Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 351 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 351 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Fatih Sultan Mehmet zamanından nükteler
2 posters
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: TARİHİ ÇEVİR :._.·´¯) :: TARİHTEN NÜKTELER
1 sayfadaki 1 sayfası
Fatih Sultan Mehmet zamanından nükteler
Saltanat Benim İse
Padişah II. Murat, henüz 13. yaşında bulunan oğlu Fatih Mehmed'e tahtı bırakmıştı. Bu sırada Balkanlarda ortaya çıkan düşman tehlikesi yüzünden kendisinden tekrar tahta çıkması istenmişti. II. Murat söz konusu istek üzerine oğluna şöyle bir haber göndermişti. "Bizim tahtı oğlumuza bırakmaktan maksadımız, istirahat etmek ve geri kalan beş on yılımızı ibadetle geçirmekti. Saltanat kendisine lazımsa din ve devleti savunsun." Fatih Mehmed bu haberi alır almaz babasına II. Murat'a şöyle mukabelede bulunmuştu: "Saltanatı senin ise düşmanlar İslam ülkelerini alarak ilerlemektedir. Osmanlı Devletini ve İslam ulusunu bu felaketten kurtarmak asıl görevinizdir. Yok saltanat benim ise, yine ordunun başına geçmeniz için padişahın fermanı vardır. Göreviniz ihtar olunur."
Teşekkür
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethedip şehre girdiğinde,
Bizans'ın ileri gelenleri huzuruna çağırmıştı. Gelenler arasında Bizans'ın Başbakanı Notaras da bulunuyordu. Notaras huzura girer girmez, Fatih'i memnun bırakıp hayatını garantiye almak düşüncesiyle Padişahın ayaklarına kapanarak şöyle dedi: "Neyim varsa hepsini sana takdim ediyorum, lütfen kabul buyurunuz."
Fatih, Notaras'ın ne yapmak istediğini biliyordu. Verdiği hediyelerle Padişahı bir nevi teşekküre zorluydu. Fakat Fatih, Notaras'ın arzu ettiği gibi davranmadı, onun ayağa kalkmasını işaret ettikten sonra: "Bu şehri bana veren kimdir?" diye sordu. Başbakan hç çıkararak: "Elbette Allah'tır," diye cevap verdi. Söz sırası tekrar Fatih'e geçince şöyle dedi: "O halde bana verdiğiniz şeylerden dolayı teşekkür beklemeyiniz. Allah dururken kimseye teşekkür edemeyeceğim."
Fazla Bahşiş
İstanbul'u aldıktan sonra Fatih Sultan Mehmed'e birçok şair kaside sunup bahşişlerini alırmış.
Onlardan biri olan Türkmen saz şairinin beyti ise şu şekildeymiş:
"Devleti Hünkârım, sabahınız hayırlı olsun.
Yediğin bal ile kaymak, güzerğahınız çayır olsun."
Padişah sözkonusu şairin bu mısralarını çok beğenmiş ve ona iyi bir bahşiş vermiş.
Padişahın adamları bu işe şaşırmışlar ve:
"Padişahım," demişler daha iyi şiirlere az bahşiş verdiğiniz halde buna neden çok bahşiş verdiniz?"
Şöyle cevap vermiş Fatih Sultan Mehmed:
Bu şair diğer şairlerin hepsinden daha samimi ve yalandan arınmış. Zavallı ömründe hiç iyi
yemek ve yumuşak bir yatak görmemiş. En iyi yemeğin bal ile kaymak,
en iyi yerin ise çayır olduğunu sanıyor."
Herkes Yediğinde Gönderir
Uzun Hasan, Fatih'e kutu içinde bir hediye gönderir. Kutu açılınca içinden akrepler ve yılanlar çıkar.
Bunun üzerine Fatih de Uzun Hasan'a hediye olarak bal gönderir. Bu durum bazılarının şu soruyu sormalarına vesile olur:
"Padişahım neden böyle yaptınız?" Fatih, şöyle yapar açıklamasını: "Herkes yediğinden gönderir."
Hasta Olmayasın Diye
Fatih Sultan Mehmed bir Anadolu seferi dönüşünde, Balıkesir'den geçiyordu. Hava oldukça sıcaktı. Bu sıcaktan herkes gibi Fatih Sultan Mehmed de nasibine düşeni almıştı. Öylesine yorgundu ki... Kendisini bu halde gören bir köylü kadını bir tas içerisinde ona ayran ikram etti. Ayranın üstünde iki üç tane saman çöplerini üfleye üfleye ayranı içti. Sonra da kendisini bir ana şefkatiyle seyreden ihtiyar köylü kadına: "Allah razı olsun," dedi. "Ama şu saman çöpleri ayranı bir nefeste içmeme engel oldu." İhtiyar kadın Fatih'in bu sözlerine anne şefkatinin boyutlarını gözler önüne seren, şu cevabı verdi: "Oğul, ben onları ayranın üzerine kasıtlı koydum.Sen uzak yoldan geliyorsun. Sonra terlemişsin de. Soğuk ayranı bir yudumda içersin de hasta olursun, hasta olmayasın diye böyle yaptım
Kılıcın Hakkını Unutma
Fatih, İstanbul'u fethetmişti. Şimdi atının üzerinde ordusuyla şehre giriyordu.
Dervişlerden biri Fatih'in atının yularına yapışıp Padişaha şöyle dedi:
"Padişahım! İstanbul'u biz dervişlerin duaları sayesinde aldığını unutma.
Fatih, dervişin bu haline ve sözüne hafifçe gülümsedi ve:
"Doğru söylersin" dedi. Eliyle kılıcını işaret ettikten sonra da şöyle dedi:
"Ama sen de şu kılıcın hakkını unutma."
Alçak Sesle Söyle
Fatih bir gün dilencinin birine bir altın vermişti. Dilenci, Padişahın verdiği altını az bularak şöyle bir soru sordu: "Bu nasıl olur Padişahım? Ben senin kardeşin olduğum halde nasıl olur da bana bir altın verirsin?" Dilencinin ne demek istediğini tam anlamayan Fatih sordu: "Sen benim nereden kardeşim oluyorsun?"
Dilenci şu açıklamayı yaptı: "İkimizde de Adem babamız ve Havva anamızdan dünyaya gelmedik mi? Böyle bir durumda kardeş sayılmıyor muyuz?" Fatih gülümsedi. Bu cevap hoşuna gitmişti çünkü. Dilencinin kulağına eğilerek şöyle dedi: "Aman alçak sesle söyle. Bu söylediğini diğer kardeşlerimiz de işitip gelirlerse, senin payına bir altın bile düşmez."
İstanbul'u Değil Dünyayı Alırım
Fatih, Edirne'de bir gün kıyafetini değiştirip çarşıda gezmeye başlamış. Bir ara bir bakkala
uğrayıp yağ istemiş. Yağı aldıktan sonra da bal istemiş. İstemiş istemesine ya bakkal balı
vermeyip şöyle demiş:
"Bal var, yalnız onu da şu bakkaldan alın efendim."
Padişah şaşkınlık içerisinde şu soruyu sormuş:
"Niye sen vermiyorsun?"
Bakkal, şu şekilde cevaplandırmış Fatih'in sorusunu:
"Yalnızca ben kazanırsam öteki bakkallar açlıktan ölürler. Onların da çoçukları var,
onlar da kazansınlar." Padişah, hayretler içerisinde diğer bakkallara da uğramış ve hep aynı
cevabı almış: "Sadece ben kazanmayayım, onlar da kazansın," demişler her biri.
Bunun üzerine şöyle söylemiş Fatih Sultan Mehmed:
"Birbirlerine bu derece bağlı, birbirlerini böylesine düşünen bir halkım olduktan sonra
ben değil İstanbul'u, bütün dünyayı bile alırım."
İstanbu'u Niçin Fethettin
Fatih'e:
"İstanbul'u niçin fethettin?" diye sormuşlar.
O ise şöyle cevaplandırmış bu soruyu:
"Önce o benim gönlümü fethettiği için."
Hangi Yöne Sefere Gideceğiz
Padişah Fatih Mehmet, nereye sefer düzenleneceğini hiç kimseye söylemezmiş. Bir gün Kazasker merak ederek sormuş:
"Padişahım, hangi yöne sefere gideceğiz?"
Padişah bu soruya devlet sırrının ve bazı sırların hiç kimseye söylenmeyeceğine dair mesajlar içeren şu cümleyle karşılık vermiş:
"Eğer sakalımın tellerinden biri düşüncelerimi bilseydi, hemen koparıp yakardım."
MOLLA GÜRANİ ve Şehzade MEHMET
Sultan Murad han oğlu Mehmedin talim ve terbiye işini nice alime havale etmişse de hiç biri haşarı şehzadenin karşısında tabiri caizse dikiş tutturmaz. Molla gürani hazretlerine vazife tevdi edilende hazretin talebesine ilk sözü "otur şuraya" olur. şehzade oturur ama hazretin gösterdiği yere değil kendi bildiği yere. molla gürani hazretleri genç talebesine hitaben "oraya değil buraya otur" diye sert bir emir verir.
Şehzade şaşırmış bir halde denileni yapar.
Hazret vakit geçirmeden ilk dersi verir "çek bakalım darb fiilini" talebe çeker ama kafasına göre. Hazret ise taşı gediğine koyar
"döverim, seni döverim, seni öyle bir döverim ki..."
darb darabe darabetün
Kim demiş dayak ile talim olmaz deyu..bal gibi olur..hakkı ile yapılırsa şehzade fatih olur...
Uğursuzluk
Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini söyler ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler.
Sultan:
- Bre uğursuz, nabekar! Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini...
Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır:
- A devletlim siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum. Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!"
Padişah II. Murat, henüz 13. yaşında bulunan oğlu Fatih Mehmed'e tahtı bırakmıştı. Bu sırada Balkanlarda ortaya çıkan düşman tehlikesi yüzünden kendisinden tekrar tahta çıkması istenmişti. II. Murat söz konusu istek üzerine oğluna şöyle bir haber göndermişti. "Bizim tahtı oğlumuza bırakmaktan maksadımız, istirahat etmek ve geri kalan beş on yılımızı ibadetle geçirmekti. Saltanat kendisine lazımsa din ve devleti savunsun." Fatih Mehmed bu haberi alır almaz babasına II. Murat'a şöyle mukabelede bulunmuştu: "Saltanatı senin ise düşmanlar İslam ülkelerini alarak ilerlemektedir. Osmanlı Devletini ve İslam ulusunu bu felaketten kurtarmak asıl görevinizdir. Yok saltanat benim ise, yine ordunun başına geçmeniz için padişahın fermanı vardır. Göreviniz ihtar olunur."
Teşekkür
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethedip şehre girdiğinde,
Bizans'ın ileri gelenleri huzuruna çağırmıştı. Gelenler arasında Bizans'ın Başbakanı Notaras da bulunuyordu. Notaras huzura girer girmez, Fatih'i memnun bırakıp hayatını garantiye almak düşüncesiyle Padişahın ayaklarına kapanarak şöyle dedi: "Neyim varsa hepsini sana takdim ediyorum, lütfen kabul buyurunuz."
Fatih, Notaras'ın ne yapmak istediğini biliyordu. Verdiği hediyelerle Padişahı bir nevi teşekküre zorluydu. Fakat Fatih, Notaras'ın arzu ettiği gibi davranmadı, onun ayağa kalkmasını işaret ettikten sonra: "Bu şehri bana veren kimdir?" diye sordu. Başbakan hç çıkararak: "Elbette Allah'tır," diye cevap verdi. Söz sırası tekrar Fatih'e geçince şöyle dedi: "O halde bana verdiğiniz şeylerden dolayı teşekkür beklemeyiniz. Allah dururken kimseye teşekkür edemeyeceğim."
Fazla Bahşiş
İstanbul'u aldıktan sonra Fatih Sultan Mehmed'e birçok şair kaside sunup bahşişlerini alırmış.
Onlardan biri olan Türkmen saz şairinin beyti ise şu şekildeymiş:
"Devleti Hünkârım, sabahınız hayırlı olsun.
Yediğin bal ile kaymak, güzerğahınız çayır olsun."
Padişah sözkonusu şairin bu mısralarını çok beğenmiş ve ona iyi bir bahşiş vermiş.
Padişahın adamları bu işe şaşırmışlar ve:
"Padişahım," demişler daha iyi şiirlere az bahşiş verdiğiniz halde buna neden çok bahşiş verdiniz?"
Şöyle cevap vermiş Fatih Sultan Mehmed:
Bu şair diğer şairlerin hepsinden daha samimi ve yalandan arınmış. Zavallı ömründe hiç iyi
yemek ve yumuşak bir yatak görmemiş. En iyi yemeğin bal ile kaymak,
en iyi yerin ise çayır olduğunu sanıyor."
Herkes Yediğinde Gönderir
Uzun Hasan, Fatih'e kutu içinde bir hediye gönderir. Kutu açılınca içinden akrepler ve yılanlar çıkar.
Bunun üzerine Fatih de Uzun Hasan'a hediye olarak bal gönderir. Bu durum bazılarının şu soruyu sormalarına vesile olur:
"Padişahım neden böyle yaptınız?" Fatih, şöyle yapar açıklamasını: "Herkes yediğinden gönderir."
Hasta Olmayasın Diye
Fatih Sultan Mehmed bir Anadolu seferi dönüşünde, Balıkesir'den geçiyordu. Hava oldukça sıcaktı. Bu sıcaktan herkes gibi Fatih Sultan Mehmed de nasibine düşeni almıştı. Öylesine yorgundu ki... Kendisini bu halde gören bir köylü kadını bir tas içerisinde ona ayran ikram etti. Ayranın üstünde iki üç tane saman çöplerini üfleye üfleye ayranı içti. Sonra da kendisini bir ana şefkatiyle seyreden ihtiyar köylü kadına: "Allah razı olsun," dedi. "Ama şu saman çöpleri ayranı bir nefeste içmeme engel oldu." İhtiyar kadın Fatih'in bu sözlerine anne şefkatinin boyutlarını gözler önüne seren, şu cevabı verdi: "Oğul, ben onları ayranın üzerine kasıtlı koydum.Sen uzak yoldan geliyorsun. Sonra terlemişsin de. Soğuk ayranı bir yudumda içersin de hasta olursun, hasta olmayasın diye böyle yaptım
Kılıcın Hakkını Unutma
Fatih, İstanbul'u fethetmişti. Şimdi atının üzerinde ordusuyla şehre giriyordu.
Dervişlerden biri Fatih'in atının yularına yapışıp Padişaha şöyle dedi:
"Padişahım! İstanbul'u biz dervişlerin duaları sayesinde aldığını unutma.
Fatih, dervişin bu haline ve sözüne hafifçe gülümsedi ve:
"Doğru söylersin" dedi. Eliyle kılıcını işaret ettikten sonra da şöyle dedi:
"Ama sen de şu kılıcın hakkını unutma."
Alçak Sesle Söyle
Fatih bir gün dilencinin birine bir altın vermişti. Dilenci, Padişahın verdiği altını az bularak şöyle bir soru sordu: "Bu nasıl olur Padişahım? Ben senin kardeşin olduğum halde nasıl olur da bana bir altın verirsin?" Dilencinin ne demek istediğini tam anlamayan Fatih sordu: "Sen benim nereden kardeşim oluyorsun?"
Dilenci şu açıklamayı yaptı: "İkimizde de Adem babamız ve Havva anamızdan dünyaya gelmedik mi? Böyle bir durumda kardeş sayılmıyor muyuz?" Fatih gülümsedi. Bu cevap hoşuna gitmişti çünkü. Dilencinin kulağına eğilerek şöyle dedi: "Aman alçak sesle söyle. Bu söylediğini diğer kardeşlerimiz de işitip gelirlerse, senin payına bir altın bile düşmez."
İstanbul'u Değil Dünyayı Alırım
Fatih, Edirne'de bir gün kıyafetini değiştirip çarşıda gezmeye başlamış. Bir ara bir bakkala
uğrayıp yağ istemiş. Yağı aldıktan sonra da bal istemiş. İstemiş istemesine ya bakkal balı
vermeyip şöyle demiş:
"Bal var, yalnız onu da şu bakkaldan alın efendim."
Padişah şaşkınlık içerisinde şu soruyu sormuş:
"Niye sen vermiyorsun?"
Bakkal, şu şekilde cevaplandırmış Fatih'in sorusunu:
"Yalnızca ben kazanırsam öteki bakkallar açlıktan ölürler. Onların da çoçukları var,
onlar da kazansınlar." Padişah, hayretler içerisinde diğer bakkallara da uğramış ve hep aynı
cevabı almış: "Sadece ben kazanmayayım, onlar da kazansın," demişler her biri.
Bunun üzerine şöyle söylemiş Fatih Sultan Mehmed:
"Birbirlerine bu derece bağlı, birbirlerini böylesine düşünen bir halkım olduktan sonra
ben değil İstanbul'u, bütün dünyayı bile alırım."
İstanbu'u Niçin Fethettin
Fatih'e:
"İstanbul'u niçin fethettin?" diye sormuşlar.
O ise şöyle cevaplandırmış bu soruyu:
"Önce o benim gönlümü fethettiği için."
Hangi Yöne Sefere Gideceğiz
Padişah Fatih Mehmet, nereye sefer düzenleneceğini hiç kimseye söylemezmiş. Bir gün Kazasker merak ederek sormuş:
"Padişahım, hangi yöne sefere gideceğiz?"
Padişah bu soruya devlet sırrının ve bazı sırların hiç kimseye söylenmeyeceğine dair mesajlar içeren şu cümleyle karşılık vermiş:
"Eğer sakalımın tellerinden biri düşüncelerimi bilseydi, hemen koparıp yakardım."
MOLLA GÜRANİ ve Şehzade MEHMET
Sultan Murad han oğlu Mehmedin talim ve terbiye işini nice alime havale etmişse de hiç biri haşarı şehzadenin karşısında tabiri caizse dikiş tutturmaz. Molla gürani hazretlerine vazife tevdi edilende hazretin talebesine ilk sözü "otur şuraya" olur. şehzade oturur ama hazretin gösterdiği yere değil kendi bildiği yere. molla gürani hazretleri genç talebesine hitaben "oraya değil buraya otur" diye sert bir emir verir.
Şehzade şaşırmış bir halde denileni yapar.
Hazret vakit geçirmeden ilk dersi verir "çek bakalım darb fiilini" talebe çeker ama kafasına göre. Hazret ise taşı gediğine koyar
"döverim, seni döverim, seni öyle bir döverim ki..."
darb darabe darabetün
Kim demiş dayak ile talim olmaz deyu..bal gibi olur..hakkı ile yapılırsa şehzade fatih olur...
Uğursuzluk
Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini söyler ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler.
Sultan:
- Bre uğursuz, nabekar! Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini...
Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır:
- A devletlim siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum. Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!"
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
Geri: Fatih Sultan Mehmet zamanından nükteler
Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi
Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
Avnî
(Fatih Sultan Mehmet)
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi
Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
Avnî
(Fatih Sultan Mehmet)
belinay- SÜPER MODERATÖR
Geri: Fatih Sultan Mehmet zamanından nükteler
belinay demiş ki:Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
Avnî
(Fatih Sultan Mehmet)
BEN BU SÖZLERİN SAHİBİNİN FATİH SULTAN MEHMET OLDUĞUNU BİLMİYORDUM. ÖĞRENMEME VESİLE OLDUNUZ BELİNAY. RABBİM SİZDEN RAZI OLSUN. SELAMETLE !
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: TARİHİ ÇEVİR :._.·´¯) :: TARİHTEN NÜKTELER
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN