Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 334 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 334 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
SEYİT ONBAŞI
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İZ BIRAKANLAR & GÖNÜL YAPANLAR :._.·´¯) :: ABİDE ŞAHSİYETLER
1 sayfadaki 1 sayfası
SEYİT ONBAŞI
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Seyit Çabuk
(1889 – 1939)
Çanakkale önlerinde tarihte ender görülen bir muharebe cereyan
etmekteydi. Bir yanda dünyanın en gelişmiş askeri vasıtalarına sahip ve
sayıca çok kalabalık Batı ülkeleri, diğer tarafta vatanlarını müdafaa
için cepheye koşup; düşmanın topuna, tüfeğine iman dolu göğsünü siper
eden Mehmedcik…
Anadolunun cihangir ruhlu yiğitleri, şanlı fakat talihsiz
devletlerinin elde kalan kısmını müdafaa için cansiperane vuruşmakta.
Düşman zırhlılarının yağdırdığı güllelere, yaylım ateşe karşılık
vermekte, düşmana adım attırmamaktadır.
Her hususu gözönünde bulundurduklarını zanneden ve hesaplarına göre
en geç üç günde Çanakkale’yi aşacaklarını hesap eden düşmanlar
yanıldıklarını acı bir şekilde görecek ve zelil bir halde kaçacaklardır
Çanakkale önlerinden. Onlar kaçarken, geride Mehmetçiklerin kanları,
canlan pahasına kazanıp evlatlarına ithaf ettikleri şanlı bir hatıra
kalacaktır.
Çanakkale harbinde tarihlere şanla geçen kahramanlık tabloları
çizilmiştir. İşte böyle tablolan çizenlerden birisi de Koca Seyyit’tir.
Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık
(Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman,
annesininki Emine idi, çocukluğundan itibaren gürbüz yapısı ve
pehlivanlığıyla dikkatleri çekmiştir. Bu vasfından dolayıdır ki asker
ocağında kendisine pehlivanlığına izafeten “Koca” lakabı verilmiş ve
“Koca Seyyid” diye tanınmıştır.
1909′da vatani vazifesine yapmak üzere askere giden Koca Seyit üç
senelik asker iken 1912′de Balkan harbi patlak vermiş, Seyit de
birliğiyle birlikte savaşa katılmıştır. 1913′te Balkan savaşının sona
ermiş olmasına rağmen Seyit terhis edilmemiştir.
1914′te Birinci dünya savaşı patlak verince Seyit de Çanakkale’de topçu eri olarak vazife almıştı.
Çanakkale Boğazı’nın Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28
lik Mecidiye bataryasında Şeyit’le birlikte kırk kişi vazifeliydi.
17 Mart 1915′te Çanakkale’deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet
görülmekteydi. Ertesi gün, düşmanın büyük bir hücuma geçeceği haber
alınmıştı.
Seyit Onbaşının bataryasında da hazırlıklar tamamlanmış ve düşmanın taarruzu beklenmeye başlanmıştı.
18 Mart 1918′de ilk önce Fransız daha sonra İngiliz zırhlıları
Çanakkale boğazında görülmüşlerdi. Kıyılan yoğun top ateşine tutan
düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca
duraklamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi.
Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükselmekteydi, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu.
İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean
zırhlıları Koca Seyit’in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine
gelmiş, kıyıyı top ateşine tutmuştu.
Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit’in bataryasına
ulaşmıştı. Bataryanın sağına soluna mermiler peşpeşe düşmeye
başlamıştı. Durumun kritik oluşunu gören batarya komutanı “sığınağa!”
emrini vermişti. Fakat batarya erleri sığınağa ulaşmadan müthiş bir
gürültü kopmuş, sanki yer yerinden oynamıştı. Koca Seyit de o
gürültüden sonrasını hatırlamıyordu. Düşman gemilerinden atılan bir
mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu.
Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise
yaralanmıştı. Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan
kurtulmuşlardı.
Sağlık erlerinin müdahelesiyle kendine gelen Seyit gözlerini açınca
etrafta şehit olan arkadaşlarının cesetlerim görmüş ve arkadaşlarından
durumu öğrenmişti. Bataryada ikisinden başka kimse kalmamıştı.
Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale
gelmişti. Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi. Onun da vinci
kırılmıştı.
Koca Seyit, bir denizde hâlâ ateş püsküren düşman zırhlısına bir
yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri
215 okka (276 kilo) ağırlığındaki mermilere yönelmişti. Arkadaşı
Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu. Seyit, şaşkın
şaşkın kendisine bakan arkadaşına “yardım et de mermiyi yükleneyim”
demiş, ardından da “Ya Allah” diyerek koca mermiyi kavramış ve Ali’nin
yardımıyla sırtlamıştı. 276 kiloluk yüküyle 28′lik topun altı
basamağını çıkan Koca Seyit mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi
başarmıştı. İmanın hem nur hem de kuvvet olduğunu göstermişti Koca
Seyyit. Bu hakikati bütün dünyaya ilan edecekti. Şimdi bütün dikkatini
vermiş önünde canavar gibi duran Ocean’ın üzerine çevirmişti topun
namlusunu. Hedefi iyice tesbit edip nişanının doğru olduğuna kanaat
getirdikten sonra “Ya Allah, bismillah!” diyerek topu ateşlemişti.
Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir
duman yükselmişti. Anında yalpalamaya başlamıştı. Koca gemi isabet
almıştı. Gemi personelinin sesleri kıyıdan duyuluyordu. Vurmuştu Koca
Seyit, koca kefere gemisini. Ve mağrur düşmanın koca gemisi batacaktı.
Düşmanlar Mecidiye bataryasının safdışı edildiğini
zannetmekteydiler. Kilitbahir cephesindeki komutanlar da aynı kanaate
varmışlardı. Fakat Mecidiye bataryasından ateşlenen bir top düşman
gemisini batırmıştı işte.
Batarya komutanı Hilmi Bey derhal Mecidiye bataryasına koşmuş ve
topu Seyitle arkadaşının ateşlediğini öğrenmişti. Hemen oracıkta onbaşı
rütbesini takmıştı Seyit’e. Komutanlar takdirlerini bildirmekteydi.
Seyit ise Anadolu insanının tevazuu ile kızarmakta ve “fazla birşey
yapmadığını, sadece arkadaşlarının intikamını aldığını” söylemekteydi.
“Nasıl yaptın?” sualine ise şu cevabı veriyordu. “Cenb-ı Hakkın
yardımıyla.”
Koca Seyit’in Ocean’ı batınşı bir anda her tarafa yayılmıştı.
Mehmedcik taze moralle düşmanı şiddetli top ateşine tutmuştu. Gün
batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edilmişti.
Düşman Çanakkale’yi geçememişti. Geçemiyecekti de…
Çanakkale kahramanlarından Koca Seyit 1918′de terhis edilmişti.
Köyüne dönen Seyit geçimini temin için çalışmaya başlamıştı. Fakat hain
gözler cennet vatanın üzerinde olunca rahatlık yoktu.
Düşmanların hücumları bitmiyordu. Daha düne kadar Osmanlı devletine
bağlı olan “uşak tabiatlı” Yunanlılar 15 Mayıs 1919′da İzmir’i, 28
Mayıs 1919′da da Ayvalık ve Edremit’i işgal etmişti. Vatan istila
altındaydı, Çanakkale’nin şanlı gazisi Seyit onbaşı durabilir miydi?
Durmadı ve işgal haberini alır almaz cepheye koştu.
Karış karış vatanını müdafaa eden yediden yetmişe Anadolu insanıyla
omuz omuza verip vuruşuyordu. Koca Seyit, Ordunun 26 Ağustos 1922′de
başlattığı büyük taarruza da iştirak etmiş ve 28 Ağustos’ta cereyan
eden muharebede iki yerinden yaralanmıştı. Büyük zaferin kazanıldığını
hastanede yatarken öğrenmişti Koca Seyyit. Dünyalar kendisinin olmuştu.
Artık asırlardır olduğu gibi şanlı bayrağı semalarda hür olarak
dalgalanacak, Ezan-ı Muhammedi vatan semalarından eksik olmayacaktı.
Savaşın kazanılmasından sonra mütevazı hayatını devam ettirmişti.
Koca Seyyid, fakirdi, çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için binbir
meşakkatle dağdan odun getiriyor, odun kömürü yapıp satıyordu.
Koca gazinin madalyası bile yoktu. O da “müracaat et sana madalya
versinler, maaş bağlasınlar” diyenlere, “Biz madalya için, maaş için
dövüşmedik. ‘Ya şehid olacağız ya gazi’ dedik. Ücretini Cenab-ı
Allah’tan bekledik ve Rabbim bize gazilik rütbesini nasib etti”
demiştir.
1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla “Çabuk” soyadını aldı.
1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat eden Koca
Seyit geride maddî hiç bir servet bırakmamıştı. Madde bakımından belki
dünyanın en fakir insanıydı, fakat, şanlı tarihe malolan şanlı
hatıralar bırakmıştı.
Kilitbahirdir savaşın başlangıç yeri
Mevlam yardım etti gönderdi Resulu Ekberi
Çanakkale’dir bizim şehidimizin yeri
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca Seyitİngiliz vurdu Mecidiye’deki tabyalar
Koca Seyit uyumazdıki uyansın sabahları
Görseydi kafiri parçalardı şehit anaları
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitCevat Paşa Cahide sultanda gördü rüyayı
Akıl ermedi çözemedi kimse bu manayı
Benim askerim bulacaktır sonunda Mevla’yi
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitYüzbaşı Kemal yağız bir delikanlı
Kolları kopmuş,güzel başıda kanlı
Ancak TÜRK askeri olur bu kadar şanlı
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitTürk askeri taaruza başladı saf saf
Bre kafir aklın almadımı bu iş biraz tuhaf
İngilizi sarmıştı derin bir gaf
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitFransız’la karşılaştık Conkbayırında
İngilize geçit vermedik Arıburnunda
Askerimiz istedi şahadeti Mevla huzurunda
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca Seyit
*ALINTI*
Seyit Çabuk
(1889 – 1939)
Çanakkale önlerinde tarihte ender görülen bir muharebe cereyan
etmekteydi. Bir yanda dünyanın en gelişmiş askeri vasıtalarına sahip ve
sayıca çok kalabalık Batı ülkeleri, diğer tarafta vatanlarını müdafaa
için cepheye koşup; düşmanın topuna, tüfeğine iman dolu göğsünü siper
eden Mehmedcik…
Anadolunun cihangir ruhlu yiğitleri, şanlı fakat talihsiz
devletlerinin elde kalan kısmını müdafaa için cansiperane vuruşmakta.
Düşman zırhlılarının yağdırdığı güllelere, yaylım ateşe karşılık
vermekte, düşmana adım attırmamaktadır.
Her hususu gözönünde bulundurduklarını zanneden ve hesaplarına göre
en geç üç günde Çanakkale’yi aşacaklarını hesap eden düşmanlar
yanıldıklarını acı bir şekilde görecek ve zelil bir halde kaçacaklardır
Çanakkale önlerinden. Onlar kaçarken, geride Mehmetçiklerin kanları,
canlan pahasına kazanıp evlatlarına ithaf ettikleri şanlı bir hatıra
kalacaktır.
Çanakkale harbinde tarihlere şanla geçen kahramanlık tabloları
çizilmiştir. İşte böyle tablolan çizenlerden birisi de Koca Seyyit’tir.
Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık
(Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman,
annesininki Emine idi, çocukluğundan itibaren gürbüz yapısı ve
pehlivanlığıyla dikkatleri çekmiştir. Bu vasfından dolayıdır ki asker
ocağında kendisine pehlivanlığına izafeten “Koca” lakabı verilmiş ve
“Koca Seyyid” diye tanınmıştır.
1909′da vatani vazifesine yapmak üzere askere giden Koca Seyit üç
senelik asker iken 1912′de Balkan harbi patlak vermiş, Seyit de
birliğiyle birlikte savaşa katılmıştır. 1913′te Balkan savaşının sona
ermiş olmasına rağmen Seyit terhis edilmemiştir.
1914′te Birinci dünya savaşı patlak verince Seyit de Çanakkale’de topçu eri olarak vazife almıştı.
Çanakkale Boğazı’nın Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28
lik Mecidiye bataryasında Şeyit’le birlikte kırk kişi vazifeliydi.
17 Mart 1915′te Çanakkale’deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet
görülmekteydi. Ertesi gün, düşmanın büyük bir hücuma geçeceği haber
alınmıştı.
Seyit Onbaşının bataryasında da hazırlıklar tamamlanmış ve düşmanın taarruzu beklenmeye başlanmıştı.
18 Mart 1918′de ilk önce Fransız daha sonra İngiliz zırhlıları
Çanakkale boğazında görülmüşlerdi. Kıyılan yoğun top ateşine tutan
düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca
duraklamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi.
Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükselmekteydi, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu.
İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean
zırhlıları Koca Seyit’in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine
gelmiş, kıyıyı top ateşine tutmuştu.
Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit’in bataryasına
ulaşmıştı. Bataryanın sağına soluna mermiler peşpeşe düşmeye
başlamıştı. Durumun kritik oluşunu gören batarya komutanı “sığınağa!”
emrini vermişti. Fakat batarya erleri sığınağa ulaşmadan müthiş bir
gürültü kopmuş, sanki yer yerinden oynamıştı. Koca Seyit de o
gürültüden sonrasını hatırlamıyordu. Düşman gemilerinden atılan bir
mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu.
Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise
yaralanmıştı. Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan
kurtulmuşlardı.
Sağlık erlerinin müdahelesiyle kendine gelen Seyit gözlerini açınca
etrafta şehit olan arkadaşlarının cesetlerim görmüş ve arkadaşlarından
durumu öğrenmişti. Bataryada ikisinden başka kimse kalmamıştı.
Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale
gelmişti. Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi. Onun da vinci
kırılmıştı.
Koca Seyit, bir denizde hâlâ ateş püsküren düşman zırhlısına bir
yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri
215 okka (276 kilo) ağırlığındaki mermilere yönelmişti. Arkadaşı
Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu. Seyit, şaşkın
şaşkın kendisine bakan arkadaşına “yardım et de mermiyi yükleneyim”
demiş, ardından da “Ya Allah” diyerek koca mermiyi kavramış ve Ali’nin
yardımıyla sırtlamıştı. 276 kiloluk yüküyle 28′lik topun altı
basamağını çıkan Koca Seyit mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi
başarmıştı. İmanın hem nur hem de kuvvet olduğunu göstermişti Koca
Seyyit. Bu hakikati bütün dünyaya ilan edecekti. Şimdi bütün dikkatini
vermiş önünde canavar gibi duran Ocean’ın üzerine çevirmişti topun
namlusunu. Hedefi iyice tesbit edip nişanının doğru olduğuna kanaat
getirdikten sonra “Ya Allah, bismillah!” diyerek topu ateşlemişti.
Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir
duman yükselmişti. Anında yalpalamaya başlamıştı. Koca gemi isabet
almıştı. Gemi personelinin sesleri kıyıdan duyuluyordu. Vurmuştu Koca
Seyit, koca kefere gemisini. Ve mağrur düşmanın koca gemisi batacaktı.
Düşmanlar Mecidiye bataryasının safdışı edildiğini
zannetmekteydiler. Kilitbahir cephesindeki komutanlar da aynı kanaate
varmışlardı. Fakat Mecidiye bataryasından ateşlenen bir top düşman
gemisini batırmıştı işte.
Batarya komutanı Hilmi Bey derhal Mecidiye bataryasına koşmuş ve
topu Seyitle arkadaşının ateşlediğini öğrenmişti. Hemen oracıkta onbaşı
rütbesini takmıştı Seyit’e. Komutanlar takdirlerini bildirmekteydi.
Seyit ise Anadolu insanının tevazuu ile kızarmakta ve “fazla birşey
yapmadığını, sadece arkadaşlarının intikamını aldığını” söylemekteydi.
“Nasıl yaptın?” sualine ise şu cevabı veriyordu. “Cenb-ı Hakkın
yardımıyla.”
Koca Seyit’in Ocean’ı batınşı bir anda her tarafa yayılmıştı.
Mehmedcik taze moralle düşmanı şiddetli top ateşine tutmuştu. Gün
batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edilmişti.
Düşman Çanakkale’yi geçememişti. Geçemiyecekti de…
Çanakkale kahramanlarından Koca Seyit 1918′de terhis edilmişti.
Köyüne dönen Seyit geçimini temin için çalışmaya başlamıştı. Fakat hain
gözler cennet vatanın üzerinde olunca rahatlık yoktu.
Düşmanların hücumları bitmiyordu. Daha düne kadar Osmanlı devletine
bağlı olan “uşak tabiatlı” Yunanlılar 15 Mayıs 1919′da İzmir’i, 28
Mayıs 1919′da da Ayvalık ve Edremit’i işgal etmişti. Vatan istila
altındaydı, Çanakkale’nin şanlı gazisi Seyit onbaşı durabilir miydi?
Durmadı ve işgal haberini alır almaz cepheye koştu.
Karış karış vatanını müdafaa eden yediden yetmişe Anadolu insanıyla
omuz omuza verip vuruşuyordu. Koca Seyit, Ordunun 26 Ağustos 1922′de
başlattığı büyük taarruza da iştirak etmiş ve 28 Ağustos’ta cereyan
eden muharebede iki yerinden yaralanmıştı. Büyük zaferin kazanıldığını
hastanede yatarken öğrenmişti Koca Seyyit. Dünyalar kendisinin olmuştu.
Artık asırlardır olduğu gibi şanlı bayrağı semalarda hür olarak
dalgalanacak, Ezan-ı Muhammedi vatan semalarından eksik olmayacaktı.
Savaşın kazanılmasından sonra mütevazı hayatını devam ettirmişti.
Koca Seyyid, fakirdi, çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için binbir
meşakkatle dağdan odun getiriyor, odun kömürü yapıp satıyordu.
Koca gazinin madalyası bile yoktu. O da “müracaat et sana madalya
versinler, maaş bağlasınlar” diyenlere, “Biz madalya için, maaş için
dövüşmedik. ‘Ya şehid olacağız ya gazi’ dedik. Ücretini Cenab-ı
Allah’tan bekledik ve Rabbim bize gazilik rütbesini nasib etti”
demiştir.
1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla “Çabuk” soyadını aldı.
1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat eden Koca
Seyit geride maddî hiç bir servet bırakmamıştı. Madde bakımından belki
dünyanın en fakir insanıydı, fakat, şanlı tarihe malolan şanlı
hatıralar bırakmıştı.
Kilitbahirdir savaşın başlangıç yeri
Mevlam yardım etti gönderdi Resulu Ekberi
Çanakkale’dir bizim şehidimizin yeri
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca Seyitİngiliz vurdu Mecidiye’deki tabyalar
Koca Seyit uyumazdıki uyansın sabahları
Görseydi kafiri parçalardı şehit anaları
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitCevat Paşa Cahide sultanda gördü rüyayı
Akıl ermedi çözemedi kimse bu manayı
Benim askerim bulacaktır sonunda Mevla’yi
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitYüzbaşı Kemal yağız bir delikanlı
Kolları kopmuş,güzel başıda kanlı
Ancak TÜRK askeri olur bu kadar şanlı
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitTürk askeri taaruza başladı saf saf
Bre kafir aklın almadımı bu iş biraz tuhaf
İngilizi sarmıştı derin bir gaf
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitFransız’la karşılaştık Conkbayırında
İngilize geçit vermedik Arıburnunda
Askerimiz istedi şahadeti Mevla huzurunda
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca Seyit
*ALINTI*
belinay- SÜPER MODERATÖR
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İZ BIRAKANLAR & GÖNÜL YAPANLAR :._.·´¯) :: ABİDE ŞAHSİYETLER
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN