Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 177 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 177 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
ALÂEDDÎN ALİ ERDEBİLÎ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İZ BIRAKANLAR & GÖNÜL YAPANLAR :._.·´¯) :: ALLAH DOSTLARI, ALiM ve EVLİYALAR
1 sayfadaki 1 sayfası
ALÂEDDÎN ALİ ERDEBİLÎ
ALÂEDDÎN ALİ ERDEBİLÎ
Celvetî yolu büyüklerinden. İsmi Alâeddîn Ali bin Sadreddîn Erdebilî'dir. İran'ın Erdebil bölgesinde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Babası gibi ilim ve fazîlet sâhibi idi. 1429 (H.833) senesi Kudüs'te vefât etti. Oraya defnedildi. Kabri ziyâret mahallidir.
Alâeddîn Ali, Celvetî yolu büyüklerinden olan babasının terbiyesinde yetişti. Vefâtından sonra da onun yerine geçti. Babasının ve dedesinin Celvetiyye yolunun büyüklerinden olmaları ve böyle tanınmaları sebebiyle büyük bir îtibâra kavuştu. İslâm âlimlerine ve evliyâya hürmeti ve hizmetiyle tanınan Tîmûr Han, köyleriyle birlikte Erdebil bölgesinin Şeyh Alâeddîn Ali'ye verilmesini emretti ve bu arâzide her türlü kayıttan âzâde olarak âdetâ müstakil hareket etme hakkını tanıdı. Tîmûr Han, Anadolu seferinden dönüşte sayıları 30.000'e varan bir Türkmen grubunu berâberinde getirmişti. Alâeddîn Ali hazretleri bunların serbest bırakılmasını Tîmûr Handan ricâ etti. O da kabûl edip bunları serbest bıraktı. Bunların hepsi Alâeddîn Ali hazretlerinin talebesi oldular. Türkmenlerin bir kısmı Erdebil'e yerleşti. Diğer bir kısmı da Anadolu'ya döndüler. Erdebil'de kalıp bir mahalle teşkil eden Anadolu Türkmenleri, "Sûfiyân-ı Rumlu" adını taşıdılar. Tîmûr Hanın oğlu Şahruh da, 1444 senesinde Karakoyunlu hükümdârı Kara Yûsuf'a karşı 1412 senesi Mart ayı başındaki seferinde Erdebil'e gelip Şeyh Alâeddîn Ali hazretlerinin duâsını aldı.
Alâeddîn Ali hazretlerinin serbest bıraktırdığı, Anadolu Türkmenlerinden olan talebeleri, güzel hizmetleri sebebiyle, Bursa'daki Osmanlı pâdişâhlarından her yıl "Çerağ akçesi" adı altında kıymetli hediyeler aldılar.
Alâeddîn Ali Erdebilî'nin yetiştirdiği talebelerinin en üstünü Şeyh Hamîdeddîn Aksârâyî hazretleri oldu. İlme ve tahsîle doymayan Hamîdeddîn birçok yerler dolaştıktan sonra Tebriz'e, oradan da Hoy şehrine gelerek Alâeddîn Ali hazretlerinin sohbetlerine katıldı. Aradığını bulmanın sevinciyle;
Ey sonsuz nûr hazînesi zât, kendin gibi bizi de aydınlat.
Bizim değersiz bakırımızı bakış iksîrinle altın yap.
Sen can cevherinin denizisin, bizi de cevher kıl.
diyerek kendinden geçti. Kendine geldikten sonra da;
"Esâsen benim bir şey söylememe lüzum yok. Sen gizli sırları bilirsin. Ey hâcetlerimize dâimâ sığınak olan sen! Biz hatâ edip yolumuzu şaşırdık." dedi. Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'in iyi niyetle geldiğini ve muhabbet nûrunun onda parladığını görerek alnından öperek gönlünü aldı.
Hamîdeddîn de; "Ey Hakk'ın nûru! "Ey sabır kurtuluşun anahtarıdır" sözünün sâhibi olan zât! Her sorunun cevâbı senin yüzünden alınmakta ve öğrenilmektedir. Her zorluk seninle halledilmekte ve her müşkül seninle yenilmektedir. Sen gönlümüzde olan her şeyin tercümanısın. Ayağı çamura batanın sen elinden tutarsın." dedi.
Birbirleriyle bir zaman görüşüp konuştular. Daha sonra diğer dervişlerin toplanmasıyla sohbet ve zikre başlandı. Dervişler ilâhî muhabbet içinde kendilerinden geçmiş olarak dağıldılar. Alâeddîn Ali hazretleri;
"Herkes gitti. Acaba kalan oldu mu?" diye sordu. Bir de baktılar ki, Hamîdeddîn bir köşede kendinden geçmiş, mum karşısındaki pervâne gibi yanmış bir hâlde duruyordu. Ona dokunduklarında şöyle dedi:
"Aşk elinden yandı cânım, ey Ali senden meded!
Ben garîb-i bî nevâyım, ey Ali senden meded!
Sen bana lutf ü keremle derdime bir çâre kıl!
Şâhsın sen; ben gedâyım (dilenciyim), ey Ali senden meded!"
Hamîdeddîn bunları söyledikten sonra, hocası Alâeddîn hazretlerinin ayaklarına kapandı. O da onu kucakladı ve;
"Git Hakk'ın emrine canla başla tâzim et, hürmet göster ve halka müşfik davranıp onlara şefkat öğret. Bizim sırrımızı bildiğin için ona göre hareket et. Dervişlerle, âşık ve âriflerle, hakkı bilenlerle dost ol." buyurdu.
Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'e icâzet, diploma verdi ve Anadolu'ya gitmesini söyledi. O bu emre uyarak, yola çıktı. O sırada fitneciler; Hamîdeddîn, İran'daki sırları Anadolu'ya götürüyor diye ileri geri konuşmaya başladılar. Bunun üzerine Alâeddîn Ali hazretleri, yakınlarına;
"Hamîdeddîn'in arkasından bakın. Gözden kayboluncaya kadar bakın. Eğer arkasına dönüp bakarsa, korkulacak bir şey yoktur." buyurdu. Oradakiler onun peşine düştüler. Tam gözden kaybolacağına yakın bir sırada, Hamîdeddîn dönüp arkasına baktı. Bu hareketini iki defâ tekrarladı. Gidenler onun bu hâlini görüp haber verdiler. Herkes eski düşüncelerinden kurtulup, râhata kavuştu.
Alâeddîn Ali hazretleri daha sonraları Kudüs'e gitti. Çok geçmeden de vefât etti.Celvetiyye yolu, Alâeddîn Ali hazretlerinden sonra Şeyh Şah diye bilinen oğlu İbrâhim tarafından devâm ettirildi.
1) Silsile-i İsmâil Hakkı; s.69
2) Azîz Mahmûd Hüdâî; s.159
3) Gönül Meyveleri; s.248-249
Celvetî yolu büyüklerinden. İsmi Alâeddîn Ali bin Sadreddîn Erdebilî'dir. İran'ın Erdebil bölgesinde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Babası gibi ilim ve fazîlet sâhibi idi. 1429 (H.833) senesi Kudüs'te vefât etti. Oraya defnedildi. Kabri ziyâret mahallidir.
Alâeddîn Ali, Celvetî yolu büyüklerinden olan babasının terbiyesinde yetişti. Vefâtından sonra da onun yerine geçti. Babasının ve dedesinin Celvetiyye yolunun büyüklerinden olmaları ve böyle tanınmaları sebebiyle büyük bir îtibâra kavuştu. İslâm âlimlerine ve evliyâya hürmeti ve hizmetiyle tanınan Tîmûr Han, köyleriyle birlikte Erdebil bölgesinin Şeyh Alâeddîn Ali'ye verilmesini emretti ve bu arâzide her türlü kayıttan âzâde olarak âdetâ müstakil hareket etme hakkını tanıdı. Tîmûr Han, Anadolu seferinden dönüşte sayıları 30.000'e varan bir Türkmen grubunu berâberinde getirmişti. Alâeddîn Ali hazretleri bunların serbest bırakılmasını Tîmûr Handan ricâ etti. O da kabûl edip bunları serbest bıraktı. Bunların hepsi Alâeddîn Ali hazretlerinin talebesi oldular. Türkmenlerin bir kısmı Erdebil'e yerleşti. Diğer bir kısmı da Anadolu'ya döndüler. Erdebil'de kalıp bir mahalle teşkil eden Anadolu Türkmenleri, "Sûfiyân-ı Rumlu" adını taşıdılar. Tîmûr Hanın oğlu Şahruh da, 1444 senesinde Karakoyunlu hükümdârı Kara Yûsuf'a karşı 1412 senesi Mart ayı başındaki seferinde Erdebil'e gelip Şeyh Alâeddîn Ali hazretlerinin duâsını aldı.
Alâeddîn Ali hazretlerinin serbest bıraktırdığı, Anadolu Türkmenlerinden olan talebeleri, güzel hizmetleri sebebiyle, Bursa'daki Osmanlı pâdişâhlarından her yıl "Çerağ akçesi" adı altında kıymetli hediyeler aldılar.
Alâeddîn Ali Erdebilî'nin yetiştirdiği talebelerinin en üstünü Şeyh Hamîdeddîn Aksârâyî hazretleri oldu. İlme ve tahsîle doymayan Hamîdeddîn birçok yerler dolaştıktan sonra Tebriz'e, oradan da Hoy şehrine gelerek Alâeddîn Ali hazretlerinin sohbetlerine katıldı. Aradığını bulmanın sevinciyle;
Ey sonsuz nûr hazînesi zât, kendin gibi bizi de aydınlat.
Bizim değersiz bakırımızı bakış iksîrinle altın yap.
Sen can cevherinin denizisin, bizi de cevher kıl.
diyerek kendinden geçti. Kendine geldikten sonra da;
"Esâsen benim bir şey söylememe lüzum yok. Sen gizli sırları bilirsin. Ey hâcetlerimize dâimâ sığınak olan sen! Biz hatâ edip yolumuzu şaşırdık." dedi. Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'in iyi niyetle geldiğini ve muhabbet nûrunun onda parladığını görerek alnından öperek gönlünü aldı.
Hamîdeddîn de; "Ey Hakk'ın nûru! "Ey sabır kurtuluşun anahtarıdır" sözünün sâhibi olan zât! Her sorunun cevâbı senin yüzünden alınmakta ve öğrenilmektedir. Her zorluk seninle halledilmekte ve her müşkül seninle yenilmektedir. Sen gönlümüzde olan her şeyin tercümanısın. Ayağı çamura batanın sen elinden tutarsın." dedi.
Birbirleriyle bir zaman görüşüp konuştular. Daha sonra diğer dervişlerin toplanmasıyla sohbet ve zikre başlandı. Dervişler ilâhî muhabbet içinde kendilerinden geçmiş olarak dağıldılar. Alâeddîn Ali hazretleri;
"Herkes gitti. Acaba kalan oldu mu?" diye sordu. Bir de baktılar ki, Hamîdeddîn bir köşede kendinden geçmiş, mum karşısındaki pervâne gibi yanmış bir hâlde duruyordu. Ona dokunduklarında şöyle dedi:
"Aşk elinden yandı cânım, ey Ali senden meded!
Ben garîb-i bî nevâyım, ey Ali senden meded!
Sen bana lutf ü keremle derdime bir çâre kıl!
Şâhsın sen; ben gedâyım (dilenciyim), ey Ali senden meded!"
Hamîdeddîn bunları söyledikten sonra, hocası Alâeddîn hazretlerinin ayaklarına kapandı. O da onu kucakladı ve;
"Git Hakk'ın emrine canla başla tâzim et, hürmet göster ve halka müşfik davranıp onlara şefkat öğret. Bizim sırrımızı bildiğin için ona göre hareket et. Dervişlerle, âşık ve âriflerle, hakkı bilenlerle dost ol." buyurdu.
Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'e icâzet, diploma verdi ve Anadolu'ya gitmesini söyledi. O bu emre uyarak, yola çıktı. O sırada fitneciler; Hamîdeddîn, İran'daki sırları Anadolu'ya götürüyor diye ileri geri konuşmaya başladılar. Bunun üzerine Alâeddîn Ali hazretleri, yakınlarına;
"Hamîdeddîn'in arkasından bakın. Gözden kayboluncaya kadar bakın. Eğer arkasına dönüp bakarsa, korkulacak bir şey yoktur." buyurdu. Oradakiler onun peşine düştüler. Tam gözden kaybolacağına yakın bir sırada, Hamîdeddîn dönüp arkasına baktı. Bu hareketini iki defâ tekrarladı. Gidenler onun bu hâlini görüp haber verdiler. Herkes eski düşüncelerinden kurtulup, râhata kavuştu.
Alâeddîn Ali hazretleri daha sonraları Kudüs'e gitti. Çok geçmeden de vefât etti.Celvetiyye yolu, Alâeddîn Ali hazretlerinden sonra Şeyh Şah diye bilinen oğlu İbrâhim tarafından devâm ettirildi.
1) Silsile-i İsmâil Hakkı; s.69
2) Azîz Mahmûd Hüdâî; s.159
3) Gönül Meyveleri; s.248-249
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: İZ BIRAKANLAR & GÖNÜL YAPANLAR :._.·´¯) :: ALLAH DOSTLARI, ALiM ve EVLİYALAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN