Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 186 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 186 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Namaz En Vazgeçilmez İbadet
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: GENEL :._.·´¯) :: ÖNEMLİ KONULAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Namaz En Vazgeçilmez İbadet
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Rabbimizin bize emrettiği en büyük ve en vazgeçilmez namaz ibâdetini
hakkıyla ve eksiksiz yerine getirebilmemiz için ilk şart, namazın
önemini çok iyi kavramaktır.
Her şey önemi derecesinde
vazgeçilmezdir. İslâm büyükleri, ölüm döşeğinde bile namazlarını
kılmaktan vazgeçmemiştir. Ama biz, ahirzaman Müslümanları, hiçbir gerçek
mazeretimiz olmadığı halde namazlarımızı terk edebiliyoruz.
Gereken
önemi verseydik böyle durumlara düşer miydik? Yemekten, sudan, havadan
vazgeçtiğiniz oldu mu hiç? Daha fazla imkâna kavuşabilmek için yapılan açlık grevi dışında hiçbir insan, yeyip içmeyi terk etmez, unutmaz,
vazgeçmez.
Maddî hayatımızın devamı bu ihtiyaçlarımızın karşılanmasına bağlıdır. Onların önemi ve değeri, onları vazgeçilmez kılmıştır.
Mânevî
hayatımızın canlılığının devamı da, başta namaz olmak üzere tüm
ibâdetlerimizi hakkıyla yerine getirmemize bağlı olacaktır.
Sevgili
Peygamberimiz (a.s.m.) ve yüce sahabeleri, Bedir Savaşının en şiddetli
ânında bile namaz kılmayı ihmal etmemişlerdi. Canlarını kurtarmayı
değil, sonu ölüm de olsa namazı tercih etmişlerdi.
Niçin?
Çünkü biliyorlardı ki, canı korumak, canı bağışlayanın elinde.
Namaz
ise, canı verenin emri. Canlar cananının emrini hiçe sayan candan hayır
gelir mi? Hem bütün canları elinde tutanın emri hiçe sayılarak o can
korunabilir mi?
Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (k.s.) Hazretleri, en
şiddetli hastalık ânında dahi ibâdetlerini ihmal etmemiş, hattâ
rahatlaması için ayağının uzatılması üzerine hemen ayağını geri çekmiş, Rabbime saygısızlık yapamam demişti.
Büyük İslâm âlimi
Bediüzzaman Hazretleri, bir Ramazan ayında, çok şiddetli bir hastalık
döneminde, beş gün boyunca, neredeyse yeyip içmeden yaşamış, ama
namazını ve orucunu asla ihmal etmemişti.
Onlar namazı nasıl
görüyorlardı ki, onun önünde hiçbir engel tanımadılar? Günümüz
Müslümanının eksiği ne ki, en basit bir engelde namazdan kolayca
vazgeçiyor?
İşte burada Rabbimize ve Onun Yüce Resulüne (a.s.m.) yönelmemiz gerekiyor.
Çünkü, namazı bize emreden, öğreten, anlatan onlardır.
Namazı
biz icat etmedik. Durup durduk yerde, Bizi Yaratanı nasıl hoşnut
edebiliriz? Gelin şöyle yatıp kalkalım ve dua edelim diyerek namazı biz
uydurmadık.
Namazı Allah emrettiğine göre, namazın önemi
konusunda da Ona başvurmamız gerekiyor. Yoksa, hem Müslümanım deyip,
hem de namaz konusunda dilimizle veya fiilimizle akıl yürütemeyiz.
Müslüman, Allah'a teslim olan, her meselede Ona başvuran, Onun rızasını gözeten demek, değil mi?
Oysa
namaz konusundaki ihmaller, kusurlar, tembellikler ve öne sürülen
bahaneler, Allah'a teslim olunmadığını gösteriyor. Bu ise, büyük bir
çelişkidir, büyük bir hatadır.
Bunun için namaz konusunda
nefsimizi konuşturmak yerine Allah'ın kitabına, Onun Yüce Resulüne
(a.s.m.) ve bu iki kaynaktan beslenen İslâm âlimlerine yönelmek gerekir.
Acaba onlar, namazı nasıl görmüşler, nasıl bir önem ve değer vermişler, nasıl anlatmışlar, nasıl kılmışlar?
Bunları öğrenirsek, namaza verdiğimiz önem artar ve namaz hiçbir zaman vazgeçemediğimiz bir eylem olur.
Namazı, hayatının en vazgeçilmez bir parçası yapmak isteyen Müslümanın ilk kazanması gereken, sağlam ve güçlü bir îmandır.
Emirler
ve yasaklar; geldikleri makama olan inanç, saygı, güven ve bağlılığın
derecesine göre önem ve değer kazanırlar. Bir çocuk, kardeşinin emrine
kulak asmayabilir. Ama babasına itiraz edemez.
Eğer bir kimse, Müslümanım dediği halde namazını kılmıyor veya ihmaller gösteriyorsa
ilk problemi bellidir: Allah'a olan inancı sağlam değildir.
Çünkü insan bir ağaç veya bina gibidir. Onun kökü ve temeli, îmandır. Dalları ve duvarları ise, ibâdetlerdir.
Kökü
hastalanmış bir ağacı dallarını ilâçlayarak kurtaramadığımız gibi,
temelleri sarsılmış bir binayı da odalarını boyayarak tâmir edemeyiz.
Bu örneklerde olduğu gibi, namazında ihmali olan bir mü'min de önce îmanını kuvvetlendirmelidir ki, namaza dört elle sarılsın.
Her
yerde hazır ve nazır olan Allah ın, her an kendisini görüp gözettiğini
çok iyi bilmelidir ki, hareketlerine çekidüzen versin ve namazını hiç
bırakmasın.
Hepimiz, Acaba güçlü ve sarsılmaz bir îmana nasıl
sahip olabiliriz? Dünyamızı ve âhiretimizi aydınlatacak bu muhteşem gücü
nasıl kazanabiliriz? diye düşünmeliyiz.
Kendimizi, bile bile
tehlikeye atamayız. Namazı ihmal etmenin dünyada ve ahirette bizi
uğratacağı acıklı hâli bilmeyerek vurdumduymaz olamayız. Böyle bir
umursamazlık bize yakışmaz. İnsan varlıkların en akıllısı, sonunu en iyi
düşüneni ve çıkarını en fazla kollayanı değil mi?
Namaz,
kılındığında en fazla sevap kazandıran, ihmal edildiğinde ise en büyük
azaba sebep olan bir ibâdet olduğuna göre, her gün namazı düşünmemiz,
her gün bir adım daha ilerlememiz gerekmez mİ?
Cemil Tokpınar
Rabbimizin bize emrettiği en büyük ve en vazgeçilmez namaz ibâdetini
hakkıyla ve eksiksiz yerine getirebilmemiz için ilk şart, namazın
önemini çok iyi kavramaktır.
Her şey önemi derecesinde
vazgeçilmezdir. İslâm büyükleri, ölüm döşeğinde bile namazlarını
kılmaktan vazgeçmemiştir. Ama biz, ahirzaman Müslümanları, hiçbir gerçek
mazeretimiz olmadığı halde namazlarımızı terk edebiliyoruz.
Gereken
önemi verseydik böyle durumlara düşer miydik? Yemekten, sudan, havadan
vazgeçtiğiniz oldu mu hiç? Daha fazla imkâna kavuşabilmek için yapılan açlık grevi dışında hiçbir insan, yeyip içmeyi terk etmez, unutmaz,
vazgeçmez.
Maddî hayatımızın devamı bu ihtiyaçlarımızın karşılanmasına bağlıdır. Onların önemi ve değeri, onları vazgeçilmez kılmıştır.
Mânevî
hayatımızın canlılığının devamı da, başta namaz olmak üzere tüm
ibâdetlerimizi hakkıyla yerine getirmemize bağlı olacaktır.
Sevgili
Peygamberimiz (a.s.m.) ve yüce sahabeleri, Bedir Savaşının en şiddetli
ânında bile namaz kılmayı ihmal etmemişlerdi. Canlarını kurtarmayı
değil, sonu ölüm de olsa namazı tercih etmişlerdi.
Niçin?
Çünkü biliyorlardı ki, canı korumak, canı bağışlayanın elinde.
Namaz
ise, canı verenin emri. Canlar cananının emrini hiçe sayan candan hayır
gelir mi? Hem bütün canları elinde tutanın emri hiçe sayılarak o can
korunabilir mi?
Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (k.s.) Hazretleri, en
şiddetli hastalık ânında dahi ibâdetlerini ihmal etmemiş, hattâ
rahatlaması için ayağının uzatılması üzerine hemen ayağını geri çekmiş, Rabbime saygısızlık yapamam demişti.
Büyük İslâm âlimi
Bediüzzaman Hazretleri, bir Ramazan ayında, çok şiddetli bir hastalık
döneminde, beş gün boyunca, neredeyse yeyip içmeden yaşamış, ama
namazını ve orucunu asla ihmal etmemişti.
Onlar namazı nasıl
görüyorlardı ki, onun önünde hiçbir engel tanımadılar? Günümüz
Müslümanının eksiği ne ki, en basit bir engelde namazdan kolayca
vazgeçiyor?
İşte burada Rabbimize ve Onun Yüce Resulüne (a.s.m.) yönelmemiz gerekiyor.
Çünkü, namazı bize emreden, öğreten, anlatan onlardır.
Namazı
biz icat etmedik. Durup durduk yerde, Bizi Yaratanı nasıl hoşnut
edebiliriz? Gelin şöyle yatıp kalkalım ve dua edelim diyerek namazı biz
uydurmadık.
Namazı Allah emrettiğine göre, namazın önemi
konusunda da Ona başvurmamız gerekiyor. Yoksa, hem Müslümanım deyip,
hem de namaz konusunda dilimizle veya fiilimizle akıl yürütemeyiz.
Müslüman, Allah'a teslim olan, her meselede Ona başvuran, Onun rızasını gözeten demek, değil mi?
Oysa
namaz konusundaki ihmaller, kusurlar, tembellikler ve öne sürülen
bahaneler, Allah'a teslim olunmadığını gösteriyor. Bu ise, büyük bir
çelişkidir, büyük bir hatadır.
Bunun için namaz konusunda
nefsimizi konuşturmak yerine Allah'ın kitabına, Onun Yüce Resulüne
(a.s.m.) ve bu iki kaynaktan beslenen İslâm âlimlerine yönelmek gerekir.
Acaba onlar, namazı nasıl görmüşler, nasıl bir önem ve değer vermişler, nasıl anlatmışlar, nasıl kılmışlar?
Bunları öğrenirsek, namaza verdiğimiz önem artar ve namaz hiçbir zaman vazgeçemediğimiz bir eylem olur.
Namazı, hayatının en vazgeçilmez bir parçası yapmak isteyen Müslümanın ilk kazanması gereken, sağlam ve güçlü bir îmandır.
Emirler
ve yasaklar; geldikleri makama olan inanç, saygı, güven ve bağlılığın
derecesine göre önem ve değer kazanırlar. Bir çocuk, kardeşinin emrine
kulak asmayabilir. Ama babasına itiraz edemez.
Eğer bir kimse, Müslümanım dediği halde namazını kılmıyor veya ihmaller gösteriyorsa
ilk problemi bellidir: Allah'a olan inancı sağlam değildir.
Çünkü insan bir ağaç veya bina gibidir. Onun kökü ve temeli, îmandır. Dalları ve duvarları ise, ibâdetlerdir.
Kökü
hastalanmış bir ağacı dallarını ilâçlayarak kurtaramadığımız gibi,
temelleri sarsılmış bir binayı da odalarını boyayarak tâmir edemeyiz.
Bu örneklerde olduğu gibi, namazında ihmali olan bir mü'min de önce îmanını kuvvetlendirmelidir ki, namaza dört elle sarılsın.
Her
yerde hazır ve nazır olan Allah ın, her an kendisini görüp gözettiğini
çok iyi bilmelidir ki, hareketlerine çekidüzen versin ve namazını hiç
bırakmasın.
Hepimiz, Acaba güçlü ve sarsılmaz bir îmana nasıl
sahip olabiliriz? Dünyamızı ve âhiretimizi aydınlatacak bu muhteşem gücü
nasıl kazanabiliriz? diye düşünmeliyiz.
Kendimizi, bile bile
tehlikeye atamayız. Namazı ihmal etmenin dünyada ve ahirette bizi
uğratacağı acıklı hâli bilmeyerek vurdumduymaz olamayız. Böyle bir
umursamazlık bize yakışmaz. İnsan varlıkların en akıllısı, sonunu en iyi
düşüneni ve çıkarını en fazla kollayanı değil mi?
Namaz,
kılındığında en fazla sevap kazandıran, ihmal edildiğinde ise en büyük
azaba sebep olan bir ibâdet olduğuna göre, her gün namazı düşünmemiz,
her gün bir adım daha ilerlememiz gerekmez mİ?
Cemil Tokpınar
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: GENEL :._.·´¯) :: ÖNEMLİ KONULAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN