Giriş yap
Üye Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Kimler hatta?
Toplam 286 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 286 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 392 kişi 10.10.24 17:51 tarihinde online oldu.
En son konular
En bakılan konular
Istatistikler
Toplam 278 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: CANAN CAN
Kullanıcılarımız toplam 14129 mesaj attılar bunda 6601 konu
Arama
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
AİLELERİN YIKILIŞI
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: AİLE HAYATI VE YAŞAM :._.·´¯) :: EVLİLİK MÜESSESESİ
1 sayfadaki 1 sayfası
AİLELERİN YIKILIŞI
AİLELERİN YIKILIŞI
Hassasiyet ve fevkalede duyarlılık ehemmiyetlidir. Fakat bir yönüyle bir şecaat-i fevkalade, bir kuvvet-i tağiye ve bağiye gibi, çok defa insanın mantıkî olmasına engel olur. İnsan duyarlı olmazsa sorumluluğunu anlayamaz, mesuliyetinden habersiz yaşar. Böyle bir insan için “Cihan yansa bir horum otu yanmaz” veya “Denize düşse ıslanmaz.” derler. Bazı tipler de vardır ki çok duyarlı ve çok hassastırlar. Böyle insanları da “havadan nem kapar” sözüyle ifade ederler. Bunlar insan tabiatıdır. Her iki türden de insanlara tevafuk edebiliriz.
Herkes dünyayı kendi tabiatıyla görür, duyar ve değerlendirir. Başın büyüklüğü ölçüsünde dert de çok olur. Kanuni Sultan Süleyman hazretleri ve Üstad Hazretleri hassas olan insanlardandır. Mesela Üstad Hazretleri hazan mevsiminde sürekli ağlıyor. Fakat aklıyla sürekli hislerine karşı bir muharebe cephesi ve tabye oluşturuyor.
Bu açıdan bir ağacın devrilmesinden, bir yaprağın düşmesinden, bir hayvanın, bir canlının öldürülmesinden ve çimenlerin ezilmesinden müteessir olan bir insan, bir yuvanın dağılması karşısında delirebilir hatta çıldırabilir. Fakat Üstad Hazretleri gibi bu hissini aklıyla ve mantığıyla tadil ederek biraz yumuşatabilir.
Mesela şöyle mantıki bir sığınak bulabilir: bu evlilik düşünülmeden yapılmış bir evlilik, evlilikte erkeklik nedir, kadınlık nedir bunu bilmeden, bu mevzuda reşit ve reşide olmadan bu insanlar bir araya gelmişler, gibi mülahazaları düşünür ve meseleyi kaderin hissesine havale eder. İşin hakikati böyle bir evliliğe evlilik değil çadır kurma denir. Böyle bir aileye de yuva denmez.
Evlenecek insanlar yuvanın ne demek olduğunu, bütün bir ömür boyu beraber olacaklarını, birbirlerine katlanmaya baştan hazır olmarı gerektiğini, teati-i efkarda bulunmaya hazır olmayı, birbirlerine saygılı olmayı, olumsuz bazı hislerini baskı altında tutmayı, sempatik görünmeyi iyi bilmeliler. Bütün bu sayılanlar eğitime vabeste şeylerdir. İnsanlar rehabiliteyle bu seviyeye gelmemişse yuva her zaman yıkılabilir. Baştan bu gibi şeylere hazırlık olmadan yuva kurulmuşsa o zaman o yuva yuva gibi değil de iğreti bir çadır gibi kurulmuş demektir ve şiddetli bir fırtınayla devrilmesi mukadderdir. Bu evde her gün bir kavga çıkması ve erkeğin kadına, kadının erkeğe bir şey söylemesi, hazımsızlık olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla da bu yuva yıkılabilir.
Toplumun Molekülü Yuvadır
Yuva adeta bir toplumun molekülüdür. Fertler bir toplumun atomlarıysa yuvayı o toplumun molekülü addedebiliriz. Yuva toplumda önemli canlı bir parçadır. Yuvada kaybetmiş bir toplumun ayakta durması çok zordur. Asya ile Avrupayı birbirine bağlayan milletimizin kadimden bu yana ayakta durması sağlam bir aile yapısına sahip olmasına bağlıdır. Aile yapısı bir toplumun asker olması, cephelerde şehit vermesi, iç hır-gür olmaması, gücünü ve kuvvetini sarfedeceği yerlere sarfetmesi açısından da çok önemlidir. Aksi takdirde kendi içinde tearuzler, tesakutlar yaşayan aile, yuva, toplum, klan ve kabile, enerjilerini kendi içlerinde tüketirler ve iş yapacakları alana enerjileri kalmaz. İnsanlar kendi içlerinde vuruşur ve sürtüşürlerse birbirlerini değersiz hale getirirler. Her iki tarafta sukut eder. Dolayısıyla başkaları da o insanlar üzerinde bütün oyunlarını gerçekleştirirler. Düşmemek, devrilmemek, gücü kaybetmemek için nizaa girmemeli, tartışmamalı aksi takdirde ayeti kerimede ifade edildiği gibi her şey fiyasko ile sonuçlanır.
Kurân-ı Kerim teâruf ufkunu göstermektedir. Bütün ebna-yı beşer birbirine muhtaçtır. Birisi bir yanıyla bir şeyi temsil ederken diğeri de başka bir yanıyla temsil edecek, başbaşa verilecek ve bundan bir bütünlük çıkacak. Sonuçta ulaşılmak istenen hedefe selametle ulaşılabilecek. Yuvadaki huzur ve emniyetin devam ve temadisi için, tesanüdün, dayanışmanın, teavünün, karşılıklı birbiriyle yardımlaşmanın, sorumluluk alanlarını bilmenin, birbirinin alanına girmemenin ve karışmamanın çok önemli tesirleri vardır. Böyle bir toplum kendi içinde müşkilleri olmadığı için çevredeki müşkilleri de hemen çarçabuk halledebilir.
Fakat bir toplum içinde Amerika'da ve şimdilerde Türkiye'de olduğu gibi çok boşanmalar varsa yuva devriliyor demektir. Tabî bu arada çocuklar zayi oluyor. Avrupa da Amerika'yı izliyor. Bu huylar toplumlar arasında sirayet özelliği taşıdığı için zamanla bizim toplumumuza da sirayet etti.
Şimdi müslümanlar arasında aile huzursuzlukları had safhada olduğu da herkes tarafından duyulan bir gerçek. Buna bağlı olarak boşanma hadiseleri de eskiye nazaran daha çok. Bütün bu olanlar yuva denilen o müesseseye karşı hassasiyeti ve kalbi alakası olan ehli vicdanı ciddi rahatsız etmektedir. Kadına da erkeğe de yazık olmaktadır. Bunun sonucunda ortaya çıkan kin ve iğbirar başka yanlışlıklar yapmaya da sebep teşkil etmektedir. Eşler kendi aralarında inadına yanlışlıklara giriyorlar. Bütün bunlar vicdanını, insafını ve izanını kaybetmemiş insanlar için çok acı şeylerdir. Bir ailenin dağılmasıyla toplumun molekülleri çözülüyor demektir.
Heva ve Heves
Aile huzursuzluklarında heva ve hevesin çok karıştığı açık bir gerçek. Mantık arka planda kalıyor. Daha doğrusu yuva üzerinde mantığın tesiri azalıyor. Çünkü yuva baştan mantığa göre değil de hisse ve hevese göre kurulmuş. Hemen bir görmeye göre, bir kalbî alakaya göre kurulmuş. Ailenin bize yükleyeceği sorumluluklar, karşılıklı, mütekabil hukukun mevzu bahis olduğu hesaba katılmıyor. Kişi böyle bir şeye “evet” diyor ama aynı zamanda çok ciddi bir sorumluluğa “evet” dediğinin farkına varmıyor.
Allah Rasûlü (sallallahü aleyhi vesellem) Veda Hutbesinde üzerinde durduğu hayatî, toplumun ukde-i hayatiyesi sayılabilecek hususlardan biri de eşlerin mütekabil hukukudur. “Kadınlar size emanettir. Onların sizin üzerinizde hakları vardır; sizin de onlar üzerinde haklarınız vardır.” diyor ve ısrarla kadının emanet olduğu üzerinde duruyor.
Ayrıca yuvanın çözülmesiyle toplum adına üzüntü duymamak mümkün değil. Bu konuda ciddi bir şey yapıldığı söylenemez. Mesela bu konu ile alakalı ciddi kitaplar yazılmıyor. Yuvanın ne felsefesi yazıldı ve ne de anlatıldı. Eş ne demektir? Eş kelimesi bize neyi çağrıştırıyor? Neyi anlatmaktadır? Kıvame meselesi nasıl anlaşılmalı? Kadını ve erkeği nasıl anlamak lazım? Bunlar yeterince anlatılmadı.
Paneller, Konferanslar ve Mekteplere Dersler
Bazı mazlume, mağdure ve hakları yenmiş kadınları duyup ta üzülmeyecek insan göstermek çok zordur. Bu konu çok önemli ve hayatî olduğu için çözüm ve bilgilendirme adına her yerde paneller, konferanslar tertip etmek ve hatta mekteplere yuvanın ehemmiyetini anlatan dersler koymak bizim vazifelerimizden olduğunu zannediyorum. Mekteplerimizde aile yapısı ile alakalı çok ciddi bir bilgi verilmedi, şu anda da verilmiyor. İnsanlar bu konuda yetiştirilmiyor. Bu öyle bir mesele ki talebeyi özel yetiştirmek lazım. Mesela mülkiyede, emniyette ve askeriyede kendi kuralları içinde insan yetiştiğini söyleyebiliriz. Belli bir kademeye birisi geliyorsa elli defa feleğin çemberinden geçip kendi işini öğrenip gelmektedir. Fakat bazı önemli meseleler var ki biz insanlarımızı o mevzuda eğitmiyoruz. Çoğumuz itibariyle insanların bir yuvası var. Fakat soralım yuva kurmadan önce yuva nedir diye bir seminer dinleyen oldu mu?
İnsan Terbiyeye Muhtaç
Hayvanlar sevk-i ilahî ile bazı şeyleri yaparlar. Fakat insanlar talim ve taallümle yapacağı şeyleri öğrenir. İnsan hem okur, öğrenir hem de talim terbiye görür. Fakat hiç birimiz böyle bir eğitimden geçmedi ve geçmiyor. Aile hayatı ile alakalı bir rehabilitasyondan geçmedik. Dolayısıyla hiçbirimizin bu konuda selahiyetli olduğuna dair bir sertifikası da yoktur. Yani “bu insan evlenmeye reşit görüldüğünden bu sertifikayı almaya hak kazanmıştır” diye kimseye bir sertifika verilmemiştir. Hatta bazı büyüklerimiz maslahat-ı mürsele açısından böyle bir kursu ve sertifikayı mecbur görmekteler.
Sevgi, aşk değer atfedilecek ve kulak ardı edilmeyecek meselelerdir. Fakat böyle bir yola giren bir insanın kursa tabi tutulması şart gibi gözüküyor. Böyle bir sertifikayı almaya hak kazanmış bir insan için de “Bu evlenebilir kapasitede bir insandır, kendisini tanıyor, kendisini keşfetmiştir, evliliğin, çoluk çocuğun ne demek olduğunu biliyor dolayısıyla evlenebilir”, denebilir. Böyle bir terbiyeye tabî tutulmayana da evlenme yetkisi verilmemesi hem fertler hem de toplum için elzemdir. Niçin böyle bir yol ortaya konuldu? Çünkü mektep bu konuda bilgi vermiyor, yuva zaten bomboş ve sokak tersine şeyler veriyor. Dolayısıyla fertler, hayatı ve yuvanın temel esprisini nereden öğrenebilir.
Yuva mevzuunda hassasiyetle durmak bir vazife. Tekrar gibi olacak ama yuva nedir ne değildir, kadın nedir, erkek nedir, sorumlulukları nelerdir, hayatın içinde olan kadının ve erkeğin vazifeleri ve sorumlulukları nelerdir? Bütün bunlar nasıl tesanüde, teavüne, vazife taksimine, mesai tanzimine bağlanıp hayat bir düzen içinde sürdürülecek?
Diyanet ve Belediyelere Çok İş Düşüyor
Tabî böyle bir projeyi fertler yapamaz. Bu bir proje haline getirilip diyanete ve belediyelere teklif edilebilir. Zira böyle bir mesele aynı zamanda bir hukuk ihtiva etmektedir. Ailede yapılan değişik yanlışlıklar bir cürüm ifade ettiğinden Allah indinde insan mesul olur. Böyle şeylere meydan vermemek dolayısıyla toplumu sağlam ayakta tutabilmek, yuvanın sarsılmasına meydan vermemek için böyle bir ilk rehabilatasyona bir eğitime ciddi ihtiyaç var gibi.
Hal-i hazırda huzursuzluk yaşanan ailelere bu çerçevede meseleleri kavramış insanlar değişik vesileler bularak o evlere gitmeli, sohbet etmeli, aile konularıyla alakalı kitap okumalı, meseleyi biraz mantıkî alana çekerek aklî çözümler sunmalılar. Sarsılmış, çatlamış yuvadaki o huzuru sargıyla sarıyor gibi sarıp sarmalamalı ve tedavi etmeye çalışmalılar. Bir yerde çok kırılmış, yama yapılmış, çok sargı sarılmış bir yuva bir kere daha kırılınca onu tutturmak artık çok zor olur. Bu kadar da zorlamamak lazım. Onları huzursuzluğun içine itme din adına kayıplara sebebiyet verebilir. Kur'an'daki Hakem'e işte burada ihtiyaç var. Anlaşma olmazsa boşanma o zaman hukukî çerçevede gerçekleştirilir. Fakat ayrılık onların kalbî hayatları, ruhî hayatları adına gelecekteki hayatları adına ışık tutucu bir şey olmuyor. Kat'iyen rehberlik yapmıyor. Hakem samimi, vicdanın esnekliği, şefkatin vicdana kazandırdığı genişliği, vicdan genişliği çerçevesinde meseleye daha farklı, şefkatli hazik bir hekim hazakatiyle yaklaşarak meseleyi çözebilir.
Meselenin ahirete sarkmış yanıyla ele alınması da ayrı bir önem arzediyor. Ailenin ahirete sarkan tarafının canlı tutulması çok önemli. Aile cennet köşelerinden bir köşe olması ve ahirette de Firdevse inkılap etmesi söz konusudur. Aile meselesinde çok payandalı gitmek lazım. Eskaza şu direk kırılırsa alternatif şu var deyip devamlı ek payandalar üretmek lazım. Toplumca meseleye destek olmalı. Zira yuva çok yönden tehdit altında. Televizyon ve İnternet'in yuvanın en büyük iki düşmanı olarak bilinmesi de faydadan hali değil.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Berzah- VEFALI ÜYEMİZ
.:. i R F @ N _ M E C L i S i .:. R @ H - i _ @ S K .:. :: (¯`·._.: AİLE HAYATI VE YAŞAM :._.·´¯) :: EVLİLİK MÜESSESESİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
22.09.23 10:37 tarafından RıZa BeRKaN
» Namazı terk eden adam dinini bitirmiştir!
12.01.23 12:26 tarafından RıZa BeRKaN
» Muhammed sen canımın cananısın Muhammed sen gözümün ışığısın Muhammed
12.01.23 10:10 tarafından RıZa BeRKaN
» ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI : ACELECİLİK …!!!
17.11.22 17:23 tarafından RıZa BeRKaN
» i M a N i L e G ö N D e R B i Z i
11.10.22 18:29 tarafından RıZa BeRKaN
» Hazreti Ömer'den (r.a) birbirinden kıymetli 18 nasihat...
11.10.22 18:22 tarafından RıZa BeRKaN
» EN BÜYÜK KABADAYI'LIK EFENDİLİK'TİR
11.10.22 18:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
11.10.22 12:00 tarafından RıZa BeRKaN
» Sadece Kur’an Yeter mi ? KUR'AN YETER DİYENLERE
11.10.22 10:35 tarafından RıZa BeRKaN
» İNCEDEN İNCEYE GİYDİRİYORLAR SİZE MÜSLÜMANLAR
11.10.22 8:35 tarafından RıZa BeRKaN
» Recep Tayyip Erdoğan EVET O bir #DünyaLideri
11.10.22 8:11 tarafından RıZa BeRKaN
» Zordur kurban zordur, ayrılık zordur...
11.10.22 8:03 tarafından RıZa BeRKaN
» Allah ve Rasulü için göz yaşı dökenlere selâm olsun.
11.10.22 7:57 tarafından RıZa BeRKaN
» 2 MiLYaR TaKiPÇiSi VaR
11.10.22 7:34 tarafından RıZa BeRKaN
» Ne NeDiR?
20.01.22 11:54 tarafından RıZa BeRKaN
» ÖĞÜT VEREN AYETLER
20.01.22 10:58 tarafından RıZa BeRKaN
» Faizcileri deşifre edeceğiz.. Takip edeceğiz..
22.10.21 13:26 tarafından RıZa BeRKaN
» ANLAMSIZLIK HASTALIĞI: ANoMİ ‼
11.10.21 11:49 tarafından RıZa BeRKaN
» Mustafa Özcan Güneşdoğdu Rabbim Sana Sığınırım
11.10.21 11:46 tarafından RıZa BeRKaN
» Zengin Tüccar ve 4 eşi hikayesi.
11.10.21 11:41 tarafından RıZa BeRKaN