayatımı günlük işlerimin arasına sıkıştırmış gidiyordum.Ne zaman ki, Kur’anı tekrar okumaya namazla ilgili ayetleri tefekkür etmeye başlayınca bu hayat tarzı ile sonumun hayır olmayacağını anlamaya başlamıştım. Dinle olan temel bağlantımız, imandan sonra en önemli din meselesi olan Namaz, ödenip kurtulunması gereken bir borç gibi yer etmişti zihnimde.Gençlik yıllarımda en zor şartlarda bile büyük hassasiyetle kıldığım namazlarımın hakkını veremediğim gibi basit sebeplerle bile namazın geçmesinden kalbim zerre kadar titremiyordu. Akaşmları evdeyken tenbellikten fırsat bulup kıldığım namazları; ya seyrettiğim futbol maçının devre arasında, ya televizyonda kaçırmak istemediğim bir programı bir yandan dinlerken kılıyordum. Farzları kılıp, zaman zaman birleştirip bir an önce kılıp kurtulmak düşüncesindeydim. Bu halin bana bir faydası olmayacağını kıldığım namazın Allah katında makbul namaz olmadığı Kur’an bana söylüyordu;Müminun suresi “1. Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; 2. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler; …9. Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.” , Maun suresi4-5-; “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki Onlar namazlarını ciddiye almazlar.” Gibi ayetler namazın ciddiyetle kılınması gerektiğini açıkça ortaya koyuyordu. Belki Hz.Ali (r.a.) gibi bir namaz kılmazdım ama en azından çaba gösterebilirdim. Mahşer meydanında milyarlarca insan güneşin tepelerine kadar yaklaştırıldığı yerde hesabının görülmesi için beklerken sırası gelenin geri döndüğünü sıranın sonuna geçtiğini tasavvur ettim. Her sıra gelişinde namazı eksik olduğu için geri döndürülüyordu her bekleyiş 50 bin seneyi geçiyordu. Artık daha fazla bu işin ertelenmesinin mümkün olmadığına karar verdim ve kazaya kalmış, yanlış ve eksik kılınmış namazlarımın bir hesabını yaptım yaptığım hesabın üzerine %20 ekledim ve kaç yıl içinde tamamlayabileceğimi hesapladım. Namazları kaza etmek için bir program yaptım 5 yıl içiersinde günde en az 2 günlük kaza namazı kılabilceğimi hesapladım. İlk günlerde sünnetleri kılmadan vaktin namazını ve o vakte ait 2 günlük kaza kılıyordum. Zamanla müekked sünnet olan sünnetleri de kılmaya karar verdim. Bütün hayatımı namaz üzerine programladım. İşlerimi namaz saatlerine göre düzenledim, fazla kazanç getirecek olsa bile namaza ve huşuya engel olacak şeylerden kendimi uzak tutum. Namaz kılarken televizyonu ya kapattım yada başka bir odaya gidip namaz kıldım. Zamanla evde televizyon izlenmez oldu, artık futbol maçıda izlemez olmuştum. Meğer televizyon insan hayatını ne kadar olusuz etkiliyormuş. Televizyon kapalıyken o zamana kadar okuduğum kitaptan kat kat fazla kitap okudum. Evin her odasına bir seccade serdim böylelikle her zaman namaz aklımda ve gözümün önündeydi. Bu durum aileminde etkilenmesine neden oldu eşim ve çocuklarımda beni model alarak namaza azami itina göstermeye başladılar. Sonuçta 5 yıl içersinide kazaya kalmış farz namazlarımı Allah’ın yardımı ile kıldım. Bundan sonraki hedefim Allah’ın izni ile namazlarımdaki huşuyu artırmak tam Kur’an da tarif edilen namazı kılmaya çalışmak.Bu yazıyı namazı kaza etmeyi gözünde büyütenler için yaşanmış bir tecrübe olarak yazıyorum. Benim yaptığımın kat kat fazlasını yapan birçok kişi var şüphesiz.Bu yola girenin yardımcısı Allah’tır..
KAYNAK : Muhammed Seyfi(20.01.2010)
Ahkaf 15.Biz insana, ´anne ve babasına´ iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü çağına erip kırkyaşına ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım."Yaşımın kırk’a yaklaştığı günlerde, dünya hayatının girdabına kapılmış, gençlik heyecanlarını yitirmiş, ölüme her geçen gün biraz daha yaklaştığımın farkına varmadan, kendimi kandırarak dini hayatımı günlük işlerimin arasına sıkıştırmış gidiyordum.Ne zaman ki, Kur’anı tekrar okumaya namazla ilgili ayetleri tefekkür etmeye başlayınca bu hayat tarzı ile sonumun hayır olmayacağını anlamaya başlamıştım. Dinle olan temel bağlantımız, imandan sonra en önemli din meselesi olan Namaz, ödenip kurtulunması gereken bir borç gibi yer etmişti zihnimde.Gençlik yıllarımda en zor şartlarda bile büyük hassasiyetle kıldığım namazlarımın hakkını veremediğim gibi basit sebeplerle bile namazın geçmesinden kalbim zerre kadar titremiyordu. Akaşmları evdeyken tenbellikten fırsat bulup kıldığım namazları; ya seyrettiğim futbol maçının devre arasında, ya televizyonda kaçırmak istemediğim bir programı bir yandan dinlerken kılıyordum. Farzları kılıp, zaman zaman birleştirip bir an önce kılıp kurtulmak düşüncesindeydim. Bu halin bana bir faydası olmayacağını kıldığım namazın Allah katında makbul namaz olmadığı Kur’an bana söylüyordu;Müminun suresi “1. Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; 2. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler; …9. Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.” , Maun suresi4-5-; “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki Onlar namazlarını ciddiye almazlar.” Gibi ayetler namazın ciddiyetle kılınması gerektiğini açıkça ortaya koyuyordu. Belki Hz.Ali (r.a.) gibi bir namaz kılmazdım ama en azından çaba gösterebilirdim. Mahşer meydanında milyarlarca insan güneşin tepelerine kadar yaklaştırıldığı yerde hesabının görülmesi için beklerken sırası gelenin geri döndüğünü sıranın sonuna geçtiğini tasavvur ettim. Her sıra gelişinde namazı eksik olduğu için geri döndürülüyordu her bekleyiş 50 bin seneyi geçiyordu. Artık daha fazla bu işin ertelenmesinin mümkün olmadığına karar verdim ve kazaya kalmış, yanlış ve eksik kılınmış namazlarımın bir hesabını yaptım yaptığım hesabın üzerine %20 ekledim ve kaç yıl içinde tamamlayabileceğimi hesapladım. Namazları kaza etmek için bir program yaptım 5 yıl içiersinde günde en az 2 günlük kaza namazı kılabilceğimi hesapladım. İlk günlerde sünnetleri kılmadan vaktin namazını ve o vakte ait 2 günlük kaza kılıyordum. Zamanla müekked sünnet olan sünnetleri de kılmaya karar verdim. Bütün hayatımı namaz üzerine programladım. İşlerimi namaz saatlerine göre düzenledim, fazla kazanç getirecek olsa bile namaza ve huşuya engel olacak şeylerden kendimi uzak tutum. Namaz kılarken televizyonu ya kapattım yada başka bir odaya gidip namaz kıldım. Zamanla evde televizyon izlenmez oldu, artık futbol maçıda izlemez olmuştum. Meğer televizyon insan hayatını ne kadar olusuz etkiliyormuş. Televizyon kapalıyken o zamana kadar okuduğum kitaptan kat kat fazla kitap okudum. Evin her odasına bir seccade serdim böylelikle her zaman namaz aklımda ve gözümün önündeydi. Bu durum aileminde etkilenmesine neden oldu eşim ve çocuklarımda beni model alarak namaza azami itina göstermeye başladılar. Sonuçta 5 yıl içersinide kazaya kalmış farz namazlarımı Allah’ın yardımı ile kıldım. Bundan sonraki hedefim Allah’ın izni ile namazlarımdaki huşuyu artırmak tam Kur’an da tarif edilen namazı kılmaya çalışmak.Bu yazıyı namazı kaza etmeyi gözünde büyütenler için yaşanmış bir tecrübe olarak yazıyorum. Benim yaptığımın kat kat fazlasını yapan birçok kişi var şüphesiz.Bu yola girenin yardımcısı Allah’tır..
KAYNAK : Muhammed Seyfi(20.01.2010)
Allah cc. emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Londra'dan Kabey'ye gitti.
Ya Rabbi, ben Sana secde etmek istiyorum, ama yapamıyorum. Yoksa beni huzuruna kabul etmiyor musun, diye içinden geçirdi.
Bediüzzaman Hazretleri´nin avukatı Bekir Berk, vefatından önce çok ağır bir hastalığa yakalanmış, 95 kilodan 52 kiloya düşmüştü. Namazlarını güçlükle kılıyordu. O kadar ki, bazen abdest alırken ve namaz kılarken defalarca bayılıyordu.
Ayıldığı zaman ilk sözü, “Namaz vakti geçti mi?” veya “Namaza kaç dakika var?” oluyordu. Hatta namaz vaktini izlemek için sürekli bir masa saati taşıyordu.
Kendisine hizmet eden bir genç, “Niçin bu saati karşısına koyup bakıyor? Zaten sürekli hasta ve belki de son günlerini yaşıyor...” diye içinden geçirmişti.
Az sonra gür bir sesle o gence şunları söyledi:
– Bak kardeşim, namaz çok önemlidir. Ben bu saatle namaz vakitlerini takip ediyorum.
Londra’da tedavi gördüğü yıl ilginç bir hadise yaşamıştı. Namaza durmuş ve iki rekâtını güçlükle kılmıştı. Üçüncü rekâtın secdesine giderken, ne kadar uğraştıysa başaramamış, takati kesilmişti.
Bu duruma çok üzülerek:
– Ya Rabbi, ben Sana secde etmek istiyorum, ama yapamıyorum. Yoksa beni huzuruna kabul etmiyor musun, diye içinden geçirdi.
Bunun üzerine Allah’ın inayetiyle, alnının Kâbe’deki soğuk mermerlere değdiğini, oraya secde ettiğini gördü. Bu şekilde namazın iki rekâtını Londra’da, iki rekâtını Mekke’de eda etti.
Böylece Cenab-ı Hak, onu Kâbe’ye getirerek huzuruna kabul ettiğini göstermişti...
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Bediüzzaman Hazretleri´nin avukatı Bekir Berk, vefatından önce çok ağır bir hastalığa yakalanmış, 95 kilodan 52 kiloya düşmüştü. Namazlarını güçlükle kılıyordu. O kadar ki, bazen abdest alırken ve namaz kılarken defalarca bayılıyordu.
Ayıldığı zaman ilk sözü, “Namaz vakti geçti mi?” veya “Namaza kaç dakika var?” oluyordu. Hatta namaz vaktini izlemek için sürekli bir masa saati taşıyordu.
Kendisine hizmet eden bir genç, “Niçin bu saati karşısına koyup bakıyor? Zaten sürekli hasta ve belki de son günlerini yaşıyor...” diye içinden geçirmişti.
Az sonra gür bir sesle o gence şunları söyledi:
– Bak kardeşim, namaz çok önemlidir. Ben bu saatle namaz vakitlerini takip ediyorum.
Londra’da tedavi gördüğü yıl ilginç bir hadise yaşamıştı. Namaza durmuş ve iki rekâtını güçlükle kılmıştı. Üçüncü rekâtın secdesine giderken, ne kadar uğraştıysa başaramamış, takati kesilmişti.
Bu duruma çok üzülerek:
– Ya Rabbi, ben Sana secde etmek istiyorum, ama yapamıyorum. Yoksa beni huzuruna kabul etmiyor musun, diye içinden geçirdi.
Bunun üzerine Allah’ın inayetiyle, alnının Kâbe’deki soğuk mermerlere değdiğini, oraya secde ettiğini gördü. Bu şekilde namazın iki rekâtını Londra’da, iki rekâtını Mekke’de eda etti.
Böylece Cenab-ı Hak, onu Kâbe’ye getirerek huzuruna kabul ettiğini göstermişti...
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Namaz kılmaktan ayakları yara olmuştu
Biz de Allah’tan korkuyoruz, ama senin ödün patlıyor.
Bediüzzaman Said Nursî, ibadetle ve münacatla meşgul olurken, saatlerde diz üstüne otururdu. Bir gün bu şekilde oturmaktan, ayağının parmağı yara olmuştu. Talebesi olan Molla Resul’e parmağını göstererek bir merhem sürmek istediğini söylemişti. Molla Resul ateş yakmakla meşguldü ve Bediüzzaman’a dönerek:
– Biz de Allah’tan korkuyoruz, ama senin ödün patlıyor. Bizim gibi rahat otursan ayağın yara olmayacaktı, demişti.
Bediüzzaman da ona şu cevabı vermişti:
– Molla Resul! Kısa ömürde, kısa dünyada, ebedî hayatı kazanmaya gelmişiz. Hem burada rahat oturayım, hem cennet dava edeyim, olmaz böyle şey! Onun için cesaret edemiyorum rahat oturmaya…
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
Bediüzzaman Said Nursî, ibadetle ve münacatla meşgul olurken, saatlerde diz üstüne otururdu. Bir gün bu şekilde oturmaktan, ayağının parmağı yara olmuştu. Talebesi olan Molla Resul’e parmağını göstererek bir merhem sürmek istediğini söylemişti. Molla Resul ateş yakmakla meşguldü ve Bediüzzaman’a dönerek:
– Biz de Allah’tan korkuyoruz, ama senin ödün patlıyor. Bizim gibi rahat otursan ayağın yara olmayacaktı, demişti.
Bediüzzaman da ona şu cevabı vermişti:
– Molla Resul! Kısa ömürde, kısa dünyada, ebedî hayatı kazanmaya gelmişiz. Hem burada rahat oturayım, hem cennet dava edeyim, olmaz böyle şey! Onun için cesaret edemiyorum rahat oturmaya…
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
“Allahü ekber” derken bina sarsılırdı
Namaza dururken, tam huzura vardığında, niyet edip, “Allahü Ekber” dediği zaman, arkasındaki talebeleri korkardı.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN uzun yıllar hizmetinde bulunmuş, ihlâslı, samimî bir talebesi olan Bayram Yüksel, Üstadın namaza büyük önem verdiğini, huşûa ve tâdil-i erkâna fevkalâde riayet ettiğini söylemiştir.
Onun anlattığına göre, Üstad, namazı çok huşû içinde kılardı. Sûreleri okurken tane tane okurdu. Namaza dururken, tam huzura vardığında, niyet edip, “Allahü Ekber” dediği zaman, arkasındaki talebeleri korkardı. Hatta tekbir sırasında ahşap bina sarsılırdı. Buna Mustafa Sungur, Mehmed Fırıncı gibi birçok talebesi şahit olmuş ve anlatmıştır.
Namaz vaktine çok dikkat eder, namazlarını tam vaktinde kılardı. Meselâ, Isparta’dan gelirken Emirdağ’a beş dakika sonra varılacak olsa bile, Üstad saate bakar, kış, fırtına olsa beklemez, hemen namazı eda ederdi. Kırlarda olsun, yolculukta olsun, namazı vakit girer girmez kılardı. Üstad, bunun hikmetini şöyle anlatırdı:
– Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez, uhrevî bir sermaye olduğu şundan anlaşılıyor ki, her namaz vaktinde İslâm âlemi denilen muazzam camide, yüz milyondan fazla büyük bir cemaat namaz kılıyor. O cemaatte her bir adam bütün cemaate dua ediyor. “İhdine’s-sırata’l-müstakîm (Bizi doğru yola ilet)” diyor. Her biri umum cemaate hem şefaatçi, hem duacı olur. O vakit, namaza iştirak etmeyen hissesini alamaz. Kaynayan mirî ve askerî kazanına karavanasını götürmeyen, yemek hakkını alamadığı gibi, bu büyük cemaatin mânevî mutfağında kaynayan mânevî erzakını alamaz. Belki namaza iştirakle o cemaatin ordusuna katılmış olmakla ve dualarına âmin demek olan namazı vaktinde kılmakla alabilir.
Onun arkasında namaz kılan Hilmi Arıcı ise, şöyle demiştir:
– Namaza başlamasını tarif etmek zordur. Duyarak, yaşayarak namaz kılıyordu. Bu namazlarda bambaşka bir heyecan duyuyordum. Namaza başlarken sanki kemikleri çatırdıyordu.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN uzun yıllar hizmetinde bulunmuş, ihlâslı, samimî bir talebesi olan Bayram Yüksel, Üstadın namaza büyük önem verdiğini, huşûa ve tâdil-i erkâna fevkalâde riayet ettiğini söylemiştir.
Onun anlattığına göre, Üstad, namazı çok huşû içinde kılardı. Sûreleri okurken tane tane okurdu. Namaza dururken, tam huzura vardığında, niyet edip, “Allahü Ekber” dediği zaman, arkasındaki talebeleri korkardı. Hatta tekbir sırasında ahşap bina sarsılırdı. Buna Mustafa Sungur, Mehmed Fırıncı gibi birçok talebesi şahit olmuş ve anlatmıştır.
Namaz vaktine çok dikkat eder, namazlarını tam vaktinde kılardı. Meselâ, Isparta’dan gelirken Emirdağ’a beş dakika sonra varılacak olsa bile, Üstad saate bakar, kış, fırtına olsa beklemez, hemen namazı eda ederdi. Kırlarda olsun, yolculukta olsun, namazı vakit girer girmez kılardı. Üstad, bunun hikmetini şöyle anlatırdı:
– Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez, uhrevî bir sermaye olduğu şundan anlaşılıyor ki, her namaz vaktinde İslâm âlemi denilen muazzam camide, yüz milyondan fazla büyük bir cemaat namaz kılıyor. O cemaatte her bir adam bütün cemaate dua ediyor. “İhdine’s-sırata’l-müstakîm (Bizi doğru yola ilet)” diyor. Her biri umum cemaate hem şefaatçi, hem duacı olur. O vakit, namaza iştirak etmeyen hissesini alamaz. Kaynayan mirî ve askerî kazanına karavanasını götürmeyen, yemek hakkını alamadığı gibi, bu büyük cemaatin mânevî mutfağında kaynayan mânevî erzakını alamaz. Belki namaza iştirakle o cemaatin ordusuna katılmış olmakla ve dualarına âmin demek olan namazı vaktinde kılmakla alabilir.
Onun arkasında namaz kılan Hilmi Arıcı ise, şöyle demiştir:
– Namaza başlamasını tarif etmek zordur. Duyarak, yaşayarak namaz kılıyordu. Bu namazlarda bambaşka bir heyecan duyuyordum. Namaza başlarken sanki kemikleri çatırdıyordu.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
En son söz
Ansızın gözlerini açtı ve “Hemen şimdi akrabalarım ve yakınlarımın hepsini toplayın” buyurdu.
Ümmü Hamide, eşi İmam Cafer-i Sadık’ın vefatı sebebiyle, kendisini teselli etmek için gelmiş olan Ebu Basir’i görünce, gözyaşları akmaya başladı. Ebu Basir de, bir müddet ağladı. Ümmü Hamide’nin ağlaması du-runca, Ebu Basir’e:
― İmam’ın can çekiştiği anda, hazır değildin. Tuhaf bir mesele oldu, dedi. Ebu Basir de ona:
― Ne meselesi, diye sordu. Ümmü Hamide de şöyle dedi:
― İmamın hayatının son anlarıydı. Ömrünün son dakikalarını geçiriyordu. Gözleri kapanmıştı. Ansızın gözlerini açtı ve “Hemen şimdi akrabalarım ve yakınlarımın hepsini toplayın” buyurdu. Tuhaf bir istekti. Böyle bir vakitte İmam, mademki emir vermişti, biz de gayret ettik ve hepsini topladık. İmamın yakınları ve akrabalarından gelmeyen kimse kalmamıştı. Hepsi, bu hassas anda İmam ne yapacak, ne söyleyecek diye merakla bekliyorlardı.
İmam, hepsini hazır görünce topluluğu karşısına alarak şu sözleri söyledi:
― Bizim şefaatimiz namazına önem vermeyen kimselere asla nasip olmayacaktır.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Ümmü Hamide, eşi İmam Cafer-i Sadık’ın vefatı sebebiyle, kendisini teselli etmek için gelmiş olan Ebu Basir’i görünce, gözyaşları akmaya başladı. Ebu Basir de, bir müddet ağladı. Ümmü Hamide’nin ağlaması du-runca, Ebu Basir’e:
― İmam’ın can çekiştiği anda, hazır değildin. Tuhaf bir mesele oldu, dedi. Ebu Basir de ona:
― Ne meselesi, diye sordu. Ümmü Hamide de şöyle dedi:
― İmamın hayatının son anlarıydı. Ömrünün son dakikalarını geçiriyordu. Gözleri kapanmıştı. Ansızın gözlerini açtı ve “Hemen şimdi akrabalarım ve yakınlarımın hepsini toplayın” buyurdu. Tuhaf bir istekti. Böyle bir vakitte İmam, mademki emir vermişti, biz de gayret ettik ve hepsini topladık. İmamın yakınları ve akrabalarından gelmeyen kimse kalmamıştı. Hepsi, bu hassas anda İmam ne yapacak, ne söyleyecek diye merakla bekliyorlardı.
İmam, hepsini hazır görünce topluluğu karşısına alarak şu sözleri söyledi:
― Bizim şefaatimiz namazına önem vermeyen kimselere asla nasip olmayacaktır.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Namaz kılmayandan şeytan bile uzaklaştı
Ben ömrümde bir kere Allah’ın secde emrine karşı çıktım ve ondan dolayı da Allah’ın huzurundan kovuldum. Sen ise bir günde beş kere isyan ettin.
Adamın biri sahrada dolaşırken, şeytan ona arkadaş olmuştu. Adam öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmamıştı. Uyuma vakti geldiğinde, adam yatıp uyumak istedi. O zaman şeytan adamdan uzaklaşmaya başladı.
Adam:
– Benden niye kaçıyorsun, diye sordu.
Şeytan da cevap olarak:
– Ben ömrümde bir kere Allah’ın secde emrine karşı çıktım ve ondan dolayı da Allah’ın huzurundan kovuldum. Sen ise bir günde beş kere isyan ettin. Ben Allah’ın sana gazap edip, senin arkadaşın olmam sebebiyle beni de kahretmesinden korkarım, dedi ve arkadaşlığı kabul etmeyip uzaklaştı.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Adamın biri sahrada dolaşırken, şeytan ona arkadaş olmuştu. Adam öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmamıştı. Uyuma vakti geldiğinde, adam yatıp uyumak istedi. O zaman şeytan adamdan uzaklaşmaya başladı.
Adam:
– Benden niye kaçıyorsun, diye sordu.
Şeytan da cevap olarak:
– Ben ömrümde bir kere Allah’ın secde emrine karşı çıktım ve ondan dolayı da Allah’ın huzurundan kovuldum. Sen ise bir günde beş kere isyan ettin. Ben Allah’ın sana gazap edip, senin arkadaşın olmam sebebiyle beni de kahretmesinden korkarım, dedi ve arkadaşlığı kabul etmeyip uzaklaştı.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Tiyatro mu, namaz mı?
Başlamak üzere olan oyuna yetişmekle, namaza yetişmek arasında seçip yapmak durumunda kalan üyemiz Zülal hanım´ın hatırası...
Bir gün bir ablayla, çok anlamlı ve ibretli bir oyun sahnelendiği için bir tiyatroya gitmiştik. Fakat gittiğimiz semti tanımıyorduk. Tiyatro salonunu çok aradık. Geç bulmuştuk. Gittiğimizde oyunun başlamasına 15 dk vardı. Ama biz namazımızı kılmamıştık. En yakın camiyi aramaya başladık. 10 dk´lık bir mesafeydi. Biz namazımızdan taviz vermeden hiç istemesekte geç kalmayı göze aldık. Yoksa Allah´ın davetini kaçıracaktık. Biz gönül rahatlığıyla namazımızı kılıp tesbihimizi çektik. Koşa koşa tiyatro salonuna vardık. Tiyatronun çoktan başlamış olduğunu düşünüyorduk. Gidip gördük ki beklenilen bir grup olduğu için geç başlayacakmış. Biz ablayla çook mutlu olmuştuk. Biz görevimizi tam yapmıştık. Allah´ta mukafatını vermişti.
KAYNAK : zulal(11.03.2008)
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
Bir gün bir ablayla, çok anlamlı ve ibretli bir oyun sahnelendiği için bir tiyatroya gitmiştik. Fakat gittiğimiz semti tanımıyorduk. Tiyatro salonunu çok aradık. Geç bulmuştuk. Gittiğimizde oyunun başlamasına 15 dk vardı. Ama biz namazımızı kılmamıştık. En yakın camiyi aramaya başladık. 10 dk´lık bir mesafeydi. Biz namazımızdan taviz vermeden hiç istemesekte geç kalmayı göze aldık. Yoksa Allah´ın davetini kaçıracaktık. Biz gönül rahatlığıyla namazımızı kılıp tesbihimizi çektik. Koşa koşa tiyatro salonuna vardık. Tiyatronun çoktan başlamış olduğunu düşünüyorduk. Gidip gördük ki beklenilen bir grup olduğu için geç başlayacakmış. Biz ablayla çook mutlu olmuştuk. Biz görevimizi tam yapmıştık. Allah´ta mukafatını vermişti.
KAYNAK : zulal(11.03.2008)
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Namaz kılana niye selâm verdi?
Biliyorum namaz kılan bir kimseye selâm verilmez. Lâkin siz benim içeri girdiğimde namaz kılmıyor, içerisi çok karanlık, şu pencereyi nasıl büyütmeli, diye düşünüyordunuz.
Meşhur islâm âlimlerinden İmam Birgivî Hazretleri zamanın şeyhülislâmı tarafından verilen bir fetvayı yırtmış ve fetvanın yanlış olduğunu söylemişti. Verdiği fetvanın yırtıldığını haber alan şeyhülislâm, Birgivî Ha-zretlerini huzuruna çağırdı. Şeyhülislâmın makamına varan Birgivî Hazretleri namaz kılmakta olan şeyhülislâma selâm verip içeri girdi. Şeyhülislâm namazı bitirdikten sonra:
– Namaz kılan bir kimseye selâm verilir mi, diye sordu.
İmam Birgivî Hazretleri ise:
– Biliyorum namaz kılan bir kimseye selâm verilmez. Lâkin siz benim içeri girdiğimde namaz kılmıyor, içerisi çok karanlık, şu pencereyi nasıl büyütmeli, diye düşünüyordunuz. Ben de sizi pencereyle meşgul görüp selâm verdim, dedi.
Şeyhülislâm, Birgivî Hazretlerinin kemâlâtını anlamıştı. Böyle bir kâmil insanı ayağına çağırdığından dolayı özür diledi.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
Meşhur islâm âlimlerinden İmam Birgivî Hazretleri zamanın şeyhülislâmı tarafından verilen bir fetvayı yırtmış ve fetvanın yanlış olduğunu söylemişti. Verdiği fetvanın yırtıldığını haber alan şeyhülislâm, Birgivî Ha-zretlerini huzuruna çağırdı. Şeyhülislâmın makamına varan Birgivî Hazretleri namaz kılmakta olan şeyhülislâma selâm verip içeri girdi. Şeyhülislâm namazı bitirdikten sonra:
– Namaz kılan bir kimseye selâm verilir mi, diye sordu.
İmam Birgivî Hazretleri ise:
– Biliyorum namaz kılan bir kimseye selâm verilmez. Lâkin siz benim içeri girdiğimde namaz kılmıyor, içerisi çok karanlık, şu pencereyi nasıl büyütmeli, diye düşünüyordunuz. Ben de sizi pencereyle meşgul görüp selâm verdim, dedi.
Şeyhülislâm, Birgivî Hazretlerinin kemâlâtını anlamıştı. Böyle bir kâmil insanı ayağına çağırdığından dolayı özür diledi.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Namaz idamını önledi
Ben Müslüman âlimiyim. Benim kalbimde iman vardır. Kendisinde iman olan bir şahıs, imanı olmayan şahıstan efdaldir. Ben onun karşısında kıyam etseydim mukaddesatıma hürmetsizlik etmiş olurdum. Onun için kıyam etmedim.
Kafkas cephesi komutanı Nikola Nikolaviç esir kampını teftiş ederken, Üstad Bediüzzaman’ın bulunduğu koğuşa girdi, burada bütün esirler ayağa kalktığı halde, Said Nursî’nin ayağa kalkmadığını ve kendisini umursamadığını gördü. “Acaba görmedi mi?” diye bir kaç defa daha önünden geçti. Fakat Bediüzzaman’ın tavrında herhangi bir değişiklik olmadı. Sonunda dayanamayıp ona niçin böyle davrandığını sordu. Al¬dığı cevap karşısında hayretten donakaldı. Bediüzzaman şöyle diyordu:
– Ben Müslüman âlimiyim. Benim kalbimde iman vardır. Kendisinde iman olan bir şahıs, imanı olmayan şahıstan efdaldir. Ben onun karşısında kıyam etseydim mukaddesatıma hürmetsizlik etmiş olurdum. Onun için kıyam etmedim.
Bu sözleri işiten Rus Başkomutanında hayretin yerini öfke aldı ve komutan, Bediüzzaman’ın derhâl divan-ı harbe verilmesini emretti.
Divan-ı harp kurulduğu zaman bile Üstad tavrını değiştirmedi, kendisi hakkında idam kararı verildikten sonra sadece şu talepte bulundu:
– Müsaade ediniz, abdest alıp namaz kılayım.
Ve ölümden perva etmeyen Said Nursî, dışarıda darağacı kurulurken huşû içinde dergâh-ı İlâhiyeye yöneldi.
Huşu içinde namaz kılarken, Rus subayları ve Üstad ile birlikte aynı kampta esir olan Alman ve Avusturya subayları hayretle kendisini seyrediyorlardı. Ölümle arasında beş-on dakikalık mesafe bulunan şahıs, nasıl oluyordu da, bu kadar sakin ve telaşsız ola¬bi¬liyordu?
İdam kararı verilince de, Bediüzzaman’ın yerine, esir Avus¬turya, Alman ve diğer Türk subayları telaşlandılar ve onun Rus kumandandan özür dilemesini rica ettiler. Çünkü hepsi de Üstad’ın nasihatlerine alış¬mış ve onu çok sevmişlerdi. Ancak Üstad, bu teklifi reddetti ve inancı uğruna seve seve ölüme gitmeye hazır olduğunu söyledi.
Namaz bitince Nikola, beklenmedik bir davranış gösterdi. Bir asker olması hasebiyle, bu cesaret, bu kararlılık, bu kahramanlık karşısında hayranlığını saklayamadı ve Bediüzza¬man’ın yanına giderek şöyle dedi:
– Beni affediniz. Sizin beni tahrik için bunu yaptığınızı zannediyordum. Hakkınızda kanunî muamele yaptım. Fakat şimdi anlıyorum ki, siz bu hareketinizi imanınızdan alıyorsunuz ve mukaddesatınızın emirlerini ifa ediyorsunuz. Hükmünüz iptal edilmiştir, dinî salâhiyetinizden dolayı şayan-ı takdirsiniz. Sizi rahatsız ettim. Tekrar rica ediyorum, beni affediniz.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
Kafkas cephesi komutanı Nikola Nikolaviç esir kampını teftiş ederken, Üstad Bediüzzaman’ın bulunduğu koğuşa girdi, burada bütün esirler ayağa kalktığı halde, Said Nursî’nin ayağa kalkmadığını ve kendisini umursamadığını gördü. “Acaba görmedi mi?” diye bir kaç defa daha önünden geçti. Fakat Bediüzzaman’ın tavrında herhangi bir değişiklik olmadı. Sonunda dayanamayıp ona niçin böyle davrandığını sordu. Al¬dığı cevap karşısında hayretten donakaldı. Bediüzzaman şöyle diyordu:
– Ben Müslüman âlimiyim. Benim kalbimde iman vardır. Kendisinde iman olan bir şahıs, imanı olmayan şahıstan efdaldir. Ben onun karşısında kıyam etseydim mukaddesatıma hürmetsizlik etmiş olurdum. Onun için kıyam etmedim.
Bu sözleri işiten Rus Başkomutanında hayretin yerini öfke aldı ve komutan, Bediüzzaman’ın derhâl divan-ı harbe verilmesini emretti.
Divan-ı harp kurulduğu zaman bile Üstad tavrını değiştirmedi, kendisi hakkında idam kararı verildikten sonra sadece şu talepte bulundu:
– Müsaade ediniz, abdest alıp namaz kılayım.
Ve ölümden perva etmeyen Said Nursî, dışarıda darağacı kurulurken huşû içinde dergâh-ı İlâhiyeye yöneldi.
Huşu içinde namaz kılarken, Rus subayları ve Üstad ile birlikte aynı kampta esir olan Alman ve Avusturya subayları hayretle kendisini seyrediyorlardı. Ölümle arasında beş-on dakikalık mesafe bulunan şahıs, nasıl oluyordu da, bu kadar sakin ve telaşsız ola¬bi¬liyordu?
İdam kararı verilince de, Bediüzzaman’ın yerine, esir Avus¬turya, Alman ve diğer Türk subayları telaşlandılar ve onun Rus kumandandan özür dilemesini rica ettiler. Çünkü hepsi de Üstad’ın nasihatlerine alış¬mış ve onu çok sevmişlerdi. Ancak Üstad, bu teklifi reddetti ve inancı uğruna seve seve ölüme gitmeye hazır olduğunu söyledi.
Namaz bitince Nikola, beklenmedik bir davranış gösterdi. Bir asker olması hasebiyle, bu cesaret, bu kararlılık, bu kahramanlık karşısında hayranlığını saklayamadı ve Bediüzza¬man’ın yanına giderek şöyle dedi:
– Beni affediniz. Sizin beni tahrik için bunu yaptığınızı zannediyordum. Hakkınızda kanunî muamele yaptım. Fakat şimdi anlıyorum ki, siz bu hareketinizi imanınızdan alıyorsunuz ve mukaddesatınızın emirlerini ifa ediyorsunuz. Hükmünüz iptal edilmiştir, dinî salâhiyetinizden dolayı şayan-ı takdirsiniz. Sizi rahatsız ettim. Tekrar rica ediyorum, beni affediniz.
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc.emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Namaz idamını önledi
Cüneyd-i Bağdadî, hocasına âit olan evin bir odasında kalırdı. Her an Allahü Teâlâ’yı hatırlardı. Seccadesi üzerinde, sabaha kadar Allah’ı zikreder, aynı abdestle sabah namazını kılardı. Bu hâl senelerce böyle devam etti.
Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri, otuz sene cemaatle namazda ilk tekbiri kaçırmadı. Namazda kalbine dünya düşüncesi gelse, o namazı tekrar kılardı. Daima Allah’ı zikrederdi.
Her gün 400 rekât namaz kılardı. Otuz yıl yatsı namazından sonra hiç uyumadan ibadetle meşgul oldu.
Bir zaman Cüneyd-i Bağdadî’nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Doktor çağırdılar. Gelen doktor, Hıristiyan idi. Muayene edip:
– Gözlerinize su değdirmeyeceksiniz, dedi.
Cüneyd-i Bağdadî:
– Su değdirmesem nasıl abdest alırım, diye sorunca, doktor:
– Gözleriniz size lâzımsa su değdirmeyeceksiniz, cevabını verdi.
Cüneyd-i Bağdadî abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir miktar uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı. O anda şöyle bir ses duydu:
– Ya Cüneyd! Sen bizim için gözlerini feda ettin, biz de senden o ağrıyı aldık...
Bir müddet sonra Hıristiyan doktor tekrar geldi. Baktı ki gözleri tamamen iyi olmuş, hayret ederek sordu:
– Ne yaptın da iyi oldu?
Cüneyd-i Bağdadî olanları anlatınca, onun elini öpüp Müslüman oldu. Yeni hidayete ermenin sevinç ve heyecanı ile şunları söyledi:
– Esas ağrıyan göz sizinki değil, benim gözlerim imiş. Hakikatleri göremeyen benmişim...
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc. emanet olunuz selam ve dua ile.
Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri, otuz sene cemaatle namazda ilk tekbiri kaçırmadı. Namazda kalbine dünya düşüncesi gelse, o namazı tekrar kılardı. Daima Allah’ı zikrederdi.
Her gün 400 rekât namaz kılardı. Otuz yıl yatsı namazından sonra hiç uyumadan ibadetle meşgul oldu.
Bir zaman Cüneyd-i Bağdadî’nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Doktor çağırdılar. Gelen doktor, Hıristiyan idi. Muayene edip:
– Gözlerinize su değdirmeyeceksiniz, dedi.
Cüneyd-i Bağdadî:
– Su değdirmesem nasıl abdest alırım, diye sorunca, doktor:
– Gözleriniz size lâzımsa su değdirmeyeceksiniz, cevabını verdi.
Cüneyd-i Bağdadî abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir miktar uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı. O anda şöyle bir ses duydu:
– Ya Cüneyd! Sen bizim için gözlerini feda ettin, biz de senden o ağrıyı aldık...
Bir müddet sonra Hıristiyan doktor tekrar geldi. Baktı ki gözleri tamamen iyi olmuş, hayret ederek sordu:
– Ne yaptın da iyi oldu?
Cüneyd-i Bağdadî olanları anlatınca, onun elini öpüp Müslüman oldu. Yeni hidayete ermenin sevinç ve heyecanı ile şunları söyledi:
– Esas ağrıyan göz sizinki değil, benim gözlerim imiş. Hakikatleri göremeyen benmişim...
KAYNAK : Namazı yaşayanlar - Said Demirtaş
Allah cc. emanet olunuz selam ve dua ile.
demirci mustafa- SADIK ÜYEMİZ
Similar topics
» Kaza Namazı borcumu hesapla
» KaLBiMe SeYaHaT ETTiM BuGüN...
» Asıl olanı, sevmeyi, Aşkı O'nda tanımanın zirvelerini hayal ettim.
» KaLBiMe SeYaHaT ETTiM BuGüN...
» Asıl olanı, sevmeyi, Aşkı O'nda tanımanın zirvelerini hayal ettim.
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: FİKİR ATLASI :._.·´¯) :: TEFEKKÜR AYNASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN