Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 203 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 203 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
O Diyarın Sakinleri
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: SAHABELER :._.·´¯) :: ASR-I SAADETTEN TABLOLAR
1 sayfadaki 1 sayfası
O Diyarın Sakinleri
O DİYARIN SAKİNLERİ
Dünyalıkları ile, ev ve hanımları ile irtibat ve bağlılıkları hafif idi. Çünkü yarın ölecekmiş gibi âhiret hazırlıkları tamdı. Azrail'in her an gelebileceğini hesaba katarlardı. İslâm'ın hakim kılınması için Rabbani emirler, Resûlullahın çizdiği metot aynısı ile uygulanırdı.
O DİYARIN SAKİNLERİ cihad için sadece bedenlerini ortaya koymazlardı. Bunların başında malları gelirdi. Başlarına kapattıkları bir baş örtüsünden, sofraya koydukları bir kaç hurmaya varıncaya kadar hepsi cihad uğruna harcanmak için hazır beklerdi. Mal Allah'ın olduğu için İlahî emir gereği değerlendirilirdi. İmansızlığa, Kur'an'ın hakim olmadığı bir hayata katiyen tahammülleri yoktu. Birisi hepsi, hepsi birisi için hareket ederlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ cihad davetine büyük aşk ve iştiyakla gider artık bu gidişini son gidiş olarak düşünürler, dualarını geri dönmemek ve şehit olmak için yaparlardı. Şayet gittikleri seferde şehitlik şerbetini içmezler ise kendi nefislerini kınarlardı. "Allah'ın Cennetine layık olsaydın şehit olurdun, demek ki daha layık olmadın." derlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ aniden cihada katıldıklarında aile efradına son kez şöyle derlerdi: "Sizin hepinizi Allah'a emanet ediyorum." Cihada giden oğlunun arkasından hanımı veya annesi ise: "Seni göreyim, kafirlere gereken dersi ver ve bizlere şahadet müjdesini gönder." Hatta annelerden biraz daha fazla istekte bulunanlar olur ve onlar: "Eğer bu canını Allah yolunda vermez ve şehit olmaz isen emzirdiğim sütlerim sana haram olsun" derlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ daha Mekke döneminde cihad ruhu ile işlenmişlerdi. Hor ve hakir görülseler bile yüce mürşidleri onlara İslâm'ın getirdiği izzeti tattırmıştı. Zilletle yaşamak onların imanına ters geliyordu. Çünkü onların îmam gerçek bir îmandı. Amelleri ihlaslı idi. Allah'ı görüyormuş gibi hareket ederlerdi. cihad yapmaksızın alıp verdiği nefeslerden Allah'a sığınırlardı. Kısacası o diyarın sakinleri hakikaten inanmışlardı. İnandıkları için de üstünlük onlarda idi. Allah (c.c.) onların hürmetine bizi affetsin. Ve onların gitmiş olduğu yolda bizleri de istihdam eylesin.
Yemame savaşı bütün şiddeti ile devam ediyordu. Yalancı peygamber olan Müseyleme için müslüman sahabiler şanlı kıyamlarını başlatmışlardı. Onların içinde bir genç vardı, daha taze idi, çiçeği burnunda olan bir gençti. Adı Ebu Akil idi. Hz. Ömer (r.a.)'in oğlu Hz. Abdullah anlatıyor:
"Ebu Akil'i devamlı kontrol ediyordum, bir ara kafir darbesi ile yere yıkıldı. Kan kaybediyordu. Çadırıma götürdüm, kanını sildim. Sanki ölmüş gibiydi. Bu ara tekrar hücuma geçildi. "Ey ensar gösterin yiğitliğinizi" nidası Ebu Akil'in kulağına gelince hemen yerinden fırladı ve gözden kayboldu. Onu araya araya buldum gördüm ki kollarını bile kaybetmiş ve yere yuvarlanmıştı. Ölmek üzere idi. Fakat dudakları ile bir şeyler söylemek istiyordu. Kulağımı ağzına iyice dayadım ve:
- "Ey Ebu Akil ne diyorsun?" dedim. Ebu Akil kendisini topladı ve şöyle dedi:
- "Zafer hangi tarafın?" (Yemame ovasında dalgalanan sancak Resûlullahın mı yoksa Müseylemenin mi?)
Ben: - "Müjde müslümanlar kazandı ve sancak Resûlullahın olarak dalgalanıyor" dedim. Baktım ki Ebu Akil gülüyor. Güldü ve bu tebessüm ile ruhunu teslim ederek şahadet şerbetini içti."
Dünyalıkları ile, ev ve hanımları ile irtibat ve bağlılıkları hafif idi. Çünkü yarın ölecekmiş gibi âhiret hazırlıkları tamdı. Azrail'in her an gelebileceğini hesaba katarlardı. İslâm'ın hakim kılınması için Rabbani emirler, Resûlullahın çizdiği metot aynısı ile uygulanırdı.
O DİYARIN SAKİNLERİ cihad için sadece bedenlerini ortaya koymazlardı. Bunların başında malları gelirdi. Başlarına kapattıkları bir baş örtüsünden, sofraya koydukları bir kaç hurmaya varıncaya kadar hepsi cihad uğruna harcanmak için hazır beklerdi. Mal Allah'ın olduğu için İlahî emir gereği değerlendirilirdi. İmansızlığa, Kur'an'ın hakim olmadığı bir hayata katiyen tahammülleri yoktu. Birisi hepsi, hepsi birisi için hareket ederlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ cihad davetine büyük aşk ve iştiyakla gider artık bu gidişini son gidiş olarak düşünürler, dualarını geri dönmemek ve şehit olmak için yaparlardı. Şayet gittikleri seferde şehitlik şerbetini içmezler ise kendi nefislerini kınarlardı. "Allah'ın Cennetine layık olsaydın şehit olurdun, demek ki daha layık olmadın." derlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ aniden cihada katıldıklarında aile efradına son kez şöyle derlerdi: "Sizin hepinizi Allah'a emanet ediyorum." Cihada giden oğlunun arkasından hanımı veya annesi ise: "Seni göreyim, kafirlere gereken dersi ver ve bizlere şahadet müjdesini gönder." Hatta annelerden biraz daha fazla istekte bulunanlar olur ve onlar: "Eğer bu canını Allah yolunda vermez ve şehit olmaz isen emzirdiğim sütlerim sana haram olsun" derlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ daha Mekke döneminde cihad ruhu ile işlenmişlerdi. Hor ve hakir görülseler bile yüce mürşidleri onlara İslâm'ın getirdiği izzeti tattırmıştı. Zilletle yaşamak onların imanına ters geliyordu. Çünkü onların îmam gerçek bir îmandı. Amelleri ihlaslı idi. Allah'ı görüyormuş gibi hareket ederlerdi. cihad yapmaksızın alıp verdiği nefeslerden Allah'a sığınırlardı. Kısacası o diyarın sakinleri hakikaten inanmışlardı. İnandıkları için de üstünlük onlarda idi. Allah (c.c.) onların hürmetine bizi affetsin. Ve onların gitmiş olduğu yolda bizleri de istihdam eylesin.
Yemame savaşı bütün şiddeti ile devam ediyordu. Yalancı peygamber olan Müseyleme için müslüman sahabiler şanlı kıyamlarını başlatmışlardı. Onların içinde bir genç vardı, daha taze idi, çiçeği burnunda olan bir gençti. Adı Ebu Akil idi. Hz. Ömer (r.a.)'in oğlu Hz. Abdullah anlatıyor:
"Ebu Akil'i devamlı kontrol ediyordum, bir ara kafir darbesi ile yere yıkıldı. Kan kaybediyordu. Çadırıma götürdüm, kanını sildim. Sanki ölmüş gibiydi. Bu ara tekrar hücuma geçildi. "Ey ensar gösterin yiğitliğinizi" nidası Ebu Akil'in kulağına gelince hemen yerinden fırladı ve gözden kayboldu. Onu araya araya buldum gördüm ki kollarını bile kaybetmiş ve yere yuvarlanmıştı. Ölmek üzere idi. Fakat dudakları ile bir şeyler söylemek istiyordu. Kulağımı ağzına iyice dayadım ve:
- "Ey Ebu Akil ne diyorsun?" dedim. Ebu Akil kendisini topladı ve şöyle dedi:
- "Zafer hangi tarafın?" (Yemame ovasında dalgalanan sancak Resûlullahın mı yoksa Müseylemenin mi?)
Ben: - "Müjde müslümanlar kazandı ve sancak Resûlullahın olarak dalgalanıyor" dedim. Baktım ki Ebu Akil gülüyor. Güldü ve bu tebessüm ile ruhunu teslim ederek şahadet şerbetini içti."
..............
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: O Diyarın Sakinleri
O DİYARIN SAKİNLERİ,âhiretlerini mamur etmişlerdi. Zaten garib olarak bulundukları fenadan bekaya hicret için sabırsızlıkla bekliyorlardı. Öyle ki fenadaki mallarını mülklerini sarf edip bekadaki mülklerine aktarıyorlardı. Hz. Ebu'd-Derda (r.a.)'ya sorduklarında: "Evinizin eşyaları nerededir?" cevabı şu oluyordu: "Bizim yolumuzun üzerinde bir yokuş var ve o yokuşun öbür tarafında bir köşkümüz var, yokuşta eşyaları taşımak zor olacağından şimdiden yavaş yavaş köşkümüze aktarıyoruz." Köşkten kasıt - da Hakk Teala'nın emirlerine teslimiyete karşılık verilecek olan cennet köşkü idi elbette. O zat-ı muhterem İslâm'a teslim olmakta biraz gecikmişti ama teslimiyeti tam olmuştu. Bizler ise o diyarın sakinleri gibi âhirete tam manasıyla iman etmemiş olduğumuz için Rahman'dan gerçek manasıyla korkamıyor ve yine âhiret ahvalini gerçek manasıyla bilmediğimiz, tanıyıp öğrenmediğimiz için âhireti arzulamıyor, dünyaya bağlanıyoruz. Gerçekten bizler âhireti tamsa idik yolumuzda kabir suali, kabir sıkması, haşr, hesap, mizan sırat gibi yokuşların mevcudiyetini anlayacak ve bu yokuşlarda zorlanmamak için şimdiden eşyalarımızı köşkümüze taşımaya başlayacaktık. Ama ne yazık ki bizler bizi altında ezecek malları biriktirmekle meşgulüz. Allahu Teala bu bataklıktan tüm Ümmet-i Muhammed'i kurtarsın.
O DİYARIN SAKİNLERİ inandıkları davayı önce öğrenmişlerdi, sonrâ da tanımışlardı. Tanıdıkları bu davayı ellerinden bırakmamak için her fedakarlığa katlanmışlardı. Onlar cihad anında imanı tanıdılar, îman ettiler, şehidliği tanıdılar hemen cihada koşarak bir rekat namaz bile kılmadan şehid oldular. Namazı tanıdılar, cemaati hiçbir zaman terk etmediler. Hatta bilerek namaza geç gitmek istediklerinde îmanları buna müsaade etmedi ve okun yaydan fırladığı gibi mescide koştular, çünkü ruhu cendere ile sıkılıyor gibi oluyordu o zatların eğer cemaatten uzak kalırlarsa. Bir sefer dahi olsa, çok mühim işleri dahi olsa, cemaatten uzak kalmak istemiyorlardı. Çünkü cemaatten uzak kalmak demek vahiyden uzak kalmak demekti, nurdan uzak kalmak demekti, rahmetten uzak kalmak demekti.
O DİYARIN SAKİNLERİ inandıkları davayı önce öğrenmişlerdi, sonrâ da tanımışlardı. Tanıdıkları bu davayı ellerinden bırakmamak için her fedakarlığa katlanmışlardı. Onlar cihad anında imanı tanıdılar, îman ettiler, şehidliği tanıdılar hemen cihada koşarak bir rekat namaz bile kılmadan şehid oldular. Namazı tanıdılar, cemaati hiçbir zaman terk etmediler. Hatta bilerek namaza geç gitmek istediklerinde îmanları buna müsaade etmedi ve okun yaydan fırladığı gibi mescide koştular, çünkü ruhu cendere ile sıkılıyor gibi oluyordu o zatların eğer cemaatten uzak kalırlarsa. Bir sefer dahi olsa, çok mühim işleri dahi olsa, cemaatten uzak kalmak istemiyorlardı. Çünkü cemaatten uzak kalmak demek vahiyden uzak kalmak demekti, nurdan uzak kalmak demekti, rahmetten uzak kalmak demekti.
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: O Diyarın Sakinleri
O DİYARIN SAKİNLERİ'NDE ihsan sırrı tecelli etmişti.
Yani Allah'ı görüyormuş gibi ibadet ederlerdi onlar ve yine öyle ölürlerdi. Namaz kılarken bir türlü alış-veriş yaparken bir türlü hareketin içine girmezlerdi. Seccade üzerinde. mescid de nasıl iseler arz üzerinde de gezip dolaşırken öyle idiler. İnsanına göre eğrilip büğrülmez değişmezlerdi. Olduğu gibi olmayı îmanın bir gereği kabul ederlerdi.
Allah'ın kesin emirleri karşısında hemen tavırlarını ortaya koyarlardı. Allah'ın her an kendileri ile beraber olduğuna inanır ve ona göre yaşarlardı: Çünkü Allah Teala:
"Nerede olursanız olun (Allah) sizinle beraberdir. Ne yaparsanız hakkıyla görücüdür." (Hadid; 4)
"Dilediğinizi yapın, çünkü hareketlerinizi Allah görecektir." (Tevbe: 105)
"Allah onların gizleyeceklerini de, açığa vuracaklarını da biliyor. Çünkü sinelerin ta özünü bilendir." (Ra'd: 10) buyurmakta idi.
Şu hadis-i şerifte onları çepeçevre sarmış ve kuşatmıştı: "Îmanın en faziletlisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her hal ve harekette Allah'ın seninle beraber olduğunu bilmendir." (İbn-i Kesir 4/304)
O DİYARIN SAKİNLERİ samimi idi. Her şeyleri sade ve tabii idi. Yapmacık hareketlerden şiddetle kaçınırlar ve riyakârlık yapmazlardı. Okudukları Kelime-i Tevhid'inı içinde bulunan Allah'ın Resûlünü bütünü ile kabul etmişlerdi. O mümtaz şahsiyet kendileri için her şeylerine imanıydı. Hem namazlarında, hem sohbetlerinde, hem çarşılarında, hem cihadlarında hem aile hayatlarında imanıydı. Onlar bizler gibi sadece ibadetlerinde, evradlarında, birtakım işlerinde Hz. Peygamberi imam kabul etmemişler her alan da o yüce Resûlün imamlığına tabi olmuşlardı.
Yani Allah'ı görüyormuş gibi ibadet ederlerdi onlar ve yine öyle ölürlerdi. Namaz kılarken bir türlü alış-veriş yaparken bir türlü hareketin içine girmezlerdi. Seccade üzerinde. mescid de nasıl iseler arz üzerinde de gezip dolaşırken öyle idiler. İnsanına göre eğrilip büğrülmez değişmezlerdi. Olduğu gibi olmayı îmanın bir gereği kabul ederlerdi.
Allah'ın kesin emirleri karşısında hemen tavırlarını ortaya koyarlardı. Allah'ın her an kendileri ile beraber olduğuna inanır ve ona göre yaşarlardı: Çünkü Allah Teala:
"Nerede olursanız olun (Allah) sizinle beraberdir. Ne yaparsanız hakkıyla görücüdür." (Hadid; 4)
"Dilediğinizi yapın, çünkü hareketlerinizi Allah görecektir." (Tevbe: 105)
"Allah onların gizleyeceklerini de, açığa vuracaklarını da biliyor. Çünkü sinelerin ta özünü bilendir." (Ra'd: 10) buyurmakta idi.
Şu hadis-i şerifte onları çepeçevre sarmış ve kuşatmıştı: "Îmanın en faziletlisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her hal ve harekette Allah'ın seninle beraber olduğunu bilmendir." (İbn-i Kesir 4/304)
O DİYARIN SAKİNLERİ samimi idi. Her şeyleri sade ve tabii idi. Yapmacık hareketlerden şiddetle kaçınırlar ve riyakârlık yapmazlardı. Okudukları Kelime-i Tevhid'inı içinde bulunan Allah'ın Resûlünü bütünü ile kabul etmişlerdi. O mümtaz şahsiyet kendileri için her şeylerine imanıydı. Hem namazlarında, hem sohbetlerinde, hem çarşılarında, hem cihadlarında hem aile hayatlarında imanıydı. Onlar bizler gibi sadece ibadetlerinde, evradlarında, birtakım işlerinde Hz. Peygamberi imam kabul etmemişler her alan da o yüce Resûlün imamlığına tabi olmuşlardı.
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: SAHABELER :._.·´¯) :: ASR-I SAADETTEN TABLOLAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN