Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 235 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 235 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
İnsanların Çalışmasıyla Kader Değişir mi ?
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: DİNİ KONULAR VE BİLGİLER :._.·´¯) :: DiNi SORULAR ve CEVAPLAR
1 sayfadaki 1 sayfası
İnsanların Çalışmasıyla Kader Değişir mi ?
İnsanların Çalışmasıyla Kader Değişir mi ?
Takdir Allah’ın ilmine bağlıdır. Allah, olmuş ve olacak her şeyi en ince teferruatına kadar en açık ve en kat’i şekilde bilir. İşte kader, Allah’ın ilminin bir neticesi olduğu için, hiçbir değişikliğe uğramaz. Şayet böyle olmasaydı, yâni; kader değişse idi, Allah’ın – haşâ – o şeyi olduğu gibi bilmemesi gerekirdi. Bu ise İslâm itikadına uymayan bâtıl bir inançtır.
Biz Allah’ın ilminin sonsuz, kesin, eksiksiz ve kusursuz olduğuna, bilgisinde hiçbir değişiklik olmayacağına ve Allah’ın ilminin zaman ve mekân hudutlarının üstünde kaldığına ve onu için de Allah’ın indinde geçmiş, gelecek ve hâl diye bir şeyin bahis konusu olmadığına inanırız.
Varlık âleminde meydana gelen işlerin, ya insan iradesiyle bilgisi vardır veya yoktur.
a) Eğer o iş insan iradesi ile ilgili ise, Allah Teâlâ Hazretleri, insanın iradesini iyiye veya kötüye kullanacağını ve neticesinin ne olacağını ezelî ilmiyle bilir.
Bütün insanların kendi iradelerini kullanarak neler yapacakları, cennetlik veya cehennemlik olacakları Allah’ın ilminde en açık ve en kesin şekilde bellidir. İşte bu ezelî ilme dayanan kaderde bir değişiklik olmasına imkân yoktur.
b) İnsan iradesiyle ilgili değilse; o işlerin nasıl ve ne şekilde olması lâzım geldiğini zaten ilâhî irade takdir ve tayin etmiştir. O nasıl dilemiş ise, öyle olur. Bunun olmaması veya değişmesi imkânsızdır.
“Takdir edilen bir şeyi ancak dua değiştirir ve ömrü ancak iyilik artırır.”
“Anaya ve babaya iyilik ömrü artırır.” gibi hadisler bu söylediklerimize aykırı gibi görünüyorsa da, bu gibi Hadis-i Şerif’ler bazı ibâdet ve iyiliklerin ömrün artmasına sebep olduğunu bildirmek ve böylece insanları iyilik yapmaya ve dua etmeye teşvik etmek için varid olmuştur. Çünkü; kulların yapacakları ibâdetler ve iyilikler Allah’ın ezelî ilminde bellidir. Bu iyilikleri yüzünden ömürleri Allah tarafından uzun olarak takdir edilmiştir. Yoksa bunların önceden takdir edilen ömürleri, sonradan yapacakları ibâdetler ve iyiliklerle yeniden arttırılmaz.
Bazı âlimlere göre, ömürlerin artmasından kasdedilen mana, çeşitli belâ ve acılardan uzak, neş’eli bir hayat geçirmek demektir.
Peygamberlerin Kader Eğitiminde Üzerinde Durduğu Esaslar:
Daha önceki bahislerde de gördüğümüz gibi, peygamberlerin, insanlara bildirdikleri ilâhî kanunlar iki kısımdır. Birinci kısım, aslî hükümler, yani; iman edilmesi gereken esaslardır. İkinci kısım ise, feri’ hükümler, yani; amel ile ilgili olanlardır.
Asli hükümler: Kısaca, bu âlemin bir yaratıcısı vardır. O yaratıcı kalplerimizdeki bütün sırları ve bütün gizli işleri bilir. Çok yüce ve son derece geniş bir kudretin sahibidir. Hayır ve şerri takdir etmiştir. Onlara karşılık bir mükâfat ve ceza yeri hazırlamıştır. Herkes bu fâni hayattan sonra, ebedî bir hayata kavuşacaktır. İşte o zaman her şahıs kendi amel ve i’tikadına göre mükâfatlandıracak veya cezalandırılacaktır… gibi hükümlerden ibarettir.
Bu hükümlerde yerin ve zamanın, insan tabiatının hiçbir rolü olmadığından, bunlar hiçbir zaman ve hiçbir yerde değişikliğe uğramamış ve bütün peygamberler aynen bu hükümleri tebliğ etmişlerdir.
İşte kader meselesi de, aslî hükümlerin arasında yer aldığından, hiçbir değişikliğe uğramadan bütün peygamberler tarafından aynı şekilde bildirilmiştir. Hâlbuki feri’ hükümler böyle değildir. Onlarda zaman, yer ve insan tabiatının az çok tesiri vardır. Yani; amel ile ilgili olan bazı hükümler, önceleri pek sade bir şekilde başlamış, sonra insanlar tekâmül ettikçe bu hükümler de değişikliğe uğramıştır. İnsan, akıl ve fikir bakımından mükemmel hale gelince de, Kur’an-ı Kerim gönderilmiştir .
Peygamberler kâinatta çok mükemmel bir nizamın hâkim olduğu ve her şeyin çok ince bir plan ve program içinde yürüdüğünü bildirerek, insanları kadere inanmaya çağırmışlardır. Zaten; kaza ve kadere inanmak, Allah’a imanın tabiî bir neticesidir. Bu husus nazarî ve amelî her türlü hayatî işlerimizle de ilgili bulunduğundan çok mühim ve ince bir iman meselesidir. Bu noktaya işaret eden Resûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Dört şeye inanmadıkça, bir kul iman etmiş olmaz: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve beni de hak bir peygamber olarak gönderdiğine şehadet eder, ölüme ve ölümden sonra dirilmeye inanır, bir de kadere inanır.” buyurmuşlardır.
Peygamberimiz kaza ve kadere iman edilmesini, fakat bu meselenin üzerinde münakaşa yapılmamasını emir buyurmuşlardır. Kaza ve kader bahislerini münakaşa eden sahabe topluluğunun yanına ansızın gelen Resûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bundan pek fazla müteessir olmuş, hatta hiddetlerinden yüzleri kızarmış ve:
“Siz bununla mı emir olundunuz; ben, bunun için mi gönderildim? Sizden öncekiler de bu gibi münakaşalarla helâk olmuşlardır. Sakın, sizi kat’iyetle men ediyorum, bu hususta münakaşa yapmayınız.” buyurmuşlardır. Peygamberimiz kader meselesinin derinliklerine inmeye çalışan, insanların işlerinde kaza ve kaderin tesirlerini inkâr edenler hakkında çok ağır ifadeler kullanmışlardır. Mesela:
“Kaderciler bu ümmetin mecusudur.” buyurmuşlardır.
Ve yine Ömer (Radıyallahu anh)’in rivayet ettiği bir hadiste:
“Kadercilerle oturmayınız ve onlara lâf atmayınız.” buyurmuşlardır .
Bahsi özetleyecek olursak:
1- Peygamberler insanları kadere inanmaya çağırmışlar, fakat kaderî inkâr etmekten, bu bahsin derinliklerine dalmaktan ve bu hususta münakaşa yapmaktan şiddetle men’ etmişlerdir.
2- Büyük-küçük, maddî ve manevî, olacak her şeyi Allah’ın takdir buyurduğunu kalplere yerleştirmeye çalışmışlardır.
3- Kader, insanlarca önceden bilinmediği için, onların yapacakları işlere engel olmayacağını, bilâkis yaptıkları iyiliklerle gururlanmamaları için, önlerine kaderin çıktığını belirtmişler ve onları hayatlarının sonuna kadar aralıksız ibâdete davet etmişlerdir.
Biz Allah’ın ilminin sonsuz, kesin, eksiksiz ve kusursuz olduğuna, bilgisinde hiçbir değişiklik olmayacağına ve Allah’ın ilminin zaman ve mekân hudutlarının üstünde kaldığına ve onu için de Allah’ın indinde geçmiş, gelecek ve hâl diye bir şeyin bahis konusu olmadığına inanırız.
Varlık âleminde meydana gelen işlerin, ya insan iradesiyle bilgisi vardır veya yoktur.
a) Eğer o iş insan iradesi ile ilgili ise, Allah Teâlâ Hazretleri, insanın iradesini iyiye veya kötüye kullanacağını ve neticesinin ne olacağını ezelî ilmiyle bilir.
Bütün insanların kendi iradelerini kullanarak neler yapacakları, cennetlik veya cehennemlik olacakları Allah’ın ilminde en açık ve en kesin şekilde bellidir. İşte bu ezelî ilme dayanan kaderde bir değişiklik olmasına imkân yoktur.
b) İnsan iradesiyle ilgili değilse; o işlerin nasıl ve ne şekilde olması lâzım geldiğini zaten ilâhî irade takdir ve tayin etmiştir. O nasıl dilemiş ise, öyle olur. Bunun olmaması veya değişmesi imkânsızdır.
“Takdir edilen bir şeyi ancak dua değiştirir ve ömrü ancak iyilik artırır.”
“Anaya ve babaya iyilik ömrü artırır.” gibi hadisler bu söylediklerimize aykırı gibi görünüyorsa da, bu gibi Hadis-i Şerif’ler bazı ibâdet ve iyiliklerin ömrün artmasına sebep olduğunu bildirmek ve böylece insanları iyilik yapmaya ve dua etmeye teşvik etmek için varid olmuştur. Çünkü; kulların yapacakları ibâdetler ve iyilikler Allah’ın ezelî ilminde bellidir. Bu iyilikleri yüzünden ömürleri Allah tarafından uzun olarak takdir edilmiştir. Yoksa bunların önceden takdir edilen ömürleri, sonradan yapacakları ibâdetler ve iyiliklerle yeniden arttırılmaz.
Bazı âlimlere göre, ömürlerin artmasından kasdedilen mana, çeşitli belâ ve acılardan uzak, neş’eli bir hayat geçirmek demektir.
Peygamberlerin Kader Eğitiminde Üzerinde Durduğu Esaslar:
Daha önceki bahislerde de gördüğümüz gibi, peygamberlerin, insanlara bildirdikleri ilâhî kanunlar iki kısımdır. Birinci kısım, aslî hükümler, yani; iman edilmesi gereken esaslardır. İkinci kısım ise, feri’ hükümler, yani; amel ile ilgili olanlardır.
Asli hükümler: Kısaca, bu âlemin bir yaratıcısı vardır. O yaratıcı kalplerimizdeki bütün sırları ve bütün gizli işleri bilir. Çok yüce ve son derece geniş bir kudretin sahibidir. Hayır ve şerri takdir etmiştir. Onlara karşılık bir mükâfat ve ceza yeri hazırlamıştır. Herkes bu fâni hayattan sonra, ebedî bir hayata kavuşacaktır. İşte o zaman her şahıs kendi amel ve i’tikadına göre mükâfatlandıracak veya cezalandırılacaktır… gibi hükümlerden ibarettir.
Bu hükümlerde yerin ve zamanın, insan tabiatının hiçbir rolü olmadığından, bunlar hiçbir zaman ve hiçbir yerde değişikliğe uğramamış ve bütün peygamberler aynen bu hükümleri tebliğ etmişlerdir.
İşte kader meselesi de, aslî hükümlerin arasında yer aldığından, hiçbir değişikliğe uğramadan bütün peygamberler tarafından aynı şekilde bildirilmiştir. Hâlbuki feri’ hükümler böyle değildir. Onlarda zaman, yer ve insan tabiatının az çok tesiri vardır. Yani; amel ile ilgili olan bazı hükümler, önceleri pek sade bir şekilde başlamış, sonra insanlar tekâmül ettikçe bu hükümler de değişikliğe uğramıştır. İnsan, akıl ve fikir bakımından mükemmel hale gelince de, Kur’an-ı Kerim gönderilmiştir .
Peygamberler kâinatta çok mükemmel bir nizamın hâkim olduğu ve her şeyin çok ince bir plan ve program içinde yürüdüğünü bildirerek, insanları kadere inanmaya çağırmışlardır. Zaten; kaza ve kadere inanmak, Allah’a imanın tabiî bir neticesidir. Bu husus nazarî ve amelî her türlü hayatî işlerimizle de ilgili bulunduğundan çok mühim ve ince bir iman meselesidir. Bu noktaya işaret eden Resûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Dört şeye inanmadıkça, bir kul iman etmiş olmaz: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve beni de hak bir peygamber olarak gönderdiğine şehadet eder, ölüme ve ölümden sonra dirilmeye inanır, bir de kadere inanır.” buyurmuşlardır.
Peygamberimiz kaza ve kadere iman edilmesini, fakat bu meselenin üzerinde münakaşa yapılmamasını emir buyurmuşlardır. Kaza ve kader bahislerini münakaşa eden sahabe topluluğunun yanına ansızın gelen Resûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bundan pek fazla müteessir olmuş, hatta hiddetlerinden yüzleri kızarmış ve:
“Siz bununla mı emir olundunuz; ben, bunun için mi gönderildim? Sizden öncekiler de bu gibi münakaşalarla helâk olmuşlardır. Sakın, sizi kat’iyetle men ediyorum, bu hususta münakaşa yapmayınız.” buyurmuşlardır. Peygamberimiz kader meselesinin derinliklerine inmeye çalışan, insanların işlerinde kaza ve kaderin tesirlerini inkâr edenler hakkında çok ağır ifadeler kullanmışlardır. Mesela:
“Kaderciler bu ümmetin mecusudur.” buyurmuşlardır.
Ve yine Ömer (Radıyallahu anh)’in rivayet ettiği bir hadiste:
“Kadercilerle oturmayınız ve onlara lâf atmayınız.” buyurmuşlardır .
Bahsi özetleyecek olursak:
1- Peygamberler insanları kadere inanmaya çağırmışlar, fakat kaderî inkâr etmekten, bu bahsin derinliklerine dalmaktan ve bu hususta münakaşa yapmaktan şiddetle men’ etmişlerdir.
2- Büyük-küçük, maddî ve manevî, olacak her şeyi Allah’ın takdir buyurduğunu kalplere yerleştirmeye çalışmışlardır.
3- Kader, insanlarca önceden bilinmediği için, onların yapacakları işlere engel olmayacağını, bilâkis yaptıkları iyiliklerle gururlanmamaları için, önlerine kaderin çıktığını belirtmişler ve onları hayatlarının sonuna kadar aralıksız ibâdete davet etmişlerdir.
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
Similar topics
» Kader Utansın, Kahrolsun Kader
» BiZi BaĞLaYaN KaDeR
» Rasulullah (s.a.v.) insanların, ahlakı en güzel olanıydı
» BiZi BaĞLaYaN KaDeR
» Rasulullah (s.a.v.) insanların, ahlakı en güzel olanıydı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: DİNİ KONULAR VE BİLGİLER :._.·´¯) :: DiNi SORULAR ve CEVAPLAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN