RaMaZaN RiSaLeSi

tarafından EyLüL 06.08.10 21:39

Bismillahirrahmanirrahim
O Ramazan ay? ki, insanlara do?ru yolu gösteren, ap aç?k delillerini ta??yan ve hak ile bat?l?n aras?n? ay?ran Kur’an, o ayda indirilmi?tir. (Bakara suresi 185)
Birinci Nükte: Ramazan-? ?erifteki savm, ?slâmiyetin erkân-? hamsesinin birincilerindendir. Hem ?eair-i ?slâmiyenin a'zamlar?ndand?r.
??te Ramazan-? ?erifteki orucun çok hikmetleri; hem Cenab-? Hakk'?n rububiyetine, hem insan?n hayat-? içtimaiyesine, hem hayat-? ?ahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-? ?lahiyenin ?ükrüne bakar hikmetleri var.
Cenab-? Hakk'?n rububiyeti noktas?nda orucun çok hikmetlerinden bir hikmeti ?udur ki:
Cenab-? Hak zemin yüzünü bir sofra-i nimet suretinde halketti?i ve bütün enva'-? nimeti o sofrada umulmad?k yerlerden bir tarzda o sofraya dizdi?i cihetle, kemal-i rububiyetini ve rahmaniyet ve rahîmiyetini o vaziyetle ifade ediyor. ?nsanlar gaflet perdesi alt?nda ve esbab dairesinde o vaziyetin ifade etti?i hakikat? tam göremiyor, bazan unutuyor. Ramazan-? ?erifte ise, ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-? Ezelî'nin ziyafetine davet edilmi? bir surette ak?ama yak?n "Buyurunuz" emrini bekliyorlar gibi bir tavr-? ubudiyetkârane göstermeleri, o ?efkatli ve ha?metli ve külliyetli rahmaniyete kar??, vüs'atli ve azametli ve intizaml? bir ubudiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvî ubudiyete ve ?eref-i keramete i?tirak etmeyen insanlar insan ismine lây?k m?d?rlar?
?kinci Nükte: Ramazan-? Mübare?in savm?, Cenab-? Hakk'?n nimetlerinin ?ükrüne bakt??? cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti ?udur ki: Birinci Söz'de denildi?i gibi, bir padi?ah?n matbah?ndan bir tablac?n?n getirdi?i taamlar bir fiat ister. Tablac?ya bah?i? verildi?i halde, çok k?ymetdar olan o nimetleri k?ymetsiz zannedip onu in'am edeni tan?mamak nihayet derecede bir belâhet oldu?u gibi, Cenab-? Hak hadsiz enva'-? nimetini nev'-i be?ere zemin yüzünde ne?retmi?. Ona mukabil, o nimetlerin fiat? olarak, ?ükür istiyor. O nimetlerin zahirî esbab? ve ashab?, tablac? hükmündedirler. O tablac?lara bir fiat veriyoruz, onlara minnetdar oluyoruz; hattâ müstehak olmad?klar? pek çok fazla hürmet ve te?ekkürü ediyoruz. Halbuki Mün'im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede o nimet vas?tas?yla ?ükre lây?kt?r. ??te ona te?ekkür etmek; o nimetleri do?rudan do?ruya ondan bilmek, o nimetlerin k?ymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyac?n? hissetmekle olur.
??te Ramazan-? ?erif'teki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir ?ükrün anahtar?d?r. Çünkü sair vakitlerde mecburiyet taht?nda olmayan insanlar?n ço?u, hakikî açl?k hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin k?ymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anla??lm?yor. Halbuki iftar vaktinde o kuru ekmek, bir mü'minin nazar?nda çok k?ymetdar bir nimet-i ?lahiye oldu?una kuvve-i zaikas? ?ehadet eder. Padi?ahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-? ?erifte o nimetlerin k?ymetlerini anlamakla bir ?ükr-ü manevîye mazhar olur. Hem gündüzdeki yemekten memnuiyeti cihetiyle; "O nimetler benim mülküm de?il. Ben bunlar?n tenavülünde hür de?ilim; demek ba?kas?n?n mal?d?r ve in'am?d?r. Onun emrini bekliyorum." diye nimeti nimet bilir; bir ?ükr-ü manevî eder. ??te bu suretle oruç, çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan ?ükrün anahtar? hükmüne geçer.
Üçüncü Nükte: Oruç, hayat-? içtimaiye-i insaniyeye bakt??? cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti ?udur ki: ?nsanlar, mai?et cihetinde muhtelif bir surette halkedilmi?ler. Cenab-? Hak o ihtilafa binaen, zenginleri fukaralar?n muavenetine davet ediyor. Halbuki zenginler, fukaran?n ac?nacak ac? hallerini ve açl?klar?n?, oruçtaki açl?kla tam hissedebilir. E?er oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açl?k ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar ?efkate ne kadar muhtaç oldu?unu idrak edemez. Bu cihette insaniyetteki hemcinsine ?efkat ise, ?ükr-ü hakikînin bir esas?d?r. Hangi ferd olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir. Ona kar?? ?efkate mükelleftir. E?er nefsine açl?k çektirmek mecburiyeti olmazsa, ?efkat vas?tas?yla muavenete mükellef oldu?u ihsan? ve yard?m? yapamaz; yapsa da tam olamaz. Çünki hakikî o haleti kendi nefsinde hissetmiyor.
Dördüncü Nükte: Ramazan-? ?erifteki oruç, nefsin terbiyesine bakt??? cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti ?udur ki: Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telakki eder. Hattâ mevhum bir rububiyet ve keyfemaye?a hareketi, f?trî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olundu?unu dü?ünmek istemiyor. Hususan dünyada servet ve iktidar? da varsa, gaflet dahi yard?m etmi? ise; bütün bütün gas?bane, h?rs?zcas?na nimet-i ?lahiyeyi hayvan gibi yutar.
??te Ramazan-? ?erifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki: Kendisi mâlik de?il, memluktür; hür de?il, abddir. Emir olunmazsa en âdi ve en rahat ?eyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti k?r?l?r, ubudiyeti tak?n?r, hakikî vazifesi olan ?ükre girer.
Be?inci Nükte: Ramazan-? ?erifin orucu, nefsin tehzib-i ahlâk?na ve serke?ane muamelelerinden vazgeçmesi cihetine bakt??? noktas?ndaki çok hikmetlerinden birisi ?udur ki: Nefs-i insaniye gafletle kendini unutuyor. Mahiyetindeki hadsiz aczi, nihayetsiz fakr?, gayet derecedeki kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zaîf ve zevale maruz ve musibetlere hedef bulundu?unu ve çabuk bozulur da??l?r et ve kemikten ibaret oldu?unu dü?ünmez. Âdeta polattan bir vücudu var gibi, lâyemûtane kendini ebedî tahayyül eder gibi dünyaya sald?r?r. ?edid bir h?rs ve tama' ile ve ?iddetli alâka ve muhabbet ile dünyaya at?l?r. Her lezzetli ve menfaatli ?eylere ba?lan?r. Hem kendini kemal-i ?efkatle terbiye eden Hâl?k?n? unutur. Hem netice-i hayat?n? ve hayat-? uhreviyesini dü?ünmez; ahlâk-? seyyie içinde yuvarlan?r.
??te Ramazan-? ?erifteki oruç; en gafillere ve mütemerridlere, za'f?n? ve aczini ve fakr?n? ihsas ediyor. Açl?k vas?tas?yla midesini dü?ünüyor. Midesindeki ihtiyac?n? anlar. Zaîf vücudu, ne derece çürük oldu?unu hat?rl?yor. Ne derece merhamete ve ?efkate muhtaç oldu?unu derk eder. Nefsin firavunlu?unu b?rak?p, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-? ?lahiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir ?ükr-ü manevî eliyle rahmet kap?s?n? çalma?a haz?rlan?r. E?er gaflet kalbini bozmam?? ise...
Alt?nc? Nükte: Ramazan-? ?erifin s?yam?, Kur'an-? Hakîm'in nüzulüne bakt??? cihetle ve Ramazan-? ?erif, Kur'an-? Hakîm'in en mühim zaman-? nüzulü oldu?u cihetindeki çok hikmetlerinden birisi ?udur ki: Kur'an-? Hakîm, madem ?ehr-i Ramazan'da nüzul etmi?; o Kur'an?n zaman-? nüzulünü istihzar ile o semavî hitab? hüsn-ü istikbal etmek için Ramazan-? ?erifte nefsin hacat-? süfliyesinden ve malayaniyat hâlattan tecerrüd ve ekl ü ?ürbün terkiyle melekiyet vaziyetine benzemek ve bir surette o Kur'an? yeni nâzil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitabat-? ?lahiyeyi güya geldi?i ân-? nüzulünde dinlemek ve o hitab? Resul-i Ekrem (A.S.M.)dan i?itiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrail'den, belki Mütekellim-i Ezelî'den dinliyor gibi bir kudsî halete mazhar olur. Ve kendisi tercümanl?k edip ba?kas?na dinlettirmek ve Kur'an?n hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir.
Evet Ramazan-? ?erifte güya âlem-i ?slâm bir mescid hükmüne geçiyor; öyle bir mescid ki, milyonlarla hâf?zlar, o mescid-i ekberin kû?elerinde o Kur'an?, o hitab-? semavîyi Arzl?lara i?ittiriyorlar. Her Ramazan “O Ramazan ay? ki, Kur’an, o ayda indirilmi?tir. (Bakara suresi 185)“ âyetini, nuranî parlak bir tarzda gösteriyor. Ramazan, Kur'an ay? oldu?unu isbat ediyor. O cemaat-? uzman?n sair efradlar?, baz?lar? hu?u' ile o hâf?zlar? dinlerler. Di?erleri, kendi kendine okurlar. ?öyle bir vaziyetteki bir mescid-i mukaddeste, nefs-i süflînin hevesat?na tabi olup, yemek içmek ile o vaziyet-i nuranîden ç?kmak ne kadar çirkin ise ve o mesciddeki cemaat?n manevî nefretine ne kadar hedef ise; öyle de Ramazan-? ?erifte ehl-i s?yama muhalefet edenler de, o derece umum o âlem-i ?slâm?n manevî nefretine ve tahkirine hedeftir.
Yedinci Nükte: Ramazan?n s?yam?, dünyada âhiret için ziraat ve ticaret etme?e gelen nev'-i insan?n kazanc?na bakt??? cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti ?udur ki: Ramazan-? ?erifte sevab-? a'mal, bire bindir. Kur'an-? Hakîm'in nass-? hadîs ile herbir harfinin on sevab? var; on hasene say?l?r, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-? ?erifte herbir harfin, on de?il bin ve Âyet-ül Kürsî gibi âyetlerin herbir harfi binler ve Ramazan-? ?erifin Cum'alar?nda daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir'de otuz bin hasene say?l?r. Evet her bir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur'an-? Hakîm, öyle bir nuranî ?ecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki; milyonlarlao bâki meyveleri, Ramazan-? ?erif'te mü'minlere kazand?r?r. ??te gel, bu kudsî, ebedî, kârl? ticarete bak, seyret ve dü?ün ki: Bu hurufat?n k?ymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasarette oldu?unu anla!
??te Ramazan-? ?erif âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârl? bir me?her, bir pazard?r. Ve uhrevî has?lât için, gayet münbit bir zemindir. Ve ne?vünema-i a'mal için, bahardaki mâ-i Nisand?r. Saltanat-? rububiyet-i ?lahiyeye kar?? ubudiyet-i be?eriyenin resm-i geçit yapmas?na en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle oldu?undan, yemek-içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hacat?na ve malayani ve hevaperestane mü?tehiyata girmemek için oruçla mükellef olmu?. Güya muvakkaten hayvaniyetten ç?k?p melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdi?i için, dünyevî hacat?n? muvakkaten b?rakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmi? bir ruh vaziyetine girerek; savm? ile, Samediyete bir nevi âyinedarl?k etmektir. Evet Ramazan-? ?erif; bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve k?sa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-? bâkiyeyi tazammun eder, kazand?r?r.
Evet birtek Ramazan, seksen sene bir ömür semerat?n? kazand?rabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-? Kur'an ile bin aydan daha hay?rl? oldu?u bu s?rra bir hüccet-i kat?ad?r. Evet nas?lki bir padi?ah, müddet-i saltanat?nda belki her senede, ya cülûs-u hümayûn nam?yla veyahut ba?ka bir ?a?aal? cilve-i saltanat?na mazhar baz? günleri bayram yapar. Raiyetini, o günde umumî kanunlar dairesinde de?il; belki hususî ihsanat?na ve perdesiz huzuruna ve has iltifat?na ve fevkalâde icraat?na ve do?rudan do?ruya lây?k ve sad?k milletini, has teveccühüne mazhar eder. Öyle de: Ezel ve Ebed Sultan? olan onsekiz bin âlemin Padi?ah-? Zülcelal'i; o onsekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-? âlî?an? olan Kur'an-? Hakîm'i Ramazan-? ?erifte inzal eylemi?. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-? ?lahî ve bir me?her-i Rabbanî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, mukteza-y? hikmettir. Madem Ramazan o bayramd?r; elbette bir derece, süflî ve hayvanî me?ag?lden insanlar? çekmek için oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duygular?; gözü, kula??, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-? insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmakt?r. Yani: Muharremattan, malayaniyattan çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevketmektir. Meselâ: Dilini yalandan, g?ybetten ve galiz tabirlerden ay?rmakla ona oruç tutturmak. Ve o lisan?, tilavet-i Kur'an ve zikir ve tesbih ve salavat ve isti?far gibi ?eylerle me?gul etmek... Meselâ: Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kula??n? fena ?eyleri i?itmekten men'edip, gözünü ibrete ve kula??n? hak söz ve Kur'an dinleme?e sarfetmek gibi sair cihazata da bir nevi oruç tutturmakt?r. Zâten mide en büyük bir fabrika oldu?u için, oruç ile ona ta'til-i e?gal ettirilse, ba?ka küçük tezgâhlar kolayca ona ittiba ettirilebilir.
Sekizinci Nükte: Ramazan-? ?erif, insan?n hayat-? ?ahsiyesine bakt??? cihetindekiçok hikmetlerinden bir hikmeti ?udur ki:
?nsana en mühim bir ilâç nev'inden maddî ve manevî bir perhizdir ve t?bben bir h?myedir ki: ?nsan?n nefsi, yemek içmek hususunda keyfemaye?a hareket ettikçe, hem ?ahs?n maddî hayat?na t?bben zarar verdi?i gibi; hem helâl-haram demeyip rast gelen ?eye sald?rmak, âdeta manevî hayat?n? da zehirler. Daha kalbe ve ruha itaat etmek, o nefse güç gelir. Serke?ane dizginini eline al?r. Daha insan ona binemez, o insana biner. Ramazan-? ?erifte oruç vas?tas?yla bir nevi perhize al???r; riyazete çal???r ve emir dinlemeyi ö?renir. Bîçare zaîf mideye de, haz?mdan evvel yemek yemek üzerine doldurmak ile hastal?klar? celbetmez. Ve emir vas?tas?yla helâli terketti?i cihetle, haramdan çekinmek için ak?l ve ?eriattan gelen emri dinleme?e kabiliyet peyda eder. Hayat-? maneviyeyi bozmama?a çal???r.
Hem insan?n ekseriyet-i mutlakas? açl??a çok defa mübtela olur. Sab?r ve tahammül için bir idman veren açl?k, riyazete muhtaçt?r. Ramazan-? ?erifteki oruç onbe? saat, sahursuz ise yirmi dört saat devam eden bir müddet-i açl??a sab?r ve tahammül ve bir riyazettir ve bir idmand?r. Demek, be?erin musibetini ikile?tiren sab?rs?zl???n ve tahammülsüzlü?ün bir ilâc? da oruçtur.
Hem o mide fabrikas?n?n çok hademeleri var. Hem onunla alâkadar çok cihazat-? insaniye var. Nefis, e?er muvakkat bir ay?n gündüz zaman?nda ta'til-i e?gal etmezse; o fabrikan?n hademelerinin ve o cihazat?n hususî ibadetlerini onlara unutturur, kendiyle me?gul eder, tahakkümü alt?nda b?rak?r. O sair cihazat-? insaniyeyi de, o manevî fabrika çarklar?n?n gürültüsü ve dumanlar?yla mü?evve? eder. Nazar-? dikkatlerini daima kendine celbeder. Ulvî vazifelerini muvakkaten unutturur. Ondand?r ki; eskiden beri çok ehl-i velayet, tekemmül için riyazete, az yemek ve içme?e kendilerini al??t?rm??lar. Fakat Ramazan-? ?erif orucuyla o fabrikan?n hademeleri anlarlar ki; s?rf o fabrika için yarat?lmam??lar. Ve sair cihazat, o fabrikan?n süflî e?lencelerine bedel, Ramazan-? ?erifte melekî ve ruhanî e?lencelerde telezzüz ederler, nazarlar?n? onlara dikerler. Onun içindir ki; Ramazan-? ?erifte mü'minler, derecat?na göre ayr? ayr? nurlara, feyizlere, manevî sürurlara mazhar oluyorlar. Kalb ve ruh, ak?l, s?r gibi letaifin o mübarek ayda oruç vas?tas?yla çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vard?r. Midenin a?lamas?na ra?men, onlar masumane gülüyorlar.
Dokuzuncu Nükte: Ramazan-? ?erifin orucu, do?rudan do?ruya nefsin mevhum rububiyetini k?rmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti ?udur ki:
Nefis Rabbisini tan?mak istemiyor, firavunane kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azablar çektirilse, o damar onda kal?r. Fakat açl?kla o damar? k?r?l?r. ??te Ramazan-? ?erifteki oruç do?rudan do?ruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, k?rar. Aczini, za'f?n?, fakr?n? gösterir. Abd oldu?unu bildirir.
Hadîsin rivayetlerinde vard?r ki: Cenab-? Hak nefse demi? ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demi?: "Ben benim, sen sensin!" Azab vermi?, Cehennem'e atm??, yine sormu?. Yine demi?: "Ene ene, ente ente." Hangi nevi azab? vermi?, enaniyetten vazgeçmemi?. Sonra açl?k ile azab vermi?, yani aç b?rakm??. Yine sormu?: "Men ene vema ente?" Nefis demi?: ente rabbirrahim ve ene abdik el- aciz. Yani: "Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, ben senin âciz bir abdinim."
Allah'?m efendimiz Muhammed'e, onun Al ve Ashab?na, Ramazan ay?nda okunan Kur’an harflerinin sevab? adedince, senin r?zan vas?tas?, onun üzerindeki hakk?n?n ifas? olacak salat ve selam eyle.
Izzet sahibi Rabbin, onlar?n yak??t?rd?klar?ndan münezzehtir. Bütün peygamberlere selam olsun. Hamd ve övgü, ?ükür ve minnet, alemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur.
(Saffat suresi:180-182)

SeVG? [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve Du@ iLe [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Ptsi	Salı	Çarş.	Perş.	Cuma	C.tesi	Paz
				1	2	3
4	5	6	7	8	9	10
11	12	13	14	15	16	17
18	19	20	21	22	23	24
25	26	27	28	29	30