Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 56 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 56 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
AŞK-I MECAZİ AŞK-I HAKİKİYE DÖNÜŞEBİLİR Mİ?
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İSLAMİ İLİMLER :._.·´¯) :: RİSALE-İ NUR OKUMALARI
1 sayfadaki 1 sayfası
AŞK-I MECAZİ AŞK-I HAKİKİYE DÖNÜŞEBİLİR Mİ?
"DÖRDÜNCÜ SUAL: Mahbuplara olan aşk-ı mecazî aşk-ı hakikîye
inkılâp ettiği gibi, acaba ekser nasta bulunan, dünyaya karşı olan
aşk-ı mecazî dahi bir aşk-ı hakikîye inkılâp edebilir mi?"
"Elcevap: Evet. Dünyanın fâni yüzüne karşı olan aşk-ı mecazî, eğer o
âşık, o yüzün üstündeki zeval ve fenâ çirkinliğini görüp ondan yüzünü
çevirse, bâki bir mahbup arasa, dünyanın pek güzel ve âyine-i esmâ-i
İlâhiye ve mezraa-i âhiret olan iki diğer yüzüne bakmaya muvaffak
olursa, o gayr-ı meşru mecazî aşk, o vakit aşk-ı hakikîye inkılâba yüz
tutar. Fakat bir şartla ki, kendinin zâil ve hayatıyla bağlı kararsız
dünyasını haricî dünyaya iltibas etmemektir. Eğer ehl-i dalâlet ve
gaflet gibi kendini unutup, âfâka dalıp, umumî dünyayı hususî dünyası
zannedip ona âşık olsa, tabiat bataklığına düşer, boğulur. Meğer ki,
harika olarak bir dest-i inâyet onu kurtarsın. Şu hakikati tenvir için
şu temsile bak:"
"Meselâ, şu güzel, ziynetli odanın dört duvarında, dördümüze ait dört
endam âyinesi bulunsa, o vakit beş oda olur: biri hakikî ve umumî,
dördü misalî ve hususî. Herbirimiz, kendi âyinemiz vasıtasıyla, hususî
odamızın şeklini, heyetini, rengini değiştirebiliriz. Kırmızı boya
vursak kırmızı, yeşil boyasak yeşil gösterir. Ve hâkezâ, âyinede
tasarrufla çok vaziyetler verebiliriz. Çirkinleştirir, güzelleştirir,
çok şekillere koyabiliriz. Fakat haricî ve umumî odayı ise kolaylıkla
tasarruf ve tağyir edemeyiz. Hususî oda ile umumî oda hakikatte
birbirinin aynı iken, ahkâmda ayrıdırlar. Sen bir parmakla odanı harap
edebilirsin; ötekinin bir taşını bile kımıldatamazsın."
"İşte, dünya süslü bir menzildir. Herbirimizin hayatı bir endam
âyinesidir. Şu dünyadan herbirimize birer dünya var, birer âlemimiz
var. Fakat direği, merkezi, kapısı, hayatımızdır. Belki o hususî
dünyamız ve âlemimiz bir sahifedir, hayatımız bir kalem onunla,
sahife-i a’mâlimize geçecek çok şeyler yazılıyor."
"Eğer dünyamızı sevdikse, sonra gördük ki, dünyamız, hayatımız üstünde
bina edildiği için, hayatımız gibi zâil, fâni, kararsızdır, hissedip
bildik. Ona ait muhabbetimiz, o hususî dünyamız âyine olduğu ve temsil
ettiği güzel nukuş-u esmâ-i İlâhiyeye döner, ondan cilve-i esmâya
intikal eder."
"Hem o hususî dünyamız, âhiret ve Cennetin muvakkat bir fidanlığı
olduğunu derk edip, ona karşı şedit hırs ve talep ve muhabbet gibi
hissiyatımızı onun neticesi ve semeresi ve sümbülü olan uhrevî
fevâidine çevirsek, o vakit o mecazî aşk hakikî aşka inkılâp eder."
"Yoksa نَسُوا اللهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْ اُولٰۤئِكَ هُمُ
الْفاَسِقُونَ sırrına mazhar olup, nefsini unutup, hayatın zevâlini
düşünmeyerek hususî, kararsız dünyasını aynı umumî dünya gibi sabit
bilip kendini lâyemut farz ederek dünyaya saplansa, şedit hissiyatla
ona sarılsa, onda boğulur, gider. O muhabbet onun için hadsiz belâ ve
azaptır. Çünkü, o muhabbetten yetimâne bir şefkat, meyusâne bir rikkat
tevellüt eder. Bütün zîhayatlara acır, hattâ güzel ve zevâle maruz
bütün mahlûkata bir rikkat ve bir firkat hisseder; elinden birşey
gelmez, ye’s-i mutlak içinde elem çeker."
"Fakat gafletten kurtulan evvelki adam, o şedit şefkatin elemine karşı
ulvî bir tiryak bulur ki, acıdığı bütün zîhayatların mevt ve zevâlinde
bir Zât-ı Bâkînin bâki esmâsının daimî cilvelerini temsil eden âyine-i
ervahları bâki görür; şefkati bir sürura inkılâp eder. Hem zeval ve
fenâya maruz bütün güzel mahlûkatın arkasında bir cemâl-i münezzeh ve
hüsn-ü mukaddes ihsas eden bir nakış ve tahsin ve san’at ve tezyin ve
ihsan ve tenvir-i daimîyi görür. O zeval ve fenâyı, tezyid-i hüsün ve
tecdid-i lezzet ve teşhir-i san’at için bir tazelendirmek şeklinde
görüp, lezzetini ve şevkini ve hayretini ziyadeleştirir."
MEKTUBAT*4.SUAL*R N K*
inkılâp ettiği gibi, acaba ekser nasta bulunan, dünyaya karşı olan
aşk-ı mecazî dahi bir aşk-ı hakikîye inkılâp edebilir mi?"
"Elcevap: Evet. Dünyanın fâni yüzüne karşı olan aşk-ı mecazî, eğer o
âşık, o yüzün üstündeki zeval ve fenâ çirkinliğini görüp ondan yüzünü
çevirse, bâki bir mahbup arasa, dünyanın pek güzel ve âyine-i esmâ-i
İlâhiye ve mezraa-i âhiret olan iki diğer yüzüne bakmaya muvaffak
olursa, o gayr-ı meşru mecazî aşk, o vakit aşk-ı hakikîye inkılâba yüz
tutar. Fakat bir şartla ki, kendinin zâil ve hayatıyla bağlı kararsız
dünyasını haricî dünyaya iltibas etmemektir. Eğer ehl-i dalâlet ve
gaflet gibi kendini unutup, âfâka dalıp, umumî dünyayı hususî dünyası
zannedip ona âşık olsa, tabiat bataklığına düşer, boğulur. Meğer ki,
harika olarak bir dest-i inâyet onu kurtarsın. Şu hakikati tenvir için
şu temsile bak:"
"Meselâ, şu güzel, ziynetli odanın dört duvarında, dördümüze ait dört
endam âyinesi bulunsa, o vakit beş oda olur: biri hakikî ve umumî,
dördü misalî ve hususî. Herbirimiz, kendi âyinemiz vasıtasıyla, hususî
odamızın şeklini, heyetini, rengini değiştirebiliriz. Kırmızı boya
vursak kırmızı, yeşil boyasak yeşil gösterir. Ve hâkezâ, âyinede
tasarrufla çok vaziyetler verebiliriz. Çirkinleştirir, güzelleştirir,
çok şekillere koyabiliriz. Fakat haricî ve umumî odayı ise kolaylıkla
tasarruf ve tağyir edemeyiz. Hususî oda ile umumî oda hakikatte
birbirinin aynı iken, ahkâmda ayrıdırlar. Sen bir parmakla odanı harap
edebilirsin; ötekinin bir taşını bile kımıldatamazsın."
"İşte, dünya süslü bir menzildir. Herbirimizin hayatı bir endam
âyinesidir. Şu dünyadan herbirimize birer dünya var, birer âlemimiz
var. Fakat direği, merkezi, kapısı, hayatımızdır. Belki o hususî
dünyamız ve âlemimiz bir sahifedir, hayatımız bir kalem onunla,
sahife-i a’mâlimize geçecek çok şeyler yazılıyor."
"Eğer dünyamızı sevdikse, sonra gördük ki, dünyamız, hayatımız üstünde
bina edildiği için, hayatımız gibi zâil, fâni, kararsızdır, hissedip
bildik. Ona ait muhabbetimiz, o hususî dünyamız âyine olduğu ve temsil
ettiği güzel nukuş-u esmâ-i İlâhiyeye döner, ondan cilve-i esmâya
intikal eder."
"Hem o hususî dünyamız, âhiret ve Cennetin muvakkat bir fidanlığı
olduğunu derk edip, ona karşı şedit hırs ve talep ve muhabbet gibi
hissiyatımızı onun neticesi ve semeresi ve sümbülü olan uhrevî
fevâidine çevirsek, o vakit o mecazî aşk hakikî aşka inkılâp eder."
"Yoksa نَسُوا اللهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْ اُولٰۤئِكَ هُمُ
الْفاَسِقُونَ sırrına mazhar olup, nefsini unutup, hayatın zevâlini
düşünmeyerek hususî, kararsız dünyasını aynı umumî dünya gibi sabit
bilip kendini lâyemut farz ederek dünyaya saplansa, şedit hissiyatla
ona sarılsa, onda boğulur, gider. O muhabbet onun için hadsiz belâ ve
azaptır. Çünkü, o muhabbetten yetimâne bir şefkat, meyusâne bir rikkat
tevellüt eder. Bütün zîhayatlara acır, hattâ güzel ve zevâle maruz
bütün mahlûkata bir rikkat ve bir firkat hisseder; elinden birşey
gelmez, ye’s-i mutlak içinde elem çeker."
"Fakat gafletten kurtulan evvelki adam, o şedit şefkatin elemine karşı
ulvî bir tiryak bulur ki, acıdığı bütün zîhayatların mevt ve zevâlinde
bir Zât-ı Bâkînin bâki esmâsının daimî cilvelerini temsil eden âyine-i
ervahları bâki görür; şefkati bir sürura inkılâp eder. Hem zeval ve
fenâya maruz bütün güzel mahlûkatın arkasında bir cemâl-i münezzeh ve
hüsn-ü mukaddes ihsas eden bir nakış ve tahsin ve san’at ve tezyin ve
ihsan ve tenvir-i daimîyi görür. O zeval ve fenâyı, tezyid-i hüsün ve
tecdid-i lezzet ve teşhir-i san’at için bir tazelendirmek şeklinde
görüp, lezzetini ve şevkini ve hayretini ziyadeleştirir."
MEKTUBAT*4.SUAL*R N K*
belinay- SÜPER MODERATÖR
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İSLAMİ İLİMLER :._.·´¯) :: RİSALE-İ NUR OKUMALARI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN