Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 63 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 63 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Senin Salavatın da Parantez içndemi Kaldi?
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: SİYER-İ NEBİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Senin Salavatın da Parantez içndemi Kaldi?
Var edilmek bir sürprizdir, kocaman bir sürpriz! Yokluğun koynunda yokluğundan bile habersiz silinip gitmek üzereyken, hatta silinmeye bile gerek duymayan siliklik içindeyken, var edildin.
Sen yoktun ve varlığın yokluğuna tercih edildi. Can verildi tenine, nefes verildi cesedine. Bir insan yüzüyle süzüldün âlemin eşiğinden içeriye. Hayat sahibi kılındın; hayat sofrasına buyur edildin. İnsan olman irade edildi. Sadece insanların çağrıldığı, insan olmayanın çağrılsa bile tadına varamayacağı eşsiz bir ziyafete buyur edildin.
Sürpriz! Varsın, hayattasın ve insansın.
Varlığın isimsiz bir taş kadar kalabilirdi. Üzerine basılıp geçilebilirdi meselâ. Kalbin olmazdı, kalbinin olmayışına ağlayacak bir kalbin bile olmazdı. Hiç yoktan hayat verildi tenine. Hayatın bir dağın adı konmamış bir yamacında yalnız yaşayan bir ağacınki kadar olabilirdi. Hiç ummadığın halde insanlık üflendi çamuruna. İnsan oldun diyelim; bir olan Rabb'e "kul" olmanın sonsuz güveninden, her şeyin sahibine muhatap kılınmanın eşsiz ayrıcalığından yoksun olabilirdin. Tıpkı yanıp yakılmış bir ağacın kömürleşmiş dallarını ve köklerini bir arada tutmakla teselli devşirmeye çalışması gibi, kaybettiklerini kaybettiğinin farkında olmayan, yitirdiklerinin eksikliğini çekmeyen acı bir inançsızlığın ortasında kıvranıyor olabilirdin.
Hiç ummadığın hediyeler almak gibidir var olmak. Hiç hak etmediğin sofralara buyur edilmeye benzer yaşamak. Hiç beklemediğin bir tacı giyinmek gibidir hayatta olmak. Bunu bilmişken, sonsuz minnettar olman gerekmez mi? Bunu bilmişken, iltifatlara boğulmuş bir adam gibi hep mahcup bir yüzle yürüyor olman gerekmez mi? Bunu fark etmişken minnetini ifade etmek için telaşla koşturman beklenmez mi? Yoksa, verilenlerin hakkın olduğunu düşünüp daha fazlası niye yok, diye sızlanan geçimsiz bir nankör olmaya mı adaysın? Yoksa, sana yapılan iltifatları az bulup "daha, daha, daha..." diye bağıran, asık suratlı, bir türlü memnun edilemeyen, hiçbir şeyi beğenmeyen açgözlü biri olmaya mı heveslisin?
Mümin olmak, varlık dairesine mahcubiyetle girmek demektir. Besmele, o mahcubiyetin ifadesidir; "Senin izninle buradayım ey Rahman, ey Rahîm. Burası benim hiç hak etmediğim bir yer; izin ver de içeri gireyim." Mümin olmak, varlığa ve varlığına minnettar olmaklığındır. Besmeleden sonra "Hamd olsun Rabb'ine âlemlerin." deyişimiz ondandır. Hiç yokken var edilenin hiç yoktan Var Eden'e ilk sözü "teşekkür" olmalı değil mi? "Ey Rabb'im, beni hiç hesaplarımda yokken var eyledin, hiç ummadığım halde bana hayatı tattırdın, bu yetmiyormuş ki bir de bana insanlık lûtfettin. Sana borcumu nasıl ödeyebilirim?"
"Âlemlerin Efendisi" işte bu yüzden hamd telaşındadır, şükür sevdasındadır. Senin unuttuğun o sonsuz minnettarlığı her an yüreğinde yaşatır. Senin görmediğin o umulmadık iltifatlar karşısında sonsuz mahcubiyet duyar. O yüzden adı Muhammed'dir; en çok O hamd eder, en çok O şükreder, en çok O minnettardır. O yüzden en çok O övülür; varlığın güzelliğini sonsuz bir incelikle takdir eder, hayatın ayinesinde yansıyanlara en çok O hayran olur. O yüzden adı Ahmed'dir; âlemin güzelliğine eşsiz bir hayranlıkla karşılık verir. Bülbülün aşkıyla gülün güzelliğine sesten yapraklar eklemesi gibi, O da var edilenlerin güzelliğine hayranlığını ifade ederek âleme insanca hayranlık yankıları ekler. Güzellik muhatabını O'nun gözlerinde bulur; varlık O'nun hayranlığıyla dengini bulur.
Sanattan anlayana sanatın incelikleri gösterilmek istenir. Güzelliği hakkıyla takdir edenin önünde yeni güzellik pencereleri açılır. Yemeğin tadını anlayan yeni sofralara buyur edilir.
İşte bunun için O da, sonsuz teşekkürüne karşılık yine sonsuz teşekkürler gerektiren yeni sofralara buyur edilir. "Makâm-ı Mahmud" işte o sofraların adıdır, o pencerelerin önüdür, o tanıklıkların unvanıdır. O'nun ellerine, gözlerine, gönlüne gelen lütuflar, feyizler, nimetler bize o sofradan akar, o ziyafetten taşar. O'nun minnettarlığına katılan her salâvatla, o eşsiz sofranın bir kenarına ilişirsin; o doyumsuz ziyafetten pay alırsın. Dudağına değen her salâvat, dudağına o sofranın kevser kadehini yanaştırır.
* * * * * * * * * * * * * * * *
Sen yoktun ve varlığın yokluğuna tercih edildi. Can verildi tenine, nefes verildi cesedine. Bir insan yüzüyle süzüldün âlemin eşiğinden içeriye. Hayat sahibi kılındın; hayat sofrasına buyur edildin. İnsan olman irade edildi. Sadece insanların çağrıldığı, insan olmayanın çağrılsa bile tadına varamayacağı eşsiz bir ziyafete buyur edildin.
Sürpriz! Varsın, hayattasın ve insansın.
Varlığın isimsiz bir taş kadar kalabilirdi. Üzerine basılıp geçilebilirdi meselâ. Kalbin olmazdı, kalbinin olmayışına ağlayacak bir kalbin bile olmazdı. Hiç yoktan hayat verildi tenine. Hayatın bir dağın adı konmamış bir yamacında yalnız yaşayan bir ağacınki kadar olabilirdi. Hiç ummadığın halde insanlık üflendi çamuruna. İnsan oldun diyelim; bir olan Rabb'e "kul" olmanın sonsuz güveninden, her şeyin sahibine muhatap kılınmanın eşsiz ayrıcalığından yoksun olabilirdin. Tıpkı yanıp yakılmış bir ağacın kömürleşmiş dallarını ve köklerini bir arada tutmakla teselli devşirmeye çalışması gibi, kaybettiklerini kaybettiğinin farkında olmayan, yitirdiklerinin eksikliğini çekmeyen acı bir inançsızlığın ortasında kıvranıyor olabilirdin.
Hiç ummadığın hediyeler almak gibidir var olmak. Hiç hak etmediğin sofralara buyur edilmeye benzer yaşamak. Hiç beklemediğin bir tacı giyinmek gibidir hayatta olmak. Bunu bilmişken, sonsuz minnettar olman gerekmez mi? Bunu bilmişken, iltifatlara boğulmuş bir adam gibi hep mahcup bir yüzle yürüyor olman gerekmez mi? Bunu fark etmişken minnetini ifade etmek için telaşla koşturman beklenmez mi? Yoksa, verilenlerin hakkın olduğunu düşünüp daha fazlası niye yok, diye sızlanan geçimsiz bir nankör olmaya mı adaysın? Yoksa, sana yapılan iltifatları az bulup "daha, daha, daha..." diye bağıran, asık suratlı, bir türlü memnun edilemeyen, hiçbir şeyi beğenmeyen açgözlü biri olmaya mı heveslisin?
Mümin olmak, varlık dairesine mahcubiyetle girmek demektir. Besmele, o mahcubiyetin ifadesidir; "Senin izninle buradayım ey Rahman, ey Rahîm. Burası benim hiç hak etmediğim bir yer; izin ver de içeri gireyim." Mümin olmak, varlığa ve varlığına minnettar olmaklığındır. Besmeleden sonra "Hamd olsun Rabb'ine âlemlerin." deyişimiz ondandır. Hiç yokken var edilenin hiç yoktan Var Eden'e ilk sözü "teşekkür" olmalı değil mi? "Ey Rabb'im, beni hiç hesaplarımda yokken var eyledin, hiç ummadığım halde bana hayatı tattırdın, bu yetmiyormuş ki bir de bana insanlık lûtfettin. Sana borcumu nasıl ödeyebilirim?"
"Âlemlerin Efendisi" işte bu yüzden hamd telaşındadır, şükür sevdasındadır. Senin unuttuğun o sonsuz minnettarlığı her an yüreğinde yaşatır. Senin görmediğin o umulmadık iltifatlar karşısında sonsuz mahcubiyet duyar. O yüzden adı Muhammed'dir; en çok O hamd eder, en çok O şükreder, en çok O minnettardır. O yüzden en çok O övülür; varlığın güzelliğini sonsuz bir incelikle takdir eder, hayatın ayinesinde yansıyanlara en çok O hayran olur. O yüzden adı Ahmed'dir; âlemin güzelliğine eşsiz bir hayranlıkla karşılık verir. Bülbülün aşkıyla gülün güzelliğine sesten yapraklar eklemesi gibi, O da var edilenlerin güzelliğine hayranlığını ifade ederek âleme insanca hayranlık yankıları ekler. Güzellik muhatabını O'nun gözlerinde bulur; varlık O'nun hayranlığıyla dengini bulur.
Sanattan anlayana sanatın incelikleri gösterilmek istenir. Güzelliği hakkıyla takdir edenin önünde yeni güzellik pencereleri açılır. Yemeğin tadını anlayan yeni sofralara buyur edilir.
İşte bunun için O da, sonsuz teşekkürüne karşılık yine sonsuz teşekkürler gerektiren yeni sofralara buyur edilir. "Makâm-ı Mahmud" işte o sofraların adıdır, o pencerelerin önüdür, o tanıklıkların unvanıdır. O'nun ellerine, gözlerine, gönlüne gelen lütuflar, feyizler, nimetler bize o sofradan akar, o ziyafetten taşar. O'nun minnettarlığına katılan her salâvatla, o eşsiz sofranın bir kenarına ilişirsin; o doyumsuz ziyafetten pay alırsın. Dudağına değen her salâvat, dudağına o sofranın kevser kadehini yanaştırır.
* * * * * * * * * * * * * * * *
En son EyLüL tarafından 02.08.10 13:39 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
Geri: Senin Salavatın da Parantez içndemi Kaldi?
Not: Kanaatimce, Peygamber'i [asm] gül remziyle anmak, bu sır yüzünden de anlamlıdır. Gülün sevindirmesinin sebebi, yanaklarından var ediliş sürprizini taşırmasıdır. Yapraklarının inceliği ve titrekliği, kokusunun ve renginin her dem tazeliği ve yeniliği, her an var edilme heyecanının izdüşümüdür. Bu yüzden olsa gerek, gördüğümüz her gül yenidir, ilk defa var edilmiş gibi sürprizdir, ilk defa gül görüyormuşuz gibi şaşırtır ve sevindirir bizi. Var edilişine şaşıranların/şaşırması gerekenlerin ne kadar çok salavat borçlu olduğunu hatırlatır. Salâvatlar bu yüzden parantez içlerinden çıkmalıdır; hayatın ortasında güller gibi diri durmalıdır.
SENAİ DEMİRCİ
************************************************
SENAİ DEMİRCİ
************************************************
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
Geri: Senin Salavatın da Parantez içndemi Kaldi?
Bir gelişle geldin. Öyle bir gelişti ki bu, Hızır’ın İlyas’la buluşması gibi… Hazanın bahara dönüşmesi gibi…
Kuşların göç yolunu değiştirmesi gibi…
Bir gelişle geldin ve adına “Bahar” dedim kimseler bilmeden. Onlar bahara “Hıdırellez” dediler, senin gelişlerini bilmeden.
Onlar bahara “Hıdırellez” dediler Hızır’la İlyas’ın kavuşmasını bilmeden. Her şey bilmeden oldu sevgili.
Sen öyle bir gelişle geldin ki âlemde benden başkası bi-haberdi gelişinden.
Yûşâ’yı bilirsin. Yedi tepe İstanbul’da medfun bir peygamber.
Onun Süleyman’la buluşmasını da bilmez, her şeyi bildik geçinen bi-aşk-ı sefineler.
Yâkub’u da bilirsin sevgili.
Yusuf’la buluşmasını hani…
Saatlerce birbirlerine sarılarak ağlaşmalarını ve toprak üzerinde yuvarlanıp durmalarını.
Eyyûb’ü de duymuşsundur sevgili. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sultân-ı Levlâk’ın ev sahibi hani…
Mevlânâ ve Şems’i de bilirsin sevgili. Güneş ve ay gibi birbirlerinin çevrelerinde dönüşlerini…
Bir gelişle geldin. Öyle bir gelişti ki bu sevgili, yaktı kül, yaktı kûl eyledi beni. Sen bilmedin sevgili tıpkı gelişini benden başka kimsenin bilmeyişi gibi.
Yûşâ’yı hapsettik bir tepede, Mevlânâ’yı devirde bıraktık, Süleymân’a yedi sütûn ve Eyyûb’e iki koca çınar diktik.
Gerdanlara gamzeler kondurduk, dişler biledik surlarda. Hâmuş’a bir sükût ve engizisyonlar kurduk Galata’da.
Yandık, tutuştuk, geldik. Kim olursak olalım dedik, döndük, yolundan döndürdük ve sustuk. Bir susuşla sustuk Sevgili. Katmerli âhlar gönderdik, lanetler okuduk bilmeden.
Pişman olduk, sözümüzden döndük. Döndük, durmadan döndük. Birken beş olduk, beşi bıraktık üçte karar koduk.
Yine sustuk.
Yûşâlar hapis kaldı tepede sevgili. Kimseler bilmedi Sülaymân’ın onu ara ara ziyarete gelişini.
Mevlânâ devirdedir sevgili. Kimseler bilmedi Şems için güneşin çevresinde gezindiğini.
Eyyûb’ün çınarları pâktır Sevgili. Kimse bilmedi Sultân-ı Levlâk’ın onlara su verişini. İlyas’ı herkes unuttu sevgili, kimseler bilmedi Hızır’ın tekrar tekrar dirilip İlyas’la söz kesişini.
Yandım sevgili! Bir yanışla yandım tıpkı senin bir gelişle gelişin gibi.
Yandım sevgili! Kimseler bilmedi yanışımı tıpkı senin bana gelişini kimselerin bilmeyişi gibi.
Tutuştum Sevgili! Kimseler bilmedi sana beslediğim bitişlerimi.
Bittim Sevgili!
Sevgili bittim.
Bitir bitişlerimi.
Sevgili! Bitir bitişlerimi.
Kuşların göç yolunu değiştirmesi gibi…
Bir gelişle geldin ve adına “Bahar” dedim kimseler bilmeden. Onlar bahara “Hıdırellez” dediler, senin gelişlerini bilmeden.
Onlar bahara “Hıdırellez” dediler Hızır’la İlyas’ın kavuşmasını bilmeden. Her şey bilmeden oldu sevgili.
Sen öyle bir gelişle geldin ki âlemde benden başkası bi-haberdi gelişinden.
Yûşâ’yı bilirsin. Yedi tepe İstanbul’da medfun bir peygamber.
Onun Süleyman’la buluşmasını da bilmez, her şeyi bildik geçinen bi-aşk-ı sefineler.
Yâkub’u da bilirsin sevgili.
Yusuf’la buluşmasını hani…
Saatlerce birbirlerine sarılarak ağlaşmalarını ve toprak üzerinde yuvarlanıp durmalarını.
Eyyûb’ü de duymuşsundur sevgili. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sultân-ı Levlâk’ın ev sahibi hani…
Mevlânâ ve Şems’i de bilirsin sevgili. Güneş ve ay gibi birbirlerinin çevrelerinde dönüşlerini…
Bir gelişle geldin. Öyle bir gelişti ki bu sevgili, yaktı kül, yaktı kûl eyledi beni. Sen bilmedin sevgili tıpkı gelişini benden başka kimsenin bilmeyişi gibi.
Yûşâ’yı hapsettik bir tepede, Mevlânâ’yı devirde bıraktık, Süleymân’a yedi sütûn ve Eyyûb’e iki koca çınar diktik.
Gerdanlara gamzeler kondurduk, dişler biledik surlarda. Hâmuş’a bir sükût ve engizisyonlar kurduk Galata’da.
Yandık, tutuştuk, geldik. Kim olursak olalım dedik, döndük, yolundan döndürdük ve sustuk. Bir susuşla sustuk Sevgili. Katmerli âhlar gönderdik, lanetler okuduk bilmeden.
Pişman olduk, sözümüzden döndük. Döndük, durmadan döndük. Birken beş olduk, beşi bıraktık üçte karar koduk.
Yine sustuk.
Yûşâlar hapis kaldı tepede sevgili. Kimseler bilmedi Sülaymân’ın onu ara ara ziyarete gelişini.
Mevlânâ devirdedir sevgili. Kimseler bilmedi Şems için güneşin çevresinde gezindiğini.
Eyyûb’ün çınarları pâktır Sevgili. Kimse bilmedi Sultân-ı Levlâk’ın onlara su verişini. İlyas’ı herkes unuttu sevgili, kimseler bilmedi Hızır’ın tekrar tekrar dirilip İlyas’la söz kesişini.
Yandım sevgili! Bir yanışla yandım tıpkı senin bir gelişle gelişin gibi.
Yandım sevgili! Kimseler bilmedi yanışımı tıpkı senin bana gelişini kimselerin bilmeyişi gibi.
Tutuştum Sevgili! Kimseler bilmedi sana beslediğim bitişlerimi.
Bittim Sevgili!
Sevgili bittim.
Bitir bitişlerimi.
Sevgili! Bitir bitişlerimi.
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
Similar topics
» NE Kİ SENİN ELİNDEN ALINMIŞTIR O SENİN HAYRINADIR
» NE KALDI Kİ RAMAZAN'A
» Gayretullah'a dokunmaya az kaldı
» NE KALDI Kİ RAMAZAN'A
» Gayretullah'a dokunmaya az kaldı
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: SİYER-İ NEBİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN