Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 243 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 243 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Hz.Peygamber'in Torunları İle İlişkileri
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: SAHABELER :._.·´¯) :: EHL-İ BEYT ve HULEFA-İ RAŞİDİN [DÖRT HALİFE]
1 sayfadaki 1 sayfası
Hz.Peygamber'in Torunları İle İlişkileri
Hz.Peygamber 'in Torunlarıyla İlişkileri
YETİŞKİN veya torun sahibi olmuş her insanın, torunlarının elinden tutmaya, okşamaya, onlarla ilgilenmeye ve kaynaşmaya ihtiyacı vardır. Bu, fıtrî bir durumdur. Ayrıca bir kişi için torun demek, her şeyden önce kendi neslinin devamını sağlayan unsur demektir. Öte yandan, çocukların da o ölçüde kendisine en yakın büyükler olan büyükbaba ve büyükannelerin sevgi ve şefkatine ihtiyacı vardır.
Bir peygamber ve bir yönetici olarak Hz. Peygamber’in genel olarak çocuklarla ilgilendiği, onların fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları üzerinde titizlikle durduğu, can ve mal güvenlikleri başta olmak üzere tüm değerlerini koruma altına aldığı bilinmektedir. Hatta bu hususta müşrik-ehl-i kitap ve Müslüman çocuğu ayırımı dahi yapmadığı görülmektedir. Bunun yanısıra Hz. Peygamber, bir baba olarak kendi çocuklarıyla, bir dede olarak da torunlarıyla ilişkilerinde örnek tavırlar sergilemiştir. Bu yazıda, onun torunlarıyla ilişkilerine temas edilecek, bu çerçevede kızı Hz. Fâtıma’nın oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin; Rukiye’nin oğlu Abdullah b. Osman ve Zeyneb’in kızı Lübâbe bint Ebü’l-As ile ilişkilerinden örnekler verilecektir.
Hz. Peygamber’in torunları ve özellikle Hz. Hasan ve Hüseyin, bir çocuğun sürekli deneme ve öğrenme içerisinde bulunduğu bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerini dedeleri ile birlikte geçirmişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber vefat ettiğinde Hz. Hasan 7,5; Hz. Hüseyin de 6,5 yaşında bulunuyordu. Bu yaşlar, çocuklar için bir yönden de oyun çağını işaret eder.
Hz. Peygamber, Hz. Hasan ve Hüseyin’in doğumunun yedinci gününde sünnet ettirmiş ve ziyafet vermiştir.
Hz. Peygamber torunlarıyla ilişkilerinde, sevginin açığa vurulmasının göstergesi olan ve çocuğun sevgi deposu için önemli bulunan kucaklama, öpme ve dokunma gibi davranışlarda bulunurdu. Bir defasında o, torunu Hz. Hasan’ı öperken yanında oturan Akrâ’ b. Hâbis, “Siz çocukları öper misiniz? Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim” der. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurur. (Buhârî, Edeb, 18) Bu sözünde Hz. Peygamber, şefkatin bireyler/küçükler, büyükler arasında tek taraflı değil, karşılıklı uyulması gereken bir davranış biçimi olduğunu vurgulamıştır. Bu, ruh sağlığı açısından da önemlidir. Eğer şefkat karşılıklı olmazsa, bir taraf sürekli şefkat bekleyen, diğer taraf da sürekli şefkat göstermek durumunda kalan birisi hâline düşer ki, bunun da doğal bir davranış şekli olmadığı açıktır.
Hz. Peygamber, torunlarının isteklerini yerine getirirdi. Onlar için, çocuk açısından özellikle anlamlı olan bir işi yapmaktan geri durmazdı. Meselâ onlarla oyun oynardı; sırtına bindirip gezdirirdi. Onların seviyesine inerdi. Bir gün bir kişi, Peygamber’in Hz. Hasan’ı omuzunda taşıdığını görünce, “Çocuk! Ne güzel bir binite binmişsin!” der. Hz. Peygamber de, “O da ne güzel binicidir!” karşılığını, verir.(Tirmizî, Menâkıb, 31) Bu diyalogda kişinin amacı Hz. Peygamber’i övmektir. Ancak Hz. Peygamber ne adamı kırar, ne de çocuğun ikinci plâna itilmesine fırsat verir. Verdiği cevapla, çocuk dahi olsa, torununun onurunu korumaya özen gösterir.
Hz. Peygamber, torunlarına ilgiyi ibadet mahallinde ve ibadet esnasında bile ihmal etmemiştir. Bir gün Hz. Peygamber minberde iken Hz. Hasan ve Hüseyin düşe kalka mescide girerler. Hz. Peygamber konuşmasını yarıda keserek aşağı iner. “Cenab-ı Hak, ‘Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir’ (Teğâbün, 15) buyururken ne kadar doğru söylemiş, onları görünce dayanamadım” der ve onları önüne oturtarak, konuşmasını bıraktığı yerden sürdürür. (İbn Hanbel, Müsned, V, 354; Tirmizî, Menakıb, 31) O, secdede torunları sırtına çıktıklarında inmelerine kadar beklerdi. Lübâbe’yi omuzunda namaza getirmiş ve kız namazda omuzunda durmuştur. (Buhârî, “Edeb” 18)
Torunları, bir çocuktan beklenen tabiî davranışları sergilediğinde Hz. Peygamber, bunu hoşgörü ile karşılardı. Bir gün Hz. Hüseyin’i, sütannesi Ümmü’l-Fadl Hz. Peygamber’in yanına getirir. Hz. Peygamber onu kucağına alıp sever. O esnada Hüseyin Hz. Peygamber’in üzerine küçük abdestini yapar. Sütannesi buna kızarak çocuğu çimdikler. Bu davranışın sonunda çocuk ağlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “oğlumu ağlatmakla beni üzdün” der ve sonra üzerini su ile temizler (İbn Sa’d, VIII, 278-279). Görüldüğü üzere sütannenin kızdığı, çocuğu ağlattığı bir hususta, Hz. Peygamber hoşgörülü davranmıştır.
Bir gün Hz. Hasan’ın ağladığını duyan Hz. Peygamber buna dayanamaz ve Hz. Fâtıma’ya “Onun ağlamasına üzüldüğümü bilmiyor musun?” der.
Hz. Peygamber’in, kızı Rukiye’nin oğlu Abdullah ile ilişkileri konusunda kaynaklarda detaylı bilgi yoktur. O, 6 yaşında iken, bir horozun gagalaması sonucu hastalanmış ve vefat etmiştir. Mezar taşını bizzat Hz. Peygamber dikmiş ve torununun ölümünden dolayı ağlamıştır.
Hz. Peygamber, torunlarına hediye verirdi. Çünkü hediye, sevgi ihtiyacını karşılamanın önemli davranış biçimlerinden biridir. Bir gün Hz. Peygamber elinde bir gerdanlık olduğu halde evine gelir. Gerdanlığı göstererek, “Bunu içinizden en çok sevdiğim kimseye vereceğim” der. Herkes Hz. Aişe’ye vereceğini sanır. Fakat o, kızı Zeyneb’in kızı Lübâbe’ye verir.
Hz. Peygamber’in torunları ile ilişkileri gözden geçirildiğinde, bunların, günümüzde çocuk eğitimi ile ilgilenenlerin tavsiyeleri ve bu konuda bir yetişkinin üstlenmesi gereken görevler ile uyum içinde olduğu görülmektedir. Torunları arasında ayırım, sözgelişi kız-erkek ayırımı yapmamıştır. Onları çok severdi ve sevgisini ölçülü bir şekilde açıkça ifade ederdi. Sonuç olarak, Hz. Peygamber, torunlarının duygu ve heyecanlarını bastırma yoluna gitmemiş, kendilerine zaman ayırmış, ihtiyaçlarını ihmal etmemiş, bilâkis bunlar üzerine dikkatle eğilerek, ihtiyaçların sağlıklı bir şekilde karşılanmasına ve doyurulmasına çalışmıştır.
Bir peygamber ve bir yönetici olarak Hz. Peygamber’in genel olarak çocuklarla ilgilendiği, onların fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları üzerinde titizlikle durduğu, can ve mal güvenlikleri başta olmak üzere tüm değerlerini koruma altına aldığı bilinmektedir. Hatta bu hususta müşrik-ehl-i kitap ve Müslüman çocuğu ayırımı dahi yapmadığı görülmektedir. Bunun yanısıra Hz. Peygamber, bir baba olarak kendi çocuklarıyla, bir dede olarak da torunlarıyla ilişkilerinde örnek tavırlar sergilemiştir. Bu yazıda, onun torunlarıyla ilişkilerine temas edilecek, bu çerçevede kızı Hz. Fâtıma’nın oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin; Rukiye’nin oğlu Abdullah b. Osman ve Zeyneb’in kızı Lübâbe bint Ebü’l-As ile ilişkilerinden örnekler verilecektir.
Hz. Peygamber’in torunları ve özellikle Hz. Hasan ve Hüseyin, bir çocuğun sürekli deneme ve öğrenme içerisinde bulunduğu bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerini dedeleri ile birlikte geçirmişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber vefat ettiğinde Hz. Hasan 7,5; Hz. Hüseyin de 6,5 yaşında bulunuyordu. Bu yaşlar, çocuklar için bir yönden de oyun çağını işaret eder.
Hz. Peygamber, Hz. Hasan ve Hüseyin’in doğumunun yedinci gününde sünnet ettirmiş ve ziyafet vermiştir.
Hz. Peygamber torunlarıyla ilişkilerinde, sevginin açığa vurulmasının göstergesi olan ve çocuğun sevgi deposu için önemli bulunan kucaklama, öpme ve dokunma gibi davranışlarda bulunurdu. Bir defasında o, torunu Hz. Hasan’ı öperken yanında oturan Akrâ’ b. Hâbis, “Siz çocukları öper misiniz? Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim” der. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurur. (Buhârî, Edeb, 18) Bu sözünde Hz. Peygamber, şefkatin bireyler/küçükler, büyükler arasında tek taraflı değil, karşılıklı uyulması gereken bir davranış biçimi olduğunu vurgulamıştır. Bu, ruh sağlığı açısından da önemlidir. Eğer şefkat karşılıklı olmazsa, bir taraf sürekli şefkat bekleyen, diğer taraf da sürekli şefkat göstermek durumunda kalan birisi hâline düşer ki, bunun da doğal bir davranış şekli olmadığı açıktır.
Hz. Peygamber, torunlarının isteklerini yerine getirirdi. Onlar için, çocuk açısından özellikle anlamlı olan bir işi yapmaktan geri durmazdı. Meselâ onlarla oyun oynardı; sırtına bindirip gezdirirdi. Onların seviyesine inerdi. Bir gün bir kişi, Peygamber’in Hz. Hasan’ı omuzunda taşıdığını görünce, “Çocuk! Ne güzel bir binite binmişsin!” der. Hz. Peygamber de, “O da ne güzel binicidir!” karşılığını, verir.(Tirmizî, Menâkıb, 31) Bu diyalogda kişinin amacı Hz. Peygamber’i övmektir. Ancak Hz. Peygamber ne adamı kırar, ne de çocuğun ikinci plâna itilmesine fırsat verir. Verdiği cevapla, çocuk dahi olsa, torununun onurunu korumaya özen gösterir.
Hz. Peygamber, torunlarına ilgiyi ibadet mahallinde ve ibadet esnasında bile ihmal etmemiştir. Bir gün Hz. Peygamber minberde iken Hz. Hasan ve Hüseyin düşe kalka mescide girerler. Hz. Peygamber konuşmasını yarıda keserek aşağı iner. “Cenab-ı Hak, ‘Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir’ (Teğâbün, 15) buyururken ne kadar doğru söylemiş, onları görünce dayanamadım” der ve onları önüne oturtarak, konuşmasını bıraktığı yerden sürdürür. (İbn Hanbel, Müsned, V, 354; Tirmizî, Menakıb, 31) O, secdede torunları sırtına çıktıklarında inmelerine kadar beklerdi. Lübâbe’yi omuzunda namaza getirmiş ve kız namazda omuzunda durmuştur. (Buhârî, “Edeb” 18)
Torunları, bir çocuktan beklenen tabiî davranışları sergilediğinde Hz. Peygamber, bunu hoşgörü ile karşılardı. Bir gün Hz. Hüseyin’i, sütannesi Ümmü’l-Fadl Hz. Peygamber’in yanına getirir. Hz. Peygamber onu kucağına alıp sever. O esnada Hüseyin Hz. Peygamber’in üzerine küçük abdestini yapar. Sütannesi buna kızarak çocuğu çimdikler. Bu davranışın sonunda çocuk ağlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “oğlumu ağlatmakla beni üzdün” der ve sonra üzerini su ile temizler (İbn Sa’d, VIII, 278-279). Görüldüğü üzere sütannenin kızdığı, çocuğu ağlattığı bir hususta, Hz. Peygamber hoşgörülü davranmıştır.
Bir gün Hz. Hasan’ın ağladığını duyan Hz. Peygamber buna dayanamaz ve Hz. Fâtıma’ya “Onun ağlamasına üzüldüğümü bilmiyor musun?” der.
Hz. Peygamber’in, kızı Rukiye’nin oğlu Abdullah ile ilişkileri konusunda kaynaklarda detaylı bilgi yoktur. O, 6 yaşında iken, bir horozun gagalaması sonucu hastalanmış ve vefat etmiştir. Mezar taşını bizzat Hz. Peygamber dikmiş ve torununun ölümünden dolayı ağlamıştır.
Hz. Peygamber, torunlarına hediye verirdi. Çünkü hediye, sevgi ihtiyacını karşılamanın önemli davranış biçimlerinden biridir. Bir gün Hz. Peygamber elinde bir gerdanlık olduğu halde evine gelir. Gerdanlığı göstererek, “Bunu içinizden en çok sevdiğim kimseye vereceğim” der. Herkes Hz. Aişe’ye vereceğini sanır. Fakat o, kızı Zeyneb’in kızı Lübâbe’ye verir.
Hz. Peygamber’in torunları ile ilişkileri gözden geçirildiğinde, bunların, günümüzde çocuk eğitimi ile ilgilenenlerin tavsiyeleri ve bu konuda bir yetişkinin üstlenmesi gereken görevler ile uyum içinde olduğu görülmektedir. Torunları arasında ayırım, sözgelişi kız-erkek ayırımı yapmamıştır. Onları çok severdi ve sevgisini ölçülü bir şekilde açıkça ifade ederdi. Sonuç olarak, Hz. Peygamber, torunlarının duygu ve heyecanlarını bastırma yoluna gitmemiş, kendilerine zaman ayırmış, ihtiyaçlarını ihmal etmemiş, bilâkis bunlar üzerine dikkatle eğilerek, ihtiyaçların sağlıklı bir şekilde karşılanmasına ve doyurulmasına çalışmıştır.
Prof. Dr. İbrahim Sarıçam
Ankara Ü. İlâhiyat Fakültesi
Ankara Ü. İlâhiyat Fakültesi
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: SAHABELER :._.·´¯) :: EHL-İ BEYT ve HULEFA-İ RAŞİDİN [DÖRT HALİFE]
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN