Giriş yap
Similar topics
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 250 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 250 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Hz. Meryem'in Doğumu ve Hz. isa'nın Müjdelenmesi
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: TARİHİ ÇEVİR :._.·´¯) :: PEYGAMBERLER TARİHİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Hz. Meryem'in Doğumu ve Hz. isa'nın Müjdelenmesi
Hz. Meryem'in Doğumu
Hz. Süleyman (a.s.) neslinden olan Hz. Meryem'in babası¤nın adı Imrân,[1] annesinin adı ise Hanne'dir. Rivayete göre, Hanne kısır bir kadındı, kocası ve o ne kadar arzu etseler de bir türlü çocukları olmuyordu. Buna çok üzülen Hanne, bir çocuk sahibi olabilmek için devamlı Allah'a yalvarıyor ve kendisine bir çocuk ihsan ettiği takdirde, onu Beytülmakdis'e (Mescid-i Aksa) hizmet ve orada ibâdet için adayacağına söz veriyordu. Sonunda duası kabul edildi ve hâmile kaldı.
Yıllarca hasretini çektiği çocuğunun doğumunu dört gözle bekleyen Hanne, bu günlerde kocası İmran'm vefatıyla sarsıldı. Bundan bir süre sonra bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Çocuğu¤nun kız olduğunu gören Hanne, adağını yerine getirmek husu¤sunda tereddüde düştü. Çünkü, kadınların Mescid-i Aksâ'nm hizmetinde bulunması alışılmış bir durum değildi. Ayrıca özel halleri dolayısıyla bu işe uygun bulunmazlardı. Bu düşünce içinde kızma, çok ibâdet eden insan ve hizmetkâr anlamına gelen Meryem adını vererek onu ve zürriyyetini şeytandan muha¤faza buyurması için Allah'a dua eden Hanne, sonunda bu tered¤düdünü yendi. Biricik kızını, büyük ihtimalle sütten kestikten sonra kız kardeşi İsa'nın Hocası da olan Beytülmakdis'in imamı Hz. Zekeriyâ peygambere teslim etti.
Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. İsa (a.s.)'m mensup olduğu Allah'ın dinine inanan ve ona sarılan İmran ailesinin fazileti, Hz. Mer¤yem'in doğumu ve annesi tarafından Beytülmakdis'e nezredilmesi, şöyle dile getirilmektedir:
"Allah, Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmrân ailesini bir¤birinin soyundan olarak âlemlere tercih etti (nübüvveti onlara tahsis ederek âlemlerin özü kıldı). Allah işitendir, bilendir.
imran'ın karısı, 'Ya Rab! Karnımdaki çocuğu, sadece sana hizmet etmek üzere adadım, adağımı benden kabul buyur, doğru¤su işiten ve bilen ancak sensin!' demişti. Onu doğurduğunda, -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu- 'Ya Rab! Kız do¤ğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!' dedi."[2]
İslâmî kaynaklar, Hz. Meryem'in Hz. Zekeriyâ (a.s.)'m hi¤mayesine verilmesi konusunda, yahudi din adamları arasında çekilen bir kur'adan bahsetmektedirler. Bu haberlere göre Mescid-i Aksâ'da ibadetle meşgul din adamları, önceki imamları olan İmran'm kızı Meryem'in Hz. Zekeriyâ (a.s.)'ın himayesine bırakılmasına karşı çıkmışlardı. Hz. Zekeriyâ (a.s.), "Onu bana bırakınız, onu himayeye en lâyık olan benim; çünkü onun teyzesi benim zevcemdir."[3] diyerek Meryem'in kendisine emânet edilmesini isteyince; "Eğer o, üzerinde en fazla hakkı olan insana teslim edilecek olsaydı, annesine bırakılırdı." dediler ve onun kime bı¤rakılacağını aralarında çekecekleri kur'a ile belirlemeyi teklif ettiler. Sonunda üzerlerine isimlerini yazdıkları kalemlerini veya oklarını bir ırmağa atmayı ve kiminki suyun üstünde kalırsa Meryem'i o hahama emânet etmeyi kararlaştırdılar. Irmağa at¤tıkları kalemlerden sâdece Hz. Zekeriyâ (a.s.)'a ait olanı su üs¤tünde kalınca, bebeği onun himayesine vermeye razı oldular.[4] Kur'ân-ı Kerim'de, Peygamberimiz (s.a.v.)'e hitaben, bu olaya İşaret edilerek şöyle buyurulmuştur:
"Bu, sana vahyettiğimiz ğayb haberlerindendir: Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, tartışırlarken de orada bulunmadın.[5]
Hz. Meryem, böylece Mescid-i Aksâ'da teyzesinin kocası Hz. Zekeriyâ peygamberin gözetiminde iyi bir şekilde yetişti. Zamanını ibâdet ve dua ile geçiriyordu. Ona büyük değer veren ve yetişmesine büyük itina gösteren Hz. Zekeriyâ {a.s.), onun ibadet etmesi için ayrı bir oda/mihrap tahsis etti. Onun mihra¤bına[6] her girişinde, önceden geçtiği gibi, yanında çeşitli yiyecek maddeleri görür, bunların nereden geldiğini sorardı. Meryem ise, bunların Allah tarafından gönderildiğini söylerdi:
"Rabbi onu (Meryem'i) güzel bir surette kabul buyurdu. Ve onu güzel bir surette yetiştirdi. Onu Zekeriyd'mn himayesine bı¤raktı. Zekeriyâ mihraba onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. 'Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?' diye so¤rardı. O da: 'Bu, Allah'ın katındandır.' cevabını verirdi. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandınr.[7]
Hz. İsa'nın Müjdelenmesi
Beytülmakdis'te Hz. Zekeriyâ (a.s.)'m himayesinde iyi bir
'şekilde yetişen ve zamanının büyük bölümünü mihrabında ibâ¤det ve tâatla geçiren Hz. Meryem, yıllar sonra takvası ve iffetiyle meşhur bir azîze olmuştu. Onda, bir peygamber olan Hz. Zekeri¤yâ (a.s.)'ı dahî gıbta ettirecek takva alâmetleri görülmeye başla¤mıştı. Onun bu seçkinliği, nihayet vahiyle belgelendi. Hz. Mer¤yem'e gelen vahiy meleği Cebrail (a.s.), ona, Allah Teâlâ tarafından seçildiğini ve bütün kadınlara üstün kılındığını haber ver¤miş, ibâdet ve tâata devam etmesini emretmişti:
"Melekler (yani Cebrail) şöyle demişti: Ey Meryem! Allah se¤ni seçip tertemiz kıldı. Ve seni âlemlerin kadınlarından üstün kıl¤dı. Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ. O'na secde et ve rükû edenlerle birlikte rüküya git!"[8]
Allah Teâlâ, kulu ve rasülü Hz. İsa (a.s.)'m annesi olmak şerefini ona lütfedecekti. Bu ilahî seçilmişlik ve hiç bir kadında görülmemiş bir şekilde Hz. İsa (a.s.)'a anne olma şerefini bah¤şetmekle, onu bütün dünya kadınlarının efendisi yapacaktı. Ar¤tık bunun zamanı yaklaşmıştı. Bu günlerden birinde, muhteme¤len ibâdet ve tefekkür için ailesinden ayrılan Hz. Meryem, doğu istikametinde, onlardan biraz uzaklaşmıştı. Onların gözlerinden uzak yalnız başına olduğu bir sırada, karşısına aniden bir erkek çıkıverdi. Hz. Meryem, büyük korkuya kapıldı ve hemen Allah'a sığındı. Ancak ona bir erkek suretinde görünen bu şahıs, kendi¤sinin vahiy meleği Cebrail (a.s.) olduğunu söyledi ve Cenab-ı Hak tarafından önemli bir görevle gönderildiğini açıkladı. Al¤lah'ın ona mübarek bir çocuk vereceğini, bu çocuğun mucizeler¤le desteklenen bir peygamber olacağını müjdeledi. Hz. Mer¤yem'in, bir bakire olduğu halde nasıl çocuk doğuracağına şa¤şırması üzerine, Allah'ın buna kadir olduğunu, O'nun olmasını istediği işin ol emriyle oluverdiğini söyledi. Sakinleşen ve işini Allah'a havale eden, ancak bu işin sıkıntılı olacağını, işin hakikatini bilmeyen insanların, meseleyi düşünmeden görünüşe ba¤kıp kendisine iftira atabileceklerini bilen Hz. Meryem ile melek arasında şu konuşma geçti:
"Ey Muhammedi İnsanlara, Kur'ân'daki Meryem kıssasını anlat. Hani bir zaman Meryem, ailesinden ayrılıp, onların bulun¤duğu yerin doğu tarafına çekilmişti. Ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz, kendisine meleğimiz Cebrail'i gönderdik de, ona insan şeklinde göründü. Meryem, 'Ben, senden Rahman olan Allah'a sığınırım. Eğer Allah'tan korkuyorsan, bana dokunma!' dedi.
Melek, 'Ben, Rabbinin gönderdiği bir elçiden başkası deği¤lim, sana nezih ve kabiliyetli bir çocuk bağışlamak için gönderil¤dim. ' dedi.
Meryem, 'Ben bakireyim, bana hiç bir beşer dokunmadığı ve iffetsiz biri de olmadığım halde nasıl çocuğum olabilir?' dedi.
Melek şöyle dedi: 'Bu iş, dediğim gibi olacaktır.' Çünkü Rdb-bin buyurdu ki: Babasız çocuk vermek bana pek kolaydır. Hem biz, onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Ezelde böyle takdir etmişizdir."[9]
Görüldüğü gibi, bakire Meryem'e, doğumla ilgili tabîî ka¤nunların dışında olarak, babasız bir çocuk dünyaya getireceği, bu çocuğun nezih, kabiliyetli ve insanlar için bir rahmet ve mu¤cize olacağı müjdesi verilmişti. Allah Teâlâ tarafından, bu muci¤zevî doğum için seçilen Hz. Meryem, çirkin hallerden ve yahudilerin iftiralarında ortaya attığı kötülüklerden tamamen uzak idi. Dünyada başka bir kadına nasip olmamış bir şekilde Hz. İsa (a.s.)'a anne olması dolayısıyla dünya kadınlarına tercih edilmişti. Bu seçilmişliğin neticesi olarak, âyette belirtildiği gibi zamanını ibadet ile geçirirdi. Allah'ın huzurunda namaz kılan secdeye ve rüküya giden mü'minlerle birlikte olur, Beytülmak-dis'te onlarla beraber ibadet ederdi,
Kur'ân-ı Kerim, bir başka yerde, Meryem'e gelen bu mele¤ğin, doğacak çocuğun ismini ve diğer bâzı özelliklerini de açıkla¤dığını bildirmektedir. O çocuğun dünyada ve âhirette şerefli ve itibarlı biri olacağını, henüz beşikte iken insanlarla konuşacağı¤nı, kemâl yaşma ulaşarak onlarla konuşmasını kemâl yaşına vardıktan sonra da devam ettireceğini haber vermektedir:
"Melek (Cebrail) demişti ki: 'Ey Meryem! Allah seni, kendi¤sinden bir kelime ile müjdeler ki, onun adı Meryem oğlu İsa Me-sih'dir. Dünya ve âhirette şerefli ve Allah'a yakın kılınanlardan olacaktır. İnsanlarla, beşikte iken de, yetişkin iken de konuşacak¤tır. O, salih kimselerden olacaktır.
Meryem, 'Ey Rabbim! Bana hiç bir insan dokunmamış iken nasıl çocuğum olur?' demişti. Melek, 'Bu böyledir. Allah, dilediğini dilediği şekilde yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der ve o-lur.'dedi."[10]
Hz. Meryem'in vukuunu düşünemeyeceği şey, şüphesiz ki, Allah için hiç de zor değildi. O'nun ol emri, dilediği şeyin hemen olmasına yeterliydi. Cenâb-ı Hak, Hz. İsa (a.s.)'i babasız dünyaya getirerek, bir erkek ile bir kadından insan yaratmağa kadir olduğu gibi, sadece bir kadından yaratmağa da kadir olduğunu göstermek, bunu, gücünün bir delili kılmak istemişti. Nitekim, önceden, beşerin atası Hz. Âdem (a.s.)'ı annesiz ve babasız, Hz. Havva'yı da ondan halkederek, her türlü yaratmaya kadir oldu¤ğunu göstermişti.
Meryem'e gelen Cebrail, ondan doğacak çocuğun mübarek bir İnsan olacağını, daha beşikte iken insanlara konuşacağım, Allah'ın ona irâdeyi faydalı işlere sevk eden ve doğru düşünmeyi sağlayan ilmî kabiliyet vereceğini, yazı yazmayı, Tevrat ve İncil'i okumayı öğreteceğini, mucizelerle desteklenen bir peygamber olarak İsrailoğulları'na göndereceğini de haber vermişti:
"Ona küâbı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, israiloğul-ları 'na şöyle diyen bir peygamber kılacak."[11]
Kur'ân-ı Kerim, iki yerde Hz. Meryem'in iffeti ve Hz. İsa'ya hamile kalışı hakkında bilgi vermektedir:
"Allah, îman edenlere namusunu koruyan İmran kızı Mer¤yem'i de misâl gösterir. Biz, ona ruhumuzdan üfledik. O, Rabbi-nin sözlerini ve kitaplarım tasdik etmişti ve itaatkâr olanlardan¤dı."[12]
"Namusunu koruyan Meryem'i de hatırla. Biz, ona ruhu-muzdan üfledik. Onu da, oğlunu da âlemlere bir mucize kıldık."[13]
Görüldüğü gibi, Cenâb-ı Hak, Hz. İsa (a.s.)'m şerefini yü¤celtmek için ona kendi ruhundan üflediğini belirtmiştir. Bu üf¤leme, topraktan yaratılmış Hz. Âdem (a.s.)'ı canlı hale getiren ve onu meleklerin secdesine lâyık kılan üflemenin benzeridir.[14] Bu husus, Sâd suresinin 70 ve 71. âyetlerinde şöyle dile getirilmiş¤tir:
"Hani bir zaman Rabbin meleklere, 'Ben, balçıktan bir insan yaratacağım. Şeklini tamamlayıp ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secde edin.' demişti."
Bu rûh, bütün eşyayı yaratan Allah'ın ruhudur, bütün canlılar canlılığını ondan alırlar. Biz, aklımızla, bu ruhun veya nefhamn (üfürmenin) hakikatini ya da cansız varlıkları nasıl canlı hale getirdiğini kavrayamayız. Yine iffet sahibi bakire Mer¤yem'in, bir erkekle beraber olmaksızın gebe kalmasının sırrını anlayamayız. Bu durum Allah'ın kudretine taalluk eden bir hu¤sustur, eşyanın oluşumuyla ilgili tabiî kanunların dışındadır. Hz. İsa (a.s.)'m babasız dünyaya gelişi, Allah'ın kudretini, O'nun istediği her şeyi istediği zaman ve şekilde yaratmaya kadir oldu¤ğunu ortaya koyar. Allah'ın kudreti, yeryüzünde cereyan eden maddî kanunlarla sınırlı değildir.
Hz, İsa (a.s.)'m, babasız olarak, Meryem'e üflenmiş bir ruh-, tan vücut bulması, ayrıca ruhun bedenden ayrı bir varlık oldu¤ğunu inkar eden yahûdî toplumunda ruh âleminin ilânıdır. İn¤sandaki ruhu inkar eden bir topluma ruhun varlığını açıkça ortaya koyacak bir mucizedir.[15]
Hz. İsa (A.S.)'In Doğumu-Beşikte İken Konuşması
Doğum zamanı yaklaşınca, Hz. Meryem, kavminin kendisi¤ne zina iftirası atmasından korkarak, toplumdan ayrılıp uzak bir yere gitti. Doğum sancısı gelince, acıya karşı bir destek bulmak üzere, bir hurma ağacının altına sığınıp, ağaca tutunmak zo¤runda kaldı. Bir yandan doğum sancısı ve yalnızlık, bir yandan da kavminden görebileceği hakaret ihtimâli onu iyice bunaltmış¤tı. Hatta kendi kendine daha önce ölmeyi ne kadar istediğini söylüyordu. Ancak bu duygular içinde doğumu yaptığı sırada kendisine seslenildiğini ve güzel müjdeler verildiğini duydu. İşit¤tiği ses, ona üzülmemesini söyledi ve yakınında bir pınar akıtıl¤dığını, hurma ağacını silkelediği takdirde yiyeceği hurmaların döküleceğini, bildirdi. Hurmalardan yiyip sudan içmesini ve gönlünü hoş tutmasını tavsiye etti. Ayrıca, kendisiyle konuşmak ve babasız dünyaya getirdiği bebeği hakkında kendisini hesaba çekmek isteyenler olursa, onlara o gün konuşmayacağına dâir
Allah'a söz verdiğini ve susma orucu tuttuğunu bildirmesini söyledi:
"Nihayet Allah'ın emri gerçekleşti. Meryem İsa'ya gebe kal¤dı. Hâmileyken insanlardan ayrılıp uzak bir yere çekildi. Doğum sancısı onu hurma dalına yaslanmaya zorladı. Hâline üzülerek, 'Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!' dedi.[16]
Melek, Meryem'in aşağı tarafından şöyle seslendi;16 'Sakın üzülme! Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı. Hurma dalını ken¤dine göre silkele, üzerine taze ve olgun hurmalar dökülsün. Ye, iç, gönlünü hoş tut. Eğer birini görürsen, 'Rahman olan Allah'a sus¤ma orucu adadım, bugün kimseyle konuşmayacağım.' de."[17]
Hz. Meryem'e susma orucunu tavsiye eden Allah, ona yö¤neltilecek sorulara cevap verme sorumluluğunu kendi üzerine almıştı.
Cebrail (a.s.)'m sözleri ve kendisine lütfedilenler, Hz. Mer¤yem'e cesaret vermişti. Artık kavminin karşısına çıkabilirdi. Ço¤cuğunu alıp şehre döndü. Ne var ki, önceden aklından geçenler başına geldi ve tahmin ettiği şekilde kavminin ağır bir ithamıyla karşılaştı. Onun kucağında bir çocukla geldiğini görenler, büyük bir öfke ve hayret içinde, çok temiz bir aileden olduğu halde bu kötü fiili nasıl işlediğine hayret ettiklerini ve ondan böyle bir şeyi asla beklemediklerini söylediler. Bu manzara karşısında Hz. Meryem, çocuğa işaret ederek, verilen emir gereğince konuşma¤dı. Ancak son derece öfkeli kalabalık, beşikteki çocuğun cevap vereceğine inanmadıklarından, Hz. Meryem'in kendilerini alaya aldığını sanmışlardı. İşte tam bu sırada, Cenab-ı Hakk'm lütfuyla, beşikteki çocuk Hz. İsa (a.s.) dile geldi ve düzgün bir şekilde konuşmaya başladı. Onların şüphelerini giderecek kesin bir cevap verdi:
"Meryem İsa'yı taşıyarak kavmine getirdi. Onu elindeki ço¤cukla görenler, şöyle dediler: 'Ey Meryem! Doğrusu sen, büyük bir iş yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.'
Bunun üzerine Meryem, onlara çocuğu işaret etti. Onlar ise, 'Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?' dediler. Beşikteki İsa dile gelerek şöyle dedi: 'Şüphesiz ben, Allah'ın kuluyum. O, bana mut¤laka kitap verecek ve beni peygamber yapacaktır. Beni bulundu¤ğum her yerde insanlara yararlı, mübarek bir kimse kıldı. Haya¤tım boyunca namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni an¤neme hürmetkar kıldı. Beni asla zâlim ve isyankâr yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün Allah bana se¤lâm ve emniyet vermiştir."[18]
Henüz yeni doğmuş, beşikteki bir bebeğin dile gelip bu hikmetli sözleri söylemesi şeklinde cereyan eden bu muazzam olay, yahudilerin ikna olmasına yetmemişti. Bu büyük mucizeye rağmen, Hz. İsa (a.s.) ve annesi hakkındaki iftiralarına ve hakîkati inkârlarına devam ettiler:
"Ve hakikati inkâr ettikleri ve Meryem'e korkunç bir iftira at¤tıkları için."[19]
Beşikteki bebeğin konuşması, ileride kendisinin tanrı ol¤duğunu iddia edecek hıristiyanları uyanrcasına, Allah'ın kulu olduğunu ve zamanı gelince peygamber olarak görevlendirilece¤ğini, bu sırada kendisine bir kitabın verileceğini, halk için yarar¤lı işler yapacağını ve hayatı boyunca namaz ve zekâtla emrolu-nacağını, annesine karşı iyi davranan bir evlât olacağını, kibir¤den uzak mütevazı ve mülayim bir hayat süreceğini söylemesi, dinleyenlere İleriye dönük önemli mesajlar veriyordu. Bu, ger¤çekten büyük bir mucizeydi ve aklını kullananlara yeterli bir delildi. Ancak Hz. İsa(a.s.)'ı dinleyenler bundan yeterli dersi alıp gerçeği gördüler mi? Bu durumu ilerleyen sahifelerde ele alaca¤ğız. [20]
Hz. Süleyman (a.s.) neslinden olan Hz. Meryem'in babası¤nın adı Imrân,[1] annesinin adı ise Hanne'dir. Rivayete göre, Hanne kısır bir kadındı, kocası ve o ne kadar arzu etseler de bir türlü çocukları olmuyordu. Buna çok üzülen Hanne, bir çocuk sahibi olabilmek için devamlı Allah'a yalvarıyor ve kendisine bir çocuk ihsan ettiği takdirde, onu Beytülmakdis'e (Mescid-i Aksa) hizmet ve orada ibâdet için adayacağına söz veriyordu. Sonunda duası kabul edildi ve hâmile kaldı.
Yıllarca hasretini çektiği çocuğunun doğumunu dört gözle bekleyen Hanne, bu günlerde kocası İmran'm vefatıyla sarsıldı. Bundan bir süre sonra bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Çocuğu¤nun kız olduğunu gören Hanne, adağını yerine getirmek husu¤sunda tereddüde düştü. Çünkü, kadınların Mescid-i Aksâ'nm hizmetinde bulunması alışılmış bir durum değildi. Ayrıca özel halleri dolayısıyla bu işe uygun bulunmazlardı. Bu düşünce içinde kızma, çok ibâdet eden insan ve hizmetkâr anlamına gelen Meryem adını vererek onu ve zürriyyetini şeytandan muha¤faza buyurması için Allah'a dua eden Hanne, sonunda bu tered¤düdünü yendi. Biricik kızını, büyük ihtimalle sütten kestikten sonra kız kardeşi İsa'nın Hocası da olan Beytülmakdis'in imamı Hz. Zekeriyâ peygambere teslim etti.
Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. İsa (a.s.)'m mensup olduğu Allah'ın dinine inanan ve ona sarılan İmran ailesinin fazileti, Hz. Mer¤yem'in doğumu ve annesi tarafından Beytülmakdis'e nezredilmesi, şöyle dile getirilmektedir:
"Allah, Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmrân ailesini bir¤birinin soyundan olarak âlemlere tercih etti (nübüvveti onlara tahsis ederek âlemlerin özü kıldı). Allah işitendir, bilendir.
imran'ın karısı, 'Ya Rab! Karnımdaki çocuğu, sadece sana hizmet etmek üzere adadım, adağımı benden kabul buyur, doğru¤su işiten ve bilen ancak sensin!' demişti. Onu doğurduğunda, -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu- 'Ya Rab! Kız do¤ğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!' dedi."[2]
İslâmî kaynaklar, Hz. Meryem'in Hz. Zekeriyâ (a.s.)'m hi¤mayesine verilmesi konusunda, yahudi din adamları arasında çekilen bir kur'adan bahsetmektedirler. Bu haberlere göre Mescid-i Aksâ'da ibadetle meşgul din adamları, önceki imamları olan İmran'm kızı Meryem'in Hz. Zekeriyâ (a.s.)'ın himayesine bırakılmasına karşı çıkmışlardı. Hz. Zekeriyâ (a.s.), "Onu bana bırakınız, onu himayeye en lâyık olan benim; çünkü onun teyzesi benim zevcemdir."[3] diyerek Meryem'in kendisine emânet edilmesini isteyince; "Eğer o, üzerinde en fazla hakkı olan insana teslim edilecek olsaydı, annesine bırakılırdı." dediler ve onun kime bı¤rakılacağını aralarında çekecekleri kur'a ile belirlemeyi teklif ettiler. Sonunda üzerlerine isimlerini yazdıkları kalemlerini veya oklarını bir ırmağa atmayı ve kiminki suyun üstünde kalırsa Meryem'i o hahama emânet etmeyi kararlaştırdılar. Irmağa at¤tıkları kalemlerden sâdece Hz. Zekeriyâ (a.s.)'a ait olanı su üs¤tünde kalınca, bebeği onun himayesine vermeye razı oldular.[4] Kur'ân-ı Kerim'de, Peygamberimiz (s.a.v.)'e hitaben, bu olaya İşaret edilerek şöyle buyurulmuştur:
"Bu, sana vahyettiğimiz ğayb haberlerindendir: Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, tartışırlarken de orada bulunmadın.[5]
Hz. Meryem, böylece Mescid-i Aksâ'da teyzesinin kocası Hz. Zekeriyâ peygamberin gözetiminde iyi bir şekilde yetişti. Zamanını ibâdet ve dua ile geçiriyordu. Ona büyük değer veren ve yetişmesine büyük itina gösteren Hz. Zekeriyâ {a.s.), onun ibadet etmesi için ayrı bir oda/mihrap tahsis etti. Onun mihra¤bına[6] her girişinde, önceden geçtiği gibi, yanında çeşitli yiyecek maddeleri görür, bunların nereden geldiğini sorardı. Meryem ise, bunların Allah tarafından gönderildiğini söylerdi:
"Rabbi onu (Meryem'i) güzel bir surette kabul buyurdu. Ve onu güzel bir surette yetiştirdi. Onu Zekeriyd'mn himayesine bı¤raktı. Zekeriyâ mihraba onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. 'Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?' diye so¤rardı. O da: 'Bu, Allah'ın katındandır.' cevabını verirdi. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandınr.[7]
Hz. İsa'nın Müjdelenmesi
Beytülmakdis'te Hz. Zekeriyâ (a.s.)'m himayesinde iyi bir
'şekilde yetişen ve zamanının büyük bölümünü mihrabında ibâ¤det ve tâatla geçiren Hz. Meryem, yıllar sonra takvası ve iffetiyle meşhur bir azîze olmuştu. Onda, bir peygamber olan Hz. Zekeri¤yâ (a.s.)'ı dahî gıbta ettirecek takva alâmetleri görülmeye başla¤mıştı. Onun bu seçkinliği, nihayet vahiyle belgelendi. Hz. Mer¤yem'e gelen vahiy meleği Cebrail (a.s.), ona, Allah Teâlâ tarafından seçildiğini ve bütün kadınlara üstün kılındığını haber ver¤miş, ibâdet ve tâata devam etmesini emretmişti:
"Melekler (yani Cebrail) şöyle demişti: Ey Meryem! Allah se¤ni seçip tertemiz kıldı. Ve seni âlemlerin kadınlarından üstün kıl¤dı. Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ. O'na secde et ve rükû edenlerle birlikte rüküya git!"[8]
Allah Teâlâ, kulu ve rasülü Hz. İsa (a.s.)'m annesi olmak şerefini ona lütfedecekti. Bu ilahî seçilmişlik ve hiç bir kadında görülmemiş bir şekilde Hz. İsa (a.s.)'a anne olma şerefini bah¤şetmekle, onu bütün dünya kadınlarının efendisi yapacaktı. Ar¤tık bunun zamanı yaklaşmıştı. Bu günlerden birinde, muhteme¤len ibâdet ve tefekkür için ailesinden ayrılan Hz. Meryem, doğu istikametinde, onlardan biraz uzaklaşmıştı. Onların gözlerinden uzak yalnız başına olduğu bir sırada, karşısına aniden bir erkek çıkıverdi. Hz. Meryem, büyük korkuya kapıldı ve hemen Allah'a sığındı. Ancak ona bir erkek suretinde görünen bu şahıs, kendi¤sinin vahiy meleği Cebrail (a.s.) olduğunu söyledi ve Cenab-ı Hak tarafından önemli bir görevle gönderildiğini açıkladı. Al¤lah'ın ona mübarek bir çocuk vereceğini, bu çocuğun mucizeler¤le desteklenen bir peygamber olacağını müjdeledi. Hz. Mer¤yem'in, bir bakire olduğu halde nasıl çocuk doğuracağına şa¤şırması üzerine, Allah'ın buna kadir olduğunu, O'nun olmasını istediği işin ol emriyle oluverdiğini söyledi. Sakinleşen ve işini Allah'a havale eden, ancak bu işin sıkıntılı olacağını, işin hakikatini bilmeyen insanların, meseleyi düşünmeden görünüşe ba¤kıp kendisine iftira atabileceklerini bilen Hz. Meryem ile melek arasında şu konuşma geçti:
"Ey Muhammedi İnsanlara, Kur'ân'daki Meryem kıssasını anlat. Hani bir zaman Meryem, ailesinden ayrılıp, onların bulun¤duğu yerin doğu tarafına çekilmişti. Ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz, kendisine meleğimiz Cebrail'i gönderdik de, ona insan şeklinde göründü. Meryem, 'Ben, senden Rahman olan Allah'a sığınırım. Eğer Allah'tan korkuyorsan, bana dokunma!' dedi.
Melek, 'Ben, Rabbinin gönderdiği bir elçiden başkası deği¤lim, sana nezih ve kabiliyetli bir çocuk bağışlamak için gönderil¤dim. ' dedi.
Meryem, 'Ben bakireyim, bana hiç bir beşer dokunmadığı ve iffetsiz biri de olmadığım halde nasıl çocuğum olabilir?' dedi.
Melek şöyle dedi: 'Bu iş, dediğim gibi olacaktır.' Çünkü Rdb-bin buyurdu ki: Babasız çocuk vermek bana pek kolaydır. Hem biz, onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Ezelde böyle takdir etmişizdir."[9]
Görüldüğü gibi, bakire Meryem'e, doğumla ilgili tabîî ka¤nunların dışında olarak, babasız bir çocuk dünyaya getireceği, bu çocuğun nezih, kabiliyetli ve insanlar için bir rahmet ve mu¤cize olacağı müjdesi verilmişti. Allah Teâlâ tarafından, bu muci¤zevî doğum için seçilen Hz. Meryem, çirkin hallerden ve yahudilerin iftiralarında ortaya attığı kötülüklerden tamamen uzak idi. Dünyada başka bir kadına nasip olmamış bir şekilde Hz. İsa (a.s.)'a anne olması dolayısıyla dünya kadınlarına tercih edilmişti. Bu seçilmişliğin neticesi olarak, âyette belirtildiği gibi zamanını ibadet ile geçirirdi. Allah'ın huzurunda namaz kılan secdeye ve rüküya giden mü'minlerle birlikte olur, Beytülmak-dis'te onlarla beraber ibadet ederdi,
Kur'ân-ı Kerim, bir başka yerde, Meryem'e gelen bu mele¤ğin, doğacak çocuğun ismini ve diğer bâzı özelliklerini de açıkla¤dığını bildirmektedir. O çocuğun dünyada ve âhirette şerefli ve itibarlı biri olacağını, henüz beşikte iken insanlarla konuşacağı¤nı, kemâl yaşma ulaşarak onlarla konuşmasını kemâl yaşına vardıktan sonra da devam ettireceğini haber vermektedir:
"Melek (Cebrail) demişti ki: 'Ey Meryem! Allah seni, kendi¤sinden bir kelime ile müjdeler ki, onun adı Meryem oğlu İsa Me-sih'dir. Dünya ve âhirette şerefli ve Allah'a yakın kılınanlardan olacaktır. İnsanlarla, beşikte iken de, yetişkin iken de konuşacak¤tır. O, salih kimselerden olacaktır.
Meryem, 'Ey Rabbim! Bana hiç bir insan dokunmamış iken nasıl çocuğum olur?' demişti. Melek, 'Bu böyledir. Allah, dilediğini dilediği şekilde yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der ve o-lur.'dedi."[10]
Hz. Meryem'in vukuunu düşünemeyeceği şey, şüphesiz ki, Allah için hiç de zor değildi. O'nun ol emri, dilediği şeyin hemen olmasına yeterliydi. Cenâb-ı Hak, Hz. İsa (a.s.)'i babasız dünyaya getirerek, bir erkek ile bir kadından insan yaratmağa kadir olduğu gibi, sadece bir kadından yaratmağa da kadir olduğunu göstermek, bunu, gücünün bir delili kılmak istemişti. Nitekim, önceden, beşerin atası Hz. Âdem (a.s.)'ı annesiz ve babasız, Hz. Havva'yı da ondan halkederek, her türlü yaratmaya kadir oldu¤ğunu göstermişti.
Meryem'e gelen Cebrail, ondan doğacak çocuğun mübarek bir İnsan olacağını, daha beşikte iken insanlara konuşacağım, Allah'ın ona irâdeyi faydalı işlere sevk eden ve doğru düşünmeyi sağlayan ilmî kabiliyet vereceğini, yazı yazmayı, Tevrat ve İncil'i okumayı öğreteceğini, mucizelerle desteklenen bir peygamber olarak İsrailoğulları'na göndereceğini de haber vermişti:
"Ona küâbı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, israiloğul-ları 'na şöyle diyen bir peygamber kılacak."[11]
Kur'ân-ı Kerim, iki yerde Hz. Meryem'in iffeti ve Hz. İsa'ya hamile kalışı hakkında bilgi vermektedir:
"Allah, îman edenlere namusunu koruyan İmran kızı Mer¤yem'i de misâl gösterir. Biz, ona ruhumuzdan üfledik. O, Rabbi-nin sözlerini ve kitaplarım tasdik etmişti ve itaatkâr olanlardan¤dı."[12]
"Namusunu koruyan Meryem'i de hatırla. Biz, ona ruhu-muzdan üfledik. Onu da, oğlunu da âlemlere bir mucize kıldık."[13]
Görüldüğü gibi, Cenâb-ı Hak, Hz. İsa (a.s.)'m şerefini yü¤celtmek için ona kendi ruhundan üflediğini belirtmiştir. Bu üf¤leme, topraktan yaratılmış Hz. Âdem (a.s.)'ı canlı hale getiren ve onu meleklerin secdesine lâyık kılan üflemenin benzeridir.[14] Bu husus, Sâd suresinin 70 ve 71. âyetlerinde şöyle dile getirilmiş¤tir:
"Hani bir zaman Rabbin meleklere, 'Ben, balçıktan bir insan yaratacağım. Şeklini tamamlayıp ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secde edin.' demişti."
Bu rûh, bütün eşyayı yaratan Allah'ın ruhudur, bütün canlılar canlılığını ondan alırlar. Biz, aklımızla, bu ruhun veya nefhamn (üfürmenin) hakikatini ya da cansız varlıkları nasıl canlı hale getirdiğini kavrayamayız. Yine iffet sahibi bakire Mer¤yem'in, bir erkekle beraber olmaksızın gebe kalmasının sırrını anlayamayız. Bu durum Allah'ın kudretine taalluk eden bir hu¤sustur, eşyanın oluşumuyla ilgili tabiî kanunların dışındadır. Hz. İsa (a.s.)'m babasız dünyaya gelişi, Allah'ın kudretini, O'nun istediği her şeyi istediği zaman ve şekilde yaratmaya kadir oldu¤ğunu ortaya koyar. Allah'ın kudreti, yeryüzünde cereyan eden maddî kanunlarla sınırlı değildir.
Hz, İsa (a.s.)'m, babasız olarak, Meryem'e üflenmiş bir ruh-, tan vücut bulması, ayrıca ruhun bedenden ayrı bir varlık oldu¤ğunu inkar eden yahûdî toplumunda ruh âleminin ilânıdır. İn¤sandaki ruhu inkar eden bir topluma ruhun varlığını açıkça ortaya koyacak bir mucizedir.[15]
Hz. İsa (A.S.)'In Doğumu-Beşikte İken Konuşması
Doğum zamanı yaklaşınca, Hz. Meryem, kavminin kendisi¤ne zina iftirası atmasından korkarak, toplumdan ayrılıp uzak bir yere gitti. Doğum sancısı gelince, acıya karşı bir destek bulmak üzere, bir hurma ağacının altına sığınıp, ağaca tutunmak zo¤runda kaldı. Bir yandan doğum sancısı ve yalnızlık, bir yandan da kavminden görebileceği hakaret ihtimâli onu iyice bunaltmış¤tı. Hatta kendi kendine daha önce ölmeyi ne kadar istediğini söylüyordu. Ancak bu duygular içinde doğumu yaptığı sırada kendisine seslenildiğini ve güzel müjdeler verildiğini duydu. İşit¤tiği ses, ona üzülmemesini söyledi ve yakınında bir pınar akıtıl¤dığını, hurma ağacını silkelediği takdirde yiyeceği hurmaların döküleceğini, bildirdi. Hurmalardan yiyip sudan içmesini ve gönlünü hoş tutmasını tavsiye etti. Ayrıca, kendisiyle konuşmak ve babasız dünyaya getirdiği bebeği hakkında kendisini hesaba çekmek isteyenler olursa, onlara o gün konuşmayacağına dâir
Allah'a söz verdiğini ve susma orucu tuttuğunu bildirmesini söyledi:
"Nihayet Allah'ın emri gerçekleşti. Meryem İsa'ya gebe kal¤dı. Hâmileyken insanlardan ayrılıp uzak bir yere çekildi. Doğum sancısı onu hurma dalına yaslanmaya zorladı. Hâline üzülerek, 'Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!' dedi.[16]
Melek, Meryem'in aşağı tarafından şöyle seslendi;16 'Sakın üzülme! Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı. Hurma dalını ken¤dine göre silkele, üzerine taze ve olgun hurmalar dökülsün. Ye, iç, gönlünü hoş tut. Eğer birini görürsen, 'Rahman olan Allah'a sus¤ma orucu adadım, bugün kimseyle konuşmayacağım.' de."[17]
Hz. Meryem'e susma orucunu tavsiye eden Allah, ona yö¤neltilecek sorulara cevap verme sorumluluğunu kendi üzerine almıştı.
Cebrail (a.s.)'m sözleri ve kendisine lütfedilenler, Hz. Mer¤yem'e cesaret vermişti. Artık kavminin karşısına çıkabilirdi. Ço¤cuğunu alıp şehre döndü. Ne var ki, önceden aklından geçenler başına geldi ve tahmin ettiği şekilde kavminin ağır bir ithamıyla karşılaştı. Onun kucağında bir çocukla geldiğini görenler, büyük bir öfke ve hayret içinde, çok temiz bir aileden olduğu halde bu kötü fiili nasıl işlediğine hayret ettiklerini ve ondan böyle bir şeyi asla beklemediklerini söylediler. Bu manzara karşısında Hz. Meryem, çocuğa işaret ederek, verilen emir gereğince konuşma¤dı. Ancak son derece öfkeli kalabalık, beşikteki çocuğun cevap vereceğine inanmadıklarından, Hz. Meryem'in kendilerini alaya aldığını sanmışlardı. İşte tam bu sırada, Cenab-ı Hakk'm lütfuyla, beşikteki çocuk Hz. İsa (a.s.) dile geldi ve düzgün bir şekilde konuşmaya başladı. Onların şüphelerini giderecek kesin bir cevap verdi:
"Meryem İsa'yı taşıyarak kavmine getirdi. Onu elindeki ço¤cukla görenler, şöyle dediler: 'Ey Meryem! Doğrusu sen, büyük bir iş yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.'
Bunun üzerine Meryem, onlara çocuğu işaret etti. Onlar ise, 'Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?' dediler. Beşikteki İsa dile gelerek şöyle dedi: 'Şüphesiz ben, Allah'ın kuluyum. O, bana mut¤laka kitap verecek ve beni peygamber yapacaktır. Beni bulundu¤ğum her yerde insanlara yararlı, mübarek bir kimse kıldı. Haya¤tım boyunca namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni an¤neme hürmetkar kıldı. Beni asla zâlim ve isyankâr yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün Allah bana se¤lâm ve emniyet vermiştir."[18]
Henüz yeni doğmuş, beşikteki bir bebeğin dile gelip bu hikmetli sözleri söylemesi şeklinde cereyan eden bu muazzam olay, yahudilerin ikna olmasına yetmemişti. Bu büyük mucizeye rağmen, Hz. İsa (a.s.) ve annesi hakkındaki iftiralarına ve hakîkati inkârlarına devam ettiler:
"Ve hakikati inkâr ettikleri ve Meryem'e korkunç bir iftira at¤tıkları için."[19]
Beşikteki bebeğin konuşması, ileride kendisinin tanrı ol¤duğunu iddia edecek hıristiyanları uyanrcasına, Allah'ın kulu olduğunu ve zamanı gelince peygamber olarak görevlendirilece¤ğini, bu sırada kendisine bir kitabın verileceğini, halk için yarar¤lı işler yapacağını ve hayatı boyunca namaz ve zekâtla emrolu-nacağını, annesine karşı iyi davranan bir evlât olacağını, kibir¤den uzak mütevazı ve mülayim bir hayat süreceğini söylemesi, dinleyenlere İleriye dönük önemli mesajlar veriyordu. Bu, ger¤çekten büyük bir mucizeydi ve aklını kullananlara yeterli bir delildi. Ancak Hz. İsa(a.s.)'ı dinleyenler bundan yeterli dersi alıp gerçeği gördüler mi? Bu durumu ilerleyen sahifelerde ele alaca¤ğız. [20]
EyLüL- BAĞIMLI ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: TARİHİ ÇEVİR :._.·´¯) :: PEYGAMBERLER TARİHİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN