Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 299 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 299 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Unutulmak Ne Derin Şeydir ki
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: KÜLTÜR SARAYI :._.·´¯) :: ŞİİR DÜNYASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Unutulmak Ne Derin Şeydir ki
Unutanlara unutuşlarını bile unutturur.
Unutulmak ne acı şeydir ki, unutulanın unutuluşuna ağlayışını kimse hatırlamaz.
‘Nisyan’dan, yani unutuştan çıkarıldık her birimiz.
Yüzümüz gün yüzüne değeli, tenimiz güneşe erişeli
beri unutulmaktan alındık, unutmaktan sakındık. Hatırı sayılır olduk.
İsmimizin orada burada anılması bizi memnun etti.
Ne var ki, unutmak yaşamak kadar elimizin
altında ve unutulmak ölüm kadar yanıbaşımızda. Ölüm bizi geldiğimiz yere,
‘nisyan’a götürüyor tekrar. Ölüm unutuşlara gömüyor yüzümüzü; tenimizi tanıdıklarımıza yabancılaştırıyor.
Yaşarken ölümü anmıyoruz o yüzden.
Yaşarken ölümle aramıza sahte mesafeler döşüyoruz.
Unutulmak korkusu bu... Galiba, en çok, unutulacağımızı unutuyoruz.
Hatırla ki, toprak ayağının altından kayıyor.
Ellerin son bir defa dokunuyor güle ve güne.
Gözlerinin karası son kareyi alıyor ışıktan;
ve karanlığa hazırlanıyorsun.
Gözkapaklarının kapanışı
seni bir dağın arkasına götürecek.
Unutmaya ve unutulmaya hazırlanıyorsun.
Varlığın incecik dudaklarda bir çift kuru söze inecek;
o dudaklardan insan sıcağını tadamayacaksın.
Hatıran bir taştan ve hüzün renkli topraktan ibaret olacak.
Kahkahalar seni yalnız bırakacak, mutluluklar seni hesaba
katmadan ikmâl edilecek. Sana arkalarını dönecekler,
dönüp yüzüne bakmayacaklar. Senin kokun uzakların kokusu olacak.
Tenin toprağın soğuğunu tadacak. "Gelecek ölüm; gözleri gözlerin olacak."
Hatırla ki, sarışın kız çocuğunun lüle saçlarına son kez bakıyorsun,
seninkinden uzun ve derin bakışlarına son kez değiyorsun.
Sen bu ânın eşiğinde son nefesin hesabını yapıyorsun;
o yarınların uzayıp giden kanatlarına tutunmuş derin,
taze soluklarla yineliyor varlığını. İllâ da göz göze geliyorsunuz.
Ellerin onun ellerine erişemeyecek; gamzeli yanaklardan
sızıp gelen tebessüm sana uzak düşecek.
Şimdiden, ölümü bilmeyen oğlunun gözlerinin
seni köşe bucak arayışını görüyorsun. Havada asılı kalacak
"Baba!" çığlığına şimdi hep bir ağızdan cevap vermek istiyorsun.
Nefesin sesine yetmiyor.
Hatırla ki, yarınki gün seni taze bir toprak yığının altında bulacak.
Bir gün saatinin akrebi, yelkovanı senin uzanamadığın ânlara doğru
dönecek. Sen olmayacaksın ve kolundaki saat sensiz zamanları
tırmanıyor olacak. Sulamayı unuttuğun çiçeğin bile senden sonra
solacak. Yüzüne günışığı vurmayacak. Hayatının ebedî rengini
dar ve sessiz bir boşlukta bulacaksın. Ya küle dönecek
ya güle dönüşeceksin. Yarınsız ve sonsuz bir günün yanağında incecik
bir gamze olup kristalleşeceksin. Yüzün solacak, ellerin hiçbir
yere varmayacak, parmakların hiçbir şey göstermeyecek
ve ayaklarının altında hep boşluk olacak.
Unutma ki, toprak şimdi ayağının altından kayıyor.
Yürüdükçe ince bir hesap çizgisine çekiliyorsun.
Unutma ki, elinle ölüme dokunuyorsun.
Elinle ölümü dokuyorsun. Hatırla ki, gözlerin ölüme bakıyor.
Gözlerin bir cesedi alacakaranlığa taşıyor.
Hatırla o zamanı ki, sen boz topraklar altında derin unutuşlarda eriyorsun.
En son, kaleminin karanlık izi kalıyor soluk sayfalarda.
Ve sözlerin kırık-dökük hatıralara dönüşüyor, paylaşılıyor, solgun
bir gül gibi dolaşıyor. Hatırla ki, sen sözleri genç kalbleri
taze aşklara taşıyan ölü bir şairsin ya da masum ve sonsuz
bakışlı gözlerin kapı aralarında beklediği bir babasın.
Elinin sıcağı özlenen sevgilisin. Hatırla ki, seni sımsıcak
sarıp kucaklamak isteyenler bir tabutun katı, soğuk
dokunuşuna çarpıyorlar. Hatırla ki, bir mezar taşında iki
rakam arasına çizilmiş eğreti bir çizgiye indirgenmişsin.
Hatırla ki, duvarda soluk siyah beyaz bir fotoğrafta
hüzünlü bir gülüşten ibaretsin, belki de camekânın
tozunu almayı unuttular. Mezar taşın unutuldu ve hatta
mezar taşın da seni unuttu diyelim. Ve hep başkaları
var dışarıda, hep yabancılar geziyor yıkık mezar
taşları arasında. Kimsenin tanıdığı değilsin artık.
Kimsenin ‘ölü’sü de değilsin; tıpkı şimdi olduğu gibi.
Oysa, sen ve son, ne kadar da uzak görünüyordunuz birbirinize.
Unutuş ne kadar çok unutuluyor.
Ey beni herkes unuttuğunda anan Rabbim!
Yüzümü, elimi, gözümü, bakışımı, dokunuşumu veren Rabbim!
Beni Seni unutanlar arasından çıkar al! Beni bensiz bıraksan da,
Sensiz bırakma!
N’olur Rabbim! Şu biricik ânımı ebedin rüzgârlarına
kat ve beni Sana daim yakın eyle! Yalnız Seninle kalmakla
kalabalıklaştır beni! Bir secdede biriktir varlığımı!
Beni Sana açılan ellerimde çoğalt!
Beni Sana karşı fakir olmakla zenginleştir!
Kendimi Sende unutayım ve öylece kapansın gözlerim ve öylece çözülsün
ellerim. Dilim öylece sussun ve tenim öylece çamura katışsın ve bu
mürekkep lekeleri kısacık vuslatımın hatırası olsun.
Unutulmasın sözlerim; unutkanlar unutulacaklarını hatırlasınlar diye...
SENAİ DEMİRCİ
Unutulmak ne acı şeydir ki, unutulanın unutuluşuna ağlayışını kimse hatırlamaz.
‘Nisyan’dan, yani unutuştan çıkarıldık her birimiz.
Yüzümüz gün yüzüne değeli, tenimiz güneşe erişeli
beri unutulmaktan alındık, unutmaktan sakındık. Hatırı sayılır olduk.
İsmimizin orada burada anılması bizi memnun etti.
Ne var ki, unutmak yaşamak kadar elimizin
altında ve unutulmak ölüm kadar yanıbaşımızda. Ölüm bizi geldiğimiz yere,
‘nisyan’a götürüyor tekrar. Ölüm unutuşlara gömüyor yüzümüzü; tenimizi tanıdıklarımıza yabancılaştırıyor.
Yaşarken ölümü anmıyoruz o yüzden.
Yaşarken ölümle aramıza sahte mesafeler döşüyoruz.
Unutulmak korkusu bu... Galiba, en çok, unutulacağımızı unutuyoruz.
Hatırla ki, toprak ayağının altından kayıyor.
Ellerin son bir defa dokunuyor güle ve güne.
Gözlerinin karası son kareyi alıyor ışıktan;
ve karanlığa hazırlanıyorsun.
Gözkapaklarının kapanışı
seni bir dağın arkasına götürecek.
Unutmaya ve unutulmaya hazırlanıyorsun.
Varlığın incecik dudaklarda bir çift kuru söze inecek;
o dudaklardan insan sıcağını tadamayacaksın.
Hatıran bir taştan ve hüzün renkli topraktan ibaret olacak.
Kahkahalar seni yalnız bırakacak, mutluluklar seni hesaba
katmadan ikmâl edilecek. Sana arkalarını dönecekler,
dönüp yüzüne bakmayacaklar. Senin kokun uzakların kokusu olacak.
Tenin toprağın soğuğunu tadacak. "Gelecek ölüm; gözleri gözlerin olacak."
Hatırla ki, sarışın kız çocuğunun lüle saçlarına son kez bakıyorsun,
seninkinden uzun ve derin bakışlarına son kez değiyorsun.
Sen bu ânın eşiğinde son nefesin hesabını yapıyorsun;
o yarınların uzayıp giden kanatlarına tutunmuş derin,
taze soluklarla yineliyor varlığını. İllâ da göz göze geliyorsunuz.
Ellerin onun ellerine erişemeyecek; gamzeli yanaklardan
sızıp gelen tebessüm sana uzak düşecek.
Şimdiden, ölümü bilmeyen oğlunun gözlerinin
seni köşe bucak arayışını görüyorsun. Havada asılı kalacak
"Baba!" çığlığına şimdi hep bir ağızdan cevap vermek istiyorsun.
Nefesin sesine yetmiyor.
Hatırla ki, yarınki gün seni taze bir toprak yığının altında bulacak.
Bir gün saatinin akrebi, yelkovanı senin uzanamadığın ânlara doğru
dönecek. Sen olmayacaksın ve kolundaki saat sensiz zamanları
tırmanıyor olacak. Sulamayı unuttuğun çiçeğin bile senden sonra
solacak. Yüzüne günışığı vurmayacak. Hayatının ebedî rengini
dar ve sessiz bir boşlukta bulacaksın. Ya küle dönecek
ya güle dönüşeceksin. Yarınsız ve sonsuz bir günün yanağında incecik
bir gamze olup kristalleşeceksin. Yüzün solacak, ellerin hiçbir
yere varmayacak, parmakların hiçbir şey göstermeyecek
ve ayaklarının altında hep boşluk olacak.
Unutma ki, toprak şimdi ayağının altından kayıyor.
Yürüdükçe ince bir hesap çizgisine çekiliyorsun.
Unutma ki, elinle ölüme dokunuyorsun.
Elinle ölümü dokuyorsun. Hatırla ki, gözlerin ölüme bakıyor.
Gözlerin bir cesedi alacakaranlığa taşıyor.
Hatırla o zamanı ki, sen boz topraklar altında derin unutuşlarda eriyorsun.
En son, kaleminin karanlık izi kalıyor soluk sayfalarda.
Ve sözlerin kırık-dökük hatıralara dönüşüyor, paylaşılıyor, solgun
bir gül gibi dolaşıyor. Hatırla ki, sen sözleri genç kalbleri
taze aşklara taşıyan ölü bir şairsin ya da masum ve sonsuz
bakışlı gözlerin kapı aralarında beklediği bir babasın.
Elinin sıcağı özlenen sevgilisin. Hatırla ki, seni sımsıcak
sarıp kucaklamak isteyenler bir tabutun katı, soğuk
dokunuşuna çarpıyorlar. Hatırla ki, bir mezar taşında iki
rakam arasına çizilmiş eğreti bir çizgiye indirgenmişsin.
Hatırla ki, duvarda soluk siyah beyaz bir fotoğrafta
hüzünlü bir gülüşten ibaretsin, belki de camekânın
tozunu almayı unuttular. Mezar taşın unutuldu ve hatta
mezar taşın da seni unuttu diyelim. Ve hep başkaları
var dışarıda, hep yabancılar geziyor yıkık mezar
taşları arasında. Kimsenin tanıdığı değilsin artık.
Kimsenin ‘ölü’sü de değilsin; tıpkı şimdi olduğu gibi.
Oysa, sen ve son, ne kadar da uzak görünüyordunuz birbirinize.
Unutuş ne kadar çok unutuluyor.
Ey beni herkes unuttuğunda anan Rabbim!
Yüzümü, elimi, gözümü, bakışımı, dokunuşumu veren Rabbim!
Beni Seni unutanlar arasından çıkar al! Beni bensiz bıraksan da,
Sensiz bırakma!
N’olur Rabbim! Şu biricik ânımı ebedin rüzgârlarına
kat ve beni Sana daim yakın eyle! Yalnız Seninle kalmakla
kalabalıklaştır beni! Bir secdede biriktir varlığımı!
Beni Sana açılan ellerimde çoğalt!
Beni Sana karşı fakir olmakla zenginleştir!
Kendimi Sende unutayım ve öylece kapansın gözlerim ve öylece çözülsün
ellerim. Dilim öylece sussun ve tenim öylece çamura katışsın ve bu
mürekkep lekeleri kısacık vuslatımın hatırası olsun.
Unutulmasın sözlerim; unutkanlar unutulacaklarını hatırlasınlar diye...
SENAİ DEMİRCİ
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: KÜLTÜR SARAYI :._.·´¯) :: ŞİİR DÜNYASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN