Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 279 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 279 Misafir :: 2 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Hz. Peygamber’den Ermenilere Mektup
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: SİYER-İ NEBİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Hz. Peygamber’den Ermenilere Mektup
Hz. Peygamber’den Ermenilere Mektup
Esirgeyen bağışlayan Allah adıyla.
Allah bize bereketlerinden bolca versin. Bu, mübarek bir yazıdır. Allah’ın emriyle, bizimle zimmet akdi yapmalarından ve İslam’ın koruması altına girdikten sonra Ermenilerden bir grubun talebi üzerine yazılmasına izin verdim: Allah, İslam’ın adını yüce kılsın. Bütün ehli milleti İslamı (müslümanları), bunun gereğine göre hareket etmeye, mantık ve medlulüne (sözüne ve özüne) bağlanmaya mecbur ettim. Bu, dindaşım müslümanların, kendilerine Allah’ın ahdini, misakını ve zimmetini, peygamberlerinin, elçilerinin, seçtiklerinin, önceki ve sonraki müslümanlar arasındaki velilerin zimmetini istemelerinden hemen sonra olmuştur. Benim bu zimmetimi ve misakımı, Allah, peygamberlerden ve mukarrebûn meleklerden itaat konusunda almıştır.
Allah’ın ahdine vefa, sınırlarda ve bölgelerinde kıyamet gününe dek, doğu ve batının her yöresinde yanımdaki yardımcılarım ve taraftarlarımla, ister uzakta, isterse yakında olsunlar, ister barış yoluyla, isterse savaş sonucunda itaat etsinler, nerede olurlarsa olsunlar onları korumam, güvenliğini sağlamam, kendilerine, kiliselerine, manastırlarına, ruhbanlık merkezlerine, ister dağda, vadide ve mağarada, isterse yerleşim yerinde ve ovada olsunlar ibadet ve taat merkezlerine gelecek zararları önlemem, ister karada ve denizde, isterse batıda ve doğuda olsunlar dinlerini ve mülklerini, kendimi, yakın çevremi ve dindaşım mü’min ve müslümanları koruduğum biçimde korumam, onlardan her türlü eziyet ve kötülüğü gidermem, benim ve benimle birlikte İslam yurdunu savunanların yanlarında yer almaları gayesiyle başlarına kötülük gelmemesi için koruma ve gözetleme görevinin gereği olarak her türlü düşmana karşı savunarak arkalarında olmam sonucunda gerçekleşir.
Aynca, ahid ehlinin harâc türünden yüklendikleri ölüm derecesindeki ezayı onlardan uzaklaştırmalıyım; ancak hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın gönüllü olarak vermeleri hariç. İslam’a zorlanmazlar. Hiçbir piskopos görevinden alınmaz, Hıristiyan biri dininden vazgeçirilmez, rahip ruhbanlıktan, gezgin gezisinden alıkonmaz. Eski kiliselerinden hiçbiri yıkılmaz. Ne kiliseleri, ne de evleri cami veya Müslümanların evine döndürülmez. Ruhbanlık ve piskoposluk engellenmez, yün giymek ve satış yapa geldikleri yerlerde at pazarı kurmaları yasaklanmaz. Müslümanlara yardım ve beytülmale (devlete) destek olarak verilen cizyeleri, her yıl için dört dirhem ve bir Herat işi giysinin üzerine çıkarılmaz. Giysi vermeleri kolay değilse, bedelini vermeye zorlanmazlar, ancak gönüllüce verebilirler. Karada ve denizde, mücevher çıkarmak için dalış yapan, altın ve gümüş ticareti yapanlar gibi büyük ticaret yapan kişilerden bile olsalar, mukim olan her birinin ödeyeceği bütün cizye budur. Yolculara ve yeri bilinmeyenlere, elinde miras olması dışında hiçbir şey gerekmez, bu durumda benzerinin ödediğini öder. Karada ve denizde kimseye elkonmaz, zulüm yapılmaz, haksızlığa uğratılmaz.
Müslümanlarla birlikte savaşa çıkmaya ve keşif gücü olarak düşmanla karşılaşmaya zorlanmazlar. Çünkü onların savaşma yükümlülüğü yoktur. İslam’ın korumasında olmaları için onlara zimmet verilmiştir. Ancak gönüllü olarak savaşa katılabilirler. Onlara ancak en iyi şekilde davranılır, rahmet kanatlan gerilir, her zaman ve her yerde eza ve kötülük görmeleri engellenir, bir zalim onlara zulmederse, Müslümanlar onlara yardımcı olmak zorundadır. Başlarına bir iş gelir veya hatta cinayet olursa, bu fiille düşmanları arasına sulh (barış) yoluyla girilir. Sulh, kuralların temelidir. Yardımsız bırakılmazlar, reddedilmezler ve ihmal edilmezler.
Onlar, Müslümanlarla aynı hak ve yükümlülüklere sahiptir. Nikâh yapmaya zorlanmazlar. Onlardan hiçbir aile, kızını bir müslümanla evlendirmeye zorlanamaz. Nişan yapmak istemezler ve evlendirmeye karşı çıkarlarsa, bu konuda zarara uğratılmazlar. Çünkü bu, ancak onların gönül hoşluğuyla ve rızasıyla olur. Bir Hıristiyan kadın Müslüman erkekle evliyse, Allah onu doğruya erdirinceye kadar dini konusundaki arzularını yerine getirmekte rızasına uygun davranmalıdır, onu Müslüman olmaya zorlayamaz. Ona İslam’ın güzelliğini, diğerinin kötülüğünü anlatır. Allah katında din, İslamdır.
Kilise ve manastırlarının saygınlığı ve dini çıkarları için harcama yapmaya ihtiyaç duyarlarsa, zimmetlerine borç olarak yüklenmez, bilakis İslam toplumundan onlara bir ihsan ve lütuf olarak beytülmalden yardım edilir. Onlardan biri, Müslümanlara düşman olduğu halde, Müslümanlar arasında duramaz. Kendilerine düşman olarak, Müslümanların arasında bulunması ise engellenemez. Kim bunlardan bir şeyde sınırı aşarsa, Allah’ın elçisi Muhammed’in (s.a.) onlarla yaptığı andlaşmaya aykırı davranmış olur.
Dinleri konusunda onlara zimmetlerinde bazı şartlar belirlemiştir: Bu şartlara bağlılık ve onlara belirlediklerine vefa göstermek. Buna göre onlardan biri, gizli ve açıkta müslümanlardan biri aleyhine düşman (ehli harb) birine casusluk yapamaz. Onların evlerinde ve ibadethanelerinde, müslümanların düşmanı oturamaz. Silah vermek suretiyle, düşmandan birine Müslümanlar aleyhine yardım edemez. Kalelerinde onlara bir mal emanet edilmez. (?) Ancak evleri yakın olursa, bununla kendilerini savunurlar ve canlarını korurlar.
Müslümanlardan hiç kimse onları gece ve gündüz kitaplarını okumaktan alıkoyamaz. Yedikleri azığı sağlamaları engellenemez. Kendisi ve ailesi için bir yıllık azık biriktirmeleri (saklamaları) da engellenemez. Onlardan biri mazlum olarak, Müslümanlardan biri yanında saklanmaya ihtiyaç duyarsa, Müslümanlar bu konuda ona yardımcı olmalıdır, umduğunda onu düş kırıklığına uğratmamalıdır.
Müslümanlardan biri, onların gizlerini öğrenirse, onlara eziyet veren her türlü kötülükten, uğradıkları veya başlarına gelen zarardan koruma ve gözetme sözü verilmiş olanları için gizlemek ve saklamak zorundadır. Ruhban ve piskoposlardan hiçbiri ve diğer müminler, dinlerini öğretmekle meşgul oldukları sürece, haraç vergisi ödemekle yükümlü tutulmaz. Hiç kimseye gücünün üstünde yüklenmez. (Allah, herkese gücüne göre yükler). Bu yazı, kıyamete ve dünyanın sonuna dek, uyulacak ve bağlanacak bir belge olmalıdır. Taraflardan hangisi bu şartlardan birini çiğnerse, Allah’a, elçisine ve Müslüman topluma aykırı davranmış olur.
Bu andlaşma, sahabenin (r. anhüm) huzurunda yazıldı. Tanıklar şunlardır: Ebu Bekir es-Sıddîk, Ömer bin el-Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebî Talib, Muaviye bin Süfyan, Ebu’d-Derdâ, Ebu Zer, Ebu Hureyre, Abdullah bin Şem’un, Abdullah bin Abbas, Hamza bin Abdilmut-talib, Ebu’1-Fadl Abbas, Talha, Sa’d bin Hâd, Sa’d bin Iyâd, Abdullah bin Şem’un, Sabit bin Kays, Zeyd bin Sabit, Zeyd bin Erkam, Üsâme bin Zeyd, Osman bin Maz’un, Ebu’d-Dâliye, Abdullah bin Amr bin el-Âs, Ammâr bin Yâsir, Ensel bin Malik, Mes’ud bin Ebî Talib.
Esirgeyen bağışlayan Allah adıyla.
Allah bize bereketlerinden bolca versin. Bu, mübarek bir yazıdır. Allah’ın emriyle, bizimle zimmet akdi yapmalarından ve İslam’ın koruması altına girdikten sonra Ermenilerden bir grubun talebi üzerine yazılmasına izin verdim: Allah, İslam’ın adını yüce kılsın. Bütün ehli milleti İslamı (müslümanları), bunun gereğine göre hareket etmeye, mantık ve medlulüne (sözüne ve özüne) bağlanmaya mecbur ettim. Bu, dindaşım müslümanların, kendilerine Allah’ın ahdini, misakını ve zimmetini, peygamberlerinin, elçilerinin, seçtiklerinin, önceki ve sonraki müslümanlar arasındaki velilerin zimmetini istemelerinden hemen sonra olmuştur. Benim bu zimmetimi ve misakımı, Allah, peygamberlerden ve mukarrebûn meleklerden itaat konusunda almıştır.
Allah’ın ahdine vefa, sınırlarda ve bölgelerinde kıyamet gününe dek, doğu ve batının her yöresinde yanımdaki yardımcılarım ve taraftarlarımla, ister uzakta, isterse yakında olsunlar, ister barış yoluyla, isterse savaş sonucunda itaat etsinler, nerede olurlarsa olsunlar onları korumam, güvenliğini sağlamam, kendilerine, kiliselerine, manastırlarına, ruhbanlık merkezlerine, ister dağda, vadide ve mağarada, isterse yerleşim yerinde ve ovada olsunlar ibadet ve taat merkezlerine gelecek zararları önlemem, ister karada ve denizde, isterse batıda ve doğuda olsunlar dinlerini ve mülklerini, kendimi, yakın çevremi ve dindaşım mü’min ve müslümanları koruduğum biçimde korumam, onlardan her türlü eziyet ve kötülüğü gidermem, benim ve benimle birlikte İslam yurdunu savunanların yanlarında yer almaları gayesiyle başlarına kötülük gelmemesi için koruma ve gözetleme görevinin gereği olarak her türlü düşmana karşı savunarak arkalarında olmam sonucunda gerçekleşir.
Aynca, ahid ehlinin harâc türünden yüklendikleri ölüm derecesindeki ezayı onlardan uzaklaştırmalıyım; ancak hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın gönüllü olarak vermeleri hariç. İslam’a zorlanmazlar. Hiçbir piskopos görevinden alınmaz, Hıristiyan biri dininden vazgeçirilmez, rahip ruhbanlıktan, gezgin gezisinden alıkonmaz. Eski kiliselerinden hiçbiri yıkılmaz. Ne kiliseleri, ne de evleri cami veya Müslümanların evine döndürülmez. Ruhbanlık ve piskoposluk engellenmez, yün giymek ve satış yapa geldikleri yerlerde at pazarı kurmaları yasaklanmaz. Müslümanlara yardım ve beytülmale (devlete) destek olarak verilen cizyeleri, her yıl için dört dirhem ve bir Herat işi giysinin üzerine çıkarılmaz. Giysi vermeleri kolay değilse, bedelini vermeye zorlanmazlar, ancak gönüllüce verebilirler. Karada ve denizde, mücevher çıkarmak için dalış yapan, altın ve gümüş ticareti yapanlar gibi büyük ticaret yapan kişilerden bile olsalar, mukim olan her birinin ödeyeceği bütün cizye budur. Yolculara ve yeri bilinmeyenlere, elinde miras olması dışında hiçbir şey gerekmez, bu durumda benzerinin ödediğini öder. Karada ve denizde kimseye elkonmaz, zulüm yapılmaz, haksızlığa uğratılmaz.
Müslümanlarla birlikte savaşa çıkmaya ve keşif gücü olarak düşmanla karşılaşmaya zorlanmazlar. Çünkü onların savaşma yükümlülüğü yoktur. İslam’ın korumasında olmaları için onlara zimmet verilmiştir. Ancak gönüllü olarak savaşa katılabilirler. Onlara ancak en iyi şekilde davranılır, rahmet kanatlan gerilir, her zaman ve her yerde eza ve kötülük görmeleri engellenir, bir zalim onlara zulmederse, Müslümanlar onlara yardımcı olmak zorundadır. Başlarına bir iş gelir veya hatta cinayet olursa, bu fiille düşmanları arasına sulh (barış) yoluyla girilir. Sulh, kuralların temelidir. Yardımsız bırakılmazlar, reddedilmezler ve ihmal edilmezler.
Onlar, Müslümanlarla aynı hak ve yükümlülüklere sahiptir. Nikâh yapmaya zorlanmazlar. Onlardan hiçbir aile, kızını bir müslümanla evlendirmeye zorlanamaz. Nişan yapmak istemezler ve evlendirmeye karşı çıkarlarsa, bu konuda zarara uğratılmazlar. Çünkü bu, ancak onların gönül hoşluğuyla ve rızasıyla olur. Bir Hıristiyan kadın Müslüman erkekle evliyse, Allah onu doğruya erdirinceye kadar dini konusundaki arzularını yerine getirmekte rızasına uygun davranmalıdır, onu Müslüman olmaya zorlayamaz. Ona İslam’ın güzelliğini, diğerinin kötülüğünü anlatır. Allah katında din, İslamdır.
Kilise ve manastırlarının saygınlığı ve dini çıkarları için harcama yapmaya ihtiyaç duyarlarsa, zimmetlerine borç olarak yüklenmez, bilakis İslam toplumundan onlara bir ihsan ve lütuf olarak beytülmalden yardım edilir. Onlardan biri, Müslümanlara düşman olduğu halde, Müslümanlar arasında duramaz. Kendilerine düşman olarak, Müslümanların arasında bulunması ise engellenemez. Kim bunlardan bir şeyde sınırı aşarsa, Allah’ın elçisi Muhammed’in (s.a.) onlarla yaptığı andlaşmaya aykırı davranmış olur.
Dinleri konusunda onlara zimmetlerinde bazı şartlar belirlemiştir: Bu şartlara bağlılık ve onlara belirlediklerine vefa göstermek. Buna göre onlardan biri, gizli ve açıkta müslümanlardan biri aleyhine düşman (ehli harb) birine casusluk yapamaz. Onların evlerinde ve ibadethanelerinde, müslümanların düşmanı oturamaz. Silah vermek suretiyle, düşmandan birine Müslümanlar aleyhine yardım edemez. Kalelerinde onlara bir mal emanet edilmez. (?) Ancak evleri yakın olursa, bununla kendilerini savunurlar ve canlarını korurlar.
Müslümanlardan hiç kimse onları gece ve gündüz kitaplarını okumaktan alıkoyamaz. Yedikleri azığı sağlamaları engellenemez. Kendisi ve ailesi için bir yıllık azık biriktirmeleri (saklamaları) da engellenemez. Onlardan biri mazlum olarak, Müslümanlardan biri yanında saklanmaya ihtiyaç duyarsa, Müslümanlar bu konuda ona yardımcı olmalıdır, umduğunda onu düş kırıklığına uğratmamalıdır.
Müslümanlardan biri, onların gizlerini öğrenirse, onlara eziyet veren her türlü kötülükten, uğradıkları veya başlarına gelen zarardan koruma ve gözetme sözü verilmiş olanları için gizlemek ve saklamak zorundadır. Ruhban ve piskoposlardan hiçbiri ve diğer müminler, dinlerini öğretmekle meşgul oldukları sürece, haraç vergisi ödemekle yükümlü tutulmaz. Hiç kimseye gücünün üstünde yüklenmez. (Allah, herkese gücüne göre yükler). Bu yazı, kıyamete ve dünyanın sonuna dek, uyulacak ve bağlanacak bir belge olmalıdır. Taraflardan hangisi bu şartlardan birini çiğnerse, Allah’a, elçisine ve Müslüman topluma aykırı davranmış olur.
Bu andlaşma, sahabenin (r. anhüm) huzurunda yazıldı. Tanıklar şunlardır: Ebu Bekir es-Sıddîk, Ömer bin el-Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebî Talib, Muaviye bin Süfyan, Ebu’d-Derdâ, Ebu Zer, Ebu Hureyre, Abdullah bin Şem’un, Abdullah bin Abbas, Hamza bin Abdilmut-talib, Ebu’1-Fadl Abbas, Talha, Sa’d bin Hâd, Sa’d bin Iyâd, Abdullah bin Şem’un, Sabit bin Kays, Zeyd bin Sabit, Zeyd bin Erkam, Üsâme bin Zeyd, Osman bin Maz’un, Ebu’d-Dâliye, Abdullah bin Amr bin el-Âs, Ammâr bin Yâsir, Ensel bin Malik, Mes’ud bin Ebî Talib.
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: SİYER-İ NEBİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN