Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 273 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 273 Misafir :: 2 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Peygamber ve Sünnete Olan İhtiyaç
2 posters
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: SÜNNET-İ SENİYYE
1 sayfadaki 1 sayfası
Peygamber ve Sünnete Olan İhtiyaç
Peygamber ve Sünnete Olan İhtiyaç
Yüce yaratıcı insanoğlunu mükerrem ve mükemmel bir varlık olarak yaratmıştır. Fakat bu mükemmelliğine rağmen insan, ilahî hitaba doğrudan muhatap olacak yapıya sahip değildir. Bu sebeple dünyada insan hayatının başladığı günden beri, Allah Teala, onların arasından seçtiği "Nebî" veya "Resul" denilen peygamberleri kendisiyle kulları arasındaki irtibatı kurmak ve açıklamakla görevlendirmiştir.
Bütün peygamberler, Allah'ın emir ve nehiylerini O'nun kullarına ulaştırmak ve onlara doğru yolu göstermekle görevlendirilmiş hidayet elçileridir. Peygamberler bu kutsal elçilik görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışmışlardır. Bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem de ümmetine Allah Teala'nın istediği şekilde yaşamaları için gerekli bilgileri uygulamalı olarak vermiştir. Her peygamber gibi bizim peygamberimizin de iki temel görevi vardı: Tebliğ ve beyan.
"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun".1
"İnsanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın diye sana da Kur'an'ı inzal ettik".2
Peygamber Efendimiz vahiy yoluyla Allah'tan aldığı Kur'an ayetlerini, görevi gereği, İnsanlara sadece ulaştırmakla kalmıyor aynı zamanda onları açıklıyor ve anlatıyordu. Tebliğ ettiklerini açıklamak ve anlatmak onun aslî göreviydi. Hemen işaret edelim ki Peygamberimiz'in tebliğ görevi evrensel olduğu için, açıklamaları da ona uygun bir çerçeve ve nitelikte gerçekleşiyordu. Yani sünnet, Kur'an'ın evrensel planda Hz. Peygamber tarafından yorumlanması demek oluyordu.
Mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerîm'in eksiksiz, yeterli, açık ve her şeyi açıklayıcı olmasına ve dinimizin de ikmal edilmiş bulunmasına rağmen, sünnetin ifade ettiği bir yorum ve anlatıma gerçekten ihtiyaç var mıdır, şeklinde bir soru aklımıza takılabilir. Gerçek şu ki, yüce kitabımızın yeterli, açık ve açıklayıcı oluşu elbette bir hakikattir. Ancak onun bu niteliklerine rağmen, muhatapları olan insanların anlayış seviyeleri farklı olduğu için onu tek tek doğru olarak anlayıp kavramaları mümkün değildir. Öte yandan sorumluluk için duymak değil, anlamak gerekmektedir. insanları anlamadıkları şeylerden sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu sebeple kim, neyi anlamak ihtiyacında ise, ona onu anlatmak lazımdır. En iyi, en güzel, en doğru ve en doyurucu açıklamayı da elbette Kur'an ayetlerini getirip tebliğ eden Peygamber yapacaktır. Peygamber'in açıklamaları, hiç bir zaman Kur'an'ın eksik, yetersiz ve kapalı olduğu anlamına gelmez. "Allah'a kul olmak"tan başka görevi bulunmayan insanlar, ancak bu açıklamalar sayesinde O'na nasıl kulluk edeceklerini öğrenmiş olacaklardır. Bu sebeple sünnetsiz bir müslümanlık düşünmek mümkün değildir.
Hayatın ilahî irade doğrultusunda şekillenmesi konusunda Sünnet, Kur'an ile birlikte hemen onun yanıbaşında birinci dereceden bir görev üstlenmiş bulunmaktadır. Bunun böyle olduğunu hem Peygamber'e itaati emreden Kur'an-ı Kerîm, hem de Hz. Peygamber'in bizzat kendisi ifade ve ilan etmektedir.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır:
"Peygamber size ne verirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da kaçının!" 3.
"De ki: Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" 4.
"Allah'a ve kıyamet gününe kavuşacağını uman sizler için Allah'ın Resülü'nde güzel bir örnek vardır" 5.
"Allah'a ve Resülü'ne inanıyorsanız, anlaşmazlığa düştüğünüz konulan Allah'a ve Resülü'ne arz ediniz!" 6.
"Hayır Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip verdiğin hükmü, içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan kabul edip teslim olmadıkları sürece tam mü'min olamazlar" 7.
"Gerçekten sen, doğru yola, Allah'ın yoluna çağırıyorsun" 8.
"Peygamber'in emrine muhalefet edenler, fitneye ya da can yakıcı bir azaba uğramaktan çekinsinler" 9.
"Kim Peygamber'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur" 10.
Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
"...Kim benim sünnetimden (yaşama tarzımdan) yüz çevirirse benden değildir"11.
"Dinin elden çıkışı sünnetin terkiyle başlar. Halat nasıl lif lif kopup parçalanırsa, din de sünnetin birer birer terkiyle ortadan kalkar"12.
Bütün bu ayet ve hadisler, müslümanların ancak sünnete sarılmak ve ondan ayrılmamaya çalışmak suretiyle İslami kimliklerini koruyabileceklerini ifade etmektedir. Zira açık bir gerçektir ki, sünnetin terkedilmesiyle doğacak boşluk, sünnetin tam zıddı demek olan bid'atla doldurulacaktır.
Sünnet, en kısa ve genel anlatımıyla "İslam kültürü" demektir. Bid'at ise, İslam kültürüne ters düşen, onda yeri olmayan ve fakat ondanmış gibi görülmeye ve gösterilmeye çalışılan yabancı unsur demektir. Muhtelif kıta ve iklimlerde yaşayan müslümanlar arasında çağlar boyu görülegelen ortak değerler ve uygulama benzerlikleri, sünnetin belirleyiciliği, birleştiriciliği, bütünleştiriciliği yani evrenselliği sayesinde olmuştur. Açıkça söyleyecek olursak, ümmet sünnetle vardır, onunla yaşar. Yozlaşma sünnetten ayrılmakla başlar.
1 Maide süresi (5), 67
2 Nahl süresi (16), 44
3 Haşr süresi (59), 7
4 Al-i İmran süresi (3), 31
5 Ahzab süresi (33), 21
6 Nisa süresi (4), 59
7 Nisa süresi (4), 65
8 Şura süresi (42), 52
9 Nur süresi (24), 63
10 Nisa süresi (4), 80
11 Buharî, Nikah l; Müslim, Nikah 5
12 Darimî, Mukaddime 16
Yüce yaratıcı insanoğlunu mükerrem ve mükemmel bir varlık olarak yaratmıştır. Fakat bu mükemmelliğine rağmen insan, ilahî hitaba doğrudan muhatap olacak yapıya sahip değildir. Bu sebeple dünyada insan hayatının başladığı günden beri, Allah Teala, onların arasından seçtiği "Nebî" veya "Resul" denilen peygamberleri kendisiyle kulları arasındaki irtibatı kurmak ve açıklamakla görevlendirmiştir.
Bütün peygamberler, Allah'ın emir ve nehiylerini O'nun kullarına ulaştırmak ve onlara doğru yolu göstermekle görevlendirilmiş hidayet elçileridir. Peygamberler bu kutsal elçilik görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışmışlardır. Bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem de ümmetine Allah Teala'nın istediği şekilde yaşamaları için gerekli bilgileri uygulamalı olarak vermiştir. Her peygamber gibi bizim peygamberimizin de iki temel görevi vardı: Tebliğ ve beyan.
"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun".1
"İnsanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın diye sana da Kur'an'ı inzal ettik".2
Peygamber Efendimiz vahiy yoluyla Allah'tan aldığı Kur'an ayetlerini, görevi gereği, İnsanlara sadece ulaştırmakla kalmıyor aynı zamanda onları açıklıyor ve anlatıyordu. Tebliğ ettiklerini açıklamak ve anlatmak onun aslî göreviydi. Hemen işaret edelim ki Peygamberimiz'in tebliğ görevi evrensel olduğu için, açıklamaları da ona uygun bir çerçeve ve nitelikte gerçekleşiyordu. Yani sünnet, Kur'an'ın evrensel planda Hz. Peygamber tarafından yorumlanması demek oluyordu.
Mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerîm'in eksiksiz, yeterli, açık ve her şeyi açıklayıcı olmasına ve dinimizin de ikmal edilmiş bulunmasına rağmen, sünnetin ifade ettiği bir yorum ve anlatıma gerçekten ihtiyaç var mıdır, şeklinde bir soru aklımıza takılabilir. Gerçek şu ki, yüce kitabımızın yeterli, açık ve açıklayıcı oluşu elbette bir hakikattir. Ancak onun bu niteliklerine rağmen, muhatapları olan insanların anlayış seviyeleri farklı olduğu için onu tek tek doğru olarak anlayıp kavramaları mümkün değildir. Öte yandan sorumluluk için duymak değil, anlamak gerekmektedir. insanları anlamadıkları şeylerden sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu sebeple kim, neyi anlamak ihtiyacında ise, ona onu anlatmak lazımdır. En iyi, en güzel, en doğru ve en doyurucu açıklamayı da elbette Kur'an ayetlerini getirip tebliğ eden Peygamber yapacaktır. Peygamber'in açıklamaları, hiç bir zaman Kur'an'ın eksik, yetersiz ve kapalı olduğu anlamına gelmez. "Allah'a kul olmak"tan başka görevi bulunmayan insanlar, ancak bu açıklamalar sayesinde O'na nasıl kulluk edeceklerini öğrenmiş olacaklardır. Bu sebeple sünnetsiz bir müslümanlık düşünmek mümkün değildir.
Hayatın ilahî irade doğrultusunda şekillenmesi konusunda Sünnet, Kur'an ile birlikte hemen onun yanıbaşında birinci dereceden bir görev üstlenmiş bulunmaktadır. Bunun böyle olduğunu hem Peygamber'e itaati emreden Kur'an-ı Kerîm, hem de Hz. Peygamber'in bizzat kendisi ifade ve ilan etmektedir.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır:
"Peygamber size ne verirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da kaçının!" 3.
"De ki: Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" 4.
"Allah'a ve kıyamet gününe kavuşacağını uman sizler için Allah'ın Resülü'nde güzel bir örnek vardır" 5.
"Allah'a ve Resülü'ne inanıyorsanız, anlaşmazlığa düştüğünüz konulan Allah'a ve Resülü'ne arz ediniz!" 6.
"Hayır Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip verdiğin hükmü, içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan kabul edip teslim olmadıkları sürece tam mü'min olamazlar" 7.
"Gerçekten sen, doğru yola, Allah'ın yoluna çağırıyorsun" 8.
"Peygamber'in emrine muhalefet edenler, fitneye ya da can yakıcı bir azaba uğramaktan çekinsinler" 9.
"Kim Peygamber'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur" 10.
Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
"...Kim benim sünnetimden (yaşama tarzımdan) yüz çevirirse benden değildir"11.
"Dinin elden çıkışı sünnetin terkiyle başlar. Halat nasıl lif lif kopup parçalanırsa, din de sünnetin birer birer terkiyle ortadan kalkar"12.
Bütün bu ayet ve hadisler, müslümanların ancak sünnete sarılmak ve ondan ayrılmamaya çalışmak suretiyle İslami kimliklerini koruyabileceklerini ifade etmektedir. Zira açık bir gerçektir ki, sünnetin terkedilmesiyle doğacak boşluk, sünnetin tam zıddı demek olan bid'atla doldurulacaktır.
Sünnet, en kısa ve genel anlatımıyla "İslam kültürü" demektir. Bid'at ise, İslam kültürüne ters düşen, onda yeri olmayan ve fakat ondanmış gibi görülmeye ve gösterilmeye çalışılan yabancı unsur demektir. Muhtelif kıta ve iklimlerde yaşayan müslümanlar arasında çağlar boyu görülegelen ortak değerler ve uygulama benzerlikleri, sünnetin belirleyiciliği, birleştiriciliği, bütünleştiriciliği yani evrenselliği sayesinde olmuştur. Açıkça söyleyecek olursak, ümmet sünnetle vardır, onunla yaşar. Yozlaşma sünnetten ayrılmakla başlar.
1 Maide süresi (5), 67
2 Nahl süresi (16), 44
3 Haşr süresi (59), 7
4 Al-i İmran süresi (3), 31
5 Ahzab süresi (33), 21
6 Nisa süresi (4), 59
7 Nisa süresi (4), 65
8 Şura süresi (42), 52
9 Nur süresi (24), 63
10 Nisa süresi (4), 80
11 Buharî, Nikah l; Müslim, Nikah 5
12 Darimî, Mukaddime 16
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
Geri: Peygamber ve Sünnete Olan İhtiyaç
Yüce Mevla, yarattığı insanların dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşabilmeleri için Peygamberler görevlendirmiştir. Bütün Peygamberler kendilerine gönderilen emir ve yasakları gönderildikleri kavme ulaştırmışlar, yaşantılarıyla da kavimlerine modellerin en güzelini sunmuşlardır. Kıyamete kadar gelecek olan insanlığa ise; Allahın en sevgilisi ve yaratılmışların en şereflisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) gönderilmiştir. Hz. Peygamber’de diğer bütün peygamberler gibi görevini hakkıyla yerine getirmiş, insanlığı en güzel yola davet etmiş ve yaşantısıyla da güzel bir hayat düzeni bırakmıştır. İşte, Hz. Peygamberin Kur’an-ı Kerim dışında bize bırakmış olduğu söz, fiil ve takrirlere Sünnet denilmektedir.
İslam Dininde, Kur’an-ı Kerim’den sonra bilgi ve uygulama açısından en büyük kaynak, Hz. Peygamberin Sünneti kabul edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de tafsilatlı bir şekilde yer almayan emirlerin ve yasakların uygulama sahasına çıkması hep Sünnetle olmuştur. Abdestin alınış şekli, namazın kaç rekât olduğu ve nasıl kılınacağı, zekâtın nisap miktarı ve hangi mallardan zekât verileceği, haccın yapılış şekli gibi daha birçok ibadet Sünnetlerle bilinebilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz, “Ben namazı nasıl kılıyorsam sizde öyle kılın”(1) ve “ Hac ibadetinizin usullerini benden alın” (2) buyurmuştur.
Bir beşer olarak dünya ve ahiret huzurunu nasıl elde edebiliriz? sorusunun en güzel cevabını, Sevgili Peygamberimizin Sünnetinde buluyoruz.
Ailevi ilişkilerde mutluluğun anahtarı Hz. Peygamberin Sünnetinde saklıdır. Hz. Aişe validemizin dile getirdiği gibi, O, en duygusal, en nazik, en insancıl, en merhametli, en saygılı ve ailesine karşı her daim en iyi davranan bir aile reisiydi. Komşuluk ilişkilerinde en samimi, en içten davranışları, fakirlere nasıl yardım yapılacağına dair birçok güzel icraatı O’nun Sünnetlerinde görmekteyiz.
“Hayırlınız, ahlâkı güzel olanınızdır.”(3) diyen Sevgili Peygamberimiz, Sünnetiyle ahlaken kemale erişme yollarını bizlere göstermiştir. Hayatı boyunca hiç yalan söylememiş, emanete hıyanet etmemiş, ağzından hiçbir zaman beddua çıkmamış, düşmanları dahi kendisi hakkında kötüleyici bir söz söyleyememişlerdir.
Hz. Peygamberimizin Sünneti, Kur’an-ı Kerim’in en büyük tefsiridir. Bu sebeple, Sünnete tabi olmak, Kur’an’a tabi olmak anlamına gelmektedir. Allah’a hakkıyla itaat etmek ve O’nun sevgisini kazanmak için, Sevgili Peygamberimizin Sünnetine uyulması gerektiği unutulmamalıdır.
Yazımızı bir ayet meali ile son verelim. “(Ey Muhammed) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(4)
1. Buhari, Ezan,18
2. Müslim, Hac, 19
3. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:626
4. Ali İmran, 3/31
İslam Dininde, Kur’an-ı Kerim’den sonra bilgi ve uygulama açısından en büyük kaynak, Hz. Peygamberin Sünneti kabul edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de tafsilatlı bir şekilde yer almayan emirlerin ve yasakların uygulama sahasına çıkması hep Sünnetle olmuştur. Abdestin alınış şekli, namazın kaç rekât olduğu ve nasıl kılınacağı, zekâtın nisap miktarı ve hangi mallardan zekât verileceği, haccın yapılış şekli gibi daha birçok ibadet Sünnetlerle bilinebilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz, “Ben namazı nasıl kılıyorsam sizde öyle kılın”(1) ve “ Hac ibadetinizin usullerini benden alın” (2) buyurmuştur.
Bir beşer olarak dünya ve ahiret huzurunu nasıl elde edebiliriz? sorusunun en güzel cevabını, Sevgili Peygamberimizin Sünnetinde buluyoruz.
Ailevi ilişkilerde mutluluğun anahtarı Hz. Peygamberin Sünnetinde saklıdır. Hz. Aişe validemizin dile getirdiği gibi, O, en duygusal, en nazik, en insancıl, en merhametli, en saygılı ve ailesine karşı her daim en iyi davranan bir aile reisiydi. Komşuluk ilişkilerinde en samimi, en içten davranışları, fakirlere nasıl yardım yapılacağına dair birçok güzel icraatı O’nun Sünnetlerinde görmekteyiz.
“Hayırlınız, ahlâkı güzel olanınızdır.”(3) diyen Sevgili Peygamberimiz, Sünnetiyle ahlaken kemale erişme yollarını bizlere göstermiştir. Hayatı boyunca hiç yalan söylememiş, emanete hıyanet etmemiş, ağzından hiçbir zaman beddua çıkmamış, düşmanları dahi kendisi hakkında kötüleyici bir söz söyleyememişlerdir.
Hz. Peygamberimizin Sünneti, Kur’an-ı Kerim’in en büyük tefsiridir. Bu sebeple, Sünnete tabi olmak, Kur’an’a tabi olmak anlamına gelmektedir. Allah’a hakkıyla itaat etmek ve O’nun sevgisini kazanmak için, Sevgili Peygamberimizin Sünnetine uyulması gerektiği unutulmamalıdır.
Yazımızı bir ayet meali ile son verelim. “(Ey Muhammed) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(4)
1. Buhari, Ezan,18
2. Müslim, Hac, 19
3. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:626
4. Ali İmran, 3/31
RıZa BeRKaN- KuRuCu / YöNeTiCi
Similar topics
» Yılanın Peygamber Efendimiz (s a v) olan aşkı...
» Sünnete Müracaat Kur'ân'ın Emridir
» Ey CaNıMıN CaNı oLaN...
» Sünnete Müracaat Kur'ân'ın Emridir
» Ey CaNıMıN CaNı oLaN...
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: SÜNNET-İ SENİYYE
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN