Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 199 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 199 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Musibetle Gelen Saadetler
2 posters
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: DİNİ KONULAR VE BİLGİLER :._.·´¯) :: DİNİ BİLGİLER ve İSLAMİ YAZILAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Musibetle Gelen Saadetler
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İNSANIZ, can taşıyoruz. Hastalık da bizim için dert de, acı da bizim için ıstırap da...
Ağrısız baş, sancısız diş olmaz. Bu âlemde her şey arzu ettiğimiz gibi olmuyor. Her şey planladığımız gibi gitmiyor.
Hayat inişli çıkışlı, acılı tatlılı, hüzünlü sevinçli, sıkıntılı neşeli...
Mutluluğu, saadeti ve sevinci hepimiz hoş karşılarız. Ama musibeti, dertleri, hastalığı, hattâ bir adım ötesi belâyı hoşça karşılayabiliyor muyuz?
Musibetin içinde saadetin varlığını, derdin içinde derma-nın bulunduğunu, hastalığın önünde şifanın yer aldığını, be-lânın içinde sefanın, cefanın içinde vefanın olduğunu görebi-liyor muyuz?
İşte o zaman hayat kolaylaşır, sıkıntılar azalır, musibetler küçülür, hastalıkların acısı ve elemi hafifler.
Nasıl olacak dersiniz bütün bunlar?
Öncelikle her musibetin ve her derdin daha büyüğü var-dır. "Allah beterinden saklasın, daha acısı ve daha dayanıl-mazı olabilirdi" demek, musibeti küçültüyor, neredeyse, "Bu kadarına şükür" diyesi geliyor insanın. Büyük değil de, kü-çüğünün başa gelmesi bir yerde nimet bile olabiliyor.
Diyelim ki, arabanızla bir kaza geçirdiniz, bir iki hasarla atlattınız, "Cana geleceğine mala gelsin" dediniz. Cana da zarar gelebilirdi, ama atlattınız. Veya bir iki sıyrıkla geçiştir-diniz, daha kötüsünden kurtuldunuz.
İkincisi: Hayat musibetlerle, sıkıntılarla, hastalıklarla pe-kişiyor, güçleniyor; insanın dayanma gücü artıyor, olgunlaşıyor.
Dertler ve sıkıntılar insanı hayata bağlıyor, pes ettirmi-yor, teslim olmuyor insan, direnci ve azmi artıyor, neredeyse güç üzerine güç kazanıyor.
Hiç dert görmemiş, hasta olmamış bir insanla, çekmediği sıkıntı kalmamış bir insanın hayatı kavrayışı aynı mıdır?
Birisi için felaket olan bir olay, diğeri için sıradanlaşıyor. Birisi şok ve panik yaşarken, ötekisi soğukkanlılıkla karşılı-yor başına gelenleri...
Dertler insanı pişiriyor, olgunlaştırıyor, mücadele gücünü arttırıyor, başarısını kamçılıyor, çok zaman istediği hedefe bile ulaştırıyor.
Sıradan bir hayat, tekdüze bir ömür, gecesi gündüzü aynı geçen bir gün, sabah kalk, akşam yat felsefesi insanı tembelleştiriyor, hayattan beklentilerini tüketiyor, yaşamanın cez-besini, cazibesini, bütün çekiciliği törpülüyor.
Zaten dertsiz baş olmuyor; sıkıntısız, üzüntüsüz, elemsiz, ıstırapsız bir insan yoktur, önemli olan bütün bunlara hazır-lıklı olmak, gelecek için bir atlama taşı olduğunu kavramak-tır.
Üçüncüsü: En büyük nimetler ve saadetler çok çeşitli ve büyük musibetlerin arkasından gelmiş. Varlık da öyle, servet de öyle. Yattığı yerden kim ne kazanmıştır?
Yusuf Aleyhisselâm bunun için çok çarpıcı bir Örnek. Aklı, idraki, babasına bağlılığı, efendiliği, fizik ve ruh gü-zelliğiyle kardeşlerinin önüne geçmiş. Haklı olarak kıskan-mışlar kardeşleri onu... Gözden düşürmek, aralarından uzaklaştırmak istemişler bir an önce...
Bir gün alıp götürmüşler, kuyuya atmışlar. Kurtulduk di-ye sevinmişler üstelik...
Kuyudan çıkartılmış, esir pazarında köle diye satılmış. Saraya alınmış, bu sefer sarayın hanımı göz koymuş güzelli-ğine...
İftiraya kurban gitmiş Yusuf Peygamber, ama iffetine sa-hip çıkmış, sonunda kendini zindanda bulmuş.
On dört sene hapiste kalmış. Çekmediği eza, görmediği cefa kalmamış. Gençliği hapishanede geçmiş. Ama orayı bir okula çevirmiş, insan eğitmiş, gönüller yapmış kaldığı süre içinde orada... Bunun için hapishaneye "Medrese-i Yusufi-ye" denmiş, "Yusufiye okulu" anlamına.
Ama sonunda ne olmuş Hazret-i Yusuf? Mısır'a sultan olmuş, ülkenin hazinesi eline geçmiş, tek söz sahibi olmuş her konuda memlekette...
İnsana ve insanlığa himmet etmiş, destek olmuş ve so-nunda peygamberlik şerefiyle şereflenmiş.
Herkes ona koş-muş, ona ulaşmış, onun eline el vermiş.
Sonunda yıllar boyu görmediği, göremediği ve hasretle-riyle yandığı annesiyle babasıyla ve kendisini yok etmeye çalışan kardeşleriyle buluşmuş. Kardeşlerini ise bağışlamış severek...
Ve gele gele bir insanın dünyada ulaşabileceği en yüksek saadete ve nimete kavuşmuş.
Ama bununla da kalmamış, her konuda zirvede olduğu bir sırada, maddi ve manevi feraha ve refaha ulaştığı bir es-nada dünyanın geçici nimetleri tatmin etmemiş onu; bitip tükenmeyen sonsuz saadet nimetini istemiş, Rabbine ka-vuşmuş. Ebedlere geçmiş, bekaya ulaşmış.
Evet, musibetler içinde ne saadetler gizlenmiş, musibetle-ri Vereni tanıyınca...
Yazar: Mehmed Paksu
İNSANIZ, can taşıyoruz. Hastalık da bizim için dert de, acı da bizim için ıstırap da...
Ağrısız baş, sancısız diş olmaz. Bu âlemde her şey arzu ettiğimiz gibi olmuyor. Her şey planladığımız gibi gitmiyor.
Hayat inişli çıkışlı, acılı tatlılı, hüzünlü sevinçli, sıkıntılı neşeli...
Mutluluğu, saadeti ve sevinci hepimiz hoş karşılarız. Ama musibeti, dertleri, hastalığı, hattâ bir adım ötesi belâyı hoşça karşılayabiliyor muyuz?
Musibetin içinde saadetin varlığını, derdin içinde derma-nın bulunduğunu, hastalığın önünde şifanın yer aldığını, be-lânın içinde sefanın, cefanın içinde vefanın olduğunu görebi-liyor muyuz?
İşte o zaman hayat kolaylaşır, sıkıntılar azalır, musibetler küçülür, hastalıkların acısı ve elemi hafifler.
Nasıl olacak dersiniz bütün bunlar?
Öncelikle her musibetin ve her derdin daha büyüğü var-dır. "Allah beterinden saklasın, daha acısı ve daha dayanıl-mazı olabilirdi" demek, musibeti küçültüyor, neredeyse, "Bu kadarına şükür" diyesi geliyor insanın. Büyük değil de, kü-çüğünün başa gelmesi bir yerde nimet bile olabiliyor.
Diyelim ki, arabanızla bir kaza geçirdiniz, bir iki hasarla atlattınız, "Cana geleceğine mala gelsin" dediniz. Cana da zarar gelebilirdi, ama atlattınız. Veya bir iki sıyrıkla geçiştir-diniz, daha kötüsünden kurtuldunuz.
İkincisi: Hayat musibetlerle, sıkıntılarla, hastalıklarla pe-kişiyor, güçleniyor; insanın dayanma gücü artıyor, olgunlaşıyor.
Dertler ve sıkıntılar insanı hayata bağlıyor, pes ettirmi-yor, teslim olmuyor insan, direnci ve azmi artıyor, neredeyse güç üzerine güç kazanıyor.
Hiç dert görmemiş, hasta olmamış bir insanla, çekmediği sıkıntı kalmamış bir insanın hayatı kavrayışı aynı mıdır?
Birisi için felaket olan bir olay, diğeri için sıradanlaşıyor. Birisi şok ve panik yaşarken, ötekisi soğukkanlılıkla karşılı-yor başına gelenleri...
Dertler insanı pişiriyor, olgunlaştırıyor, mücadele gücünü arttırıyor, başarısını kamçılıyor, çok zaman istediği hedefe bile ulaştırıyor.
Sıradan bir hayat, tekdüze bir ömür, gecesi gündüzü aynı geçen bir gün, sabah kalk, akşam yat felsefesi insanı tembelleştiriyor, hayattan beklentilerini tüketiyor, yaşamanın cez-besini, cazibesini, bütün çekiciliği törpülüyor.
Zaten dertsiz baş olmuyor; sıkıntısız, üzüntüsüz, elemsiz, ıstırapsız bir insan yoktur, önemli olan bütün bunlara hazır-lıklı olmak, gelecek için bir atlama taşı olduğunu kavramak-tır.
Üçüncüsü: En büyük nimetler ve saadetler çok çeşitli ve büyük musibetlerin arkasından gelmiş. Varlık da öyle, servet de öyle. Yattığı yerden kim ne kazanmıştır?
Yusuf Aleyhisselâm bunun için çok çarpıcı bir Örnek. Aklı, idraki, babasına bağlılığı, efendiliği, fizik ve ruh gü-zelliğiyle kardeşlerinin önüne geçmiş. Haklı olarak kıskan-mışlar kardeşleri onu... Gözden düşürmek, aralarından uzaklaştırmak istemişler bir an önce...
Bir gün alıp götürmüşler, kuyuya atmışlar. Kurtulduk di-ye sevinmişler üstelik...
Kuyudan çıkartılmış, esir pazarında köle diye satılmış. Saraya alınmış, bu sefer sarayın hanımı göz koymuş güzelli-ğine...
İftiraya kurban gitmiş Yusuf Peygamber, ama iffetine sa-hip çıkmış, sonunda kendini zindanda bulmuş.
On dört sene hapiste kalmış. Çekmediği eza, görmediği cefa kalmamış. Gençliği hapishanede geçmiş. Ama orayı bir okula çevirmiş, insan eğitmiş, gönüller yapmış kaldığı süre içinde orada... Bunun için hapishaneye "Medrese-i Yusufi-ye" denmiş, "Yusufiye okulu" anlamına.
Ama sonunda ne olmuş Hazret-i Yusuf? Mısır'a sultan olmuş, ülkenin hazinesi eline geçmiş, tek söz sahibi olmuş her konuda memlekette...
İnsana ve insanlığa himmet etmiş, destek olmuş ve so-nunda peygamberlik şerefiyle şereflenmiş.
Herkes ona koş-muş, ona ulaşmış, onun eline el vermiş.
Sonunda yıllar boyu görmediği, göremediği ve hasretle-riyle yandığı annesiyle babasıyla ve kendisini yok etmeye çalışan kardeşleriyle buluşmuş. Kardeşlerini ise bağışlamış severek...
Ve gele gele bir insanın dünyada ulaşabileceği en yüksek saadete ve nimete kavuşmuş.
Ama bununla da kalmamış, her konuda zirvede olduğu bir sırada, maddi ve manevi feraha ve refaha ulaştığı bir es-nada dünyanın geçici nimetleri tatmin etmemiş onu; bitip tükenmeyen sonsuz saadet nimetini istemiş, Rabbine ka-vuşmuş. Ebedlere geçmiş, bekaya ulaşmış.
Evet, musibetler içinde ne saadetler gizlenmiş, musibetle-ri Vereni tanıyınca...
Yazar: Mehmed Paksu
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
Geri: Musibetle Gelen Saadetler
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sizi mutlaka biraz korku ve açlık birazda mallarınız ve canlarınızdan mahsullerinizden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. ey rasülüm sabredenlere cenneti müjdele. bakara 55
Ayetinin sırrına mazhar olmanın şartı başımıza gelebilecek yada gelecek olan musibet ve belalara sabretmekten geçer..trilyonlarca nimetlere gark edilen insan bazen sevgiden mahrum bazen evlattan, bazen eşten bazen maldan, bazen sağlıktan ,bazen mutluluktan, bazen bedenden, bazen ise ferahtan mahrum kalarak imtihan edilecektir. Cenabı hak her şeye imtihan sırrı gereği sınır çizmiş ve kısıtlamıştır. Mesela bugün hayatından yüz derece lezzet alan bir insan yarın bir sevdiğini
kaybedince lezzeti sıfırın altında 50 derece eleme düşebilir.bugün devletin başkanı olan bir insan yarın emekli olunca sıradan vatandaş derecesine düşer,bugün malı mülkü ile herkese hükmeden birisi yarın dilenme derecesine düşer.Cenabı hak yine gözün kulağın kalbin aklın bedenin lezzetlerine sınır çekerek bir nevi tatmaya müsaade edip doymaya izin vermemiştir.. Yani mutluluğa, saadete, mala, mülke güzelliğe, gençliğe, ömre bir sınır çizerek asıl nimetlere iştiyak arzusu vermiştir. Bize mutluluk, saadet, huzur ve neşe veren varlıklarımızdan bela musibet ve hastalık ve ölüm ile eksiltmeler yaparak tevekkül, sadakat, teslimiyet ve sabır derecelerimizle beraber isyan şekavet dalalet ve küfür seviyelerini de ölçerek mükâfat ve mücazat hazırlamaktadır. Bu eksiltmelere karşı sabır içinde tevekkül gösterenlerin mükâfatlarının tam olarak verileceği yer ise cennettir. Cennet, sabrın, tevekkülün, sadakatin, teslimiyetin ve kulluğun sırrına eren kulların yurdudur. En güzel nimet, mükâfat ve eğlencelerin özel kullara saklandığı yerdir. Cenabı Kerem dünyada sırrı imtihan gereği bela musibet ve hastalık ile mallarından canlarından eksiltip mahrum ettiği kullarına nimetleri cennette ihtişamlı şaşaalı bir şekilde verecektir.. Dünyada Kerem ve Rahmetinin sadece numuneleri ve gölgelerini göstermiş özel kullarına yapacağı ikramları, vereceği nimetleri, sunacağı iltifatları, eşlerin en güzellerini, yiyeceklerin enleziz ve şirinlerini, hayatın en safi ve mükemmelini, yaşamın en nezih ve tatlı ve kalitelisini, cennete saklamıştır. Bu nimetleri rablerinden gelen her türlü hastalık, bela, musibet, keder, elem ve hastalıklara kemali hikmet ve cemali adaletle mukabele sabır edenlere ikram edecektir. Halbu ki, dünyada insan sadece lezzetleri ya diliyle, ya eliyle koluyla ya da kalbiyle tadıp zevk alırken cennette ise bütün azaları ve hücrelerine ve iliklerine kadar lezzeti ve zevki hissedecektir. Lezzet, zevk ve makamlar sabit olduğundan eksilme olmayacaktır. Lezzet dünyada cüz-i iken orda külliyet kesp edecek. Mutluluklar dünyada sadece bir azayla sınırlı iken orda bütün hissiyat ve azalar ondan hisse alacaklar. Belki onun için denilmiştir ki, dünyanın bin sene mesudane hayatı cennetin bir saatine denk gelmeyecek. Böyle bir hayatı bize müjde veren haber senetlerin altında 124 bin enbiyanın, 125 milyon evliyanın imzası vardır. Hepsi “Evet rabbimizin dediği doğrudur” diye tasdik etmişlerdir. Bu kadar sadıkların tasdik ettiği haber karşısında bize tam sarsılmaz yıkılmaz, şüphe götürmez, tevekkül ve teslimiyet düşer. Gelen her türlü belaya karşı amenna ve sadekna demek düşer. Bileceğiz ki, bela ve musibetleri bir gönderen var,onun izniyle geliyorlar. Elbet başıboş değiller. O zaman gelen bela ve musibetlere :”Hoş geldin ey ihtar edici, ikaz edici ve rahmet edici ” dedikten sonra.
“Rabbim üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımıza sebat ver. Bu musibetlere karşı zaif ve aciz olan belimize ve bedenimize, mukavemetsiz olan ruh ve kalbimize kuvvet ver.diyeceğiz ve " ey rasülümsabredenlere cenneti müjdele.ayetinin sığınağına gireceğiz.
Muhammed Samil KAKCA
RıZa BeRKaN- KuRuCu / YöNeTiCi
Similar topics
» Rüzgârla Gelen Rahmet
» O Gece Sendin Gelen - Mehmet Emin Ay
» EFENDİMİZİN DÜNYAYA TEŞRİFLERİ SIRASINDA MEYDANA GELEN HÂRİKÂ HÂDİSELER
» O Gece Sendin Gelen - Mehmet Emin Ay
» EFENDİMİZİN DÜNYAYA TEŞRİFLERİ SIRASINDA MEYDANA GELEN HÂRİKÂ HÂDİSELER
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: DİNİ KONULAR VE BİLGİLER :._.·´¯) :: DİNİ BİLGİLER ve İSLAMİ YAZILAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN