Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 38 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 38 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Özgüven nefsine güvenmek midir ?
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: AİLE HAYATI VE YAŞAM :._.·´¯) :: KİŞİSEL GELİŞİM
1 sayfadaki 1 sayfası
Özgüven nefsine güvenmek midir ?
Sual: Özgüven nefsine güvenmek midir? Allaha güven zaten kendine güveni getirmez mi? Yani Allaha güvenle kendine güven arasındaki ilişki nedir?
El cevap: Özgüven insanın iradesini güçlü tutarak hadiselere karşı sağlam ve kararlı durmak yani ümitsizliğe düşmemektir. Başarılı olmanın neticesinde de bu başarıyı kendinden değil Allahtan bilmelidir. Zaten hakiki özgüven de budur. Ancak başardığı işleri kendi nefsinden bilip gurura kapılırsa tehlikeli olur.
Manevi hastalıklar olan yeis, ucb, gurur ve suizandan uzak durmak gerekir.
Maddenin mânâyı boğmaya azmettiği bir zamanda, eğer “manevî zırhlar”dan mahrum olunursa, bedenlerin süsüne ve vücutların semizliğine zıt bir şekilde ruhların buhranlar ve hastalıklar içinde kıvranmakta olması kaçınılmazdır.
Yeryüzü şu gün bedenini doyurmak için çırpınan, lâkin rûhî açlık sebebiyle binbir türlü “istikamet buhranları” yaşayan yığınla insanı barındırmakta. Mü’minler de zamanın bulaşıcı ve salgın illetlerinin tesiriyle bazı manevî hastalıklarla boğuşmakta ve hastalığının teşhisinden ve tedâvî usûllerinden habersiz olduğu için çaresiz bir şekilde çırpınmaktadır. Oysa başta mu’cizeler menbaı Kur’ân ve Resûl-i Ekrem (asm)’ın sünnet-i seniyyesi olmak üzere İslâm irfanının zengin kaynakları bu hastalıklara karşı kullanılacak ilaçları ihtivâ etmektedirler. Zâmanın sâkinlerinin en büyük hastalığı, esasında ilâcının câhili olmaktır. Şimdi, bilhassa günümüzde yaygın olan dört mühim manevî hastalığı tahlil edelim:
El cevap: Özgüven insanın iradesini güçlü tutarak hadiselere karşı sağlam ve kararlı durmak yani ümitsizliğe düşmemektir. Başarılı olmanın neticesinde de bu başarıyı kendinden değil Allahtan bilmelidir. Zaten hakiki özgüven de budur. Ancak başardığı işleri kendi nefsinden bilip gurura kapılırsa tehlikeli olur.
Manevi hastalıklar olan yeis, ucb, gurur ve suizandan uzak durmak gerekir.
Maddenin mânâyı boğmaya azmettiği bir zamanda, eğer “manevî zırhlar”dan mahrum olunursa, bedenlerin süsüne ve vücutların semizliğine zıt bir şekilde ruhların buhranlar ve hastalıklar içinde kıvranmakta olması kaçınılmazdır.
Yeryüzü şu gün bedenini doyurmak için çırpınan, lâkin rûhî açlık sebebiyle binbir türlü “istikamet buhranları” yaşayan yığınla insanı barındırmakta. Mü’minler de zamanın bulaşıcı ve salgın illetlerinin tesiriyle bazı manevî hastalıklarla boğuşmakta ve hastalığının teşhisinden ve tedâvî usûllerinden habersiz olduğu için çaresiz bir şekilde çırpınmaktadır. Oysa başta mu’cizeler menbaı Kur’ân ve Resûl-i Ekrem (asm)’ın sünnet-i seniyyesi olmak üzere İslâm irfanının zengin kaynakları bu hastalıklara karşı kullanılacak ilaçları ihtivâ etmektedirler. Zâmanın sâkinlerinin en büyük hastalığı, esasında ilâcının câhili olmaktır. Şimdi, bilhassa günümüzde yaygın olan dört mühim manevî hastalığı tahlil edelim:
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
Geri: Özgüven nefsine güvenmek midir ?
Yeis (Ümitsizlik)
Sâlih amellerde ve ibâdetlerde bir türlü istediği gibi başarılı olamayan ve bu vazifelerini yerine getiremeyen insan, karşılaşacağı kabir ve Cehennem azabından korkar. Ümitsizliğe düşer. Tembellik, çevrenin olumsuz tesirleri gibi pek çok sebepten dolayı nefsine mağlup olup kulluk vazifelerini yerine getiremeyen, sefahet bataklığı içinde çırpınan insanların çoğu ümitsizliğe kapılır. Bu hastalık neticede insanı küfre ve inkâra kadar götürebilir.
İçinde bulunduğu hâlden çıkmakta iyice ümitsizleşen bir insan şüphe ve vesveselere çabuk mağlup olur. Bu tür insanlar, dînî meselelerin zıddına veya imânî ve itikâdî meseleleri inkâr etmeye sevkeden en zayıf ve küçük iddialara çok büyük ve kuvvetli deliller imiş gibi yapışmak ister. Bu hâl ilerlerse
“isyan bayrağını” çeker ve İslâmiyet’in dairesinden çıkar. Şeytanın ordusuna katılır. Meselâ; namaz kılmakta zorlanan bir insanın nefsi, namazın farz olmamasını arzu eder. Şeytan kılığındaki insan ona
namazın farz olmadığı vesvesesini verirse, nefsi hemen bu çürük iddiaya yapışmak ister ve şayet bu tuzağa düşerse imanını kaybeder. İşte “ümitsizlik” hastalığının vahim neticesi.
Şu âyet ümitsizlik hastalığına kapılan ve amellerde muvaffak olamayanların ilacı ve nûru: “De ki: ‘Ey nefisleri aleyhinde (günah işlemekle) ömürlerini israf eden kullarım! (Günahlara bulaştık diye) Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin! Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar.’ Doğrusu, Gafûr (çok bağışlayan), Rahîm (kullarına merhamet eden) ancak O’dur”. (Zümer, 53)
2.Ucb (Amellere güvenmek)
İbadetlerde muvaffak olamayıp da ümitsizliğe düşen adam, azaptan korktuğu için kendisini kurtaracak dayanak noktaları aramaya başlar. Bakar ki; bazı iyilikleri ve hayırlı amelleri var, hemen onlara yapışır. Bu amellerinin kurtulması için yeterli olacağını zanneder, rahatlar. Hâlbuki bu hâl “ucb”dur, yani amele güvenmektir, insanı küfre ve dalâlete atar. Çünkü insanın yaptığı hayırlarda, ibadetlerde ve kendisinden kaynaklanan iyiliklerde hiçbir hakkı yoktur. Kendisinin mülkü değildir ki onlara güvenebilsin. Hayırları, salih amelleri isteyen “Allah’ın rahmeti”, onları yaratan ve insana ihsan eden “Allah’ın kudreti”dir. İnsanın hayır ve hasenatta hissesi sadece kabul etmektir, dua etmektir, râzı olmaktır, talep etmektir. Hem insana hayır ve hasenat yapması için vücudu, sıhhati, kuvveti veren ve salih amellerde bulunması için hayatı veren Cenâb-ı Hak’tır. Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki; ‘(Ey mü’minler! Amel ve ibadetlerinizi) İtidal üzere yapın, ifrattan kaçının. Zira sizden hiç kimseyi (ateşten) ameli kurtaracak değildir.’ Sahabiler, ‘Seni de mi amelin kurtarmaz, ey Allah’ın Resûlü!’ dediler. Aleyhissalatu vesselâm, ‘Beni de’ buyurdular. ‘Eğer Allah kendi katından bir rahmet ve fazl ile benim günahlarımı bağışlamazsa, beni de amelim kurtarmaz!’ buyurdular.”
İnsan amellerine güvenmekten ve hayır hasenatına, ibadetlerine sahiplik davasından vazgeçmelidir. Bilmelidir ki, kendisinden kendisine kusurdan başka bir şey gelmez. Kendisine ne hayır isabet etmişse, o Allah’tandır. Ne şer isabet etmişse, o da kendisinden ve nefsindendir. Vücud ve hayat, insana verilen emanetlerdir. Her zaman insan “Mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. Havl ve Kuvvet Allah’dan başkasında yoktur” demeli ve “ucb” hastalığından kurtulmalıdır.
Sâlih amellerde ve ibâdetlerde bir türlü istediği gibi başarılı olamayan ve bu vazifelerini yerine getiremeyen insan, karşılaşacağı kabir ve Cehennem azabından korkar. Ümitsizliğe düşer. Tembellik, çevrenin olumsuz tesirleri gibi pek çok sebepten dolayı nefsine mağlup olup kulluk vazifelerini yerine getiremeyen, sefahet bataklığı içinde çırpınan insanların çoğu ümitsizliğe kapılır. Bu hastalık neticede insanı küfre ve inkâra kadar götürebilir.
İçinde bulunduğu hâlden çıkmakta iyice ümitsizleşen bir insan şüphe ve vesveselere çabuk mağlup olur. Bu tür insanlar, dînî meselelerin zıddına veya imânî ve itikâdî meseleleri inkâr etmeye sevkeden en zayıf ve küçük iddialara çok büyük ve kuvvetli deliller imiş gibi yapışmak ister. Bu hâl ilerlerse
“isyan bayrağını” çeker ve İslâmiyet’in dairesinden çıkar. Şeytanın ordusuna katılır. Meselâ; namaz kılmakta zorlanan bir insanın nefsi, namazın farz olmamasını arzu eder. Şeytan kılığındaki insan ona
namazın farz olmadığı vesvesesini verirse, nefsi hemen bu çürük iddiaya yapışmak ister ve şayet bu tuzağa düşerse imanını kaybeder. İşte “ümitsizlik” hastalığının vahim neticesi.
Şu âyet ümitsizlik hastalığına kapılan ve amellerde muvaffak olamayanların ilacı ve nûru: “De ki: ‘Ey nefisleri aleyhinde (günah işlemekle) ömürlerini israf eden kullarım! (Günahlara bulaştık diye) Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin! Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar.’ Doğrusu, Gafûr (çok bağışlayan), Rahîm (kullarına merhamet eden) ancak O’dur”. (Zümer, 53)
2.Ucb (Amellere güvenmek)
İbadetlerde muvaffak olamayıp da ümitsizliğe düşen adam, azaptan korktuğu için kendisini kurtaracak dayanak noktaları aramaya başlar. Bakar ki; bazı iyilikleri ve hayırlı amelleri var, hemen onlara yapışır. Bu amellerinin kurtulması için yeterli olacağını zanneder, rahatlar. Hâlbuki bu hâl “ucb”dur, yani amele güvenmektir, insanı küfre ve dalâlete atar. Çünkü insanın yaptığı hayırlarda, ibadetlerde ve kendisinden kaynaklanan iyiliklerde hiçbir hakkı yoktur. Kendisinin mülkü değildir ki onlara güvenebilsin. Hayırları, salih amelleri isteyen “Allah’ın rahmeti”, onları yaratan ve insana ihsan eden “Allah’ın kudreti”dir. İnsanın hayır ve hasenatta hissesi sadece kabul etmektir, dua etmektir, râzı olmaktır, talep etmektir. Hem insana hayır ve hasenat yapması için vücudu, sıhhati, kuvveti veren ve salih amellerde bulunması için hayatı veren Cenâb-ı Hak’tır. Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki; ‘(Ey mü’minler! Amel ve ibadetlerinizi) İtidal üzere yapın, ifrattan kaçının. Zira sizden hiç kimseyi (ateşten) ameli kurtaracak değildir.’ Sahabiler, ‘Seni de mi amelin kurtarmaz, ey Allah’ın Resûlü!’ dediler. Aleyhissalatu vesselâm, ‘Beni de’ buyurdular. ‘Eğer Allah kendi katından bir rahmet ve fazl ile benim günahlarımı bağışlamazsa, beni de amelim kurtarmaz!’ buyurdular.”
İnsan amellerine güvenmekten ve hayır hasenatına, ibadetlerine sahiplik davasından vazgeçmelidir. Bilmelidir ki, kendisinden kendisine kusurdan başka bir şey gelmez. Kendisine ne hayır isabet etmişse, o Allah’tandır. Ne şer isabet etmişse, o da kendisinden ve nefsindendir. Vücud ve hayat, insana verilen emanetlerdir. Her zaman insan “Mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. Havl ve Kuvvet Allah’dan başkasında yoktur” demeli ve “ucb” hastalığından kurtulmalıdır.
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
Geri: Özgüven nefsine güvenmek midir ?
3. Gurur
Gurur, insan?n kendini tan?mamas?ndan kaynaklan?r. Aczinden, fakrinden, noksanl?klar?ndan haberdar olmayan bir insan?n en büyük hatas?d?r gurur. Gurur ile insan maddî manevî bütün olgunluklardan mahrum kal?r. Kendisini be?enen ma?rurun uzak durdu?u tek ?ey vard?r: Seccade. Aln?n? secdeye koymayan ma?rurun yüzü bile karanl?kt?r. Sîmas?nda secde izi olmayan gururlu insan her gün, her an nefsinin aya??n? öpecek kadar zillet içerisindedir. Gururlu insan?n ba?? secdeye gitse dahi rûhu dimdik ayaktad?r. Mühim olan, rûha secde ettirmektir. Gururlu insan?n tek dostu kendisidir. Talebesi kendisi, hocas? kendisidir. Gururlu insan putperestlerin en sefilidir. E?er gururun yönlendirmesiyle ba?kalar?n?n olgunlu?una tenezzül etmeyip kendi kemâlat?n?, bilgilerini kendine kâfî görürse o insan noksand?r. Böyle insanlar hep ba?ka insanlar?n güzelliklerinden ve fikirlerinden, hem de daha mühimi, geçmi?te ya?am?? mübarek zâtlar?n yani “selef-i salihîn”in ir?adlar?ndan da mahrum kal?rlar, bütün bütün çizgiden ç?karlar. Gururun tek meyvesi vard?r: Mahrumiyet!
4. Sû-i Zan
?nsan “hüsn-i zan” (iyi zan) ile memur ve vazifelidir. ?nsan herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Sû-i zan, insan?n kendisinde bulunan kötü ahlâk? ba?kalar?nda da görmesine sebep olur. Sû-i zan, mü’minler aras?nda olmas? gereken emniyet ba?lar?n? kopar?r, cemiyeti temelinden sarsar.Mü’min, ba?kalar?n?n bilhassa Allah’?n sevgili kullar?n?n baz? hareketlerinin hikmetlerini bilmiyorsa, sû-i zanla onlar? kabahatli görmemelidir. Hz. Ebu Hüreyre rad?yallahu anh anlat?yor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki; “Sak?n zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalan?d?r. Tecessüs etmeyin, haber koklamay?n, rekâbet etmeyin, hasedle?meyin, birbirinize bu?zetmeyin, birbirinize s?rt çevirmeyin. Ey Allah’?n kullar?! Allah’?n emretti?i ?ekilde karde? olun. Müslüman Müslüman?n karde?idir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum b?rakmaz, onu tahkir etmez. Ki?iye ?er olarak, Müslüman karde?ini tahkir etmesi yeterlidir. Her Müslüman?n mal?, kan? ve ?rz? di?er Müslümana haramd?r. Allah sizin suretlerinize ve kal?plar?n?za bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva ?uradad?r -eliyle gö?sünü i?aret etti-. Sak?n ha! Birinizin sat??? üzerine sat?? yapmay?n. Ey Allah’?n kullar?, karde? olun!
Bir Müslüman?n, karde?ine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.” (Buhari, Nikah 45)
Kur’ân’?n ahlâk?yla ahlâklanmak ve sünnet-i seniyyenin nûrânî dâiresine girmek, bizleri bütün manevî hastal?klardan uzak tutacakt?r. Yukar?da dört çe?idini izah etmeye çal??t???m?z manevî hastal?klar?n yegâne deva kaynaklar? olan Kur’ân ve sünnet-i seniyye düsturlar?na cân u gönülden ba?lanmazsak ebedî hayat?m?z? kaybedebiliriz. Cenâb-? Hak bizleri her türlü manevî hastal?ktan, iman zay?fl???ndan muhafaza eylesin.
Bu hastal?klardan uzak olan bir özgüven insan? kemalata götürür. Aksi takdirde insan kendi nefsinin esiri olmaktan kurtulamaz.
Kaynak: Sorularla ?slamiyet Editör.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve Du@ iLe [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Gurur, insan?n kendini tan?mamas?ndan kaynaklan?r. Aczinden, fakrinden, noksanl?klar?ndan haberdar olmayan bir insan?n en büyük hatas?d?r gurur. Gurur ile insan maddî manevî bütün olgunluklardan mahrum kal?r. Kendisini be?enen ma?rurun uzak durdu?u tek ?ey vard?r: Seccade. Aln?n? secdeye koymayan ma?rurun yüzü bile karanl?kt?r. Sîmas?nda secde izi olmayan gururlu insan her gün, her an nefsinin aya??n? öpecek kadar zillet içerisindedir. Gururlu insan?n ba?? secdeye gitse dahi rûhu dimdik ayaktad?r. Mühim olan, rûha secde ettirmektir. Gururlu insan?n tek dostu kendisidir. Talebesi kendisi, hocas? kendisidir. Gururlu insan putperestlerin en sefilidir. E?er gururun yönlendirmesiyle ba?kalar?n?n olgunlu?una tenezzül etmeyip kendi kemâlat?n?, bilgilerini kendine kâfî görürse o insan noksand?r. Böyle insanlar hep ba?ka insanlar?n güzelliklerinden ve fikirlerinden, hem de daha mühimi, geçmi?te ya?am?? mübarek zâtlar?n yani “selef-i salihîn”in ir?adlar?ndan da mahrum kal?rlar, bütün bütün çizgiden ç?karlar. Gururun tek meyvesi vard?r: Mahrumiyet!
4. Sû-i Zan
?nsan “hüsn-i zan” (iyi zan) ile memur ve vazifelidir. ?nsan herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Sû-i zan, insan?n kendisinde bulunan kötü ahlâk? ba?kalar?nda da görmesine sebep olur. Sû-i zan, mü’minler aras?nda olmas? gereken emniyet ba?lar?n? kopar?r, cemiyeti temelinden sarsar.Mü’min, ba?kalar?n?n bilhassa Allah’?n sevgili kullar?n?n baz? hareketlerinin hikmetlerini bilmiyorsa, sû-i zanla onlar? kabahatli görmemelidir. Hz. Ebu Hüreyre rad?yallahu anh anlat?yor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki; “Sak?n zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalan?d?r. Tecessüs etmeyin, haber koklamay?n, rekâbet etmeyin, hasedle?meyin, birbirinize bu?zetmeyin, birbirinize s?rt çevirmeyin. Ey Allah’?n kullar?! Allah’?n emretti?i ?ekilde karde? olun. Müslüman Müslüman?n karde?idir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum b?rakmaz, onu tahkir etmez. Ki?iye ?er olarak, Müslüman karde?ini tahkir etmesi yeterlidir. Her Müslüman?n mal?, kan? ve ?rz? di?er Müslümana haramd?r. Allah sizin suretlerinize ve kal?plar?n?za bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva ?uradad?r -eliyle gö?sünü i?aret etti-. Sak?n ha! Birinizin sat??? üzerine sat?? yapmay?n. Ey Allah’?n kullar?, karde? olun!
Bir Müslüman?n, karde?ine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.” (Buhari, Nikah 45)
Kur’ân’?n ahlâk?yla ahlâklanmak ve sünnet-i seniyyenin nûrânî dâiresine girmek, bizleri bütün manevî hastal?klardan uzak tutacakt?r. Yukar?da dört çe?idini izah etmeye çal??t???m?z manevî hastal?klar?n yegâne deva kaynaklar? olan Kur’ân ve sünnet-i seniyye düsturlar?na cân u gönülden ba?lanmazsak ebedî hayat?m?z? kaybedebiliriz. Cenâb-? Hak bizleri her türlü manevî hastal?ktan, iman zay?fl???ndan muhafaza eylesin.
Bu hastal?klardan uzak olan bir özgüven insan? kemalata götürür. Aksi takdirde insan kendi nefsinin esiri olmaktan kurtulamaz.
Kaynak: Sorularla ?slamiyet Editör.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve Du@ iLe [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: AİLE HAYATI VE YAŞAM :._.·´¯) :: KİŞİSEL GELİŞİM
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN