8 - Haftanin Konusu ( TEVÂZU )
Haftanın Ayeti
Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler)
Furkan/63
Haftanın Hadisi
Kim Allah Teâla hazretlerinin rızası için bir derece tevazu izhar eder (alçak gönüllü) olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safilîne (aşağıların aşağısına) atar.
Mace/10
Haftanın Sözü
Mütevazi davrandığında, kendisini yaptığı işten daha üstün gören gerçekte mütevazi değildir. Gerçek alçakgönüllü ve mütevazi kendisini yaptığı bu işin aşağısında gören kimsedir.
İbn Atâullah İskenderî (K.S)
Tevâzu, alçakgönüllülük; mütevazı, alçakgönüllü demektir.
Tevâzuun zıddı, kibir ve gururdur. Mütevazı insan, kendisini başkaları ile eşit veya onları kendinden üstün görür ve haddini bilir. Kibirli/mütekebbir ve gururlu/mağrur kişi ise kendisini başkalarından daha büyük ve daha üstün görür.
Tevâzu, bir insanın kendisini başkalarından daha büyük, daha üstün, daha önemli ve daha değerli olarak görmemesi halidir. Soyu sopu, malı mülkü, makamı mevkii, gücü kuvveti, şanı şöhreti, eşi dostu, boyu posu, ilmi irfanı, zühdü takvası ne kadar çok ve iyi durumda bulunursa bulunsun, bütün bunları yok sayıp kendini başkalarından üstün ve önemli görmemek tevâzuun temelidir.
Diğer ahlakî değerlerde olduğu gibi tevâzu konusunda da ifrât, tefrit ve itidâl kavramları önem taşır.
Bir insanın kendisini başkalarından üstün görmesi, kibir ve gururdur. Bu bir ifrât halidir. Başkalarını üstün görürken kendini hor ve hakir görmesi, zillet ve meskenet halidir. Bu da tefrittir.
Başkalarıyla eşit olarak görmesi ise itidal halidir. Tevâzu da da budur. Her şeyin hayırlısı orta çizgidir, itidâldir.
Fazilet ifrat ile tefrit arasındaki itidâl yolunu bulmak ve bu yolda yürümektir. Sırat-ı Müstakim/doğru yol budur.
İnsanın bu yolda yürümesi için haddini bilmesi, kendisini, ne olduğundan büyük ne de küçük görmemesi gerekir.
Bunu bilmek ise kolay değildir. Zira nefs ve şeytan kişiye, başkalarından daha önemli ve üstün olduğunu hiç durmadan telkin eder.
İnsan tabiatı gereği bu telkini kabule son derece mütemâyil ve müsaittir. Onun için bu noktada marifet-i nefs dediğimiz, insanın, kendini ve haddini bilmesi ve bu çizgiyi aşmaması önem taşır.
Bazı kibirli kişilerin kendilerini alçakgönüllü sanmaları bundan kaynaklanmaktadır.
İslâm tevazu'a büyük önem vermiştir. Peygamberimiz bu özelliği hem bizzat üzerinde taşımış, hem de sözleriyle tavsiye etmiştir. Bir gün kendisine bir adam getirilir, gelen şahıs korkudan titremeye başlar. Bunu gören Allah Resulu: "Sakin ol, ben bir melik değil, Kureyş 'ten, kuru et yiyen bir kadının oğluyum" buyurmuştur (Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-din)
Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor: "Allah katında en değerliniz en çok Allah'tan korkanınızdır" (Hucurat, 49/13).
Öyleyse insanların kendilerini üstün görmeleri yanlış bir davranıştır.
Başka bir ayette de Allah Teâlâ: Siz nefislerinizi övmeyiniz, kimin müttakî olduğunu Allah daha iyi bilir" (Necm, 53/32) buyurarak yine bize mütevazi olmamızı emretmiştir.
Hz. Lokman oğluna şöyle tavsiye etmişti: "Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah kurulup öğünenlerin hiç birini sevmez" (Lokmân, 31/18)
Görülüyor ki tevazu ve vakar sahibi olmak dinin emridir ve insan haysiyetine yakışan da budur.
Hayırlı Cumalar....