Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 231 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 231 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
KuSuR ARaYaN KuSuR/SuZ iNSaN !
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: FİKİR ATLASI :._.·´¯) :: SESLİ DÜŞÜNCE
1 sayfadaki 1 sayfası
KuSuR ARaYaN KuSuR/SuZ iNSaN !
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
"Ey imân edenler. Çokça zan etmekten kaçınınız. Şüphe yok ki zannın bazısı günahtır. Ve kusur araştırmakta bulunmayınız. Ve bazınız bazınızı gıybet etmeyiniz. Sizden biriniz ölü kardeşinizin etini yemeyi sever mi? Bilâkis onu kerih görmüş olursunuz. Artık Allah'tan korkunuz, şüphe yok ki, Allah, tevbeleri kabul edicidir, çok esirgeyicidir."(Hucurat Sûresi 12)
İnsanlara kötü zanlar beslememizin en önemli nedeni, başkalarının da aynı veya farklı hatalara sahip olduğunu görerek, "biz onların seviyesine çıkamıyoruz, bari onlar bizim seviyemize insin" derecesine, düşüncelerimizle insanları karalayarak kendimizi rahatlatmak davranışıdır. Bu durum insanı, başkalarının güzel yanlarını görmek yerine, onların eksik ve hatalarını araştırmaya itiyor!
Sürekli, insanların hatalarını, kusurlarını araştırırsak kendimize ve insanlara faydalı olmadığımız gibi bir de zararından sakınılması gereken bir insan halini alıyoruz. Başkalarının kusuru, bizim günahlarımızı örtmez. Böyle olduğu halde insanların kusurlarını kendi günahlarımıza yorgan yapıp gizlemeye, kendi açıklarımızı, başkalarının açıklarını öne sürerek kapatmaya çalışıyoruz. Sürekli başkalarının kusurlarıyla meşgul olan insan, gizlemeye çalıştığı için kendi kusurlarını hiçbir zaman göremez.
Daha da ötesi kendi güzelliklerini görecek vakti de kalmaz. Ayrıca basit bir kusur görüp hemen eleştirmek, aynısıyla mukabele görmeyi netice verir. Bu şekilde yıkıcı olmak yerine, onların güzelliklerini sergilemeye, insanların iyi yönlerine dikkat çekmeye çalışmalıyız. Başkalarını kusurlarıyla yakalamak yerine, onları aklayarak sevgi ve muhabbetin başlamasına kapı açmalıyız.
Kardeşimizin nefsini kendi nefsimiz gibi bilmek çok önemli bir paylaşımdır. Ancak o zaman onun bir hatasını kendi hatamız olarak düşünebiliriz ve yapılan bir hatayı birlikte düzeltme yoluna gidebiliriz. Hatalarımızı görünce birbirimizi uyarmamak ve onun yerine hatalarına bakıp dostumuza kötü zanlar beslemek ya da en kötüsü yapılan hatayı gidip başkalarına anlatarak bir de gıybete yol açmak, kardeşlik bağlarına vurulan en büyük darbedir.
Hatalarımızı birbirimizi kırmadan, bezdirmeden ve hata işleyenle gören arasına başka insanları karıştırmadan yumuşaklıkla ve güler yüzle düzeltme yoluna gidelim. Çünkü, hatayı yapanla gören arasında düzeltilebilecek bir meseleye, bir de hatayı duyanları eklemeye kalkışırsak -ki, bu da hata hakkında suizan ve gıybet eden yeni insanlar cemiyeti oluşturmak demektir-kardeşlik bağlarımızı koparırız.
Abdullah bin Zeyd (r.a) şöyle diyor: "Sana din kardeşinden istemediğin bir şey ulaşırsa onun için bir özür ara. Bir mazeret bulamazsan kendi kendine, belki benim bilmediğim bir durum vardır, de."
İşte bizi daha geniş düşünmeye sevk eden bir söz. İnsanların bir anlık davranışlarına hapsolmamamızı isteyen bir söz.
Kardeşimizin yaptığı bir davranış o an için hoşumuza gitmeyebilir, hattâ kırılabiliriz. Ama o hatalı anlarına bakıp onlara kötü karakterler, kötü insan imajları çizmemeliyiz.
Mesela diyelim ki, üçü çeyrek geçe arkadaşım çok büyük bir kusur, bir günah işledi. Ama beş dakika sonra içine bir pişmanlık geldi, hatasını anladı ve Rabbinden af dileyip, tövbe etti. Ve tövbesinden dolayı pek çok ihsanlara kavuştu. Bense hâlâ "üçü çeyrek geçe şöyle yaptı" diyorum onu yargılayıp, asıyorum, insanlara-gidip anlatıvorum, ondan nefret edip, hiçbir şeyimi vermiyorum. O tövbe edip affedildiği sırada ben kimbilir kaç kişiye hatasını anlattım, kaç kişinin de öyle düşünmesine sebep oldum. Bu durumda zararda olan kim? O mu ben mi? Demek ki kötü zanedenin, kusur araştıranın, gıybet edenin en çok kendisine, sonra da insanlara zararı vardır.
Hepimiz anlık insanlarız. Her bir anda vücudumuzda milyonlarca hücre yenileniyor. Dolayısıyla ruh halimiz de her an değişim gösteriyor. Bir andaki hal ve hareketlerimizle, diğer bir andaki halimiz arasında çok büyük farklılıklar görüyoruz. Hepimiz her bir saniyede halden hale giriyoruz. O halde insanların bir anlık davranışlarına bakarak onlara karakter çizemeyiz. "Bu insan kötüdür" diyemeyiz. Çünkü diğer bir ânında o insan pişmanlık haletine de girebilir. Bir andaki ruh haletiyle çok kötü bir imaj çizebilir, ama diğer bir ânında ondan iyilikler ve ikramlar da hâsıl olabilir. Bir anımızda çok iyi bir davranış sergilerken, diğer bir ânımızda kötü bir imaj çizebiliyoruz. İşte bu durumda hemen hüsn-ü zannımızın, iyi niyetimizin devreye girmesi gerekiyor. "Bu insan kötüdür" yerine "Bu insan iyidir" dememiz gerekiyor.
Bir insanı, içi, yüz kişiyle dolu bir gemi olarak düşünelim. O gemide 99 kişi kötü olsa ve içlerinde yalnızca bir kişi iyi olsa, 'Bu gemide 99 tane kötü var" diye o gemiyi batıramayız. Çünkü iyi olan o tek bir kişi bizim için çok önemlidir. O bir kişi belki zamanla 99 kişiyi de iyi durumuna getirebilir. Bir insanın yüzde 99 kötü olma ihtimali varsa ve
yüzde bir iyi olma ihtimali varsa, o yüzde birlik değer bizim için kâfidir. En önemlisi de o yüzde bir iyiliğin yüzde 99 iyiliğe dönüşme imkânı vardır. Bu yüzden o insanı kesin olarak yargılayıp asmak yerine, onu kurtarmaya çalışmalıyız.
Suizannı engellemenin tek yolu, o tek iyiliği sürekli hatırımızda tutarak, 99 kötülüğü affedebilmemizdir. Elbetteki bir affı gerçekleştirirken o kötü yanlarını iyilikle değiştirebilmeleri için müsamahamızı elden bırakmayarak onlara yardımcı olmak zorunda olduğumuzu da unutmamalıyız.
O halde basit hatalarından dolayı kimseye gücenip kırılmayalım. Çok büyük günahlar işliyoruz, sonra Rabbimize el açıp af diliyoruz. Rabbimiz çok büyük günahları affederken, biz ufacık bir hatada nefretlerimizi seferber etmeyelim. Başkalarının hatalarını görenler de hatadan salim değillerdir. İnsanları kusursuz istemek de bir kusurdur.
Bu yüzden insanları eksiklerine ve kusurlarına rağmen hoş görmeye çalışmalıyız. Böylece bizim asıl derdimizin insanlar değil de kendimiz olduğunu, asıl bizim kusurlarımızın uzun zamandır keşfedilmeyi ve giderilmeyi beklediğini görebiliriz. Başkalarını her zaman affedelim, ama kendimizi affetmeyelim. Çünkü daha verimli, daha faydalı insanlar olmak istiyorsak, her zaman yetersizlik hissi içinde olmamız ve kendimizin çok eksik yanlarımız olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Kusurlar araştırıp, ayıplar döküp saçmak yerine, hatalarımızı samimice birbirimize bildirip en güzeli bulmaya ve birbirimize iyi birer ayna olmaya çalışalım. Çevremizdeki insanları ayıpsız ve kusursuz görmek istiyorsak başlama noktası olarak kendimizi kabul edelim. Ve en evvel kendi kusurlarımızı bertaraf etmeye çalışalım.
Unutmayalım ki, kusurlu, hatalı tek insanı kendimiz olarak görür ve insanları kusursuz olarak düşünürsek, kendimize yaptığımız her nefsî müdahale güzel huy ve davranış meyveleri verecektir.
İnsanlara kötü zanlar beslememizin en önemli nedeni, başkalarının da aynı veya farklı hatalara sahip olduğunu görerek, "biz onların seviyesine çıkamıyoruz, bari onlar bizim seviyemize insin" derecesine, düşüncelerimizle insanları karalayarak kendimizi rahatlatmak davranışıdır. Bu durum insanı, başkalarının güzel yanlarını görmek yerine, onların eksik ve hatalarını araştırmaya itiyor!
Sürekli, insanların hatalarını, kusurlarını araştırırsak kendimize ve insanlara faydalı olmadığımız gibi bir de zararından sakınılması gereken bir insan halini alıyoruz. Başkalarının kusuru, bizim günahlarımızı örtmez. Böyle olduğu halde insanların kusurlarını kendi günahlarımıza yorgan yapıp gizlemeye, kendi açıklarımızı, başkalarının açıklarını öne sürerek kapatmaya çalışıyoruz. Sürekli başkalarının kusurlarıyla meşgul olan insan, gizlemeye çalıştığı için kendi kusurlarını hiçbir zaman göremez.
Daha da ötesi kendi güzelliklerini görecek vakti de kalmaz. Ayrıca basit bir kusur görüp hemen eleştirmek, aynısıyla mukabele görmeyi netice verir. Bu şekilde yıkıcı olmak yerine, onların güzelliklerini sergilemeye, insanların iyi yönlerine dikkat çekmeye çalışmalıyız. Başkalarını kusurlarıyla yakalamak yerine, onları aklayarak sevgi ve muhabbetin başlamasına kapı açmalıyız.
Kardeşimizin nefsini kendi nefsimiz gibi bilmek çok önemli bir paylaşımdır. Ancak o zaman onun bir hatasını kendi hatamız olarak düşünebiliriz ve yapılan bir hatayı birlikte düzeltme yoluna gidebiliriz. Hatalarımızı görünce birbirimizi uyarmamak ve onun yerine hatalarına bakıp dostumuza kötü zanlar beslemek ya da en kötüsü yapılan hatayı gidip başkalarına anlatarak bir de gıybete yol açmak, kardeşlik bağlarına vurulan en büyük darbedir.
Hatalarımızı birbirimizi kırmadan, bezdirmeden ve hata işleyenle gören arasına başka insanları karıştırmadan yumuşaklıkla ve güler yüzle düzeltme yoluna gidelim. Çünkü, hatayı yapanla gören arasında düzeltilebilecek bir meseleye, bir de hatayı duyanları eklemeye kalkışırsak -ki, bu da hata hakkında suizan ve gıybet eden yeni insanlar cemiyeti oluşturmak demektir-kardeşlik bağlarımızı koparırız.
Abdullah bin Zeyd (r.a) şöyle diyor: "Sana din kardeşinden istemediğin bir şey ulaşırsa onun için bir özür ara. Bir mazeret bulamazsan kendi kendine, belki benim bilmediğim bir durum vardır, de."
İşte bizi daha geniş düşünmeye sevk eden bir söz. İnsanların bir anlık davranışlarına hapsolmamamızı isteyen bir söz.
Kardeşimizin yaptığı bir davranış o an için hoşumuza gitmeyebilir, hattâ kırılabiliriz. Ama o hatalı anlarına bakıp onlara kötü karakterler, kötü insan imajları çizmemeliyiz.
Mesela diyelim ki, üçü çeyrek geçe arkadaşım çok büyük bir kusur, bir günah işledi. Ama beş dakika sonra içine bir pişmanlık geldi, hatasını anladı ve Rabbinden af dileyip, tövbe etti. Ve tövbesinden dolayı pek çok ihsanlara kavuştu. Bense hâlâ "üçü çeyrek geçe şöyle yaptı" diyorum onu yargılayıp, asıyorum, insanlara-gidip anlatıvorum, ondan nefret edip, hiçbir şeyimi vermiyorum. O tövbe edip affedildiği sırada ben kimbilir kaç kişiye hatasını anlattım, kaç kişinin de öyle düşünmesine sebep oldum. Bu durumda zararda olan kim? O mu ben mi? Demek ki kötü zanedenin, kusur araştıranın, gıybet edenin en çok kendisine, sonra da insanlara zararı vardır.
Hepimiz anlık insanlarız. Her bir anda vücudumuzda milyonlarca hücre yenileniyor. Dolayısıyla ruh halimiz de her an değişim gösteriyor. Bir andaki hal ve hareketlerimizle, diğer bir andaki halimiz arasında çok büyük farklılıklar görüyoruz. Hepimiz her bir saniyede halden hale giriyoruz. O halde insanların bir anlık davranışlarına bakarak onlara karakter çizemeyiz. "Bu insan kötüdür" diyemeyiz. Çünkü diğer bir ânında o insan pişmanlık haletine de girebilir. Bir andaki ruh haletiyle çok kötü bir imaj çizebilir, ama diğer bir ânında ondan iyilikler ve ikramlar da hâsıl olabilir. Bir anımızda çok iyi bir davranış sergilerken, diğer bir ânımızda kötü bir imaj çizebiliyoruz. İşte bu durumda hemen hüsn-ü zannımızın, iyi niyetimizin devreye girmesi gerekiyor. "Bu insan kötüdür" yerine "Bu insan iyidir" dememiz gerekiyor.
Bir insanı, içi, yüz kişiyle dolu bir gemi olarak düşünelim. O gemide 99 kişi kötü olsa ve içlerinde yalnızca bir kişi iyi olsa, 'Bu gemide 99 tane kötü var" diye o gemiyi batıramayız. Çünkü iyi olan o tek bir kişi bizim için çok önemlidir. O bir kişi belki zamanla 99 kişiyi de iyi durumuna getirebilir. Bir insanın yüzde 99 kötü olma ihtimali varsa ve
yüzde bir iyi olma ihtimali varsa, o yüzde birlik değer bizim için kâfidir. En önemlisi de o yüzde bir iyiliğin yüzde 99 iyiliğe dönüşme imkânı vardır. Bu yüzden o insanı kesin olarak yargılayıp asmak yerine, onu kurtarmaya çalışmalıyız.
Suizannı engellemenin tek yolu, o tek iyiliği sürekli hatırımızda tutarak, 99 kötülüğü affedebilmemizdir. Elbetteki bir affı gerçekleştirirken o kötü yanlarını iyilikle değiştirebilmeleri için müsamahamızı elden bırakmayarak onlara yardımcı olmak zorunda olduğumuzu da unutmamalıyız.
O halde basit hatalarından dolayı kimseye gücenip kırılmayalım. Çok büyük günahlar işliyoruz, sonra Rabbimize el açıp af diliyoruz. Rabbimiz çok büyük günahları affederken, biz ufacık bir hatada nefretlerimizi seferber etmeyelim. Başkalarının hatalarını görenler de hatadan salim değillerdir. İnsanları kusursuz istemek de bir kusurdur.
Bu yüzden insanları eksiklerine ve kusurlarına rağmen hoş görmeye çalışmalıyız. Böylece bizim asıl derdimizin insanlar değil de kendimiz olduğunu, asıl bizim kusurlarımızın uzun zamandır keşfedilmeyi ve giderilmeyi beklediğini görebiliriz. Başkalarını her zaman affedelim, ama kendimizi affetmeyelim. Çünkü daha verimli, daha faydalı insanlar olmak istiyorsak, her zaman yetersizlik hissi içinde olmamız ve kendimizin çok eksik yanlarımız olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Kusurlar araştırıp, ayıplar döküp saçmak yerine, hatalarımızı samimice birbirimize bildirip en güzeli bulmaya ve birbirimize iyi birer ayna olmaya çalışalım. Çevremizdeki insanları ayıpsız ve kusursuz görmek istiyorsak başlama noktası olarak kendimizi kabul edelim. Ve en evvel kendi kusurlarımızı bertaraf etmeye çalışalım.
Unutmayalım ki, kusurlu, hatalı tek insanı kendimiz olarak görür ve insanları kusursuz olarak düşünürsek, kendimize yaptığımız her nefsî müdahale güzel huy ve davranış meyveleri verecektir.
Hülya KARTAL
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
RıZa BeRKaN- KuRuCu / YöNeTiCi
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·. _.: FİKİR ATLASI :._.·´¯) :: SESLİ DÜŞÜNCE
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN