.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Muhyiddîn-i İskilibî Salava10


Join the forum, it's quick and easy

.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Muhyiddîn-i İskilibî Salava10
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Kimler hatta?
Toplam 176 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 176 Misafir :: 1 Arama motorları

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
» Kutsalınıza Hakaret Edilmesi İncitiyormuş Değil mi?
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime122.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN

» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime112.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN

» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime112.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN

» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime117.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN

» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN

» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN

» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN

» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN

» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN

» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN

» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN

» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN

» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN

» Ne NeDiR?
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime120.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN

» ÖĞÜT VEREN AYETLER
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime120.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN

» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime122.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN

» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN

» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN

» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
Muhyiddîn-i İskilibî Icon_minitime111.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN

Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN

Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Anket

İRFaN MeCLiSi & RaH-ı AŞK FoRMuMuZa NaSıL ULaŞTıNıZ?

Muhyiddîn-i İskilibî Vote_lcap67%Muhyiddîn-i İskilibî Vote_rcap 67% [ 4 ]
Muhyiddîn-i İskilibî Vote_lcap0%Muhyiddîn-i İskilibî Vote_rcap 0% [ 0 ]
Muhyiddîn-i İskilibî Vote_lcap0%Muhyiddîn-i İskilibî Vote_rcap 0% [ 0 ]
Muhyiddîn-i İskilibî Vote_lcap0%Muhyiddîn-i İskilibî Vote_rcap 0% [ 0 ]
Muhyiddîn-i İskilibî Vote_lcap33%Muhyiddîn-i İskilibî Vote_rcap 33% [ 2 ]

Toplam Oylar : 6

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Kasım 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
    123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Takvim Takvim


Muhyiddîn-i İskilibî

Aşağa gitmek

Muhyiddîn-i İskilibî Empty Muhyiddîn-i İskilibî

Mesaj tarafından RıZa BeRKaN 03.03.10 20:15

Büyük velî. Şeyhulislâm Ebüssü'ûd Efendinin babası. İsmi, Şeyh Yavsı Mustafa Muhyiddîn-i İskilibî'dir. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 1514 (H.920) senesinde İskilip'te vefât etti. Kabri ziyâret mahallidir.

Muhyiddîn İskilibî, âlim ve velî bir zât olup, Molla Ali Kuşcu ve MollaAli Tûsî'den ilim öğrendi. Sonra da Şeyh Muslihuddîn'in derslerine devâm etti. Sonra Şeyh İbrâhim Kayserî'nin sohbetlerinde bulundu. İlim ve edeb öğrendi. İcâzet, diploma aldı. Hocasının emriyle halkı irşâda, hak ve hakîkatı anlatmaya başladı. Ömrü insanları hak yola dâvet ve güzel ahlâkı öğretmekle geçti.

Muhyiddîn-i İskilibî hacca giderken, Amasya'da Şehzâde Bâyezîd ile görüştü. Bu görüşmede ona; "Hacdan dönüşte sizi pâdişâhlık tahtına oturmuş buluruz." buyurdu ve öyle oldu. Muhyiddîn-i İskilibî, ilmi ve âlimleri çok seven, pâdişâhın takdîr ettiği bir büyük zât idi. Pâdişâhla aralarında kuvvetli bir muhabbet bağı vardı. Bu sebeple kendisine "Hünkâr Şeyhi" denildi ve bu lakabla meşhûr oldu. Sultan Bâyezîd Hân, onun için, İstanbul'un en güzel yerinde çok güzel bir dergâh yaptırdı ve nice binâ ve malı buraya vakfeyledi. Onunla sohbet etmekten çok hoşlandığından, zaman zaman saraya dâvet eder, güzel ahlâkından ve tatlı sözlerinden çok faydalanırdı.

Muhyiddîn-i İskilibî'nin dergâhı, gelenlerle dolup taşar, ilim ve edeb sâhiplerinin yeri olurdu. Vezîrler, beyler, kadıaskerler ziyâretinde kusûr etmez, gelen herkes kapısında ilim ve edeb öğrenme imkânını bulurdu. Bu alâka karşısında, Muhyiddîn-i İskilibî'nin davranışlarında hiçbir değişiklik olmaz, insanların medhetmesi veya zemmedip kötülemesi, hâlini değiştirmezdi. Dünyânın gelip geçici mal ve mevkiine önem vermezdi. Her hâliyle doğruluğu halkın gönlünde yer etmişti. Güzel ahlâkı ve davranışları ile insanlara örnek oldu.

Muhyiddîn-i İskilibî, birkaç ilimde üstün derecede idi. Âlimler onun yanında konuşmaktan çekinirlerdi.

Taşköprüzâde şöyle anlattı: "Birgün Muhyiddîn-i İskilibî, babama zor bir mesele sorup, îzâh etmesini istedi. Babam bu mesele ile ilgili bir kitap yazıp, huzûruna götürüp arz etti. Muhyiddîn-i İskilibî esere şöyle bir nazar etti ve; "Zamânımız âlimlerinden kimse bu meseleyi böyle güzel araştırıp îzâh edemez." buyurdu."

Muhyiddîn-i İskilibî'nin en büyük fazîleti; on üçüncü Osmanlı Şeyhulislâmı Ebüssü'ûd Efendi gibi, insanlara ve cinnîlere fetvâ veren bir oğul yetiştirmiş olmasıdır.

Muhyiddîn-i İskilibî'nin bir tanıdığının oğlu suç işledi ve yakalanıp hapsedildi. Babası gelip, Muhyiddîn-i İskilibî'ye durumu arz etti ve ilgili yerlere başvurarak kurtarılmasını istedi. O zaman Muhyiddîn-i İskilibî; "Ben bu hususu onlardan daha büyük bir makama arz edeceğim." buyurarak duâ etti. Cezâsını tesbit için, ertesi gün genci mahkemeye çıkarttılar. Dâvâcılar aleyhte konuşacak yerde, o genci affettiklerini söyleyip, üstelik de medh ettiler. Bunun üzerine o genç serbest bırakıldı.

Şeyh Mustafa anlatır: "Yedi yaşında iken şiddetli bir hastalığa tutuldum. Herkes ölecek zannetti. Muhyiddîn-i İskilibî o günlerde Edirne'yi teşrîf etmişlerdi. Babam beni alıp onun meclisine götürdü. Elinden öptüm ve huzûrunda durdum. Babama beni sordu. Babam da; "Oğlum Mustafa'dır. Şiddetli ve amansız bir hastalığa tutuldu. Duâlarınızı almaya geldik." dedi. O zaman Muhyiddîn-i İskilibî; "Şimdi oğlunu al çarşıya götür. Ona koyun yününden yapılmış bir elbise al ve giydir. İnşâallahü teâlâ bir şeyi kalmaz." buyurdu. Babam da beni alıp çarşıya götürdü ve onun buyurduğu şeyleri alıp giydirdi. O günden îtibâren bende o hastalıktan eser kalmadı."

Ehîzâde şöyle anlatır: "Bir gün Hakîm Çelebi ile bir yerde sohbet ederken, söz Muhyiddîn-i İskilibî'den açıldı. Hakîm Çelebi bana, Muhyiddîn-i İskilibî hakkında ne düşündüğümü sordu. Ben de hakkında güzel îtikâd ve hüsn-i zan sâhibi olduğumu, fakat ondan bana intikâl eden bir bilgi, bir hâtıra bulunmadığını bildirdim. O zaman bana dedi ki: "Şunu iyi bil ki, o zât Allahü teâlânın sevgili kullarından biridir. Şimdi bu belde de onun temiz rûhuyla tasarruf altındadır. Gönül ehli, onun mânevî üstünlüklerinden çok istifâde etmektedir. Aramızda geçen bir hâdise ile, onun mânevî hâllerinden birini haber vereyim:

Bir gün sabah namazından sonra mihrâbda idim. Talebe ve cemâat, okumak ile meşgûldü. O anda Muhyiddîn-i İskilibî mescidin kapısından içeri girdi. Elinde, Bayrâmiyye yolunun büyüklerine mahsus bir elbise vardı. Onu görünce, hürmetle ayağa kalktım. Gelip selâm verdi. Ben de selâmına cevap verdim. Buyurdu ki: "Elimdeki bu elbiseyi size giydirmek için,
Efendimiz Muhammed aleyhisselâm gönderdi." Emre uyup hazırlandım ve elbiseyi bana giydirdi. Onu giyer giymez, bende anlatılması imkânsız mânevî hâller ve üstünlükler meydana geldi. Sonra da; "Bu güzel mertebeye kavuşmanızdan dolayı tebrik ederim. Mübârek olsun." buyurdu. Mescidden dışarı çıktı ve kayboldu. Elbise sırtımda kaldı. Ben,
oradakilerin bu hadiseyi gördüklerini zannettim. İyice dikkat edince, bu hâdiseden kimsenin haberdâr olmadığını ve sâdece ikimizin arasında cereyân ettiğini anladım. Hattâ, Muhyiddîn-i İskilibî için ayağa kalkışımı bile görmemişlerdi. Bu elbiseyi, parçalara ayrılıncaya kadar giydim ve hâtıra olarak evde sakladım."

Şeyh Alâüddîn, tasavvuf yoluna girişini şöyle anlatır: "Sultan İkinci Bâyezîd Hânın ordusunda bir nefer idim. Ordu, bir zaman küffâr üzerine sefer etti. Dönüşte yolda şiddetli bir soğuk ve yağmur başladı. Bu esnâda ben civar bir köyde misâfir olmak istedim. Köylüler beni kabûl etmediler. Gece karanlığında yola koyuldum. Yağmur, gökten bardaktan dökülürcesine yağıyordu. Her taraftan seller akıyordu.Vâdi, deniz gibi oldu. Ben, Allahü teâlâya tevekkül ederek ilerledim. Yol üzerinde bir nehirle karşılaştım. Akan sellerle nehir daha da kabarmış, köprüyü de
örtmüştü. Sulara girip, önümdeki tehlikeden gâfil olarak, gece karanlığında ilerledim. Sular, atımın ayaklarını örtmeye başlamıştı. O esnâda beni boğulma korkusu kapladı. Geri dönmek istedim. Yolu bulamadım. Ölümle burun buruna geldim. Ölümü düşünerek, tövbe ve istigfâra başladım. O esnâda yüksek bir ses duydum. O tarafa döndüm.
Nûrânî yüzlü bir zâtla karşılaştım. Selâm verdi ve; "Demek yolda kaldınız ve tehlike ile karşı karşıyasınız." buyurdu. Ben de; "Evet efendim." dedim. Önüme geçip; "İzimi tâkib et ve korkma!" buyurdu. Ben de izini tâkib ettim. Köprüyü geçtik. Sular, hayvanların boyuna kadar yükselmişti. O zât, eliyle kenarı işâret etti ve; "Bu yönü tâkib et, inşâallahü teâlâ kurtulursun." buyurdu. O esnâda bir şimşek çaktı, gözlerim kamaştı. Baktığımda bana refâkat eden zâtı göremedim. Târif ettiği cihete gittim. Tehlikeden kurtuldum. Kurtuluşuma sebeb olan zâtı çok merak ettim. Ama hiçbir şey öğrenemedim. Bir müddet sonra Edirne'de Nizâmiyye askerlerinin bir mahalledeki ziyâfette toplandıklarını gördüm.Toplanmalarının sebebini sorduğumda; "Buraya, Allahü teâlânın velî kullarından Muhyiddîn-i İskilibî adında, "Hünkâr Şeyhi" diye meşhûr bir zât gelecek, onu görmek ve sohbetinden istifâde için toplanıyoruz." dediler. Ben de onlara katıldım. Yemekten sonra sohbet meclisi kuruldu. O zâta meclisin hazır olduğunu bildirmek için gittiler. Bir de ne göreyim, gelen beni o korkunç gecede tehlikeden kurtaran zâttı! Sohbetin sonuna kadar bekledim. Nihâyet meclis dağıldı. Derhâl o zâtın yanına gidip ayaklarına kapandım ve öptüm. O; "Sen kimsin?" diye sordu. Ben de; "Efendim, falan yerde, karanlık gecede helâk olmaktan kurtardığınız kişiyim." dedim. Başımdan geçenleri, nefes nefese, sonuna kadar anlattım. O zâtın çehresi değişti ve anlattıklarımı tasdîk etmedi ve; "Hayâl görmeyesin?" buyurdu. Ben de; "Efendim, adım gibi biliyorum, hâdise aynen böyle oldu." dedim. Bana yaklaştı ve; "Yavrum, dediğin doğrudur. Sakın bu hâdiseyi ifşâ edip, açığa vurma" buyurdu ve ayrıldı.Bundan sonra, bende ilim ve edeb öğrenme arzusu çoğaldı ve
tasavvuf yoluna girdim. Muhyiddîn-i İskilibî'nin talebelerinden olmakla şereflendim."

MÜBÂREK OLSUN

Şeyh Hacı Çelebi şöyle anlatır: Kardeşim Müeyyedzâde kadıaskerlik vazifesinden ayrıldığı sırada, berâberce Muhyiddîn-i İskilibî hazretlerine vardık. Vazifeden alınmanın üzüntüsü, kardeşimin yüzünden belli oluyordu.Bu sırada Muhyiddîn-i İskilibî, onun için güzel bir minder döşetip, üzerine de pek süslü bir yastık koydurdu. Buyurdu ki:
"Kadıasker iken niceyse, öylece bu minderde otursun ve yastığa da ona göre öylece yaslansın." Kardeşim de bu emri tutup, kadıasker iken nasıl oturuyorsa, öylece oturdu. O zaman Muhyiddîn-i İskilibî; "Vazifeniz mübârek olsun." buyurdu. On beş gün geçmeden Yavuz SultanSelîm Hânın fermânı gelerek, tekrar kadıaskerliğe getirildiği ve hemen Edirne'ye gelmesi bildirildi. Müeyyedzâde, sevinç ve neşe içinde Edirne'ye gidip, aklından bile geçmeyen ihsânlarla karşılaştı.

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.245
2) Tâc-üt-Tevârih; c.2, s.576
3) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.349
4) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.344
5) Sefînet-ül-Evliyâ; c.2, s.277
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.14, s.264


selam ve dua ile...
RıZa BeRKaN
RıZa BeRKaN
KuRuCu / YöNeTiCi
KuRuCu / YöNeTiCi


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz