.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Salava10


Join the forum, it's quick and easy

.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Salava10
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Kimler hatta?
Toplam 34 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 34 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 206 kişi 31.07.17 12:04 tarihinde online oldu.
En son konular
» Kutsalınıza Hakaret Edilmesi İncitiyormuş Değil mi?
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime122.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN

» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime112.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN

» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime112.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN

» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime117.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN

» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN

» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN

» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN

» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN

» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN

» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN

» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN

» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN

» Ne NeDiR?
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime120.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN

» ÖĞÜT VEREN AYETLER
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime120.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN

» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime122.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN

» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN

» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN

» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Icon_minitime111.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN

Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN

Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Anket

İRFaN MeCLiSi & RaH-ı AŞK FoRMuMuZa NaSıL ULaŞTıNıZ?

Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_lcap67%Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_rcap 67% [ 4 ]
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_lcap0%Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_rcap 0% [ 0 ]
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_lcap0%Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_rcap 0% [ 0 ]
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_lcap0%Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_rcap 0% [ 0 ]
Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_lcap33%Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Vote_rcap 33% [ 2 ]

Toplam Oylar : 6

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı

Aşağa gitmek

Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı Empty Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı

Mesaj tarafından Berzah 02.05.10 23:14

Kur'ân'ın Ana Maksatları ve Bilimlerin Konularına Bakışı
Kur'ân'ın dört ana maksadı vardır; Allah'ın varlığını ve birliğini izah ve ispat, Âhiret, Peygamberlik ve ibadet, adalet. O'nun bütün açıklamaları, emir ve yasakları, önceki milletlerden ve tarihî hadiselerden bahisler açması, hep bu dört ana maksadı zihinlere nakşetmek, kalblere yerleştirmek ve günlük hayata esas yapmak içindir. Yine aynı gayeye yönelik olarak ve tabiat, Allah'ın İsimlerinin tecellî sahası, hattâ tecellîlerinin neticeleri ve dolayısıyla O'nun varlığının ve birliğinin âyetleri, yani apaçık işaretleri ve delilleri olduğundan, Kur'ân-ı Kerîm, sık sık yaratılış gerçeklerine, 'tabiat' hadiselerine ve. bir açıdan tabiatın bir parçası, bir diğer açıdan ise. yaratılış ağacının meyvesi ve minyatür örneği olan insana atıflarda bulunur.
Kur'ân-ı Kerim, bir bilimler kitabı değildir, Fakat, bilimler tabiatı ve insanı ele aldığı, bilim ve teknoloji insanî zekâ, gayret ve çalışmalara İlâhî bir lütuf ve dolayısıyla insan hayatının önemli bir boyutu olduğu için, "yaş, kuru her şey"i ya açıkça, ya işareten ve sembol halinde, ya ayrıntılı, ya Öz olarak, ya da teşbih, temsil ve mecaz gibi san'atlar yoluyla ihtiva eden Kur'ân. bilimlere ve bilimsel gelişmelere, aynı şekilde, bazen açıkça bazen işaret ve sembollerle parmak basar. Şu kadar ki. bilimler tabiatı ve eşyayı kendi adlarına, "manâyı ismî'leriyle ele almalarına ve 'nasıl' sorusu üzerinde yoğunlaşmalarına karşılık, Kur'ân-ı Kerim, bunlara Allah adına ve sözünü ettiğimiz ana maksatları çerçevesinde temas eder. İkinci olarak. Kurân-ı Kerim, takip ettiği ana maksatlar temelinde insanları irşad etme, iman ve güzel ahlâk kaidelerini kalblerine yerleştirip, hayatlarına hayat yapma gayesini güder. O, belli bir kesime, belli bir zaman ve mekâna ve belli seviyelere hitap etmez. Her döneni her zaman ve mekân, her milletten ve her seviyeden insanı karşısına aldığı ve insanların çok büyük çoğunluğu bilimlerden, bilimsel gelişme ve gerçeklerden, en azından tam ve ayrıntılı olarak haberdar bulunmadığı için, Kur'ân, hiç şüphesiz bilimlere ve bilimsel gerçeklere, bizzat bilimler gibi yaklaşmayacaktır. Ayrıca, bilim, insan için her şey demek değildir; o, insan hayatında sadece şeylerden bir şeydir. Bilim, çok büyük ölçüde insanı dünya hayatı açısından ilgilendirir ve onun faydası ancak kabre kadardır. Halbuki, Kur'ân'ın nazarında dünya hayatı, bir hadisin ifadesiyle, uzun ve ebede uzanan bir yolculuğa çıkmış bulunan insanın bir ağaç altında bir süre dinlenmesi gibidir; insanın ebed yolculuğunda bir safha. Âhiret'i, yani yolculuğun asıl bölümü için gerekli erzak ve malzemeyi toplama dönemidir ve bunda, bilimlerin katkısı hiç de abartılacak ölçüde değildir. Üçüncü olarak, Kur'ân, her şeyden önce bir irşad kitabı olduğu ve ana maksatları temelinde bütün insanları irşad etmeyi hedeflediği için, irşadda delilin tezden gizli olmaması, tam tersine, açık ve anlaşılır olması gerekir. Meselâ, Kur'ân-ı Kerim, ana maksatları çerçevesinde güneşten modern bilimlerin bahsettiği gibi bahsetseydi. sözgelimi, "güneş, şu büyüklükte, iki trilyon kere trilyon ton ağırlığındaki şu gazlardan ve daha başka şu elementlerden oluşmuş ve her milyon hidrojen atomuna karşılık 85.000 helyum atomu ihtiva eden bir kütledir" deseydi, güneş hakkında bu bilgilerin ortaya çıktığı döneme kadar yaşayıp gitmiş insanları, ayrıca, bugün ve Kıyamet'e kadar bu gerçeklerden habersiz olan. haberdar olmaları da gerekmeyen, hattâ haberdar olmaları kendilerine hiçbir şey kazandırmayacak milyarlarca insanı şaşkınlığa sevk etmiş, zihinlerini faydasız malûmat yığını ile doldurmuş ve onlara müsbet manâda hiçbir şey vermemiş olurdu. Gerekli her şeyi ve gerektiği ölçüde ihtiva ve takdim eden kesin bir vahiy olarak Kur'ân-ı Kerim, her anlayış seviyesindeki insanı muhatap kabûl eder, gizli ve esrarengiz kalmayı değil, anlaşılır olmayı ve anlaşılmanın arkasından hayata hayat yapılmayı hedefler.
İnsanların çoğu, duyularıyla elde ettiklerine inanır ve onlara göre hükmeder; dolayısıyla Kur'ân, bu noktada düşülebilecek yanlışlara kapı aralamadan ve kimseyi yanlışa da sevk etmeden, buna da saygılı davranır.
Kur'ân'ın Yaratılış Gerçeklerine Yaklaşım Üslûbu
Meselâ, Hz. Zülkarneyn'in kıssasını anlatırken, "(Zülkarneyn), güneşin battığı yere vardı ve güneşi kızgın, çamurlu bir gözede batıyor buldu" der. (Kehf: 86) Açıktır ki. güneş bir gözede batmaz; hattâ, güneş batmaz, fakat her iki yarımküredeki insanlar, onu batıyor gördükleri için. bugün de güneşin battığından söz ederiz ve bütün dünya dillerinde bu, böyle ifade edilir. Söz konusu âyet-i kerîme de, daha sonra ortaya çıkarılacak pek çok gerçeğe parmak basmanın yanı sıra, insanların duyularıyla elde ettiklerini de nazara almaktadır. Bu âyetten, her şeyden önce, Hz. Zülkarneyn'in batıya sefer yaptığını ve etrafı, en azından batı ucu suyla çevrili bir kara parçasına ulaştığını anlıyoruz. Bu yüzdendir ki. pek çok müfessir. buradaki gözeden kasdın Atlas Okyanusu olduğu neticesine varmıştır, ikinci olarak, âyet, Hz. Zülkarneyn'in. batıda fethettiği bu kara parçasının sahillerine kadar gitmeyip, ulaştığı yerden bakıldığında. karayı batı tarafından çevreleyen suyun bir göze gibi göründüğü noktaya kadar ilerlediğini açıkça ifade etmektedir. Üçüncü olarak, aynı âyetten. Hz. Zülkarneyn batı seferindeki uç noktaya vardığında mevsimin yaz ve havaların çok sıcak olduğu, dolayısıyla buharlaşma sebebiyle suyun uzaktan çamurlu gibi göründüğü sonucunu çıkarıyoruz. (Bazı müfessirler, "Kızgın, çamurlu bir göze" ifadesinden, bir krater veya volkanik göl kastedildiği manâsını anlamış, Zülkarneyn'in böyle bir gölün bulunduğu noktaya kadar ilerlediğini ifade etmişlerdir.) Dördüncü olarak, âyet. bir başka önemli ve ince noktaya daha temas eder. "Göze" olarak tercüme edilen "ayn" kelimesi, göz manâsına da gelir ve "göğün gözü" olması hasebiyle güneşe de işaret eder. Kuran, semavî olup. bakışının da semavî olması ve dünyayı semâdan gözleyen daha başka sayısız gözlerin bulunması hasebiyle, ne kadar büyük olursa olsun, bir okyanus, yukarda belli bir noktadan bakıldığında ancak bir göze. bir pınar kadar görünür. Âyette işarî bir başka manâ vardır ki, Allah'a inananlar, bir gün dünyanın en azından büyük bir bölümünde hâkim olacaklar ve göklere çıkarak, dünyayı yukarılardan seyredeceklerdir.
Büyük bir paragraf halinde, ihtiva ettiği bazı manâlarına değindiğimiz Kuranı ifade, sadece beş kelimeden oluşmaktadır. Kurân'ın bütün ifadeleri, bazen açık, bazen kapalı, bazen de ima ve işaret yoluyla, bazen ayrıntılı bazen özet olarak pek çok anlamı ve gerçeği birden ihtiva eder. Her dönemde her seviyeden her insan, bu ifadelerden kendini tatmin edecek hisseyi alır. Burada, bilhassa konumuz çerçevesinde vermek istediğimiz bir diğer ve aslı dört kelimeden oluşan misal de şudur: "Güneş, kendisi için (takdir edilen) bir durma noktasına doğru, (yine kendisi için takdir edilen) bir yörüngede akar gibi gitmektedir."(Ya Sîn:38)
Bu Kur'ânî ifadenin daha başka manâ ve çağrışımlarına geçmeden önce belirtilmesi gereken bir husus var: Eskiden insanlar, yine duyularına dayanarak, yerin hareketsiz ve güneşin hareketli olduğuna inanıyorlardı. Daha sonra bilimlerde görülen gelişmeler ve yapılan gözlemler, yerin kendi ekseni etrafında ve bir de güneşin etrafında döndüğünü ortaya koyarken, güneşin ise sâbit olduğu iddiası ortaya atıldı. Kur'ân. güneş için "akar gibi gitmektedir' derken, her şeyden önce, halkın duyularla algıladığına saygı göstermekte ve takdim buyurduğu tez, yani imanî esas adına, bu algının aksine ve asırlarca tezden daha gizli kalacak ve bilimsel gelişmelerle ispatlanması gereken bir delil kullanmaya gitmemektedir. Kur'ân. burada güneşi, kâinatta Allah'ın İzzet ve İlmi'nin bir alâmeti, bir delili olarak olarak hüküm süren muhteşem sistem, düzen ve ahenge misal ve delil olarak takdim buyurur:
Kur'ân ve Güneşin Hareketi Konusunda Son Astronomi Keşfi
Bir âyettir gece onlar için: ondan gündüzü sıyırırız da. karanlığa gömülüverirler. Güneş ise. kendisi için (takdir edilen) bir durma noktasına doğru, (yine kendisi için takdir edilen) bir yörüngede akar gibi gitmektedir. Bu, Aziz ve Alîm Olan'ın takdiridir. Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik: (bu menzillerden geçe geçe), eski hurma salkımı çöpü gibi, kuru. kavisli haline döner. Ne güneş için aya yetişmek vardır, ne de gecenin gündüzü geçmesi söz konusudur. Her biri bir felekte (kendi alanında ve bir yörüngede) yüzer. (Ya Sîn:37-40)
Yukardaki metinden ilk anladığımız, güneşin kâinatın düzeninde, evrensel sistemde hayatî bir fonksiyonu olduğudur. Kur'ân'ın bu fonksiyonu ifade için kullandığı kelime müstekar'dır. Müstekar. istikrar, istikrarın sağlanma yeri, yani yörünge ve hareketten sonra varıp durulacak nokta manâlarına gelir. Buradan, güneşin kâinatın düzeninde merkezî bir mevkii olduğunu anlıyoruz. Ayrıca, müstekar kelimesinin başında kullanılan 'li' edatının üç manâsı vardır: için. içine, içinde. Bu durumda, yukardaki âyetlerde geçen ve "Güneş ise" ile başlayıp, "...akar gibi gitmektedir" ile biten ve aslında dört kelimeden oluşan ifadenin manâsı şu olur: "Güneş, bir yörüngede, kendisi için takdir edilen bir istikrar noktasına doğru, sisteminin istikrarı için akar gibi gitmektedir."
Son yıllarda, güneşle ilgilenen astronomlar, güneşin, modern bilimin daha önce zannettiği gibi, hareketsiz olmadığı sonucuna varmışlardır. M. Bartusiac imzasıyla. American Scientist dergisinin Ocak-Şubat 1994 sayısının 61 -68'inci sayfalarında 'Sounds of the Sun (Güneşin Sesleri)' başlığı altında çıkan yazıda, güneşin, kendisine dokunulmuş bir gong gibi yerinde sarsılarak, silkinerek hareket ettiği ve sürekli sesler çıkardığı ifade edilmektedir. Güneşin bu silkinme veya titremelerinin, onun iç yapısı ve katmanları hakkında ve ayrıca, kâinatın yaşı konusunda yapılan hesapları etkileyici bilgiler verdiği de belirtilen yazıda, güneşin kendi içinde tam olarak nasıl dönüp durduğunun, Einstein'in genel izafiyet teorisini test etmede de çok önemli olduğu kaydedilmektedir, Yazıda şu önemli yorumlara da rastlıyoruz; Astronominin başka pek çok önemli keşfi gibi, güneşle ilgili bu keşif de hiç mi hiç beklenmiyordu. Güneşin sarsılarak, silkinerek ve ses çıkararak hareket ettiğini keşfeden astronomlar, bütün aletleri aynı anda çalan bir senfoni orkestrasını andırdığını belirtmektedirler. Güneşin titremeleri, onun yüzeyinde zaman zaman öyle toplu bir titreme meydana getirmektedir ki, bu diğer titremelerinden binlerce defa daha güçlüdür.
Bilim, ne yazık ki, materyalist ve ideolojik saplantıları adına, kendi kendisini sınırlamakta ve insanları bazen asırlarca yanlışlarla meşgul ettikten sonra, tek tek doğrulara varabilmektedir. Oysa bilim, önce iman edip, sonra Allah adına ve imanî sorumluluğun çizdiği çerçevede yaratılış gerçeklerine yaklaşsa, ne insanların başına faydadan çok zarar getirecek, ne sürekli yanlışlardan yola çıkma zorunda kalmayacak, ne de insanları, manâsız bilim-din çatışmalarıyla meşgul etmeyecektir. Fakat bugün bilimi kullananlar, onu maddî menfaatleri ve siyasî hakimiyetleri adına en büyük bir silah olarak telâkkî ettikleri ve bu sebeple de onu materyalist ideolojinin kurbanı haline getirdikleri için, bilim, yoluna gözü kapalı ve el yordamıyla devam etmekte ve neticede insanlığın başına, saadetten çok felâket getirmektedir. Bir de, Bediüzzaman'ın güneşin hareketi konusunda, yukarıda sözünü ettiğimiz astronomik keşiften yaklaşık 90 sene önce yazdıklarına kulak verdiğimizde, söylemeye çalıştığımız hususların doğruluğu daha bir belirgin hâle gelecektir.
Güneşin Hareketi Konusunda Bediüzzaman, 90 Yıl Önce Ne Yazmıştı?
"Tecrî (akar gibi gitmekte)" kelimesi bir üslûba işaret eder; 'müstekarrında' ifadesi ise, bir gerçeğe parmak basar. Evet, 'tecrî lafzında şöyle bir üslûba işaret vardır: Güneş, demiri altından, süslü, altın kaplamalı, zırhlı bir gemi gibi, esirden olan ve gerilmiş dalga tabir edilen semâ okyanusunda seyahat edip, yüzmektedir. Her ne kadar, istikrar bulduğu yörüngede demir atmış gibi ise de, semâ denizinde o erimiş altın kütlesi cereyan etmekte (akıp gitmekteydin Fakat bu cereyan, gözün gördüğüne saygılı kalınarak, âyetteki ana meseleyle ilgili ikinci, üçüncü dereceden bir husus olarak zikredilmiştir.
İkinci olarak, güneş, yörüngesinde, mihverinde hareket halinde olduğundan, erimiş altın gibi olan parçaları dahi cereyan etmektedir. Bu gerçek hareket, yukarda ifade olunan mecazî hareketin kaynağı, belki zembereğidir.
Üçüncü olarak, güneş, yörüngesi denilen tahterevanıyla ve gezegenler denilen hareketli askerleriyle göçüp, âlem sahrasında seyr ü sefer etmesi, hikmetin gereğidir. Zira, ilâhî Kudret, her şeyi hareketli Kılmıştır ve hiçbir şeyi mutlak sükûn ile mahkûm etmemiştir. Rahmeti bırakmamış ki, herhangi bir şey, ölümün kardeşi ve yokluğun amca oğlu olan mutlak atalet ile kayıtlı bulunsun. Öyle ise, güneş de hürdür. İlâhî kanuna itaat etmek şartıyla serbesttir. Gezebilir. Fakat, başkasının hürriyetini bozmamak gerektir ve şarttır. Evet, güneş, İlâhî emre itaat içinde ve her bir hareketi Allah'ın dilemesine uygunluk içinde olan bir çöl paşasıdır. Cereyanı, hakîkî ve bizzat olduğu gibi, ona ilâve bir özellik ve hissî bir algılama da olabilir. (Muhakemat s. 68)
Bediüzzaman, eserlerinin bir başka yerinde, güneşin hareketi konusunda daha nettir ve kullandığı ifadeler, aynen, astronominin yukarda ifade ettiğimiz son keşfiyle tıpatıp uygunluk içindedir:
Güneş, nûrânî bir ağaçtır, gezegenler ise onun hareketli meyveleridir. Ağaçların aksine, güneş silkinin tâ ki meyveleri düşmesin. Eğer silkinmezse, düşüp dağılacaklar. Hem hayalde canlandırılabilir ki, güneş, bir zikir halkasının meczup idarecisidir. Bu halkanın merkezinde cezbeli zikr eder ve ettirir. (Sözler, 25. Söz)
Evet, güneşin meyveleri vardır, silkinir, ta ki hareketli olan meyveleri düşmesin.
Eğer hareket etmeyip dursa, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları.
Yukarıdaki ifadeleriyle, Bediüzzaman, güneşin hareketi konusundaki gerçeği şairane ve çok yönlü olarak ifade etmektedir. Güneş, son astronomik keşfin de ortaya koyduğu üzere, kendi içindeki müthiş hareketiyle, Bediüzzaman'ın 'cezbe' dediği çekim gücü oluşturmakta ve gezegenleri bu gücün tesiriyle onun etrafında dönmektedirler. Eğer güneş dursa, hareketsiz olsa, bu güç ortadan kalkar ve gezegenler bir anda boşlukta kalır ve dağılırlar.
ALİ ÜNAL
Berzah
Berzah
VEFALI ÜYEMİZ
VEFALI ÜYEMİZ


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz