Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 245 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 245 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Ellerimiz Ellerinizdedir Efendim
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: EN SEVGİLİYE
1 sayfadaki 1 sayfası
Ellerimiz Ellerinizdedir Efendim
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ellerimiz Ellerinizdedir Efendim
Bildik ki, siz insanların en lütufkârısınız…
Bir köleyi, bir çocuğu dahi geri çevirmezdiniz.
Birnin elini tuttuğunuzda,,
elinizi tutan kimse bırakmadıkça elini bırakmazdınız.
Çölün aziz misafiri.
Suskunların kutlu sözcüsü.
Hüzünlerin sabırlı bekçisi.
Teselli yağmuru.
Huzur pınarı.
Efendimiz..
Kokunuz duyuldu önce.
Saçları rüzgârın yakasına tutuşmuş çocuklardan biri ellerini kumlardan çekip koştu.
Gözlerini yukarı çevirdi.
Yukarıların habercisinin, yücelerin gezginin yüzüne bıraktı kalbini.
Kanatlarını sessizliğin avucuna yayıveren kelebekler asılı kaldı havada.
Rüzgâr nefesini tuttu.
Kum tanecikleri gül yüzünüzün kıvrımlarına koşuştu.
Billur elleri uzandı nur ellerinize.
Eline avucuna yığdı çocuk sevinçlerinin hepsini.
Bakışlarını akıttı yüzünüze.
Gözlerinize, ta gözlerinizin bebeğine baktı Efendim.
Varlığınızın çölü gül(l)e çevirdiğini, ölümü sonsuza bitiştirdiğini bilerek b/aktı gözlerinizin içine.
Kendisinden önce kardeşlerini yutan çölün tozları/nı temizle/n/di ellerinizle yüzünden.
Nefes aldı gözlerinizle buluşunca gözleri.
Belki de delice seğirtti ardınızdan.
Siz de onu beklediniz belki; hepimizi, her şeyimizi, bütün kızlarımızı kucaklayan, yitirdiklerimizi bize yeniden vaad eden tebessümünüzle beklediniz.
Kız çocuğunun dudağında sonsuza goncalanan tebessüm gülleri açıldı.
Sizin karanlıkları dağıtan, hüzünleri silen, korkuları boğan tebessümünüze dokundu bakışları.
“Kal” dedi gözleri, “biraz kal, gitme…”
Avucunuza bıraktı avuçlarının huzurunu…
Belki birkaç adımı birlikte attınız Efendim.
Yavaşladınız.
Ki hiç acelenizin olmadığını bilirdik.
Boyu hizasında eğiliverdiniz.
Bize döndüğünüz gibi, yükseklerin en yükseği miractan iner gibi.
Bizim hatırımıza indiğiniz gibi el üstünde tutulduğunuz semâdan arzın çölüne.
Gözümüzün yaşını silmek için alkışlandığınız göklerin cezbesinden sıyrılıp bulandığınız gibi dünyanın hüznüne.
Sırf bizi sevindirmek için Yakınlık makamından uzak kalmaya razı olduğunuz gibi..
Eğildiniz Efendim, eğiliverdiniz.
Yanımıza döndünüz.
Yüzümüze baktınız.
Hatırımızı saydınız.
Nazladınız.
Kız çocuklarımıza ebedî teselliler getirdiniz deste deste .
Kucakladınız sımsıcak.
Medine’li kız çocuğunun elinden tuttunuz.
Adı kâh Hacer, kâh Maria, kâh Samaneh belki Rojda ya da Lena oluverdi.
Fıtratı İslam idi kız çocuğunun…
Onun sevincini öncelediniz; sonraya bıraktınız başkalarını.
Onu sevindirmeyi önemsediniz, bekleyenleri ötelediniz.
An dondu.
Mekan doğruldu.
Çöl dirildi.
Zaman yeniden kanatlandı bakışlarınızın göğünde.
Tebessüm ettiniz.
Küçük kız çocuklarının hatırını her şeyin önüne aldınız.
Onlar için çektiğiniz sancıları sakladınız onun gözlerinden.
Onlar için kanayan ayaklarınızı unuttunuz onun sevincinde.
Dualarınızın göğünde bir güneş gibi yükselttiniz kız çocuğu mutluluklarını. .
Ellerinizin nuruyla ışıdı kızın yüzü.
Ve kızın ışıyan yüzünden yansıyan ışığın aksi sevinç sevinç pencere önlerimize kadar taştı.
Ve kızın gözlerine nakşolan gül yanağınızın kokusu döndü dolaştı kızlarımızın yanağına bulaştı.
Şimdi, o kızın yanağından miras bir ışıltıyı ve kokuyu taşıyor kızlarımızın yanakları
Onların lüle saçlarında, ceylan titrekliğindeki iri gözlerinde, beyaz gülüşlerinde, yarım kalmış, acemi ve masum dualarında sizin tesellinizi içiyoruz her gün.
Küçük kızlarımızı seviyoruz Efendim sayenizde.
Onlar için umutlanıyorsak, sizin müjdenizle
Onları sevindirebiliyorsak, sizin hatırınıza Efendim…
Ne varsa sevgiden yana elimizde avucumuzda, mayasını sizin tebessümünüzden devşirdik Efendim.
Efendimiz,
Neden hâlâ elini tutmaktan uzak düştüğümüz kızlarımız var bizim.
Elimize tutunan yetimleri, öksüzleri ötelere öylece düşüncesizce itiverdik biz.
Kızlarımızın sımsıcak tebessümlerini soluğumuzdan buz tutmuş dipsiz kuyulara savuran buzdan heykelleriz biz.
O masum dudakların “Baba!” deyişlerini huzursuz ve telaşlı saatlerin yüzünde par(ç)alayan babalarız biz…
Şimdi, kapı arkalarında baba yolu bekleyen nazenin kız çocuklarını babasız bırakanlarla aynı şehirleri paylaşıyoruz biz.
Bir gün olsun, âh bir an olsun, kızımız tutunca elimizden, hiç bırakmamaya ahdederken biz, o bırakmadıkça onun elini bırakmamaya niyetlenirken biz, hatıranı ete kemiğe bürüyüp giyinebilir miyiz?
Nasıl olur da o billur elleri salıveririz ellerimizden nâr görüp çözülüvermiş buz gibi biz?
Niçin gözlerinizin içine büyüdüğümüz zaman da o ışıltıyla bakamayız o kız gibi biz?
Acaba biz kimlerdeniz?
Sizin tuttuğunuz eli tutamayıp itenlerden miyiz?
Ellerinizden kızlarımızın gül kokladığı Efendimiz…
Özür dileriz..
Menbaı siz olan, kızlarımızın yüzünden bize yansıyacak bir sadakalık ışıltı dileniriz…
Affımızı isteriz…
Senai Demirci
Ellerimiz Ellerinizdedir Efendim
Bildik ki, siz insanların en lütufkârısınız…
Bir köleyi, bir çocuğu dahi geri çevirmezdiniz.
Birnin elini tuttuğunuzda,,
elinizi tutan kimse bırakmadıkça elini bırakmazdınız.
Çölün aziz misafiri.
Suskunların kutlu sözcüsü.
Hüzünlerin sabırlı bekçisi.
Teselli yağmuru.
Huzur pınarı.
Efendimiz..
Kokunuz duyuldu önce.
Saçları rüzgârın yakasına tutuşmuş çocuklardan biri ellerini kumlardan çekip koştu.
Gözlerini yukarı çevirdi.
Yukarıların habercisinin, yücelerin gezginin yüzüne bıraktı kalbini.
Kanatlarını sessizliğin avucuna yayıveren kelebekler asılı kaldı havada.
Rüzgâr nefesini tuttu.
Kum tanecikleri gül yüzünüzün kıvrımlarına koşuştu.
Billur elleri uzandı nur ellerinize.
Eline avucuna yığdı çocuk sevinçlerinin hepsini.
Bakışlarını akıttı yüzünüze.
Gözlerinize, ta gözlerinizin bebeğine baktı Efendim.
Varlığınızın çölü gül(l)e çevirdiğini, ölümü sonsuza bitiştirdiğini bilerek b/aktı gözlerinizin içine.
Kendisinden önce kardeşlerini yutan çölün tozları/nı temizle/n/di ellerinizle yüzünden.
Nefes aldı gözlerinizle buluşunca gözleri.
Belki de delice seğirtti ardınızdan.
Siz de onu beklediniz belki; hepimizi, her şeyimizi, bütün kızlarımızı kucaklayan, yitirdiklerimizi bize yeniden vaad eden tebessümünüzle beklediniz.
Kız çocuğunun dudağında sonsuza goncalanan tebessüm gülleri açıldı.
Sizin karanlıkları dağıtan, hüzünleri silen, korkuları boğan tebessümünüze dokundu bakışları.
“Kal” dedi gözleri, “biraz kal, gitme…”
Avucunuza bıraktı avuçlarının huzurunu…
Belki birkaç adımı birlikte attınız Efendim.
Yavaşladınız.
Ki hiç acelenizin olmadığını bilirdik.
Boyu hizasında eğiliverdiniz.
Bize döndüğünüz gibi, yükseklerin en yükseği miractan iner gibi.
Bizim hatırımıza indiğiniz gibi el üstünde tutulduğunuz semâdan arzın çölüne.
Gözümüzün yaşını silmek için alkışlandığınız göklerin cezbesinden sıyrılıp bulandığınız gibi dünyanın hüznüne.
Sırf bizi sevindirmek için Yakınlık makamından uzak kalmaya razı olduğunuz gibi..
Eğildiniz Efendim, eğiliverdiniz.
Yanımıza döndünüz.
Yüzümüze baktınız.
Hatırımızı saydınız.
Nazladınız.
Kız çocuklarımıza ebedî teselliler getirdiniz deste deste .
Kucakladınız sımsıcak.
Medine’li kız çocuğunun elinden tuttunuz.
Adı kâh Hacer, kâh Maria, kâh Samaneh belki Rojda ya da Lena oluverdi.
Fıtratı İslam idi kız çocuğunun…
Onun sevincini öncelediniz; sonraya bıraktınız başkalarını.
Onu sevindirmeyi önemsediniz, bekleyenleri ötelediniz.
An dondu.
Mekan doğruldu.
Çöl dirildi.
Zaman yeniden kanatlandı bakışlarınızın göğünde.
Tebessüm ettiniz.
Küçük kız çocuklarının hatırını her şeyin önüne aldınız.
Onlar için çektiğiniz sancıları sakladınız onun gözlerinden.
Onlar için kanayan ayaklarınızı unuttunuz onun sevincinde.
Dualarınızın göğünde bir güneş gibi yükselttiniz kız çocuğu mutluluklarını. .
Ellerinizin nuruyla ışıdı kızın yüzü.
Ve kızın ışıyan yüzünden yansıyan ışığın aksi sevinç sevinç pencere önlerimize kadar taştı.
Ve kızın gözlerine nakşolan gül yanağınızın kokusu döndü dolaştı kızlarımızın yanağına bulaştı.
Şimdi, o kızın yanağından miras bir ışıltıyı ve kokuyu taşıyor kızlarımızın yanakları
Onların lüle saçlarında, ceylan titrekliğindeki iri gözlerinde, beyaz gülüşlerinde, yarım kalmış, acemi ve masum dualarında sizin tesellinizi içiyoruz her gün.
Küçük kızlarımızı seviyoruz Efendim sayenizde.
Onlar için umutlanıyorsak, sizin müjdenizle
Onları sevindirebiliyorsak, sizin hatırınıza Efendim…
Ne varsa sevgiden yana elimizde avucumuzda, mayasını sizin tebessümünüzden devşirdik Efendim.
Efendimiz,
Neden hâlâ elini tutmaktan uzak düştüğümüz kızlarımız var bizim.
Elimize tutunan yetimleri, öksüzleri ötelere öylece düşüncesizce itiverdik biz.
Kızlarımızın sımsıcak tebessümlerini soluğumuzdan buz tutmuş dipsiz kuyulara savuran buzdan heykelleriz biz.
O masum dudakların “Baba!” deyişlerini huzursuz ve telaşlı saatlerin yüzünde par(ç)alayan babalarız biz…
Şimdi, kapı arkalarında baba yolu bekleyen nazenin kız çocuklarını babasız bırakanlarla aynı şehirleri paylaşıyoruz biz.
Bir gün olsun, âh bir an olsun, kızımız tutunca elimizden, hiç bırakmamaya ahdederken biz, o bırakmadıkça onun elini bırakmamaya niyetlenirken biz, hatıranı ete kemiğe bürüyüp giyinebilir miyiz?
Nasıl olur da o billur elleri salıveririz ellerimizden nâr görüp çözülüvermiş buz gibi biz?
Niçin gözlerinizin içine büyüdüğümüz zaman da o ışıltıyla bakamayız o kız gibi biz?
Acaba biz kimlerdeniz?
Sizin tuttuğunuz eli tutamayıp itenlerden miyiz?
Ellerinizden kızlarımızın gül kokladığı Efendimiz…
Özür dileriz..
Menbaı siz olan, kızlarımızın yüzünden bize yansıyacak bir sadakalık ışıltı dileniriz…
Affımızı isteriz…
Senai Demirci
RüveYde- KuRuCu / YöNeTiCi
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: HZ. MUHAMMED ( SALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) :._.·´¯) :: EN SEVGİLİYE
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN