Bir Pazar günü çalan kapı ve gelen sevinçli haber;

’’kurban ben menzile gitmek istiyorum ama seninle ilk yolculuğumda sende benimle ol’’.

Bu nasıl bir haber di? yıllardır beni bu kadar sevindiren bir haber almış mıydım ?

Ellerim titremeye başlayıp gözlerimden yaşlar boşanırken ya izin çıkmazsa korkusu kapladı yüreğimi..
bir yanda ümit bir yanda korkuyla beklerken ‘’yolunuz açık olsun’’ müjdesiyle sarıldım babamın boynuna..
Dizlerimde derman bitti sanki o an…

Köyüme gidiyordum..suyuna , çorbasına, Gavsımın nazarına hasret kaldığım ; yılların acısıyla yanmış yüreğime şifa bulmaya gidiyordum..

Kafilenin hareket gününü beklemek 7 yıldan ağır geldi yaralı yüreğime..ne saat geçiyor, ne gece oluyor nede geceler sabaha eriyordu..nihayet hareket saati geldi yerimizi aldığımızda ‘’ bu hayal değil gerçek’’ dedim..

Ama nasıl gidecektim babamın huzuruna? yüzüm yoktu ki..’’ben geldim babam himmet et ‘’ nasıl diyecektim? Bu günah yüküyle nasıl varacaktım kapısına ..bir yandan bayram sevinci yaşarken diğer yanda lal kesilmişti dillerim utançlarımdan yana..

Karlı dağları devirip, virajlı yolları aşarken otobüs ‘’az kaldı köyüme’’ derken ezildikçe ezildim yok oldu bütün benliğim…yollar uzadı takat kalmadı..birde çalan ilahiyle yandıkça yandı bağrım..



Kalem olsam yazsam divitim yetmez

Tükenir kağıtlar kelamım bitmez

Eğildim karşında dizlerim tutmaz

Yazamaz kalemler sultanım seni…



İşte seher vakti…

Başımı dayadığım camdan kaldırınca karşımda bir yazı..EDEP MARKET..

Allah’ım bu rüya değildi…hayalde görmüyordum..gelmiştim işte..gül yüzüne kurban olduğumum kapısına gelmiştim..en çok ezanını özlemiştim..
işte! iştee! Ezan başladı..otobüsten inip o serin rüzgarın yüzüme çarpışıyla ‘’ALLAH’U EKBER ALLAH’U EKBER’’ nidaları arşa yükseliyordu…

Bu nasıl bir lutüftu Ya Rab!


Gerçekleşen hayalimin verdiği sarhoşlukla, içimi titreten garip bir duyguyla attım adımımı dergaha..içimden o an o avluda secdeye kapanmak geçti..başımı bir daha kaldırmamacasına secdeye kapanmak..günahlarıma ağlamak ve yalvarmak…affet Ya Rab! beni senin rızana ulaştıracak bu kapının kıymetini bilemedim vefasızlık ettim..sen merhametlilerin en merhametlisisin ki yine nasip ettin…şükürler olsun Ya Rab! Affet Ya Rab!

Görevlilerden gelen ses ‘’namazdan sonra Seyda evine geçecek namazı kılıp kapıya gidin’’

Affff Allahı’ım afffff…sevinmeye bile yüzüm yok..nasıl çıkarım Gavsımın huzuruna ne yapacağım ben şimdi..yer yarılsa içine girsem..ben ona layık evlat olamadım ki..Ama bir an öncede görsem diye içim yanıyor..

İşte VUSLAT….işte yıllarca özlemini çektiğim an..bütün heybetiyle gelen BABAM…işte bu benim BABAM..Sağında solunda onunla beraber gelen kuşlar.. Menzilde her şey adaba geçmiş sanki.. dağlar, taşlar, ovalar boyun bükmüş huzurunda.nasılda süzülüyor..yürümüyor sanki ayakları yere değmiyor gibi..öylesine nazlı öylesine güzel yürüyor ki..kurban olduğumun yüzüne bakmaya can mı dayanır? Boynum bükük, gönlümde yanan pişmanlık ateşi ve dilimde dua…

‘’babam ben kıymet bilemesem de geleceğim kapı buradır..gidecek başka yerim yok..yüzümde yok..ama bu evladın senden dua istiyor himmet istiyor’’içimden yakarıyorum babama…

O mübarek elleriyle evinin kapısını açarken ‘’hepinize duacıyız inşallah’’ buyuruyor..

Dünyada bu sesten daha güzel bir ses duyuldu mu acaba? Yüreğim kor gibi yanarken Gavsımın sesiyle,duasıyla teselli buluyor..bir an önce diğer namaz vakti gelsede yeniden görsek arzusuyla ayrılıyoruz kapıdan..

Oyyyy oyyyyyyy çorba saati gelmiş bile..dile kolay 7 yıldır almamışım o tadı..görevli çorbayı tasa koyarken yüzsüzlük edip içimden ‘’ ben o çorbaya hasret kalmışım o kadarı bana yeter mi?’’ diye düşünüyorum..gözüme az gelen çorbayı bitirmekte kolay olmuyor..ahhh ahhh sen ne karışırsın Gavsımın işine..böyle bir bereket görülmüş mü başka yerde..

Korku ve pişmanlıktan yavaş yavaş teskin olan kalbim heyecandan atıyor artık..büyük bir huzur ve coşkuyla koşuyoruz hizmete..namaz vakitlerindeyse Gavsımın kapısına..

Bu gün Cuma. Mübarek Cuma günleri çok güzel giyiniyor diyorlar..Rabbim rahmet kapılarını açmış bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor..bekliyoruz o yağmurun altında sırılsıklam..gözler kapanmış kalp kalbe bağlanmış…o yağmur ve rahmetle günah kirlerimiz yıkanıyor sanki..Menzile yağmur yağıyor…Menzil toprak kokuyor..Babam kapıdan çıkarken o şiddetli yağmur bir anda kesiliyor..gözden kaybolduğunda ise yağmur geri geliyor..yağmur bile babamı incitmekten korkuyor..

Ardından markata koşuyoruz..her zaman kapalı olan pencerelerden biri açık oraya oturuyorum ..hava rüzgarlı..o rüzgar içeriden öyle bir koku getiriyor ki…ne anlatmaya güç yeter nede kelimeler..

Hatme saati gelmiş bile..yavaş yavaş akşam oluyor..güneşin batışıyla hüzün düşüyor içime .

Orada geçireceğim saatler azalıyor.yarın ikindi hatmesinden sonra ayrılacağız.zaman dursun, geçmesin saatler diye dua ediyorum..neyse ki geç saatlere kadar hizmette kalıp unutuyorum ayrılığı..

İki arkadaş dolaşıyoruz dergahta herkes adabını yapıp uyumuş bile..sıra bizde..

Yorgunluk göz kapaklarımızı zorlarken battaniyelerimizi alıyoruz. yerde bu kadar rahat nasıl uyulur? Yün döşeklere inatla.kuş tüyü yastıklar kıskansın menzilimde yerde yatarken ki rahatlığı..

Sabah ezanıyla yine kapısındayız babamın.. yağmurun ardından güzel bir güne ş karşılıyor bizi hafifçe esen rüzgarla..babam başka bir güzel oluyor seher vaktinde..her defasında heybeti artıyor sanki ..yine dualar ediyor bize..ayrılırken kapıdan artık son bir defa daha görebileceğim diye yanıyor ciğerim..öğlede son bir defa daha..

ilk yola çıkarken hasretim dinecek sanmıştım.7 yılın acısını çıkartacağım..nerden bilebilirdim babamın yanında babam hasret kalacağım..

hatme öncesi markata veda ziyaretinden sonra iyice bükülüyor boynum..saatler tükendi işte..2-3 saat sonra ayrılacağız..sağa sola bakıyorum ve her bir kareyi kazıyorum beynime..korkuyorum; biri bir şey sorsa cevap veremeyeceğim..hazırda bekliyor gözyaşlarım ..

Çaysız menzil olur mu? Çaylarımızı yudumlarken boğazıma diziliyor her şey..Gideceğim ama nasıl ? Ben nasıl ayrılacağım buradan? Nasıl ayrılacağım babamdan, köyümden, çorbasından, suyundan..içimden kapısına gidip yalvarmak geliyor ‘’gönderme beni baba ne olur burada kalayım’’ oysa dönmek zorundayım..

Eşyalarımı hazırlarken içimden dua ediyorum bir sebep olsa da kalsam diye..

Ve menzilde son hatme…

Düne nazarla daha kalabalık..bu hatme hiç bitmesin istedim..

Bitti işte dönüyoruz..haykırmak istiyorum, yalvarmak istiyorum; bırakmayın beni diye..son umudum kaldı.belki kafile geç hareket ederde son defa görürüm babamı..bavulumuz yanımızda Gavsımın kapısında beklerken haber geldi ‘’kalabalık var mübarek geç dönecek’’ son umudumda bu haberle tükendi..ayrılık saati geldi çattı..otobüste yerlerimizi alırken dönüp camiye baktım..Gavsım orda sofileriyle beraber bense gidiyorum..minarelere gözüm aldı sanki uçları yüreğime saplandı..her tarafta cıvıl cıvıl kuşlar. Onlar bile benden şanslıydı..yangın yerine döndü yüreğim..bu ayrılık benzer miydi başka ayrılıklara?

Hareket eden otobüsün camından dönüp bakmak kaldı sadece ve tekrar gelebilmek için dualar dilimizde..

Yollarına kurban olduğum köyüm; ovaları dağları bile bir başka güzel köyüm..işte dönüyorum..

Saklamaya çalıştığım gözyaşlarım artık beni dinlemez oldu.yüreğime ayrılık acısı, haset matemi düştü..

Gözüme başka bir otobüste yazan yazı ilişti..

SEMERKANT TURİZM

‘’BİR SEVDAMIZ VAR ONUN İÇİN BURADAYIZ’’

Ahhhhh o sevda yaktı…yaktı da bağrımızda yanacak kül bırakmadı..

Bu sevdayı bu kalem ömür boyu yazsa yine anlatamazdı…

Bir Sevdamız Var, Onun İçin Buradayız...  Aglama


alıntıdır....