Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 44 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 44 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
AşK eZeLDe BiR MeRHaBa iDi; HaLa ki oDuR…
1 sayfadaki 1 sayfası
AşK eZeLDe BiR MeRHaBa iDi; HaLa ki oDuR…
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fatih’in veziri olan şair Ahmet Paşa bir beytinde, aşkındaki sadakati ve tutarlılığı anlatabilmek için,
” Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr
Şöyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim” deyiverir.
Kolay bir söyleyişe göre çok güçlü bir hayal!..
Öyle ki Ahmet Paşa hakkında tezkirelerin “Türk şiirine parlaklık ve güzelliği ilk o vermiştir.” hükmünü doğru çıkartır. Günümüz diliyle şöyle demek: “Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım.”
Aşk…
Kainatın yaratılış vetiresini, özünü ve esasını oluşturmak bakımından başlangıcı ezel gününe dayanan ve ebede kadar süreceğinde şüphe bulunmayan macera…
Gönülleri terbiye eden, ruhlara derinlik katan, dimağlara yükseklik veren bir hüzün ve neş’e. Varlıkla birlikte var olan, ve varlıkta en son yok olacak olan. Başlangıcı ta ezel gününde; şöyle: Kur’an’da anlatılır ki (Âraf, 171-172) Allah, dünyada hiçbir şey yok iken, hatta dünya yok iken ruhlar âlemini yarattı. Orada bütün ruhları bir araya toplayıp sordu: “Elestü bi-Rabbikum?” Yani, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Ruhlarımız bu soru karşısında “Kâlû: Belâ!” Yani “Dediler ki; -Evet (şüphesiz Sen bizim Rabbimizsin)”. Bu meclis (ezel bezmi, elest meclisi), varlığın ilk toplantısı idi ve bütün ruhlar orada birbirlerine şahit tutuldular; ta ki dünyaya geldikleri vakit, bir bedene girdikleri, ete kemiğe büründükleri vakit bu sözlerinden dönmesinler…
Dönenler olursa, o mecliste rahmet ve merhametiyle kullarına muamele eden Rab Taala’nın rahmet ve merhamet çizgisinin dışına itilsinler…
Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki, orada yan yana olanlar, yakın olanlar, birbirlerini görenler, birbirleriyle konuşanlar; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur, buluşur veya konuşurlar. İnsanlar arasındaki çağ farkları, uzaklık ve yakınlıklar ile biganelik ve âşinalığın temeli işte o ezel gününe dayanır. Bu durumda dünya, ezelde kader olarak yazılanın vuku bulduğu (kaza) bir duraktır; o kadar. Bu durakta aşkın ve âşıkın nasîbi de ezel günündeki durumuyla bağlantılı olarak bu dünyada görünürlük ve yaşanırlık kazanır. Bu durumda ya Hüsn ü Aşk yazarı Galib Dede’nin benzetmesiyle dünyaya ait desenleri ve çizgileri olan kader kumaşları ruhlarımız arasında bölüştürülürken âşıka da sevgi hissesi olarak terzilerin makas artığı kırpıntılar misali paramparça olmuş bir kalb düşecek veya yukarıda Ahmet Paşa’nın dediği gibi âşık, ezel gününde öyle bir çift göz ile karşılaşacak ki aşktan pay almayı, veya aşktan gayrı pay almayı unutup dünya hayatını öyle yaşayacaktır. Söylediğine göre Ahmet Paşa, ezel gününde henüz ruhlar alemindeyken, güzellerden bir güzel, kendi güzelliğinin farkında olarak (istiğna halinde) göz süzüp de kendisine âşık ararken, gözleri bir an, yalnızca bir an, Ahmed’in canına da değip geçmiştir. Aşk adına Ahmed’e ne olduysa işte o bir an içinde olmuş ve o güzellik karşısında mest ve hayran düşüp kendini kaybedivermiştir.
Bu öyle bir mestliktir ki aradan milyonlarca yıl akıp giderek dünya kurulacak; Adem yaratılıp yine on binlerce yıl insanoğlu dünyada ezel macerasını sürdürecek, nihayet Ahmed’in ruhu da bir beden ile dünyaya geldiğinde hâlâ ezeldeki o sarhoşluğu geçmemiş olacaktır. Bunun diğer yönden okunuşu, Galib’in dediği gibidir ve Ahmet, ezel gününde gördüğü güzelin aşkını kendisine zoraki kader edinerek dünyayı da onun uğrunda her türlü belalara, sıkıntılara, ayrılık acılarına vs. katlanarak mest ve hayran yaşayıp gider.
Yani ki aşkında bu derece sadakat ve doğruluk, tıpkı ruhların Allah’a verdikleri söz gibi bir ağırlık ve sorumluluk taşır. Ta ki âşık, ruhlar meclisinin sözünde duran yegane kişisi olabilsin. Öyle ya hemen hepimiz o gün verdiğimiz sözü çoktan unutmuş, kendimize (masivadan, paradan, ihtiraslardan, gururlardan, maldan, mülkten vs.) yüzlerce tanrılar edinmiş durumdayız.
Oysa âşık ezelde verdiği aşk sözüne sadakatle sarılmış, aşkın bunca ayrılık belasına da katlanarak âşıklıkta bir gömlek daha derece kazanmanın yollarını aramaktadır. Aşkın belası öyle bir tatlı bela ki, ezelde başlamış olup ebede kadar uzanacaktır. Nitekim ruhlarımız, “Elestü bi-Rabbikum?” sorusuna karşılık olarak “Evet” anlamına gelebilecek pek çok kelime arasından “bela”yı seçmiştir. Kul, belayı kendisi istemeyince Allah neden versin ki?!..
Velev aşkın belası da olsa!..
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fatih’in veziri olan şair Ahmet Paşa bir beytinde, aşkındaki sadakati ve tutarlılığı anlatabilmek için,
” Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr
Şöyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim” deyiverir.
Kolay bir söyleyişe göre çok güçlü bir hayal!..
Öyle ki Ahmet Paşa hakkında tezkirelerin “Türk şiirine parlaklık ve güzelliği ilk o vermiştir.” hükmünü doğru çıkartır. Günümüz diliyle şöyle demek: “Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım.”
Aşk…
Kainatın yaratılış vetiresini, özünü ve esasını oluşturmak bakımından başlangıcı ezel gününe dayanan ve ebede kadar süreceğinde şüphe bulunmayan macera…
Gönülleri terbiye eden, ruhlara derinlik katan, dimağlara yükseklik veren bir hüzün ve neş’e. Varlıkla birlikte var olan, ve varlıkta en son yok olacak olan. Başlangıcı ta ezel gününde; şöyle: Kur’an’da anlatılır ki (Âraf, 171-172) Allah, dünyada hiçbir şey yok iken, hatta dünya yok iken ruhlar âlemini yarattı. Orada bütün ruhları bir araya toplayıp sordu: “Elestü bi-Rabbikum?” Yani, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Ruhlarımız bu soru karşısında “Kâlû: Belâ!” Yani “Dediler ki; -Evet (şüphesiz Sen bizim Rabbimizsin)”. Bu meclis (ezel bezmi, elest meclisi), varlığın ilk toplantısı idi ve bütün ruhlar orada birbirlerine şahit tutuldular; ta ki dünyaya geldikleri vakit, bir bedene girdikleri, ete kemiğe büründükleri vakit bu sözlerinden dönmesinler…
Dönenler olursa, o mecliste rahmet ve merhametiyle kullarına muamele eden Rab Taala’nın rahmet ve merhamet çizgisinin dışına itilsinler…
Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki, orada yan yana olanlar, yakın olanlar, birbirlerini görenler, birbirleriyle konuşanlar; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur, buluşur veya konuşurlar. İnsanlar arasındaki çağ farkları, uzaklık ve yakınlıklar ile biganelik ve âşinalığın temeli işte o ezel gününe dayanır. Bu durumda dünya, ezelde kader olarak yazılanın vuku bulduğu (kaza) bir duraktır; o kadar. Bu durakta aşkın ve âşıkın nasîbi de ezel günündeki durumuyla bağlantılı olarak bu dünyada görünürlük ve yaşanırlık kazanır. Bu durumda ya Hüsn ü Aşk yazarı Galib Dede’nin benzetmesiyle dünyaya ait desenleri ve çizgileri olan kader kumaşları ruhlarımız arasında bölüştürülürken âşıka da sevgi hissesi olarak terzilerin makas artığı kırpıntılar misali paramparça olmuş bir kalb düşecek veya yukarıda Ahmet Paşa’nın dediği gibi âşık, ezel gününde öyle bir çift göz ile karşılaşacak ki aşktan pay almayı, veya aşktan gayrı pay almayı unutup dünya hayatını öyle yaşayacaktır. Söylediğine göre Ahmet Paşa, ezel gününde henüz ruhlar alemindeyken, güzellerden bir güzel, kendi güzelliğinin farkında olarak (istiğna halinde) göz süzüp de kendisine âşık ararken, gözleri bir an, yalnızca bir an, Ahmed’in canına da değip geçmiştir. Aşk adına Ahmed’e ne olduysa işte o bir an içinde olmuş ve o güzellik karşısında mest ve hayran düşüp kendini kaybedivermiştir.
Bu öyle bir mestliktir ki aradan milyonlarca yıl akıp giderek dünya kurulacak; Adem yaratılıp yine on binlerce yıl insanoğlu dünyada ezel macerasını sürdürecek, nihayet Ahmed’in ruhu da bir beden ile dünyaya geldiğinde hâlâ ezeldeki o sarhoşluğu geçmemiş olacaktır. Bunun diğer yönden okunuşu, Galib’in dediği gibidir ve Ahmet, ezel gününde gördüğü güzelin aşkını kendisine zoraki kader edinerek dünyayı da onun uğrunda her türlü belalara, sıkıntılara, ayrılık acılarına vs. katlanarak mest ve hayran yaşayıp gider.
Yani ki aşkında bu derece sadakat ve doğruluk, tıpkı ruhların Allah’a verdikleri söz gibi bir ağırlık ve sorumluluk taşır. Ta ki âşık, ruhlar meclisinin sözünde duran yegane kişisi olabilsin. Öyle ya hemen hepimiz o gün verdiğimiz sözü çoktan unutmuş, kendimize (masivadan, paradan, ihtiraslardan, gururlardan, maldan, mülkten vs.) yüzlerce tanrılar edinmiş durumdayız.
Oysa âşık ezelde verdiği aşk sözüne sadakatle sarılmış, aşkın bunca ayrılık belasına da katlanarak âşıklıkta bir gömlek daha derece kazanmanın yollarını aramaktadır. Aşkın belası öyle bir tatlı bela ki, ezelde başlamış olup ebede kadar uzanacaktır. Nitekim ruhlarımız, “Elestü bi-Rabbikum?” sorusuna karşılık olarak “Evet” anlamına gelebilecek pek çok kelime arasından “bela”yı seçmiştir. Kul, belayı kendisi istemeyince Allah neden versin ki?!..
Velev aşkın belası da olsa!..
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN