Giriş yap
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 17 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 17 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Adı Fatihti
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: KÜLTÜR SARAYI :._.·´¯) :: EDEBİ/YAD
1 sayfadaki 1 sayfası
Adı Fatihti
Öğle vaktiydi, güneş hafiften kırpmıştı gözünü. Derken, cıvıl cıvıl bir ses tırmandı gökyüzüne: "Beni de yaz abi, beni de yaz bu seferkinde n'olur n'olur!.."
Fatih'ti bu, yeni öyküsünde kendisine de yer vermesini istiyordu abisinden.
"Tamam, yazacağız seni de bir gün. Öyle hemen olmaz ki, ilham bu kardeşim..." “İlham’ı da yaz, beni de…”
Gülümsedi abisi...
Cennet'in ipekten bir şalı olsaydı, yüreğine dolandığına inanacaktı Fatih'in. Öyle duruydu, öyle katıksız...
Hayatın, en sevilesi yanı duruyordu şimdi karşısında. Bütün masumiyetiyle cevap bekleyen iki zeytin karası göz...
"Gel buraya..." dedi abisi, kucağına aldı kardeşini, sarıldılar sıkı sıkı...
"Hadi annemin yanına git sen, kim bilir ne güzel yemekler yapmıştır yine, karnını doyur, sonra babam gelince de camiye gideriz beraber, tamam mı?"
"Tamam abi. Kur'an da okuyacak değil mi babam bize?"
"Hı hı..."
Koşarak gitti Fatih. Birkaç dakika içinde yemeğini yemiş; sokakta oyuna dalmıştı bile...
Gazzeli bir ailenin küçük oğluydu Fatih. Beş yaşına girmemişti daha; ama rakamları sollayıp geçecek kadar zeki ve olgun bir çocuktu. Sürekli merakla bakan iri siyah gözleri, kulaklarının üzerine düşen saçları, geceyi bile uykusundan kaldıran cıvıl cıvıl sesiyle yalnız ailesinin değil; mahallesinin de göz bebeği olmuştu kısa zamanda... Annesinin sesiyle irkildi:
"Fatih! Gel oğlum hadi, baban geldi, camiye götürecekmiş seni..."
Koşarak gitti annesinin yanına. "Bak yine toza toprağa bulanmış ellerin. Hadi yıka da öyle gidin, hadi oğlum..."
"Yıkamazsam n'olur anne?.."
Yine soruyordu. Susmuyordu o heyecanlı gözler. Geleceğin büyük adamlarından biri olacağının müjdeleyicisiydi belki de bu parlayan kandiller...
"Yıkamazsan, Allah, 'Fatih kulum benim karşıma elleri çamurlu çıkıyor.' der..." "Üzülür mü?"
"Hı hı, üzülür tabii oğlum..."
"Tamam hemen yıkıyorum anne, üzülmesin, ben O'nu çok seviyorum..."
Koşa koşa gitti. Baktı annesi arkasından. Bu çocuk bir armağan olmalıydı kendisine. Şükretti oracıkta, 'onu armağan eden'e...
Üç ay geçti aradan...
Bir sabah, kanı çekildi güzel kentin. Hastalandı bir anda. Değişti... Artık öykü yazmıyordu Fatih'in abisi. Babası, gizli gizli okuyordu Kur'an'ını. Annesinin güzel yemekleri tek çeşitte sabitlenmişti uzun süredir.
Fatih aynıydı, sorular soruyordu yine. En başta, bu kocaman tabancalı ve değişik konuşan adamlar neden gelmişti buraya?
Neden biz korkuyorduk onlardan, neden sürekli insanlar ölüyordu? Biz ne yapmıştık onlara, Fatih ne yapmıştı? Gökyüzünü mü kıskanmışlardı ondan, yoksa nefes alışını mı? Soruyordu ama, bu kez cevap veren yoktu ona...
Bir öğle vakti, endişeler içinde camiye gidiyordu üç beden... Babası, abisi ve Fatih... Fatih, evden çıkmadan, gıcır gıcır yıkamıştı ellerini.
"Artık sokakta hiç oynamıyorum, ellerimi çamura bulamıyorum; ama yine de yıkayayım, üzülmesin Allah'ım." diyordu kendi kendine.
Evden çıkmadan, istemsiz sarıldı, bağrına bastı annesi onu...
Annesi, hep ağlıyordu artık...
Öğle namazı...
Her gün biraz daha boşalıyordu saflar. Fatih de fark etmişti; ama soramıyordu. Cevaplar yoktu artık. Kim bilir, belki de o çirkin adamlar öldürmüştü cevapları da... Babasıyla abisinin arasında duruyordu. Eğildi, rükua vardı, sonra doğruldu, derken secdeye...
Sonra, sonra başını kaldıramadan bir gürültü koptu, yer yarıldı içine düşüyorum zanneti. Sonra karanlık, sonra bir ateş topu...
Sıcak... Acı... Tanımlayamıyordu Fatih. Hareket edemiyordu, neler oluyordu, bilmiyordu...
Bir daha hiç öykü yazmadı abisi. Fatih'i de yazamadı, İlham'ı da...
Hiç Kur'an okumadı babası sonrasında.
Annesi hiçbir zaman yapamadı o güzel yemeklerinden tekrar...
Solukların kesildiği yerde, alev alev yanan ateşin çığlıkları arasında, inceden bir ses yükseliyordu gökyüzüne...
Fatih... Minicik ellerini birbirine kenetlemiş, bir şeyler söylemeye çalışıyordu:
“Anne… Anneciğim… Ben yıkadım ama… Ellerim… Kan oldu… Allah… Üzülür mü anne?..”
Gamze Elif DİLBAZ
Fatih'ti bu, yeni öyküsünde kendisine de yer vermesini istiyordu abisinden.
"Tamam, yazacağız seni de bir gün. Öyle hemen olmaz ki, ilham bu kardeşim..." “İlham’ı da yaz, beni de…”
Gülümsedi abisi...
Cennet'in ipekten bir şalı olsaydı, yüreğine dolandığına inanacaktı Fatih'in. Öyle duruydu, öyle katıksız...
Hayatın, en sevilesi yanı duruyordu şimdi karşısında. Bütün masumiyetiyle cevap bekleyen iki zeytin karası göz...
"Gel buraya..." dedi abisi, kucağına aldı kardeşini, sarıldılar sıkı sıkı...
"Hadi annemin yanına git sen, kim bilir ne güzel yemekler yapmıştır yine, karnını doyur, sonra babam gelince de camiye gideriz beraber, tamam mı?"
"Tamam abi. Kur'an da okuyacak değil mi babam bize?"
"Hı hı..."
Koşarak gitti Fatih. Birkaç dakika içinde yemeğini yemiş; sokakta oyuna dalmıştı bile...
Gazzeli bir ailenin küçük oğluydu Fatih. Beş yaşına girmemişti daha; ama rakamları sollayıp geçecek kadar zeki ve olgun bir çocuktu. Sürekli merakla bakan iri siyah gözleri, kulaklarının üzerine düşen saçları, geceyi bile uykusundan kaldıran cıvıl cıvıl sesiyle yalnız ailesinin değil; mahallesinin de göz bebeği olmuştu kısa zamanda... Annesinin sesiyle irkildi:
"Fatih! Gel oğlum hadi, baban geldi, camiye götürecekmiş seni..."
Koşarak gitti annesinin yanına. "Bak yine toza toprağa bulanmış ellerin. Hadi yıka da öyle gidin, hadi oğlum..."
"Yıkamazsam n'olur anne?.."
Yine soruyordu. Susmuyordu o heyecanlı gözler. Geleceğin büyük adamlarından biri olacağının müjdeleyicisiydi belki de bu parlayan kandiller...
"Yıkamazsan, Allah, 'Fatih kulum benim karşıma elleri çamurlu çıkıyor.' der..." "Üzülür mü?"
"Hı hı, üzülür tabii oğlum..."
"Tamam hemen yıkıyorum anne, üzülmesin, ben O'nu çok seviyorum..."
Koşa koşa gitti. Baktı annesi arkasından. Bu çocuk bir armağan olmalıydı kendisine. Şükretti oracıkta, 'onu armağan eden'e...
Üç ay geçti aradan...
Bir sabah, kanı çekildi güzel kentin. Hastalandı bir anda. Değişti... Artık öykü yazmıyordu Fatih'in abisi. Babası, gizli gizli okuyordu Kur'an'ını. Annesinin güzel yemekleri tek çeşitte sabitlenmişti uzun süredir.
Fatih aynıydı, sorular soruyordu yine. En başta, bu kocaman tabancalı ve değişik konuşan adamlar neden gelmişti buraya?
Neden biz korkuyorduk onlardan, neden sürekli insanlar ölüyordu? Biz ne yapmıştık onlara, Fatih ne yapmıştı? Gökyüzünü mü kıskanmışlardı ondan, yoksa nefes alışını mı? Soruyordu ama, bu kez cevap veren yoktu ona...
Bir öğle vakti, endişeler içinde camiye gidiyordu üç beden... Babası, abisi ve Fatih... Fatih, evden çıkmadan, gıcır gıcır yıkamıştı ellerini.
"Artık sokakta hiç oynamıyorum, ellerimi çamura bulamıyorum; ama yine de yıkayayım, üzülmesin Allah'ım." diyordu kendi kendine.
Evden çıkmadan, istemsiz sarıldı, bağrına bastı annesi onu...
Annesi, hep ağlıyordu artık...
Öğle namazı...
Her gün biraz daha boşalıyordu saflar. Fatih de fark etmişti; ama soramıyordu. Cevaplar yoktu artık. Kim bilir, belki de o çirkin adamlar öldürmüştü cevapları da... Babasıyla abisinin arasında duruyordu. Eğildi, rükua vardı, sonra doğruldu, derken secdeye...
Sonra, sonra başını kaldıramadan bir gürültü koptu, yer yarıldı içine düşüyorum zanneti. Sonra karanlık, sonra bir ateş topu...
Sıcak... Acı... Tanımlayamıyordu Fatih. Hareket edemiyordu, neler oluyordu, bilmiyordu...
Bir daha hiç öykü yazmadı abisi. Fatih'i de yazamadı, İlham'ı da...
Hiç Kur'an okumadı babası sonrasında.
Annesi hiçbir zaman yapamadı o güzel yemeklerinden tekrar...
Solukların kesildiği yerde, alev alev yanan ateşin çığlıkları arasında, inceden bir ses yükseliyordu gökyüzüne...
Fatih... Minicik ellerini birbirine kenetlemiş, bir şeyler söylemeye çalışıyordu:
“Anne… Anneciğim… Ben yıkadım ama… Ellerim… Kan oldu… Allah… Üzülür mü anne?..”
Gamze Elif DİLBAZ
Kardelen K...- MÜDAVİM ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: KÜLTÜR SARAYI :._.·´¯) :: EDEBİ/YAD
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN