KUR'AN- KERİM okumanın ve okutmanın faziletleri

tarafından Berzah 26.03.10 21:49

Kuran onsekiz bin alemin ve bütün varlıkların Rabbi olan Halık-ı Zülcelalin kelamı olarak Peygamberimiz asv vahiy yoluyla Cebrail as vasıtasıyla inzal olmuştur. Kuran 23. yılda 114 süre ve 6666 ayet olarak kısım kısım ihtiyaca göre gönderilmiştir. Peygamberimizin asv Peygamberliğini Kureyşe haber verip aleme ilan ettiği zaman buna delil olarak Kuranı göstermiştir. Çünkü... Kuran Peygamberimizin en büyük mucizesidir. Kuran yedi veçhiyle harika ve kırk cihetlede mucizedir ve Allahın kelamıdır. Peygamberimiz asv Kuranın nazil olan ayetlerini insanlara tebliğ edip bildirince Kureyş kabilesi ve müşrikler bunu tekzip edip inanmadılar.

Bunun üzerine şu mealde ayetler nazil olmaya başladı. "Eğer sözünüzde sadık iseniz. Sizde Muhammed-ül Emin gibi okuma yazması olmayan, ümmi olan birinden Kuranın bir benzerini veya bir sürenin bir benzerini getiriniz. O zaman Kuran davasından vaz geçecek. Sizinde malınız ve canınız tehlikeden kurtulacak. Eğer getiremezseniz o zaman melunsunuz ve ahirette cehenneme, dünyada da zillete düşeceksiniz."diyerek onlara meydan okumuş ve onları mübarezeye davet etmiştir. Fakat o muannid inatçı müşriklerden hiç kimse buna teşebbüsetmemiş ve edememişdir. Bil mecburiyet Kurana karşı savaş yolunu seçmişler ve sonları daKuranın haber verdiği gibi zilletle bitmiş, hem dünyada hem de ahiret te hüsrana uğramışlardır.

Günümüzün Dünya Müslümanları özelliklede İslam dünyasındaki Müslümanların Kuran ile olan münasebetleri incelenmiş ve şöyle bir sonuç çıkmıştır :

" Müslümanlar genel manada Kurana hürmetkârdırlar. Kuran dedin mi adeta akan sular durur.
Herkesin evinde mutlaka Kuran vardır ve evlerin en güzel yerinde en güzel kılıf ve kaplar içinde korunur. Böyle olmakla beraber çoğu Kuranı okumaz veya okumasını bilmez. Sanki Kuran dirilere değil de ölülere gelmiş gibi cenazeden cenazeye okunur. Günümüz müslümanlarının en büyük sıkıntıları Kuran ile barışık bir hayat yaşayamamalarıdır. Başka bir ifadeyle hürmette kusur etmedikleri Kuranı hayatlarına tatbik edememeleridir."

Maalesef buda biz Müslümanların acı bir gerçeği : Kurandan uzak olmak, Kuranı okuyamamak ve Kurana yabancı kalmak ve Kuranı bir hayat yaşayamamak. Bu gerçeği Çanakkale yigeçemeyenler görmüş ve ülkelerine hezimet içinde dönünce şöyle bir karar almışlardı. Bu kararMillet Meclisi kürsüsünden müstemlakat bakanı olan Lord Girzon tarafından şöyle açıklandı :

" Bu Kuran Müslümanların elinde oldukça ve onlar bu Kurana tabi oldukça biz onlara hakim olamayız ve onları mağlup edemeyiz. Bizler ne edip etmeli bu Kuranı Müslümanların elinden almalıyız. Veya Müslümanları Kurandan uzaklaştırmalıyız."

Malesef bu planı tatbik etmişler ve Müslümanları Kurandan koparıp Kurana yabani ve yabancı bir hale getirmişlerdir. Bugün evlerimizde belki birden çok Kuran vardır. Ama okunmayan üstü toz tutan bir kurandır. Hayata geçirilmeyen ve ölülere okunan bir konuma gelmiş ve getirilmiş bir Kurandır. Çanakkaleleri geçemeyenler bu planlarla geçilmeyen yerleri geçmişler ve girilmeyen en mahrem yerlere kadar girmişlerdir.

Ehli küfrün bizleri yıkan bu planlarını akim bırakacak ve onların hayallerini ve heveslerini bozacak olanda biz olmalıyız. Onların planlarının tam aksine hareket ederek Rabbimizin kelamı olan Kuranı hem okumalı hem de okutmalıyız. Özellikle okulların kapandığı dönemlerde çocuklarımızın Kuran okumalarını ve öğrenmelerini sağlamalıyız. Onları camilere ve Kuran kurslarına göndererek bunu temin etmeliyiz. Kuranla barışık bir neslin yetişmesine katkıda bulunmalıyız. Kuranın ölülere değil biz dirilere gönderildiğini ve bizim hayatımızı tanzim etmek için inzal olduğunu bilerek Kurani hakikatlerle hayatımızı hayatlandırmalı ve hayatımıza yön vermeliyiz.

Malesef şunu teessüfle ifade etmeliyiz ki... Bugün birçok kimse bir fatiha okuyamıyor.

Babasının veya yakınının cenaze namazını kılamıyor. Camide bir kenarda cemaatin kıldığı namazı uzaktan seyrediyor. Bu durum bir Müslüman için acı olan ve olmaması gereken bir tablo değilmidir. Bir Müslüman’ın Kurana ve Islama bu kadar yabani ve yabancı kalması doğrumudur. Elbette ki hayır. Öyleyse bu yanlışı telafi etmeli ve Kuran okumasını bilmiyorsak öğrenmeli ve özellikle bizlere emanet olan evlatlarımıza mutlaka öğretmeli ve öğrenmelerini sağlamalıyız.

Kuranı okumak ve okutmanın bize kazandıracağı binlerle hikmet sevap ve güzellikler vardır. En baş ta bizim ahiretimize faydalı olacak bize şefaatçi olup bizim cennete gitmemize vesile olacaktır. Ölümden sonra geride Kuran okuyan Rabbine kulluk yapan bir evlat bırakabilirsen o zaman amel defterin kapanmayacak ve o evladın yaptığı her sevaptan bir hissede sana gelecektir.

Bununla ilgili olarak şu ibretli hadise bize nakledilerek anlatılır. Şöyle ki..!

Bir baba vefat eder ve kabrine defnedilir. Bir Allah dostu kabirde dolaşırken bakar ki o kimse ameli güzel olmadığı için kabrinde azap çekiyor. Ona acıyarak döner. Bir ay sonra yine kabirde dolaşırken bakar ki o kimsenin azabı kalkmış. Bunun sebebi nedir diye merak eder ve hikmetini öğrenmek ister. Rüyada o Allah dostuna şöyle söylenir. Bu kimsenin dünyada bıraktığı bir çocuğu vardı. O çocuk bugün Kurana başladı ve Kurandan ilk dersini aldı. Ve buna hürmeten de babasının kabir azabı kaldırıldı diye cevap verilmiştir. Bizlerde arkamızdan Kuran okuyacak ve kabrimize nurlar gönderip bizi azaptan koruyacak nesiller yetiştirmek için hem kendimiz Kuranı okuyalım ! !

Hem de Kuran okuyan ve Kuranı yaşayan nesiller yetiştirelim...

Ptsi	Salı	Çarş.	Perş.	Cuma	C.tesi	Paz
				1	2	3
4	5	6	7	8	9	10
11	12	13	14	15	16	17
18	19	20	21	22	23	24
25	26	27	28	29	30