BÜYÜK HAZİNE SALEVAT-İ ŞERİFE

Allahü Tealaya hamd, Onun Habibi Ekremi olan Peygamberimiz Aleyhissalatü vesselama salatü selam olsun. Cenab-ı Hak Zatını tanıtmak kendisini bizlere bildirmek için, insanlığın en şereflisi, Sebebi Hilkati Kâinat, Şefaat yetkilisi Yaveri Ekremini yarattı. Ve bizlerede ona her konuda uymayı ve Habibine salatü selam getirmeyi emretti.





Rabbimiz meleklerine Resulumu sevin çünkü ben sevdim, insanlarada ben Resulumu seviyorum sizde sevin buyurdu. Çünkü Peygamberi (sav)sevmeyen iman etmiş olmaz. İmanın gereği Onu (asm) sevmektir, sevmenin gereği Onu(asm) duyunca ona salatü selam etmektir.




Muhakkakki Allah ve melekleri Peygambere salat ederler ey iman edenler sizde ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. (Ahzab 56)




Allahü teala bu ayeti kerimede kendisinin ve meleklerin peygambere salât ettiğini bizimde ona tam bir teslimiyetle salatü selam etmemizi emrediyor. Cenabı Hakk'ın ve meleklerin salât etmesi ne demektir ve bizler Peygambere (as) nasıl salatü selam etmeliyiz. Bu sorulara cevap vermeden önce bu ayetle Cenabı Hakk, Peygamber Efendimizin (sav) katındaki değerini, şerefini bizlere ifade ediyor ve kendi katında ne kadar yüce bir makamı olduğunu bizlere ihbar ediyor.





Makamı Mahmudun ve Refiki Âla'nın sahibi olduğunu beyan ediyor. Allah'ın ve meleklerin Peygambere salât etmesine gelince önce salât kelimesi Arabca ne demektir onunla başlayalım. Salât kelimesi Arapçada namaz manasında kullanılır. Ama salât kelimesinin çok daha değişik anlamlarda kullanıldığı yerlerde vardır. Bunlardan birisi yanan bir ateşi odun atarak desteklemek onu kuvvetlendirmek manasıdır. Salât kelimesi Yardım etmek manasına da kullanılır.(bkz.Elmüfredat- Ragıp el Isfehani shf.869)




Bu manaya göre hareket edildiğinde Allah ve melekleri peygamberine yardım edip desteklerler ey iman edenler sizde ona yardım edip tam bir teslimiyetle ona teslim olun; manası çıkar.




Hz. Peygamber (asv)'in ismi her işitildiğinde veya anıldığında salât getirilip getirilemeyeceği hususunda bazı âlimler; bir yerde, Hz. Peygamber (asv)'in adı ne kadar anılırsa anılsın bir defa salât edilmesi yeterlidir derken, bilginlerin çoğunluğu ise, Hz. Peygamber (asv)'in adı her anıldığında salât getirilmesi gereklidir demiştir. Nitekim hadis ilmiyle uğraşanlar, Hz. Peygamber (asv)'in hadislerini rivayet ederken, sözleriyle, halleriyle en büyük saygıyı göstermişler; öğretimi sırasında da Hz. Peygamber (asv)'in adı ne kadar çok anılırsa anılsın, her anıldıkça, "Sallallahü aleyhi ve sellem" diyerek saygılarını göstermişlerdir. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XI,164)



Cenab-ı Hak bu ayetle Peygamber Efendimizin değer ve şerefini bizlere ifade ediyor ve kendi katında ne kadar yüce ve yüksek bir makama sahip olduğunu ve Zatını da ifade ederek onu tafdil ediyor. Allah'ın Hazreti Peygambere salât getirmesi yardım, rahmet ve ihsan manasınadır. Meleklerin ve insanların salât getirmesi ise dua, selam ve niyaz anlamındadır.




Üstad Hazretleri salâvata farklı olarak şu şekilde bir mana veriyor: “I'lem eyyühe'l-aziz! Nebiyy-i Zîşânın (a.s.m.) makam-ı mahmûdu Ilâhî bir mâide ve Rabbânî bir sofra hükmündedir. Evet, tevzi edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofradan akıyor. Resul-i Zîşâna (a.s.m.) okunan salâvat-ı şerife, o sofraya edilen dâvete icâbettir.




Ve keza, salâvat-ı şerîfeyi getiren adam, Zât-ı Peygamberîyi (a.s.m.) bir sıfatla tavsif ettiği zaman, o sıfatın nereye taallûk ettiğini düşünsün ki, tekrar be tekrar salâvat getirmeye müşevviki olsun.” Mesnevî-i Nuriye


- Hubâb




Makam-ı Mahmut İlahi bir sofradır ve bütün ihsan ve ikramlar bu sofranın üzerine iniyor. Öyle ise nasıl Peygamber Efendimizin varlığı şu kâinatın varlığına sebep olmuş ise aynı şekilde şu kâinat sofrasına akan bütün ihsan ve ikramlarda onun Allah katında ki makamı hürmetinedir. Yani Makam-ı Mahmudun hürmetine bütün izzet ve ikramlar geliyor demektir. İlahi sofra niteliğinde olan bu Makam-ı Mahmuda icabet etmek ise ancak salâvat ile oluyor.




Öyle ise salâvata sadece bir dua ve hatırlama nazarı ile bakmamak gerekir. Salâvat Allah resulünün davetine bir icabet Allah'ın rahmetinin celbine bir nişanedir. Kâinatı onun hürmetine yarattığı bir zatı salavat ile memnun edip Allah'ın rahmetine intikal etmek elbette her Müminin bir misyonu olması gerekir.



Hem makam-ı Mahmut bir şefaat makamıdır kim bu makama salâvat ile müracaat etmez ise şefaatten de mahrum kalır. Allah resulü bu makama salâvat ile katkı yapılmasını sırf kendi şahsi makamını yüceltmek ve yükseltmek için değil ümmetine daha ziyade şefaat etmek için ısrarla istiyor.




Öyle ise bizde salâvat ile Allah Resulünün işini kolaylaştırmalıyız ve ona bolca salavat ve dua etmeliyiz ta ki onun şefaatine hak kazanalım. Tabiri yerinde ise nasıl verilen vergiler vatandaşa yol, su ve hizmet olarak dönüyor ise bizim getirdiğimiz salâvatlarda bize şefaat olarak dönecek. Öyle ise salâvata karşı kayıtsız durmak en azından bu noktadan akıl karı değildir.




Mecnunun Leylanın ismini duyunca ah edip yere yığıldığı gibi Ahmet Mahmut Muhammed ismini duyunca hemen sevgiliye ve sevgililere selam ve dua göndermektir salâvatı şerife. Kim Efendimizin ve neslinin ismini duyunca selam göndermese onu nasıl sevmis olsun ki kim selam gondermez ise en büyük cimriligi yapmış olur.




Allah Resulünün bir kaç mübarek hadis-i şerifi ile yazımıza nihayet verelim: Rasûlü Ekrem Efendimiz (asv) buyuruyor ki,

"Yanında benim adım anılıp da bana salât getirmeyen kişinin burnu sürtünsün, hakarete uğrasın." buyurmuştur.

*Bana en yakın olanlar, üzerime en çok salâvat getirenler olacaktir. Üzerime salâvat getirirseniz Allah da (c.c) sizin üzerinize salâvat getirir.

*Bana salâvat getirin. Nerede olursanız olun salâvatınız bana ulaşır.

*Allah Teala (C.C) buyurdu: "Bir defa salavat getirene Ben ve meleklerim on defa salavat getiririz." (Tâc, V, 145).




Namazlarda oturduğumuz zaman tahiyyâttan sonra okuduğumuz "Allahumma Salli, Bârik..." duâları da, Hz. Peygamber (asv)'e salât getirmeyi ifâde eder. Aynı şekilde bu dualarda yer alan Peygamber Efendimizin nesli ifadesi, gelecek zamanların şahlarına, kutuplarına, velilerine ve onların yapacakları azim hizmetlere işaret eder, salâvat getirdiğiğmiz zaman onların ruhaniyetlerinden de istifade edilmiş olur.



En güzel dualar ve en samimi niyazlar, bütün selam, bereket, rahmet, Âlemlerin Efendisi(sav) ,onu yüce ashabı, ashabının dostları ve onların izinde olan Allah dostlarının ve onları sevenlerin üzerine olsun!..

Tefekkür Dergisi

Yusuf Gözüm