Giriş yap
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 194 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 194 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
ALİ EL-HARÎRÎ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İZ BIRAKANLAR & GÖNÜL YAPANLAR :._.·´¯) :: ALLAH DOSTLARI, ALiM ve EVLİYALAR
1 sayfadaki 1 sayfası
ALİ EL-HARÎRÎ
ALİ EL-HARÎRÎ
Şam'da yetişen büyük velîlerden. İsmi Ali olup, babasının ismi Hüseyin, künyesi Ebü'l-Hasan'dır. Doğum târihi belli değildir. Havran'ın Büsr köyünden ve Benûz-Zeman denilen aşîrettendir. Hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. 1247 (H.645) senesinde Şam'da vefât etti.
Ali el-Harîrî, küçük yaşta ilim öğrenmek için Şam'a gitti. Babasının vefâtı üzerine amcasının himâyesinde yetişti. Geçimini temin etmek için, amcasından meslek öğrendi. Şeyh Ebû Ali Mağribî'nin sohbetlerinde bulunarak, kemâle geldi.Ali el-Harîrî, derecesi yüksek, hâl ve kerâmet sâhibi, cesûr, vekarlı bir zât idi.
Moğol istilâsı sırasında bir grup Moğol askeri Şam civârına gelmişti.Askerler, Büsr civarında çok zulüm ve eziyet yaptılar. Bu durum üzerine Ebü'l-Hasan el-Harîrî, talebelerinden birine;
"Gel seninle bu zâlimlere gidelim!" dedi. O talebe çok korktu ve;
"Efendim, onlar bize zarar verirler. Biz yalnızız ve bir şey dememiz halinde, etrafa daha çok zarar verirler." dedi. Ebü'l-Hasan el-Harîrî:
"Kalk gidiyoruz. Bakalım Allahü teâlâ ne gösterecek!" buyurarak, bineğine bindi. Talebesiyle çadırlarının kurulu olduğu yere gitti. Onlar Ali el-Harîrî'yi tanımadıkları hâlde, Sultanları karşıladıkları gibi, karşıladılar. Ali el-Harîrî, heybet ve şiddetle onların karşılarına geçip, yaptıkları zulme son vermelerini, iyi kimseler olmalarını nasîhat etti ve her kelimeyi söylerken, elindeki asâsını yere vurarak tenbihte bulundu. Reisleri bu sözler karşısında bir şey diyemedi. Başını önüne eğdi. Daha sonra adamlarını alıp o bölgeden uzaklaşıp gitti.
Talebelerinden biri, Ali el-Harîrî hazretlerine gelip, hacca gitmek istediğini bildirdi ve izin istedi. Ali el-Harîrî ona küçük bir çanta verdi ve içinden ihtiyaç mikdârı kadar para harcamasını, geri kalanı iâde etmesini tenbih etti. O zât çantayı açtığında bir dirhem (gümüş para) olduğunu gördü ve bunun az olması sebebi ile üzüldü, hattâ geri vermek istedi. O anda Ali el-Harîrî'nin mânevî hâli kendisini kapladı ve bunda bir hayır var diyerek o parayı harcadı. Çantayı tekrar açtığında, bir dirhem daha gördü. Böylece, yol boyunca bütün ihtiyaçlarını karşıladı. Döndüğü zaman çantayı hocasına iâde etti ve bunun hocasına âit bir kerâmet olduğunu anladı.
Büyük âlim Takıyyüddîn bin Salâh ile Ebü'l-Hasan el-Harîrî hazretleri bir yerde bir araya geldiler. Ali el-Harîrî;
"Misâfirimize bir şey ikrâm etmemiz îcâb eder." dedi. O anda oradan bir koyun sürüsü geçmeye başladı. Talebelerinden birine;
"Git, yüz dirhem kıymetinde olan şu vasıftaki koyunu al getir!" buyurdu. Orada bulunan Takıyyüddîn bin Salâh;
"Her hâlde Şeyh Ali beni imtihân etmek ister. Bu koyunun etini yemeyeceğim." diye içinden geçirdi. Daha sonra sofra kuruldu. O esnâda dışarıdan birisi geldi ve;
"Bugün buradan bir koyun sürüsü geçti mi?" diye sordu. Oradakiler;
"Niye soruyorsun?" dediklerinde, "O sürüde yüz dirhem kıymetinde bir koyunum vardı. Vasıfları şöyle şöyle idi. Ben onu Ali Harîrî hazretlerine ve sevdiklerine nezretmiştim." dedi. Oradakiler;
"Evet bahsettiğin vasıftaki koyun, şu sofradaki koyundur." dediler. O kişi de;
"Elhamdülillah koyun sâhibini bulmuş!" dedi. O zaman Ali el-Harîrî, Takıyyüddîn bin Salâh'a nazar etti ve;
"Kişi dâimâ hüsn-i zanda bulunmalıdır." dedi. Takıyyüddîn bin Salâh; "Tövbeler olsun, tövbeler olsun!" deyip af diledi."
1) Tabakât-ül-Evliyâ; s.450
2) Fevât-ül-Vefeyât; c.3, s.6
3) Şezerât-üz-Zeheb; c.5, s.231
4) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.174
5) Zeyl-i Ravdateyn; s.180
6) El-Bidâye ven-Nihâye; c.13, s.173
7) El-A'lâm; c.4, s.279
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.8, s.113
Şam'da yetişen büyük velîlerden. İsmi Ali olup, babasının ismi Hüseyin, künyesi Ebü'l-Hasan'dır. Doğum târihi belli değildir. Havran'ın Büsr köyünden ve Benûz-Zeman denilen aşîrettendir. Hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. 1247 (H.645) senesinde Şam'da vefât etti.
Ali el-Harîrî, küçük yaşta ilim öğrenmek için Şam'a gitti. Babasının vefâtı üzerine amcasının himâyesinde yetişti. Geçimini temin etmek için, amcasından meslek öğrendi. Şeyh Ebû Ali Mağribî'nin sohbetlerinde bulunarak, kemâle geldi.Ali el-Harîrî, derecesi yüksek, hâl ve kerâmet sâhibi, cesûr, vekarlı bir zât idi.
Moğol istilâsı sırasında bir grup Moğol askeri Şam civârına gelmişti.Askerler, Büsr civarında çok zulüm ve eziyet yaptılar. Bu durum üzerine Ebü'l-Hasan el-Harîrî, talebelerinden birine;
"Gel seninle bu zâlimlere gidelim!" dedi. O talebe çok korktu ve;
"Efendim, onlar bize zarar verirler. Biz yalnızız ve bir şey dememiz halinde, etrafa daha çok zarar verirler." dedi. Ebü'l-Hasan el-Harîrî:
"Kalk gidiyoruz. Bakalım Allahü teâlâ ne gösterecek!" buyurarak, bineğine bindi. Talebesiyle çadırlarının kurulu olduğu yere gitti. Onlar Ali el-Harîrî'yi tanımadıkları hâlde, Sultanları karşıladıkları gibi, karşıladılar. Ali el-Harîrî, heybet ve şiddetle onların karşılarına geçip, yaptıkları zulme son vermelerini, iyi kimseler olmalarını nasîhat etti ve her kelimeyi söylerken, elindeki asâsını yere vurarak tenbihte bulundu. Reisleri bu sözler karşısında bir şey diyemedi. Başını önüne eğdi. Daha sonra adamlarını alıp o bölgeden uzaklaşıp gitti.
Talebelerinden biri, Ali el-Harîrî hazretlerine gelip, hacca gitmek istediğini bildirdi ve izin istedi. Ali el-Harîrî ona küçük bir çanta verdi ve içinden ihtiyaç mikdârı kadar para harcamasını, geri kalanı iâde etmesini tenbih etti. O zât çantayı açtığında bir dirhem (gümüş para) olduğunu gördü ve bunun az olması sebebi ile üzüldü, hattâ geri vermek istedi. O anda Ali el-Harîrî'nin mânevî hâli kendisini kapladı ve bunda bir hayır var diyerek o parayı harcadı. Çantayı tekrar açtığında, bir dirhem daha gördü. Böylece, yol boyunca bütün ihtiyaçlarını karşıladı. Döndüğü zaman çantayı hocasına iâde etti ve bunun hocasına âit bir kerâmet olduğunu anladı.
Büyük âlim Takıyyüddîn bin Salâh ile Ebü'l-Hasan el-Harîrî hazretleri bir yerde bir araya geldiler. Ali el-Harîrî;
"Misâfirimize bir şey ikrâm etmemiz îcâb eder." dedi. O anda oradan bir koyun sürüsü geçmeye başladı. Talebelerinden birine;
"Git, yüz dirhem kıymetinde olan şu vasıftaki koyunu al getir!" buyurdu. Orada bulunan Takıyyüddîn bin Salâh;
"Her hâlde Şeyh Ali beni imtihân etmek ister. Bu koyunun etini yemeyeceğim." diye içinden geçirdi. Daha sonra sofra kuruldu. O esnâda dışarıdan birisi geldi ve;
"Bugün buradan bir koyun sürüsü geçti mi?" diye sordu. Oradakiler;
"Niye soruyorsun?" dediklerinde, "O sürüde yüz dirhem kıymetinde bir koyunum vardı. Vasıfları şöyle şöyle idi. Ben onu Ali Harîrî hazretlerine ve sevdiklerine nezretmiştim." dedi. Oradakiler;
"Evet bahsettiğin vasıftaki koyun, şu sofradaki koyundur." dediler. O kişi de;
"Elhamdülillah koyun sâhibini bulmuş!" dedi. O zaman Ali el-Harîrî, Takıyyüddîn bin Salâh'a nazar etti ve;
"Kişi dâimâ hüsn-i zanda bulunmalıdır." dedi. Takıyyüddîn bin Salâh; "Tövbeler olsun, tövbeler olsun!" deyip af diledi."
1) Tabakât-ül-Evliyâ; s.450
2) Fevât-ül-Vefeyât; c.3, s.6
3) Şezerât-üz-Zeheb; c.5, s.231
4) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.174
5) Zeyl-i Ravdateyn; s.180
6) El-Bidâye ven-Nihâye; c.13, s.173
7) El-A'lâm; c.4, s.279
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.8, s.113
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İZ BIRAKANLAR & GÖNÜL YAPANLAR :._.·´¯) :: ALLAH DOSTLARI, ALiM ve EVLİYALAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN